KUTADGU BİLİG KİTABI
Editör
Doç. Dr. Salih DEMİRBİLEK
Paradigma Akademi
KUTADGU BİLİG KİTABI
Editör
Doç. Dr. Salih DEMİRBİLEK
ISBN: 978-605-72172-5-7
Paradigma Akademi Yayınları
Sertifika No: 69606
Paradigma Akademi Basın Yayın Dağıtım
Fetvane Sokak No: 29/A
ÇANAKKALE
e-mail: fahrigoker@gmail.com
Yayın Sorumlusu
Nevin SUR
Kapak
Himmet AKSOY
Matbaa
Bulut Dijital Matbaa LTD. ŞTİ.
Sertifika No: 48120
Kitaptaki bilgilerin her türlü sorumluluğu yazarlarına aittir.
Bu Kitap T.C. Kültür Bakanlığından alınan bandrol ve
ISBN ile satılmaktadır. Bandrolsüz kitap almayınız.
Aralık 2022
Paradigma Akademi
SUNUŞ
Kutadgu Bilig’in yazılışının üzerinden 952 yıl geçti. Bilindiği üzere
eserin Avusturyalı bilgin Joseph von Hammer-Purgstall (1774-1856)
tarafından bulunmuş ilk nüshası olan Uygur harfli Herat (Viyana)
nüshasının Macar bilgini Ármin Vámbéry
(1832-1913) tarafından
yayımlanmasının üzerinden ise 151 yıl geçti. Yine bilindiği üzere mevcut
ilk nüshasının yayımının ardından, 1896 yılında Dr. Moritz tarafından
bulunmuş Arap harfli Kahire nüshası ve 1914 yılında Zeki Velidi Togan
tarafından bulunmuş Fergana (Nemegâh) nüshası ile birlikte, Kutadgu Bilig
üzerinde günümüze gelinceye kadar sayısız çalışma yapılmıştır.
Kutadgu Bilig Türk Edebiyatının bilinen ilk mesnevisidir. Aruz vezni
ile kaleme alınmış ve 6645 beytiyle siyasetnâme türündeki bu muhteşem
eser, daha döneminden itibaren Kutadgu Bilig adının yanı sıra diğer
milletler arasında Edebü’l Mülk ve Şehnâme-i Türkî gibi farklı adlarla da
bilinir olmuştur. Eserin bu kadar sevilip okunmasının ardında hem Yusuf
Has Hacib’in edebî dehası hem de Türkçenin anlatım gücü bulunmaktadır.
Türklerin aruz vezni ve mesnevî nazım türü ile tanışmalarının üzerinden dolaylı olarak Müslüman olmalarının üzerinden- henüz bir yüz yıl geçmiş
olmasına rağmen Türk diliyle bu şaheser ortaya konulmuştur.
Sadece dilbilim araştırmacıları değil sosyal bilimlerin her araştırmacısı
Kutadgu Bilig’i bilmek durumundadır. Kutadgu Bilig, araştırmacılara
üzerinde çalışmış oldukları konularla ilgili muhakkak tarihî bir derinlik
kazandırmaktadır. Bu yüzdendir ki onunla zenginleştirilmiş her bir çalışma
alanına katkı sunmaya devam etmektedir.
İçinde bulunduğumuz 2022 yılını Türkçenin anıt bir eseri üzerinde
imece usulu hazırlanmış bir kitapla tamamlamak istedik. Yazı davetimize
iştirak eden araştırmacıların gayretleri ile bu kitap ortaya çıkmıştır.
Davetimize icabet eden yazarlarımıza ayrıca teşekkür ederiz. Kitapta yer
iii
alan çalışmalarla amacımız, Kutadgu Bilig araştırma ve çalışma alanlarına
bilimsel katkı sağlamaktır. Böylece Türkolojiye yeni bilimsel katkılar
sağlanmış olacaktır.
Kutadgu Bilig’in Perre Amédée Emilien Jaubert tarafından 1825
yılında bilim âlemine tanıtılmasından günümüze devam eden her bir ilmî
çalışma eserin ve şairin edebî kudretini tanıklamaktadır. Bu çalışmalar her
yıl yeni araştırmalarla katlanarak bundan sonra da devam edecektir.
Kutadgu Bilig, okurlarını bundan sonra da mutlu etmeye devam
edecektir.
Doç.Dr. Salih DEMİRBİLEK
Editör
iv
İÇİNDEKİLER
SUNUŞ ................................................................................................... iii
İÇİNDEKİLER ......................................................................................... v
KUTADGU BİLİG’DE BAŞKA ŞAİRLERİN İZLERİ ............................ 1
Dr. Öğr. Üyesi Ahmet DAĞLI
KUTADGU BİLİG’DE GENEL AHLAK KURALLARI VE ÂDAB-I
MUAŞERET .......................................................................................... 25
Prof. Dr. Bekir ŞİŞMAN
KUTADGU BİLİG’DE ÖNE ÇIKAN KAVRAMLAR BAĞLAMINDA
İYİ YÖNETİM İLKELERİ ..................................................................... 49
Prof. Dr. Bekir ŞİŞMAN - Beyza Betül BARGIN
ZİYAFET METAFORU BAĞLAMINDA HANLARIN/BEYLERİN
ORTAK NİTELİKLERİ: KUTADGU BİLİG VE DEDE KORKUT
HİKÂYELERİ ÖRNEĞİ ........................................................................ 65
Doç. Dr. Cafer ÖZDEMİR
KUTADGU BİLİG’DE İLETİŞİM FİİLLERİ ......................................... 89
Dr. Öğr. Üyesi Levent DOĞAN - Okutman Ceyda ERDİN
VEZNİN DİLE TESİRİ: KUTADGU BİLİG’DE ARUZ ETKİSİYLE
ORTA HECE VOKALİNİN DÜŞMESİ ............................................... 135
Araş. Gör. Mustafa AY
KARAHANLI TÜRKÇESİNDE İSTEM DEĞİŞTİRİMLERİ VE ANLAM
KATEGORİLERİ: KUTADGU BİLİG’DE -(I)N- BİÇİM BİRİMİ ....... 145
Doç. Dr. Nuh DOĞAN - Betül SELİMOĞLU
v
KUTADGU BİLİG’DE MUTLU OLMANIN YOLLARINDAN BİRİSİ:
ŞÖHRET SAHİBİ OLMAK ................................................................. 165
Doç. Dr. Salih DEMİRBİLEK
KUTADGU BİLİG'DE "BÜTÜN, TAM" KAVRAMINI KARŞILAYAN
EŞANLAMLI KELİMELERİN EŞDİZİMLİLİĞİ................................. 179
Dr. Öğr. Üyesi Selcen KOCA
KUTADGU BİLİG VE HAYRİYYE’DE BABADAN OĞULA
NASİHATLER ..................................................................................... 211
Dr. Öğr. Üyesi Semih YEŞİLBAĞ
KUTADGU BİLİG’DE HASTALIK KAVRAMI ................................. 243
Sertuğ ŞAHİN
KUTADGU BİLİG’DE ATEŞ KAVRAMININ KULLANIM
ALANLARI ......................................................................................... 261
Öğr. Gör. Dr. Seyfullah ÖZTÜRK
ORHON YAZITLARINDAKİ ZARFLARIN KUTADGU BİLİG’DE
GÖRÜNÜMLERİ ................................................................................. 277
Veis KARAHAN
TÜRK KÜLTÜRÜNDE ÇOCUKSUZLUK VE KUTADGU BİLİG’DEKİ
YANSIMALARI .................................................................................. 315
Doç. Dr. Yılmaz IRMAK
KUTADGU BİLİG’DE SUÇ VE CEZA ............................................... 327
Zekiye Gizem DEBRELİ
vi
KUTADGU BİLİG’DE BAŞKA ŞAİRLERİN
İZLERİ
Dr. Öğr. Üyesi Ahmet DAĞLI *
Giriş
Kutadgu Bilig Balasagunlu Yusuf tarafından, yazımı 1070 yılında
tamamlanıp hükümdar Süleyman Arslan Han Oğlu Hakan Tavgaç Buğra
Kara Han Ebu Ali Hasan’a sunulmuş bir mesnevidir. Eser beğenilmiş ve
Yusuf’a “Has Hâcip” unvanı verilmiştir (Develi, 2019: 13). Bu eser dilsel,
ilmî ve kültürel anlamda Türk edebiyatının en değerli eserlerinden biri
olmasının yanında, Türk edebiyatının ulaşılabilen en eski tarihli dört büyük
eserinden biri olmasıyla ayrı bir öneme sahiptir. Kutadgu Bilig’le birlikte
Divan-ı Lügati’t-Türk, Atabetü’l-Hakâyık ve Divan-ı Hikmet adlı eserler
Türklerin İslâmiyet’i kabul etmelerinden sonraki dönemde yazılmış ilk
eserler olmakla birlikte, elimizde bu eserlerin yazıldığı miladi binli yılların
öncesine ait yazılı metinlerin sayı ve hacim olarak çok sınırlı olması, bu
dört eserin önemini ayrıca artırmaktadır. Türklerin yaşadığı coğrafyalardan
derlenen sözlü birikimler (destanlar, hikayeler), Göktürk Abideleri, Çin
kaynaklarında Türklerle ilgili sınırlı bilgiler ve Uygurlara ait bazı
metinlerin haricinde Türklerin özellikle dil ve edebiyat alanındaki
serüvenini takip etmek için gerekli kaynaklardaki sınırlılık, bu alandaki
araştırmacıların hissettikleri eksikliklerin başında gelmektedir. Bu sebeple
bu seviyede tarihî derinliğe sahip metinlerin her bir kelimesi üzerinde
derinlikli çalışmalar yapmak, Türk kültür ve medeniyeti hakkında bir
bilgiye daha ulaşabilmek adına gerekliliktir. Bu düşünceyle Kutadgu Bilig
okumalarımızda dikkatimizi çeken bir hususiyet, eserde Yusuf Has
Hâcip’in dışında, onun tarafından yer verilen başka bazı şairlere ait izlerin
varlığı olmuştur. Bu çalışmada Kutadgu Bilig’e başka şairlerden yapılan
alıntılara yakından bakılmış; bu şairlerin kimlikleri, onlara eserin hangi
kısımlarında ve ne kadar yer verildikleri, hangi bağlamlarla esere
alındıkları, alıntıların doğrudan mı dolaylı mı olduğu gibi konularında
eserden hareketle sonuçlara ulaşılmaya çalışmıştır.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü,
ahmetdaglii@hotmail.com
*
1
Kutadgu Bilig Kitabı
Kutadgu Bilig’in satır aralarında, Yusuf Has Hâcip’in yaşadığı
dönemde ve toplumda daha önceki zamanlardan şairlerin olduğu ve o
şahsiyetlerin eserlerinin 1070’li yıllara ulaştığı veya o dönemde yaşıyor
olup şiirleri bilinen şairlerin olduğu; bunların şiire ilgi duyan çevrelerce
bilindiği, okunduğu; dolayısıyla şairlerle ilgili azımsanamayacak bir
birikimin var olduğu anlaşılmaktadır. Burada dikkati çeken husus elbette
Türklerde şiirin o dönemlerdeki varlığı değildir. Bahse konu eserler
Türklerin bir devlet boyutunda İslamiyet’i kabul ettikleri Karahanlılar
zamanına aittir ve Türk şiirinin başlangıcını çok daha gerilere götürmek,
hatta Türklerin tarihte var oluşuyla bir tutmak yanlış olmayacaktır. Çünkü
Fuat Köprülü, güzel sanatların ve özellikle şiirin ilk şekillerinin dinden
doğduğunu ve uzun müddet dinî mahiyetini devam ettirdiğini söyler
(Köprülü, 2012: 66). Türkler İslam medeniyet dairesine girmeden önce
belki binlerce yıllık süreçte Gök Tanrı inancına sahip olmuşlar, bu
dönemlerde şaman, kam, baksı ve ozanlar sığır, şölen, yuğ törenlerinde
şiirler söylemişlerdir (Banarlı, 1983: 41-49). Ancak bu eski dönemlerin
şiirleri hakkında elimizde yeterli yazılı belge mevcut değildir. Türklerin en
eski şiiri olarak bilinen Alper Tunga Sagusu’nu bulduğumuz kaynak da
yine Kutadgu Bilig’le aynı döneme ait olan Divan-ı Lügati’t-Türk adlı
eserdir. (Kaşgarlı Mahmud, 2014: 19)
Kutadgu Bilig adlı eserde Yusuf Has Hacip dışında şairler ve bunlara
ait şiirlerinin varlığı üzerine tespitlerimizin mahiyeti şöyledir: 6645 beyitlik
mesnevi (ayrıca 173 dörtlük vardır) içerisinde Yusuf, kurguladığı dört
şahsiyet üzerinden metnini oluştururken, işlemiş olduğu konuyu
desteklemek amacıyla -tespitlerimize göre yirmi ayrı yerde- başka şairlerin
sözlerinden faydalanmış, o şairlerin sözlerine birkaç beyit hacminde atıflar
yapmıştır. Yusuf buna her başvurmasında önce ilk beyitte “Şairin buna
benzer bir sözü vardır”, “Şair buna benzer bir söz söylemiştir” tarzında
başlayan ifadelerle bunu bildirmiştir. Aşağıda bu şekilde yapılan alıntıların
ilk beyitleri, günümüz Türkçesine aktarılmış olarak beyit numaralarıyla
birlikte verilmiştir:
Şairin buna benzer bir sözü vardır; bunu kim okursa, gözü açılır.1
[412]
Beyitlerin Latin harflerine aktarılmış şekli ve günümüz Türkçesine çevirisi
https://kutadgubilig.appspot.com/ web sitesinden alınmıştır.
1
2
Ahmet Dağlı
Buna benzer bir şair sözü vardır; bu şair sözü buna esas teşkil eder.
[441]
Şairin söylemiş olduğu şu söz de bu mealdedir ve aynı fikri ifade eder.
[471]
Şair buna benzer şu beyti söylemiştir; birine işin düşerse, acele etme,
sabır ile söyle. [586]
Şairin şu sözü buna şahittir; şair sözü söze tuz katmıştır. [711]
Buna benzer bir şair sözü vardır; bu şair sözü bilgisiz için bir gözdür.
[739]
Bak, şimdi benim sana söylediğim söze benzer bir sözü de şair
söylemiştir. [867]
Şair buna benzer bir söz söylemiştir; okursan, manası anlaşılır;
görüşünü keskinleştir. [927]
Dilini güzel sözle süsleyen ve onun yüzünü açan şair bu vadide şöyle
bir söz söylemiştir. [1007]
Şair buna benzer bir söz söylemiştir; ey iyi insan, sen bunu dinle.
[1104]
Şair buna benzer bir söz söylemiştir; bunun manasını anlayan kimsenin
gözü açılır. [1138]
Şair buna benzer bir söz söylemiştir; ey anlayan insan, sen bunu oku.
[1181]
Şairin buna benzer bir sözü vardır; eğer anlaşılırsa, mükemmel bir
sözdür. [1212]
Şair buna benzer bir söz söylemiştir; şairin bu sözü, bak, söze yol açar.
[1421]
Şair bu manada şu sözü söylemiştir; ey iyi insan, şimdi bunu dinle ve
anla. [1812]
Şair buna benzer bir söz söylemiştir; dinleyip, anlamağa çalış; ey
insanların karpuzu. [1900]
Şair şu sözü buna benzeterek söylemiştir; dikkat edersen, manası
bilgisiz için gözdür. [1974]
Şair buna benzer bir söz söylemiştir; şair sözüne değer veren insanın
ifadesi zenginleşir. [2065]
3
Kutadgu Bilig Kitabı
Buna benzer şöyle bir şair sözü vardır; şair sözü bilgisize gözdür.
[2486]
Şair ne der, dinle; iki insan birbirine uygun düşerse, bu daima onların
faydalarına olur. [3211]
Beyitlerde ilk dikkati çeken şey, Yusuf’un her defasında açıkça başka
bir şairin sözünü buraya alacağını belirtmesine rağmen hiçbirisinde bu
şairin kim olduğuna dair bir bilgi vermemiş olmasıdır. Dolayısıyla
Yusuf’un, şiirinden eserine alıntı yaptığı şairlerin isimleri veya kaç ayrı
şaire metninde gönderme yaptığı bilgisi tespit edilememektedir.
Dikkati çeken ikinci konu, beyitlerin ikinci mısralarında söylenenlerdir.
Yirmi beytin altısında (412,739,927,1138,1974,2486) okura bu şair
sözünün bilgisizlere göz olacağı yani onların gözünü açacağı, görebilir hale
gelmelerini
sağlayacağı
vurgulanmıştır.
Beş
beyitte
(711,1212,1421,1812,2065) şair sözünün mükemmel olduğu, söze lezzet
katacağı, insanın ifade kabiliyetini geliştireceği ve söze yol açacağı
vurgulanmış, söylenenin iyi anlaşılması salık verilmiştir. Dört beyitte
(441,471,867,1007) şairin de Yusuf’un fikrine benzer bir söz söylediği
vurgulanmıştır. Diğer beyitler ise ilk mısraı destekleyen ifadelerden
oluşmaktadır.
Alıntılama yapılan kısımların ilk beyitleri üzerine genel bir
değerlendirme yaparsak, Yusuf mesnevisinde başka şairlerden her alıntı
yapmasında önce bunu haber vermek, sonra da şair sözlerinin değerli sözler
olduğunu vurgulamak ve şair sözlerinin çeşitli işlevlerini hatırlatmak
içerikli bir üslup belirlemiştir. Kendisi de bir şair olarak Yusuf’un bu
beyitleri okurlarına şiir nedir, şair kimdir sorularına cevap niteliği
taşımaktadır. Bu beyitlerin toplamında Yusuf’un şiir ve şair üzerine
söyledikleri, onun şiir poetikasıdır. 2 Bu anlamda Yusuf Has Hacib’in
Kutadgu Bilig adlı eseri, Türk edebiyatının ilk şiir poetikası örneğidir.
Üçüncü konu ise bu şairlerin kimliğidir. Metnin bir manzume olmasının
da etkisiyle olsa gerek, Yusuf bu şairlerin ne isimleri ne de şiirlerin adı
veya hangi eserden alındığı konularında hiçbir bilgi vermemiştir. Yusuf’un
sadece “şair” kelimesiyle tarif ettiği, bir kişiden yirmi kişiye kadar farklı
kişi olabilir, bunu bilmek mümkün değildir. Ancak kanaatimize göre
Poetika hakkında geniş bilgi için bkz: Aristoteles, 2014; Okay, 2009; Todorov,
2014; Tunalı, 1998; Yavuz, 2013.
2
4
Ahmet Dağlı
Yusuf, yirmi alıntıyı tek bir şairden yapmış olsa idi, bir şekilde onun
kimliğini verirdi. Biz bu alıntı şiir parçalarının, sayısı belli olmamakla
birlikte birçok şairden alındığı kanaatindeyiz.
Dördüncü konu ise yapılan alıntılanma yöntemidir. Bu alıntıların,
kaynağından doğrudan değil de ifade olarak o şiirlerden alındığını ve Yusuf
tarafından Kutadgu Bilig’in aruz ölçüsüne uygun şekilde kendi
cümleleriyle yeniden ifade edildiği düşüncesindeyiz. Ancak bu şiirlerin
bazılarının teknik olarak bu eserin kalıbına uygun olması ve bu sayede
esere doğrudan alınmış olma ihtimali de söz konusudur.
Yusuf Has Hacib’in kendine ait olan mısralar ile alıntı yapılan şiirlerin
anlamsal olarak örtüştüğünü görürüz. Nasihat içerikli olan bu sözlerde
insanlara bilgi verme, onları doğru yola sevk etme düşüncesi yatmaktadır.
“Toplumların yetişmekte olan nesillere çeşitli bilgileri ve kültürel unsurları
aktarma kaygısı, her alanda olduğu gibi sanat alanında da varlığını
hissettirir. Her ne kadar sanatın estetik zevk verme amacının ön planda
olduğu söylense de bahsedilen kaygı sanat eserlerinde didaktik niteliği öne
çıkarmaktadır.” (Özdemir, 2020: 227) Kutadgu Bilig’in de bu manada
yoğun bir didaktik yöne sahip olduğu görülür.
Eserde yapılan incelemede Yusuf tarafından –doğrudan veya dolaylı
alıntı yoluyla- başka şiirlerden alınan kısımlar aşağıdaki şekilde tespit
edilmiş, ardından bu beyitlerle ilgili incelemelere yer verilmiştir:
1. Doğrudan Alıntı Yoluyla Esere Alınan Beyitler
Munar menzetü aydı şâir bu beyt, / İşin tüşse ivme sabır birle ayt [586]
(Şair buna benzer şu beyti söylemiştir; birine işin düşerse, acele etme,
sabır ile söyle.)
İve kirme işke sabır kıl serin, / İve kılmış işler ökünçi yarın [587]
(İşe acele ile girme, sabır ve teenni ile hareket et; acele yapılmış olan
işler yarın pişmanlık getirir.)
Kamuğ işte ivme serin öz tutun, / Serinse bulur kul bu beglik kurın
[588]
(Hiç bir işte acele etme, sabret, kendini tut; kul sabırlı olursa, beylik
mertebesini bulur.)
Bu alıntı bölüm, eserin 14. bölümünde “AyToldı'nın Hükümdar KünToğdı'nın Huzuruna Çıktığını Söyler” başlıklı kısmında yer almaktadır. Ay5
Kutadgu Bilig Kitabı
Toldı hükümdarın karşısında sakin şekilde söze başlar, tatlı konuşur ve
zarafetle onun sevgisini kazanır. Yusuf bu olaydan hareketle sükûnet ve
zarafetin aklın vasfı olduğunu, akılsız insanların hayvan sürüsüne
benzediğini söyler. Orada geçen “sakin olmak” konusu ona bir şairin
beytini hatırlatır. Üç beyitte söylenenler, bir işte sabırlı olmak, acele
etmemek ve kendini tutmak üzerinedir ve Yusuf’un düşünceleriyle bire bir
örtüşmektedir.
“Şu beyti söylemiştir” ifadesinden hareketle bu bölümde başka şairden
alınan sözlerin doğrudan alıntı yoluyla esere dahil edildiği anlaşılmaktadır.
2. Dolaylı Alıntı Yoluyla Esere Alınan Beyitler
Sözin aydı şâir munar menzetü, / Tili lafz birle anar yanzatu [471]
(Şairin söylemiş olduğu şu söz de bu mealdedir ve aynı fikri ifade
eder.)
Bilig kıymetini biliglig bilir, / Ukuşka ağırlık biligdin kelir [472]
(Bilginin kıymetini bilgili bilir, akla hürmet bilgiden gelir.)
Negü bilge telve bilig kadrini, / Bilig kayda bulsa biliglig alır [473]
(Bilginin kıymetini deli nereden bilecek; bilgiyi, nerede bulursa, bilgili
alır.)
Bu alıntı bölüm, eserin 13. bölümünde “AyToldı'nın Hükümdar KünToğdı Hizmetine Geldiğini Söyler” başlıklı kısmında yer almaktadır. Bu
bölümde Yusuf, Ay-Toldı adında zeki, bilgili, faziletli bir genç,
hükümdarın yanına gitmeye karar verir. Ona faydalı olmak ve onun
ihsanlarına kavuşmak ister. Yusuf burada hükümdarın da akıllı, bilgili ve
faziletli insanları arıyor olduğunu söyler ve “aklın kıymetini yine akıllı
bilir; âlimin sattığı bilgiyi bilgili alır.” der. Bu cümle ise ona başka bir
şairin aynı içerikli sözlerini hatırlatır, bu bağlamdan hareketle oraya şairin
sözünü alır. Burada dikkati çeken husus, şairin söylediği sözü mealen
buraya aldığını yazmasıdır. Buraya alıntılandığı kadarıyla o şairin
söyledikleri Yusuf’un düşünceleriyle bire bir örtüşmektedir.
3. Alıntı Yöntemi Belirli Olmayan Beyitler
Bunlar geriye kalan 18 alıntılama bölümüdür. Esere başka bir şairden
alıntı haber veren ifadeler birbirine yakın olmakla birlikte, farklı olanlar
şunlardır: Şairin buna benzer bir sözü vardır; [412], Şairin şu sözü buna
şahittir; [711], Buna benzer bir şair sözü vardır; [441], [739], [2486],
Bak, şimdi benim sana söylediğim söze benzer bir sözü de şair söylemiştir.
[867], Şair buna benzer bir söz söylemiştir; [927], [1104], [1138], [1181],
[1421], [1900], [1212], [2065], Dilini güzel sözle süsleyen ve onun yüzünü
6
Ahmet Dağlı
açan şair bu vadide şöyle bir söz söylemiştir. [1007], Şair bu manada şu
sözü söylemiştir; [1812], Şair şu sözü buna benzeterek söylemiştir; [1974],
Şair ne der, dinle; [3211]. Bu ifadelerden hareketle, bilinmeyen şairden
manzumeye alınan sözün onun şiirinden doğrudan mı yoksa dolaylı olarak
mı buraya aktarıldığı konusunda kesin kanaate varmak mümkün değildir.
Kutadgu Bilig’te yer verilen bu 18 alıntı ve incelemesi aşağıda verilmiştir:
Munar menzetü keldi şair sözi, / Okısa açılğay okığlı közi [412]3
(Şairin buna benzer bir sözü vardır; bunu kim okursa, gözü açılır.)
Kerek erke himmet mürüvvet teni, / Yavuz yunçığ andın yırasa öni[413]
(Kötü ve sefillerin yanından uzaklaşıp gitmesi için, insanda himmet ile
mürüvvet denk olmalıdır.)
Kişilikke himmet mürüvvet kerek, / Kişi kadri himmet mürüvvet yanı
[414]
(İnsan için himmet ve mürüvvet gerek; insanın kıymeti himmet ve
mürüvvet ile ölçülür.)
Bu üç beyit toplam 85 bölümden oluşan eserin 12. bölümündeki “Söz
Başı Hükümdar KünToğdı Hakkında” başlıklı kısmında yer almaktadır. Bu
bölüm, bir sevgiliye ve yabani geyiğe benzeyen dünyanın insana
yaptıklarını anlatarak başlar ve Yusuf sözü geçmişte yaşamış olan KünTogdı adında şöhretli bilgili bir beye getirir. Onun güzel özelliklerini
sıralar. Bu özellikleri arasında, siyâset icra ederken, kendi şahsî meyillerini
düşünmemesi vardır. Yusuf burada; “bu himmet insaniyet ile birlikte
olursa, güzel olur.” der ve bu söz ona başka bir şairin söylediklerini
hatırlatır. Bunun üzerine Yusuf, dört beyit ile şairin sözlerini (doğrudan
veya dolaylı) alır, buraya koyar. Ardından Hükümdar KünToğdı hakkında
bilgi vermeye kaldığı yerden devam eder.
Alıntılanan cümleler hem hükümdarların hem de diğer insanların
himmet ve mürüvvet sahibi olması üzerinedir ve Yusuf’un konusuyla bire
bir örtüşmektedir. Yapı olarak ise atasözüne benzer bir ifade biçimiyle
hayat tecrübesi içeriklidirler.
Munar menzeyü keldi şâir tili, / Bu şâir tili boldı sözke ulı [441]
(Buna benzer bir şair sözü vardır; bu şair sözü buna esas teşkil eder.)
Oduğluk bu saklıknı ögdi eren, / Osallık bile öldi er min tümen [442]
(Uyanıklık ve ihtiyatı çok kimseler övmüştür; ihmâl yüzünden yüz
binlerce insan ölmüştür.)
3
Rakamlar beyitlerin eserde verilen numaralarıdır.
7
Kutadgu Bilig Kitabı
Osal bolma saklan kamuğ işte sen, / Bu saklık bile iki ajun tilen [443]
(Gafil olma, her işte ihtiyatlı ol; her iki dünyayı bir tedbir ile dile.)
Kişi imini kör osallık kılur, / Yağı yetse öndün osallar ölür [444]
(Bak, kendisinden emin insan gaflete düşer; düşman saldırırsa, önce
gafiller ölür.)
Dört beyitlik bu alıntı da eserin 12. bölümünde, “Söz Başı Hükümdar
KünToğdı Hakkında” başlıklı kısmında yer almaktadır. Burada konu,
insanların ve özellikle hükümdarların tedbirli ve uyanık olması üzerinedir.
Yusuf o hükümdarın tedbirli ve uyanık olması sayesinde kötüleri
memleketinden uzaklaştırdığından, böylece memleketin saadetinin
arttığından ve devletin uzun müddet devam ettiğinden bahsetmektedir. Bu
konu Yusuf’un aklına bir şair sözünü getirmiş ve şairin aynı düşünceyi
savunan sözlerine burada yer vererek bu fikri desteklemiştir. Ardından bu
bölüm, o tedbirli hükümdarın söyledikleri ile devam etmekte ve bu iki
örneğin desteğiyle günün yöneticilerine nasihat verilmektedir. Şair, kendi
fikriyle aynı doğrultuda olan başka bir şairin fikirlerini alıntılayarak kendi
fikrini desteklemiştir.
Bu sözke tanukı bu şâir sözi, / Bu şâir sözi sözke kattı tuzı [711]
(Şairin şu sözü buna şahittir; şair sözü söze tuz katmıştır.)
Keyik sanı devlet kişike tezig, / Kalı kelse bekle tuşa hem tizig [712]
(Saadeti insan için, ürkek bir geyik farz et; eğer gelirse, sıkı tut, ayağına
köstek vur.)
Tuta bilse devlet tezümezturur, / Kalı tezse tegmez yana terk kezig
[713]
(İnsan tutabilirse, saadet kaçamaz, kalır; eğer kaçarsa, sana sıra tekrar
çabuk gelmez.)
Bu alıntı bölüm, eserin 16. bölümünde “AyToldı Hükümdara Devlet
Sıfatını Söyler” başlıklı kısmında yer almaktadır. Bu bölüm Hükümdar ile
Ay-Toldı arasında geçen soru ve cevaplardan oluşmaktadır. AyToldı
Hükümdara onun nasıl bir insan olması gerektiği konusunda cümleler sarf
etmektedir. Bunlar arasında söylediği, “Dönek saadetin kösteği bunlardır;
saadet bu şekilde bağlanırsa, kaçamaz, kalır.” ifadesi Yusuf’un aklına bir
şairin sözünü getirir: Şiirde şair saadeti ürkek bir geyiğe benzetir ve
yakalandığında onun sıkı tutulması gerektiğini; saadetin tutulabileceğini
ancak kaçırılırsa geriye zor geleceğini ifade etmektedir. Şairin bu sözleri
Yusuf’un düşünceleriyle bire bir örtüşmektedir.
“Şairin şu sözü buna şahittir” ifadesinde “şu beyit” değil de “şu söz”
ifadesi geçtiğinden dolayı bu bilinmeyen şairin sözünün şiirinden doğrudan
8
Ahmet Dağlı
mı yoksa dolaylı olarak mı buraya aktarıldığı konusunda kesin kanaate
varmak mümkün değildir. Ancak doğrudan alıntı olma ihtimali daha
yüksektir.
Munar menzetü keldi şâir sözi, / Bu şâir sözi ol biligsiz közi [739]
(Buna benzer bir şair sözü vardır; bu şair sözü bilgisiz için bir gözdür.)
Kelir kut kişike atı çavlanur, / Yanı ay teg artar yarukı tolur [740]
(İnsana saadet gelir, meşhur olur; yeni ay gibi, büyür ve parlaklığı
artar.)
Yayığ telve devlet könül bamağıl, / Tolun teg bu devlet yana irilür [741]
(Dönek ve deli saadete gönül bağlama; saadet dolunay gibidir, tekrar
küçülür.)
Bu alıntı bölüm de yine eserin 16. bölümünde “AyToldı Hükümdara
Devlet Sıfatını Söyler” başlıklı kısmında yer almaktadır. Bu kısımda AyToldı, hükümdarın bir sorusuna cevap olarak kendisini önce yükselmeye
başlayan ve parlaklığı artarak dolunay olmaya doğru yükselen, sonra
küçülerek kaybolan ay benzetmesiyle anlatır. Bu benzetme onun ismiyle de
ilintilidir. Kendisinin teveccüh ettiği kimsenin düşkün de olsa büyüyerek
şöhretinin yayılacağını ancak kendisi ondan uzaklaşırsa onun da itibarının
sona ereceğini söyler. Burada alıntılama konusunda tersine bir durum
olduğunu, Yusuf’un manzumesinin bu kısmını, buraya alıntıladığı şair
sözünden hareketle oluşturduğunu düşünmekteyiz. Çünkü Yusuf’un insana
saadetin gelip sonra kayboluşunu somutlaştırdığı ay benzetmesi ile alıntı
beyitteki ifadelerin içeriği yukarıda görüldüğü üzere aynıdır.
Munar menzetü aydı şâir bu söz, / Sana sözledi emdi körgil bu öz [867]
(Bak, şimdi benim sana söylediğim söze benzer bir sözü de şair
söylemiştir.)
Yorığlı bu yalnuk idi ök üküş, / Köni çın bütün er mana ked küsüş [868]
(Gezip dolaşan insan pek çoktur; fakat benim için aziz olan doğru,
dürüst ve güvenilebilecek bir insandır.)
Kız ermez kişi kör kişilik kız ol, / Köni çın kişilerni ögdi ukuş [869]
(İnsan nâdir değil, insanlık nâdirdir; akıl doğru ve dürüst insanları
öğmüştür.)
Bu alıntı bölüm de eserin 18. bölümünde “Hükümdar KünToğdı AyToldı'ya Adalet Vasfının Nasıl Olduğunu Söyler” başlıklı kısmında yer
almaktadır. Yine hükümdar ile AyToldı'nın karşılıklı sorularına cevap
verme şeklinde devam eden manzumede konu doğruluktur. Hükümdar
saadette yükselmek için insanın düşündüğü ile söylediği aynı olmalıdır, içi
9
Kutadgu Bilig Kitabı
dışı gibi, dışı da içi gibi olmalıdır der. Buna istinaden “insan nâdir değil,
insanlık nâdirdir; insan az değil, doğruluk azdır.” cümlesini kullanır. Yusuf
bu söz üzerine buna benzer bir şair sözü olduğunu söyler ve manzumeye
ekler. Alıntı da konuyu destekler mahiyettedir ve özellikle alıntının ikinci
beyti “insan nâdir değil, insanlık nadirdir” cümlesini içerir.
Munar menzetü aydı şâir bu söz, / Okısa açılgay yiti kıl bu köz [927]
(Şair buna benzer bir söz söylemiştir; okursan, manası anlaşılır;
görüşünü keskinleştir.)
Kayu edgü öknür kör edgü üçün, / Atıkmış isiz âhır öknür küçün [928]
(Bak, hangi iyi iyiliğinden dolayı pişman olmuştur; kötü ne kadar şöhret
sahibi olursa olsun, sonunda pişman olur.)
İsiz kılsa isiz yanutı ökünç, / Usa edgülük kıl isizke öcün [929]
(Kötülük edersen, kötülüğün karşılığı pişmanlıktır; elinden gelirse
kötülüğün inadına iyilik yap.)
Bu alıntı bölüm de yine eserin 18. bölümünde, “Hükümdar KünToğdı
AyToldı'ya Adalet Vasfının Nasıl Olduğunu Söyler” başlıklı kısmında yer
almaktadır. Konu hükümdarın iyilik ve kötülük üzerine tespitleridir. O iyi
insanların ne kadar mağdur da olsa öbür dünyada bunun karşılığını alıp
mutlu olacaklarını, kötülerin ise ne kadar huzurlu olsa da onlarının yolunun
sonunda cehennem olduğunu söylemektedir. Bunun üzerine Yusuf’un
aklına aynı şeyden bahseden ve kötülüğün inadına iyilik yap diyen bir
şairin sözü gelir ve buraya ekler.
Munar menzetü aydı şâir sözin, / Tilin söz bile tüzdi açtı yüzin [1007]
(Dilini güzel sözle süsleyen ve onun yüzünü açan şair bu vadide şöyle
bir söz söylemiştir:
Sözüg yakşı sözle idi saknu öz, / Ayıttukta sözle yana terkin üz [1008]
(Sözü güzel ve iyice düşünerek söyle; ancak sorulduğu zaman söyle ve
kısa kes.)
Üküş söz eşitgil telim sözleme, / Ukuş birle sözle bilig birle tüz [1009]
(Çok dinle, fakat az konuş; sözü akıl ile söyle ve bilgi ile süsle.)
Bu alıntı bölüm, eserin 19. bölümünde, “AyToldı Hükümdara Dilin
Faziletini ve Sözün Faydalarını Söyler” başlıklı kısmında yer almaktadır.
Manzume önceki birkaç bölümde olduğu gibi hükümdar ile Ay-Toldı
arasında soru-cevap şeklinde ilerlemektedir. Hükümdarın “Söz ne zaman
çok ve ne zaman az addedilir?” sorusu üzerine Ay-Toldı, sormadan
söylenen sözün insanları usandıracağını, az sözün sorulduğu zaman
söylenen ve ihtiyacı karşılayan söz olduğunu söyler. Bu söz Yusuf’un
10
Ahmet Dağlı
aklına bir şair sözünü getirir ve aynı sözü destekleyen iki beyitlik bu
alıntıyı ekler.
Munar menzetü aydı şâir bu söz, / Eşitgil munı sen ayâ edgü öz [1104]
(Şair buna benzer bir söz söylemiştir; ey iyi insan, sen bunu dinle.)
Kara saç ürüni ölümdin yumuş, / Kılur ol tirigke tiriglik küsüş [1105]
(Kara saçın ağarması ölümün işaretidir; o yaşayana hayatın kıymetini
arttırır.)
Tü nimet yedin me tiriglik yedin, / Ölüm yer seni sen usanma üküş
[1106]
(Çok nimete nail oldun ve hayatı tattın; unutma ki, yakında seni de
ölüm yiyecektir.)
Bu alıntı bölüm, eserin 20. bölümünde, “Saadetin Devamsızlığını ve
İkbâlin Dönekliğini Söyler” başlıklı kısmında yer almaktadır. Burada da
manzume hükümdar ile Ay-Toldı arasında konuşmalarla devam etmektedir.
Manzumenin bu kısmında Ay-Toldı dermanı olmayan bir hastalığa
yakalanmış, hükümdara ölümden bahsetmektedir. Hükümdar ise böyle
konuşmamasını, iyileşeceğini söylemektedir. Bunun üzerine Ay-Toldı bu
hastalığa derman olmadığını, kendisini yoktan yaratıp büyüten Tanrı’nın
ömür tükenince o canı alacağını, bu yüzden ölüme hazırlanmak gerektiğini
ona söyler. Bu konu Yusuf’un aklına bir şair sözünü getirir ve burada o
alıntıyı yapar. Alıntıda kara saçın ağarmasının ölüm işareti olduğu ve
hayatın kıymetini artırdığı vurgulanır, ölümü unutmamak salık verilir.
Bağlamın konusu ile alıntı uyumludur.
Munar menzetü aydı şâir sözi, / Munın manisi uksa açlur közi [1138]
(Şair buna benzer bir söz söylemiştir; bunun manasını anlayan kimsenin
gözü açılır.)
Negü bar ajunda ölümdin katığ, / Ölümüg sakınsa kiter min tatığ
[1139]
(Dünyada ölümden daha ağır ne var; ölümü düşünürsen, bütün zevkler
kaybolur, gider.)
Ölüm bir teniz ol uçı yok tüpi, / Baka körse yetrü tüpi yok batığ [1140]
(Ölüm uçsuz bucaksız bir denizdir; iyice dikkat edersen, dipsiz bir
çukurdur.)
Ölümni biligli usansa özün, / Ölüm tutsa asğı bulunmaz sözün [1141]
(Ölümü bilen onu bilmezlikten gelirse, ölüm yakalayınca, bunu
söylemekten bir fayda çıkmaz.)
11
Kutadgu Bilig Kitabı
Erejlerke avnıp osal bolğuçı, / Ölüm tutsa odlur yetilmez küçi [1142]
Dünya zevkleri ile oyalanarak, gaflet edenler, ölüm yakalayınca,
uyanırlar; fakat artık ellerinden bir şey gelmez.)
Üküş nenke todmaz közi suk kişi, / Ecel tutsa öknür itümez işi [1143]
(Çok mal aç gözlüyü doyurmaz; ecel gelince, pişman olur, fakat artık
işini yoluna koyamaz.)
Yayığ kutka avnıp küvenür kür er, / Yağız yer katında yürekin yerer
[1144]
(Mağrur insan dönek devletle avunarak, ona güvenir; fakat kara
toprak altında pişmanlıkla yüreğini parçalar.)
Sevinçlerke avnıp üküş külgüçi, / Sığıtka anunu ayâ ölgüçi [1145]
(Ey fâni insan, daima sevinç içinde avunup gülen kimseler ağlamalara
hazır olmalıdırlar.)
Bu alıntı bölüm de yine eserin 20. bölümünde, “Saadetin
Devamsızlığını ve İkbâlin Dönekliğini Söyler” başlıklı kısmında yer
almaktadır. Manzumenin bu kısmında Ay-Toldı’nın hastalığı ağırlaşmış,
canından ümidi kesmiştir. Pişmanlıklarını dile getirmektedir. Altını gümüşü
biriktirmiş, yoksullara dağıtmamıştır. Günahsız insanlara kötü sözler
söylemiştir. Hayatı ve ölümü sorgulamakta, ölecek olduktan sonra niye
doğdum diye sormaktadır. Yusuf sözün burasında bir şair sözünü hatırlar
ve buraya alıntılar. Alıntıda ölüm karşısında tüm zevklerin kaybolduğu,
ölümün dipsiz bir kuyu olduğu, bunun görmezlikten gelinemeyeceği
vurgulanır. Açgözlülerin ve dünya zevkleriyle oyalananların pişman
olduklarında ellerinden bir şey gelmeyeceği, mağrur insanların toprak
altında pişman olacağı konusu işlenir. Alıntı ile bağlam arasında doğrudan
bir uyum söz konusudur.
Munar menzetü aydı şâir ayğuçı, / Okığıl munı sen ayâ bilgüçi [1181]
(Şair buna benzer bir söz söylemiştir; ey anlayan insan, sen bunu oku.)
Negü bar ajunda anar hilesiz, / Negü hile bar kim anar çâresiz [1182]
(Dünyada ne var ki, ona karşı bir tedbir bulunmasın; ne tedbir var ki,
ona karşı bir çare bulunmasın.)
Kamuğ nenke hile itig çâre bar, /Meger bu ölümke ölüm hilesiz [1183]
(Her şey için bir tedbir, usûl ve çâre vardır; fakat ölüme karşı yoktur,
ölüm çaresizdir.)
Bu alıntı bölüm, eserin 21. bölümünde, “Ay Toldı'nın Oğlu Öğdülmiş'e
Nasihat Verdiğini Söyler” başlıklı kısmında yer almaktadır. Bir sonraki
12
Ahmet Dağlı
bölüme geçilmiş olmakla birlikte bu bölümde de konu ölüm karşısında
insanın çaresizliğidir. Ancak Ay Toldı'nın bu bölümde yaptığı konuşmalar
hükümdarla değil, oğluyladır. Ay Toldı oğluna hayatının sonuna gelmiş bir
insan olarak pişmanlıklarını anlatmakta, ona nasihat etmektedir. AyToldı'nın gönlünü verdiği dünya vefasızdır, hayat kasırga gibi hızla
tükenmiştir. Sağlığında biriktirdiği mallar ve insanlar ona fayda
etmemektedir. Ölümün soğuk pençesi ona aklını kaybettirmektedir. Ölüm,
sarayları viraneye çevirmekte, cemiyetleri dağıtmaktadır. Bu nasihat
içerikli sözler aslında halk anlatılarındaki bilge tiplerin vasıflarıdır. Örneğin
Türk destanlarında bilgelerin halka ve yöneticilere yol göstermeleri de
(Özdemir, 2016: 229) bu bağlamda değerlendirilmelidir. Bu sözler Yusuf’a
bir şair sözünü hatırlatmış ve onu buraya alıntılama ihtiyacı hissetmiştir.
Başka şaire ait bu fikre göre dünyada çare bulunamayacak, tedbir
alınamayacak hiçbir şey yoktur. Fakat ölüme karşı insan çaresizdir. Şairin
alıntılanan sözleri manzumenin bağlamıyla bire bir örtüşmektedir.
Munar menzetü aydı şâir tili, / Tükel sözturur bu ukulsa kalı [1212]
(Şairin buna benzer bir sözü vardır; eğer anlaşılırsa, mükemmel bir
sözdür.)
Kamuğ nenke vakt ol küni belgülüg, / Nefes tın tokırka sanı belgülüg
[1213]
(Her şeyin bir vakti vardır, günü bellidir; nefes alıp vermenin sayısı
bellidir.)
Yıl ay kün keçer teg tiriglik keçer, / Keçer kün keçürgey seni belgülüg
[1214]
(Yıl, ay ve gün nasıl geçiyorsa, hayat da öyle geçer; geçip giden günler
seni de muhakkak alıp götürecektir.)
Bu alıntı bölüm de yine eserin 21. bölümünde, “AyToldı'nın Oğlu
Öğdülmiş'e Nasihat Verdiğini Söyler” başlıklı kısmında yer almaktadır. Bu
bölüm, Öğdülmiş'in babasına sorduğu, “pişman olup başını yerden yere
vurmanın faydası var mıdır?” sorusu üzerine babasının verdiği cevapla
devam etmektedir. AyToldı'nın verdiği cevabın içeriği, yine ölüm gerçeği
üzerinedir. Ne kadar canlı varsa ölmek için doğmuştur, ölüme direnmek
imkânsızdır. Zaman dolduğunda bir adım bile atmaya izin verilmez. Bu
yüzden gafil olmayıp ahirete hazırlık yapmak, pişman olmamak için tek
yoldur. Bu bilgiler Yusuf’a bir şairin sözlerini hatırlatmış ve bunu
manzumesine dâhil ettirmiştir. Bilinmeyen şairin söylediği şey, dünyada
alınacak nefes sayısının, ölüm vaktinin belirli belirlenmiş olduğu ve o
günün hızla yaklaştığı üzerinedir.
13
Kutadgu Bilig Kitabı
“Şairin buna benzer bir sözü vardır” ifadesinden, bu bilinmeyen şairin
sözünün şiirinden doğrudan mı yoksa dolaylı olarak mı buraya aktarıldığı
konusunda kesin kanaate varmak mümkün değildir.
Munar menzetü aydı şâir tili, / Bu şâir sözi kör açar söz yolı [1421]
(Şair buna benzer bir söz söylemiştir; şairin bu sözü, bak, söze yol
açar.)
Osal yalnuk oğlı üküş nen tirer, / Yegüke tegirmü sakınmaz birer
[1422]
(Gafil insanoğlu çok mal toplar; kendisine yemek nasip olacağını, bunu
düşünmez bile
Bayusa tileki bulunsa tükel, tüketür / Tiriglik uçup cân yırar [1423]
(Zenginleşip, bütün dileklerine kavuşunca, ömrü de sona erer ve canı
uçar gider, ondan uzaklaşır.)
Bu alıntı bölüm, eserin 23. bölümünde, “AyToldı'nın Hükümdar KünToğdı'ya VasiyetNâme Yazdığını Söyler” başlıklı kısmında yer almaktadır.
Bu bölümde Ay-Toldı, hükümdara insanoğluna ölümü unutturup dünya
zevklerine daldıran çok çeşitli tuzaklardan bahsetmekte ve bunların her
birinin geçiciliğini, ölümün tek gerçek olduğunu unutmamak gerektiğini
salık vermektedir. Bu örneklerden biri olarak sağlığında altın ve gümüşten
hazine biriktirmeye çalışmanın yanlışlığı vurgulamış ve o zenginlikten
insana düşecek olanın iki parça bez olduğu söylenmiştir. Bu örnek
Yusuf’un hatırına bir şair sözünü getirmiş ve buna manzumesinde yer
vermiştir. Bilinmeyen şairin sözü, insanoğlunun gafil olduğu ve topladığı
malların kendine nasip olmama ihtimalini düşünmediği, ömür sona
erdiğinde tüm o mallarından uzaklaşacak olduğu gerçeğidir.
Metnin bağlamına uygun düşen bu alıntıyı Yusuf’un doğrudan mı
yoksa dolaylı olarak mı buraya aktarıldığı konusunda kesin kanaate varmak
mümkün değildir. “Şair buna benzer bir söz söylemiştir” ifadesi bu konuda
fikir yürütmek için yeterli değildir.
Munar menzetü aydı şâir bu söz, / Munı ukğıl emdi ayâ edgü öz [1812]
(Şair bu manada şu sözü söylemiştir; ey iyi insan, şimdi bunu dinle ve
anla.)
Bayat fazlı birle ağırlar kuluğ, / Bilig kapğı açlur onarur yoluğ [1813]
(Tanrı kulunu fazıl ve inayeti ile yükseltir; ona bilgi kapısı açılır ve
isteği rast gider.)
Bilig bilse künde kutadur küni, / Neçe me kiçig erse bolur uluğ [1814]
14
Ahmet Dağlı
(İnsan bilgi bilirse, hayatta günden güne saadeti artar; kendisi ne kadar
küçük olsa bile, yeri büyük olur.)
Bu alıntı bölüm, eserin 26. bölümünde, “Öğdülmiş'in Hükümdar KünToğdi'nin Hizmetine Girdiğini Söyler” başlıklı kısmında yer almaktadır.
Uzun bir bölüm olan bu kısımda başka şairden alıntı, hükümdarın
Öğdülmiş'e, “Baban sana fazilet ve bilgi öğretmedi, nasıl oldu da bunca
fazilet sende toplandı?” sorusuna karşılık, Öğdülmiş'in cevabı bahsinde
kullanılmıştır. Öğdülmiş bu soruya önce “Tanrı’nın inayeti” olarak cevap
verir. Ayrıca insanın gönlünü bahçeye, bahçeyi yetiştiren suyu da beylerin
söz ve nasihatlerine benzetir. Ona göre eğer beyler insana lütufkâr
davranırsa istedikleri olur ve insan yükselir. Ancak önce kul Tanrı’dan
daima fazl ve inayet istemelidir. Tanrı’nın fazl ve inayeti olursa kapılar
açılacaktır. Bu konu Yusuf’un aklına bir şairin sözünü getirir. Şaire göre de
Tanrı fazl ve inayet verdiği takdirde insan küçük de olsa yeri büyür, bilgi
bilir ve saadeti artar. Şairin bu söyledikleri Yusuf’un metninde oluşan
bağlamla bire bir örtüşmektedir.
Yusuf’un, “Şair bu manada şu sözü söylemiştir” ifadesinden, bu
bilinmeyen şairin sözünün şiirinden doğrudan mı yoksa dolaylı olarak mı
buraya aktarıldığı konusunda kesin kanaate varmak mümkün değildir.
Munar menzetü aydı şâir sözi, / Ukup tırlayu al kişi erbüzi [1900]
(Şair buna benzer bir söz söylemiştir; dinleyip, anlamağa çalış; ey
insanların karpuzu.)
Sevigli kişinin yüzi belgülüg, / Tili açsa mani sözi belgülüg [1901]
(Seven insan yüzünden bellidir; ağzını açsa, sözünün mânasında sevgi
kendisini gösterir.)
Sever sevmezin öz bileyin tese, / Sana tetrü baksa közi belgülüg [1902]
(Birinin sevip sevmediğini bilmek istersen, gözüne dikkat et; sana doğru
bakınca, gözünden belli olur.)
Bu alıntı bölüm, eserin 27. bölümünde, “Öğdülmiş Hükümdara Aklın
Tarifini Söyler” başlıklı kısmında yer almaktadır. Başka şairden alıntının
bağlamını oluşturan konu, “sevgili” üzerinedir. Hükümdar Ögdilmiş’e
herkesin sevdiğini iddia ettiğini söyler ve bu iddianın manasını sorar.
Ögdilmiş cevap olarak, insanın gerçekten sevip sevmediğini anlamanın
yolunun gönle bakmak olduğunu söyler. Gönle ise gözden bakılabilir. Göz
bakarken gönül için örtü olmaz der. Yani insanın sevgiliyle göz göze
geldiğinde sevginin olup olmadığını anlayacağını söyler. Bu bilgi Yusuf’un
aklına bir şair sözünü getirir ve alıntı olarak buraya ekler. O söz de seven
insanın nasıl anlaşılacağı üzerinedir. Şair Ögdilmiş’in söylediği gibi gözü
15
Kutadgu Bilig Kitabı
işaret etmiş, bunun yanına konuşmayı eklemiştir. Buna göre insanın sevgisi
konuşmalarında ve sözlerinin manalarında da kendisini gösterebilir.
Bilinmeyen şairden yapılan bu alıntı, konuyla bire bir örtüşmektedir.
Yusuf’un, “Şair buna benzer bir söz söylemiştir” ifadesinden, bu
bilinmeyen şairin sözünün şiirinden doğrudan mı yoksa dolaylı olarak mı
buraya aktarıldığı konusunda kesin kanaate varmak mümkün değildir.
Munar menzetü aydı şâir bu söz, / Körü barsa mani biligsizke köz
[1974]
(Şair şu sözü buna benzeterek söylemiştir; dikkat edersen, manası
bilgisiz için gözdür.)
Menilig kayu ol mana ay yora, / Kişi kutluğı kim kişiler ara [1975]
(Saadet nedir; bana tarif et; insanlar arasında mesut olan kimdir.)
Yese berse dünyâ tirilse kutun, / Takı bir ajunda bu buldı töre [1976]
(Kendisi yaşar, başkalarını da yaşatır ve ömrünü saadet içinde geçirirse,
böyle bir insan ahirette de baş köşeyi bulur.)
Bu alıntı bölüm, eserin 28. bölümünde, “Beyliğe Lâyık Bir Beyin Nasıl
Olması Gerektiğini Söyler” başlıklı kısmında yer almaktadır. Bu bölümde
konu, bir memleketin iyi yönetilmesi ve halkın huzurlu olması için beylerin
hangi özelliklere sahip olması gerektiği üzerinedir. Ögdülmiş ve
hükümdarın karşılıklı soru ve cevapları üzerinden devam eden bu bölümde
önce beyliğin doğuştan olduğu vurgulanır. Kimin bey olacağını tanrı
seçmektedir. Bu bilginin ardından beylerde olması gereken özellikler
üzerinde ayrıntılı durulur. Özellikle bey kelimesinin bilgi ile olan bağı öne
çıkarılır. Her insan her işe bilgi ile başlayıp onu akıl ile neticelendirir.
Beyler de halkı bilgi ile yönetir. Bilgi olmazsa aklı işe yaramaz. İki dünya
saadeti için beylerin bilgili akıllı ve zeki olması gerekir. Bu tespitler ve
özellikle iki dünya saadeti için gerekli olan şeyler mevzusu, Yusuf’a bir
şair sözünü hatırlatır ve o söze burada yer verir. Bu alıntı mevcut bağlam
ile doğrudan ilgili olarak iki dünya saadeti üzerinedir. İsmi verilmeyen şaire
göre saadet hem kendisini hem de başkalarını mesut olarak yaşatabilen
insandır ki bu tanım, yukarıda da ele alınan beyleri işaret etmektedir.
Alıntının ardından metin, beylerin özellikleriyle devam eder.
Yusuf’un, “Şair buna benzer bir söz söylemiştir” ifadesinden, bu
bilinmeyen şairin sözünün şiirinden doğrudan mı yoksa dolaylı olarak mı
buraya aktarıldığı konusunda kesin kanaate varmak mümkün değildir.
Munar menzetü sözni şâir ayur, / Bu şâir sözi tutsa sözke bayur [2065]
16
Ahmet Dağlı
(Şair buna benzer bir söz söylemiştir; şair sözüne değer veren insanın
ifadesi zenginleşir.)
Ağır yük kişike kılınç arkukı, / Kılınç arkuk erse bulun at okı [2066]
(İnatçılık insan için ağır bir yüktür; inatçılıktan kendini kurtar ve
onunla savaş.)
Yağı kılmağusın kılınçı kılur, / Yağı bu yağıda negü adrukı [2067]
(Düşmanın yapamadığı fenalığı onun kendi hareketi kendisine yapar;
bunun düşmandan farkı nedir, bu da düşmandır.)
Bu alıntı bölüm de eserin 28. bölümünde, “Beyliğe Lâyık Bir Beyin
Nasıl Olması Gerektiğini Söyler” başlıklı kısmında yer almaktadır.
Yusuf’un bilinmeyen bir şairin sözünü hatırlaması ve bu söze
manzumesinde yer vermesi Ögdülmiş’in hükümdara nasihat vermesi
sırasında bahsi geçen konudan kaynaklanmıştır. Ögdülmiş’e göre
hükümdar iyi bir şöhretle tanınmak isterse acelecilikten, cimrilikten,
hiddetten, yalancılıktan ve inatçılıktan uzak durmalıdır. Ögdilmiş bunlardan
en kötüsünün de inatçılık olduğunu söyler ve bu konu üzerinde durur. Ona
göre bir yönetici eğer inatçı ise bundan çok çekecektir. İnatçılık konusu
Yusuf’un hatırına bir şair sözünü getirir ve burada ona alıntı yaparak yer
verir. Bilinmeyen bu şair de inatçılık konusuna değinmekte ve bu ağır
yükten savaşarak da olsa kurtulmak gerekliliğine vurgu yapmaktadır. Şair
öyle ki bu huyun vereceği zararın düşmanın zararından fazla olacağını
düşünmektedir. Şairin buraya alıntılanan sözleri manzumedeki konu ile bire
bir örtüşmektedir.
Yusuf’un, “Şair buna benzer bir söz söylemiştir” ifadesinden, bu
bilinmeyen şairin sözünün şiirinden doğrudan mı yoksa dolaylı olarak mı
buraya aktarıldığı konusunda kesin kanaate varmak mümkün değildir.
Munar menzer emdi bu şâir sözi, / Bu şâir sözi ol biligsiz közi [2486]
(Buna benzer şöyle bir şair sözü vardır; şair sözü bilgisize gözdür.)
Hâciblıkka aşnu bu on nen kerek, / Yiti köz kulak sak könül ken kerek
[2487]
(Hâciblik için önce şu on şey lâzımdır; keskin göz, delik kulak, geniş
gönül.)
Yüzi körki bod til ukuş ög bilig, / Kılınçı bularka tükel ten kerek [2488]
(Yüz, kıyafet, boy, dil, anlayış, akıl, bilgi; tavır ve hareketi de bunlara
tam denk olmalıdır.)
17
Kutadgu Bilig Kitabı
Bu alıntı bölüm de eserin 31. bölümünde, “Öğdülmiş Hükümdara Ulu
Hâcib’in Nasıl Bir İnsan Olması Lâzım Geldiğini Söyler” başlıklı kısmında
yer almaktadır. Bu bölümde Hacip vazifesinde olan insanlarda bulunması
gereken meziyetler, huy güzelliğinden dış görünüşüne ve soy sopuna kadar
çok ayrıntılı olarak sıralanmaktadır. Bu konu Yusuf’un hatırına aynı
konuda bir şairin sözünü getirmiş ve manzumenin bu kısmında ona yer
vermiştir. O şair de Haciplik mesleğini yapacak olanlarda olması gereken
meziyetleri on madde halinde saymaktadır. Bu on madde manzumede ele
alınan özelliklerle bire bir örtüşmekte ve bağlama uygun düşmektedir.
Yusuf’un, “buna benzer şöyle bir şair sözü vardır” ifadesinden, bu
bilinmeyen şairin sözünün şiirinden doğrudan mı yoksa dolaylı olarak mı
buraya aktarıldığı konusunda kesin kanaate varmak mümkün değildir.
Negü ter eşitgil bu şir ayğuçı, / İkigü yaraşsa asığ yer tuçı [3211]
(Şair ne der, dinle; iki insan birbirine uygun düşerse, bu daima onların
faydalarına olur.)
Yağız yer yaşıl suv yaraştı bile, / Ara min çeçekler yazıldı küle [3212]
(Kara toprak, mavi su birbiri ile uyuştu; ortada binlerce çiçek gülerek,
açıldı.)
Bu alıntı bölüm de eserin 34. bölümünde, “Hükümdar KünToğdı'nın
Odgurmış'a Mektup Yazıp Gönderdiğini Söyler” başlıklı kısmında yer
almaktadır. Bu bölüm, Odgurmış’ın yaşadığı yerden ve akrabalarından yüz
çevirip dağa çıkması ve orada yaşamaya başlaması üzerine, Kün-Togdı’nın
ona yazdığı mektubun ayrıntıları hakkındadır. Ona neden böyle yaptığını
soran ve geri dönmesi için onu ikna etmeyi amaçlayan içerikteki bu
mektubun bir yerinde, “Akraba ve kardeşler ile barışmak, eş ve dostlar ile
kaynaşmak lâzımdır. Nerede yakınlık ve uygunluk varsa, o işte fayda
vardır.” ifadesi geçer. Bu cümlede geçen yakınlık ve uygunluk ifadeleri,
Yusuf’a bir şair sözünü hatırlatır ve bu sözü manzumesine alır. Alıntıya
göre şair, “Kara toprak, mavi su birbiri ile uyuştu; ortada binlerce çiçek
gülerek, açıldı.” der. Bu ifade manzumede yer alan konuya ve bağlamına
denk düşen güzel bir örnektir.
Yusuf’un, “Şair ne der, dinle” ifadesinden, bu bilinmeyen şairin
sözünün şiirinden doğrudan mı yoksa dolaylı olarak mı buraya aktarıldığı
konusunda kesin kanaate varmak mümkün değildir.
Yusuf Has Hacip’in, eserinde farklı şairlerden alıntılar yaptığı yirmi
bölüm hakkında sonuç bölümünde genel değerlendirme yapılacaktır. Ancak
çalışma konusu şairler üzerine olduğundan dolayı önce Kutadgu Bilig’in
“Şairlerle İlişkiyi Söyler” başlıklı 56. bölümünün içeriğine kısaca
18
Ahmet Dağlı
bakmanın yararlı olacağı düşünülmektedir: Sekiz beyitten oluşan bu
bölümde Yusuf, şairleri bir insan grubu veya meslek erbabı gibi ele almakta
ve onlar hakkında bilgisi olmayanlara şairler taifesinin özelliklerini
tanıtmaktadır. Yusuf’un burada söylediklerinin, 1050’li yıllarda Türkler
arasında şairlere olan yaygın bakış açısını ortaya koyacağını söylemek
mümkündür:
Basa keldi şâir bu söz tergüçi, / Kişig öggüçiler yeme yergüçi [4392]
(Sonra söz dizenler, insanları öven veya yeren bu şairler gelir.)
Kılıçta yitigrek bularnın tili, / Yana kıldı yinçge bu hâtır yolı [4393]
(Bunların dili kılıçtan daha keskindir ve kalplerinin yolu ise, kıldan
incedir.)
Batığ yinçge sözler ukayın tese, / Bulardın eşit söz ukulğay basa [4394]
(Derin ve ince manalı sözleri anlamak istersen, sözü bunlardan dinle,
anlarsın.)
Tenizke kirür körse könlün tükel, / Güher yinçü yakut çıkarur mesel
[4395]
(İyice dikkat edersen, onlar denize dalarak, güher, inci ve yakut çıkaran
insanlara benzerler.)
Olar ögseler ögdi ilke barır, Kalı sökseler atı artap kalır [4396]
(Bunlar medhederlerse, bu medih bütün ülkelere yayılır; eğer hicv
ederlerse, insanın adı daima kötü olarak kalır.)
Usa edgü tutğıl bularnı kadaş, / Bularnın tiline ilinme adaş [4397]
(Ey kardeş, bunlara mümkün olduğu kadar iyi muamele et; ey dost,
bunların diline düşme.)
Kalı edgü ögdi tilese özün, / Bularnı sevindür kesildi sözüg [4398]
(Eğer kendin övülmek istersen, bunları memnun et; işte bu kadar.)
Negü kosa bergil bularka tükel, / Bularnın tilindin özün satğın al
[4399]
(Bunlar ne isterlerse, ver, hiç bir şeyi esirgeme; böylece bunların
dilinden kendini satın al.)
Görüldüğü üzere 4394 ve 4395. beyitlerde şair sözü, “ince ve manalı”
ifadeleriyle övülmüş ve güzel sözler söylemesi yönüyle şairler denize dalıp
inci çıkaran insanlara benzetilmiştir. Ancak diğer altı beyitte şairlere
gücünden yararlanılması, düşmanlığından ise kaçınılması gereken insanlar
olarak bakılmıştır. Onların diline düşmektense her istediklerini vermek
19
Kutadgu Bilig Kitabı
öğütlenmiştir. Dolayısıyla burada şairler önlem alınması gereken potansiyel
tehlikeler olarak tanımlanmıştır. Oysa kendisi de bu mesneviyi yazacak
büyüklükte bir şair olan Yusuf’un, şairleri bu şekilde tanımlaması dikkat
çekici bir tezat oluşturmuştur. Kutadgu Bilig okunduğunda eserin baştan
sona tüm insanların ve onların yöneticilerinin, hem bu dünyada hem de
özellikle ahiret hayatında mutlu olmalarının yollarını anlattığını
görmekteyiz.4 Bunun da yolu esere göre tüm kötü huylardan arınmak ve
günahlardan uzak durmaktır. Ölümün kaçışı olmayan son, bu dünyadan
götürülecek tek malın kefen olduğunu vurgulayan ve bunu bilerek
mütekâmil bir hayat yaşamayı öğütleyen bir şairin, şairlerle ilgili
yukarıdaki bilgileri vermesi, ancak onun samimiyetiyle ve doğruluğuyla
açıklanabilir. Yaşadığı dönemde şairlerin halk nazarında ya da edebiyat
çevrelerinde oluşturduğu intiba bu şekildeyse eserinden hareketle
tanıdığımız Yusuf kimliği, doğruları olduğu gibi, çıkar veya amaç
gözetmeden söyleyebilir. Eğer o dönemde şairlerle ilgili durum böyleyse
Yusuf Has Hacib’in bu eseri yazma amacına, devleti yönetenlerin iyi bir
yönetici olma ve iki dünyada da mutlu olma yollarını öğretmek dışında bir
de iyi ve doğru bir şairin nasıl olması gerektiğini öğretmek de eklenebilir.
Sonuç
Bu çalışma Kutadgu Bilig üzerine yapılan okuma ile görülen bir tespit
üzerine yapılmıştır. Çalışma konusunun yazılı Türk edebiyatının en eski ve
en temel eserlerinden biri olan Kutadgu Bilig üzerine olması, onun üzerine
yapılan her çalışmada olduğu gibi bu çalışmanın da sorumluluğunu ve
ortaya konacak tespitlerin önemini artırmaktadır.
6645 beyitlik bu hacimli eserin çeşitli yerlerinde müellif şair Yusuf Has
Hacib’in, bağlamın etkisiyle farklı şair(ler)in sözlerini hatırladığı ve
eserinde bunlara yer verdiği görülmüştür. Bu bölümler üzerine yapılan
çalışma ile elde edilen sonuçları şöyle sıralayabiliriz:
Eserin tamamında Yusuf’un yaptığı alıntı sayısı yirmidir. Şair bu
alıntıların her birini metnine eklemlemeden önce ortak bir üslupla
bildirmiş, bir beyit halinde okurla paylaşmıştır. Bunu bildirme şekli
çoğunlukla, “Şairin buna benzer bir sözü vardır” ifadesidir. Bu
Kutadgu Bilig adındaki “kut”; 1. “Allah’ın ihsanı olan siyasi iktidar ve egemenlik
yetkisi”. 2. (Sonradan kazandığı anlam) “Mutluluk, saadet, devlet, ikbal, sürekli
esenlik, gönenç anlamlarındadır.” (Kutadgu Bilig, 2019: 22) Kut sözcüğünün yapı
ve anlam özellikleri, Anadolu ağızlarındaki kullanımı ve Kutadgu Bilig’teki
kullanımları hakkında geniş bilgi için bkz. (Demirbilek: 2009: 182-186)
4
20
Ahmet Dağlı
bilgilendirme cümlesinden hareketle, bir sonraki beyitte verilecek olan
alıntının doğrudan mı yapıldığı, yoksa dolaylı olarak kendi cümleleriyle mi
ifade edileceği konusunda net bir iddia ortaya koymak mümkün
görünmemektedir.
Diğer ifade biçimleri de incelendiğinde; eserdeki üçüncü alıntının
bilgilendirme beyti olan 471. beyitte şairden yapılacak alıntıyı mealen, yani
kaynağından doğrudan değil de kendi cümleleriyle ifade edeceğini, “şu söz
de bu mealdedir ve aynı fikri ifade eder” şeklinde açıklamıştır. Dördüncü
alıntının bilgilendirme beyti olan 586. beyitte ise Yusuf, şairden yapılacak
alıntıyı dolaylı değil de doğrudan alacağını, “şu beyti söylemiştir” şeklinde
ifade etmiştir.
Alıntılama yapılacağını bildirme beyitlerinin ikinci mısraları
incelendiğinde ise Türk edebiyatının ilk şiir poetikası ile karşılaşılmıştır.
Yusuf Has Hacib, bu ilgili yirmi mısraın her birinde, bir sonraki beyitte
alıntılayacağı şair sözünün nasıl okunması gerektiğini ve bunların manasını
anlayanların neler kazanacağını anlatmıştır. Yusuf’un, şair sözlerinin nasıl
sözler olduğu, bunların nasıl okunacağı ve okunduğunda kişiye neler
kazandıracağı konusunda verdiği bu bilgiler, aynı zamanda şiirin ne olduğu,
nasıl olması gerektiği ve hangi amaçla yazılması gerektiği konularında
onun fikrini, üslubunu yani onun şiir poetikasını ortaya koymaktadır.
Çalışmada irdelenen bir diğer konu da bahse konu şairlerin kim/ler
olduğudur. Alıntılar ve öncesindeki bağlamları birlikte incelendiğinde
aralarındaki büyük benzerlikler, Yusuf’un şair dediği kişi/lerin acaba yine
kendisi mi olduğunu, yani kendisine ait önceki eserlerinden mi alıntı
yaptığı sorusunu akla getirmiştir. Ancak bu bir aşırı yorum olacaktır.
Buradaki fikrimiz, alıntı cümlelerin şairlerinin farklı kişiler olduğu ancak
bunların kaç farklı kişi olduğunun tahmin edilemeyeceği şeklindedir.
Alıntı cümlenin haberini veren beyitten sonra verilen alıntıların ikincisi
üç, on birincisi yedi, yirmincisi bir beyit, diğerleri iki beyit hacmindedir.
Anlatının ilgili kısmındaki konuyu destekleyen ve genellikle nasihat veren
bu alıntı beyitlerden sonra eser yine kaldığı yerden devam etmektedir.
Çalışma kapsamında irdelenen son konu da “Şairlerle İlişkiyi Söyler”
başlıklı 56. bölüm olmuştur. Kutadgu Bilig’in konusu, yazım amacı ve
içerisindeki 6645 beyitte geçen mesajlar üzerinden Yusuf Has Hacib’in,
21
Kutadgu Bilig Kitabı
sanatını insanlığın faydasına adayan ideal bir insan ve iyi bir şair olduğunu
rahatlıkla söyleyebiliriz. Buna karşın kendisi de bir şair olarak 56. bölümde
şairler hakkında söyledikleri, kendi çizdiği profil ile ciddi bir tezat
oluşturmuştur. Buradan hareketle Yusuf’un bu eseri yazarak, yaşadığı
dönem şairlerine bir eleştiri getirdiğini ve onlara doğru sanatkâr kimliğinin
nasıl olması gerektiğini öğretmeyi amaçladığını söyleyebiliriz.
Son olarak Kutadgu Bilig adlı eser tanıtılırken genellikle kurulan, yöneticilere devleti nasıl yönetecekleri ve her iki dünyada nasıl mutlu
olacaklarını öğreten bir siyaset kitabı5- benzeri ifadelerin yanında; “şiirin ne
olması amaçlaması ve nasıl okunması gerektiği; şairlerin ise nasıl insanlar
olmaları gerektiğini öğreten eser” ifadesinin de kullanılması uygun
olacaktır.
Kaynakça
Adalıoğlu, Hasan Hüseyin. (2016). “Bir Siyasetnâme Olarak Kutadgu
Bilig”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı 34, 237–253.
Aristoteles, (2014). Poetika, (Şiir Sanatı Üstüne) (Çeviren, Samih
Rifat), İstanbul: Can Yayınları.
Banarlı, Nihat Sami. (1983). Resimli Türk Edebiyatı Tarihi I. İstanbul:
Millî Eğitim Basımevi.
Demirbilek, Salih. (2011). “Türklerde “Kut” Kavramı (Kutadgu Bilig
Merkezli)”. “Doğumunun 990. Yılında Yusuf Has Hacib ve Eseri Kutadgu
Bilig Bildirileri”. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Develi, Hayati. (2019). Kutadgu Bilig. İstanbul: Kesit Yayınları.
Doğan, Nejat (2002). “Kutadgu Bilig’in Devlet Felsefesi”. Erciyes
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi: Sayı 12, (127-158).
Kaşgarlı Mahmud. (2014). Divanu Ligati’t-Türk (Giriş-Metin-ÇeviriNotlar-Dizin) Hazırlayanlar: Ahmet B. Ercilasun-Ziya Akkoyunlu. Türk
Dil Ankara: Kurumu Yayınları.
Köprülü Fuad. (2012). Edebiyat Araştırmaları 1. Ankara: Akçağ
Yayınları.
Bu eser genel anlamda, devleti yönetenlere her iki dünya mutluluğunun yollarını
öğreten yönü öne çıktığı için bir “siyasetname” olarak bilinmektedir. Eserin bu
yönü hakkında Bkz. Doğan, 2002; Adalıoğlu, 2013; Şişman, 2019).
5
22
Ahmet Dağlı
Okay, Orhan. (2009). Poetika Dersleri. Ankara: Hece Yayınları.
Özdemir, Cafer. (2016). “Değerlerin Aktarımı Bağlamında Âşık
Edebiyatı ve Gençlik”, Karadeniz Uluslararası Bilimsel Dergi, V. 8, S.32, s.
223-237.
_________. (2020). “Âşık Edebiyatında Atalar Sözü Destanı Söyleme
Geleneği”, Kesit Akademi Dergisi, V. 6, S. 25, s. 225-245.
Şişman, Bekir. (2019). “Kutadgu Bilig’de Devlet Adamı Yetiştirme
Modeli”. Yazılışının 950. Yılı Anısına Uluslararası Kutadgu Bilig ve Türk
Dünyası Sempozyumu. s. 922-931.
Todorov, Tzvetan. (2014). Poetikaya Giriş. (Çeviren, Kaya Şahin).
İstanbul: Metis Yayınları.
Tunalı, İsmail. (1998). Sanat Ontolojisi. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Yavuz, Hilmi. (2013). Edebiyat ve Sanat Üzerine Yazılar. İstanbul:
Yapı Kredi Yayınları.
Yusuf Hâs Hâcib. (2019). Kutadgu Bilig, (Çeviri Yazı ve Günümüz
Türkçesi: Yaşar Çağbayır) İstanbul: Ötüken Yayınları.
https://kutadgubilig.appspot.com/ 16.12.2022
23