Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
14-15-16 Ekim 2022 B İ L D İ R İ L E R CİLT II 5.TOKAT SEMPOZYUMU KOORDİNATÖR COŞKUN YILMAZ BİLİM KURULU BAŞKAN MEHMET ÂKİF AYDIN AHMET İNANIR İBRAHİM AYKUN AHMET KARADAĞ İBRAHİM ÖZBAY AHMET ÖNAL İSMET TÜRKMEN ALİ AÇIKEL M. A. YEKTA SARAÇ ALİ SATAN MAHMUT AK ALPAY DOĞAN YILDIZ MEHMET KARAKAŞ AYLA AYDIN MEHMET KARATAŞ BİROL ÇETİN MEHMET SERKAN UMUZDAŞ BÜNYAMİN ŞAHİN MUHİTTİN DEMİRAY CEMALETTİN ŞAHİN MURAT HANİLÇE COŞKUN ÇAKIR MUSTAFA SABRİ KÜÇÜKAŞCI COŞKUN YILMAZ NİHAT ÖZTOPRAK EMEL ŞENER BOY NURHAN ATASOY EREN YÜRÜDÜR ORHAN METE KILIÇ ERHAN AFYONCU ORHAN UZUN FATİH SAVAŞAN SEBAHATTİN BAYRAM FİKRET SARICAOĞLU TUNCAY DÖĞEROĞLU HALİL İBRAHİM ZEYBEK UĞUR DEMİR HAMZA ÜSTÜN YAVUZ ACUNGİL HATİCE UYANIK YUNUS EMRE TEKİNSOY HÜSREV SUBAŞI YÜRÜTME KURULU OSMAN SARI MUSTAFA BANDIRMALI İSMET TÜRKMEN MURAT HANİLÇE YUNUS EMRE TEKİNSOY FATİH ERARSLAN NAZİM BOY HASAN ERDEM COŞKUN ÜNSAL ENGİN ÇETİN HASAN YAPICI SERKAN OSMANLIOĞLU 5.TOKAT SEMPOZYUMU YAYIN KURULU MEHMET ÂKİF AYDIN COŞKUN YILMAZ ERHAN AFYONCU MAHMUT AK UĞUR DEMİR FOTOĞRAF TOKAT VALİLİĞİ TOKAT BELEDİYESİ HASAN ERDEM ARŞİVİ MÜELLİFLER TASARIM VE UYGULAMA BÜLENT AVNAMAK SMEY BASKI ve CİLT FC REKLAM Aydıntepe Mahallesi Coşkun Sokak No: 24 Tuzla / İstanbul ISBN: 978-975-7328-90-2 (Tk) 978-975-7328-92-6 (2. Cilt) İstanbul, Ekim 2023 Kitabın telif hakları Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi’ne aittir, tamamı veya bir kısmı izinsiz basılamaz, çoğaltılamaz, kaynak gösterilmeden iktibas yapılamaz. TOKAT GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Taşlıçiftlik Yerleşkesi, 60250 MERKEZ/TOKAT Tel: 0356 252 16 16 • Faks: 0356 252 16 25 14-15-16 Ekim 2022 B İ L D İ R İ L E R CİLT II EDİTÖR COŞKUN YILMAZ KÜDAR L ED Y E LI BE I ÜS BAK AN 5.TOKAT SEMPOZYUMU OTURUM BAŞKANLARI AHMET İNANIR AHMET KARADAĞ AHMET ÖNAL AHMET ÖZKİRAZ ALİ AÇIKEL ALPAY DOĞAN YILDIZ BAHATTİN ÇELİK BEKİR SÜHA PARLAKTAŞ BİROL ÇETİN CEMALETTİN ŞAHİN COŞKUN YILMAZ EREN YÜRÜDÜR ERHAN AFYONCU ERKAN GÖKSU GÜLTEKİN YILDIZ HALİL İBRAHİM ZEYBEK İBRAHİM AYKUN İBRAHİM ÖZBAY İSMET TÜRKMEN KUBİLAY ÖZYER M. A. YEKTA SARAÇ M. CELAL VARIŞOĞLU MAHMUT AK MEHMET BEŞİRLİ MEHMET HÜSREV SUBAŞI MEHMET İPŞİRLİ MEHMET KARAKAŞ MEHMET KARATAŞ MEHMET SERKAN UMUZDAŞ MUHİTTİN DEMİRAY MURAT HANİLÇE MUSTAFA DAŞ MUSTAFA SABRİ KÜÇÜKAŞCI NİHAT ÖZTOPRAK ORHAN UZUN SERDAR SALMAN TALAT CANBOLAT TUNCAY DÖĞEROĞLU YAŞAR TÜRKBEN YUNUS EMRE TEKİNSOY YUNUS KOÇ İ Ç İ N D E K İ L E R 12-704 I. BÖLÜM BİLİM-KÜLTÜR-SANAT-EDEBİYAT 14-25 Konya Yazma Eserleler Bölge Müdürlüğü Kütüphane Koleksiyonundaki Tokadî Nisbeli Yazmalar BEKİR ŞAHİN 26-53 Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığında Kayıtlı Bulunan Tokatlı Alimlere Ait Akâid ve Kelama Dair Yazma Eserler ŞABAN BANAZ 54-75 Musa b. Şeyh Tâhir Tokâdî’nin Şehzade Orhan’a Sunduğu Mantıkû’l-Gayb İsimli Eserinin İncelenmesi NAZIM ÇINAR 76-93 Sabûhî Ahmet Dede’nin İhtiyârât-ı Mesnevî’sinde Ayetlere Getirdiği İşârî Yorumlar AHMET ÖZDEMİR 94-109 Mehmed Suûdî Efendi’nin (ö. 1591) Hayatı ve Metâli‘ü’s-Sa‘âde Adlı Eserindeki İlm-i Firâset Bahsi HACI İBRAHİM DEMİRKAZIK 110-143 Türk Edebiyatında Manzum Meşâyih Silsile-Nâmeleri ve Mehmed Emîn Tokadî’nin Silsile-Nâmesi MUSTAFA ÖZKAT 5 . T O K A T S E M P O Z Y U M U 144-163 Tokatlı Bir Düşünür Olarak Musa Pehlivânî ve Gayru Müte‘âref Kıyaslar Hakkındaki Görüşleri ENVER ŞAHİN 164-199 Hacı İvaz Paşa’dan Kemal Atan Gür’e: Tokatlı Hacivat MURAT HANİLÇE & TUĞÇE NUR KESİN & KEMAL ATAN GÜR 200-227 Tokat Şehir Müzesi Halı Seccadeleri İLKNUR GÜNAY & M. SAMİ BAYRAKTAR 228-251 Tokat Şehir Müzesi’nde Bulunan Kandil Zarfları ve Körüklü Fenerler VEYSEL ESEN & M. SAMİ BAYRAKTAR 252-295 Posta Pullarına Yansıyan Bir Şehir: Tokat MURAT HANİLÇE & MUSTAFA KILINÇ 296-323 Tokat Bileziğinin Kökeni Üzerine Bir İnceleme ŞULE SEMA ALKOÇ 324-343 Geleneksel Kültüre Katkısı ve Eğitimsel İşlevleri Bakımından Tokat-Zile Yöresi Çocuk Oyunları ALİ YAKICI & ESRA ALKAN 344-365 Anadolu’da Yerel Gastronomik Ürünlerin Bir Turizm Unsuru Olarak Kullanılmasını Etkileyen Faktörler: Tokat İli Örneği AYLA AYDIN 366-381 Tokat Kebabının Tarihsel Serüvenine Coğrafi Bir Bakış EREN YÜRÜDÜR & SEVİM ZEYNEP YÜRÜDÜR 382-407 Atalık Yerel Buğdayların Yöresel Mutfaktaki Yeri: Üveyik Buğdayı ve Tokat Mutfağı MERAL YILMAZ 8 5 . T O K A T S E M P O Z Y U M U 408-425 Derleme Sözlüğü’nde Tokat’ın Yemek ve Mutfak Kültürüne Ait Söz Varlığı HABİBE YAZICI ERSOY & TUĞÇE NUR KESİN 426-461 Halk ve Divan Şiiri Müşterekleri Açısından Hz. İsmail’in Kurban Edilmesi Kıssası: Zileli Perverî ve Aksaraylı Îsâ Örneği SEBAHAT DENİZ 462-479 Padişah Şair Münasebetleri Bağlamında Tokatlı Divan Şairleri ALPER AY 480-491 Tokatlı Abdüllatif Sıhhatî’nin (ö. 1692-93) Manzum ‘Avâmil Tercümesi BÜNYAMİN AYÇİÇEĞİ 492-507 Bir Gazeliyle Kânî’de Kader VİLDAN S. COŞKUN 508-529 Yenişehirli Avnî ve Âkif Paşazade Reşid Bey’in Gazi Osman Paşa Mersiyeleri NUSRET GEDİK 530-543 Tokat Masallarında Evrensel Motifler ve Mitolojik Öğeler AHMET ALKAN 544-561 Söz Derleme Dergisine Tokat’tan Katkılar ATİLLA AYDIN 562-577 Erbaa ve Yöresi Ağızlarından Derleme Sözlüğüne Katkılar ERCAN PETEK 578-589 Bir Edebiyat Mekânı Olarak Tokat ve Tokat’ın Edebiyat Haritası BURAK ÇAVUŞ & ÖZLEM KUM 9 5 . T O K A T S E M P O Z Y U M U 590-635 Erbaa Yöresi Mânileri Üzerine Bir İnceleme EMİNE UZUNÖZ 636-665 Tokat Âşık Tarzı Şiir Geleneğinde Mizahi Destanlar ÖZLEM ÜNALAN 666-681 Anadolu Halk Destancılığı İçinde Tokat’ın Son Destancıları NECDET KURT 682-704 Tokat İli ve Yöresi Ağızlarında Oğuz Türkçesinin Yeri ve Önemi SEBAHAT ARMAĞAN 10 5 . 12 T O K A T S E M P O Z Y U M U 5 . T O K A T S E M P O Z Y U M U I. BÖLÜM BİLİM-KÜLTÜR-SANATEDEBİYAT Bekir Şahin Şaban Banaz Nazım Çınar Ahmet Özdemir Hacı İbrahim Demirkazık Mustafa Özkat Enver Şahin Murat Hanilçe & Tuğçe Nur Kesin & Kemal Atan Gür İlknur Günay & M. Sami Bayraktar Veysel Esen & M. Sami Bayraktar Murat Hanilçe & Mustafa Kılınç Şule Sema Alkoç Ali Yakıcı & Esra Alkan Ayla Aydın Eren Yürüdür & Sevim Zeynep Yürüdür Meral Yılmaz Habibe Yazıcı Ersoy & Tuğçe Nur Kesin Sebahat Deniz Alper Ay Bünyamin Ayçiçeği Vildan Coşkun Nusret Gedik Ahmet Alkan Atilla Aydın Ercan Petek Burak Çavuş & Özlem Kum Emine Uzunöz Özlem Ünalan Necdet Kurt Sebahat Armağan 13 Hacı İvaz Paşa’dan Kemal Atan Gür’e: Tokatlı Hacivat DOÇ. DR. MURAT HANİLÇE Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi ARŞ. GÖR. TUĞÇE NUR KESİN Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi KEMAL ATAN GÜR Giriş Hacı İvaz Paşa; Osmanlı devlet adamı, asker ve mimardır. I. Mehmed (Çelebi) döneminde Bursa subaşılığı, Bursa valiliği ve vezirlik görevlerinde bulunmuştur. II. Murad’ın saltanatı zamanında vezirlik yapmıştır. Bursa’nın sembollerinden Yeşil Cami’nin planını çizen, yapımını üstlenen kişidir. Tokat’ta doğmuş olmasına rağmen Bursa’ya kazandırdığı eserleri nedeniyle daha çok “Bursalı” olarak tanınmaktadır. Cumhuriyetin ilanından bu yana yapılan çeşitli bilimsel yayınlarda, 1428’de ölen Hacı İvaz Paşa’nın aynı zamanda Karagöz oyunundaki Hacivat isimli hayalî kahraman olduğu öne sürülmektedir. Gölge oyunu ile Karagöz oyununun tarihçesi zaman içerisinde birbirine geçmiştir. Hindistan üzerinden Selçuklu döneminde Anadolu’ya geldiği rivayet edilen gölge oyunu geleneği ile Mısır’dan Osmanlı topraklarına gelen ve Türk deri ustaları tarafından geliştirilen gölge oyunu aynı değildir. Birinci iddia bir rivayetin ötesine geçmezken ikinci iddiada geçen geleneğin Mısır’dan Anadolu’ya Yavuz Sultan Selim döneminde geçtiğine dair çeşitli tarihsel kayıtlar bulunmaktadır. Karagöz oyunu hakkında elde bulunan ilk tarihi bilgilerin 16. asra ait olması da bu oyunun tarihlendirilmesindeki tezi güçlendirmektedir.1 1 Metin And, “Karagöz”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C. 24, Ankara 2001, s. 401. 5 . T O K A T S E M P O Z Y U M U Gölge oyunu, hayalî adı verilen bir kişi tarafından tasvirlerin ışık yardımıyla perdenin arkasından oynatılarak seslendirildiği eski bir seyirlik oyun türüdür. Oyunun tarihiyle ve Anadolu’ya gelişiyle ilgili farklı görüşler bulunmaktadır. İçinde geçen hayal kelimesinden dolayı Türkistan coğrafyasında Özbek Türklerinin oynattığı bir kukla türü olan çadır hayal (ipli kukla) gölge oyunu ile karıştırılmıştır. Hindistan üzerinden Batı’ya Çingenelerin göçüyle birlikte gölge oyununun taşındığı görüşü de tarihsel açıdan bakıldığında mümkün görünmemektedir.2 Nitekim bu göçler 11. yüzyılda gerçekleşirken 16. yüzyıla kadar Anadolu’da oyunun varlığından söz edilemez. Geleneksel Türk seyirlik oyunlarının başında gelen Karagöz, Türkistan coğrafyasındaki kukla ve Çingene göçlerinden bağımsız olarak ortaya çıkmıştır. Karagöz ve Hacivat’ın gerçek hayatta yaşamış tarihi karakterler olduklarına dair çeşitli rivayetler bulunmaktadır. Bunlardan ilki Evliya Çelebi’nin İstanbul’u merkeze aldığı Seyahatnamesi’nin birinci cildinde “Taklitçi Oyuncuları Bildirir” faslında naklettiği rivayettir. Selçuklular döneminde yaşamış Kırkkiliseli (Kırklareli) bir Çingene olan Karagöz, rivayete göre İstanbul Tekfuru Konstantin’in seyisi Sofyüzlü Bâlî Çelebi’dir. Hacivat ise Selçuklu Sultanı Alâeddin devrinde yaşayan biridir. Mekke’den Bursa’ya gelirken Arap eşkıyası tarafından öldürüldüğü rivayet edilen Hacivat’ı, Evliya Çelebi şu sözlerle anlatmıştır: “Hacivad ki Bursalı Hacı İvaz’dır: Selçuklular zamanında Yorukça Halil isimli Resûlullah’ın ulağı idi.” Evliya Çelebi’nin aktardıklarına göre Hacivat bir ulak, Karagöz ise seyistir. Tekfur, Karagöz’ü yılda bir kere Selçuklu hükümdarına gönderirdi. Bir araya gelen Hacivat ile Karagöz’ün konuşma ve çekişmelerini o zamanın oyuncuları gölge oyununa koyup taklit ile oynatırlardı.3 Bir görüşe göre, oyun, bu iki kişinin arada buluşmaları sonucu ortaya çıkmıştır. İkinci bir rivayet Karagözcüler arasında ortaya çıkan ve en bilinen rivayettir: Orhan Gazi döneminde Bursa’da bir cami inşaatında çalışan Karagöz demircilik yapar, Hacivat ise duvar ustasıdır. İkilinin nükteli konuşmaları camide çalışanları işlerden geri koyar. Bunun sonucunda da cami inşaatı gecikir. Orhan Gazi bu ikilinin başlarını vurdurur ve sonrasında Şeyh Küşterî, bunların tasvirlerini yaparak oynatmaya başlar.4 2 Metin And, a.g.m., s. 401. 3 Evliya Çelebi, Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnâmesi: İstanbul, I. Cilt, II. Kitap, İstanbul 2006, s. 653. 4 Metin And, a.g.m., s. 401. 166 H A C I İ V A Z P A Ş A ’ D A N K E M A L A T A N G Ü R ’ E : T O K A T L I H A C İ V A T Üçüncü rivayette Hacivat’ın mimarlığına temas edilmiştir: Sivrihisar Beyi kendine bir saray yaptırmak için mimarı Hacivat’a emir vermiş. İşçiler arasına Karagöz de dülger olarak katılmış, Karagöz’ün tuhaflıkları işçileri işinden alıkoymuş. Her cuma saray inşaatını görmeye gelen Bey, Karagöz’ün yüzünden işçilerin çalışmadığını görünce, Karagöz’ün başını kestirmiş. Bir zaman sonra Sivrihisar’a bir saldırı olunca Bey yenilmiş ve neşesini kaybetmiş. Hacivat da Sivrihisar Bey’ini neşelendirmek için Karagöz’ün, kendisinin ve inşaatta çalışan işçilerin tasvirlerini kesip oynatmaya başlamış.5 Şeyh Küşterî’nin kim olduğu, gerçekte yaşayıp yaşamadığı meselesi Karagöz araştırmalarında diğer önemli bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Rivayetlerde ismi geçen Şeyh Küşterî, Karagözcüler arasında oyunu perdeye ilk taşıyan kişi olarak kabul görse de Siyavuşgil’e göre “Şekaik-i Numaniye”, “Güldeste-i Riyaz-ı İrfan”, “Zübdetü’l-Vekayi” gibi eserlerde adı geçen Şeyh Küşterî’nin hayâl oyunu ile ilişkisinden bahsedilmez.6 Bursa’da ona ait bir mezar olduğu iddia edilse de konuyla ilgili elde bulunan vesikalarda Şeyh Küşterî’nin Karagöz’le ilişkisine dair net bir bilgi bulunmamaktadır.7 Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde, Şüşteri olarak ifade ettiği Şeyh Küşterî’nin kabrinin Milas’ta olduğunu, hayali bir yönü bulunduğunu öne sürmektedir ve bu konuyu şu şekilde dile getirmektedir: “Şehr-i azîm kal’â-i Milâs’ta medfûn olan kibâr-ı evliyâ (…) ibret-nümâ-yı tasavvuf, Hayâl-i Zıl mü’ellifi Şeyh Şüşterî hazretleri bizzât bunda medfûndur. Her kim ziyâret etse elbette gülmesi mukarrerdir. Kuddise sırruhu’l-azîz.”.8 Bazı kroniklere göre, gölge oyununun Osmanlı topraklarına girişi, 16. yüzyıl olarak tarihlendirilmektedir. Oyun, büyük bir ihtimalle Memluk sanatçıları vasıtasıyla Osmanlı eğlence hayatına taşınmıştır. Memluk tarihçisi İbn İyâs’ın Beda’i‘u’z-zühur adlı Mısır tarihinde, 1517’de Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı ele geçirmesi ve Memluk Sultanı II. Tomanbay’ı idam ettirmesinin ardından bir gölge oyuncusunun Cîze’de (Giza) Yavuz Sultan Selim’in huzurunda bu oyunu ilk kez canlandırdığı yazılıdır. Yavuz Sultan Selim bu oyunu beğenmiş ve oğlunun (Kanûnî) da görmesini istemiş, sanatçıyı payitahta çağırmıştır. Yavuz Sultan Selim ile 1517’de 5 Nurettin Sevin, Türk Gölge Oyunu, İstanbul 1968, s. 26. 6 Sabri Esat Siyavuşgil, Karagöz: Psiko-Sosyolojik Bir Deneme, Ankara 1941, s. 37-38. 7 Selim Nüzhet, Türk Temaşası: Meddah-Karagöz-Ortaoyunu, İstanbul 1930, s. 56. 8 Evliyâ Çelebi, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, IX. Kitap, İstanbul 2000, s. 110. 167 5 . T O K A T S E M P O Z Y U M U İstanbul’a gelen çok sayıda Mısırlı sanatçıdan birisi de bu hayalî olmalıdır.9 Memluk gölge oyunu tek renkli olup saydam değildir. 16. yüzyılda Mısır’dan gelen sanatçılardan öğrenilen gölge oyunu tasvirleri zamanla Türk deri ustalarının maharetli elleriyle 17. yüzyılda saydamlaştırılmış ve tasvirlere eklem yerlerinden hareket kabiliyeti kazandırılmıştır.10 Buradan oyunun çeşitli rivayetlerde anlatıldığı şekliyle Selçuklu ya da Orhan Gazi dönemlerinde ortaya çıkmadığı anlaşılmaktadır. Sanatın icrasıyla ilgili ilk mühim ipuçları 16. ve 17. yüzyıllara aittir. Minyatür 1: Sultan III. Murad’ın oğlu Şehzade Mehmed’in 1582’de At Meydanı’nda 52 gün süren sünnet düğünü şenliklerinde KaragözHacivat maskeli sanatçılar.1 1 Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Hazine 1344 (TSMK H 1344). Karagöz hakkında elde bulunan en eski belge Sûrnâme-i Hümâyûn’dur. Sûrnâme-i Hümâyûn’un 1587 tarihli el yazması Sultan III. Murad’ın şehzadesi Mehmed’in 1582 tarihinde yapılan sünnet düğününü konu almaktadır.11 Sûrnâme’de şehzadenin sünnet düğünündeki çeşitli meslek erbabının hünerlerinin resmedildiği sayfalar arasında Karagöz ve Hacivat kostümü içerisinde sanatçılara rastlanmaktadır (Bkz. Minyatür 1). Karagöz oyununun tarihsel gelişimi ile ilgili bilgiler kadar Karagöz’deki Hacivat karakterinin isminin etimolojisi de oldukça önemlidir. Zira bu etimoloji Hacı 9 Metin And, a.g.m., s. 401. 10 Metin And, a.g.m., s. 401-402. 11 Nurhan Atasoy, 1582 Surname-i Hümayun: Düğün Kitabı, İstanbul 1997, s. 14. 168 H A C I İ V A Z P A Ş A ’ D A N K E M A L A T A N G Ü R ’ E : T O K A T L I H A C İ V A T İvaz ve Hacivat ilgisini ortaya koymaya yardımcı olmaktadır. Sözlükte “karşılık, bedel” anlamlarına gelen Arapça kökenli İvaz kelimesi, Hacı İvaz Paşa örneğinde isim olarak karşımıza çıkmaktadır. Hacı İvaz isminin Hacı İvad ve Hacivat şeklinde üç farklı şekilde kullanımı görülmektedir. Bu duruma etimolojik açıdan baktığımızda ses değişimleri bu tarz kullanımları mümkün kılmaktadır. Diğer dillerde bulunmayan ve bir art damak ünsüzü olan dad /‫ض‬/, alıntı kelimelerde /z/ ve /d/’ye dönüşmüştür. Bu ses değişimine żarbe > darbe, ‘ażale > adale, ’arżiye > ardiye örnek verilebilir.12 Örneklerde olduğu gibi Hacı İvaz ismi, Hacı İvaż (‫ > )حاجى عوض‬Hacı İvad > Hacivat şeklinde bir değişime uğrayarak günümüze kadar gelmiştir. Kelime sonundaki dad /‫ض‬/, /d/’ye dönüşmüş ardından yaygın ses değişimlerinden biri olan d > t değişimi gerçekleşmiştir. Bu ses değişimlerinin yanında Hacı kelimesinin son hecesinde bulunan dar ünlü /ı/ düşerek ivad kelimesiyle birleşmiş ve Hacivat şeklini almıştır.13 Tarihi ve etimolojik olarak Hacivat karakteri ile bağını kurmaya çalıştığımız Hacı İvaz Paşa, hiç şüphesiz gerçek hayatta yaşamış bir şahsiyettir. Osmanlı Devleti’nin ikinci kuruluşu olarak anılan Fetret Devri (1402-1413) sonrasında aldığı kritik görevlerle öne çıkmıştır. Bununla birlikte, Paşa hakkında anlatılanlar en az Hacivat karakteri ve Osmanlı tarihinin ilk dönemleri gibi belirsizdir ve çoğunlukla rivayetlere dayandırılmaktadır. Giriş kısmında Karagöz oyununun tarihsel gelişimine değindiğimiz bu çalışma, üç bölüm üzerinde kurgulanmıştır. İlk bölümde Hacı İvaz Paşa’nın kimliği, yerine getirdiği görevler, banisi olduğu eserler anlatılmış; ardından yaşadığı dönem ve içerisinde yer aldığı olaylar ışığında Hacivat karakteri olup olamayacağı tartışılmıştır. İkinci bölümde Tokat’ta Hacivat’ı oyunlarıyla yaşatan bir hayalî olan Kemal Atan Gür’den bahsedilmiştir. Üçüncü bölümde Kemal Atan Gür ve Sadettin Vahidoğlu ustaların anlatımıyla derinin hayalî karaktere dönüşme süreci ifade edilmiştir. Sonuç kısmında Hacivat’ın Tokat’ın tarihsel süreci ve sosyal hayatındaki yerine değinilmiştir. Çalışmanın eklerinde “Tokatlı Hacivat” başlıklı özgün bir Karagöz oyun metnine ve Kemal Atan Gür’ün hazırladığı Karagöz tasvirlerine yer verilmiştir. 12 Emrullah İşler, “Türkçedeki Arapça Alıntı Kelimelerde Ses Değişiklikleri”, EKEV Akademi Dergisi, Sayı: 35 (Erzurum 2008), 192-193. 13 Halil Akçay, “Arap Dili Terminolojisinde ‘İvaḍ”, Mukaddime, 10/1 (2019), s. 308. 169 5 . T O K A T S E M P O Z Y U M U 1. Hacı İvaz Paşa’nın Hayatı Hacı İvaz Paşa, Tokat’ın Kazabad nahiyesinde doğmuştur. Babası Ahî Bayezid bin İvaz Hüseyin’dir. Ahî Bayezid, Tokat’ın Pazar ilçesi merkezine yarım saat mesafede bulunan Beyobası mevkisinde medfundur.14 Bursa Vilayet Salnamesi’nde İvaz Paşa’nın ailesine dair şu bilgiler yer almaktadır: “Şair Atayî ve Mevlüd nâzımı Süleyman Çelebi mahdumlarıdır.15 Biraderleri Çerağ Bey olduğu Evkaf müdiriyetinde bir numaralı ‘Hacı İvaz Paşa Vakıfnamesinde’ okunmuşdur. Müşar-ün ileyh Bursa’nın en kadim eşrafından ve bütün ailesi efrad-ı ilm ve irfanla mümtazdır”.16 Hacı İvaz Paşa’nın Bâlî, Mehmed, Mahmud, Bekir ve Âtâî mahlaslı Ahî Çelebi adlarında beş oğlu kayıtlara geçmiştir.17 Doğum tarihi ve aldığı eğitimler hakkında bilgi bulunmamasına rağmen mezarının ayak taşının iç yüzünde “… kılıç, kalem ve hesap sahibi” ibaresinden onun asker, devlet adamı ve mimar olarak anıldığı anlaşılmaktadır.18 Bu bilgilerin yanında birçok tarihi kaynakta İvaz Paşa’nın devlet adamlığı, askerliği ve mimarlığına dair bilgiler yer almaktadır.19 İvaz Paşa, tarihi bir şahsiyet olarak ilk defa, I. Mehmed’in timarlı sipahileri arasında karşımıza çıkmaktadır. 1402’de Ankara Savaşı’na katılmış, Timur tarafından esir alınan Yıldırım Bayezid’in ölümünden sonra şehzadeleri arasında başlayan taht mücadelelerinde I. Mehmed’i desteklemiştir. Bir dönem Kazâbâd subaşılığı görevinde bulunmuştur. Künhü’l-Ahbâr’da I. Mehmed’in vezirlerinin anlatıldığı kısımda, “Hacı İvaz Paşa, 3000 akçe timar sahibiyken ‘sözüne güvenilir, emin ve tavırlarının sağlamlığı’ ile yükselmiştir. Nice paye aldıktan sonra kendisine Bursa subaşılığı verilmiştir. I. Mehmed kardeşi Musa’yla Rumili’nde çarpışırken fırsat14 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Hacı İvaz Paşa’ya Dair”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, X. Cilt, 14. Sayı, İstanbul 1959, s. 25. 15 Lâtîfî tezkiresinde de bu bilgiler yer almaktadır: “Selâtîn-i sâbıka-i Osmâniyye’den Murâd Hân’a vezir olan ‘Ivaz Paşa’nın veled-i halefteri ve şu‘arâ-yı sâbıkadan ‘Atâyî’nün birâder-i kihteridür.” (Lâtîfî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzamâ, haz. Rıdvan Canım, Ankara 2018, s. 92). Ancak Latîfî’nin, I. Murâd (sal. 1362-1389), Atâyî’nin ise II. Murâd (sal. 1421-1444 ve 1446-1451) döneminde yaşadığı belirtilmiş ve Latîfî’nin bu tespiti “büyük bir hata” olarak değerlendirilmiştir (İncinur Atik Gürbüz, “SÜLEYMÂN, Süleymân Çelebi, Süleymân Fakîh, Süleymân Dede”, Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü, Ankara 2020, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/suleyman-suleyman-celebi-suleyman. (Erişim Tarihi: 31.08.2022). Muhtemelen Süleyman Çelebi’nin Atayî mahlaslı başka bir kardeşi olmalıdır. Aksi takdirde Latifi’nin çağdaşı olmayan bir karakteri yazması söz konusu olamaz. 16 Bursa Vilayet Salnamesi, 1927, s. 45. 17 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, a.g.m., s. 37. 18 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, a.g.m., s. 35. 19 Ekrem Hakkı Ayverdi, Osmanlı Mimarisinde Çelebi ve II. Sultan Murad Devri 806-855 (1403-1451), İstanbul 1989, s. 371; Demet Karaçağ, Bursa’daki 14-15. Yüzyıl Mezar Taşları, Ankara 1994, s. 70; Salih Pay, “Mimar ve Mühendis Bir Devlet Adamı: Sahibü’s-seyf ve’l-kalem ve’l-hisab Hacı İvaz Paşa”, Bursa Araştırmaları, Kent Tarihi ve Kültürü Dergisi, S. 13 (Bursa 2006), s. 14. 170 H A C I İ V A Z P A Ş A ’ D A N K E M A L A T A N G Ü R ’ E : T O K A T L I H A C İ V A T tan yararlanmak isteyen ve Bursa’ya saldıran Karamanoğulları’nı Hacı İvaz Paşa geri püskürtmüştür”20 ibareleri ile onun görevdeki başarılarının yanında şahsi özelliklerine de değinilmiştir. İvaz Paşa; Karamanoğlu Mehmed Bey’in saldırısına karşı Bursa Kalesi’ni savunmasındaki başarısından dolayı önce Bursa valiliğine getirilmiş, ardından da vezirlik rütbesiyle taltif edilerek merkeze alınmıştır.21 Âşık Paşa-zâde Tevârih-i Âl-i Osman’da, Hacı İvaz Paşa’nın Âl-i Osman kapısında çini evâni ile şölen, yâni ziyafet çekmek âdetini ihdas ettiği, başka memleketlerden san’at ve hüner sahiplerini getirdiğine dair beyanda bulunmuştur: “Hacı İvaz Paşa’nın eserleri: Osmanoğulları’nın kapısındaki paşalar, sinilerle şölen çekmeyi ondan gördüler. Hem başka memleketlerdeki hüner ehlini o Anadolu’ya getirtmiştir. Kazova’da bir medrese ve bir zaviye ile Bursa’da bir mescit ve bir medrese yaptı. Vakıflarından Kâbe’deki fakirlere pay ayırttı. Her yıl bu belirlenen miktarı gönderirler.”22 II. Murad’ın hükümdarlığı zamanında da vezir olarak devlet merkezinde bulunan İvaz Paşa, özellikle “Düzmece” lakabıyla anılan Şehzade Mustafa kuvvetlerini bölmek için önemli hizmetlerde bulunmuştur.23 Bu durum Bursa Vilayet Salnamesi’nde şöyle aktarılmıştır: “Karaman Beyi’nin Bursa muhasarasında huruc hareketlerini bizzat idare etmesi ve birkaç yerinden ok ile yaralandığı hâlde hiç kimseye bildirmeden düşmana hamleler itmesi cesaret ve kudret-i askeriyesine şahiddir. Düzmece Mustafa Vakasında Ulubad Köprüsü’nü evvela yıkdırub müsademeyi tehir ve bundan zaman kazanarak birçok tedbir-i siyasiye ile Mustafa’nın maiyetini dağıtdıkdan sonra derhal köprü kurub Rumili’ye kadar firar iden merkumu takib iderek saltanat-ı Murad-ı Sani’de istikrarına amel olunması siyasetde muktedir ve inşaatda mühendis olduğunda hiç şübhe bırakmaz”.24 Vezîriâzam Bayezid Paşa’nın Düzmece Mustafa tarafından öldürülmesinden sonra Çandarlı İbrahim’in vezîriâzamlığa getirilmesi üzerine İvaz Paşa da ikinci vezir olmuştur. Ancak nüfuz rekabeti sebebiyle Çandarlı ile arası açılmıştır.25 Devrin ünlü 20 Gelibolulu Mustafa Âlî Efendi, Kitâbü’t-Târīh-i Künhü’l-Ahbâr, haz. Ahmet Uğur vd., Kayseri 1997, s. 304. 21 Abdulkadir Özcan, “Hacı İvaz Paşa”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C. 14, Ankara 1996, s. 485. 22 Âşık Paşazade, Osmanoğulları’nın Tarihi, haz. Kemal Yavuz ve Yekta Saraç, İstanbul 2003, s. 288-289, 561. 23 Abdulkadir Özcan, a.g.m., s. 485. 24 Bursa Vilayet Salnamesi, 1927, s. 45. 25 Abdulkadir Özcan, a.g.m., s. 485. 171 5 . T O K A T S E M P O Z Y U M U âlimi Molla Fenari26 de Çandarlı tarafını tutmuştur.27 Bir suikasta uğramaktan korkan Hacı İvaz Paşa kaftanının altında sürekli zırh bulundurmaya başlamıştır. Divan toplantılarına bile zırhlı olarak gelmesi muhalifleri tarafından ordu ile gizli ilişkiler içinde bulunduğu, padişaha suikast yapacağı ve tahtı gasp edeceği şeklinde dedikodulara yol açmıştır. Bunun üzerine II. Murad, İvaz Paşa’yı önce vezirlikten azletmiş, daha sonra da 1424 yılında gözlerine mil çektirerek Edirne’den uzaklaştırmıştır.28 Gözlerine mil çekilmesi olayına Bursa Vilayet Salnamesi’nde şu şekilde yer verilmiştir: “Murad-ı Sani huzuruna seferber kıyafetde müsallahen cebe (zırh) ile çıkmasını hürmetsizlik addıyla gözlerine mil çekdirerek ahir ömrünü hazin ve elim etmişdir.”29 Bursa’da mecburi ikamete tabi tutulan Hacı İvaz Paşa, bir veba salgını sırasında H. 9 Zilkade 831/M. 20 Ağustos 1428 tarihinde vefat etmiştir. Mezarı Bursa’da Pınarbaşı Kabristanı’nın Kuzgunluk tarafındadır.30 Kazâbâd subaşılığı ve vezirlik görevlerinde bulunan İvaz Paşa, mimar olarak da devletin imar edilmesine katkılarda bulunmuştur. Ankara, Tokat, Bursa, Edirne ve Dimetoka’da cami, türbe, medrese, mescid, köprü ve su kuyuları yaptırmış, vakıf eserlerine önem vermiştir. Bizzat kendisi de çok sayıda hayır eseri ortaya koymuştur. 1.1. Hacı İvaz Paşa’nın Eserleri Hacı İvaz Paşa, vezirlik görevinin yanında mimarlık da yapmıştır. I. Mehmed döneminde inşa edilen ve Bursa’da bulunan Yeşil Cami’nin plân ve hesaplarını onun yaptığı giriş kapısı üzerindeki kitabede yazılıdır.31 26 Gelibolulu Mustafa Âlî Efendi, Künhü’l-Ahbâr’da bu noktada bir rivayet nakleder. Bu rivayet Hacı İvaz Paşa ile Fenari arasındaki rekabeti anlatır. Rivayate göre Vezir İvaz Paşa Molla Fenari’yle arası bozuk olup Fenari hakkında “Allah o günü göstermesin ki o körün cenaze namazını ben kılayım” demiş, birisi de bu sözü hemen Fenari’ye yetiştirmiş. O da bu laftan huzursuz olup “Ben de Allah’tan isterim ki beni yaşatıp onu yaşatmaya ve Allah onun cenaze namazını kılmayı bana nasip eyleye” buyurmuştur. Bu hadiseden az zaman geçince Sultan Hacı İvaz Paşa’nın gözüne mil çektirmiş, kendisi kör olmuş, bu arada Fenari’nin gözü iyileşmiş ve İvaz Paşa’nın cenaze namazını kıldırmıştır (Gelibolulu Mustafa Âlî Efendi, a.g.e., s. 185-186). Yine Taşköprüzade’nin rivayetine göre: Hacı İvaz Paşa ile Fenari’nin arası iyi olmadığından, Fenari âmâ olunca, İvaz Paşa: “Allah’tan niyaz ederim ki şu kör kocanın namazını ben kıldırayım.” diye beddua etmiş. Molla Fenari bunu işitince: “O cahil bir adamdır, Cenaze namazını kör eder de onun cenaze namazını ben kıldırırım.” demiş. Hakikaten Cenab-ı Hakk’ın inayetiyle Fenari’nin gözleri tekrar açılır. Bir müddet sonra Sultan Murad, bilemediğimiz bir sebeple İvaz Paşa’nın gözlerine mil çektirir ve İvaz Paşa o şekilde ölür. Cenaze namazını da Molla Fenari kıldırmıştır. Fakat H. Hüsamedin, İvaz Paşa’nın 832 tarihinde vukubulan veba salgınında, Fenari’nin oğlu M. Şah ile beraber vefat ettiğini ileri sürüyor. Ona göre bu hadise kat’i değildir (Edirneli Mecdî Efendi (Mütercim), Şakayık-ı Numaniye Tercümesi, 1269, s. 48, https://acikerisim.tbmm.gov.tr/xmlui/handle/11543/1729 (Erişim Tarihi: 15.09.2022). 27 Edirneli Mecdî Efendi, a.g.e., s. 51. 28 Abdulkadir Özcan, a.g.m., s. 485. 29 Bursa Vilayet Salnamesi, 1927, s. 44. 30 Abdulkadir Özcan, a.g.m., s. 485. 31 Kitabede geçen ifade: “Eserin râkımı, nâzımı, kanunlarının mukannen ve müessisi bânîsinin âciz hâdimi Ahî Bayezid oğlu Hacı İvaz’dır.” İsmail Hakkı Uzunçarşılı, a.g.m., s. 35. 172 H A C I İ V A Z P A Ş A ’ D A N K E M A L A T A N G Ü R ’ E : T O K A T L I H A C İ V A T Bursa Vilayet Salnamesi’ndeki kayıtlarda, “Çelebi Mehmed’in H. 826/M. 1422-1423 senesinde başlatmış olduğu ‘Yeşil Cami’ iki sene sonra vefatıyla te’ehhür itmiş ve oğlu Murad-ı Sani Düzmece Mustafa gailesini def etdikden sonra H. 827 tarihinde itmam etdirmişdir. Mezkûr caminin inşaat emini Hacı İvaz Paşa’dır. Nakkaş İlyas’a mimarlık atf olunmuş ise de isminden anlaşılacağı vechle bu ancak nükuşa münhasır olabilür. Mimarlık şerefi müşar-ün-ileyh Hacı İvaz Paşa’ya aitdir. Hacı İvaz Paşa bu devrin en kıymetli bir âdemidir. Hem asker ve cesur bir kumandan ve hem de ashab-ı kalemden ve muktedir bir mühendis idi.” 32 ifadeleri yer almaktadır. Hacı İvaz Paşa’nın önemli mimari çalışmalarından birisi de Bursa’daki İpek Hanı’dır. I. Mehmed’in ölümünden önce, Yeşil Cami’ye gelir olması amacıyla bu hanı yaptırttığı ve mimarının da Hacı İvaz Paşa olduğu öne sürülmektedir.33 Günümüzde Yunanistan sınırlarında bulunan Dimetoka’daki Çelebi Sultan Mehmed Camii’nin mimarlığını da yapmıştır. Mimarın ismi cami kitabesinde şu şekilde yer almaktadır: “Sanatında mahir, mühendislerin iftiharı, imarcıların kadimi İvaz bin Beyezid”.34 15. yüzyıla tarihlendirilen Ankara’daki Hacı İvaz Paşa Mescidi; Bursa’da bulunan Hacı İvaz Paşa Külliyesi, Geyve Hanı, Hacı İvaz Paşa Hanı ve Tavuk Pazarı Hanı, Tokat’ta Sulusokak’ta bulunan bedesten ile günümüze ulaşmayan bir mescid ve Tokat’ın Pazar ilçesinde yer alan mescid ile medrese İvaz Paşa’nın vakıf eserlerindendir.35 Yukarıda isimleri geçen eserlerin yanında Hacı İvaz Paşa’ya atfedilen bazı eserler de bulunmaktadır. Bunlar Beyazıt’ın çalışmasında; Bursa’daki Demirkapı Çarşısı, Gelincik Çarşısı ile Ulubad Köprüsü; Edirne’de bulunan mescid, saray, su kuyuları ve Uzunköprü; Tokat’ın Pazar ilçesindeki hamam şeklinde belirtilmiştir.36 32 Bursa Vilayet Salnamesi 1927, s. 44. 33 Celâl Esad Arseven, Türk Sanatı Tarihi, İstanbul 1956, s. 475. 34 Ekrem Hakkı Ayverdi, “Dimetoka Çelebi Sultan Mehmed Camii”, Vakıflar Dergisi, S. III (Ankara 1956), s. 13-16. 35 Mustafa Beyazıt, Hacı İvaz Paşa’nın Vakıf Eserleri ve Mimari Faaliyetleri, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara 2009. 36 Mustafa Beyazıt, a.g.e. 173 5 . T O K A T S E M P O Z Y U M U 1.2. Hacivat, Hacı İvaz Paşa mıdır? Gölge oyununun başkahramanları Karagöz ve Hacivat’ın gerçek hayatta yaşayıp yaşamadığı konuları Cumhuriyet’in ilk senelerinden itibaren uzun yıllardır tartışılmaktadır. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’ne göre bu iki isim gerçekte vardır. Karagöz “Kırklarelili”, Hacivat ise “Bursalı Hacı İvaz’dır.”37 1930’lu yıllarda gazete sayfalarında da bu konu gündeme gelmiş, Enver Behnan (Şapolyo), Akşam Gazetesi’nin 4 Aralık 1932 tarihli nüshasında yer alan “Hacivat, Eski Kumandan Hacı İvaz Paşa mıdır?” başlıklı makalesinde şunları söylemiştir: Fotoğraf 1: Hacı İvaz Paşa ve Oğlu Şair Atâi’nin Türbesi (https:// tr.wikipedia.org (Erişim Tarihi 15.08.2022).) “İşte Karagöz oyunundaki Hacı İvaz Paşa bu zattır. Bunun efsaneleri hâlâ, ihtiyar Karagözcülerde yaşar. İvaz diye ismini söylerler. Âlim, fazıl, hepsi zikrederler, kendisinin idam olunduğunu söylerler. Karagöz de Yıldırım devrinde yaşamıştır. İvaz Paşa da… Bunlar arasında tarihi bir yakınlık vardır. Tarihte yaşadığı muhakkak olan Hacı İvaz Paşa’nın, Hacivat olduğu kuvvetle muhtemeldir. Sonradan halkın sevgisi bunu temsilî bir şekle sokarak onu Karagöz perdesinde yaşatmış, ona ruhunda duyduğu minneti bu suretle eda etmiştir.”38 Enver Behnan gibi yerel bir araştırmacı olan Murat Kavaklı da Hacı İvaz Paşa’yı anlattığı “Tarihe Yön Veren Dahi” kitabının “Hacı İvad, Nasıl Hacivat Oldu” başlıklı bölümünde Hacivat’ın Hacı İvaz Paşa olduğunu öne sürmüş ve şöyle demiştir: 37 Evliya Çelebi, a.g.e., 2006, s. 653. 38 Enver Behnan, “Hacivat, Eski Kumandan Hacı İvaz Paşa mıdır?”, Akşam Gazetesi, İstanbul 1932, s. 10. 174 H A C I İ V A Z P A Ş A ’ D A N K E M A L A T A N G Ü R ’ E : T O K A T L I H A C İ V A T Fotoğraf 2: Hacı İvaz Paşa Türbesi, Osmangazi/ Bursa (Bursa Valiliği Arşivi) “İvaz Paşa, yaşadığı dönemde, herkesin gıpta ettiği ve örnek aldığı zirve insandır. Kahramanlığı, zenginliği, cömertliği, zekâsı, mevkii, mimarlığı gibi çok yönlü oluşuyla... Türk milleti, insanları destanlaştırırken, kahramanlarda bazı özellikler arar. Aranan özellikler Hacı İvaz Paşa’da mevcuttur. O, Osmanlı Devleti’nin önemli üç kişisinden biridir. Ayrıca bu kadar hizmeti olan fakirlerin babası Hacı İvaz, bir iftiraya uğramış, en yaşlı dönemlerinde gözlerine mil çekilmiştir. Kısa bir süre sonra da ölünce, hasetçiler sevinse bile, ekseri kalabalık ona muhabbetini devam ettirmiş ve bir sanatçı onu sahnede canlandırmıştır.”39 Mahmud Esad Coşan da “XV. Asırdan Türkçe Dinî Bir Eser Cinânü’l-Cenân” başlıklı makalesinde eserin müellifinin Hacı İvaz’ın oğlu Muhammed olduğunu belirtmiş ve Hacivat hakkında kısa bir değerlendirmede bulunmuştur. Değerlendirmesi tarihsel bir kanıta dayanmayıp daha çok bir tahminden ibarettir. Hacivat’ın 39 Murat Kavaklı, Tarihe Yön Veren Dahî, Bursa 2004, s. 43-44. 175 5 . T O K A T S E M P O Z Y U M U Hacı İvaz Paşa olduğuyla ilgili öngörüsü şöyledir: “İvaz Paşa, mahir bir kumandan olduğu kadar geniş bilgili bir sanatkârdı. Yeşil Cami’nin planlarını onun yaptığı bazı tarihçilerce iddia edilmektedir. Biz ayrıca Karagöz oyunlarının meşhur çelebi tipi Hacivat’ın, bu değerli vezirin halk hafızasında yaşayan bir gölgesi olduğuna inanıyoruz (Hacivat: Hacı İvad, Hacı Evhed değil).”40 Fotoğraf 3: Akşam Gazetesi, 4 Aralık 1932 Hacı İvaz Paşa’nın vefatından sonra bir hayalînin onun hatırasını perdeye taşımış olması muhtemeldir. İvaz Paşa; zeki bir devlet adamı, çelebi bir kişilik olarak gölge oyunundaki Hacivat karakteri olarak değerlendirilebilir. Oyunun tarihçesine bakıldığında İvaz Paşa’nın yaşadığı dönem (ö. 1428) ile gölge oyununun yaygın olduğu dönem (15-16. yüzyıllar) örtüşmektedir. Rivayetler birebir gerçekliği yansıtmasa da halkın hafızasında yer edinmiş olay ve kişileri günümüze aktarmada önemlidir. Rivayetlerde anlatılan cami inşaatı ve Hacivat’ın mimar olmasına dair kısımlar bizi tarihi gerçekliği aramaya yönlendirmiştir. Hacı İvaz Paşa’nın Bursa’da devletin yönetim kadrosunda etkin bir kişi olması, mimarlığı, Yeşil Cami ve Külliyesi’nin yapılışındaki katkıları bilinmektedir. Günümüzde Bursa’da bulunan müzede, Yeşil Türbe’nin mimarı Hacı İvaz Paşa ve çini ustası Mecnun Mehmed’in incelemelerini gösteren bir resim bulunmaktadır (Bkz. Resim 1). Evliya Çelebi’nin Hacivat’ı Bursalı olarak göstermesi; İvaz Paşa’nın tarihsel bir 40 Esat Coşan, “XV. Asırdan Türkçe Dinî Bir Eser Cinânü’l-Cenân”, İslâm Düşüncesi Mecmuası, I/4 (İstanbul 1967), s. 248. 176 H A C I İ V A Z P A Ş A ’ D A N K E M A L A T A N G Ü R ’ E : T O K A T L I H A C İ V A T kişilik olarak ilk kayda geçtiği yer olan Tokat’a ait değil de sonraki görev yeri ve mimari eserlerinin yoğunlukta olduğu yer Bursa olduğu için Bursalı olduğuna dair düşünceyle örtüşmektedir. Şapolyo’nun ve Kavaklı’nın tahminlerini besleyen tarihsel kanıtları bulunmasa da Hacı İvaz Paşa’nın ölümünden önce Molla Fenari ile yaşadığı sıkıntılar ve gözlerine mil çekildiğine dair rivayet idam edilmese de yaşamının son dönemlerinde siyasi konum itibarıyla gözden düştüğüne işaret etmektedir. Bu bakımdan yaşadığı dönemde Hacı İvaz Paşa siyasi rakipleri tarafından bazı aşağılayıcı durumlara ve alaycı ifadelere maruz bırakılmış olabilir. 2. Kemal Atan Gür ve Onun Hayalî Kimliği 2.1. Kemal Atan Gür’ün Hayatı Kemal Atan Gür, 1968 yılında Tokat’ta dünyaya gelmiştir. Anne tarafı Selanik muhaciri, baba tarafı Halaç Türklerindendir. Babası Reşadiye’nin Cimitekke kasabasından Osman Gür’dür. Küçük yaşta yetim kalan babasını 1940’lı yılların başında bir vergi tahsildarı okutmak vaadiyle Tokat’a getirmiş ancak çok kısa bir süre sonra vefat etmiştir. Vergi tahsildarının vefatı ile ortada kalan Osman Gür, daha sonra kayınpederi olacak Yusuf Ziya Bey’in lokantasında 8 yaşlarında iken çalışmaya başlar. İleriki yıllarda ustasının kızı ile evlenip lokantacılık mesleğini kayınpederinden devralır. Dört kardeş olan Kemal Atan Gür’ün bir ağabeyi, bir kız kardeşi ve erkek kardeşi bulunmaktadır. Otuz yıldır evli olan Gür’ün, dört çocuğu bulunmaktadır: Osman Rutkay adında bir oğlu, Cahide Vera, Zahide Ahna, Afife Jale adında üç kızı vardır. Kemal Atan Gür, 1975-1980 yılları arasında Cumhuriyet İlkokulu, 1980-1983 yılları arasında Cumhuriyet Ortaokulu ve 1983-1986 yılları arasında Gaziosmanpaşa Lisesinde okumuştur. Tiyatroya karşı çocuk yaştan itibaren ilgi duyan Gür, Gaziosmanpaşa Lisesine başladıktan sonra lise ikinci sınıfta Baha Dürder ve Haydar Ediskun’un “Dostum Şey” adlı tek perdelik oyunu ile sahneye ilk adımını atmıştır. Bu oyundan haberdar olan ve o dönem Halk Eğitim Merkezinde usta öğretici görevinde bulunan Orhan Şeref Ayça, Kemal Atan Gür’ü 1984’te Halk Eğitim tiyatro koluna çağırarak hem hocası olmuş hem de tiyatro oyunlarında ona rol vermiştir. 177 5 . Resim 1: Panorama 1326 Bursa Fetih Müzesi 178 T O K A T S E M P O Z Y U M U H A C I İ V A Z P A Ş A ’ D A N K E M A L A T A N G Ü R ’ E : T O K A T L I H A C İ V A T 179 5 . T O K A T S E M P O Z Y U M U Fotoğraf 4: Kemal Atan Gür ile Mülakat 1989 yılında Çorum Meslek Yüksekokulu İnşaat Bölümünü bitirmiştir. Çorum’dan döndükten sonra Halk Eğitim ve Gençlik merkezlerinde tiyatro usta öğreticiliği yapmıştır. Çorum Meslek Yüksekokuluna devam ettiği yıllarda, Çorum Devlet Tiyatrosu salonunda oyunlar sahnelemiştir. Çorum’da tiyatroya “Ne Olacak Şimdi” adlı oyunla devam eden Gür, daha sonra Haldun Taner’in “Ayışığında Şamata”sını ve “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı” adlı oyunu oynamıştır. Bu tarz oyunların yanında kendi yazdığı oyunları da oynamıştır. Kemal Atan Gür, sanatçı kimliği yanında Tokat’ta bulunan “Hacivat Köftecisi” adlı mekânda dede ve babadan kalan lokantacılık mesleğini devam ettirmektedir. Bahsi geçen mekânın alt katında 36 koltuklu, “Münir Özkul Oda Tiyatrosu” bulunmaktadır. “Hacivat Köftecisi”nin mottosu “Ekmek Arası Tiyatro” dur. Kemal Atan Gür, burada 1998’den itibaren başlattığı Karagöz ve modern tiyatro gösterileri ile gerek Tokat’ta gerekse Türkiye’de müstesna bir yer edinmiştir. Kemal Atan Gür; Hacivat Köftecisi’nde hiç aksatmadan, her hafta cuma günü saat 19.30’da Karagöz oyunu ve Cumartesi günü saat 19.30’da tiyatro oyunları ile seyircisinin karşısına çıkmaktadır. Öyle ki cuma günü Karagöz gösterilerinin dışında yirmi kişiden az olmamak kaydıyla, gelen tüm gösteri taleplerine muka180 H A C I İ V A Z P A Ş A ’ D A N K E M A L A T A N G Ü R ’ E : T O K A T L I H A C İ V A T bele etmektedir. Bu köftecinin mütevazı oda tiyatrosunda Moliére, Shakespeare, Çehov, Haldun Taner, Cevat Fehmi Başkut, Kemal Atan Gür, Ferhan Şensoy, Ömer Seyfettin, Orhan Kemal ve daha nicelerinin oyunları sahnelenmiştir.41 2.2. Kemal Atan Gür’ün Hayalî Kimliği Aile mesleğini devam ettirmeden önce tiyatro ile ilgilenen Gür, oyunlarda yaşadıkları oyuncu bulma ve oyunu düzenli devam ettirme konularında yaşadığı sıkıntılardan dolayı 1994 yılında tek başına yapabileceği bir meslek olarak Karagözcü (hayalî) olmaya karar vermiştir. 1994-1998 yılları arasında geçimini bu şekilde devam ettirmiştir. Tokat, Sivas, Erzurum, Çorum, Amasya ve civarındaki ilkokullarda gösterilere gitmiştir. Bununla birlikte ilk yıllarda Karagöz tasvirleri ve oyuna dair bilgisi kısıtlıdır. Gür’ün Karagöz’deki ustası kendisi de bir hayalî olan Ünver Oral olmuştur. Aslen Tokatlı olan Karagöz ve kukla sanatçısı Ünver Oral ile Kemal Atan Gür, 1995 yılında Tokat Belediyesinin Dudayev Parkı’nda düzenlenen bir etkinlikte tanışmıştır. Bu tanışıklığın ardından Oral, Karagöz konusundaki bilgilerini paylaşmak üzere onu İstanbul Beykoz’a davet etmiştir. Gür, burada Karagöz’e dair bilgi edinmiştir. Hayalî kimliğinin yanında tasvir sanatçısı da olan Kemal Atan Gür, 2017 yılında Tokat Kültür Müdürlüğünde görevli Halk Bilimci Hayriye Melek’in çalışması ile T.C. Kültür Bakanlığı Somut Olmayan Kültürel Miras taşıyıcısı olarak seçilmiştir.42 41 Murat Hanilçe ve Kemal Atangür, “Hacivat Köftecisi”, Turizm Ansiklopedisi, VI. Cilt, Ankara 2019, s. 365-366. 42 Kemal Atan Gür, “Mülakat”, (Görüşen: Tuğçe Nur Kesin), Tokat 25.08.2022. 181 Fotoğraf 5: Hacivat Köftecisi 5 . T O K A T S E M P O Z Y U M U Fotoğraf 6: Karagöz Oyunu Öncesi Kemal Atan Gür 3. Derinin Tasvire Dönüşü 3.1. Deri Ustası Sadettin Vahidoğlu’nun Hayatı Yalnız Tokat’ın değil aynı zamanda Türkiye’nin önemli deri ustalarından birisi olan Sadettin Vahidoğlu, 1951 yılında Tokat’ta dünyaya gelmiştir. Eğitim hayatına Tokat’ta başlayan Vahidoğlu; İbn-i Kemal İlkokulu, Gaziosmanpaşa Ortaokulu, Gaziosmanpaşa Lisesi ve Karadeniz Ereğli Lisesinde okumuş, 1970 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi Kimya Bölümünü kazanmış ve bir sene eğitim görmüştür ancak öğrenci olayları sebebiyle okuldaki öğrencileri 1971 yılında dağıttıkları için 1972 yılında Samsun Eğitim Enstitüsünde Matematik öğretmenliğine devam etmiştir. Mezun olduğu 1975’ten itibaren Tokat’taki Devrim Ortaokulunda matematik öğretmenliği yapmaya başlamıştır. Kısa süren öğretmenlik yaşamının hemen ardından 1977-1984 yıllarında Beden Terbiyesinde ayniyat işlerinde görev almıştır. Kendi ifadesiyle dört kuşaktır aile mesleği olan dabaklığa geçişi ise babasının yaşlanmasıyla 1984’te gerçekleşmiştir. Çocukken yaz tatillerinde babasının yanında dabakhanede çalışmasından dolayı babasının işlerine oldukça aşina olması dabaklğı sürdürmesinde önemli bir etken olmuştur. Üç kızı olan Vahidoğlu’nun mesleği -dabaklık- konusundaki tek üzüntüsü kendisinden sonra bu sanatı sürdürecek çırak bulamamaktır. 182 H A C I İ V A Z P A Ş A ’ D A N K E M A L A T A N G Ü R ’ E : T O K A T L I H A C İ V A T Fotoğraf 7: Perdede Karagöz ve Hacivat" Zahmetli bir iş olarak görülen dabaklığı geleneksel yöntemler ile Tokat’ta devam ettiren Vahidoğlu, 2000 yılından sonra üniversitede aldığı kimya eğitiminin de yardımıyla Pendik’te Dericilik Enstitüsünün kitaplarından, Ege Üniversitesi öğretim üyesi Yalçın Dikmelik’in kitaplarından faydalanarak kendisini geliştirmeye çalışmıştır. Böylece kimsenin yapmadığı nadir ürünlere yönelmiştir. Vahidoğlu; mesleğe ilk başladığında giysilik deri, Tokat’a özgü gelin ayakkabıları için kırmızı renkte elvan deri, üzerine yazı yazılabilen parşömen deri, peynir tulumu derisi, müzik aletleri (kanun, kabak kemani, bendir, tulum, şaman davulu, darbuka) için özel deriler üretmiştir. Sonraları Karagözcülerin isteğiyle kendi imkânları içerisinde ve deneme yanılma yöntemiyle şeffaf formda olan Karagöz ve Hacivat için on beş yılı aşkın süredir cam deri üretmeye başlamıştır. Bugün Türkiye’de Karagöz tasvir sanatçılarının büyük bir çoğunluğu işlerinin hammaddesi olan cam deriyi Tokatlı Vahit Usta’dan temin etmektedir. Bu bakımdan günümüzde Hacivat ve Karagöz’ü hayal perdesine aktaran hammaddenin temel kaynaklarından biri Tokat’tır. 183 5 . T O K A T S E M P O Z Y U M U Fotoğraf 8: Sadettin Vahidoğlu ile Mülakat 3.2. Cam Deri Üretimi Karagöz ve Hacivat tasvirlerinin yapımında kullanılan “cam deri” üretimi hassas işlemler gerektiren bir konudur. En kaliteli Karagöz ve Hacivat derisi deve derisinden elde edilmektedir. Vahidoğlu cam deriyi Aydın’dan getirttiği deve derisinden üretmektedir. Deve derisi yanında dana derisi ve manda derisi de kullanmaktadır. Deriyi işlemek için köpek gübresi kullanmak derinin daha sağlıklı ve lekesiz olmasını sağlamaktadır. Bu gübreyi bulmak zor olduğu için ticari amaçlı yapılan “sama” malzemeleri de kullanılmaktadır. Sama, dericilikte kullanılan bir yöntem olarak proteinleri deriden ayırma işlemine verilen isimdir. Dericilerin kullandığı bu sama malzemesinin cam deride leke bırakması önemli bir problemdir. Bu problemin önüne geçmek için Vahidoğlu, güvercin gübresi kullanmaktadır. Sama işlemi güvercin gübresiyle yapıldıktan sonra deri, salamura (tuzlama) işlemine tâbi tutulmaktadır. Tuzlama aşamasının ardından deriyi inceltmek için traş işlemi yapılmaktadır. Ayrıca derinin içini boşaltmak ve şeffaflığı sağlamak için bazı malzemeler kullanılarak deri kurumak üzere gerilmektedir. İlaçlarda bekletilen ve bu şekilde çeşitli işlemler uygulan bir derinin, cam deri hâline gelmesi yirmi beş gün sürmektedir. 184 H A C I İ V A Z P A Ş A ’ D A N K E M A L A T A N G Ü R ’ E : T O K A T L I H A C İ V A T Fotoğraf 9: Sadettin Vahidoğlu’nun İşlettiği Dabakhane Vahidoğlu’na ilk cam deri talebi İstanbul’dan gelmiştir ve bu işe başlamasına bu talep vesile olmuştur. Vahidoğlu’nun ürettiği cam deriler bugün Türkiye’nin doğusundan batısına çok sayıda ile gönderilmektedir. Tokat’ta üretilen cam dericinin başlıca alıcıları arasında Bursa Karagöz Hacivat Müzesi ve Derneği, Malatya, Muş, Maraş, Mardin, Sivas, Ankara, Kırşehir, Konya, İzmir, Antalya gibi çeşitli illerde tasvir sanatıyla uğraşanlar, Tokat’ta hayalî ve tasvir sanatçısı Kemal Atan Gür yer almaktadır. 43 3.3. Deriden Karagöz ve Hacivat Tasvirlerine Karagöz ve Hacivat oyununda çeşitli tasvirler kullanılmaktadır. Bu tasvirler aynı zamanda hayal sahnesinin aktörleri olarak düşünülmelidir. Klasik tasvirler olarak adlandırılabilecek Hacivat, Karagöz, Tuzsuz Deli Bekir, Zenne, Çelebi, Tiryaki gibi tiplerin deriden karaktere bürünmesi uzun ve meşakkatli bir süreç gerektirmektedir. Bu süreç Sadettin Usta’nın elinden çıkan cam derinin renklendirilmesi olarak da değerlendirilebilir. 43 Sadettin Vahidoğlu, “Mülakat”, (Görüşen: Tuğçe Nur Kesin), Tokat 11.08.2022. 185 5 . T O K A T S E M P O Z Y U M U Bir hayalî olduğu kadar bir tasvir sanatçısı da olan Kemal Atan Gür, Sadettin Vahidoğlu Usta’dan cam deriyi aldıktan sonra, derinin üzerine tasvirin resmini kalıbından çizip ıhlamur ağacının üzerinde kesmek için hazırlayarak tasvir işine başlamaktadır. Ihlamur ağacı, Tokat yazma baskılarında ve bu işte kullanılabilmesiyle öne çıkmaktadır. Ihlamur ağacı kesildikten sonra yarılma ve şekil değiştirme gibi sorunlar çıkarmadığı için bu işte tercih edilmektedir. Kemal Gür, deriyi daha rahat işlemek için derinin bir tarafını hafif ıslatmaktadır. Fotoğraf 10: Tasvir olmaya hazır bir cam deri. Fotoğraf 11: Cam derinin kurutulma işlemi Islatılarak ıhlamur ağacının üzerine alınan cam deriye, nevregan denen kesici ve delici aletler yardımıyla şekil verilmektedir. Derinin içerisinde ve kenarında kalan kısımlara delikler açılmaktadır. Deriden çıkan fazlalıklar zımpara yardımıyla düzeltilmektedir. Bu şekilde ortaya çıkan tasvir boyama işlemine hazır hâle getirilmektedir. Su bazlı boyalar ile tasvirin ön ve arka kısmı boyanmaktadır. Derinin boyayı içe çekiş özelliği sebebiyle renkler canlı bir şekilde uzun süre kalmaktadır. Boyama Fotoğraf 12: Dabakhanenin İçi Fotoğraf 13: Sadettin Vahidoğlu ile Hatıra Fotoğrafı 186 H A C I İ V A Z P A Ş A ’ D A N K E M A L A T A N G Ü R ’ E : T O K A T L I H A C İ V A T Taşhan'dan Tokat Kalesi işlemi bitince aralara ve kenarlara kontur geçilmektedir. Bu işlemlerden sonra tasvirin parçaları bir hafta, on gün kadar prese konmaktadır. Preste bekletme süresi daha uzun da olabilmektedir. Preste bekletme tasvirlerin daha düz hâle gelmesine yardımcı olmaktadır. Presten çıkarılan tasvir parçaları misina ya da mes çıtı ile birbirine bağlanmaktadır. Bağlama işleminin ardından tasvirler bir süre daha preste bırakılmaktadır. Tüm bu işlemlerin ardından tasvir değneğe takılıp hayal perdesine taşınmaktadır. Bu çalışmanın sonunda Ek II’de Kemal Atan Gür’ün hazırlamış olduğu Karagöz oyunu tasvirlerine yer verilmiştir. 4. Sonuç Tokat şehri geçmişten günümüze çok önemli ve tarihin akışına yön veren Osmanlı şeyhülislamlarından İbn-i Kemal, Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa gibi çok sayıda değer yetiştirmiştir. Tokat, bu değerler yanında Köroğlu, Kazıklı Voyvoda gibi gerçek yaşamda var olup daha sonra efsaneleşen şahsiyetlerle de öne çıkmaktadır. Bu şahsiyetlerden birisi de Hacivat olup olmadığı tartışılan Hacı İvaz Paşa’dır. 187 5 . T O K A T S E M P O Z Y U M U Tokat’ta ve Bursa’da Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında devlet adamı olarak görev yapan, mimarlık mesleğiyle öne çıkan ve çok sayıda vakıf esere imza atan Hacı İvaz Paşa’nın Hacivat olup olmadığını ortaya koymak bütün çabalarımıza karşın cevabı nerdeyse imkânsız bir sorudan ibarettir. Hacı İvaz Paşa’nın gerçek hayatta Tokatlı ya da Bursalı olması tartışılırken bu durum gayet anlaşılır bir meseledir. Aslına bakılırsa Hacı İvaz Paşa ya da kültürümüzü besleyen Hacivat gibi karakterler bütün bir Türkiye’ye aittir. Bugün Yunanlar gibi Osmanlı bakiyesi unsurların bile böyle geleneksel unsurlularımıza sahip çıkmaya çalıştıkları göz önüne alınırsa Hacivat fazlasıyla Tokatlıdır. Gölge oyununa adını veren Karagöz’ün, Evliya Çelebi Seyahatnamesi dikkate alınıp Kırklarelili olarak kabul edilmesine kimsenin karşı çıkmadığı düşünülürse, Seyahatname’de Bursalı Hacı İvaz diye geçen karakterin gerçek yaşamda Bursalı olarak anılan ve fakat aslında Tokatlı olan Hacı İvaz’ın Tokatlı kimliği ile kabul edilmesine de insanların karşı çıkmaması gerekir. Bu çalışmayla gölge oyununun Kırklarelili karakterinin bilge, çelebi ve nüktedan rol arkadaşının da memleketi tayin edilmeye çalışılmıştır. Hacivat, Bursalı, İstanbullu, Ankaralı, Sivaslı ve tüm Türkiyelidir. Gene de bütün bu illerin yanında günümüzdeki Hacivat belirgin bir şekilde Tokatlıdır. Bunda da Tokat’ta bu işe sahip çıkan ve Karagöz geleneğini yaşatmaya çalışan iki ustanın rolü vardır. Hayalî Kemal Atan Gür ve ürettiği cam deriler ile Türkiye’nin pek çok şehrinde bu geleneksel oyunun devamına katkı sağlayan dabak Sadettin Vahidoğlu da gölge oyunun geleceğe taşınmasında bir köprü vazifesi görmektedir. Ek I: Oyun Tokatlı Hacivat Yazan: Kemal Atan GÜR HACİVAT: Oh Hayy Hak! Yâr bana bir eğlence… Yâr bana bir eğlence… KARAGÖZ: Şimdi bineceğim tepene!.. Bana bak Hacı cav cav, doymadın mı sen eğlenceye? 188 HACİVAT: Ya hu, ne zaman eğlendim ki doyayım? KARAGÖZ: Her Allah’ın günü kapıya dikilip yar bana bir eğlence dersin. HACİVAT: Ya hu siz eğlenmeyi yalnızca çalıp oynamak mı sanırsınız? H A C I İ V A Z P A Ş A ’ D A N K E M A L A T A N G Ü R ’ E : T O K A T L I H A C İ V A T KARAGÖZ: Ben hep öyle anladım. HACİVAT: Yanlış anlamışsınız Karagöz’üm. KARAGÖZ: Yok ya hu, demek benim anladığım gibi değil. HACİVAT: Değil. Eğlenmek hemhâl olmaktır. Dostun muhabbetinde eriyip onun- la aynı kaba akmaktır. KARAGÖZ: Bizim oralarda eğlenmek deyince, vur patlasın çal oynasın anlaşılır. HACİVAT: Sizin oralar nereler efendim? KARAGÖZ: Ben Kırklareliliyim. Biraz kıvraktırız. HACİVAT: Efendim bizim oralarda da tersine vur patlasın çal oynasın pek yoktur. Dediğim gibi muhabbet çoktur; hemhâl olmak vardır, dostun gönlünde erimek ona benzemek vardır. KARAGÖZ: Sen nerelisin peki sivri sakallı, sivri akıllı arkadaşım? HACİVAT: Tokatlıyım. KARAGÖZ: Yok ya hu! Bak sen şu işe! Tokat nere? Bursa nere? HACİVAT: A canım ona bakarsan, Kırklareli nere? Bursa nere? KARAGÖZ: Yine de Bursa’ya biz yakınız. HACİVAT: Siz Yeşil Cami inşaatında taş ustası değil miydiniz a iki gözüm? KARAGÖZ: Evet taş ustasıydım. Sen de Yeşil Cami’nin mimarı değil miydin a cav cav? HACİVAT: Elbette efendim doğru söylüyorsunuz. Bizim ilk tanışıklığımız, ilk dö- vüşüklüğümüz o zaman başladı. KARAGÖZ: Sen mimarsın, devlet adamısın, idarecisin bense garip bir taş ustası- yım. Nasıl oldu da bizi böyle hayal perdesinde hemhâl ettiler. HACİVAT: Efendim hayat zıtlıktan beslenir, zıtlıklar olmasa farkındalık ve ifade- ler olmaz. Sen af buyur, kaba saba, oturmayı kalkmayı bilmez, her şeyi yanlış anlar bir patavatsızsın! KARAGÖZ: Ya sen nesin? Tanesi dökülmüş mısır sömeği mi? HACİVAT: Efendim yine kendinize yakışır cevap verdiniz. Ben davranışlarımla müsemma bir çelebiyim. Hâl ne olursa olsun çelebilikten, beyefendilikten taviz yok. Benim şehrim Tokat’ta iklim ve insan mutedildir. Müşkülümü diplomatça hallederim. KARAGÖZ: Ben de keşkülü kaşıkla yerim. HACİVAT: Yanlış anlama numarası ile işi maskaralığa getiriyorsunuz fakat bu defa geçer akçe değil bu. Sizin gibi her ağzına geleni söyleyene ne derler bilir misiniz Karagöz? 189 5 . T O K A T S E M P O Z Y U M U KARAGÖZ: Dobra derler. HACİVAT: Hayır efendim. Patavatsız derler! KARAGÖZ: Ben şatafatı sevmem zaten. HACİVAT: Şatafat değil efendim, patavat. KARAGÖZ: Her ne halt ise o dediğin, benimkisine sarımsak koymasınlar. HACİVAT: Olur sarımsak koydurmayız, sirke getirsinler size. KARAGÖZ: Niye sirke götürüyorlar beni, cambaza mı baktırtacaksınız? HACİVAT: Yok evvela doktora götürürüz, çaresi olmazsa o zaman hocaya baktırtırız. KARAGÖZ: Şimdi sen mürekkep yalamış adamsın. Ağzın laf yapıyor. HACİVAT: Ağzım laf yapıyor, lakin laftan anlayana! Hani derler ya eşek hoş laf- tan ne anlar. KARAGÖZ: Olsa da yesek, yanına da tereyağlı bulgur pilavı. Ohh! HACİVAT: Bulgur pilavı ile ne yiyoruz efendim? KARAGÖZ: Hoşaf yiyoruz birader. HACİVAT: Efendim okur musunuz? KARAGÖZ: Okurum. HACİVAT: Nasıl okursunuz? KARAGÖZ: Sülalesinden, silsilesinden okurum. HACİVAT: Hayır efendim, yazmanız var mı yani? KARAGÖZ: Yazmam da var, mendilim de var. HACİVAT: Bir hayli de eçhelsiniz. KARAGÖZ: Reçelimdir. Babam da kompostoydu. HACİVAT: Şunu söylemek istiyorum Karagöz’üm, babam Ahi Bayezid benim tah- silime dikkat ettiği için cahil kalmadım. 190 KARAGÖZ: Benim de ahi bir babam olsaydı, ben de okurdum belki. HACİVAT: Kim bilir belki. Derken efendim zaman zuhur etti, babamı yolcu ettik. KARAGÖZ: Nereye, Bursa’ya mı gitti? HACİVAT: Niye Bursa’ya gitsin efendim! KARAGÖZ: Ne bilirim ben? Belki cici anan vardır orada, yanına gitmiştir. HACİVAT: Efendim vadesi yeter dedi. KARAGÖZ: Yengesi yeter dedi ise dayısı yetmez desin. HACİVAT: A Karagöz’üm, gözlerini yumdu. KARAGÖZ: E senin gibi evladı olunca dayanamadı tabii, açtı ağzını yumdu gözü- H A C I İ V A Z P A Ş A ’ D A N K E M A L A T A N G Ü R ’ E : T O K A T L I H A C İ V A T nü; ağzına geleni söyledi sana. HACİVAT: Efendim babam sustu! KARAGÖZ: Midesini bozmuştur, ondan kusmuştur. HACİVAT: Babam âlem-i berzaha irtihal etti Karagöz’üm. KARAGÖZ: Gevşek ağızlı demek ki. HACİVAT: Ne diyorsunuz ya hu siz? KARAGÖZ : El âlemi Kadı Behzat’a şikâyet etti demedin mi? HACİVAT: Ya hu sırladık biz babamı. KARAGÖZ: Keşke biraz da kalaylasaydınız, daha parlak görünürdü. HACİVAT: Öldü öldü. Babam öldü, a cahil adam! KARAGÖZ: Yine de öyle deme, gücüne gider sonra. HACİVAT: E çatlattın beni be adam! KARAGÖZ: Nerede öldü? HACİVAT: Tokat’ta efendim. Orada medfun. KARAGÖZ: Ulan kime sorsam Tokat’tan memnun. Bizim Mevlâna Celaleddin bile “Tokat’a gitmek gerek diyor.” HACİVAT: Doğru söze ne denir Karagöz’üm. Fakat benim söylemek istediğim, ba- bamın kabri Tokat’ta. KARAGÖZ: Nereden belli? İspatın var mı? HACİVAT: Mezar taşı Tokat Müzesinde. KARAGÖZ: Tam layığını bulmuş köftehor. HACİVAT: Neden böyle söylediniz? KARAGÖZ: Antikanın biriydi de ondan, sonunda müzelik olmuş. HACİVAT: Efendim o mezar taşı benim Tokatlı olduğumun tapusudur. Hem yal- nızca o mu? KARAGÖZ: Daha da mı var? HACİVAT: Tokat’ta birçok vakfiyem var. Ahfadım bunların belgelerini gün yü- züne çıkarıp alt alta yazsalar, nasıl büyük bir mirasın üzerinde olduklarını daha iyi anlarlar. KARAGÖZ: Epey bir hayrı oldu ha? HACİVAT: Ne verirsen elinle o gelir seninle. Kimse bu dünyada kalıcı değil Kara- göz’üm. Sadece hoş bir sada bırakabilirsek ne mutlu bize. KARAGÖZ: Bana bak Hacı cav cav, hoş sada bırakmasak yediden yetmişe yüz yıl- lardır herkes sever miydi bizi. Kim ne derse desin heykeli dikilecek adamsın. 191 5 . T O K A T S E M P O Z Y U M U HACİVAT: Ya hu siz de benden aşağı kalmazsınız. Sizin de heykeliniz dikilmeli. KARAGÖZ: Benim heykelimi memleketim Kırklareli’ne diktiler. Senin heykelini de memleketin Tokat’a dikmeliler. HACİVAT: Kim bilir, belki ahfadımdan hayırlı, düşünceli, vefalı bir idareci çıkar, dedemiz Hacı İvaz Çelebi hem memlekete hayretmiş hem de Türk Hayal Tiyatrosunun temel taşı olmuş der ve beni sonraki nesillere unutturmaz. Bu güzel şehre de şöyle güzel bir Hacivat heykeli yakışır. KARAGÖZ: Eee bu güzel sözlerle oyunumuzu noktalayalım. Ama ben seni şöyle bir kalaylamazsam tadı olmuyor bilader. (Vurur) Al sana. HACİVAT: Aman Karagöz’üm vurma! KARAGÖZ: Kırklareli’nden misafir geldim. Açım. Hemen Tokat Kebabı yaptır, durma! (Vurma) HACİVAT: Ah efendim, bu şakacıktan kavgamızla oyunumuz erdi sona… KARAGÖZ: Sürç-i lisan ettiysek affolaaa. – KARARIR – 192 H A C I İ V A Z P A Ş A ’ D A N K E M A L A T A N G Ü R ’ E : T O K A T L I H A C İ V A T Ek II: Tasvirler Tasvir 1. Hacivat (Başrol oyuncularındandır.) Tasvir 2. Karagöz (Başrol oyuncularındandır.) Tasvir 3. Bekçi (Ali Rıza isimli bekçi tiplemedir.) Tasvir 4. Şetaret Bacı (Oyunda kalfa ve dadı rollerindedir.) 193 5 . 194 T O K A T S E M P O Z Y U M U Tasvir 5. Âşık Çelebi (Oyunun âşık tiplemesidir.) Tasvir 6. Tuzsuz (Asabi tiplemedir.) Tasvir 7. Zeynep (Alışveriş delisidir.) Tasvir 8. Şaban (Türk sinemasının önemli karakterlerinden Şaban’ın perdeye taşınmış hâlidir.) H A C I İ V A Z P A Ş A ’ D A N K E M A L A T A N G Ü R ’ E : T O K A T L I H A C İ V A T Tasvir 9. Oduncu Himmet (Kastamonuludur.) Tasvir 10. Karagöz Zenne (Karagöz’ün kadın kılığına girmiş hâlidir.) Tasvir 11. Rüstem Ağa (Trakyalıdır.) Tasvir 12. Hamza (Rüstem Ağa’nın ikizidir.) 195 5 . 196 T O K A T S E M P O Z Y U M U Tasvir 13. Zenne (Leyla isimli tiplemedir.) Tasvir 14. Zenne (Asiye Hala isimli tiplemedir.) Tasvir 15. Muhaciroğlu (Bayram isimli Muhacir tiplemedir.) Tasvir 16. Zenne (Maşuk tiplemedir.) H A C I İ V A Z P A Ş A ’ D A N K E M A L A T A N G Ü R ’ E : T O K A T L I H A C İ V A T Tasvir 17. Beberuhi (Pişbop lakabıyla da bilinen yaşı büyük aklı küçük tiplemedir.) Tasvir 18. Ayyaş (Berduş tiplemedir.) Tasvir 19. Zenne (Rukiye adlı tiplemedir.) Tasvir 20. Frenk (Turist tiplemedir.) 197 5 . T O K A T S E M P O Z Y U M U Tasvir 21. Tiryaki Baba (Elinde tütün çubuğu bulunan tiryaki tiplemedir.) Tasvir 23. Acem (Zengin İranlı tiplemedir.) 198 Tasvir 22. Karadenizli (Temel isimli Karadenizli tiplemedir.) H A C I İ V A Z P A Ş A ’ D A N K E M A L A T A N G Ü R ’ E : T O K A T L I H A C İ V A T Tasvir 24. Çıplak vatandaş. Tasvir 25. İnek (İnek oyunundaki Karagöz’ün inek olmuş hâlidir.) 199