Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Klasik Türk şiirinin önemli simalarından olan Cezerî Kâsım Paşa (öl. ?), Fatih ve II. Bâyezîd devirlerinde sürdürdüğü bürokratik görevlerinin yanı sıra şairliğiyle de dikkat çekmektedir. Şiirlerinde Sâfî mahlasını kullanan Cezerî Kâsım... more
Klasik Türk şiirinin önemli simalarından olan Cezerî Kâsım Paşa (öl. ?), Fatih ve II. Bâyezîd devirlerinde sürdürdüğü bürokratik görevlerinin yanı sıra şairliğiyle de dikkat çekmektedir. Şiirlerinde Sâfî mahlasını kullanan Cezerî Kâsım Paşa, XV. yüzyıl şairleri arasında şiirde deyim ve atasözlerine yer verme noktasında Necâtî ile birlikte ismi zikredilen ikinci şair olma payesine sahiptir. Sade dil ve yerel unsurlardan müteşekkil şiir üslubu tezkire yazarlarınca övgüyle karşılanır. Sâfî Dîvân’ının tespit edilen üç adet nüshası bulunmaktadır. İlk nüsha İsmail E. Erünsal tarafından XIV. Türk Tarih Kongresi’nde tanıtılmış ve ikinci nüsha yayımlanan Sâfî Dîvân’ı neşrinin temelini oluşturmuştur. Makalemizin de konusu olan üçüncü nüsha Mısır Milli Kütüphanesinde 18 arşiv numarasıyla kayıtlı olup Necâtî, Ahmed Paşa ve Karamanlı Nizâmî divanlarının bulunduğu bir divan mecmuasında yer almaktadır. Sâfî Dîvân’ının nüsha sayısının azlığı göz önünde bulundurulduğunda Mısır nüshasının kıymetli bir nüsha olduğu söylenebilir. Ayrıca bünyesinde yer alan ve yayımlanmış Dîvân neşrinde bulunmayan şiirlerin varlığı ile bu şiirlerin Sâfî’nin üslubunu pekiştirici veya üslubuna yönelik yeni verilerin ortaya çıkmasına vesile olucu yapısı Mısır nüshasının önemini artıran etmenlerdendir. Çalışmamızda Mısır nüshasında bulunan yeni şiirlerin dökümü yapılmış, bu şiirler Sâfî’ye olan aidiyeti açısından tanık ve üslup temelli birtakım tarama ve karşılaştırmalara tabi tutulmuştur. Şiirler vasıtasıyla Sâfî üslubunun temel şubelerine atıfta bulunularak bazı üslup özellikleri ortaya çıkarılmıştır.
XV. yüzyılın önemli şairlerinden olan Necâtî Bey, klasik Türk şiirinde kendine mahsus bir çizgi oluşturmuş, gerek kendi devrinde gerekse kendisinden sonra yaşayan şairler üzerinde derin tesirler icra etmiştir. Dîvân’ında yer alan bazı... more
XV. yüzyılın önemli şairlerinden olan Necâtî Bey, klasik Türk şiirinde kendine mahsus bir çizgi oluşturmuş, gerek kendi devrinde gerekse kendisinden sonra yaşayan şairler üzerinde derin tesirler icra etmiştir. Dîvân’ında yer alan bazı şiirlerinde Necâtî Bey, orijinal mana ve hayal temininden yoksun, taklitten öteye geçmeyen ve birbirlerinin şiirlerini aşırmaktan başka bir şey yapmayan şairlerle ilgili ciddi eleştirilerde bulunmaktadır. Ayrıca Dîvân’ını ömrünün son zamanlarına doğru tertip etmesinden ve kâtiplerle ilgili eleştirel şiirlerinden, şiirlerinin mana ve hayallerinin başkalarının eliyle değiştirilmesinden duyduğu endişeye tanık olunmaktadır. Nitekim Necâtî Dîvânı nüshalarındaki bazı şiirlerin başka şairlerin divan nüshalarında da bulunması Necâtî Bey’in şiir hırsızlığına ve müstensih müdahalelerine dair endişelerinde haksız olmadığını göstermektedir. Alan yazında Şevkî ve Revânî divanları özelinde yapılan karşılaştırma çalışmaları bulunmakla beraber karışma sürecinin tüm Necâtî Dîvânı nüshalarındaki durumunun tespitinin ve varsa şiir karışıklıklarının görüldüğü başka şairlerin belirlenmesinin gerekliliği ortadadır. Böyle bir amaçla yola çıkılarak bu çalışmada, çeşitli vasıtalarla yaklaşık beş yüze yakın divan metni ile Necâtî şiirleri karşılaştırılmış, 32 şiirin çoğunluğu Necâtî Bey ile aynı dönemde yaşayan 14 şairin divanında da yer aldığı ortaya çıkarılmıştır. Şiirlerin 96 adet Necâtî Dîvânı nüshasında izleri takip edilerek Necâtî Bey’e ait olabilecekler ile atfedilenlere dair bazı değerlendirmelerde bulunulmuştur. Ayrıca başta nazire mecmuaları olmak üzere pek çok şiir mecmuası da taranarak hem şiirlerin klasik şiirin aktüelindeki durumları ortaya konmuş hem de divan nüshaları temelinde şekillenen çalışma şiir mecmualarıyla da desteklenmiştir.
XV. yüzyılın önemli şairlerinden Necâtî “ey benüm şiirüme nazire diyen” mısraı ile başlayan meşhur kıtasında, kendi şiiri ölçüsünde başarılı olmadığı gerekçesiyle isim vermeksizin seslendiği şairden şiirlerine nazire yazmaması talebinde... more
XV. yüzyılın önemli şairlerinden Necâtî “ey benüm şiirüme nazire diyen” mısraı ile başlayan meşhur kıtasında, kendi şiiri ölçüsünde başarılı olmadığı gerekçesiyle isim vermeksizin seslendiği şairden şiirlerine nazire yazmaması talebinde bulunmaktadır. Bu şiirin Latîfî’nin delaletiyle Mihrî’ye yazıldığı iddiası, Mihrî’ye ve Necâtî-Mihrî ilişkilerine dair kaleme alınan çalışmalarda atıfta bulunulan dikkat çekici edebî mevzulardandır. Klasik Türk şiirinde şairelerin konumu, Mihrî’nin Necâtî üslubunu hedeflerken gösterdiği meydan okuyucu tavrı, Necâtî’nin şiir hassasiyeti vb. sebeplerle izah getirilse de Necâtî’nin şiirinde Mihrî’yi muhatap alması ancak kuvvetli bir ihtimal olarak değerlendirilebilir. Zira Latîfî Tezkiresi’nden 31 yıl önce ve Necâtî’nin vefatından 6 yıl sonra yazılan nitelikli bir Necâtî Dîvân’ı nüshasında şiirin Revânî’ye yazıldığına dair bir kayda rastlanmıştır. Bu durum tezkire metinlerinden temin edilen bilgilerin sıhhatine dair bir sorgulama ve teyit aşamasının lüzumunu ortaya çıkardığı gibi bahsi geçen mevzuda Revânî’ye de odaklanılması gereğini doğurmuştur. Bu amaçla çalışmamızda Necâtî-Mihrî-Revânî ilişkileri, dönem kaynaklarından nakledilenler ve şairlerin mizaçları doğrultusunda şiirin muhatabı olan şaire dair bazı ihtimaller üzerinde durulmuştur. Necâtî’nin bu meşhur şiirine temasla yapılacak akademik çalışmalarda artık bir ön kabul haline gelen Mihrî’nin yanı sıra Revânî’nin de dikkate alınması gereği vurgulanmıştır
Divan şiiri, Fatih Sultan Mehmet’in saltanatında gelişerek klasik bir kimliğe kavuşmuştur. Karamanlı Nizâmî, 15.yüzyılın ikinci yarısında kaleme aldığı manzumelerle anılan dönemin öne çıkan temsilcilerinden biridir.Kaynaklara göre... more
Divan şiiri, Fatih Sultan Mehmet’in saltanatında gelişerek klasik bir kimliğe kavuşmuştur. Karamanlı Nizâmî, 15.yüzyılın ikinci yarısında kaleme aldığı manzumelerle anılan dönemin öne çıkan temsilcilerinden biridir.Kaynaklara göre Karamanoğulları beyliğinde, Konya’da dünyaya gelmiş; beyliğin yöneticilerine medhiyelersunmuştur. Kaleme aldığı manzumelerin ünü, pek çok sanatçıyı himaye ederek mahfil oluşturan Mahmud Paşa’yaulaşmış; sadrazam, genç şairi saraydan uzaklaştırılan, dönemin en ünlü şairi Ahmed Paşa’nın yerini doldurmaküzere kendisini saraya davet etmiştir. Kaynaklar, Nizâmî’nin padişaha sunmak amacıyla hazırladığı manzumelerleyola çıktığı ancak başkente ulaşamadan vefat ettiğini bildirmiştir. Nizâmî’nin şiirlerinin toplandığı mürettep divanınşair hayattayken bir araya getirildiğine dair kayıt bulunmamaktadır. Karamanlı Nizâmî Dîvânı hakkındaki ilkbilimsel neşir çalışması Haluk İpekten tarafından hazırlanmıştır. İstanbul kütüphanelerindeki 6 nüsha ile 4 naziremecmuasının kullanıldığı karşılaştırmalı metin, 1974 ve 2020’de yayımlanmıştır. Dîvân’ın İpekten neşrindekullanılmayan, çoğu yurt dışındaki kütüphanelerde bulunan 8 yeni nüshası daha tespit edilmiştir. Hazırladığımızçalışmada Karamanlı Nizâmî Dîvânı’nın 6 nüshası ilk kez tanıtılarak nüshalarda tespit edilen yeni şiirler ve neşirdekimanzumelerde bulunmayan beyitler çeviri yazılarıyla sunulmuştur. Şairin yeni nüshalarda ilk kez açığa çıkanmanzumeleri, hayatı ve sanatının farklı yönlerine ışık tutan verilere ulaşılabildiği için önem taşımaktadır. Ayrıca,tenkitli neşir nazariyesinin temel amaçlarından biri olan nüshalar arası ilişki ağının ortaya konduğu nüshaşecereleri hazırlanmış, bütün nüshalar bir grubun parçası olarak tanımlanmıştır. Yeni şiirlerin Karamanlı Nizâmî’yeaidiyeti, “tarama ve tanıklama” yöntemi ile sorgulanmış; binin üzerinde divan, mecmua ve mesnevi taranmıştır.Çalışma ile metin tenkidinin temel şubelerinin makale sınırlarında yerine getirilmesi, yöntem ve içerik bakımındanbir model sunarak alana katkı sağlanması umulmaktadır.
Klasik Türk şiirinin kurucu şairlerinden olan Necâtî Bey, özgün üslubu ile kendisinden sonra gelen pek çok şaire örnek olmuştur. Dîvân’ını hayatının son devrelerinde tertip etmesinden ve kâtipler/ müstensihler ile ilgili yazdığı olumsuz... more
Klasik Türk şiirinin kurucu şairlerinden olan Necâtî Bey, özgün üslubu ile kendisinden sonra gelen pek çok şaire örnek olmuştur. Dîvân’ını hayatının son devrelerinde tertip etmesinden ve kâtipler/ müstensihler ile ilgili yazdığı olumsuz şiirlerden Necâtî Bey’in, şiirlerinin yanlış nakledilmesi endişesi taşıdığı söylenebilir. Müstensihlerin kopyalama esnasında yaptıkları hatalar ve gerçekleştirdikleri bazı tasarruflar şairin bu endişesinde haksız olmadığının göstergesidir. Benzer bir durum günümüzün kâtipleri/ müstensihleri hüviyetindeki yayınevleri için de zikredilebilir. Zira yayınevleri, gelişen basım ve yayın imkânlarına rağmen baskı hatalarında bulunabilmektedir. Ali Nihat Tarlan tarafından 1963 yılında hazırlanan Necâtî Bey Dîvânı’nın, transkripsiyonsuz hali ile 1992 yılında yapılan popüler neşri bu hususa örnek teşkil etmektedir. Mısra, kelime ve ek düzeyinde değişiklikler, beyit atlamaya ve Arapça ifadelerin alelade aktarımına varan özensiz tutumlar neşirde tespit edilen hatalardandır. Ayrıca baskıda yer alan yanlış aktarımlar sonucu bazı araştırmacılar Necâtî Bey’in şiiri ile ilgili bazı hatalı saptamalarda bulunmuştur. Çalışmamızda Necâtî Bey Dîvânı’nın 1992 baskısında yer alan hatalar ortaya konmuş ve bu hatalardan kaynaklı yanlış değerlendirmeler üzerinde durulmuştur. Büyük emeklerle ortaya çıkan tenkitli metin çalışmalarının yayınevleri aracılığıyla tahribatlara uğrayabileceği belirtilmiştir. Aynı yayınevi tarafından 1992 yılında bir dizi halinde çıkarılan popüler metin neşirlerine dikkatle yaklaşılması gereği vurgulanmıştır. Böylece tenkitli metin neşirlerinde olduğu gibi popüler metin neşirlerinde de, bir metodoloji zemininin oluşması lüzumu ortaya konmuştur.
İçerdikleri şairler, biyografik bilgiler, çeşitli anekdotlar ve şiirler ile toplumun edebî zevk ve beklentilerine hitap eden şiir mecmuaları, biyografik kaynaklarda yer almayan şairleri ve yazma divanlar ile tenkitli neşirlerde bulunmayan... more
İçerdikleri şairler, biyografik bilgiler, çeşitli anekdotlar ve şiirler ile toplumun edebî zevk ve beklentilerine hitap eden şiir mecmuaları, biyografik kaynaklarda yer almayan şairleri ve yazma divanlar ile tenkitli neşirlerde bulunmayan şiirleri bulundurma ihtimalini her zaman bünyesinde barındıran çok yönlü metinlerdir. Gerek mecmualara dair gerçekleştirilen neşir çalışmalarında gerekse mecmualara atıfla oluşturulan makale ve bildiri düzeyindeki çalışmalarda şairlerin basılı divanlarında yer almayan şiirlerine dair başlıklar ve vurgular dikkat çekmektedir. Şiir mecmularında bulunan tenkitli neşirlerde yer almayan şiirlerin tespit ve neşrinden daha mühimi şiirlerin atfedildikleri şaire olan aidiyetinin sorgulanması ameliyesidir. Taranılan çalışmalarda basılı divanlarda yer almadığı ifade edilen şiirlerin atfedildikleri şairlere olan aidiyetlerinin belirlenmesinde daha önceden kuramsal çerçevesi çizilen ve uygulanan bir metottan veya metot birliğinden söz etmek mümkün görünmemektedir. Çoğunlukla metin neşrinden ibaret böylesi çalışmalarda az da olsa şiirlerin, atfedildikleri şairlere olan aidiyetlerinin dil, üslup ve tanıklanma durumları çerçevesinde ele alındığı görülmektedir. Şiirlerin yeterli sayıda kaynak metinde taranmadan ve başka şairlere atfedildiklerine dair şüphe durumları en aza indirgenmeden yapılan dil ve üslup incelemeleri, aidiyet meselesi açısından kıymetli olmakla beraber yeterli ve tatmin edici değildir. Bu noktada yapılan çalışmada ortaya konulan yöntem teklifinin, sorgulama işlemini büyük ölçüde gerçekleştireceği ve atfedilen şiirlerle ilgili yapılacak olan üslup incelemelerine gelinceye değin bir eleme mekanizması işlevi göreceği umulmaktadır.
Çalışmada ilk olarak neşri gerçekleştirilen ve muhtelif yazma eser kütüphanelerinde mevcut olan bine yakın şiir mecmuasında Necâtî şiirleri gözden geçirilmiştir. İşlem sonucunda Ali Nihat Tarlan tarafından hazırlanan Necâtî Bey Dîvânı neşrinde yer almayan 25 adet şiir tespit edilmiştir. Bu şiirler divanlar, şiir mecmuaları ve tezkire metinleri temelinde tarama ve tanıklama esasına dayalı uygulamalara tabi tutulmuş ve ulaşılan sonuçlara göre bazı kategorilere ayrılmıştır. Elde edilen verilerden hareketle Necâtî’ye ait olabilecek şiirler belirlenirken şüpheli olanlar ayrılmış ve şüphe durumları izah edilmiştir. Böylece Necâtî şiirleri örneği üzerinden benzer çalışmalar için bir yöntem ve kategorizasyon teklifinde bulunularak aidiyet temelli sorgulama işlemlerinin gerekliliği vurgulanmıştır.
Klasik Türk şiirinin kurucu ve yön gösterici şairlerinden olan Necâtî, deyimler, atasözleri, veciz sözler, konuşma dilinin tüm imkânları ile şekillendirdiği dil zemini üzerine sosyal hayata, inanışlara, doğaya ve Türk kültürüne dair... more
Klasik Türk şiirinin kurucu ve yön gösterici şairlerinden olan Necâtî, deyimler, atasözleri, veciz sözler, konuşma dilinin tüm imkânları ile şekillendirdiği dil zemini üzerine sosyal hayata, inanışlara, doğaya ve Türk kültürüne dair hususları eklemleyerek kendi şiir poetikasını oluşturmuş; kaynaklarda “Necâtî üslubu, Necâtî tarzı, mesel üslubu” adlandırmaları ile tanımlanan özgün üslubu ile bilhassa XV. ve XVI yy. şairleri üzerinde derin tesirler icra etmiştir. Necâtî’nin günümüze ulaşan tek eseri olan Dîvân’ı, bu çalışmanın ana eksenini belirlemektedir. Ali Nihat Tarlan tarafından hazırlanan ve 1963’te tamamlanan tenkitli metin, alanyazında müstesna bir konuma sahip olmakla beraber günümüzde yazma eserlere ulaşmada katedilen gelişmeler ve tenkitli metnin kuramsal çerçevesi bağlamında oluşan akademik birikim eserin tenkitli metninin tekrar ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. Ayrıca Necâtî şiirlerinin kelime dünyasının ve mana haritasının ortaya çıkarılması adına müstakil pek çok çalışma yapılsa da Necâtî’nin edebî portresini veren kuşatıcı bir çalışmanın lüzumu ortadadır. Çalışmada Necâtî Dîvânı nüshalarının 96 adeti incelenmiş ve bine yakın şiir mecmuası gözden geçirilmiştir. Nüsha aileleri oluşturulmuş ve çeşitli kriterler ile seçilen 10 adet ana nüsha, 13 adet yardımcı nüsha ve 1 şiir mecmuası ile tenkitli neşir tamamlanmıştır. Dîvân’da yer alan her bir kelimenin diğer kelimeler ile kurduğu anlamsal bağlar da gözetilerek metnin bağlamlı dizini ve işlevsel sözlüğü oluşturulmuştur. Tenkitli neşir, bağlamlı dizin ve işlevsel sözlük doğrultusunda Necâtî’nin edebî kişiliği, dili, üslubu ve etkilerine dair önemli verilere ulaşılmıştır.
Klasik edebiyat metinlerini anlama noktasında gerçekleştirilen şerh, tahlil ve sözlük çalışmalarının yanı sıra bazı kelime, deyim ve tabirlerin anlamına yönelik makale ve bildiri düzeyinde hazırlanan çalışmalar, klasik şiirin mana alanına... more
Klasik edebiyat metinlerini anlama noktasında gerçekleştirilen şerh, tahlil ve sözlük çalışmalarının yanı sıra bazı kelime, deyim ve tabirlerin anlamına yönelik makale ve bildiri düzeyinde hazırlanan çalışmalar, klasik şiirin mana alanına yönelik önemli veriler sunmaktadır. Klasik şiir metinlerini çözümleme esnasında başvurulan bu kaynaklar, sözlüklerde manası verilmeyen ve çok fazla bir metin tanığına sahip olmayan kelime ve kelime gruplarının anlaşılmasında yetersiz kalabilmektedir. “Sâye sultânı” da bu çerçevede değerlendirilebilecek bir tabirdir. Zira tabirin Osmanlıca, Farsça ve Arapça muhtelif sözlüklerde karşılığının bulunmadığı, çok az bir metin tanığına sahip olduğu ve 16. yüzyıldan sonra ise kullanımdan düştüğü tespit edilmektedir. “Sâye sultânının” geçtiği beyitlerde bağlamdan hareketle yapılacak mana belirlemeleri ile hem manası bilinmeyen bir tabirin ortaya çıkarılması hem de bu alanda hazırlanan çalışmalara katkıda bulunulması amaçlanmaktadır.
Bu çalışmada ilk olarak bine yakın dîvân ve şiir mecmuası taranmış ve “sâye sultânı” tabirinin tanıkları derlenmiştir. Devamında “sâye” kelimesinin sözlük manaları ile bazı araştırmacıların, tabirin anlamına yönelik değerlendirme ve çıkarımları tespit edilmiştir. Son olarak bağlamdan hareketle “sâye sultânı” tabirine dair bazı anlam tekliflerinde bulunulmuştur.
Deyimler, içerdikleri mecaz anlamlar itibariyle ait oldukları dilin mana, çağrışım ve hayal zenginliğini ortaya koyan önemli kalıp ifadelerdir. Şiirde birtakım söz sanatlarının ve mana katmanlarının oluşumuna elverişli yapısı itibariyle,... more
Deyimler, içerdikleri mecaz anlamlar itibariyle ait oldukları dilin mana, çağrışım ve hayal zenginliğini ortaya koyan önemli kalıp ifadelerdir. Şiirde birtakım söz sanatlarının ve mana katmanlarının oluşumuna elverişli yapısı itibariyle, klasik edebiyata mensup şairlerce de sıklıkla kullanılmıştır. Bu noktada şairler tarafından kullanılan kavram, tabir, deyim vb. kalıp ifadelerin her birinin sözlüklerde de yer aldığını söylemek mümkün görünmemektedir. Klasik edebiyat metinlerinde kullanılan bazı deyimlerin günümüze kadar ulaşamadığı yapılan incelemelerle tespit edilmektedir. Bazen de günümüzde de sıklıkla kullanılan bir deyimin klasik edebiyatta farklı mana ve çağrışımlara sahip olduğu görülmektedir. Parmak basmak ve harfine parmak basmak deyimleri de bu çerçevede değerlendirilmelidir. Çalışmada, ilk olarak deyimlerin güncel manaları üzerinde durulmuş, basılı ve elektronik sözlüklerde deyimlere verilen karşılıklar derlenmiştir. Sonrasında deyimler köken itibariyle sorgulanmış ve bu amaçla Arapça-Farsça bazı sözlükler gözden geçirilmiştir. Deyimlerin Türkçe’nin tarihi devirlerinde var olup olmadığı da ayrıca yapılan taramalarla belirlenmiştir. Son olarak şiir mecmuaları, tezkireler ve divanlardan temin edilen tanıklara göre deyimlerin, klasik edebiyatta sahip oldukları mana katmanları ortaya konmuştur.
Necâtî Bey’in hayatına dair belirsizliklerin büyük bir kısmı gençliği ve İstanbul’daki hayatı etrafında şekillenir. Bu hususta Kınalızâde ve Beyânî tezkirelerini esas alan edebiyat tarihlerinde ve müstakil çalışmalarda Necâtî’nin... more
Necâtî Bey’in hayatına dair belirsizliklerin büyük bir kısmı gençliği ve İstanbul’daki hayatı etrafında şekillenir. Bu hususta Kınalızâde ve Beyânî tezkirelerini esas alan edebiyat tarihlerinde ve müstakil çalışmalarda Necâtî’nin gençliğinde Kastamonu’ya gittiği, şiirleriyle meşhur olduktan sonra tekrar İstanbul’a gelerek Fatih’e kaside sunduğu ifade edilmektedir. Necâtî’yi hangi nedenlerin Kastamonu’ya yönlendirdiği üzerinde durulmamakta ve bazı tahminler ile durum geçiştirilmeye çalışılmaktadır. Ayrıca Necâtî’nin 1483-1504 yılları arasındaki İstanbul yaşamı, başta padişah olmak üzere devrin ileri gelen devlet adamlarına sunduğu kasideler ile özetlenmektedir. Yaklaşık on dokuz yıla yakın bir sürenin Necâtî’nin sunduğu on dört kaside ile anlatılması makul görünmemektedir. Oysa Latîfî Tezkiresi’nde Necâtî’nin Kastamonu’ya Şehzâde Mahmûd ile beraber gittiği açıkça bildirilmektedir. Gençliğinde Kastamonu’da olan Necâtî’nin, Kastamonu’da beş sene sancak beyi olarak bulunan Cem Sultân’a kaside sunmamış olması çelişkilidir. Bu çalışmada Latîfî Tezkiresi’nde yer alan bu bilginin sağlaması yapılacak ve Necâtî’nin gençliğinde Kastamonu’ya gitmesi ile ilgili çelişkili durumlar tespit edilecektir. Böylelikle Necâtî’nin Kastamonu hayatına dair edebiyat tarihlerinde görülen belirsizlikler giderilecektir.
Öz: Kâşif (d.?;ö.?) 17. yüzyılın önemli mutasavvıflarından Ümmî Sinan'ın halifelerindendir. Halve-tiyye tarikatına olan mensubiyeti, kaleme aldığı eserler, Elmalı kültür coğrafyasında yetişmesi ve şi-irle-rinde öne çıkan üslubu ile şair,... more
Öz: Kâşif (d.?;ö.?) 17. yüzyılın önemli mutasavvıflarından Ümmî Sinan'ın halifelerindendir. Halve-tiyye tarikatına olan mensubiyeti, kaleme aldığı eserler, Elmalı kültür coğrafyasında yetişmesi ve şi-irle-rinde öne çıkan üslubu ile şair, bizce yüzyılın önemli şair mutasavvıflarındandır. Ancak şair ile ilgili, kaynaklarda kuşatıcı bilgiler bulunmamaktadır. Ayrıca şair hakkında halihazırda herhangi bir akademik çalışma yapılmamıştır. Onunla ilgili akademik bir çalışmanın gerçekleştirilmesi hem tasav-vuf ve tari-katlar tarihi için önemli bir ismin gün yüzüne çıkmasına vesile olacak hem de tasavvufi şiir katagorisinde değerlendirebileceğimiz bir şairin tanıtımına olanak tanıyacaktır. Dahası 17. yüzyılda Ümmî Sinan, Niyâzî-i Mısrî ve Sun'ullah Gaybî gibi Halvetî şairlerle temsil edilen genel planda ta-savvufi şiir ve özelde Halvetiyye şiiri, kendi poetik zeminini destekleyici önemli bir metne kavuşacak-tır. Çalışmamızda şairin hayatı, edebi kişiliği ve eserleri ile ilgili bilgi ve tespitler yer almaktadır. Abstract: Kâşif is a follower of Ümmî Sinan who is important mystic of the 17th century. The poet is noteworthy with his books and excellent poetry style. However, in the sources related to the poet, there is no overarching information. In addition, about poet has not been any academic studies until now. As a result of the regulation of the academic study of the poet and introducing the poet's Divan it will be introduced as an important poet for mysticism and religious history. Also sufi poetry or poetry of Halve-tiyye in the seventeenth century which is represented by the strong poets such as Ümmî Sinan, Niyâzî-i Mısrî and Sun'ullah Gaybî will reach an important text supporting its poetry poetics. In this study, there are information about poet's the life, literary personality and works of art. Аннотация: Важный суфист 17-го века Кашиф был одним из халифов Умми Синана. По нашему мнению Кашиф своей принадлежностью к секте Халветие, своими произведениями, своей культурой которую он приобрел в Елмалы, своим единообразным образом в поэзии является одним из главных поэтов столетия. Однако в источниках нету достаточной информации о нем. Вместе с этим до сих пор нету научных исследований о поэте. Реализация научного исследования о нем позволит ознакомлению важной личности в истории мистики и религиозных сектов, а также будет способствовать ознакомлению поэта которого можно оценить в категории суффийской поэзии. А также в узком значении поэзия Халветие, в широком суффийская поэзия представленная Умми Синаном, Ниязи Мисрием и Сунуллах Гайбием в 17-м веке, получит важный текст который поддержет поэтический фундамент данной поэзии. В исследовании даются данные о жизни поэта, его литературная личность и произведения, а также общие выводы о его деятельности.