Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal Of Social Sciences Institute VAN YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DERGİSİ THE JOURNAL OF SOCIAL SCIENCES INSTITUTE ISSN: 1302-6879 DERGİMİZ DergiPark AKADEMİK Tübitak DergiPark akademik TARAFINDAN TARANMAKTADIR ULUSLARARASI HAKEMLİ DERGİDİR YIL/YEAR: 2017 SAYI/NUMBER: 36 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal Of Social Sciences Institute Hakemli Dergi, Yıl 2017 Sayı:36 Peer-Reviewed Journal, Year:2017 Issue: 36 VAN YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DERGİSİ THE JOURNAL OF SOCIAL SCIENCES INSTITUTE Sahibi/Owner Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Adına Doç. Dr. Bekir KOÇLAR Editör/Editor Doç. Dr. Bekir KOÇLAR Tercüme ve Dil Editörleri/Translation and Language Editors Yrd. Doç. Dr. Aydın GÖRMEZ (İngilizce) Yrd. Doç. Dr. Ramazan ÖZMEN (Arapça) Yrd. Doç. Dr. Süleyman ERATALAY (Almanca) Yrd. Doç. Dr. Mustafa SOLMAZ (Fransızca) Yayın Kurulu/Editorial Board Prof. Dr. Abed Elrahim Azzam Mohammad MARASHDEH, Jadara Üniversitesi, Ürdün Prof. Dr. Ali J. Al-ALLAQ, el-Ain Üniversitesi, Birleşik Arap Emirlikleri Prof. Dr. Alfina SİBGATULLİNA- Russian Academy of Sciences- Rusya Prof. Dr. Azmi SÜSLÜ-Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Bayram KODAMAN-Süleyman Demirel Üniversitesi Prof. Dr. Faruq MAWASİ, Al Qasimi Academy, Filistin. Prof. Dr. Ivan BALTA-University of Osije- Hırvatistan Prof. Dr. Hasan ÇİÇEK- Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Prof. Dr. Medhat Saad Mohamed ELGAYAAR, Zagazig Üniversitesi, Mısır Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR- Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Prof. Dr. Munjid Mustafa BAHJAT, International Islamic University, Malaysia. Prof. Dr. Necmettin ALKAN-Karadeniz Teknik Üniversitesi Prof. Dr. Nimetullah HAFIZ-Balkan Tarihi Araştırmaları Merkezi-Kosova Prof. Dr. Öztürk EMİROĞLU-Varşova Yunus Emre Enstitüsü-Polonya Prof. Dr. Recai KARAHAN, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Prof. Dr. Salim CÖHCE İnönü Üniversitesi Prof. Dr. Samı Alı JABBAR, Basra Üniversitesi-Irak Prof. Dr. Serbo RASTODER-University of Montenegro-Karadağ Prof. Dr. Süleyman Turduyeviç KAYIPOV-Sincan Pedagoji Üniversitesi-Çin Doç. Dr. Bekir KOÇLAR-Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Doç. Dr. Tamer BALCI - The University of Texas-ABD Doç. Dr. Vitaliy POZNAHİREV, Russian Academy of Sciences- Rusya Yrd. Doç. Dr. Abdulaziz KARDAŞ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Ertuğrul ÇAVDAR, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dr. Salih Ahmad ABDULVEHHAB-Ezher Üniversitesi-Mısır Danışma Kurulu/Advisory Board Prof. Dr. Alfina SİBGATULLİNA Prof. Dr. Ali Fuat DOĞU Prof. Dr. Azmi SÜSLÜ Prof. Dr. Bayram KODAMAN Prof. Dr. S. Cem ŞAKTANLI Prof. Dr. Cesur PEVLEVAN Prof. Dr. Hasan BABACAN Prof. Dr. Ivan BALTA Prof. Dr. Metin AYIŞIĞI Prof. Dr. Mehmet AYGÜN Prof. Dr. Necdet HAYTA Prof. Dr. Nimetullah HAFIZ Prof. Dr. Rafet ÇAVUŞOĞLU Prof. Dr. Reha SAYDAN Prof. Dr. Salim CÖHCE Prof. Dr. Serbo RASTODER Prof. Dr. Süleyman Turduyeviç KAYIPOV Prof. Dr. Zeki TAŞTAN Doç. Dr. A. Menaf TURAN Doç. Dr. B. Cercis TANRITANIR Doç. Dr. Ferit İZCİ Doç. Dr. M. Akif ARVAS Doç. Dr. Suvat PARİN Doç. Dr. Tamer BALCI Doç. Dr. Tuncay ÖĞÜN Doç. Dr. Zafer KANBEROĞLU Sekreterya/Secretary Ahmet KÖKLÜ Murat ÇABAZ Dizgi-Baskı/Print-Compasition Baranoğlu Ofset Matbaacılık: (0432)215 94 06 VAN Yazışma Adresi/Correspondence Address Yrd. Doç. Dr. Abdulaziz KARDAŞ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü/VAN Tel: 0432 225 11 17- 0432 225 10 24 /2002- Fax:0432 225 10 52 İleti Adresi: sbedergisi@yyu.edu.tr Baskı Yılı/Date of Publication 2017 İÇİNDEKİLER / CONTENTS ARJEOLOJİ/ARCHAEOLOGY Arş. Gör. Sabahattin ERDOĞAN Minua (Şamram) Kanalı ve Tariria Bahçesi İlişkisi Üzerine Bir Değerlendirme An Evaluation on the Relationship Between Minua (şamram) Canal and Tariria Garden 11 DİL VE EDEBİYAT/LANGUAGE AND LITERATURE Yrd. Doç. Dr. Fırat YILDIZ Iris Murdoch'ın Kesik Bir Baş'ında ve Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'ında Yanılsama Illusion in Iris Murdoch's a Severed Head and Oguz Atay's Tutunamayanlar 25 Yrd. Doç. Dr. Metin EREN Van Gölü Havzası Masallarının Estetik Biçimlenmesinde Kalıp, Tekrar ve Anlatıcı Formula, Repetition and Narrator In Aesthetics Forming of Van Lake Basin Folk Tales 33 Yrd. Doç. Dr. Soner İŞİMTEKİN Furûğ Ferruhzâd ve Sylvia Plath'ın Şiirlerinde Kullanılan Esenliksiz Kelimeler Üzerine On Dysphoric Words Used by Forugh Farrokhzad and Sylvia Plath in Their Poems 55 FELSEFE/ PHILOSOPHY Prof. Dr. Hasan ÇİÇEK Milliyetçilik Karşıtı Söylem: Mevlana ve Habermas Discourse Against Nationalism: Rumi and Habermas 77 İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER/ ECONOMIC AND ADMINISTRATIVE SCIENCES Doç. Dr. M. Akif ARVAS Arş. Gör. Mustafa TORUSDAĞ Causality Relationship Between Imports, Exports and Economic Growth: An Evaluation in Terms of Turkey and Five European Countries 89 Öğr. Üyesi Serpil SEVİMLİ DENİZ Doç. Dr. H. Eray ÇELİK Trb2 Bölgesinde Kümelenme Potansiyeli Olan Sektörlerin Belirlenmesi Determination of Sectors Which Clustered Potential in Trb2 Region 109 Öğr. Gör. Ayhan CESUR Öğr. Gör. Mehmet Sadık ÇOBAN Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing 119 İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği The Image of Turkey in Modern Arab Novel: Suphi Fehmavi Example 133 Yrd. Doç. Dr. Mahmut DÜNDAR Eyyubi Dönemi Mısır Medreseleri Egyptian Madrasas in Ayyubid Era Egyptian Madrasas in Ayyubid Era 145 SANAT TARİH/ HISTORY ART Yrd. Doç. Dr. Ercan ÇALIŞ Alanya Atatürk Evi ve Müzesi'nde Sergilenen Bir Grup Madeni Takı A Group of Metal Jewellery Displayed in Alanya Atatürk House and Museum 177 Yrd. Doç. Dr. Oktay BAŞAK Öğr. Gör. Ahmet BODAKÇİ Mardin Mezar Taşlarından Lahit Formunda İki Örnek Two Samples in Sarcophagus Form from Mardin Gravestones 195 SOSYOLOJİ/ SOCIOLOGY Yrd. Doç. Dr. Mustafa GÜNERİGÖK Geç Modern Çağda Dinsel Bireycilik ve Kimlik Religious Individualism and Identity in the Late Modern Age 225 TARİH/ HISTORY Prof. Dr. Serpil SÜRMELİ Lozan Konferansı Sırasında Türk Gazeteciler ve İzlenimleri Turkish Journalists and Their Impressions During the Lausanne Conference 249 Yrd. Doç. Dr. Abdulaziz KARDAŞ Cumhuriyet'in İlk Yıllarında Bitlis'teki Eğitim Durumuna Bir Bakış In the Early Years of the Republic a Look at the Educational Situation in Bitlis 279 Yrd. Doç. Dr. Rahmi TEKİN XVII. Yüzyıldamüslim-Gayrimüslim İlişkileri (İstanbul Örneği) XVII. Müslim-gayrimüslim Relations in the Century (İstanbul Sample) 299 Yrd. Doç. Dr. Ömer OBUZ Fikrin Mürekkeple Sınavı: Mahmut Soydan'ın Kaleminden Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile Serbest Cumhuriyet Fırkası Examination With Inkof Idea: From Mahmut Soydan's Pen Progressive Republic Party and Free Republican Party 313 Yrd. Doç. Dr. Pelin İSKENDER KILIÇ Schneider Efendi: Osmanlı Hizmetinde Bir Levanten Schneider Efendi: A Levantine in Ottoman Service 329 Arş. Gör. Vural ÖNTÜRK Gaznelilerde Bir Şehzade Düşmanı: Hâcibü'l-Hüccâb Tuğrul Bozan An Princes Enemy of the Ghaznavids: Hâjibu'l-hujjâb Toghril Bozan 345 Yrd. Doç. Dr. Güneş ŞAHİN Dr. Öğrencisi Rıdvan SÜSLÜ Ferit Melen'in Maliye Bakanlığı Günlerine Bir Bakış An Overview of the Office Days of Former Minister Ferit Melen in the Ministry of Finance 361 Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları 393 36. SAYI HAKEMLERİ / REVIEWERS OF THE 36 TH ISSUE Prof. Dr. Metin AYIŞIĞI Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet AYGÜN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet Şirin ÇIKAR Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Prof. Dr. Zeki TAŞTAN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Doç. Dr. Abdullah DUMAN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Doç. Dr. Bekir KOÖLAR Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Doç. Dr. M. Akif ARVAS Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Doç. Dr. Cengiz ATLI Iğdır Üniversitesi Doç. Dr. Gülsen BAŞ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Doç. Dr. Selma BAŞ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Doç. Dr. Zafer KANBEROĞLU Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Abdulhadi TİMURTAŞ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Abdulkadir GÜMÜŞ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Abdullah OĞRAK Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Aydın GÖRMEZ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Ayşe ERTUŞ Hakkâri Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet OĞUZ Karabük Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet GÖKÇEN Muş Alparslan Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Bedrettin BASUĞUY Bingöl Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Bora YILMAZ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Emine CİHANGİR Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Fırat YILDIZ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Gülşen TORUSDAĞ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Güneş ŞAHİN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Haktan SEVİNÇ Iğdır Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Haluk YERGİN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Hamit AKTÜRK Namık Kemal Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Mahmut DÜNDAR Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Mehmet KULAZ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Metin EREN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Nevzat KELEŞ Bingöl Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Ömer TOKUŞ Bingöl Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Ömer OBUZ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Recep DEMİR Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Raşit KOÇ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Tahir ZORKUL Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Tahsin KORKUT Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Veysi SEVİNÇLİ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Yunus KAPLAN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Ayşe ERTUŞ'un hakemleri yok Yrd. Doç. Dr. Pelin BAYRAK İŞCANOĞLU'nun hakemleri yok HAKEMLERİMİZ / REFEREES Prof. Dr. Ahmet BURAN Fırat Üniversitesi Prof. Dr. Abed Elrahim Azzam Mohammad MARASHDEH, Jadara Üniversitesi, Ürdün Prof. Dr. Ali J. Al-ALLAQ, el-Ain Üniversitesi, Birleşik Arap Emirlikleri Prof. Dr. Azmi SÜSLÜ Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Ali Fuat DOĞU Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Prof. Dr. Alfina SİBGATULLİNA Russian Academy of Sciences-Rusya Prof. Dr. Bayram KODAMAN Süleyman Demirel Üniversitesi Prof. Dr. Bedri SARICA Pamukkale Üniversitesi Prof. Dr. B. Kemal YEŞİLBURSA Uludağ Üniversitesi Prof. Dr. Cesur PEHLEVAN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Prof. Dr. Erdal AYDOĞAN Atatürk Üniversitesi Prof. Dr. Faruk ALAEDDİNOĞLU Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Prof. Dr. Faruq MAWASİ, Al Qasimi Academy, Filistin. Prof. Dr. Ivan BALTA University of Osije- Hırvatistan Prof. Dr. Medhat Saad Mohamed ELGAYAAR, Zagazig Üniversitesi, Mısır Prof. Dr. Munjid Mustafa BAHJAT, International Islamic University, Malaysia. Prof. Dr. Nimetullah HAFIZ Balkan Tarihi Araştırmaları Merkezi-Kosova Prof. Dr. Salim CÖHCE İnönü Üniversitesi Prof. Dr. S. Esin DAYI Atatürk Üniversitesi Prof. Dr. Gülay ÖĞÜN BEZER Marmara Üniversitesi Prof. Dr. Hasan BABACAN M. Akif Ersoy Üniversitesi Prof. Dr. İbrahim ÖZCOŞAR Mardin Artuklu Üniversitesi Prof. Dr. İsa YÜCEER Bitlis Eren Üniversitesi Prof. Dr. M. Salih ARI Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet AYGÜN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet KUBAT İnönü Üniversitesi Prof. Dr. Metin AYIŞIĞI Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Prof. Dr. Necdet HAYTA Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Necmettin ALKAN Karadeniz Teknik Üniversitesi Prof. Dr. Nevzat TARTI Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. Öztürk EMİROĞLU Varşova Yunus Emre Enstitüsü-Polonya Prof. Dr. Rafet ÇAVUŞOĞLU Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Prof. Dr. Recai KARAHAN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Prof. Dr. Reha SAYDAN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Prof. Dr. Resul ÖZTÜRK Atatürk Üniversitesi Prof. Dr. Samı Alı JABBAR, Basra Üniversitesi-Irak Prof. Dr. Serbo RASTODER University of Montenegro-Karadağ Prof. Dr. Serpil SÜRMELİ On Dokuz Mayıs Üniversitesi Prof. Dr. Selahattin SÖNMEZSOY Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Prof. Dr. Süleyman Turduyeviç KAYIPOV Sincan Pedagoji Üniversitesi-Çin Prof. Dr. Şakir GÖZÜTOK Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Prof. Dr. Şenol ÇELİK Balıkesir Üniversitesi Prof. Dr. Yakup CİVELEK Bartın Üniversitesi Prof. Dr. Zeki TAŞTAN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Doç. Dr. Abdullah DUMAN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Doç. Dr. Abdulmecit CANATAK Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Doç. Dr. Adnan ÇEVİK Sıtkı Koçman Üniversitesi Doç. Dr. Bekir KOÇLAR Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi HAKEMLERİMİZ / REFEREES Doç. Dr. Cem KAHYA Doç. Dr. Cengiz ATLI Doç. Dr. Gülsen BAŞ Doç. Dr. İsmail EYYUPOĞLU Doç. Dr. Menaf TURAN Doç. Dr. Mehmet DEMİRTAŞ Doç. Dr. Mehmet PINAR Doç. Dr. Melih ERZEN Doç. Dr. M. Salih MERCAN Doç. Dr. M. Akif ARVAS Doç. Dr. Murat ÖZTÜRK Doç. Dr. Mustafa SARICA Doç. Dr. Nihat ŞİMŞEK Doç. Dr. Özer KÜPELİ Doç. Dr. Sabri AZGÜN Doç. Dr. Selma BAŞ Doç. Dr. Tamer BALCI Doç. Dr. Tuncay ÖĞÜN Doç. Dr. Vecihi SÖNMEZ Doç. Dr. Zafer KANBEROĞLU Doç. Dr. Zekeriya NAS Yrd. Doç. Dr. Abdulaziz KARDAŞ Yrd. Doç. Dr. Abdullah OĞRAK Yrd. Doç. Dr. Abdulhadi TİMURTAŞ Yrd. Doç. Dr. Abdurrahim TUFANTOZ Yrd. Doç. Dr. Ahmet EYİM Yrd. Doç. Dr. Aysun YARALI AKKAYA Yrd. Doç. Dr. Arif GEZER Yrd. Doç. Dr. Aydın GÖRMEZ Yrd. Doç. Dr. Bülent ALAN Yrd. Doç. Dr. E. Yaşar DEMİRCİ Yrd. Doç. Dr. Ercan ÇAĞLAYAN Yrd. Doç. Dr. Ercan ÇALIŞ Yrd. Doç. Dr. Ertuğrul ÇAVDAR Yrd. Doç. Dr. Erkan AFŞAR Yrd. Doç. Dr. Fatih GENCER Yrd. Doç. Dr. Ferit İZCİ Yrd. Doç. Dr. Fırat YILDIZ Yrd. Doç. Dr. Güneş ŞAHİN Yrd. Doç. Dr. Mehmet KULAZ Yrd. Doç. Dr. Mehmet TOP Yrd. Doç. Dr. Metin YILDIZ Yrd. Doç. Dr. M. Halil ERZEN Yrd. Doç. Dr. M. Nuri KARDAŞ Yrd. Doç. Dr. Nevzat KELEŞ Yrd. Doç. Dr. Nilgün BİLİCİ Yrd. Doç. Dr. Oktay BAŞAK Yrd. Doç. Dr. Osman AYTEKİN Yrd. Doç. Dr. Ömer DEMİRBAĞ Bayburt Üniversitesi Iğdır Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Atatürk Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Bitlis Eren Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Bitlis Eren Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Pamukkale Üniversitesi Gaziantep Üniversitesi Kâtip Çelebi Üniversitesi Atatürk Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi The University of Texas-ABD Sıtkı Koçman Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Mardin Artuklu Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Muş Alparslan Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Bitlis Eren Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Atatürk Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi HAKEMLERİMİZ / REFEREES Yrd. Doç. Dr. Ramazan ÖZMEN Yrd. Doç. Dr. Rahmi TEKİN Yrd. Doç. Dr. Raşit KOÇ Yrd. Doç. Dr. Recep DEMİR Yrd. Doç. Dr. Sait EBİNÇ Yrd. Doç. Dr. Sevda ERATALAY Yrd. Doç. Dr. Veysi SEVİNÇLİ Yrd. Doç. Dr. Yalçın KARACA Yrd. Doç. Dr. Yasin DOĞAN Dr. Salih Ahmad ABDULVEHHAB Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Kafkas Üniversitesi Ezher Üniversitesi-Mısır 10 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, The Journal of Social Sciences Institute Sayı/Issue:36 – Sayfa / Page: ISSN: 1302-6879 VAN/TURKEY Makale Bilgisi / Article Info Geliş/Received: 26.08.2017 Kabul/Accepted: 03.10.2017 GAZNELİLERDE BİR ŞEHZADE DÜŞMANI: HÂCİBÜ’LHÜCCÂB TUĞRUL BOZAN1 AN PRINCES ENEMY OF THE GHAZNAVIDS: HÂJIBU’LHUJJÂB TOGHRIL BOZAN Arş. Gör. Vural ÖNTÜRK Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü vuralonturk@yyu.edu.tr Öz Sâmânîlerin Horasan sipehsâları Alptegin’in 963 yılında Gazne şehrini ele geçirmesiyle Gazneli Devleti’nin temelleri atıldı. Sebüktegin’in 977 yılında Gazne tahtına geçmesi ile de hânedanın siyasî tarihi onun soyundan devam etti. Sebüktegin’in ardından yerine geçen oğlu Mahmud (9971030) babasından devraldığı Gazneliler Devleti’ne en parlak dönemini yaşattı. Sultan Abdürreşid dönemine kadar Gazneliler, Sebüktegin’in soyundan gelen emîrler tarafından yönetildiler. Ancak Abdürreşid’in hâcibü’l-hüccâbı Tuğrul Bozan, Sistan seferi dönüşünde kanlı bir darbe gerçekleştirerek Sultan Abdürreşid ile birlikte Gazneli Mahmud soyundan gelen birçok melikzâdeyi katledip tahtı ele geçirdi (1051). Tuğrul Bozan, Sultan Mahmud’a Türkistan’dan gönderilen bir gûlam idi. Daha sonra Sultan tarafından kardeşi Yusuf b. Sebüktegin’e hediye edildi. Sultan Mevdud döneminde hâciblik makamına getirilen Tuğrul Bozan saray içerisinde söz sahibi olduğu gibi ordu içerisinde de hatırı sayılır derecede nüfuz elde etti. 1051 yılına gelindiğinde ise dirayetsiz olarak nitelendirdiği Sultan Abdürreşid’i tahttan indirerek Gazneli tahtını ele geçirdi. Bu çalışmada Tuğrul Bozan’ın Gazneli Devleti’ne gûlam olarak 1 Bu çalışma 16-17 Ekim 2017 tarihinde Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen “Muasır Şarkşünaslığın Aktüel Problemleri” adlı sempozyumda sunulan tebliğin tekrar gözden geçirilmiş ve genişletilmiş halidir. 345 346 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi gelişi ve tahtı ele geçirinceye kadar gerçekleştirmiş olduğu faaliyetler ele alınacaktır. Anahtar Kelimeler: Tuğrul Bozan, Gazneliler, Darbe Girişimi, Sultan Abdurreşid. Abstract The Ghaznavids State was laid with the capture of the Gazne city in 963 by the commander of the Khorasan army of the Samanids. With the passing of the Sebüktegin to the throne of Gazne in 977, political history of the state continued from his lineage. His son Mahmud (997-1030), who succeded Sebüktegin, lived the most brillant period of the Ghaznavids State, which he took over from his father. Until the time of Abdurreşid the Ghaznavids were ruled by princes who came from the line of Sebüktegin. However, Toghril Bozan who hâjibu’l-hüjjâb of Abdurreşid the ruler made a bloody coup on the return of the Sistan expedition and slaughtered many princes from line of Mahmud Ghaznavid together with Sultan Abdurreşid (1051). Toghril Bozan was a slave sent form Turkistan to Sultan Mahmud. Later, Sultan gave he to his brother Yusuf b. Sebüktegin. Toghril, who brought to the hâjibness authority during the period of Sultan Mevdûd, obtained deceitful power within the army as well as being within the palace. By the year 1051, he had taken the Ghaznavid throne by down loading from throne the Sultan Abdurreşid, whom he described as an indifferent. This study will focus on the activities that Toghril Bozan had accomplished as a slave to the Ghaznavid State and took possession of the Ghaznavid throne. Keywords: Toghril Bozan, The Ghaznavids, Coupt Attempt, Abdurreşid the Ruler. Giriş Türkler tarih boyunca hâkim oldukları topraklarda birçok devlet kurmuşlardır. Bu devletler bazen dünya tarihine yön verecek büyük hadiselerin odak noktası haline gelirken bazen de kendi içlerinde gerçekleşen amansız mücadelelerle yok olmaktan kurtulamamışlardır. İlk Müslüman-Türk devletleri arasında önemli bir konuma sahip olan Gazneliler Devleti (963-1186) Türk-İslâm tarihine yön veren devletlerden biridir. Devletin kurucusu Alptegin, Sâmânî (875-999) Emîri Ahmed b. İsmail (907-914) tarafından satın alınarak Buhârâ’ya getirilen Türk kökenli bir gûlam idi. O, bu devletin muhafız kıtasına alındıktan sonra, zaman içinde temayüz ederek hâcibü’l-hüccâblık makamına erişti. Emîr Abdülmelik (954-961) döneminde de fiilen devlet idaresini ele geçirerek devlet içerisindeki İranî komutanların nüfuzunu kırdı. Ancak bu durum fazla sürmedi. Merkezî idare ile yaşadığı çatışma neticesinde Sâmânîlerin hizmetinden ayrılmak zorunda kalan Alptegin bugünkü Afganistan’ın doğusunda bulunan Gazne’ye gitti ve bu şehri ele geçirip Gazneli Devleti’nin temelini attı. Onun 963 yılın- The Journal of Social Sciences Institute da Gazne’yi ele geçirerek başlattığı hareket, yarım asırlık bir zaman dilimi içinde Müslüman olmayan ülkelerde İslâm dinini yayacak güce ulaştı (İbnü’l-Esîr, VIII, 1987: 469; Hamdullah Müstevfî, 1387: 389; Bayur, I, 1987: 127; Bosworth, 2005: 388; Merçil, 2007: 2; Bosworth, IV, 2008: 165; Göksü, CXCI, 2011: 5-6; Duman, 2013: 185; Yazıcı, 2014: 178). Gaznelileri sağlam temeller üzerine oturtarak onlara devlet mahiyeti kazandıran Sebüktegin’in (977-997) vefatından sonra vasiyeti üzerine, tahta ilk olarak oğlu İsmail geçti (997). Müteakiben İsmail ile girdiği taht mücadelesini kazanan Mahmud b. Sebüktegin Gazneli yönetimini ele geçirdi (997). (Al-Utbi, 1985: 208; İbnü’l-Esîr, IX, 1987, 109-110; el-Cüzcânî, 1864: 9; Şebankareî, 1376: 85; Hamdullah Müstevfî, 1387: 390; Reşidüddin Fazlullah Hemedânî, 1384: 72). Gazneli Mahmud (997-1030) hatırı sayılır derecede büyük bir devleti miras olarak almıştı. O, sahip olduğu mefkûrenin gereğini yerine getirmek gayesiyle 33 yıllık saltanatında İslâm dininin hizmetkârı olmak için çabaladı. Dârü’l-hilâfe tarafından Sultan lakabı ile hitap edilen ilk kişi oldu (Al-Utbi, 1985: 243; el-Cüzcânî, 1864: 8). Henüz küçük yaşta babasının yanında katıldığı savaşlarda cesaret ve zekâsıyla kendisini göstermişti. Hindistan cihetine gerçekleştirdiği 17 sefer, Sultan Mahmud’un fütuhat anlayışının bir sonucuydu. Bu seferlerin sonucunda Gazneli Devleti öncelikle maddî bakımdan kazançlı çıkmıştı. Onun bu seferlerden elde ettiği ganimetlerle devlet, devrindeki öteki İslâm devletleriyle ölçülemeyecek derecede zenginliğe ulaşmıştı. Ayrıca Sultan Mahmud meşhur gaza seferleriyle Hind ülkesinde yüzyıllarca sürecek olan Türk hâkimiyetinin temelini atmıştı. Hint seferlerinin İslâm tarihi açısından da önemi büyüktür. Zira Somnat’a gerçekleştirilen sefer neticesinde burada bulunan bütün puthaneler yıkılmış ve putperestlerin kıblesi olan mabetteki büyük put dört parçaya bölünüp ikisi Gazne’de Ulu Câmi ve Sultan Sarayı’nın kapıları önüne konulmuş ikisi de Mekke ve Medine’ye gönderilmişti (İbnü’l-Esir, IX, 1987: 267; el-Cüzcânî, 1864: 8; Şebankareî, 1376: 57; Merçil, 2007: 27; J.P. Roux, 2015: 198). Gazneli Mahmud her ne kadar Hind seferleri ile özdeşleşmiş bir hükümdâr olsa da onun kuzey ve kuzey-batı istikametindeki faaliyetleri de Gazneliler tarihi açısından oldukça önemlidir. Bu dönemde Kaşgar’da tarihinin en parlak dönemini yaşayan Karahanlılar Devleti (840-1212) varken Buhârâ’da 999 yılında yıkıldıktan sonra mirasının paylaşılmasını bekleyen Sâmânî Devleti’nin kalıntıları durmaktadır. Gazneliler ile Karahanlılar arasında Sâmânî mirası için bir savaşın patlak vermesi an meselesiyken kaynaklardan elde ettiğimiz bilgilere göre Karahanlı hükümdarı İlig Nasr’ın bir elçi göndermesi sonucunda 347 348 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi şimdilik barış yolu ile paylaşım gerçekleşmiştir (Gerdizî, 1327: 50; erRâvendî, I, 1999: 86)2. Buna göre Ceyhun Nehri iki taraf arasında sınır kabul edildi. Ayrıca İlig Nasr kızını Sultan Mahmud’a vermeyi kabul etmekle anlaşmayı iyice tekit etmiş oluyordu. Çalışmamızın ilerleyen kısımlarında tekrar değineceğimiz bu siyasî evlilik sonucunda İlig Nasr, Türk prensesi ile birlikte hediye olarak işlenmiş madenler, misk keseleri, iyi cins atlar, köleler, cariyeler, ak doğanlar, samurlar ve Çin eşyalarını Sultan Mahmud’a gönderdi (1001) ( Al-Utbi, 317; İbnü’l-Esir, IX, 1987: 154; Bayur, I, 1987: 139; Merçil, 2007: 32; Hunkan, 2011: 140). Ancak daha sonra Horasan bölgesine sahip olmak için iki devlet arasında bir takım huzursuzluklar baş gösterdi. Bunun neticesinde de 1006-1007 yılında Kantarat-ü Çarhiyân savaşı meydana geldi. Bu savaşın sonucunda kazanan taraf Gazneliler oldu ve Horasan bölgesi Gaznelilerin eline geçti (Duman, 2013: 103-104). Sultan Mahmud’un saltanatta kaldığı süre içerisinde gerçekleştirdiği faaliyetler Gazneli Devleti’nin en büyük sultanı olduğunu teyit ettirir niteliktedir. Nitekim 30 Nisan 1030 tarihinde öldüğü zaman devletin toprakları batıda Azerbaycan hudutlarından doğuda Hindistan’ın Yukarı Ganj vadisine, Orta-Asya’da Harezm’den Hint Okyanusu sahillerine kadar uzanan çok geniş bir sahayı içine alıyordu. Ancak Gazneli Devleti’nin talihinin Sultan Mahmud’un vefatı ile birlikte değiştiği su götürmez bir gerçektir. Kendisinden sonra vasiyeti üzerine tahta ilk olarak oğlu Muhammed (1030) geçse de o, bu sıralar İsfahan’da bulunan kardeşi Mesud’a karşı vermiş olduğu saltanat mücadelesini kaybetmekten ve hapsedilmekten kurtulamadı (el-Beyhakî, 1319: 50; Hamdullah Müstevfî, 1387: 397). Sultan Mesud (10301041) tahta çıktığı andan itibaren babasının siyasetini devam ettirmek gayesinde idi. Ancak hem kendisinin devleti idare etmede babasının tecrübesinden yoksun oluşu hem de devletin kuzey-doğusunda gittikçe büyüyen Selçuklu tehlikesi onu, gerçekleştirmek istediği politikalarda başarısız kılacaktır. Selçukluların atası Selçuk Bey’in oğlu Arslan Yabgu, 1025 yılında Sultan Mahmud tarafından hile ile yakalanıp Kalincar Kalesi’nde hapsedilmişti. Onun 1032 yılında tutuklu bulunduğu kalede ölümü üzerine Selçuklular intikam hırsı ile harekete geçtiler. Bunun üzerine 1040 yılına kadar iki devlet arasında bir dizi sa2 Şebankarâî, bu konu ile ilgili olarak Mahmud’un elçi gönderdiğini ayrıca elçi ile bir mektup gönderdiğini belirtir. Buna göre Sultan Mahmud mektubunda kendisinin İlik Nasr’ı yenecek güçte olduğunu, isterse onun topraklarını ele geçirebileceğini, ancak mesafenin uzak olduğunu, bunun yanı sıra iki devlet arasındaki dostluğun bozulmasını istemediğini ve bu sebeple Ceyhun’un sınır olarak kabul edilmesini istemiştir. Bkz: Şebankareî, 1376: 49. The Journal of Social Sciences Institute vaşlar gerçekleşti. Bu savaşların sonuncusu olan Dandanakan Muharebesinde (1040) Gazneliler kesin bir yenilgiye uğratıldı. Sultan Mesud yanına aldığı hazineler ile birlikte Hindistan’a kaçarken Gazneli askerleri tarafından öldürüldü (1041) (İbnü’l-Esir, IX, 1987: 371; Hamdullah Müstevfî, 1387: 398; Şebankarâî, 1376: 81; el-Cüzcânî, 1864: 15; Tarih-i Sistan, 1381: 342). Sultan Mesud’un vefatının ardından daha önce hapse attırdığı Muhammed b. Mahmud 9 yıl hapiste kaldıktan sonra ikinci kez tahta çıktı (1041). Aynı günlerde yeğeni Mevdûd b. Mesud Belh civarında Selçuklulara karşı mücadele ediyordu. O babasının öldüğünü ve amcasının saltanata geçtiğini öğrendiği vakit hemen tahtı ele geçirmek için harekete geçmek istedi. Ancak veziri baharda harekete geçilmesinin daha doğru olacağı yönünde telkinde bulununca Mevdûd bunu mantıklı buldu ve 1041 baharında tahtı ele geçirmek üzere harekete geçti. 8 Nisan 1041 tarihinde iki taraf arasında meydana gelen savaşta Mevdûd amcasını yenilgiye uğrattığı gibi o dâhil babasının öldürülmesinde parmağı olan herkesi öldürdükten sonra 28 Nisan 1041 de Gazne tahtına oturdu (İbnü’l-Esir, IX, 1987: 373; Hamdullah Müstevfî, 1387: 398; el-Cüzcânî, 1864: 15; Şebankarâî, 1376: 3; İbn Kesîr, XII, 1994: 140; Bayur, 1987: 204; Merçil, 2007: 78). Dandanakan Savaşı’nı müteakip Selçuklu liderleri Tuğrul Bey, Çağrı Bey ve Musa Yabgu kendi aralarında toprak taksimi yapmışlardı. Bu paylaşımın neticesinde Doğu’ya doğru genişleme siyaseti başlayınca Selçuklu-Gazneli kuvvetleri tekrar karşı karşıya geldiler. Mevdûd döneminde Gaznelilerin dış politikasının temelini de Selçuklular ile mücadelenin odak noktasında yer alan Sistan, Herat ve Belh meselesi teşkil ediyordu. Mevdûd’un Çağrı Bey’in kızı ile evlenip Selçuklular ile akrabalık bağı kurması bile aradaki anlaşmazlıkları durdurmaya yetmedi. 1045-1046 yıllarında Sistan’da bulunan Musa Yabgu’nun yeğeni Ertaş Gazne’yi almak için büyük bir ordu ile harekete geçti. Ancak o, yolda Gazneli kuvvetlerinin tuzağına düşüp yenilgiye uğradıktan sonra tekrar Sistan’a dönmek zorunda kaldı. Mevdûd Horasan ve Sistan seferine çıkma hazırlığındayken 18 Aralık 1049 tarihinde henüz yirmi dokuz yaşında yakalanmış olduğu kulunç hastalığından vefat etti. Onun vefatından sonra Gazne tahtına ilk olarak oğlu Mesud II (1049) ardından da aynı yıl içinde Ali b. Mesud geçti. Mevdûd döneminde Büst yolu üzerindeki Meydîn Kalesi’nde hapsedilen Abdürreşid ise onun ölüm haberini aldıktan sonra kaleden aşağı inip askerlerin kendisine biat etmesini istedi. Onlar da kabul edip Abdürreşid ile birlikte Gazne’ye döndüler. Ali b. Mesud bu günlerde Gazne’de sultanlığını ilan etmişti. O, Abdürreşid’in Gazne üzerine geldiğini duyduğunda çareyi kaçmakta buldu. Böylece Abdürre- 349 350 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi şid Gazne tahtına geçti (1050) (İbnü’l-Esir, IX, 1987: 424; Hamdullah Müstevfî, 1387: 398; Tarih-i Sistan, 1381: 344). Çalışmamızın bu kısmına kadar olan bölümünde esas ele alacağımız konuya hazırlık olması için Gazneli Devleti’nin kuruluşunu ve Sultan Abdürreşid dönemine kadar gerçekleşen hadiseleri özet mahiyetinde sunmaya çalıştık. Tuğrul Bozan’ı ele alacağımız bundan sonraki kısımda da onun Gazne’ye köle olarak gelişi, Gaznelilerin iç ve dış hadiselerindeki rolü, saray içerisindeki durumu ve nihayetinde Gazne tahtı için verdiği mücadeleyi aktarmaya çalışacağız. TUĞRUL BOZAN’IN GAZNELİLERİN HİZMETİNE GİRMESİ VE SULTAN ABDÜRREŞİD DÖNEMİNE KADAR OLAN FAALİYETLERİ Tuğrul Bozan’ın köle olarak Gazne’ye gelişi hakkındaki en detaylı bilgileri Beyhâkî’nin Tarih-i Beyhâkî (Tarih-i Mesudî) adlı eserinde bulabiliyoruz. Beyhâkî’ye göre o, hoş bir endama, güzel ten rengine, zarafet ve keskin zekâya sahip ve bin köleye bedel birisi idi. Yine müellif, Tuğrul’un Arslan Hatun diye birisi tarafından Türkistan’dan Mahmud için gönderildiğini söylemektedir (el-Beyhâkî, I, 1319: 298). Bu dönemde Türkistan coğrafyasında Karahanlı Devleti hüküm sürmektedir. Ancak yaptığımız araştırmalar sonucunda bu dönemde Türkistan’da Arslan Hatun diye birisine rastlamadık. Sultan Mahmud dönemi hakkında bilgi veren ana kaynaklarda da böyle bir konu geçmemektedir. Yukarıda Mahmud’un Karahanlı hükümdarı İlig Nasr’ın kızı ile 1001 yılında evlendiğini ve çeyiz olarak kendisine Türk prensesi ile birlikte işlenmiş madenler, misk keseleri, iyi cins atlar, köleler, cariyeler, ak doğanlar, samurlar ve Çin eşyalarının gönderildiğini belirtmiştik. Bu evlilikten sonra iki devlet arasındaki ilişkiler değişken bir hal aldı. Fakat Sultanın bu evlilikten başka Karahanlı prensesleri ile bir evliliği olmadı. Tuğrul Bozan’ın Mahmud’un bu izdivacında kendisine gönderilen kölelerden biri olabileceğini söylemek şimdilik tahmini bir sonuç olacaktır. Beyhâkî, Arslan Hatun ve Tuğrul’un gelişi ile ilgili şu bilgileri zikretmektedir: Bu hatun Emîr Mahmud’a her yıl nadir (yetenekli) bir gulam ve seçkin, bakire bir cariye göndermeyi adet edinmişti. Emîr de ona keten mendiller, şal için ince kumaşlar, inciler ve sırmalı ipek kumaşlar gönderirdi. Emîr (Mahmud) Tuğrul’u çok beğendi. Kölesi Ayaz’dan sonra en ziyade buna teveccüh gösterirdi (el-Beyhâkî, I, 1319: 299). İki yıl böyle geçti. Bir gün Emîr, Firuzî bahçesinde güller arasında şarap içiyordu. Sayısız gül yerlere saçılmıştı. Işık saçan yakışıklı sakiler ikişer ikişer sırasıyla geliyorlardı. Tuğrul da geldi. Kırmızıya boyanmış bir kaban giyinmişti. İki ay yüzlü saki- The Journal of Social Sciences Institute den biri şarap koymaya başladı. Tuğrul elindeki koyu renkli şarap ile ayakta bekliyordu. Emîr Yusuf (Mahmud’un kardeşi) içtiği şarap etkisi ile çoktan sarhoş olmuştu. Tuğrul’u görünce mıh gibi çakıldı. Her ne kadar çabaladı ise de gözlerini ondan alamadı. Emîr Mahmud gizlice kardeşinin sevdalanışını ve büyülenişini seyretti. Ama o bir saat boyunca hiçbir şey bilmiyormuş gibi davrandı. Sonra Mahmud “ey kardeş, bizim babamız Sebüktegin öldüğü zaman sen daha bir çocuktun ve ölmek üzereyken Abdullah Debir’e “Gazne saltanatı Mahmud’a aittir. İsmail’in yeteneği onunki kadar yoktur. Benden Mahmud’a söyle ki: Ben Yusuf’u düşünüyorum ve onu sana emanet ediyorum. Sen onu kendin gibi yetiştirmeli ve bağrına basmalı ve kendi evladın gibi bakmalısın” demişti. Bunun sonucunda bilirsin ki sana çok defa yardımseverlik yaptık. Ben senin uygun bir şekilde davranacağını zannediyordum. Ama sen benim düşündüğüm gibi çıkmadın. Niçin şarap içerken gözlerini bizim gûlamlarımıza dikiyorsun? Birisi şarap meclisinde senin gûlamlarına bu nazarla bakarsa hoşuna gider mi? Senin gözlerin uzun bir süre bu Tuğrul’un üzerinde kaldı. Eğer babama saygım olmasaydı şiddetli bir cezaya çarptırılacaktın. Seni bu defa affediyorum. Bu köleyi de sana veriyorum ki bizde bunun gibi birçok köle var. Bir daha böyle bir şey yapma. Yoksa Mahmud ile böyle oyunlar oynanmaz” dedi. Yusuf hayretler içine düştü. Yaptığından utandı yeri öptü ve “ben tövbe ettim, bir daha bu hatamı tekrarlamayacağım” dedi. Emîr ondan oturmasını istedi. O yerine oturdu ve bu mesele de kapandı. Tekrar şarap içmeğe koyuldular. Yusuf adam akıllı sarhoş oldu, kalkıp evine gitti. Emîr uşağını çağırıp “Tuğrul’u kardeşimin evine gönder” dedi. Uşak, Tuğrul’u gönderdi. Yusuf bu duruma çok sevindi. Sevincinden onu getiren uşağa bolca bahşiş verdi, sadakalar dağıttı. Bu köleyi daha sonra kendisine hâcib yaptı. Onu kendi evlatlarından daha üstün tuttu. Zaman içinde Tuğrul asalet, necabet sahibi bir aileden maruf bir kadınla evlenmek istedi. Yusuf onun nikâh ve düğünü için o kadar para harcadı ki bu durum bazı akıllı kimseler tarafından hoş karşılanmadı (el-Beyhâkî, I, 1319: 299-300). Beyhâkî’nin verdiği bilgilerden Tuğrul’un ilk olarak Sultan Mahmud’a köle olarak gönderildiği ve iki yıl boyunca onun hizmetinde kaldığı anlaşılmaktadır. Daha sonra Yusuf’un yanına geçen Tuğrul hâciblik görevini de onun yanında elde etmiştir. Sultan Mesud tahta çıktıktan sonra bir takım icraatlarda bulundu. Bunlardan birisi amcası Yusuf’u Kusdar valisi tayin etmesi idi. Yusuf’un oraya tayininde daha önce Sultan Muhammed zamanında Gazneli ordusunda başkumandanlık yapması, bu yüzden as- 351 352 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi kerlerin onunla birlik olabileceği düşüncesi rol oynamıştı. Yusuf sonraları her ne kadar Mesud’un saltanata geçmesi için Muhammed aleyhine çalışsa da Mesud Yusuf’tan çekindiğinden onu kontrol için gizlice peşine adamlar saldı. İşte bunlardan birisi de Tuğrul idi. Mesud ondan Yusuf’un bütün ahval ve hareketlerini kendisine bildirmesini ve nereye giderse kendisine haber vermesini istemişti. Beyhâkî bu durum ile ilgili olarak “o namert herif bu teklifi kabul etti. Hâlbuki Yusuf onu evlatlarından aziz tutmuştu” demektedir (el-Beyhâkî, I, 1319: 70-71; İbnü’l Esîr, IX, 1987: 308; Merçil, 2007: 52, 55). Mesud 8 Mayıs 1031 tarihinde Belh’den Gazne’ye doğru hareket ettiğinde amcası Yusuf’a da mektup gönderip Gazne’ye gelmesini istedi. Yusuf yanında Tuğrul olduğu halde Mesud’dan önce Gazne’ye vardı. Daha sonra onu karşılamak için şehrin dışına çıktı. Sultan Mesud’a amcasının peşine taktığı casusların –ki bunlardan birisi de Tuğrul’dur- Yusuf’un Türkistan’a kaçmak istediğini ve Karahanlılarla mektuplaştığını bildirmeleri onun amcasına karşı kininin artmasına ve tutuklattırarak hapsettirmesine sebep oldu. Bu duruma oldukça müteessir olan Yusuf, hâcibi Tuğrul’a “ sen şimdi sevinmelisin ey kâfir-i nimet. Ben seni bunun için mi büyüttüm, besledim ve evlatlarımdan yüce tuttum? Sonunda bunu bana yaptın öyle mi? Sen bunu bana nasıl yaptıysan müstahak olduğu için aynı bela senin başına da gelecektir” dedi. Bu olaydan sonra Yusuf tutuklu bulunduğu kalede öldürüldü (1032) 3. Beyhâkî, Yusuf’un ölümünün ardında onun kölelerinin durumlarına dair detaylı bilgi vermesine rağmen (Bkz: el-Beyhâkî, I, 1319: 300, 301302). Tuğrul Bozan hakkında bir şey söylememiştir. Ulaşabildiğimiz kaynaklarda Tuğrul’un Sultan Mesud dönemindeki faaliyetleri hakkında da bilgi mevcut değildir. İbnü’l-Esîr’de geçen “Mesûd’un oğlu Mevdûd’un Tuğrul adında bir hâcibi vardı. Mevdud ona çok önem verir ve ismiyle hitap ederdi. Kız kardeşiyle de evlendirmişti” şeklindeki cümlelerden ve Tarih-i Sistan’daki bilgilerden hareketle Tuğrul’un Mevdûd döneminde tekrar hâciblik makamına getirildiği anlaşılmaktadır (İbnü’l-Esîr, IX, 1987: 441; Tarih-i Sistan, 1381344). 3 Beyhâkî, onun ölümü ile ilgili tam tarih vermeyerek kendisinin 423/1032 yılında Belh’ten döndüğü esnada Yusuf’un ölüm haberini aldığını söylemektedir. İbnü’l-Esîr ise Emîr Yusuf’un 1030 yılında Sultan Mesud’un diğer muhalifi Hâcib Ali ile birlikte öldürüldüğünü bildirmektedir. Bkz: elBeyhâkî, I, 1319: 298; İbnü’l-Esîr, IX, 1987: 309; Ayrıca bkz: Merçil, 2007: 57. The Journal of Social Sciences Institute Daha önce de ifade ettiğimiz gibi Sultan Mesud’un Dandanakan yenilgisinden sonra Gazneli Devleti bir gerileme sürecine girmişti. Ancak Selçuklulara karşı mücadele devam ediyordu. Bu mücadelenin yaşandığı en sıcak noktalardan birisi de Sistan bölgesiydi. Selçuklular siyasî bir kimliğe büründükten sonra idareleri altında bulunan toprakları kendi aralarında taksim ettiklerinde Tuğrul Bey Nişâbur’u, Çağrı Bey Merv’i alırken Musa Yabgu’ya Herat başkent olmak üzere Büst, Sistan ve havalisi düşmüştü. 1040 yılında Musa Yabgu adına Sistan’a gelen yeğeni Ertaş bölgeyi ele geçirip amcası adına hutbe okuttu. Onun Mâverâünnehir’e gidişinden sonra da Ebû’lFazl adında birisi Musa Yabgu tarafından Sistan nâibi olarak tayin edildi (Hamdullah Müstevfî, 1387: 428-429; Göksu-Güneş, 2011: 95; Sevim-Erdoğan Merçil, 1995: 27; Ayan, III/5, 2012: 27; Yazıcı, 2014: 212; Solmaz, 2010: 554; Öntürk, 2017: 489). Sultan Mevdûd, Sistan’ı tekrardan Gazneli topraklarına katmak amacıyla 1041 yılında harekete geçti. Ancak Ebû’l-Fazl Gazneli kuvvetlerini yenilgiye uğratıp geri çekilmeye zorladı. Mevdûd’un ordusu 20 Mart 1042 de Sistan üzerine bir sefer daha gerçekleştirdi. Tarih-i Sistan’da geçen “Bu defa onun (Mevdûd’un) büyük hâcibinin emri ile Şengelyandan4 iki bin süvari ve on bin piyade asker Sultan’ın ordusuna katıldı” cümlelerinden Tuğrul Bozan’ın ikinci sefere katıldığı anlaşılmaktadır. Bu defa iki taraf arasında meydana gelen savaşta Sistan ordusu yenilgiye uğratıldı, askerlerin çoğu öldürüldü. Ebû’lFazl çareyi kaleye sığınmakta buldu. Tuğrul Bozan bu kaleyi dört ay boyunca kuşattı. Bu sırada Ebû’l-Fazl, Ertaş’a bir elçi gönderip onu durumdan haberdar etti. Mâverâünnehir’den hareketle Temmuz 1042 de gizlice Sistan’a gelen Ertaş şehir halkının da desteğini sağlayarak Gazneli ordusu üzerine ani bir baskın gerçekleştirdi. Dağılan Gazneli birlikleri çareyi kaçmakta buldular (Tarih-i Sistan, 1381: 342-343). 1043 yılında Ebû’l-Fazl’ın kardeşi Ebû Nasr Horasan’a gidip bir Türk hatun ile evlendikten sonra Sistan’a dönmek için yola çıktı. Ancak Hindkanan Vadisi’ne ulaştığında Tuğrul Bozan tarafından pusuya düşürülüp esir edildi. Bu arada Selçuklu Emîri Çağrı Bey de birkaç Gazneli hâcibini esir almıştı. 1045-1046 yılında Ertaş büyük bir ordu toplayıp Gazne’ye gitmek üzere yola çıktı. Ancak Mevdûd’un ordusu onun yolunu kesti. İki taraf arasında gerçekleşen savaşı Gazneli kuvvetleri kazandı. Yenilgiye uğrayan Ertaş Sistan’a döndü. Burada iki yıl kaldıktan sonra Tabes’e geçen Ertaş birkaç köle tarafından öldürüldü. Temmuz 1049 da Gazne-Selçuklu ileri gelenleri arasında Şengeliyan, Sistân’da Şengel kabilesine mensup olanlardır. Bkz: Metin, XXXV, 2014: 315. 4 353 354 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi yapılan görüşmeler neticesinde esirler karşılıklı olarak iade edildi (Tarih-i Sistan, 1381: 345). TUĞRUL BOZAN’IN SULTAN ABDÜRREŞİD DÖNEMİNDEKİ FAALİYETLERİ Daha önce de belirttiğimiz gibi Mevdûd’un vefatından sonra Abdürreşid tutuklu bulunduğu kaleden inip bir takım komutanların desteğini de alarak Gazne tahtını ele geçirmişti (1050). O hükümdar olduktan sonra Tuğrul’u eskiden olduğu gibi önemli bir mevkide görevlendirdi ve onu hâcibü’l-hüccâb tayin etti. Ayrıca Sultan, Tuğrul’u başkumandan tayin edip Selçukluları durdurma görevini kendisine verdi (İbnü’l-Esîr, IX, 1987: 441; Hamdullah Müstevfî, 1387: 399; Reşidüddin Fazlullah, 1384: 179; Ahmed b. Mahmud, I, 1977, 32; Merçil, VI, 1989: 284; Merçil, 2007: 82; Bayur, 1987: 207). 10 Kasım 1051 de Tuğrul Bozan Sistan’daki Selçuklu varlığına son vermek için harekete geçti. Bu arada Emîr Ebû’l-Fazl’a elçiler gönderip şehri kendisine teslim etmesini istedi. Ancak Ebû’lFazl “ben Yabgu’nun naibiyim, ona ihanet etmek ne dinle ne de erkeklikle bağdaşır. Sen onun üzerine yürü. Eğer hakkından gelirsen kaleyi sana teslim ederim” deyip Tuğrul’un teklifini kabul etmediği gibi savunma pozisyonuna geçerek şehri müdafa etmeye başladı. Bu arada Herat’ta bulunan Musa Yabgu’ya mektup yazarak Tuğrul’un yaptığı işler hakkında bilgi verdi. Bunun üzerine Musa Yabgu, Tuğrul’u Sistan’dan uzaklaştırmak maksadıyla harekete geçti. Tuğrul Sistan’da bulunan Tâk Hisarı’nı kuşattı. Kaleyi Hilal Derekî adında bir kutval savunuyordu. Ancak o Gazneli askerleri tarafından öldürüldü. Ebû Leys Yûzî ve Ebû Muhammed b. Mansur gibi bazı ayyârlar ve onlara bağlı birlikler de kaleyi savunuyordu. Tuğrul Bozan bu savaşa beş bin süvari, beş fil ve iki bin piyade ile katılmıştı. Fakat kırk günlük kuşatmaya rağmen kaleyi ele geçiremedi. Daha sonra Sistan’a hareket etti. Sistan’a bir fersah kalınca fırsat kollamak ve ele geçireceği fırsatı değerlendirmek amacıyla hiç kimsenin görmeyeceği bir yerde pusuya yattı. Bu sırada davul ve boru sesleri duydu ve dışarı çıkıp yoldan geçen birine sordu. O da Yabgu’nun Sistan’a vardığını haber verdi. Bunun üzerine adamlarına haber verip durumu onlara da anlattı ve “onlarla savaşmaktan ve kılıçların gölgesinde şereflice ölmekten başka çaremiz yoktur. Zira sayımızın azlığı ve onların sayılarının da çokluğundan dolayı kaçma imkanımız kalmamıştır” dedi. Böylece pusu kurdukları yerden çıktılar. Yabgu onları görünce Ebu’l-Fazl’a bunların kim olduğunu sordu, o da Tuğrul’un adamları olduğunu söyledi. Yabgu, Tuğrul’un yanındaki adamların az olduğunu anladı ve adamlarından bir grubu onlarla savaşmak için gönderdi. The Journal of Social Sciences Institute Fakat Tuğrul onların üzerine yürümedi ve atını oradaki nehre sürüp geçtikten sonra Yabgu ve yanındaki birliklere saldırarak onlarla savaştı ve mağlup etti. Yanlarında bulunan malları ganimet olarak aldı. Daha sonra da diğer grubun üzerine hücum edip aynı şekilde onları da bozguna uğrattı (29 Kasım 1051). Musa Yabgu beraberinde Ebû’l-Fazl olduğu halde kurtuluşu Herat’a kaçmakta buldu. Tuğrul kaçanları bir süre takip ettikten sonra geri dönerek Sistan şehrini ele geçirdi (İbnü’l-Esîr, IX, 1987: 441-442; Tarih-i Sistan,1381: 346; Reşüdiddin Fazlullah, 1384: 179; Merçil, 2007: 82; Bayur, 1987: 207)5. Tuğrul, Abdürreşid’e mektup yazıp Sistan’daki durum hakkında kendisine bilgi verdi. Bunun yanı sıra Horasan üzerine yürümek için Sultan’dan yardımcı kuvvet talebinde bulundu. Abdürreşid de bir grup süvariyi Tuğrul Bozan’a yardım amaçlı gönderdi. Bu yardımcı kuvvetler geldiğinde Tuğrul daha da güçlendi ve gerçek maksadını ortaya çıkarıp Gazne’yi ele geçirmeyi planladı. Bu düşüncesini yanındaki adamlarına da anlatıp onlara ihsanlarda bulundu ve güvenlerini kazandı. Daha sonra da ordu ile birlikte Gazne’ye doğru yola çıktı. Şehre beş fersah mesafe kalınca Abdürrerşid’e de haber gönderip askerlerin kendisine muhalefet ettiğini, ücretlerinin arttırılmasını istediklerini bu sebeple kalplerinin kendisine karşı kin ve nefret dolu olduğunu bildirdi. Abdürreşid bu durumdan haberdar olunca adamlarını ve güvendiği kişileri toplayıp meseleyi onlara anlattı, onlar kendisine Tuğrul’a karşı dikkatli olmasını söylediler ve “vaziyet hazırlık yapamayacağımız kadar naziktir. Bu sebeple kaleye çıkıp kapanmaktan başka çıkar yol yoktur” dediler. Bunun üzerine Abdürreşid de Gazne kalesine çıktı ve oraya kapanıp savunmaya çekildi. Ertesi gün Tuğrul aniden şehre girdi ve Gazne sarayını ele geçirdi. Kaledekilerle de haberleşip Abdürreşid’i teslim etmelerini eğer söylediğini yaparlarsa pek çok ihsanda bulunacağını yapmazlarsa kendileri için iyi olmayacağını bildirdi. Kaledekiler korkuya kapılarak Abdürreşid’i teslim ettiler. Tuğrul Bozan ilk olarak Abdürreşid’i öldürüp Gazne’yi istila etti ve Sâbık Sultan Mesud’un kızıyla da zorla evlendi (İbnü’l-Esîr, IX, 1987: 442; Tarih-i Sistan, 1381: 347; Hamdullah Müstevfî, 1387: 399; Reşüdiddin Fazlullah, 1384: 179; Şebankareî, 1376: 85; Cüzcânî, 5 Tarih-i Sistan’da savaş detaylı bir şekilde nakledilmektedir. Ancak kaynakta savaşın sonucunda Tuğrul’un tekrar Tâk Hisarı’a gelip muhasaraya başladığı ve sonuçta başarısız olup Gazne’ye döndüğü nakledilmektedir. Bkz: Tarih-i Sistan, 1381: 346. 355 356 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 1864: 17; Ahmed b. Mahmud, I, 1977: 33; Merçil, 2007: 82, Bayur, 1987: 207). Tabakât-ı Nâsırî de Tuğrul Bozan’ın Gazne tahtına tamah etmesine dair şu bilgiler verilmektedir: “Ona sen neden melikliğe tamah ettin diye sorduklarında “bir zaman Abdürreşid beni savaşmam için gönderdiğinde elini uzatıp elimi tuttu. Can korkusu ona o kadar galip gelmişti ki onun kemiklerinden gelen titreme sesi kulaklarıma kadar ulaşmıştı. Bu kötü kalpli adamın elinden padişahlık gelmez diye düşündüm. O zaman ben melikliğe tamah ettim” diye cevap verdi (Cüzcânî, 1864: 17). Tuğrul Bozan Abdürreşid’i öldürdükten sonra Sultan Mahmud soyundan gelen şehzadeleri de bir bir öldürmeye başladı. İbnü’l-Esîr’de şehzadelerin öldürülüşü ile ilgili bir bilgi geçmemektedir. Tarih-i Sistan’da öldürülen şehzadelerden bahsedilmekte ancak onların isimlerine dair bir nakil bulunmamaktadır. Cüzcanî öldürülen şehzade sayısının on bir olduğunu belirtmektedir. Ahmed b. Mahmud öldürülen şehzade sayısının dokuz olduğunu ve bunlardan ikisinin Abdürreşid’in kardeşleri Süleyman ve Şücâ olduklarını söylemektedir. Hamdullah Müstevfî ise şehzadelerin sayısına ve öldürülüşüne dair şu bilgileri nakletmektedir: Bir müddet sonra Tuğrul, Abdürreşid’i öldürdü. O vakitte Mahmudî şehzadelerinden dokuz tanesi: Hüseyin, Nasr, İranşah, Halid, Abdurrahman, Mansur, Hümam, Abdürrahim ve İsmail Dehek Kelesi’nde mahpus idiler. Bir gece kaçıp Abdürreşid’in hâcibi Nûştegin’in sarayına sığındılar. Nûştegin onlara karşı insafsızlık yaptı. Hepsini Tuğrul’un eline verdi ve hepsi öldürüldü. Geriye kalan üç tanesi Ferruhzad, İbrahim ve Şucâ Abid Kalesi’nde mahpus idiler (Tarih-i Sistan, 1381: 347; Cüzcânî, 1864: 17; Ahmed b. Mahmud, I, 1977: 33; Hamdullah Müstevfî, 1987: 399). Tuğrul Bozan böylece Gazneli hanedanında kanlı bir katliam gerçekleştirmiş oldu. Bu arada Sultan Abdüreşid’in hizmetkârları da hapsedildi. Tutuklananlar arasında meşhur tarihçi Ebû’l-Fazl Beyhâkî de bulunuyordu. Gaznelilerden gördüğü iyiliklere ihanet etmesi sebebiyle tarihçiler tarafından Kâfir-i Nimet ve Mel’un olarak anılan Tuğrul Bozan kırk gün Gazne tahtında kaldı (Cüzcânî, 1864: 17)6. Tuğrul Bozan’ın hal’i hakkında İbnü’l-Esîr geniş malumat vermektedir: Hindistan’da bulunan Hırhiz adında bir emîrin çok sayıda askeri vardı. Tuğrul ona haber gönderip Abdürreşid’i öldürdüğünü ve Oğuzların ellerinde bulunan şehirlerin alınması için kendisine muvafakat etmesini istedi. Ancak Hırhiz bunu kabul etmediği gibi yaptıklarından ötürü Tuğrul’a kin beslemeye başladı. Ayrıca ileri gelen ku6 Câmiü’t-Tevârih’de onun tahtta kalış süresi üç yıl olarak ifade edilmektedir. Bkz: Reşüdiddin Fazlullah, 1384: 179. The Journal of Social Sciences Institute mandanlara da mektup yazıp Tuğrul’u destekledikleri için kınadı. Sultan Mesud’un gûlamlarından olan Nûştegin’in de içlerinde bulunduğu bu kumandanlar Hırhiz’in mektubunu okudukları zamana hatalarını anladılar (İbnü’lEsîr, IX, 1987: 443). Nûştegin Tuğrul Bozan’a çok kin beslemekteydi. Ancak ona çok yakın ve gece gündüz yanından ayrılmayıp hizmetinde bulunuyordu. Bir gün yine Tuğrul Bozan’ın hizmetinde iken fırsatını bulup keskin bir hançerle onu öldürdü. Tuğrul Bozan’ın ileri gelen adamları bu durumu görüp Nûştegin’e hücum ettiler. Nûştegin bunlardan on ikisini de öldürdü. Tuğrul’un başını kesip bir sopanın ucuna taktılar ve halkın emin olması için şehirde dolaştırdılar. Daha sonra zindanda bulunan Ferruhzad kurtarılıp Gazne tahtına çıkarıldı (1052) (Cüzcânî, 1864: 17; Ahmed b. Mahmud, I, 1977: 34; Hamdullah Müstevfî, 1387: 399). Sonuç Alptegin’in 963 yılında Gazne’yi ele geçirerek temellerini attığı Gazneliler Devleti Sebüktegin’in saltanatı ile sağlam temeller üzerine oturdu. Ayrıca yine Sebüktegin ile birlikte devlet hânedan sistemine geçti. 997 yılında Sultan Mahmud’un tahta geçmesinden sonra onun iktidarı döneminde devlet en parlak dönemini yaşadı. Sultan Mahmud’un ölümünden sonra (1030) yerine geçen oğlu Mesud döneminden itibaren Selçuklular Devleti ile yoğun mücadeleler yaşanmaya başlandı. 1050 yılına kadar devam eden savaşlar neticesinde Gazneliler Devleti Selçuklular tarafından büyük ölçüde yıpratıldı. Sultan Mahmud’a Türkistan’dan gûlam olarak gönderilen Tuğrul Bozan devlet içersinde temayüz ederek hâcibü’l-hüccâblık derecesine erişti. Sultan Mevdud döneminde Selçuklular ile mücadelenin başına getirilen Tuğrul Bozan, bu görevini Sultan Abdürreşid’in tahta geçmesinden sonra sahip olduğu hâcibü’l-hüccâblık makamı ile devam ettirdi. Ancak bir müddet sonra Gazne tahtına tamah eden Tuğrul, Sistan’ı Selçuklulardan temizlemek amacı ile bölgeye gönderildiğinde asıl maksadını fiiliyata çıkarma fırsatını yakaladı. Beraberindeki askerlerle birlikte Gazne’ye giderek Abdürreşid’i kanlı bir darbe tahttan indirerek devletin başına geçti. Daha sonra Sultan Abdürreşid’in yanı sıra dokuz şehzadeyi katletti. Ancak onun saltanatı fazla sürmedi. Bu sıralar Hindistan’da bulunan Gazneli emîrlerinden Hırhiz’in başlattığı propaganda kısa süre içerisinde Gazne’de büyük yankı uyandırdı. O, Gazne’deki komutanlara gönderdiği mektupta onları yaptıklarından dolayı kınadı. Komutanlar bu mektubu okuduklarında hatalarını anladılar. Bu komutanlardan biri olan Nûştegin, Tuğrul Bozan’a en yakın isimdi. O da efendisine karşı kin beslemeye başlamıştı ve Tuğrul Bozan’ı öldürmek için fırsat kolluyordu. Nûştegin, Tuğrul Bo- 357 358 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi zan’ın hizmetinde bulunduğu bir gün fırsatını bulup keskin bir hançerle onu öldürdü. Tuğrul Bozan’ın ileri gelen adamları bu durumu görüp Nûştegin’e hücum ettilerse de Nûştegin bunlardan on ikisini de öldürdü. Böylece Tuğrul Bozan’ın elde ettiği kısa süreli hâkimiyet son bulmuş oldu. Nûştegin daha sonra Tuğrul Bozan’ın gerçekleştirdiği katliamdan kurtulmuş olan Ferruhzad’ı 1052 yılında Gazne tahtına çıkardı. Kaynakça Ahmed b. Mahmud, Selçuknâme, (1977) I, Haz: Erdoğan Merçil, İstanbul. Al-Utbi, (1985), The Kitab-ı Yamini, Translated By James Reynolds, London. Ayan, Ergin, (2012) “Büyük Selçuklu Devleti’nin Temelleri Atılırken Siyasî Meşruiyet Süreci”, ODÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, III/5, 17-37, Ordu. Bayur, Yusuf Hikmet, (1987), Hindistan Tarihi, I, Ankara. Bosworth, C.E., (2008) “The Early Ghaznavids”, The Cambridge History of Iran, IV, 162-198, New York. Bosworth, C.E., (2005), Doğuştan Günümüze İslam Devletleri, Terc: Hande Canlı, İstanbul. Duman, Abdullah, (2013), “Kantarat-ü Çarhiyân: Karahanlılar Ve Gazneliler Arasında Horasan Bölgesinin Kaderini Belirleyen Savaş”, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 80-107, Gaziantep. Duman, Abdullah, (2013), Nerşahî’nin Târîh-u Buhârâsı, İstanbul. Ebi’l-Hasan Ali b. Ebi’l-Kerem Muhammed b. Muhammed b. Abdi’l-Kerem İbnü’l-Esir, (1987), el-Kâmil fi’t-Târih, VIII, Çev: Ahmet Ağırakça, İstanbul. Ebû Bekir b. Ahmed b. Nasr Müstevfî Kazvinî Hamdullah Müstevfî, (1387), Târîh-i Güzide, Tah.: Abdü’l-Hüseyin Nevâhî, Tahran. Ebû Said Abdûlhak b. Dahhâk b. Mahmdu Gerdizî, (1327), Zeynü’l-Ahbâr, Mukaddime: Aga-yı Mirza Muhammed Han Kazvinî, İran, 1327. Ebü’l-Fazl Muhammed b. Hüseyin Kâtib el-Beyhakî, (1319), Tarih-i Beyhakî, I, Neşr: Said Nefisî, Tahran. el-Cüzcânî, Ebû Ömer Minhaceddin Osman b. Sıraceddin, (1864), Tabakât-ı Nâsırî, Tash: Captain W. Nassu Lees- Mevlevî Hadım Hüsein-Abdu’l-Hai, Calcutta, 1864. The Journal of Social Sciences Institute Göksu, Erkan -H. Hüseyin Güneş, (2011), Camiü’t-Tevârih (Selçuklu Devleti), İstanbul. Göksü, Erkan, (2011), “Alptegin: Köle Pazarından Gazne Tahtına”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi (TDAD), 97-116, CXCI. Hunkan, Ömer Soner, (2011), Türk Hakanlığı (Karahanlılar), İstanbul. İmadu’d-Din Ebû’l-Fidâ İsmail İbn Kesîr, (1994), el-Bidâye ve’n-Nihâye, XII, Çev: Mehmet Keskin, İstanbul. Merçil, Erdoğan, (1989), “Gazneliler”, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, VI, 223-305, İstanbul. Merçil, Erdoğan, (2007), Gazneliler Devleti Tarihi, Ankara. Metin, Tülay, (2014), “Târîh-i Sistân’da Selçuklular İle İlgili Bilgiler”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, XXXV, 309-339Konya. Muhammed b. Ali b. Muhammed Şebankareî, (1376), Mecmaü’l-Ensâb, Tash.:Mîr Hâkim Muhaddis, Tahran. Muhammed b. Ali b. Süleyman er-Râvendî, (1999), Râhatü’sSudûr ve Âyetü’s-Sürûr,I, Çev: Ahmet Ateş, Ankara. Öntürk, Vural, (2017), “Selçuk Bey’in Oğlu Musa Yabgu’nun Sistan Hâkimiyeti” Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, XXXIV, 487-498, Van. Reşidüddin Fazlullah Hemedânî, (1384), Câmiü’t-Tevârih (Tarih-i Sâmânîyân ve Büveyhîyân ve Gaznevîyân), Tash: Muhammed Ruşen, Tahran. Roux, Jean Paul, (2015), Türklerin Tarihi –Pasifikten Akdeniz’e 2000 Yıl-, Çev: Aykut Kazancıgil-Lale Arslan Özcan, İstanbul. Sevim, Ali -Erdoğan Merçil, (1995), Selçuklu Devletleri Tarihi –Siyaset, Teşkilat ve Kültür-, Ankara. Solmaz, Sefer, (2010), “Selçuklu Tarihini Derinden Etkileyen Bir Olay: Selçuklu Yabgulu Mücadelesi”, I. Uluslararası Selçuklu Sempozyumu, 545-575, Kayseri. Tarih-i Sistan, (1381), Neşr ve Tash, Muhammed Tâki Bahâr, Haz: Fatma Safaî-Mino Ercümendî, Tahran. Yazıcı, Nesimi, (2014), İlk Türk-İslâm Devletleri Tarihi, Ankara. 359 360 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi