Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Son dönem Bektaşileri arasında meydana gelen bir tartışmanın parçası durumundaki Bektaşilik Makalatı, birkaç açıdan dikkate değer bir eserdir: Öncelikle Bektaşilik tarihinde 'Çelebiyan' ve 'Babağan' olarak adlandırılan iki kolun sürekli... more
Son dönem Bektaşileri arasında meydana gelen bir tartışmanın parçası durumundaki Bektaşilik Makalatı, birkaç açıdan dikkate değer bir eserdir: Öncelikle Bektaşilik tarihinde 'Çelebiyan' ve 'Babağan' olarak adlandırılan iki kolun sürekli tartıştığı Hacı Bektaş-ı Veli'nin 'mücerred' olup olmadığı konusuna getirdiği yaklaşım dikkat çekicidir. Kendisi de Babagandan olduğu halde Babağandan bir diğer Bektaşiye Ahmed Rıfkı'ya karşı yazılmış olması eserin dikkat çekiciliğini artırmaktadır.
Tam adıyla Arvo Martti Oktavianus Räsänen (25.6.1893 - Helsinki 7.9.1976), Fin Türkoloğudur. Helsinki Üniversitesinde okumuştur. Başlangıçta Fin-Ugor dilleriyle uğraşan Räsänen bu alanda birçok değerli çalışma yapmıştır. Ancak dil bilgini... more
Tam adıyla Arvo Martti Oktavianus Räsänen (25.6.1893 - Helsinki 7.9.1976), Fin Türkoloğudur. Helsinki Üniversitesinde okumuştur. Başlangıçta Fin-Ugor dilleriyle uğraşan Räsänen bu alanda birçok değerli çalışma yapmıştır. Ancak dil bilgini olarak ününü daha çok Türklük bilimi alanındaki çalışmalarına borçludur.

Räsänen, üniversitede Çermiş diliyle uğraşan üç profesörün yanında yetişmiştir. G. J. Ramstedt ve H. Paasonen gibi profesörleri Türklük bilimi alanında tanınmış uzmanlardı. Bu bakımdan Räsänen, Çermişçeden sonra Türk diyalektleriyle uğraşmaya başlamıştır. Çermişçede Türk diyalektlerinden kalma birçok alıntının kullanıldığı biliniyordu. Bu alıntıların türlü çağlardan kaldığı anlaşılıyordu. Ancak Fin-Ugor ve Türk Dilleri bakımından değer taşıyan bu alıntılar bilimsel bir biçimde toplanmamış, işlenmemişti. Fin-Ugor Derneğinin maddi yardımını sağlayan Räsänen, Çermiş, Çuvaş ve Tatarlar arasında çalışmalar yaptığı gibi, 1915-1917 yıllarında Kazan Üniversitesinde de bu çabasını devam ettirmiştir. Bu çalışmalar sonunda 1920’de Räsänen Die Tschuwassischen Lehnwörter im Tscheremissischen adlı büyük eserini yayımlamıştır. Bu çalışma bilim çevrelerinde büyük bir ilgi ve övgüyle karşılanmıştır. Birkaç yıl sonra Räsänen bu yoldaki çalışmalarını Die Tatarischen Lehnwörter im Tscheremissischen adlı eseriyle bütünlemiştir.
Osman Hilmî (1871-1898?) Kırşehir’de doğmuş ve İstanbul’da bir tifo salgınında genç yaşta ölmüş Kırşehirli bir şair ve yazardır. Kırşehir’in köklü ailelerinden biri olan Süleyman Türkmanî soyundan gelen Osman Hilmî iyi eğitim almış,... more
Osman Hilmî (1871-1898?) Kırşehir’de doğmuş ve İstanbul’da bir tifo salgınında genç yaşta ölmüş Kırşehirli bir şair ve yazardır. Kırşehir’in köklü ailelerinden biri olan Süleyman Türkmanî soyundan gelen Osman Hilmî iyi eğitim almış, kabiliyetli bir genç olarak kabına sığamamış, İstanbul’a taşmıştır. Burada edebiyat çevrelerine girdiği ve Ahmet Midhat Efendi’nin çevresinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Eserlerinden Nakşü’l-Midâd şiirlerini, düzyazı metinlerini ve bazı yazışmalarını bir araya getirdiği ilgi çekici bir çalışmadır. Nâliş-i Sevdâ ise tezli bir romandır. Dili ve üslûbuyla Servet-i Fünunculara yakın gözüken Osman Hilmî’nin bu romanının kurgusu zayıf gözükmektedir. Şiirlerinde ise daha başarılı sayılmalıdır; ilk kitabına aldığı şiirler güçlü bir şairi müjdelemektedir. Osman Hilmî genç yaşta ölmüş ve fakat iki eserini bastırmaya muvaffak olmuş bir şahsiyet olarak edebiyat tarihimizin bir köşesinde unutulmuş durumdadır. Dolayısıyla hayatı ve eserleri üzerinde çalışılmalıdır.

Osman Hilmî (1871-1898) was a poet and writer of Kırşehir who was born in Kırşehir and died of epidemic typhus in Istanbul at a young age . Osman Hilmî, a descendant of Süleyman Türkmanî, one of the most prominent families of Kırşehir, was well educated, a talented young man who was very excited about his talent and moved to Istanbul. It is understood that he joined the literary circles and he had a close relationship with Ahmed Midhat Efendi. Naqsh al-Midâd, one of his pieces, is a gripping work that brings together his poems, proses and some correspondences. Nâliş-i Sevdâ is a novel with its own theses. It seems close to the understanding of Servet-i Fünun in language and style. This novel of Osman Hilmî is not very strong in terms of structure. In poetry, he should be considered more successful; the poems, he picked for his first book heralded a great poet. Osman Hilmî has been forgotten at a corner of our literary history as a person who died at a young age but he has succeeded in publishing two of his works. Therefore, his life and works must be studied.
8 Mart 1872 İstanbul'da doğan Hüseyin Vassâf in Babası Ürgüplü Mehmet Ali Paşa ve İbrahim Paşa'nın hizmetinde bulunduktan sonra Sadrazam Yusuf Kâmil Paşa'nın beraberinde İstanbul'a gelerek Aksaray'a yerleşmiştir. İlk eğitimine Kara Mehmed... more
8 Mart 1872 İstanbul'da doğan Hüseyin Vassâf in Babası Ürgüplü Mehmet Ali Paşa ve İbrahim Paşa'nın hizmetinde bulunduktan sonra Sadrazam Yusuf Kâmil Paşa'nın beraberinde İstanbul'a gelerek Aksaray'a yerleşmiştir. İlk eğitimine Kara Mehmed Paşa Camii'ndeki ibtidai mektebinde başlayan Hüseyin Vassâf, Ağayokuşu ibtidai Mektebini bitirdi. Bir süre Hayriye Medresesi'ne devam ettikten sonra Mekteb-i Osmani ve Aksaray Rüştiyesi'nde okudu. Mekteb-i Mülkiye'nin idadi kısmından mezun oldu. İlk resmi görevine Rüsumat Emaneti'nde başladı. Daha sonra Şirket-i Hayriye Tahrirat Kalemi, Galata Emtia-i Dahiliye kontrol memurluğu ve İhracat Gümrükleri Müdürlüğü 'nde görev yaptı. 1922 'de İstanbul Rüsumat başmüdürü iken isteğiyle emekliye ayrıldı. 21 Kasım 1929 öldü. Mezarı Rumeli Hisan Kabristanındadır. Tasavvuf alanında önce Bayramı Şeyhi Kâmil Efendi ve Uşşâki Şeyhi Mustafa Hilmi Efendi, ardından Nakşı Şeyhi Hayali Hafız Efendi ile koca Mustafa Paşa Âsitânesi Postnişini Mehmed Rızaeddin Efendi'nin sohbetlerine katılmış, fakat üzerinde en kalıcı etkiyi Çayırlı Medresesi 'nde mesnevi okutan Mevlevi Şeyhi Mehmed Esad Dede yapmıştır. 1896'da Şam'dan İstanbul'a gelen Şabanîliğin Bekri koluna mensup Mehmed Sultan Efendi, Hüseyin Vassâf in intisap ettiği ilk şeyhtir. Daha sonra Edirne'li Hasan Sezaî Efendi soyundan gelen Gülşenî Şeyhi Şuayb Şerafeddin Efendi'ye bağlanmış ve ardından Mustafa Hilmî Efendi'den Uşşâkî icazeti almıştır. 1925'te tekkelerin kapatılmasından bir süre önce Mustafa Safı Efendi'nin vefatıyla boşalan Kasım Paşa'daki Uşşâki Tekkesi meşihatına İnegöl müftüsü Mehmed Izzeddin Efendi tarafından atanmıştır. Hüseyin Vassâf, İstanbul'un tasavvuf hayatı üzerine yaptığı çalışmalarla şehrin mistik kültürünü aydınlatan kişilerin başında gelir. Hayatı boyunca pek çok tekkeye devam etmiş, bu tasavvuf merkezlerinde tanıdığı ve etkisinde kaldığı mutasavvıfların hayatını kaleme almıştır. Büyük bir kısmı günümüze basılmadan intikal eden bu eserler, İstanbul'daki tarikat faaliyetlerini ve bu tarikatların birbirleriyle olan kültürel ilişkilerini göstermesi açısından önem taşımaktadır. Divanında ; âşıkane gazeller, münâcaatlar, na'tlar, tarikat büyüklerine ve dönemin şeyhlerine mersiyeler ve methiyeler, Tekkelerin inşaa ve tamirine tarihler, Şeyhlerin ölümüne tarihler olarak beş yüzden fazla şiir vardır.Mürettep bir divan olmamakla beraber "Cami't Turûk" bir tekke şairi olan Hüseyin Vassâf divanında dönemin tasavvuf hayatını, şiirin dilini ve konusunu, şairlerin edebî ve tasavvufî kişiliğini göz önünü sermiştir.

Hüseyin Vassaf and the Summary of His Literature Hüseyin Vassaf was born on 8 March 1872 in Istanbul whose father was Osman Efendi and mother was Fatma Emsal. His family settled In Aksaray by coming together with Prime Minister Yusuf Kamil Pasha after serving for the governor of Egypt Mehmet Ali Pasha and İbrahim Pasha. Hüseyin Vassaf started his first education in Kara Mehmet Pasha Mosque's prime school and completed in Ağayokuşu primeschool. After a while, he studied in "Mekteb-i Osmani" and "Aksaray Middle School" after continued in "Hayriye Medrese" for a period. He has graduated from the faculty of Mekteb-i Mülkiye. He started his first official charge in Customs Directorate. After that he worked for the documents Secreteria of Şirket-i Hayriye (Company of Hayriye), Galata Domestic Goods Control Directorate and Exportation Customs Directorate. He retired by his wish while he was Headmanager of Istanbul Customs. He died on 21 November 1929. His grave is in Rumeli Castle Cemetery. In Islamic Philosophy, he first participated in conversations of "Bayrami Şeyh Kamil Efendi" and "Uşşaki Şeyh Mustafa Hilmi Efendi" and after that "Nakşi Şeyh Hayali Hafız Efendi" and "Mehmed Rızaeddin Efendi" who was the Postniş of Koca Mustafa Pasha threshold, but Mevlevi Şeyh Mehmet Esad Dede who was lecturing "Mesnevi" in Çayırlı Medrese left the most stable effect on him "'Mehmet Sultan Efendi" who was a member of "Şabaniliğin Bekri" regional branch which came from Damascus to Istanbul was the first Sheik that Hüseyin Vassaf committed himself to. After that, he committed himself to "Gülşeni Şeyh Şuayb Şerafeddin Efendi" who came from the generation of Hasan Sezai Efendi of Edirne and after this, he took the Uşşaki membership from Mustafa Hilmi Efendi. In 1925, a short period of time before the close of the dervish lodge, he was appointed to the Sheik position of Uşşaki dervish lodge in Kasım pasha that was emptied by the death of Mustafa Safî Efendi who was the mufti of İnegöl. Hüseyin Vassaf was one of the important people who brightened the mystical culture of the city by his works which were done on the Islamic philosophy life of Istanbul. He used to continue for many dervish lodges during his life and wrote the lives of Islamic philosophers who he met at those Islamic philosophy centers and was effected by. These works which most of them were transported as unpublished today carry importance. In view of showing dervish lodge activities in Istanbul and the cultural relationship among each other. In his literature, there exist lyric poems to the lover, prays, eulogies, elegies and praises to the important men of the regional branches and sheiks of the era, a kind of a Human poetry to the dervish lodges' construction and development, to the deaths of Sheiks and his total number of poems are over 500. Although not being a routinal literature, Hüseyin Vassaf was a kind of "Cem'it Turuk" poet of the dervish lodge and in his literature, he laid down the periodical life of Islamic philosophy, the language and subject of its poetry, the attitudes of the poems and the characteristic of their Islamic philosophy personality.