Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
v TBMM’DEKİ YANSIMALARINA GÖRE KÖY ENSTİTÜLERİ (Yüksek Lisans Tezi) Kurtuluş ERTUĞRUL Kütahya - 2010 vi T.C. DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ Tarih Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi TBMM’DEKİ YANSIMALARINA GÖRE KÖY ENSTİTÜLERİ Danışman: Doç. Dr. Abdullah İLGAZİ Hazırlayan: Kurtuluş ERTUĞRUL Kütahya – 2010 vii Kabul ve Onay Kurtuluş Ertuğrul’un hazırladığı “TBMM’deki Yansımalarına Göre Köy Enstitüleri” başlıklı Yüksek Lisans tez çalışması, jüri tarafından lisansüstü yönetmeliğinin ilgili maddelerine göre değerlendirilip oybirliği / oyçokluğu ile kabul edilmiştir. …./…./2010 Tez Jürisi İmza Kabul Red Doç. Dr. Abdullah İLGAZİ (Danışman) Doç. Dr. Esra SARIKOYUNCU DEĞERLİ Yrd. Doç. Dr. Mustafa BIYIKLI (Üye) Prof. Dr. Ahmet KARAASLAN Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü viii Yemin Metni Yüksek lisans tezi olarak sunduğum “TBMM’deki Yansımalarına Göre Köy Enstitüleri” adlı çalışmamın, tarafımdan bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir yardıma başvurmaksızın yazıldığını ve yararlandığım kaynakların kaynakçada gösterilenlerden oluştuğunu, bunlara atıf yapılarak yararlanılmış olduğunu belirtir ve bunu onurumla doğrularım. …./…../2010 Kurtuluş ERTUĞRUL ix Özgeçmiş 01.01.1987 tarihinde Mersin’de doğdu. Lise öğrenimini Mersin Hacı Sabancı Lisesi’nde tamamladı. Lisans öğrenimini Anadolu Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü’nde; “1920-1927 Yılları Arasında TBMM’nin Eğitim Politikası” adlı teziyle tamamladı. 2008 yılında, Dumlupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Bilim Dalı’nda yüksek lisansa başladı. v ÖZET TBMM’DEKİ YANSIMALARINA GÖRE KÖY ENSTİTÜLERİ ERTUĞRUL, Kurtuluş Yüksek Lisans Tezi, Tarih Ana Bilim Dalı Tez Danışmanı: Doç. Dr. Abdullah İLGAZİ Kasım, 2010, 158 sayfa Eğitim, bir ülkenin kalkınmasında önemli bir yere sahiptir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren eğitim alanında gerçekleştirilen devrimlerin öncüsü olmuştur. Ülke nüfusunun büyük bir bölümünün köylerde olması ve köylerdeki eğitim seviyesinin düşük olmasından dolayı köyde eğitimin geliştirilmesine çalışılmıştır. Köy öğretmeni yetiştirme yolunda Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati Bey döneminde önemli adımlar atılmış ve 1930’lu yılların sonuna gelindiğinde ise daha sistemli bir yola gidilmiştir. 17 Nisan 1940 tarihinde Köy Enstitüleri Kanunu ile Köy Enstitüleri kurulmuştur. 1940– 1954 yılları arası Köy Enstitüleri’nin TBMM’deki durumu ele alınmıştır. Siyasal gelişmelerin eğitim sistemine nasıl etki ettiği üzerinde durulmuştur. Anahtar Kelimeler: Eğitim, Köy, Öğretmen, Köy Enstitüsü. vi ABSTRACT VILLAGE INSTITUTES REFLECTIONS IN TURKEY PARLIAMENT ERTUĞRUL, Kurtuluş Master’s Thesis, Department of History Administration Supervisor: Asst. Prof. Abdullah İLGAZİ November, 2010, 158 pages Education plays an important role in the development of a nation. Mustafa Kemal Atatürk, the founder of the Government of the Republic of Turkey, has been the pioneer of educational revolutions since the foundation of the republic. During the early years, majority of the country’s population was living in villages and the level of education in the villages was quite low. For this reason, priority was given to the development of educational level in villages. Minister of Education, Mustafa Necati Bey, took important steps towards bringing up village teachers and by the end of 1930s; a more systematic system was adopted. On 17 April 1940, Village Institutes and Regulation of Village Institutes were founded. During the process, between 1940 and 1954, the state of Village Institutes as well as the impact of political developments on education has been thoroughly discussed at the Grand National Assembly of Turkey. Keywords: Education, Village, Teacher, Village Institues. vii İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET................................................................................................................................v ABSTRACT ....................................................................................................................vi İÇİNDEKİLER .............................................................................................................vii TABLOLAR LİSTESİ....................................................................................................x KISALTMALAR LİSTESİ...........................................................................................xi GİRİŞ ...............................................................................................................................1 BİRİNCİ BÖLÜM KÖY ENSTİTÜLERİNE OLAN GEREKSİNİM VE KURULUŞ ÇALIŞMALARI 1.1. KÖY ENSTİTÜLERİNE GİDEN YOL ...........................................................16 1.1.1. İlk Eğitmen Kursları ve Köy Eğitmenleri .....................................................19 1.1.2. Köy Öğretmen Okulları.................................................................................22 1.2. KURULUŞU VE KURULDUKLARI YERLER.............................................26 1.2.1. Kuruluş..........................................................................................................27 1.2.2. Kuruluş Kanunu ............................................................................................32 1.2.3. Kuruldukları Yerler.......................................................................................41 1.2.4. Köy Enstitüleri’ne Öğrenci Alımı.................................................................50 1.3. KÖY ENSTİTÜLERİ’NDE EĞİTİM ..............................................................51 1.3.1. 1943 Programı...............................................................................................52 1.3.2. 1947 Programı...............................................................................................56 1.4. YÜKSEK KÖY ENSTİTÜSÜ ...........................................................................58 1.5. SAĞLIK KOLU .................................................................................................60 1.6. KÖY ENSTİTÜLERİ’NİN KURULMASINDA ÖNEMLİ YERE SAHİP İKİ ŞAHIS .........................................................................................................61 1.6.1. Hasan Ali Yücel (1897–1961) ......................................................................61 1.6.2. İsmail Hakkı Tonguç.....................................................................................62 viii İKİNCİ BÖLÜM KÖY ENSTİTÜLERİ’NİN TEŞKİLATLANDRILMASI VE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER 2.1. KÖY OKULLARI VE ENSTİTÜLERİ TEŞKİLAT KANUNU ...................66 2.2. KÖY ENSTİTÜLERİ’NDE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER........................102 2.2.1. Köy Enstitüleri Kanunu’na Ek Kanun ........................................................104 2.2.2. 3803, 4274 ve 4459 Sayılı Kanunların Köy Okulu, Öğretmen Evi, Köy Sağlık Memurları ve Ebeleri Evleri İnşa Ettirilmesiyle İlgili Maddelerinin Değiştirilmesi ve 5012 Sayılı Kanunun Kaldırılması Hakkında Kanun .....105 2.2.3. 3803 Sayılı Köy Enstitüleri Kanununun 9. Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun..........................................................................................111 2.2.4. Köy Enstitüsü Mezunu Öğretmenlerle Köy Sağlık Memurlarının Geçimlerini Düzenlemek Üzere 3803, 4274 ve 4459 Sayılı Kanunlara Ek 5129 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun .......................................111 2.2.5. 3803 Sayılı Köy Enstitüleri Kanununun 3. Maddesine Bir Fıkra İlâvesi Hakkında Kanun..........................................................................................112 2.2.6. Köy Okulları ve Köy Enstitüleri Teşkilâtına Dair Olan Kanuna Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun........................................................................113 2.2.7. 3803 Sayılı Köy Enstitüleri Kanununun 5. Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Geçici Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun: ...........................114 2.2.8. Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilâtına Ait 4274 Sayılı Kanunun 13. Maddesinin Değiştirilmesine ve Aynı Kanunun 15. Maddesinin 2. Fıkrasının Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun.....................................................114 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM KÖY ENSTİTÜLERİNİN KAPANIŞI 3.1. KÖY ENSTİTÜLERİNE YAPILAN ELEŞTİRİLER VE İFTİRALAR ...117 3.1.1. İsmail Hakkı Tonguç’a Yapılan suçlamalar................................................119 3.2. YABANCI UZMANLARIN GÖRÜŞLERİ ...................................................121 ix 3.3. KAPANIŞ SÜRECİNDE ELÂZIĞ MİLLETVEKİLİ ÖMER FARUK SANAÇ'IN KÖY ENSTİTÜLERİNİN DURUMU İLE İLGİLİ SORUSUNA, MİLLÎ EĞİTİM BAKANI TEVFİK İLERİ'NİN SÖZLÜ CEVABI ...........................................................................................................123 3.4. KÖY ENSTİTÜLERİ İLE İLK ÖĞRETMEN OKULLARININ BİRLEŞTİRİLMESİ HAKKINDA KANUN ...............................................131 SONUÇ VE DEĞERLENDİRME .............................................................................136 KAYNAKÇA ...............................................................................................................138 DİZİN ...........................................................................................................................144 x TABLOLAR LİSTESİ Sayfa Tablo 1.1: Ders ve Etkinliklerin 5 Yıla Genel Dağılımı…………………………...52 Tablo 1.2: Kültür Dersleri …………………………………………………………53 Tablo 1.3: Öğretmenlik Bilgisi …………………………………………………….53 Tablo 1.4: Tarım Ders ve Etkinliklerinin Dağılımı ………………………………..54 Tablo 1.5: İş Ders ve Etkinliklerinin Dağılımı …………………………………….54 Tablo 1.6: Erkek Öğrencilerin İş Alanları (2.3.4.5. Sınıflar) ……………………...55 Tablo 1.7: Kız Öğrencilerin İş Alanları (2.3.4.5. Sınıflar) ………………………...55 xi KISALTMALAR LİSTESİ A.g.e. Adı Geçen Eser B.C.A. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi C. Cilt Çev. Çeviren D. Devre Haz. Hazırlayan İ. İçtima M.E. B. Milli Eğitim Bakanlığı S. Sayı s. Sayfa ss. Sayfa Sayısı T.T.K. Türk Tarih Kurumu TBMMZC Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi xii TEZ METNİ 1 GİRİŞ Türk eğitim tarihinde dönüm noktası 1920'lerden sonra atılan adımlar neticesinde meydana gelmiştir. Bu dönüm noktası, Osmanlı Devleti'nin köhneleşmiş eğitim sisteminin çağın ve Türk toplumunun gereksinimlerine cevap verememesi neticesinde şekillenmiştir. Osmanlı Devleti'nde Medreselere tıkanıp kalmış olan eğitim Atatürk ve onun devrimleri sayesinde gün yüzüne çıkmış ve çağdaş dünyaya uygun yeni bir nesil yetiştirme çalışmaları başlamıştır. Özellikle belirtilmesi gereken husus, halkın egemenliğine dayalı yeni bir devlet ve kendi iradesine sahip, çağdaşlaşma yolunda azimli yeni bir toplum yaratma yönündeki atılımlarda Atatürk'ün bir bütün olarak eğitime verdiği değerdir. Atatürk, daha Milli Mücadele yıllarından başlanarak toplum hayatımızda eğitimin oynaması gereken rolü pek çok konuşmasında ifade etmiştir.1 Atatürk 27 Ekim 1922'de laik eğitimin gereklerini şu şekilde açıklıyordu: “Bir milletin gerçek kurtuluşu, eğitimde başarıya ulaşmakla mümkün olur. Bu başarı için de hepimizin tek can ve tek fikir olarak ilkeli bir program üzerinde çalışması gereklidir. Bence bu programın ilkeleri ikidir: 1-Sosyal hayatımızın ihtiyaca uygun olması, 2-Çağdaş gereklere uygun olmasıdır.2 Atatürk “muasır medeniyet” dediği çağdaş uygarlığa erişmede, eğitimi, dinsel etkilerden ve hurafelerden arındırıp, pozitif bilim temellerine dayanan laik bir sisteme oturtmak istemektedir. Eğitimin bu şekilde ve düzeyde laikleştirilmesi, Türkiye'de çağdaş gelişmelere ayak uydurabilecek yeni bir kuşağın eğitiminde ve yetişmesinde başlıca etken olacaktır. Bu şekil bir eğitimden geçmiş kuşak ve kuşaklar, Atatürk ilke ve inkılâplarını sağlıklı bir şekilde ayakta tutabilecek güçte olacaklardır.3 Pek çok cephede istilacı güçlere karşı çetin savaşlar vermiş ve onları durdurmasını bilmiş olan Atatürk, eğitim yoluyla gelebilen bir kültür istilacılığına karşı özellikle uyanık bulunmak gerektiğine inanıyordu. Atatürk'e göre, “Eğitimdir ki bir 1 2 3 Turhan Oğuzkan, (1983), “Atatürk'ün Eğitimci Kişiliği”, Cumhuriyet Dönemi Eğitimcileri, Unesco Türkiye Milli Komisyonu, Ankara, s. 15. Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri (Bugünkü Dille), (2006), Haz: Ali Sevim, İzzet Öztoprak, Akif Tural, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, s. 388. Şerafettin Yamaner, (1999), Atatürkçü Düşüncede Ulusal Eğitim, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, s. 110. 2 milleti ya özgür, bağımsız, şanlı ve yüce bir toplum halinde yaşatır ya da onu tutsaklığa ve yoksulluğa terk eder.” Dinsel ve geleneksel kültür kalıpları ile çevrilmiş kapalı bir toplumda, yaşamın tek amacının varsayılan öteki dünya için olduğu doğrultusunda koşullandırılmış bulunan Türk insanı, bağımsız düşünce aşamasına ulaşamadığından, içinde bulunduğu durumu kabullenerek, daha iyi bir yaşam özlemini duymamıştır. Bu nedenle, Türk insanındaki bu özlemi yaratmak için, en önemli bir unsur olan eğitim sisteminin, dinsel ve geleneksel yanlarından arındırılıp çağdaş bazı prensiplere ve temel ilkelere dayandırılması gerekiyordu. Atatürk, eski eğitim sistemini genelde üç noktada eleştiriyordu: • Geleneksel eğitim, hem kuruluş sistemi hem de özü bakımından ulusal değildi. • Geleneksel eğitim, bilimsel düşünceye bütünüyle kapısını kapamıştır. Bu nedenle çağın gereklerine ve toplumun ihtiyaçlarına cevap vermekten uzaktır. • Geleneksel eğitim ve öğretim yöntemleri, yaratıcılığı engelleyici niteliktedir. Bu da, yapıcı ve yaratıcı yeni kuşakların yetişmesini sağlamaktan uzaktı. Eğitimin, ulusal varlığın korunması, geleceğin sağlam temeller üzerine oturtulması için bir araç olarak görüldüğü Atatürkçü düşüncede, eğitimin temel ilkelerini belirleyen amaçları şu şekilde özetlemek mümkündür: Ailesini, vatanını, ulusunu seven ve onu yüceltmeye çalışan; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen, hür düşünce gücüne sahip; insan haklarına saygılı; hür ve demokratik bir ülkenin vatandaşlarında bulunması gereken niteliklere kavuşmuş; kişiliği ve yetenekleri gelişmiş; “iyi insan” ve “iyi yurttaş” yetiştirmektir.4 Atatürk eğitimi, milletin cehaletten kurtulmasında, kişilerin mutlu ve başarılı olmasında, Türk gençliğinin iyi yetiştirilmesinde, milli davaların bir bütün halinde anlaşılıp anlatılmasında, nesilden nesile aktarılmasında, Türk milletinin topyekûn bir kalkınmayla çağdaş medeniyet seviyesini yakalamasında; temel faaliyetleri kapsayan bir sistem bütünlüğü olarak düşünülmüştür.5 4 5 Yamaner, (1999), ss. 107–108. Mustafa Özodaşık, (1999), Cumhuriyet Dönemi Yeni Bir Nesil Yetiştirme Çabaları 1923–1950, Çizgi Kitapevi, Konya, s. 65. 3 Türk eğitiminin amacı, geçmişin bilgisizlik ve yokluk içinde kolayca kadere boyun eğen sessiz kitleleri yerine, Cumhuriyeti koruyacak ve yüceltecek; onu bilgisi, inancı ve iradesi ile çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkaracak “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” kuşaklar yetiştirmekti. Cumhuriyet insanı, müspet düşünce sahibi olacak, hayatta en gerçek yol gösterici olarak fen ve bilimi tanıyacaktı. Bilgi onun için fazla bir süs, bir hükmetme aracı veya uygar bir zevkten çok, maddi hayatta başarılı olmayı sağlayan, pratik ve işe yarar bir araç olacaktı. Bir yandan bilgisizlik ortadan kaldırılmaya çalışırken, öte yandan memleket evladını, toplumsal ve ekonomik hayata aktif olarak katma hedefi göz önünde bulundurulacaktı. Cumhuriyet eğitimi, bir yandan halk arasında yaygın bilgisizliği ortadan kaldırmaya çalışırken, aynı zamanda ülkenin kalkınması için gerekli teknik insan gücünü yetiştirmeli; bunun da ötesinde memleket davalarının ideolojisini anlatacak, bir kuşaktan ötekine yaşatacak insanların ve kurumların yaratılmasına hizmet etmelidir. Keza milletimizin dehasının gelişmesi ve böylece layık olduğu uygarlık düzeyine ulaşabilmesi için yüksek düzeyde bilim adamları ve teknik elemanlar yetiştirilmeli, milli kültür yüceltilmelidir.6 Atatürk, Türk toplumunu batı medeniyetine uyum sağlayacak şekilde yeni baştan şekillendirirken, yeni kültür yapısını ve siyasi sistemi koruyacak, geliştirecek insan unsurunu da “Milli Eğitim” yolu ile yetiştirmeyi, tamamlamayı hedefledi. Zaten her sistem, her rejim kendini anlayacak, kabullenecek, işletebilecek, tanıtacak, geliştirecek, savunacak ve koruyacak taraftarlara, kaynaklara, güçlere sahip olmak durumundadır. Bu sebeptendir ki Atatürk, Yeni Türk Devleti’nin korunmasının, yaşatılmasının, yüceltilmesinin dayanağı olacak en kuvvetli temeli Türk Milli Eğitimi’nde aramış ve bulmuştur.7 Atatürkçü düşüncede, eğitimin ulusallık anlayışı da genelde “milliyetçilik” anlayışıyla paralellik gösterir. Eğitimdeki bu ulusallık anlayışı da -genel milliyetçilik anlayışı gibi- toplayıcı, birleştirici ve bütünleştiricidir. Atatürk'e göre “ eğitim ve öğretim siyaseti her anlamı ile milli olmalıdır.” Bu anlayış, ulusallığı öne çıkararak çağdaşlığı reddeden bir düşünce olarak algılanmamalıdır. Bu, çağdaş dünyaya, çağdaş bilime açık, ancak özde, ulusal değerleri temel alan bir eğitim anlayışıdır. Bu, “Osmanlının dinci ve disiplinci terbiye anlayışına karşılık laik ve demokratik bir 6 7 Oğuzkan, (1983), ss. 18-19 Özodaşık, (1999), s. 75. 4 eğitim” sistemidir. Bu sistemin, hedefi; Atatürk'ün söylediği gibi, yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğrenimin sırrı ne olursa olsun, ilk önce ve her şeyden önce Türkiye'nin bağımsızlığına, kendi benliğine, milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereğinin öğretilmesidir.8 Eğitimi, Türk ulusunun topyekûn kalkınmasından önemli bir güç olarak benimseyen Atatürk, eğitimde yenileşmeyi, ulusal birliğin ve laik toplumun temeli olarak görmüş ve yeni bir kuşağa ortak değerler kazandırmanın tek yolunu eğitimin ve öğretim kurumlarının birleştirilmesinde bulmuştur. “Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için en hakiki mürşityol gösterici- ilimdir, fendir” diyen Atatürk, çağdaş bilime ve teknolojiye değer veren bir eğitim sisteminin gereğini vurgulamıştır. Atatürk, çağın “bilim çağı” olduğunu görmüş, bilim ve teknolojinin, insanların ve ulusların hayatında giderek artan etkisini anlamıştı. Atatürk ilke olarak, kadın erkek eşitliğinden yanadır. Onun için toplum düzeninde, görev ve haklarda, eğitimde kadın erkek ayrımı yoktur. Eğitimin her basamağına kız ve kadınların da katılmalarını öngörmüştür. İlkten üniversiteye dek tüm eğitim kurumlarında kadınların da erkekler gibi, iş içinde, iş için eğitilmelerini gerekli ve zorunlu sayar. Zaman zaman her elverişli anlarda kadın eğitimi sorunu üstünde özellikle önemle durmuştur.9 Atatürk’ün eğitim görüşünü şu başlıklar altında özetlemek mümkündür: 8 • Milli olacaktır, • Laik olacaktır, • Çağdaş bilime dayalı olacaktır, • Genel ve eşitlikçi olacaktır, • İşlevsel olacaktır.10 Yamaner, (1999), ss. 108-109. Şevket Gedikoğlu,(1978), Kemalist Eğitim İlkeleri ve Uygulamaları, Çağdaş Yayınları, İstanbul, s. 22. 10 Yahya Kemal Kaya, (1993), İnsan Yetiştirme Düzenimize Yeni Bir Bakış, Bilim Yayınları, Ankara, s.14. 9 5 Milli Mücadele döneminde bir taraftan düşman ile savaşılırken diğer taraftan ise cehaletle de savaş devam etmiştir. Sakarya savaşından kısa bir süre önce 15 Temmuz 1921’de Ankara’da ilk defa bir Maarif Kongresi yapılmıştır. Kongrenin gündeminde ilkokul programlarının geliştirilmesi ve öğretim süreleri ile ortaöğretim kurumlarının programları ve dersleri ile ilgili konular bulunmaktadır.11 Savaş döneminde yapılmasından dolayı incelenen konular yeterince derinden ele alınamamıştır. Ancak ilk ve orta öğretime ilişkin bazı önemli konular tartışılmıştır. Cumhuriyet döneminde, eğitim ile ilgili yapılacak olan çalışlarında bir alt yapısı oluşturulmuştur diyebiliriz. Kongre’nin açılış konuşmasını Mustafa Kemal yapmıştır. İlerleyen dönemlerde de eğitim etkinliklerimize yön veren bu konuşmanın bazı bölümleri şunlardır: 1-Yüzyıllar süren derin bir umursamazlığın devlet yapısında açtığı yaraları sarmak için gerekli olan çabaların en büyüğü, hiç kuşkusuz, eğitim alanında esirgemeden göstermek gerekir. 2-Bugüne değin izlenen eğitim ve öğretim yöntemlerinin ulusumuzun gerileme tarihinde en önemli etken olduğu inancındayım. Onun için bir eğitim programından söz ederken, geçmişin boş inançlarından ve yaradılışımızın nitelikleri ile hiç de ilgisi olmayan yabancı düşüncelerden, Doğu’dan ve Batı’dan gelen tüm etkilerden büsbütün uzak, ulusal yaradılış ve tarihimize uygun bir kültür düşünüyorum. Çünkü ulusal dehamızın tam olarak gelişmesi, ancak böyle bir kültürle sağlanabilir. Herhangi bir yabancı kültürü, şimdiye kadar izlenen yabancı kültürlerin yıkıcı sonuçlarını tekrar ettirebilir. Kültür yapıldığı, geliştiği yerin özelliklerine bağlıdır. Bu yer, ulusun karakteridir. 3-Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken, onlara özellikle varlığı ile hakkı ile birliği ile çatışan bütün yabancı öğelerle savaşma gereği ve ulusal değerleri coşku ile her karşıt düşünce önünde yeğinlikle ve özveri ile savunma zorunluluğu iyice öğretilmelidir. Yeni kuşağın bütün manevi güçlerine, bu nitelik ve yeteneklerin aşılanması önemlidir. Sürekli ve korkunç bir boğuşma biçiminde budunlar (kavimler) 11 Reşat Özalp ve Aydoğan Ataünal, (1983), “Milli Eğitimde Kongreler ve Şuralar”, Cumhuriyet Dönemi Eğitim Tarihi, Devlet Kitapları, İstanbul, ss. 106–107, Necdet Sakaoğlu, (2003), Osmanlı’dan Günümüze Eğitim Tarihi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, s. 160. 6 yaşamın temel ilkesi, bağımsız ve mutlu kalmak isteyen her ulustan, bu nitelikleri tam bir titizlikle istemektedir. Atatürk, savaş döneminde olunması münasebeti ile “bağımsızlık” ve “öğretim yöntemleri” , “ulusal kültür ve değerleri” üzerinde durmuştur.12 Ayrıca Mustafa Kemal bu konuşmasında öğretmenleri “gelecekteki kurtuluşumuzun saygı değer öncüleri” olarak tanımlamıştır. Kongrede erkek ve kadın öğretmenlerin aynı salonda bulunmaları TBMM’de medreseli grubun eleştirilerine yol açmıştır.13 TBMM’deki medreseli grubun tepkileri; Bitlis Mebusu Yusuf Ziya Bey kongre için harcanan parayı eleştirmiş, millete yazık edildiğini söylemiştir. Karahisar-i Sahip Mebusu Mehmet Şükrü Bey de kadın ve erkek öğretmenlerin beraberce katıldıkları bu kongrenin “kadınlığı tahrik” anlamına geldiğini ileri sürmüştür. Meclis’teki bu yankıların sonucunda yapılan güven oylamasında Hamdullah Suphi az bir lehte oyla Bakanlıkta kalmışsa da, kendisi çekilmeyi uygun bulmuştur.14 Maarif Kongresi'nin asıl önemi, bir ölüm kalım savaşı sırasında, Ankara'da öğretmenlerin bir araya getirilmesi ve eğitimin amaçlarının tartışılmasını sağlamasından kaynaklanmaktadır.15 Maarif Kongresi’nden sonra bir diğer önemli gelişmede Heyet-i İlmiye toplantısıdır. 1923 yılı, maarif meselelerimiz için “Birinci Heyet-i İlmiye”nin toplanması itibari ile ehemmiyetli görülecek bir yıldır. Bu heyeti ilmiyenin verdiği kararlar arasında, umumi orta öğretim müesseseleri adının sultaniden liseye kalbedilmesi de vardır.16 Birinci Heyet-i İlmiye; Milli Eğitim işlerini bütün yönleri ile ele alıp sorunlarını, tanınmış eğitimcilerin fikir, düşünce ve tecrübelerinden yararlanarak planlamak ve bir programa bağlamak amacı ile toplanmıştır. Birinci Heyeti İlmiye, ilk sistemli çalışma olarak Milli Eğitim tarihimizde yer alması gereken bir reform teşebbüsüdür. Heyet-i İlmiye'nin çalışmaları 15 Temmuz'dan 15 Ağustos'a kadar devam etmiştir.17 Birinci Heyet-i İlmiye'de, okuma yazmanın yaygınlaştırılması ve yeni okulların açılması için bir eğitim planı yapılmaya çalışılmıştır. Ayrıca toplantıda 12 Cavit Binbaşıoğlu, (1999), Cumhuriyet Dönemi Eğitim Bilimleri Tarihi, Tekışık Yayıncılık, Ankara, s.175. 13 Yahya Akyüz, (2001), Türk Eğitim Tarihi, Alfa Kitapevi, İstanbul, s. 293. 14 Yahya Akyüz, (1983), “Atatürk ve 1921 Eğitim Kongresi”, Cumhuriyet Döneminde Eğitim, (Y.y.), İstanbul, ss. 99–100. 15 Akyüz, (1983), ss. 94–95. 16 Hasan Ali Yücel, (1938), Türkiye'de Ortaöğretim, Devlet Basımevi, İstanbul, s. 20. 17 Özalp- Ataünal, (1983), s. 109. 7 eğitimde yararlanılacak kaynak kitaplar belirlenmiştir. Türkçenin öğretilmesi ve Türkçe dilbilgisi öğretimi ele alınan önemli konulardandır. İlkokul programı baştan sona gözden geçirilmiş ve ilköğretim süresinin altı yıla çıkarılması, zorunlu eğitim yaşındaki çocukların yabancı okullara gidemeyecekleri, küçük köyler için yatılı bölge okullarının açılması, din dersleri öğretmenlerinin seçiminde bazı şartların aranması, Sultani adının Lise'ye çevrilmesi ve lise ders programlarının gözden geçirilmesi, ele alınan ve çözüme kavuşturulan temel konulardır.18 Öte taraftan Birinci Heyet-i İlmiye'de, yıllardan beri uygulanan öğretmenlik kursları da ele alınmış; öğretmen ihtiyacını acilen karşılayabilmek için, öğretmen okulları yeterli miktarda öğretmen yetiştirinceye kadar, sultani mezunları ile bu derecede öğrenim gören darülhilafe mezunlarının, “altı ay müddetle açılacak İçtimaiyat, Ruhiyat, İçtimaiyat ve Terbiye, Hıfzzısıhha-i Mekatib, Usul-i Tedris be Tatbikat-i Dersiye kurslarına” devam etmek ve bu derslerden başarılı olmak kaydıyla, ilkokullarda öğretmen olarak istihdamları uygun görülmüştür.19 Maarif Kongresi'nin savaş nedeniyle yarım kalmasının ardından yapılan Birinci Heyet-i İlmiye, bir bakıma bu kongrenin devamı niteliğindedir. Eğitim sorunları tüm yönleri ile ele alınıp devrin tanınmış eğitim adamlarının düşüncelerinden yararlanarak, eğitim alanında yapılması gerekenleri bir program altında toplamayı başarmıştır. Bir ay kadar süren Birinci Heyet-i İlmiye, yapılacak devrimlerin ana ilkelerini belirlemeye çalışmıştır. Heyetin aldığı kararlardan sonra eğitim alanında yapılan çalışmalar açıklığa ve bütünlüğe kavuşmuştur. Ayrıca heyette alınan kararların büyük bir kısmı da uygulamaya konulmuş ve Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin eğitim alanında yapacakları çalışmaların temelini oluşturmuştur. Cumhuriyetin ilanından hemen sonra, Milli Eğitim Bakanı İsmail Safa “Maarif Misakı” adı ile eğitimin amaçlarını bir genelge ile yayınlamıştır. Genelgede milli eğitimin amaçları şu şekilde saptanmıştır: 1-Milliyetçi, halkçı, devrimci, laik, cumhuriyetçi vatandaşlar yetiştirmek, 2-İlköğretimi fiilen genelleştirmek, herkese okuma yazma öğretmek, 18 19 Özodaşık, (1999), ss. 140–141. Cemil Öztürk, (1996), Atatürk Devri Öğretmen Yetiştirme Politikası, TTK, Ankara, s. 60. 8 3-Yeni kuşakları bütün öğrenim derecesinde genellikle bilimsel, özellikle ekonomik yaşamda etken ve başarılı kılarak bilgilerle donatmak, 4-Toplum yaşamında dünya ve ahret cezaları korkusundan doğan ahlak yerine hürriyet ve düzenin uzlaşmasına dayanan gerçek ahlak ve erdemi egemen kılmak, 5-Milli eğitimimizin genel amacı, Türk Ulusu’nu uygarlıkta en ileriye götürmek ve yeni kuşakları Türk olmak onurunun gerektirdiği aşk, irade ve güçte yetiştirmek.20 Milli eğitimin amaçlarını ortaya koyan ikinci önemli genelge, İsmail Safa’dan sonra Milli Eğitim Bakanlığına getirilen Vasıf Bey (Çınar)’ın 8 Eylül 1924’de yayınladığı tamimdir. Bu tamim kısaca şöyle özetlenebilir: 1-Milli varlığa ve bilince sahip olmak, 2-Ailevi ve toplumsal hayatı uygarca yaşayabilmek için ciddiyete, görgü ve düzen kurallarına uymak, 3-Milletin ruhundan doğan cumhuriyetin kayırsız şartsız egemenliğini sürdürmek, çocuklarımızın kalplerinde ve ruhunda Cumhuriyet için fedakârlık ülküsü yaratmak, 4-Çocuklarımızda özgürlük ve sorumluluk duygularını geliştirmek, 5-Eğitimde, bilgiyi bir araç haline getirmek, pratiğe önem vermek, 6-Çocuklarımıza ve gençlerimize bilim ve inceleme aşkı kazandırmak, 7-Öğrencilerin kendi işlerinin idaresinde görev almalarını sağlamak, 8-Çocuklarımıza sağlık kurallarını tanıtmak, bunları kendi hayatlarında uygulatmak, 9-Beden ve düşünce eğitiminin birlikte yürütülmesine önem vermek, birbiri aleyhinde bir gelişme göstermesini imkân bırakmamak, 10-Çocuğun eğitiminde okul-aile işbirliğinden yararlanmak, 11-Maarif siyasetimizde ekonomik amaçları izlemek, 20 Gedikoğlu, (1978), s. 37. 9 12-Okulumuzda hür ve makul bir disiplin oluşturmak.21 Bu iki genelge, Cumhuriyet eğitiminin temelini atmada önemli yere sahiptir. Daha sonra çıkacak yasa, yönetmelik ve programlardaki düşüncelere öncülük ve kaynaklık etmiştir. II. Heyet-i İlmiye, eğitim ve kültür sorunlarını görüşmek üzere 1924 yılında Ankara’da Milli Eğitim Bakanı Vasıf Bey’in başkanlığında toplanmıştır. Toplantı Milli Eğitim Bakanlığı’nda Müsteşar, öğretim daireleri ile bir kısım üniversite profesörleri, kız ve erkek öğretmen okulları ve lise müdürlerinin katılımı ile gerçekleşmiştir. Heyet-i İlmiye’nin aldığı kararlar arasında: ilkokul öğretim süresinin altı yıldan beş yıla indirilmesi; ortaokul ve liselerin ayrı ayrı birer bölüm haline getirilmesi ve her ikisinin sürelerinin üçer yıl olarak tespit edilmesi ve böylece ortaöğretimin yedi yıldan altı yıla indirilmesi; öğretmen okullarının öğretim sürelerinin dört yıldan beş yıla çıkartılması; kız liselerinin de erkek liseleri gibi tam sınıflı hale getirilmesi; ortaokul, lise ve öğretmen okulu programlarının genişletilerek sosyoloji dersinin eklenmesi; ilkokul öğretim programlarının geliştirilmesi; ders kitaplarının yazdırılması gibi konular bulunmaktadır.22 İlk öğretmen okullarının öğretim süresinin dört yıldan beş yıla çıkartılması, bu sırada son sınıfta olan öğrencileri bir yıl daha okumaya mecbur tuttuğundan, bunların ciddi tepkilerine yol açmıştır. Bu tepkiler kısa sürede, Türkiye’deki hemen hemen bütün ilk öğretmen okullarını kapsayan geniş bir boykota dönüşmüştür.23 Heyetin aldığı kararlar eğitim bilimleri açısından önemli bir değişimi de meydana getirmiştir. Lise ve ilk öğretmen okulları programlarına “Sosyoloji” (İçtimaiyat) dersinin girmesi bu değişimin nedenidir. Bu kararın hemen arkasından İ. Hakkı Baltacıoğlu “İçtimaiyat Nokta-i Nazarından Terbiye” adlı bir kitap yayımlamıştır. Mehmet İzzet de, A. Gleyz ve A. Hes’ten “Terbiye ve Ahlaka Müteallik Tatbikatı ile Birlikte İçtimaiyat Dersleri” adlı bir kitabı Türkçeye çevirmiş ve Bakanlıkça bastırılmıştır. Bu kitap, daha sonra Yeni Türk Harfleri ile de basılmış, lise ve öğretmen okullarında bir süre okutulmuştur.24 21 Özodaşık, (1999), ss. 66-69. Özalp ve Ataünal, (1983), s. 113. 23 Öztürk, (1996), ss. 71-72. 24 Binbaşıoğlu, (1999), s. 177. 22 10 Atatürk, eğitimi sosyal ve kültürel kalkınmanın ana vasıtalarından birisi olarak kabul ettiği için eğitime oldukça önem vermiştir. Atatürk’ün eğitime ne denli önem verdiğini, Kurtuluş Savaşı’ndan hemen sonra sorulan şu soruya verdiği cevapta da görebiliriz: “İşte memleketi kurtardınız, şimdi ne yapmak istersiniz? Sorusuna Atatürk: “Maarif Vekili olarak Milli irfanı yükseltmeye çalışmak en büyük emelimdir.” Cevabını verir.25 Cumhuriyetin ilk yıllarında halkın yüzde 90'ı okur-yazar değildi. Nüfusumuzun üçte biri dokuz yaşından küçük çocuklardan oluşuyordu. Medreseler acıklı bir durumdaydılar. Cumhuriyetin kurucuları; bu bilgisiz kitleleri politik, ekonomik ve sosyal hayata, tarihte eşi görülmemiş büyük değişikliklere hazırlamak için yeni bir eğitim sitemi yaratmak zorundaydılar.26 İlk hedef milli bir eğitim sistemi oluşturmaktı. Saruhan Mebusu Vasıf Bey ve 57 arkadaşının önerdiği Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun gerekçesi özetle şöyleydi: “Bir devletin genel eğitim siyasetinde, milletin düşünce ve duygu bakımından birliğini sağlamak gereklidir. Bu da öğretim birliği ile olur. Tanzimat’ın ilan edildiği sıralarda öğretim birliğine geçilmek istenmişse de başarılı olunamamış, bilakis bir ikilik ortaya çıkmıştır. Bu ikilik eğitim ve öğretim birliği bakımından birçok kötü ve sakıncalı sonuçlar doğurmuş, iki türlü eğitimle memlekette iki tip insan yetişmeye başlamıştır. Önerimiz kabul edildiğinde Türkiye Cumhuriyeti dâhilindeki bütün eğitim yuvalarında, 27 Cumhuriyetin irfan siyaseti, ortak bir eğitim yolu izleyecektir.” 3 Mart 1924 tarihi, Türkiye'nin ulusal bir devlet olması açısından son derece büyük önem taşımaktadır. O gün, Türkiye Büyük Millet Meclisi, ülkenin gerek ulusçuluk gerek laiklik aşamalarında en önemli kararları alırken, eğitim ve öğretimin de aynı doğrultularında gelişmesini sağlayacak en büyük adımları atarak gelecek için izlenecek yolu saptamıştır. Bu tarihte üç önemli yasa çıkarılmıştır. Halifelik kaldırılmış, Şer’i ye ve Evkaf Bakanlığı kaldırılmış ve Tevhid-i Tedrisat Yasası kabul edilmiştir. Tevhid-i Tedrisat yasasının Türk eğitim yöntemine getirdiği esasları şu şekilde sıralamak olasıdır: 25 Gülsüm Nezehat Emini, (1991), “Atatürk ve Eğitim”, Ata Dergisi, S.1, Selçuk Üniversitesi Basımevi, Konya, ss. 149–150. 26 Yahya Kemal Kaya, (1977), İnsan Yetiştirme Düzenimiz, Nüve Matbaası, Ankara, s. 48. 27 Sakaoğlu, (2003), s. 169. 11 A. Bağımsız olarak din eğitimi veren okullar, yani medreseler kaldırılıyor. B. Devletin resmi okullarına medreseden sızan dinsel eğitim, yani ilkokullardan kur'an dersleri, orta ve liselerden din dersleri ile Arapça ve Farsça kaldırılıyor. C. Kolej ve öteki yabancı okullarda öğretime ilişkin olarak din derslerinin öğrencilere verilmesi ve dinsel alametler kaldırılıyordu. D. Azınlık okullarında tarih, coğrafya, yurt bilgisi gibi Türkçe ve kültür eğitimi konulup bu okulların milli eğitime bağlılığının denetlenmesi benimseniyordu.28 Medreselerin kapatılması ve din derslerinin ders programlarından çıkarılması ile birlikte eğitimde laik sistemin temelleri atılmıştır. Köhneleşmiş medrese kurumlarının kapatılması yeni devletin eğitim alanında da laik bir yapı oluşturma düşüncesinin göstergesidir. Akılcı, bilimsel ve laik bir eğitim düşüncesine sahip olan Mustafa Kemal ve arkadaşları, bu doğrultuda adımlar atmışlar ve laik sistemin temelini böylece oluşturmuşlardır. Cumhuriyet yöneticileri Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nu sadece mektep-medrese ikiliğini ortadan kaldırmak için kullanmamışlar, bundan aynı zamanda yabancı okulları ve cemaat okullarını denetim altına alma yönünde de yararlanmışlardır. Cumhuriyet kendi okullarında hiç ödün vermeden uyguladığı laiklik ilkesini bu okullarda da uygulamış, her türlü dini eğitimi yasaklamış ve bu yasağı yakından izlemiştir.29 E. Howard Wilson “Türkiye Cumhuriyeti’nde Eğitim ve Atatürk” adlı eserinde Tevhid-i Tedrisat ile ilgili oldukça önemli tespitlerde bulunmuştur: “Medreselerin kaldırılması ve okullardan dini etkilerin uzaklaştırılması rejimin laiklik anlayışının en önemli kısmını oluşturur. Yeni Türk Devleti’nin kurucuları, kendi okulları için kabul ettikleri laik esasların azınlık okullarında da aynen uygulanması için büyük titizlik göstermişlerdir. Tevhid-i Tedrisat kabul edilince, Türkiye’deki bütün yabancı okullara bir emir yollayan hükümet, bu okullarda dini esaslara dayanan eğitimi ve din propagandası yapılmasını yasaklamıştır. Cumhuriyetin yabancı okullara karşı gösterdiği bu tutum, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasında önemli bir yeri olan Milliyetçilik cereyanlarının, bu okullarda beslenip gelişmesinden, buraların Türkler aleyhinde din ve 28 29 Seçil Akgün, (1987), “Tevhid-i Tedrisat”, Cumhuriyet Dönemi Eğitimcileri, (Y.y.), Ankara, s. 37. İlhan Tekeli (Y.y.), “Osmanlı İmparatorluğu'ndan Günümüze Eğitim Kurumlarının Gelişimi”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, C. 3, İletişim Yayınları, s. 660. 12 siyaset yuvaları olarak kullanılmasından iler gelmektedir. Kurtuluş Savaşı yıllarında dahi, işgal altındaki topraklarda, yabancı okulların düşman kuvvetlerine depo ve sığınak vazifesi 30 görmüş olması, Meclis’te ciddi galeyanlara sebep olmuştur.” Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun değinilmesi gereken bir özelliği de, genel eğitimin verilmesinde en büyük güçlüğü yaratan ve dinsel olduğu ileri sürülerek kaldırılmayan Arap harflerinden oluşan alfabenin kaldırılıp yerine Latin harflerine dayalı Yeni Türk Alfabesi’nin kabulü için büyük bir zemin hazırlamış olmasıdır.31 Bugün de Anayasanın güvencesi altında bulunan bu kanun, özellikle din eğitimi ve eğitim birliği açısından önemlidir. Tarihi süreç içinde, Türkiye'de karşılaşılan eğitim sorunlarının başlıca nedeni, bu kanunun amacından ve içeriğinden saptırılması ile meydana gelen çıkmazlar ve açmazlardır.32 26 Aralık 1925- 8 Ocak 1926 tarihleri arasında Bakan Necati Bey başkanlığında III. Heyeti İlmiye toplantısı gerçekleştirilmiştir. Toplantıya Necati Bey dışında, Müsteşar, Teftiş Kurulu Başkanı, Telif ve Tercüme Heyeti Başkanı, Bakanlık müfettişlerinden bazıları ile genel müdür ve daire müdürlerinden bir kısmı, lise ve öğretmen okulu müdür ve öğretmenleri toplantıya katılmışlarıdır. Toplantıda; devlet ve il bütçelerinden Milli Eğitim teşkilatına ayrılan ödeneklerin daha yararlı bir şekilde kullanılması; okullara kayıt için başvuran çocukların tümünün kabul edilmeleri için okul kapasitelerini arttırıcı önlemlerin alınması; liselerin yeniden düzenlenmesi ve belirli merkezlerde kuvvetli liseler açarak yavaş yavaş çoğaltılması; öğretmen okulları ile diğer meslek okullarının belirli merkezlerde toplanması ve güçlendirilmesi; yatısız ortaokullarda karma öğretim uygulanması; stajyer öğretmenlere verilecek pedagojik formasyonun esaslarının tespit edilmesi; Talim ve Terbiye işleri ile meşgul olmak üzere bir “Talim ve Terbiye Dairesi” kurulması gibi önemli konular görüşülmüş ve kararlar alınmıştır.33 Alınan kararların hemen hepsi aynı yıl uygulanmaya başlanmıştır. Liselerde “Karma Eğitim” uygulaması 1930’lardadır. Bu toplantıda, Talim ve Terbiye Dairesi kurulması kararı, aynı yıl çıkan “Maarif Teşkilatı Hakkında Kanun” ile gerçekleşmiştir. 30 İlhan Bozgöz ve E. Howard Wilson, (1968), Türkiye Cumhuriyeti’nde Eğitim ve Atatürk, Dost Yayınları, ss. 83–85. 31 Akgün, (1987), s. 48. 32 Yamaner, (1999), s. 131. 33 Özalp ve Ataünal, (1983), s. 115. 13 Bundan sonraki yıllarda bilimsel kurullar yerine, eğitim ile ilgili kararları artık bu kurul verecek ve Bakan tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girecektir. Ayrıca III. Heyet-i İlmiye toplantısında “Türk Milli Eğitim Sisteminde 10 yıllık Gelişme”yi içeren “Maarif Teşkilatı Hakkında Layiha” adlı bir eserinde incelendiği görülmektedir. Bu bir yasa tasarısı değildir. Bu belge eğitim bilimleri tarihimiz açısından önemlidir.34 Öğretmen meselesi de Cumhuriyet’in ilk yıllarında ele alınan konular arasındadır. Cumhuriyet yönetimi, ilk yıllarında öğretmenliği bir meslek haline getirmek için yasal çaba harcamıştır. 13 Mart 1924 tarihli Orta Tedrisat Muallimleri Kanunu'nun 1. maddesine göre, “Muallimlik devletin umumi hizmetlerinden talim ve terbiye vazifesini üzerine alan müstakil sınıf ve derecelere ayrılan bir meslektir.” 22 Mart 1926 tarihli ve 789 sayılı Maarif Teşkilatına Dair Kanun’a göre de, “Maarif hizmetlerinde aslolan muallimliktir” denilerek öğretmenlik esaslı bir meslek haline getirilmiştir.35 Köy öğretmeni yetiştirme konusu T.B.M.M.’nin önemle üzerinde durduğu konular arasındadır. Köy öğretmeni yetiştirme alanında ilk köklü ve başarılı gelişmeler, Mustafa Necati Bey zamanında yapılmıştır. Nitekim onun çabaları sonucunda çıkartılan 789 sayılı ve 22 Mart 1926 tarihli Maarif Teşkilatına Dair Kanun36 ile öğretmen okulları, “İlk Muallim Mektepleri” ve “Köy Muallim Mektepleri” olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Kayseri'de 1926'da ve Denizli'de 1927'de Köy Öğretmen Okulları açılmıştır.37 1927 Maarif Eminleri Kongresi'nde de köy muallim mektepleri açılması konusuna temas edilmiş ve bu konuda bazı önemli kararlar alınmıştır. Buna göre, çok masraflı olduğu halde yıllardan beri hiçbir gelişme gösteremeyen kız ortaokulları kapatılarak öğrencileri erkek ortaokullarına nakledilecek ve bunların eğitim kadrolarından faydalanılarak, bina ve diğer şartlar bakımından uygun yerlerde, üç köy muallim mektebi açılacaktı. Ayrıca, öğretim kadrosu ve araç bakımından bir türlü gelişme gösteremeyen şehir öğretmen okullarından birisi de, köy muallim mektebi 34 Binbaşıoğlu, (1999), ss. 178-180. Beşir Göğüş,(1953), Milli Eğitimle İlgili Kanunlar, Milli Eğitim Basımevi, Ankara, s. 6 ve 147. 36 Göğüş, (1953), s. 4, Türk, (1999): s. 75. 37 Rıfat Okçabol, (2005), Türk Eğitim Sistemi, Ütopya Yayınevi, Ankara, s. 43. 35 14 haline getirilecekti.38 Mustafa Necati Bey'in dinamik ve nispeten verimli köy öğretmeni yetiştirme politikası onun ölümünden sonra terk edilmiştir. Atatürk'ün yakından ilgilendiği köy muallimleri mekteplerinin kapatılması, köy öğretmeni yetiştirmede birkaç yıl sürecek duraklama devrinin başlamasına yol açmıştır. Bu yıllarda, Türkiye'nin köy hayatı bakımından çok önemli olan köy eğitimine öldürücü bir darbe vuran söz konusu olayın en önemli sebebi, 1929 Dünya Ekonomik Krizi'nin Türkiye'yi de etkisi altına almasıdır. Duyun-ı Umumiye borçlarının taksitlerini bile ödemekte güçlük çeken devlet, genel tasarruf politikası çerçevesinde Maarif Vekâleti Bütçesi'ni azaltınca, bundan öğretmen yetiştiren kurumlar da olumsuz yönde etkilenmiş ve birkaç yıl devam etmiştir.39 Köy muallim mektepleri, ilerde kurulacak olan Köy Enstitülerinin temelini oluşturması bakımından oldukça önemli bir yere sahiptir. Cumhuriyetin ilk yıllarında öğretmen yetiştirme konusunda önemli adımlar atılmıştır. Öğretmen okullarının sayısının ve bu okullarda okuyan öğrenci sayılarında artışlar sağlanması önemli gelişmelerdir. Bu dönemde öğretmenlik bir meslek haline getirilip, mesleğe olan rağbet arttırılmıştır. Yapılan birçok düzenlemeler ile öğretmenlik değerli bir meslek konumuna gelmiş ve öğretmenlerin refahlarını arttırma yolunda adımlar atılmıştır. Mustafa Kemal, öğretmenlerin önemini çok iyi bildiği için, öğretmenlerin çağdaş dünya koşullarına göre eğitilmesi ve öğretmenlerin koşullarının düzeltilmesi konusunda telkinlerde bulunmuştur. Köy Enstitüleri, bu telkinlerin sonucunda kurulan kurumlardır. Bu çalışmamızda, Köy Enstitüleri ile ilgili olarak TBMM’de yapılan tartışmalar üzerinde durulacaktır. 38 39 Öztürk, (1996), s. 135. Öztürk, (1996), s. 137. 15 BİRİNCİ BÖLÜM KÖY ENSTİTÜLERİNE OLAN GEREKSİNİM VE KURULUŞ ÇALIŞMALARI 16 1.1. KÖY ENSTİTÜLERİNE GİDEN YOL Köye göre öğretmen yetiştirme konusu uzun süre sorun teşkil etmiştir. Klasik öğretmen okulu çıkışlı öğretmenlerin köylere pek gitmek istememeleri, etkili olamamaları ve bu okulların ihtiyacı karşılamaktan çok uzak oluşu bu sorunun başlıca nedenlerini oluşturmuştur. Bu gelişmeler neticesinde köye göre öğretmen yetiştirme yolunda bazı görüşler ortaya atılmış, bazı denemelere gidilmesine neden olmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye’ye gelen John Dewey raporunda köy eğitimi ve öğretmeni konusuna değinmiştir: “Köylerle çiftçilerin ihtiyaçları ayrıca düşünülmeden vücuda getirilecek bir maarif sistemi nazari ve skolâstik olur ve genç nesli, herhangi diğer bir meslekte muvaffakiyetini temin etmemekle beraber köy hayatından kolaylıkla uzaklaştırır. Bundan başka Türkiye’de milli refahın inkişafı ziraat ameliyatının ıslahı ile sıkı bir surette alakalıdır. Bu itibarla Türkiye Maarifi için en mühim mesele, derslerinin mevzuları köy hayatına iyice merbut alacak bir nevi iptidai ve tali mektepler tesisidir” Bu tarz bir köy eğitimi verebilmek için de, köy öğretmen okulları açılması ve özel programlar uygulanmasını” önermiştir.40 Dewey, “okulda öğretmenin ödevi, bahçede bahçıvanın ödevi gibidir. İyi bir bahçıvan, nasıl her bitkinin gereksinimlerini bilir ve gelişmesi için ona göre gereken önlemler alırsa iyi bir öğretmen de öğrencilerini iyi tanır, ilgi ve gereksinimlerini öğrenir ve gelişmeleri için gerekli önlemleri alır. Bakımsız kalan bitkiler gibi öğretmenleri tarafından iyi tanınmayan çocuklar yeti ve yeteneklerini geliştiremezler. Çocuğun gerektiği şekilde gelişebilmesi için öğretmenin yardımı gereklidir. Bunun için de öğretmenin kişiliğinin, çocuklar üzerinde olumlu etkiler yapacak kadar kuvvetli olması” gerektiğini savunur. “Öğretmen gerekirse çocuk olabilmelidir.” der.41 Ayrıca Dewey şu konuya da değinmiştir: “Bazı muallim mekteplerinde ticari ve sınaî mekteplerin muallimleri ile beden terbiyesi, spor, hıfzıssıhha, ana mektepleri, musiki, resim, dikiş… İlah muallimlerini yetiştirecek hususi derslerin açılmasını önermiştir. Yaz okulu meselesinin hususi bir dikkate ihtiyaç duyduğunu belirtmiştir. Üzerinde durduğu diğer bir nokta ise muallimleri yükseltmek için ecnebi memleketlerine gönderilmesi hususudur. Bir program hazırlanmalı, 40 Yahya Akyüz, (1978), Türkiye’de Öğretmenlerin Toplumsal Değişimdeki Etkileri, Doğan Basımevi, Ankara, ss. 302–303. 41 Cavit Binbaşıoğlu, (1982), Eğitim Düşüncesi Tarihi, Binbaşıoğlu Yayınevi, Ankara, ss. 135–136. 17 her sene bir kısım muallim tetkik için yurt dışına gönderilmelidir”.42 Dewey’den hemen sonra Türkiye’ye gelen Kühne’de raporunda, öğretmenlere pratik ziraat öğretilmesini önerir. “ Muallimlerin tahsil müddetlerinde hususi bir tecrübe bahçesinde bahçe ve tarla işlerini pratik bir surette öğrenmeleri şayanı tavsiyedir.” Eğitim Bakanı Şükrü Saraçoğlu, Şubat 1925’te TBMM’deki bir konuşmasında: “Bir köylü geldi ve bana gayet iyi bir fikir verdi, dedi ki; sen eğer maarifi köylere sokmak istiyorsan, kasabanın yanına birer baraka yaptır, samandan, ottan minder yaptır, arpa, fasulye, topla ve her köyden beş altı tane çocuğu cebren getir. Orada köyde yediğini, içtiğini yedir, içir tahsil ettir.” Köylünün bu düşüncesi aslında sorunun çözümünü kısaca özetler nitelikteydi.43 Atatürk döneminde, öğretmen yetiştirme problemi, detaylı bir şekilde ilk defa Mustafa Necati Bey’in Maarif Vekilliği döneminde (1925–1929) ele alınmıştır. Mustafa Necati Bey birçok konuşmasında en kısa zamanda çok muallim yetiştirmek zorunluluğuna değinmiş ve muallim mekteplerini de ihtiyaç nispetinde arttırmak gerektiğini belirtmiştir. Bu politikalarını 1926’dan itibaren uygulamaya koymaya başlamıştır. Bu tarihte bir taraftan niteliksiz öğretmen okulları lağvedilmiş, okul sayısı sınırlandırılmış, bir yandan da bu sınırlı sayıdaki öğretmen okullarının teşkilat, kadro ve bina bakımından geliştirilmesine başlanmıştır. Bu işleri için mali kaynak sağlamak için İl Özel İdareleri’nin gelirlerinden %10 hisse ayrılmasını öngören, Muallim Mekteplerine Muavenet Hakkında Kanun tasarısı TBMM’’ne sunulmuştur. 22 Nisan 1926 tarihinde kabul edilmiştir. İl Özel İdareleri’nin gelirlerinin %10’u, Mustafa Necati Bey’in öğretmen yetiştirme politikasının mali kaynağını oluşturmuştur. Bu kaynaklarla, 1926’dan itibaren bazı öğretmen okulu binalarının yapımına başlanmıştır. Necati Bey, göreve başladığı 1925–1926 öğretim yılında 4133 olan bu okullardaki öğrenci miktarı, 1928–1929 öğretim yılında 5749’a ulaşarak %39’luk bir artış göstermiştir. Ayrıca 19251926’da 403 olan İlk Öğretmen okullarının yıllık mezun sayısı da 1928–1929 öğretim yılı sonunda 856’ya çıkarak %100’ün üzerinde bir artış meydana gelmiştir.44 42 Pınar Canevi ve John Anton, (2007), Cumhuriyet, Eğitim Reformu ve Dewey, Forum İstanbul Enstitüsü Yayınları, İstanbul, ss. 192–193. 43 Akyüz, (1978), s. 303. 44 Cemil Öztürk, (1996), Atatürk Devri Öğretmen Yetiştirme Politikası, T.T.K. Basımevi, Ankara, ss. 73– 76. 18 1927’de Mustafa Necati Bey’in Milli Eğitim Bakanlığı döneminde, Denizli Erkek Muallim Mektebi, Köy Muallim Mektebine çevrilmiş ve Kayseri’de Zincirlidere Köyünde bir Köy Muallim Mektebi daha açılmıştır. Bu kurumların programları, öteki muallim mekteplerinden hiç farklı değildi, öğretimi de daha zayıftı. 1932 yılında Kayseri’deki, 1933 yılında da Denizli’deki bu okullar kapatıldı. 1933 yılında Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip, çok sayıda ve köy için öğretmen yetiştirmek üzere çalışmalar yaptırdı ve Mıntıka Muallim Mektepleri kurulması düşünüldüyse de uygulamaya konulamamıştır.45 Yalçın Kaya “Köy Enstitüleri” adlı kitabında Kayseri-Zincirlidere ve Denizli’de açılan Köy Muallim Mektepleri hakkında şunları belirtmiştir: “Mustafa Necati döneminde Kayseri-Zincirlidere ve Denizli’de açılan Köy Muallim Mektepleri, köy ilkokullarını bitiren çocukları 3 yıllık bir eğitimden geçirerek köy öğretmeni yetiştirmeyi amaçlamaktaydı. Bu okullarda haftalık ders saat sayısı 24’de tutulmuştu. Her gün öğleden önce 4 saat klasik dersler yapılıyor, öğlende sonra ise 2 saat uygulama dersleri görülüyordu. Uygulama çalışmaları arasında elişi, doğa gözlemleri, tarım ve gezicilik, aşı pratiklerini de içeren sağlık uygulamaları, pansuman vs. öğretiliyordu. Köy Muallim Mektepleri halka en yararlı eğitim kurumu olma işlevini taşıyacak okullar olmalarına rağmen, 1932 yılında Kayseri’deki, 1933 yılında ise Denizli’deki okul kapatıldı. Bu okullar, ileriki yıllarda Köy Enstitüleri kurulurken örnek alınmaları yönünden büyük yararlar sağlamıştır diyebiliriz”. 46 Necati Bey’in ölümünden sonra öğretmen yetiştirme çalışmaları sekteye uğramıştır. 1933 yılından itibaren “köycülük” ve “köy kalkınması” hareketlerine paralel olarak, yeniden köye göre öğretmen yetiştirme çalışmaları başlamıştır. 1929 Dünya Ekonomik Krizi’nin dönemin hükümetini genel tasarruf çerçevesinde, eğitim harcamalarında da kısıntıya zorlaması önemli rol oynamıştır. Bu dönemde ilk öğretmen okullarının sayısı azalmıştır. 1933–1938 yılları arasında şehir ve kasaba okulları için öğretmen yetiştirme politikası, yeni ilk öğretmen okulları açmak yerine mevcut okullardan azami derecede istifade etmek şeklinde olmuştur. Ancak Atatürk Devri’nin son yıllarında izlenen bu politika beklenen sonucu vermemiş, ilk öğretmen okullarından mezun olanların sayısında kayda değer bir artış olmamıştır.47 45 Yahya Akyüz, (2001), Türk Eğitim Tarihi, Alfa Kitapevi, İstanbul, s. 353. Yalçın Kaya, (2001), Köy Enstitüleri, C.1, Tiglat Matbaacılık, İstanbul, ss. 136–137. 47 Öztürk, (1996), ss. 79-82. 46 19 İsmail Hakkı Tonguç “Canlandırılacak Köy” adlı eserinde 1933 yılındaki köy eğitiminin durumunu şöyle özetlemiştir: “1933–1934 ders yılında 40.000 köyde 4999 okul ve 6786 öğretmen vardır. Sayıları 2 milyonu bulan mecburi öğrenim çağındaki köylü çocuklardan 313.000 öğrencinin çoğu 3 yıllık ilkokullarda okumaktadır. Bu durum ilköğretim tarihimiz bakımından bir trajedidir”. 48 Mustafa Necati Bey’in ölümünün ardından öğretmen yetiştirme konusu sekteye uğradı ise de, 1934 yılında Atatürk ve Başbakan İsmet İnönü’nün direktifleri ile tekrar canlanmaya başlamıştır. Atatürk, Maarif Vekili Saffet Arıkan’ın dikkatini Türk Ordusu’na çekmiştir. İyi bir eğitim ocağı olma özelliğine sahip olan Türk Ordusu 1936 yılına kadar geçen sürede okuma-yazma problemini büyük oranda çözmüştür. Askere giden Türk gençlerine okuma-yazma öğreterek köylerine geri gönderiyordu. Okumayazma öğrenen bu gençler köylerine döndüklerinde çocuklara ve gençlere okumayazma öğretiyorlardı. Köy okullarına öğretmen yetiştirmek amacı ile girişilen Eğitmen Denemesi bu gözlemlerin ardından başlamıştır.49 1.1.1. İlk Eğitmen Kursları ve Köy Eğitmenleri 1936’da Eskişehir ilinin Çifteler çiftliğinde (Mahmudiye) deneme mahiyetinde ilk eğitmen kursu açılmıştır. Kurs, Milli Eğitim Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı’nın işbirliği ile yürütülmüştür. Kursa, askerliklerini başarı ile tamamlamış (çavuş ya da onbaşılığa yükselebilmiş), köy delikanlıları alınmıştır.50 Amaç, askerde onbaşı, çavuşluk yapmış köylü gençleri altı aylık bir kurstan sonra eğitmen unvanıyla küçük köylere ve üç yıllık ilkokullara gönderip öğretmen sıkıntısını biraz hafifletmekti. Bu fikir bizzat Atatürk’ten gelmişti.51 Bunların eğitimleri için öncende hazırlanmış programı olmadığından her şey seçilen amacın özelliklerine göre baştan ayarlanıp uygulanması gerekiyordu. İlköğretim Genel Müdürlüğü kursun çalışmaları için, önceden hazırlanmış kesin bir programı kursa gelenlere empoze etmemiştir. İlk Eğitmen 48 İsmail Hakkı Tonguç, (1947), Canlandırılacak Köy, Remzi Kitapevi, İstanbul, s. 492. Ersoy Taşdemirci, (1998), “Hasan Ali Yücel’in Türk Milli Eğitimine Hizmetleri”, 100. Doğum Gününde Hasan Ali Yücel, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, s. 42. 50 Yahya Özsoy,(1990), “Köy Enstitüleri Programları”, Kuruluşunun 50. Yılında Köy Enstitüleri, Eğit-der Yayınları, Ankara, s. 51. 51 Akyüz, (2001), ss. 353–354. 49 20 Kursu yöneticisi olan Emin Soysal’ın İlköğretim Genel Müdürlüğüne her hafta gönderdiği çalışma raporunda programın esnekliğini ve deneme niteliğini açıkça göstermektedir. Bu rapora kısaca baktığımızda; “Yeni program bir haftalıktır… Bu hafta iş programına tamamen bağlı kalınamadı. Çünkü arada yeni işler çıktı… Hazırlanan ders kitapları grup grup öğrenciye verilerek okutturuluyor. Yazı dersi, görüp öğrendikleri ameli konuyu defterlerine özetleştirerek yazdırmak yoluyla yaptırılıyor. Bu ayın sonuna kadar hesaptan dört ameliyenin öğretilmesi bitecektir. Gelecek ay yüzdeler öğretilecek bu suretle aritmetik 52 müfredatımız tamam olacaktır.” Rapordan da anlaşılacağı gibi programın ihtiyaca ve duruma göre değiştirilerek geliştirilmeye çalışıldığı görülmektedir. İlk Eğitmen Kurslarının başarılı sonuçlar doğurması, yasal olarak örgütlenmesini yararlı ve zorunlu hale getirmiştir. 11 Haziran 1937 tarih ve 3238 sayılı Köy Eğitmenleri53 Kanunu çıkartılmıştır. Kanun 8 maddeden oluşmaktadır: 1-Nüfusları öğretmen gönderilmesine elverişli olmayan köylerin öğretim ve eğitim işlerini görmek, ziraat işlerinin fenni bir şekilde yapılması için köylülere rehberlik etmek üzere köy eğitmenleri istihdam edilir. 2-Köy eğitmenleri, Maarif ve Ziraat Vekillikleri tarafından; ziraat işleri yaptırmaya elverişli okul veya çiftliklerde açılan kurslarda yetişir. Eğitmen yetiştirme kurslarının masrafları Maarif ve Ziraat Vekillikleri bütçelerinden ödenir. 3-Maarif Vekilliğince seçilecek ve mezun sayılarak kurslara vazife görmek üzere gönderilecek ilköğretim müfettişleri ile ilkokul öğretmenleri bu kurslarda bulundukları müddetçe müktesep hakları olan maaşlarını ve makam ücretlerini tam olarak alırlar. 52 53 Özsoy, (1990), s. 51. Köy Eğitmeni: 11 Haziran 1937 tarih ve 3238sayılı Köy Eğitmenleri Kanunu’na göre, nüfusları öğretmen gönderilmesine elverişli olmayan köylerin eğitim öğretim işlerini yürütmek ve ziraat işlerinin fenni bir biçimde yapılmasında köylülere yardım etmek üzere, okur-yazar köylü gençlerden seçilip 4–6 aylık eğitmen kurslarında yetiştirilen elemanlardır. Köy Enstitüleri ile İlgili Yönetmelik ve Resmi Yazılar, (2005), Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları, Ankara, s. 13. 21 4-Eğitmen bulunan köylerden lüzumu kadarı birleştirilerek bir bölge teşkil edilir. Her bölgeye gezici bir başöğretmen veya öğretmen tayin olunur ve bunlar köy eğitmeni yetiştirme kurslarına ilkokul öğretmenlerinden seçilir. Gezici öğretmen veya başöğretmenlerin müktesep hakları olan maaş ve makam ücretleri mensup oldukları hususi idare bütçelerinden ödenir. Bunların gezmeleri için harcırah mukabili olarak bölge merkezi haricinde vazifeden geçirecekleri her gün için 100 kuruşu geçmemek üzere Maarif Vekilliğince tayin edilecek miktarda mezkûr vekillik bütçesinden tediyat yapılır. 5-Köy eğitmenlerine İcra Vekilleri Heyetince tasdikli kadrolarda tespit edilecek miktar üzerinden ve Maarif Vekâleti bütçesine mevzu vilayetlere yardım tahsisatından alakadar vilayetlerce aylık ücret; Ziraat Vekâleti bütçesinden de meccanen tohum, fidan, damızlık ve ziraat aletleri gibi vesait verilir. 6-Köy eğitmenlerinin kurslara alınmaları, yetiştirilme tarzları, köylerdeki ödevleri, beşinci maddede yazılı vesaiti icabında köylü lehine nasıl kullanacakları, işlerinin takip ve teftişi Maarif ve Ziraat Vekilliklerince müştereken kararlaştırılır. 7-Bu kanun neşri tarihinden itibaren muteberdir. 8-Bu kanunun hükümlerini icraya Dâhiliye, Maarif, Maliye ve Ziraat Vekilleri memurdur.54 Eğitmenlerden aranan özellikler şu şekildedir: • Eğitmen adayı köy yaşamını bütünüyle bilecek, köye bağlanmış olacaktır. • Köyde sade fakat ilerici, çağdaş bir yaşamı gerçekleştirmek için bıkmadan çalışması isteniyordu. • Yaşı, bilgisi, becerisi ve düşünce yapısı ile köyde gerçekleştireceği işleri yenebilecek güç ve yapıda olması öngörülüyordu. • 54 Eğitmen adayları askerliğini bitirmiş, köylü gençlerden oluşuyordu. Köy Enstitüleri İle İlgili Yasalar, (2000), C.1, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları, Ankara, ss.7–8. Nevzad Ayas, (1948), Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitimi, Kuruluşlar ve Tarihçeler, Milli Eğitim Basımevi, Ankara, ss. 332–333. 22 • Eğitmen adaylarının, eğitmen olabilmeleri için en az 6 ay kurs görmeleri gerekiyordu. • Eğitmenin köy çocuklarına, gençlerine okuma-yazma, hesap yapma, yurt, yaşama bilgisi verebilecek pedagojik yeterlikte olması aranıyordu. • Eğitmen, köyün geleceği ile kendi geleceğini eş değerde tutarak, ulusal birliğe inanarak çalışacaktı. • Eğitmen, köyde bir grup öğrenciyi birinci sınıftan üçüncü sınıfa kadar götürecek, diploma verecekti. Köyde, eğitim ve tarım alanlarında genel yaşama düzeyini yükseltecek ve devletin temsilcisi, köylünün rehberi olacaktı.55 Tonguç Köy Eğitmenleri hakkında: “Köy Eğitmenleri Kanunu’nun çıkartılmasından sonra eğitmen kurslarının sayıları yıldan yıla çoğaldı ve eğitmenler memleketin her tarafına yayılmaya başladılar. 1946–1967 ders yılı başına kadar bu kurslarda 8675 köy eğitmeni yetiştirildi. Bunlar köylerde 7090 okul açtılar, bu okullara 210.863 öğrenci devam etmektedir. Devlet kadrosunda en az ücretle yaşama ve geçinme şartları en sert olan yerlerde vazife gören bu meslektaşlarımız işlerini başarı ile yürüten köy kahramanlarıdır.” demiştir. Ayrıca Tonguç, Köy Enstitüleri Teşkilatı’nın eğitmen teşkilatlarının üzerine kurulduğunu da vurgulamıştır.56 1.1.2. Köy Öğretmen Okulları Köye öğretmen getireceği için öğretmenler ve halk arasındaki adı “Köy Öğretmen Okulu”dur. 7 Temmuz 1939 tarihli 3704 sayılı Köy Eğitmen Kursları ile Köy Öğretmen Okullarının İdaresine Dair Kanun ile Köy Öğretmen Okulu Yasallaşmıştır.57 7 Temmuz 1939 tarihli ve 3704 sayılı Köy Eğitmen Kursları ile Köy Öğretmen Okullarının İdaresine Dair Kanun 5 maddeden oluşmaktadır: 55 Mevlüt Kaplan, (2002), Aydınlanma Devrimi ve Köy Enstitüleri, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, ss. 33–34. 56 İsmail Hakkı Tonguç, (1947), ss. 494–495. 57 Özsoy, (1990), ss. 52-53. 23 1-Öğretmen yetiştirmek üzere Maarif Vekilliğince köylerde açılmış ve açılacak öğretmen okullarıyla Maarif ve Ziraat Vekilliklerince köy öğretmeni yetiştirmek maksadıyla 3238 sayılı kanuna göre açılan eğitmen kursları ihtiyaçlarına kifayet edecek miktarda Maarif Vekili’nin talebi üzerine tahsis edilecek devlete ait tarla, çiftlik, bağ ve bahçe vesaire gibi arazi İcra Vekilleri Heyeti’nce kararlaştırılacak esaslar dairesince tefrik ve tespit olunur. 2-Köy öğretmen okullarıyla eğitmen kurslarının her biri için Maarif Vekâleti bütçesinden 20.000 liraya kadar mütedavil sermaye verilebilir. Bu işler için icap eden vasıtalar da bu sermayeden temin edilir. 3-Bu öğretmen okulları ile eğitmen kurslarının mütedavil sermayeden yapacakları alım ve satım işleri 2490 sayılı Arttırma, Eksiltme ve İhale Kanunu hükümlerine tabi olmadığı gibi Divan-ı Muhasebat’ın vizesinden de müstesnadır. Ancak mütedavil sermaye muhasibi Divan-ı Muhasebat’a hesap vermekle mükelleftir. Mütedavil sermayenin işletilmesinden elde edilecek varidat fazlası mal sandığına yatırılır. Muvakkat Madde: Köy Öğretmen Okulları ile eğitmen kurslarının Ziraat Vekâletine ait iaşe ve ibateye müteallik her türlü eşya ve malzeme ile ziraat işlerinde kullanılan hayvan, alet ve her türlü ziraat vasıtaları Maarif Vekâletine devir ve mevcut kıymetler ile mütedavil sermayeye ilave edilir. İkinci madde mucibince 1939 senesinde mütedavil sermaye hesabına verilecek paralar Maarif Vekâleti bütçesinin 667. faslının birinci maddesinden verilir. -Bu kanun neşri tarihinden muteberdir. -Bu kanun icrasına İcra Vekilleri Heyeti memurdur.58 Köy Enstitülerinin temeli olan Köy Öğretmen Okulları, 1937’de İzmir Kızılçullu, Eskişehir- Mahmudiye, 1938 yılında Edirne-Karaç(ilerde Kepirtepe), 1939 yılında Kastamonu-Gölköy olarak açılmıştır. Kızılçullu hariç üçü daha önce açılmış olan eğitmen kurslarının yerine açılmıştır. Şehirlere uzak, kırsal kesimlerde 58 Köy Enstitüleri İle İlgili Yasalar, (2000), C.1, ss. 16–17. 24 açılmışlardır. Kendilerine uygun eğitim ortamları olarak bu yerler düşünülmüştür.59 Tonguç Köy Öğretmenleri için; “Köye, şehirlerde kurulmuş olan öğretmen okullarından yetişmiş şehirli gençler yollanıyordu. Bu okullar şehir ve kasabaların ihtiyaçları göz önünde tutularak tesis edilmiş müesseselerdir. Bu müesseselerden yetişen öğretmenlerin köy şartlarına yeterince uyum sağlayamadıkları görülmüştür. Bu sebepten dolayı köy öğretmenlerini görecekleri hizmetin icaplarına daha uygun şekil ve şartlar altında yetiştirmek zorunlu bir hale gelmiştir. Köy öğretmenleri de eğitmenler gibi zirai bilgilere ve iktidara sahip olmalarına genel bilgileri ile mesleki seviyelerinin üstün olmasına ve her bakımdan köye faydalı olabilecek insanlar halinde yetiştirilmelerine uğraşılacaktır.” der. 60 Eğitmen Kurslarında ve Köy Öğretmen Okullarındaki çalışmalar iyi sonuçlar verdikçe bu kurumlara alınacak eğitmen ve öğretmen adaylarının sayısını çoğaltmak ve işleri bir plana bağlayarak öğretmen yetiştirme işini çözmek fikri kuvvetlendi.61 Eğitim denemesi altında, büyük sayıda köy çocuğu öğretmen ve köyde meslek adamı yetiştirmek, eğitmen kurslarını geliştirerek devamlı eğitim kurumları haline getirmek için, Bakanlık hazırlıklar yapmaya başladı. Köy Enstitüleri’nin açılması yolunda böylece önemli adımlar atılmaya başlanmıştır.62 Ersoy Taşdemirci, “Hasan Ali Yücel’in Türk Milli Eğitimine Hizmetleri” adlı makalesindeki: “Köy Enstitüleri’nin fikri temelini oluşturan köye göre okul ve ayrı öğretmen tipinin geliştirilmesi konusunda İsmail Hakkı Baltacıoğlu ve Halil Fikret Kanat’ın da 63 hizmetleri ve katkıları önemlidir.” Halil Fikret Kanat ile ilgili olan bu görüşe bazı yazarlar katılmamaktadır. İlhan Bozgöz, Türkiye’nin Eğitim Çıkmazı ve Atatürk adlı eserinde; “Aşırı sağdan, aşırı sola kadar çeşitli çevreler bu atılımı kendi kontrolleri altına almayı, hareketin fikir ve uygulama babası olarak tanınmayı istediler. Bu fikir ve eğitim akımlarından birisi, daha sonra Köy Enstitüleri’ne karşı çıkanların bayrağı haline geldiği 59 Özsoy, (1990), ss. 52-53. İsmail Hakkı Tonguç, (1946), İlköğretim Kavramı, Remzi Kitapevi, İstanbul, ss. 318–319. 61 Şerif Tekben, (2005), Canlandırılacak Köy Yolunda, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları, Ankara, s. 34. 62 İlhan Bozgöz, (1995), Türkiye’nin Eğitim Çıkmazı ve Atatürk, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, s. 216. 63 Taşdemirci, (1998), s. 44. 60 25 için burada anılmaya değer. Bu, Halil Fikret Kanat’ın sözcülüğünü yaptığı akımdır. Eğitmen deneyinin başarısı görülüp de, aynı çizgi üzerinde, daha geniş planda köy okulları açılması düşünülünce, Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Öğretmeni ve Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu üyesi Halil Fikret Kanat, Bakan Saffet Arıkan’a bir proje sunar. Kanat bu tasarıda köy öğretmeni yetiştirmek konusundaki fikirlerini açıklar ve eğer Bakan’ın ilgisini çekerse daha geniş bilgi vermeye ve işbirliği yapmaya hazır olduğunu bildirir. Bakan Arıkan, Kanat’ın eğitim ile ilgili fikirlerine önem vermemiş ve Tonguç’un fikirleri ışığında yola devam etmeyi uygun bulmuştur. Ancak, Halil Fikret Kanat’ın görüşleri 1945’ten sonra Köy Enstitüleri’nin özünden koparılmasında ve yıkılmasında en önemli rolü oynayacaktır. 64 Atatürk Döneminde Eğitimde sayısal gelişmelere baktığımızda; 1923–1938 yılları arasında Türkiye nüfusu 12.206.000’den 16.916.000’e yükselerek %38’lik bir artış gösterirken, ilköğretimdeki öğretmen sayısındaki %28’lik artış dışında eğitim sistemimizin tüm alanlarındaki sayısal artışla, Türkiye nüfusundaki eğitim alanlarında yapılan yatırım ve faaliyetlerle daha önce eğitimden yararlanamayan geniş kitlelere hizmet götürmesi amaçlanmıştır. İlköğretim kademesindeki en büyük artış %352 ile kadın öğretmenlerde ve %323 ile kız öğrencilerde görülmüştür. Bu durum, Atatürk döneminde kadın erkek eşitliğine önem verildiğinin, Türk kadınının iş hayatına atılmasına teşvik edildiğinin bir göstergesidir. Bu gelişme 7-11 yaş arasındaki çocukların ilkokula devamını zorunlu kılarak çocukların ilkokula devamını titizlikle izlenmesi sonucu gerçekleşebilmiştir. Orta öğretim alanındaki öğrenci sayısında da önemli ölçüde artış meydana gelmiştir. Ortaokullardaki öğrenci sayısı %1463 ve liselerdeki öğrenci sayısı %2015’lik bir artış göstererek önemli bir başarı elde edilmiştir. Yüksek öğretimde de önemli gelişmeler sağlanmıştır.65 Atatürk’ün eğitime verdiği önemi; Behçet Kemal Çağlar’ın 1936 yılında ona yazdığı şiire verdiği cevaptan da açıkça anlayabiliriz. Yiğitliğini, zaferlerini, devrimlerini… anlatan bir şiir yazan Behçet Kemal Çağlar’a : “Olmamış” der, “Benim asıl bir niteliğim var ki onu hiç yazmamışsın… Benim asıl kişiliğim öğretmenliğimdir; ben milletimin öğretmeniyim, bunu yazmamışsın!” der.66 64 Bozgöz, (1995), s. 218. Galip Karagözoğlu, (1985), “Atatürk’ün Eğitim Savaşı”, Atam Dergisi, C.2, S.4, T.T.K. Basımevi, Ankara, ss. 196–197. 66 Yahya Akyüz, (1992), “Atatürk’ün Eğitim Düşüncesinin Kökenleri”, Atam Dergisi, C.8, S.23, T.T.K. Basımevi, Ankara, s. 238. 65 26 1.2. KURULUŞU VE KURULDUKLARI YERLER Köy Enstitüleri oluşumunun Saffet Arıkan döneminde açılan Kızılçullu ve Çifteler Köy Öğretmen Okulları denemesiyle başladığını, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel de kabul etmektedir. Yücel, kendilerinden önce yapılmış bütün tecrübelerden yararlanacaklarını da açıklamıştır. Yücel, Köy Enstitüleri’nin kuruluş gerekçelerini ve ilköğretim ile ilişkilerini şöyle açıklamıştır: “Bizim nüfusumuz 17 milyondur. Yuvarlak bir hesapla 4 milyon insanımız şehirde oturur ve 13 milyon halkımız köylerdedir. Buna mukabil tahsil çağında olan çocuklarımız klasik surette hesap edildiği takdirde, yani nüfusumuzun %12’si alınarak hesap olunduğu zaman 2 milyon kadar olması lazımdır. Şu halde %12 hesap edilerek alınan ve tahsil çağında bulunan çocukların ancak 1/3’ünü okutabiliyoruz demektir. Şehirli çocukların %80’ni, köylü çocukların %25’i okula gitmektedir. İşte Köy Enstitüleri bu dengesizliğe bir çare olarak ortaya çıkmıştır. 67 Köye öğretmen yetiştirme işinde şu prensiplere uyulması gerektiğini İsmail Hakkı Tonguç İlköğretim Kavramı adlı kitabında şu şekilde belirtmiştir: • Öğretmen namzedini köyden almak, • Köyden alınmış çocukları, köy hayatından uzaklaştırmayan bir muhit içinde iyi bir çiftçinin bilgilerine sahip ve bildiklerini de tatbike muktedir bir halde yetiştirmek, • Bu çocuklara öğretmenlik mesleği ile birlikte köyde geçecek demircilik, yapıcılık, dülgerlik, kooperatifçilik, kız talebeye çocuk bakımı, dikiş, ev idaresi, ziraat sanatları, hastaya bakmak gibi işlevleri öğretmek, • Bunlardan fevkalade bir istidat gösteren talebeye yüksek tahsil yollarını kapalı bulundurmamak, • Öğretmen olmayacakları, öğrendikleri işlerden birini yapmak üzere serbest köy hayatına bırakmak, • Öğretmen olacakları da köy hayatının şartlarına tahammül edebilecek ve o muhit içinde daha mütekâmil ve verimli bir hayat yaratma iktidarını kazanacak surette hazırlamak, 67 Taşdemirci, (1998), ss. 46-47. 27 • Öğretmen ve köye lüzumlu unsurları yetiştirmek üzere açılacak müesseseleri arazi vaziyeti müsait yerlerde kurmak, onları müstahsil birer müessese haline getirerek hiç olmasa talebenin iaşe ihtiyaçlarını temin edebilecek şekilde idare etmek ve böylelikle masraflarını azaltarak ilerde devlete yük olmayacak hale gelmelerine çalışmak,68 İşte Köy Enstitüleri’nin açılış gerekçeleri böylece özetlenmiş oluyordu. 1.2.1. Kuruluş Köy Enstitüleri’nin ilkeleri 1936’da Bakan Saffet Arıkan ile İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un birlikte hazırlayıp, Kültür Bakanlığı Dergisinde yayımladıkları ana ilkelere dayandırılarak saptanmıştır: • Öğretmen adaylarına verilecek bilgi, hep genel ve geçerli eğitsel esaslara dayanmalıdır. • Meslek dersleri, “iş ve üretim okulu” denilen pratik bilgi ilkesi güden yeni anlamdaki okulun yöntemlerini egemen kılacak biçimde olmalıdır. • Yarının öğretmen adayları, köy hayatını her yönü ile ilgilendirebilecek koşullar içinde yetişmelidirler. • Öğretmen adayları, tarımsal ve sanayi ile ilgili bütün üretim biçimlerine, kurumsal ve uygulama bakımından egemen olabilecek duruma getirilmelidir.69 Köy Enstitüleri’ndeki öğrencilerin yetiştirilirken gözetilecek esaslara ve güdülecek başlıca amaçlara baktığımızda; • Köy Enstitüleri’nde öğretim, köylerimizin bünyesine uygun, modern ve bilimsel metotlara dayanır. 68 69 • Öğrenciler, beden, ruh ve karakter bakımından sağlam olacaklardır. • Öğrencilerin mesleki kültürü ve iş başarma yeteneği tam bulunacaktır. • Öğrencilerin işe eli yatkın olmalıdır. İsmail Hakkı Tonguç, (1946), s. 319. Yalçın Kaya, (2001), C.1, ss. 192–193. 28 • Öğrenciler köyü bütünüyle tanıyacaklardır. • Öğrenciler Cumhuriyetçi ve milli duyguları tam olarak yetişeceklerdir. • Öğrenciler, öğretmen olunca, köy halkını yetiştirmeye ve köy kültürünü, hayat seviyesini yükseltmeye yarayan nitelikleri ve değerleri kazanmış bulunacaklardır. • Köy öğretmenleri, milli ülkü ve maksatları köyde gerçekleştirmeye hizmet edeceklerdir. • Köy öğretmenleri, muhtelif meslek ve zümrelerden teşekkül etmiş olan Türk Milletini bir bütün olarak sayacak, onun kalkınmasında, ilerlemesinde kültür adamı sıfatıyla çalışacaktır. • Köy Enstitüleri’nin yetiştireceği öğretmenler; köylüyü modern araç ve metotlarla iş görmeye, hayat standartlarını geliştiren bir görüşe ulaştırır.70 Köy Enstitüleri Kanunu 17 Nisan 1940 tarihinde Meclis’te müzakere edilmiştir. Bazı milletvekilleri konu hakkında düşüncelerini söylemişlerdir. İlk konuşmayı Konya milletvekili Dr. Osman Şevki Uludağ almış ve öncelikle Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda vatandaşlara ilk tahsil mecburiyeti verilmesinden bahsettikten sonra B.M.M ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin şimdiye kadar vatandaşlara bu ilk tahsilden istifade etmeleri için pek çok tedbirler alındığına değinmiştir. Ancak köylere öğretmen temin edecek vaziyete ulaşılamadığından bahsetmiş, Maarif Vekili’nin umumi sorunlara deva olacak Köy Enstitüleri Kanunu’nun oluşmasındaki katkılarından dolayı O’na minnet ve şükranlarını sunmuştur. Bu kanununla olumlu sonuçlar alınacağını anlattıktan sonra Enstitü kelimesi üzerinde durmuştur. Enistitü kelimesinin denmesini istenmiştir. (Gülüşmeler). Daha sonra ise Konya vilayetindeki eğitim durumundan bahsetmiştir. Uludağ’dan sonra söz alan Eskişehir milletvekili Emin Sazak da Köy Enstitüleri meselesinin bayram yapacak kadar memleketimize çabuk meyvesini veren bir hadise olduğunu söylemiştir. Bu durumu mucizevî bir buluşa benzetmiş ve mucidini de Saffet Arıkan olarak belirtmiştir. Bu teşkilatın da onun ismiyle anılması gerektiğini, eğer başka iş ortağı varsa onun da isminin konmasını söylemiştir. İstanbul milletvekili Kazım Karabekir kanun layihasının büyük bir ihtiyacı karşıladığından her türlü şükrana 70 Ayas, (1948), ss. 338-339. 29 layık olduğunu belirtmiştir. Bazı esasları göz önünde bulundurmak gerektiğini söylemiştir. Bu esaslardan birincisi, lüzumsuz masraflara boğulmamak yani ihtiyaç görüldükçe alınması, tasarruflu hareket edilmelidir. Köylerimizin hayat şartları daima göz önünde bulundurulmalıdır. İkincisi, büyük bir titizlikle hedefe yürünmeli yani bilgili iş adamları yetiştirmek üzere iş tutulmalıdır. Üçüncüsü ise, sağlam vücut ve sağlam seciye hususlarına dikkat edilmelidir. Yani beden ve ruh terbiyesine büyük bir titizlikle ve ilmi bir zihniyetle devam edilmelidir. 71 Birkaç milletvekili konu hakkındaki görüşlerini beyan ettikten sonra Maarif Vekil Hasan Ali Yücel genel olarak ilköğretim bakımından ülkenin vaziyetini bir levha halinde kısaca şöyle tasvir etmiştir: “Bizim nüfusumuz 17 milyondur. Yuvarlak bir hesapla 4 milyona yakın insanımız şehirlerde oturur ve 13 milyon halkımız köylerdedir. Buna mukabil tahsil çağında bulunan çocuklarımızın, klasik surette hesap edildiği takdirde yani nüfusun %12’si alınarak hesap olunduğu takdirde iki milyon kadar çocuğumuz olmak lazım. Bunun 785 binini okutmaktayız. Şu halde %12’si hesap edilerek alınan ve tahsil çağında bulunan çocukların ancak üçte birini okutabiliyoruz demektir. Orta mekteplerde ve bu derecede bulunan diğer okullarda okuyan çocukları bu yekûndan çıkaracak olursanız demek ki 7 ile 16 yaş arasında, takribi bir hesapla üç milyon çocuğumuz vardır. %12 klasik hesap ile aldığımız takdirde üçte birini okuttuğumuz bu çocukların 415 bini köylerde ve 370 bini şehirlerdedir. Şu halde 13 milyon köylü nüfusuna mukabil 370 bin çocuk okutmaktayız. 4 milyon şehirli nüfusa mukabil 415 bin çocuk okutuyoruz. Bunu hulasa edecek olursak, şehirde oturan vatandaş çocuklarının %80’ni okuldadır. %20’si okumaktan mahrumdur. Köylerde oturan 13 milyon vatandaşımızın çocuklarını da nazarı dikkate alırsak bunun ancak %25’ini okutabiliyoruz, %75’ini okutamıyoruz. Binaenaleyh, okutmak, okutmamak nispeti şehirli ile köylü arasında hemen hemen tersinedir. İşte sizlere arz edeceğim levha budur. Bu levha karşısında bulunan Hükümetiniz vaziyeti halledici bir tedbir bulmak için çalışmış ve 13 milyon gibi büyük bir kütlenin oturduğu, yaşadığı köy muhitinde evlatlarımızı yüzde yüz okutmak için emek sarf etmiştir. Bu kanun o emeğin ifadesidir”. Ayrıca Kazım Karabekir’in projenin nerden alındığı sorusu üzerine Maarif Vekili Hasan Ali Yücel şu sözleri söylemiştir:” Arkadaşlar bu kanunla bizim yaptığımız şey kopya değildir. Bunları kendi ülkemizin var olan gerçeğine ve toplumsal olgusuna uyarak yapmış bulunuyoruz. Bu bizimdir kimseden almadık. Başkaları bizden alsınlar” 71 TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 40, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 70–72. 30 Konuşmasının sonunda ise bu kanunun tatbikine imkân verilmesini Yüksek Heyet’ten rica etmiştir.72 Ayrı Hasan Ali Yücel Köye öğretmen yetiştiren bu kurumlara neden köy öğretmen okulları demeyip Köy Enstitüleri dendiğini şöyle açıklamıştır: “ Biz bu müesseselere köy öğretmen okulu demedik. Çünkü evvelce bu isimde müesseseler vardı. Bunları ona bağlamak istemedik. Bunlar yepyeni şeylerdir.”73 Enstitü adı genellikle yüksek öğretim alanında özel araştırmalar yapan kurumlara verilir. Fakat bazı ülkelerde orta dereceli meslek okullarına da Enstitü adı verilmiştir. Köy öğretmen okullarına Enstitü adının verilmesinin nedeni, içinde öğrenciyi ameli çalışmalara yöneltici, uygulama yaptırıcı ve beceri kazandırıcı birtakım atölyelerin ve çalışmaların bulunmasıdır.74 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu’nun gerekçeleri şunlardır: • 1935 nüfus sayımına göre 31 bin köyde okul yoktur. • Pratik çözüm bulunmazsa bu sorun 100 yıl daha sürecektir. • Kentli öğretmenler köylere uyum sağlayamıyorlar. • Köy yaşamına ve koşullarına uyabilen öğretmenleri yetiştirecek bir program yürürlüğe konmalıdır. • Öğretmeni köyden uzaklaştırmayan, onu çiftçilik bilgileri ile donatacak, başarılı bir uygulayıcı olarak görevlendirecek bir program gerekmektedir. • Yeni öğretmenler, köyde geçerli olan demircilik, dülgerlik, kooperatifçilik, çocuk bakımı, dikiş, ev idaresi bilgileri alacaklar. • Öğretmen olmayacaklar öğrendikleri diğer işlerden birini yapmak üzere köy hayatında gerekliliği olan sahalara yönelecekler. • Köyde açılacak okullar birer üretici kurum işlevinde olacaklar. Okulların pratik uygulamalar için arazisi olacak, böylece okulun ve öğretmenin getirdiği yük de 72 TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 41, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 77–80. TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 41, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 78–79. 74 Taşdemirci, (1998), s. 49. 73 31 azalacak.75 Köy Enstitülerinin kuruluş amaçları çeşitli kesimlerce farklı biçimlerde açıklanmıştır: • Köy Enstitüleri karşıtlarına göre, bu okullar Türkiye’yi komünist yapmak için açılmış fesat yuvalarıydı. Bu sav zaman zaman meclis kürsülerinde de öne çıkmıştır. • Kimilerine göre Köy Enstitüleri, köylüyü köye hapsedip, bağlamak için düzenlenmiş bir faşist plandır. • Kimilerine göre Köy Enstitüleri eğitim sistemimizin yozlaşmasıdır. • Köy Enstitüleri devrim yapmak için devrimci yetiştiren okullardır. • Bazılarına göre Köy Enstitülerine yazılan çocuklar “gâvurluğa yazılmakta, Allah’ı, Kitap’ı unutmaktadır”. Köy Enstitülerinde okuyan çocuklar köyün büyüklerine anne-babaya ve ağalara saygıyı yitirmektedirler. • Kimilerine göre Köy Enstitüleri açlık, kıtlık, yoksulluk ve cehalet denizinde yüzen ama okuyup adam olmak isteyen köy çocukları için bir kurtuluş kapısı, bir cennettir. • Kimilerine göre Köy Enstitüleri 2. Dünya Savaşı başlarına kadar içine kapanık olan köy ekonomisini canlandırmak, köyü ulusal pazara açmak, kırsal alanda üretimi arttırmak için köy öncülerini yetiştirmek amacı ile kurulmuştur. • CHP iktidarının Köy Enstitüleri gibi geniş kapsamlı bir örgütlenmeyi kendi amaçları doğrultusunda planlamış olduğunu savunanlar da vardır.76 Bingöl milletvekili Necmettin Sahir’in müzakerenin kâfi olduğu ve maddelere geçilmesi konusundaki takriri kabul edilmiş ve böylece Köy Enstitüleri Kanunu’nun maddelerinin tartışılmasına geçilmiştir. 75 Yalçın Kaya, (2001), C.1, ss. 192–193, Cavit Binbaşıoğlu,(1993), Çağdaş Eğitim ve Köy Enstitüleri, Dikili Belediyesi Kültür Yayınları, İzmir, ss. 30–32. 76 Yalçın Kaya, (2001), C.1, s. 194. 32 1.2.2. Kuruluş Kanunu Köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabı yetiştirmek üzere ziraat işlerine elverişli arazisi bulunan yerlerde, Maarif Vekilliği’nce Köy Enstitüleri açılır (madde 1). Bu enstitülerin 1 numaralı cetvelde gösterilen maaşlı muallim ve memurları 3656 kanunun ikinci maddesine bağlı cetvelin Maarif vekilli kısmına ilave edilmiştir (madde 2). Madde üç de enstitülere öğrencilerin nasıl seçileceği karalaştırılmıştır; Enstitülere tam devreli köy ilkokullarını bitirmiş sıhhatli ve müstait köylü çocuklar seçilerek alınırlar. Enstitülerin tahsil müddetleri en az beş yıldır. Öğretmen olamayacağına kanaat getirilen talebenin ayrılacağı mesleklerin tahsil müddetleri Maarif Vekilliği’nce tespit edilir. Bu madde hakkında söz alan Bingöl Milletvekili Feridun Fikri Bey iki konu üzerinde durmuştur. Birincisi, bazı vilayet ve kaza merkezlerinin köy mahiyetinde olduğu ve buralardaki çocukların bu nimetten mahrum bırakılmalarının caiz olamayacağı, ikincisi ise şehir ve kasabalarda ilk tahsillerini ikmal eden ve kanuni şartları haiz olan köy çocuklarının bu enstitülere alınması konusudur. İstanbul milletvekili Kazım Karabekir’de aynı konu üzerinde durmuştur. 3. maddenin birinci fıkrasının değiştirilmesi hakkında Bingöl milletvekili Feridun Fikri Bey “ Ortaokulu bulunmayan vilayet, kaza ve nahiye merkezlerindeki ilkokullarla tam devreli köy ilkokullarını bitirmiş sıhhatli ve müstait çocuklar seçilerek alınır” şeklindeki takriri reye sunulmuş ancak nazarı itibara alınmamıştır. Yine Bingöl milletvekili Feridun Fikri Bey ve dört arkadaşının imzası bulunan, 3. maddenin ikinci fıkrasının “ Şehir ve kasabalarda ilk tahsillerini ikmal eden ve kanuni şartları haiz köylü çocuklar da bu enstitülere alınabilir.” Şeklindeki takriri okunmuş ve reye sunulmuş ancak kabul edilmemiştir. 3. madde aynen kabul edilmiştir.77 Madde dörtte okuldan sağlık sorunları dışında okuldan ayrılan veya çıkartılan talebenin velilerinden veya kefillerinden tazminat alınacağı kararlaştırılmıştır. Enstitülere kabul edilenler sıhhi sebepten gayri sebeplerle müesseseden ayrıldıkları veya 77 TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 41, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 82–87. 33 çıkarıldıkları takdirde okudukları müddete isabet eden masraf kendilerinden veya kefillerinden alınır. Mecburi çalışma süresi madde beşte belirlenmiştir; Bu müesseselerde tahsillerini bitirerek öğretmen tahsil edilenler, Maarif Vekilliği’nin göstereceği yerlerde yirmi sene çalışmaya mecburdurlar. Mecburi hizmetlerini tamamlamadan memleketten ayrılanlar Devlet memuriyetlerine ve müesseselerine tayin edilmezler. Bu gibilerin kendilerinden veya kefillerinden müessesede bulundukları zamana ait masrafın iki misli alınır. Beşinci madde hakkında söz alan Afyonkarahisar milletvekili Berç Türker Bey, “mecburi hizmetlerini tamamlamadan mektepten ayrılanlar devlet memuriyetlerine ve müesseselerine tayin edilemezler” hükmü üzerine izahat istemiştir. Bu noktanın Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun 92. maddesinde yazan “Hukuku siyasiyeyi haiz her türlü ehliyet ve istihkakıma göre devlet memuriyetlerinde istihdam olunmak hakkını haizdir…” hükmüne aykırı olup olmadığını, bunları hizmette tutmak, elden kaçırmamak için, cinayet işlemiş gibi devlet memuriyet ve hizmetinden mahrum etmek doğrumudur şeklindeki sorusunu encümene yöneltmiştir. Bütçe Encümeni M. Salih Yargı Bey, “böyle bir müeyyide Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’ndaki esas hukuka müessir olamaz” cevabını vermiş, madde reye sunulmuş ve kabul edilmiştir. Altıncı maddede, Köy Enstitüleri’nden mezun öğretmenlerin görevleri tespit edilmiştir; Köy Enstitüleri’nden mezun öğretmenler, tayin edildikleri köylerin her türlü öğretim ve eğitim işlerini görürler. Ziraat işlerinin fenni bir şekilde yapılması için bizzat meydana getirecekleri örnek tarla, bağ ve bahçe, atölye gibi tesislerle köylülere rehberlik eder ve köylülerin bunlardan istifade etmelerini temin ederler. Bu öğretmenlerin disiplinli işlerinin ne suretle görüleceği bir nizamname ile tayin edilir. Öğretmenlerin ne kadar ücret alacakları madde yedide tespit edilmiştir; Köy Enstitüleri’nden mezun olan öğretmenler, ayda 20 Lira ücretle Maarif Vekilliği’nce tayin edilirler. Muvaffakiyetle hizmet görenlerin ücretleri altıncı ders yılı başında 30, on beşinci ders yılı başında da 40 Liraya çıkarılır. Bu öğretmenlerin istihkakları üç ayda bir peşin olarak dört defa ödenir. Öğretmenlerin aylık ücretleri ve vazife mahalline gitme 34 zaruri yol masrafları Maarif Vekilliği bütçesinden ödenir.78 Öğretmenlerin hasta oldukları takdirde ne yapılacağı konusu madde sekizde şu şekilde yer almıştır; Köy Enstitüleri’nden mezun olan öğretmenler hasta oldukları takdirde, 788 sayılı kanunun 84. maddesinin A,B ve C fıkralarındaki hükümlere göre ücretlerini alırlar.79 Köy Enstitüleri mezun öğretmenin askerlik durumu hakkında dokuzuncu madde de şu haller yer almıştır; Köy Enstitüleri’nden mezun öğretmenlerin fiili askerlik hizmetleri esnasında kayıtları terkin olunmayacağı gibi kendilerine asteğmenlik veya askeri memurluk tevcihine kadar almakta oldukları ücretin üçte ikisi aylık tazminat olarak verilir. Aynı öğretmenler, seferberlik, talim ve manevra gibi sebeplerle silâhaltına alındıkları takdirde, 3041 numaralı kanun ahkâmına tabi tutulurlar. General Kazım Sevüktekin’nin 1076 numaralı kanun mucibince ibaresinin konması teklifi encümenler tarafından da uygun görülmüş ve 9. madde şu şekilde olmuştur. “Köy Enstitüleri’nden mezun öğretmenlerin fiili askerlik hizmetleri esnasında kayıtları terkin olunmayacağı gibi kendilerine 1076 numaralı kanun mucibince asteğmenlik veya askeri memurluk tevcihine kadar almakta oldukları ücretin üçte ikisi aylık tazminat olarak verilir. Aynı öğretmenler, seferberlik, talim ve manevra gibi sebeplerle silâhaltına alındıkları takdirde, 3041 numaralı kanun ahkâmına tabi tutulurlar”. Madde son şekli ile kabul edilmiştir. Köy Enstitüleri’nden mezun olanların, Maarif Vekilliği bütçesinden ve bir defaya mahsus olmak üzere vazifeye başladıkları ay içinde zati teçhizat bedeli olarak 60 Lira verilir (madde 10). Tarım için gerekli olan aletler, tohumlar vs gibi çeşitli şeylerin temini konusunda madde on birde; Köy Enstitüleri’nden mezun öğretmenlere istihsale yarayıcı aletler, islah edilmiş tohum, çift ve irad hayvanları, cins fidan gibi istihsal vasıtaları, köy öğretmenlerinin tayin edildikleri okulların demir başına geçirilmek suretiyle devletçe parasız olarak verilir. 78 79 TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 41, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 85–87. TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 41, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 87–88. 35 Madde on ikide arazi tahsisi konusu belirlenmiştir; Köy öğretmenlerinin tayin edildikleri okullara, köy hududu içindeki ziraat işlerine elverişli araziden Köy Kanunu’na göre satın alınarak öğretmenin ve ailesinin geçimine okul talebesinin ders tatbikatına yetecek miktarda arazi tahsis edilir. Köyde devlete ait arazi bulunduğu takdirde okula tahsis edilecek arazi tercihan bunlardan ayrılır. Kuraklık, sel yangın, hastalık gibi hallerde ne yapılacağı konusunda; Köy öğretmenlerinin okul namına meydana getirdikleri her türlü işletmelerdeki mahsul, hayvan ve binalar kuraklık, sel, yangın, çok hasar yapan nebat ve hayvan hastalıkları ve bilumum cevvi hadiseler gibi sebeplerle ziyana uğradıkları takdirde işletmeyi yeniden tesis maksadı ile ve Maarif Vekilliği bütçesinden zamanında okul namına zarar ve ziyanı karşılayacak bir yardım yapılır (madde 13).80 Köy okula ait demirbaşların hayvanların işletme hakkı konusunda madde on dörtte; Köy okuluna ait her türlü demirbaş eşya, hayvan ve saire okulun malı olup bu işletmeden elde edilecek hâsılat, öğretmene aittir. Ancak öğretmenin ayrılışında bu demirbaşlar yeni gelen öğretmene, bu mümkün olmadığı hallerde yeni öğretmen gelinceye kadar köy ihtiyar heyetine işletmek üzere, aynen teslim edilir. İşletmeyi köy ihtiyar heyeti tesellüm ettiği takdirde işler imece ile yapılır. Bu suretle elde olunan mahsullerden satılması zaruri olanlar, ihtiyar heyetlerince satılarak nakden ve diğerleri aynen muhafaza ve yeni öğretmene devir ve teslim olunur. İşletmeye ait eşya ve tesisat ile hayvanlar devlet envali muamelesine tabi tutulur. Hatay milletvekili Hamdi Selçuk madde ile ilgili bir takım adaletsizliğin olduğunu belirtmiştir. “Mahsul muallime ait olacaktır, muallim başka yere nakledilecek olursa mahsulü gelen muallim alacaktır. İdrak edilinceye kadar işe ihtiyar heyeti bakacaktır. Harmanı kaldıracak, ambara koyacak”. Memleketimizin muhtelif iklimler arz ettiğini belirtmiştir. “Hatay’da bir köyde bulunan bir muallim Kars köylerinden birine nakledilirse, Hatay’da mahsul temmuzda idrak edilir. Kars’ta ise ancak teşrinievvelde idrak edilir. Bu muallim hem Hatay’da mahsul alacak, çünkü idrak edilmiştir. Gittikten sonra da teşrinievvelde Kars’ta mahsulü alacak. Fakat Kars’tan gelen muallim Kars’ta henüz idrak edilmediği için ve Hatay’a da gelirken mahsul Hatay’dan ayrılan muallim tarafından alındığı için ondan da mahrum olacaktır. Ortada 80 TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 41, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 88–89. 36 adaletsizliği mucip bir vaziyet vardır”. Bu görüşünü “yetişen mahsul onu eken ve yetiştiren öğretmene aittir” şeklindeki takriri ile Yüksek Reisliğe sunmuş ancak takrir nazarı itibara alınmamış, Bütçe Encümeni M. Salih Yargı Bey, “O okulun arazisindeki, fidanlığındaki hâsılat bahş ve terk edilmiş bir şeydir. Yoksa muallimin onun üzerinde bir hakkı yoktur”. Şeklindeki cevabı sonucunda madde reye sunulmuş ve aynen kabul edilmiştir. Öğretmenleri teftiş konusunda madde on beşde; Köy öğretmenlerinin işleri, gezici başöğretmenler ve ilk tedrisat müfettişleri tarafından takip ve teftiş edilir. Köy öğretmenlerinin işlerinin normal bir şekilde yürütülmesine devlet teşkilatı mensupları yardım ederler.81 Okul binaları ve öğretmen evleri konusu madde on altıda şu şekilde ele alınmıştır; Köy öğretmenlerinin tayin edilecekleri okulların binaları ve öğretmen evleri Maarif Vekilliği’nce verilecek planlara göre Köy Kanunu’na tevfikan, bölge ilk tedrisat müfettişi ile gezici başöğretmenin nezaretinde köy ihtiyar heyetleri tarafından yaptırılır ve öğretmen tayin edilecek köylere keyfiyet üç yıl önce bildirilir. Köy bütçesinde de ona göre tedbirler alınır. Öğretmenin işe başlamasından evvel okul binası ile öğretmen evi tamamen bitirilir. Köy okulları binalarının tamiri ve okulun daimi masrafları köy ihtiyar heyetlerince temin edilir. Bütçe Encümeni M. Salih Yargı, bir kelimenin düzeltilmesi gerektiğini belirtmiştir. Maddenin sonlarında “öğretmenin” kelimesinin “öğretmen” olması gerektiğini söylemiş ve bu düzeltmeden sonra madde reye sunulmuş ve kabul edilmiştir. Tayin konusu madde on yedide belirlenmiştir; Köy Enstitüleri’ne aşağıda adları yazılı müesseselerden mezun olan olanlar öğretmen tayin edilirler: 1-Yüksek okullar ve üniversite fakülteleri mezunları, 2-Gazi Terbiye Enstitüsü mezunları, 3-Öğretmen Okulları mezunları, 4-Ticaret liseleri ve orta ziraat okulları mezunları, 5-Erkek sanat okulları ve kız enstitüleri mezunları, 81 TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 41, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 89–90. 37 6-Köy Enstitüleri mezunları, 7-İnşaat usta okulları mezunları, 8-Bunlardan başka her türlü teknik ve mesleki okullar mezunları. Bu enstitülerde mütehassıs işçiler yevmiye veya aylık ücretle usta öğretici olarak çalıştırılabilir. Köy Enstitülerinde çalıştırılacakların ne suretle tayin edilecekleri, terfi şekilleri ve bu enstitülerin idari işlerinin nasıl yürütüleceği bir nizamname ile tespit olunur. Giresun milletvekili Fikret Atlı Bey, ziraata ait hayvan ait bilgiler itibarıyla Ziraat Vekâleti’nin büyük rolü olacağını belirtmiştir. Bu sebepten dolayı tartışılan layihaya “Köy Enstitüleri ders programları Ziraat Vekâleti ile beraber hazırlanır” maddesinin eklenmesini bir takrirle B.M.M. Yüksek Reisliği’ne sunmuştur. Maarif Vekili Hasan Ali Yücel Ziraat Vekâleti ile birlikte ders programı yapılmasının doğru olmayacağı belirtmiştir. Fikret Atlı’nın takriri nazarı itibara alınmamış, madde reye sunulmuş ve kabul edilmiştir.82 Yardım sandıkları konusunda madde on sekizde; Bu kanun hükümlerine tabi olacak köy öğretmenleri için Maarif Vekilliği tarafından, hükmi şahsiyeti haiz ve mercii Vekillik olmak üzere “köy öğretmenleri tekaüt sandığı” ve “köy öğretmenleri sağlık ve içtimai yardım sandığı” teşkil edilecektir. a-Tekaüt sandığının sermayesi ve gelirleri şunlardır: 1-Maarif Vekilliği bütçesine Köy Enstitüleri masrafı olarak her yıl konulacak tahsisat yekûnunun binde biri. 2-Aylıkları arttırılan, sandığa dâhil köy öğretmenlerinin ücretlerinden kesilecek ilk aylık zamları. 3-Sandık sermayesinin bütün gelirleri ile bilumum müteferrik gelirler. Tekaüt sandığının mevcut alacakları devlet emvaline mahsus hak ve rüçhanları haizdir. Bu paralar ve alelumum aidat ile faiz ve temettüleri bir gûna harç ve resme tabi olmadığı gibi haciz ve temlik edilemez. Hizmet müddetleri 30 seneyi dolduran ve sandığa dâhil bulunan köy öğretmenleri tekaütlüklerini talep edebilirler. Bu gibiler ayda 82 TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 41, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 90–91. 38 20 Lira ücretle tekaüde sevk edilirler. Tekaütlük ücretleri üç ayda bir peşin olarak ödenir. b-Sağlık ve içtimai yardım sandığının sermayesi ve gelirleri şunlardır: 1-Maarif Vekilliği bütçesine Köy Enstitüleri masrafları namıyla her yıl konulacak tahsisat yekûnunun binde biri. 2-Sandığa dâhil öğretmenlerin aylıklarından kesilecek yüzde birler. 3-Teberrular. 4-Sandık sermayesinin gelirleriyle sair bilumum gelirler. Her iki sandığın tediyeleri Divan-ı Muhasebat vizesine tabi değildir. Öğretmenin vefatı halinde okul hasılatının ne olacağı konusu madde on dokuzda belirlenmiştir; Bir öğretmenin vefatı halinde okula ait olup menfaati öğretmene tahsis bulunan emvalin ölüm yılı içinde elde edilecek hâsılatının yarısı yardım sandığına ve yarısı da gelecek öğretmene verilir. Ölen öğretmenin mirasçıları, okul emvalinin hâsılatı üzerinde hiçbir hak iddia edemezler. Yardım sandıklarının idaresi ve işleyişi konusu madde yirmide belirlenmiştir; Köy öğretmenleri tekaüt sandığı ile köy öğretmenleri sağlık ve içtimai yardım sandığının idaresi, işleyiş tarzı, öğretmenlerin tekaüde sevk usulleri, yapılacak yardımların şekilleri, velhasıl bu iki sandığın bütün işlerine müteferri bilumum hususlar birer nizamname ile tespit olunur. Bu nizamnamelerde hükmi şahsiyeti haiz devlet müesseselerinde kurulmuş mümasil sandıkların azalarına temin eylediği menfaatlere mütenazır menfaatler gösteren hükümlerin bulunması şarttır.83 Hekim temin etme konusu yirmi birinci maddede yer almıştır. Köylerde çalışan öğretmenlerin ailelerinin, köy okullarındaki talebenin sıhhat işlerine meccanen bakmak üzere Maarif Vekilliği’nce sıhhat müfettişi hekimler tayin edilir. Köy öğretmenleri, öğretmenlerin eşleri ve çocukları Maarif Vekilli prevantoryum ve sanatoryumunda parasız tedavi edilirler. Enstitülerin tesisat, inşaat ve tamirat işleri ile ilgili yirmi ikinci madde; Bu enstitülerin tesisat, inşaat ve tamirat işleri 2490 sayılı Arttırma ve Eksiltme İhale 83 TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 41, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 91–92. 39 Kanunu’na tabi değildir. MUVAKKAT MADDE- A) 1 numaralı cetvelde gösterilen kadrolardan ilişik 2 sayılı cetvelde yazılı muallimlikler ve memuriyetler 1939 yılı Umumi Muvazene Kanunu’nun 16. maddesine bağlı (L) cetvelinin Maarif Vekilliği kısmına konulmuştur. B) 7.7.1939 tarih ve 3704 numaralı kanunda adı geçen köy öğretmen okulları bu kanunla Köy Enstitülerine kalbedilmişlerdir. Mezkûr kanunun metnindeki köy öğretmen okulları tabirleri Köy Enstitüleri şeklinde değiştirilmiştir. 18.1.1940 tarih ve 3782 sayılı kanunun 7. maddesi ile açılan (Köy öğretmen okulları her türlü masrafı) unvanlı fasıl (Köy Enstitülerinin maaş, ücret ve her türlü masrafları) şeklinde değiştirilmiş ve bu fasla fevkalade tahsisat olarak 250 000 Lira konulmuştur. C) 1939 ve 1940 mali yıllarında bu enstitülerde çalıştırılacak ücretli müstahdemler kadrosu İcra Vekilleri Heyeti’nce tespit edilir. D) 1939 mali yılı umumi Muvazene Kanunu’nun 4.maddesine bağlı D cetvelinin Maarif Vekilliği kısmında yazılı leyli talebeler meyanına (Köy Enstitüleri) talebesi namı ile 2000 adet talebe kadrosu ilave edilmiştir. Madde reye sunulmuş ve kabul edilmiştir. 3803 numaralı Köy Enstitüleri Kanunu 17 Nisan 1940 tarihinde oy birliği ile kabul edilmiştir.84 Kanunun kabulünden sonra Maarif Vekili Hasan Ali Yücel kısa bir konuşma yapmıştır: “Sayın arkadaşlarım, bizim hazırladığımız, encümenlerin üstünde çalıştığı bu kanun layihasını şu anda kabul etmiş bulunuyorsunuz. Bu kanun memleketimizin istikbali, halkımızın maarif ihtiyacı ve köylümüzün kalkınması bakımından haiz olduğu ehemmiyet, tasvibinizle bir kere daha ve en esaslı surette tahakkuk etmiştir. Bunu görmekle büyük bir bahtiyarlık duyuyorum ve şahsen uzun yıllar kalbimde sakladığım bir idealin tahakkukuna şahit oluyorum. Onun için Yüksek Heyetinize bütün samimiyetimle, bütün yüreğimle bu tarihi anda en derin teşekkürlerimi arz ederim. (Alkışlar)”. 84 85 85 TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 41, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara, s. 92. TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 41, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 82–92, DÜSTUR, (1940), 3. Tertip, C. 21, Devlet Matbaası, Ankara, ss. 692–697. 40 Tasarıya hiçbir milletvekili ret oyu vermemiştir. Ancak 148 milletvekili oylamaya katılmamıştır. 3 milletvekili de çekimser oy kullanmıştır. Oylamaya katılmayanlar arasında sonradan Demokrat Parti’nin kurucuları arasında yer alacak olan Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü gibi isimler de vardır.86 Köy Enstitülerinin fikir babası olarak kabul edilen İsmail Hakkı Tonguç, “fikir babası” konusu ile ilgili olarak alçak gönüllü bir şekilde şu sözleri söylemiştir: “… Yeri gelmişken, bir noktayı açıkça belirteyim ki, Köy Enstitüleri bazılarının iddia ve zannettikleri, sürekli olarak etrafa yaymaya çalıştıkları gibi, bir tek şahsın verdiği ilhamla meydana gelivermiş kurumlar değillerdir. Esasen bu mümkün de değildir. Onlar, Türk eğitmen, öğretmen ve aydınlarının müşterek çalışmasından, millet enerjisinden doğmuş tam manasıyla milli kurumlardır.” 87 O dönem öğretmen adaylarından olan Talip Apaydın 3803 sayılı Köy Enstitüleri Yasasının çıkışının nasıl etkiler yarattığını Köy Enstitüsü Yılları adlı eserinde söyle anlatmıştır: “O yılın baharında bir gün okulda kıyamet koptu. Bizim haberimiz bile yoktu. 3803 sayılı Köy Enstitüleri Yasası çıkmış. Bizim okul da Köy Enstitüsü olmuş. Neyin nesi olduğunu pek anlayamıyorduk. Herhalde okul dışı kaynaklardan bu bizim kötülüğümüze olmuş gibi bir hava estirildi. “Yirmi lira ücret, yirmi yıl ücret” sözleri ortalığı doldurdu. Özellikle Kütahyalı ve Eskişehirli bazı arkadaşlar tedirgindiler. “Haksızlık bu, bırakalım okulu, okumayalım” gibilerden sözler başladı. İş, öğretmenlere idareye yansıdı. Öğretmenler işi tatlıya bağlamaya çalışıyorlardı. Şimdi adını anımsayamadığım Kütahyalı bir arkadaş alışmadığımız tonda çıkışlar yapıyor, haksızlıktan, enayi olmadığımızdan falan söz ediyordu. Doğru dürüst ders yapılamaz olmuştu. Öğretmenlerimizin de bir kısmı haklısınız der gibi bir tavır takınmışlardı. İşte o günlerde Genel Müdür geldi. Sırtında yıpranmış kalın kumaştan golf pantolonlu bir giysi vardı. Bizi 2 A sınıfına topladılar. Kalın, çatal sesiyle bir şeyler bir şeyler söyledi. Hepsini anımsayamayacağım. Köy Enstitüleri’nin ne olduğunu, bu yasanın niçin çıkarıldığını, bundan sonra nasıl çalışılacağını uzun uzun anlattı. Sonra sesini gittikçe yükseltti. “Biz buraya öğrenci buluruz” dedi. “Okumak isteyen kalır, istemeyen çeker gider.” Toplantı sonunda kimseden ses çıkmadı. Hep azarlanmış gibiydik. Yalnız o Kütahyalı arkadaşımızın doğruca yatakhaneye gittiğini, eşyalarını topladığını hep anlatırım. Aldanmıyorsam, yalnız çocuk terk etti okulu. Ben kendimi bir yokladım, yirmi lira aylık daha önce duyduğumuz altmış liranın yanında azdı, evet. Ama o zaman için bizim gözümüzde gene de bir paraydı… Onun yanında başka olanaklarda 86 87 TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 41, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 99–102. İsmail Hakkı Tonguç, (1947), ss. 575–576. 41 sağlanacaktı. Köyde toprağımız, malımız, mülkümüz olacaktı. Belki daha iyiydi bu. Yirmi sene zamanla hizmete gelince, onun benim yanımda hiçbir anlamı yoktu. Ha yirmi olmuş ha on, ne fark ederdi. Biz öğretmen olup köyde çalışmayacak mıydık? Evet. Öyleyse?... Hiç tınmadım her gün ki gibi devam ettim.” 88 Nazif Evren, Köy Enstitüleri Neydi ne Değildi? adlı eserinde Köy Enstitüleri’nin temelini ve yapısını şöyle açıklamıştır: “Köy Enstitüleri, yurt çağında bir incelemenin sonucu olarak çağdaş eğitim yoluyla Türk Ulusu’nun kalkınması yönünde amaçlanan bir uygulamadır. Bu uygulamanın temelinde Atatürk’ün eğitim konusundaki ilkeleri vardır. Son yüzyılların filozof ve eğitim kuramcılarının başlama noktası hep kişidir, insandır. Onlar hep insandan başlayıp topluma giderler. Köy Enstitüleri’nde ise başlangıç noktası toplumdur, köy ve köylüdür. Bu da topyekûn Türk Toplumu demektir. Türkiye demektir.” 89 1.2.3. Kuruldukları Yerler Enstitülerin nerede kurulacağı meselesi hakkında Fay Kırby Türkiye’de Köy Enstitüleri adlı eserinde şu noktalara değinmiştir: “Enstitülerin nerede kurulacağı meselesi üzerine uzun uzadıya düşünülmüştür. İlk kurulan enstitülerin her biri muhtelif idari bölgelerden öğrenciler alacaktı. Her enstitünün, aşağı yukarı aynı ziraat özellikleri olan bir bölgenin az çok merkezi bir yerinde bulunması, her birinin bu özelliklere göre ziraat faaliyetlerini merkezleştirmesi istenecek bir şeydi. Fakat öyle basit ve tabii bir fikir bile birçok meselelerle karşılaşıyordu. Cılavuz’un bölgesinde astropikal ılıca vardı. Beşikdüzü’nün kırk millik yarım kutru içinde balıktan mısıra, mısırdan fındığa, tütüne, ormandan kuru tarıma geçiyordu. Seçilecek yerlerde su bulunması, işe yarayacak bina ve tarla bulunması, az çok taşıt vasıtaları bulunması; hastane, Pazar ve hükümet dairelerine ulaşma imkânları bulunması lazımdı. İdeal olarak arazinin istimlâke başvurmadan sağlanması, yerin halkı tarafından enstitü istenmesi ve yeni binalar plana göre yapılırken kalınacak bina bulunması gerekliydi. Bu ideal şartlardan ne dereceye kadar ayrılmak zarureti olduğunu misallerle görmek mümkündür.” 90 Savaştepe ve Aksu Enstitüleri’nin arazileri kuruluş aşamasında sorunlar olmuş fakat bu sorunlar giderilip enstitüler kurulmuştur. 88 Talip Apaydın, (1983), Köy Enstitüsü Yılları, Çağdaş Yayınları, İstanbul, ss. 44.45. Nazif Evren, (1998), Köy Enstitüleri Neydi, Ne Değildi?, Güldikeni Yayınları, Ankara, s. 29. 90 Fay Kırby, (1962), Türkiye’de Köy Enstitüleri, İmece Yayınları, Ankara, s. 202. 89 42 Kentlerden uzakta kırsal alanlarda kurulan bu okulların sayıları zamanla 21’e ulaşmıştır. Bulundukları yerler şöyledir: 1940’da kurulanlar 1-İzmir-Kızılçullu Köy Enstitüsü 2-Eskişehir-Çifteler Köy Enstitüsü 3-Lüleburgaz-Kepirtepe Köy Enstitüsü 4-Kastamonu-Gölköy Köy Enstitüsü 5-Malatya-Akçadağ Köy Enstitüsü 6-Antalya-Aksu Köy Enstitüsü 7-Ladik-Akpınar Köy Enstitüsü 8-Adapazarı-Arifiye Köy Enstitüsü 9-Vakfıkebir-Beşikdüzü Köy Enstitüsü 10-Kars-Cılavuz Köy Enstitüsü 11-Bahçe-Düziçi Köy Enstitüsü 12-Isparta-Gönen Köy Enstitüsü 13-Balıkesir-Savaştepe Köy Enstitüsü 14-Kayseri-Pazarören Köy Enstitüsü 1941’de kurulanlar 1-Ankara-Hasanoğlan Köy Enstitüsü 2-Konya Ereğli-İvriz Köy Enstitüsü 1942’de kurulanlar 1-Yıldızeli-Pamukpınar Köy Enstitüsü 2-Erzurum-Pulur Köy Enstitüsü 43 1944’de kurulanlar 1-Ergani-Dicle Köy Enstitüsü 2-Aydın-Ortaklar Köy Enstitüsü 1948’de kurulan 1-Van-Erciş Köy Enstitüsü.91 1-İzmir- Kızılçullu Köy Enstitüsü: İzmir aydın tren yolu üzerinde ikinci durak olan Kızılçullu’dadır. Zamanında Amerikan Koleji olarak yapılmış binalarda açılmıştır. Bu enstitüye; İzmir, Aydın, Muğla ve Manisa vilayetlerinin köylerinden öğrenci alınırdı. Öğrenci sayısı 915’dir. Okul müdürü Emin Soysal’dır. İdare memurları ve öğretmen kadrolarına baktığımızda; 2 müdür muavini, 23 öğretmen, 3 memur ve 1 doktordan oluşmaktadır. Mevcut binalarına ilave olarak 1939–1940 ders yılında şu binalar inşa edilmiştir. 50 kişilik erkek öğrenci yatakhanesi ve bir öğretmen evi, 100 kişilik erkek öğrenci yatakhanesi ve helâlar, 100 kişilik kız öğrenci yatakhanesi, 28 kişilik banyo dairesi, 30 kişilik bir demir işleri atölyesi, 900 kişinin ihtiyacını karşılayacak bir mutfak ve bulaşıkhane inşa edilmiştir.92 2-Eskişehir-Çifteler Köy Enstitüsü: Enstitü, Eskişehir-Ankara ve Konya şosesi üzerinde Hamidiye ve Mahmudiye köylerindedir. Tüm binaları ve öğretmen evleri öğrenci ve öğretmenleri tarafından yapılmıştır. Eskişehir’e uzaklığı 40–45 km.dir. Çifteler Enstitüsü’ne; Eskişehir, Ankara, Afyon ve Konya vilayetlerinin köylerinden talebe alınır. Öğrenci sayısı 710’dur. Müdürü, Rauf İnan’dır. İdari memurları ve yönetim kadrosu; 1 müdür muavini, 26 öğretmen ve 3 memurdan oluşmaktadır. Hamidiye ve Mahmudiye köylerindeki mevcut binalara ek olarak 1939–1940 ders yılında şu binalar yapılmıştır: 200 kişilik bir yemekhane, ikişer ailenin ikametine mahsus 4 öğretmen evi, 1 ahır, 1 depo yapılmıştır. Ziraat işlerine mahsus arazisi, ihtiyaca yetecek kadar geniştir. Ayrıca genişletilmeye müsaittir. Değirmeni ve elektrik tesisatı vardır.93 91 Akyüz, (2001), ss. 354. Köy Enstitüleri I-II, (2003), Karatepe Yayınları, Ankara, ss. 38–39. 93 Köy Enstitüleri I-II, (2003), ss. 40–42. 92 44 3-Lüleburgaz-Kepirtepe Köy Enstitüsü İstanbul-Edirne asfalt yolu üzerinde Lüleburgaz’a 5 km uzaklıkta Kepirtepe denilen mahalde açılmış bir enstitüdür. Bu enstitüye; Kırklareli, Tekirdağ ve Edirne vilayetlerinden öğrenci alınır. Öğrenci sayısı 370’dir. Müdürü Nejat İdil’dir. Okulda; 2 müdür muavini, 16 öğretmen, 1 doktor, 2 memur ve 1 de daktilo ile uğraşan görevli vardır.94 4-Kastamonu-Gölköy Köy Enstitüsü: Bu enstitü Kastamonu, İnegöl ve Daday şoseleri arasında Göl Köyü’nde açılmıştır. Kastamonu’ya uzaklığı 12 kilometredir. Kastamonu, Zonguldak, Sinop, Çorum ve Çankırı vilayetlerinin köylerinden öğrenci alınır. Öğrenci sayısı 500’dür. Enstitü müdür A. Doğan Toran’dır. Enstitüde; 1 müdür muavini, 16 öğretmen (öğretmenlerin bir tanesi aynı zamanda doktordur), 1 muhasip, 2 memur ve 1 tane de daktilo ile görevli kişi vardır. Mevcut binalara ek olarak 1939–1940 ders yılında şu binalar yapışmıştır. Her biri bir aileye mahsus 4 öğretmen evi, 1 atölye, 1 kooperatif binası, 1 depo, 1 kantin binası, 200 kişilik yatakhane, 500 kişilik yemekhane. Ziraat işlerine elverişli arazisi vardır. Elektrik tesisatı vardır.95 5-Malatya-Akçadağ Köy Enstitüsü: Malatya-Adana tren yolu üzerinde Malatya’dan sonra birinci durak olan Akçadağ istasyonunda kurulmuştur. Bu enstitüye; Malatya, Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır, Muş, Bingöl, Tunceli, Elazığ ve Sivas vilayetlerinin köylerinden öğrenci alınmıştır. Öğrenci sayısı 550’dir. Okul müdürü Şinasi Tamer’dir. 1 müdür muavini, 20 öğretmen, 2 memur, 1 daktilodan görevli sorumludan oluşan idari ve öğretmen kadrosu vardır. Enstitü, Akçadağ kaza merkezinde vaktiyle Sultan suyu harası için yapılmış kışlalardadır. 1939–1940 yılında bu kışlalar tamir edilmiştir. Ziraata elverişli arazisi çok geniştir.96 6-Antalya-Aksu Köy Enstitüsü: Enstitü, Antalya-Manavgat şosesi üzerinde Aksu nahiye merkezinin bulunduğu yerde açılmıştır. Antalya’ya uzaklığı 11 kilometredir. Antalya, İçel ve Muğla 94 Köy Enstitüleri I-II, (2003), s. 42. Köy Enstitüleri I-II, (2003), ss. 42–44. 96 Köy Enstitüleri I-II, (2003), ss. 47–49. 95 45 vilayetlerinin köylerinden öğrenci alınmaktadır. Öğrenci sayısı 200’dür. Okul müdürü Talat Ersoy’dur. 1 müdür muavini, 7 öğretmen(birisi aynı zamanda doktor), 1 memur, 1 daktilo görevlisi vardır. 1939–1940 ders yılında şu binalar yapılmıştır. 200 kişilik bir yemekhane, 200 kişilik bir yatakhane, 3 atölye, 1 depo, 100 eğitmenin yatakhane ve dershane ihtiyacına yetecek 4 baraka, mevcut okul binasının ve öğretmen evinin tamiratı. Ziraat işlerine elverişli arazisini genişletmek için çalışmalar yapılmıştır.97 7-Ladik-Akpınar Köy Enstitüsü: Ladik istasyonu ile Ladik şosesi üzerinde Ladik kasabasına 4 km mesafededir. Bu enstitüye; Samsun, Tokat, Amasya vilayetlerinden öğrenci alınır. Öğrenci sayısı 250’dir. Müdürü Nurettin Biriz’dir. Ayrıca 1 müdür muavini, 9 öğretmen, 1 memur, 1 de daktilodan sorumlu görevli bulunmaktadır. Bu okul 1939–1940 ders yılında çadırlarla işe başlayarak şu binaları inşa etmiştir. 200 öğrencinin ihtiyacını karşılayacak okul, yatakhane, yemekhane, atölye binaları olmak üzere 9 bina, 1 ahır, 1 depo. Arazisi ihtiyaca yetecek kadar geniş ve suları boldur.98 8-Adapazarı-Arifiye Köy Enstitüsü: Enstitü, Haydarpaşa- Eskişehir tren yolu üzerinde Adapazarı hattının ayrıldığı Arifiye istasyonundadır. Enstitüye, Kocaeli, Bursa, Bolu ve Bilecik vilayetlerinin köylerinden öğrenci alınmıştır. Öğrenci sayısı 400’dür. Okul müdürü Süleyman Edip Balkır’dır. 1 müdür muavini, 17 öğretmen, 1 memur, 1 daktilodan sorumlu görevli vardır. Mevcut binalara ek olarak, 1939–1940 ders yılında şu binalar inşa edilmiştir. 400 kişilik bir yemekhane, 200 kişilik 2 yatakhane, 2 atölye, 4 öğretmen evi, 2 depo. Ziraat işlerine elverişli arazisi ihtiyacı karşılayacak şekilde genişletilmeye çalışılmıştır.99 9-Vakfıkebir-Beşikdüzü Köy Enstitüsü: Enstitü, Vakfıkebir civarında Beşikdüzü’nde açılmıştır. Deniz sahilindedir. Trabzon’a şose ile bağlıdır. Trabzon’a uzaklığı 64 kilometredir. Trabzon, Gümüşhane, Giresun, Ordu ve Rize vilayetlerinin köylerinden öğrenci alınır. Öğrenci sayısı 150’dir. Müdürü Hürrem Arman’dır. 1 müdür muavini, 6 öğretmen, 1 memur, 1 daktilo ile görevli vardır. Mevcut binalara ilave olarak 1939–1940 ders yılında şu binalar inşa 97 Köy Enstitüleri I-II, (2003), ss. 53–54. Köy Enstitüleri I-II, (2003), ss. 46–47. 99 Köy Enstitüleri I-II, (2003), ss. 54–55. 98 46 edilmiştir. 100 kişilik bir yatakhane, 2 atölye, 1 ahır, 1 kümes. Ziraat işlerine mahsus arazisi genişletilmeye çalışılmıştır. Denizcilik bilhassa balıkçılık faaliyetlerinin oluşması için önemli tedbirler alınmıştır.100 10-Kars-Cılavuz Köy Enstitüsü: Kars-Artvin şosesi üzerinde Susuz nahiye merkezinin bulunduğu Cılavuz olarak adlandırılan mahaldedir. Kars’a uzaklığı 24 kilometredir. Kars, Ağrı, Çoruh, Erzurum vilayetlerinin köylerinden öğrenci alınır. Öğrenci sayısı 450’dir. Müdürü Halil Ağanoğlu’dur. Enstitüde ayrıca; 1 müdür muavini, 13 öğretmen, 1 muhasip ve 1 de daktilo ile görevli kişi vardır. Mevcut binalara ek olarak 1939–1940 ders yılında şu binalar yapılmış veya tamir edilmiştir. 250 kişilik bir yatakhane, 2 tavla, 1 atölye, 2 öğretmen evi. Enstitünün ziraat işlerine bilhassa hayvan bakıma elverişli arazisi geniş ve ihtiyaca yetecek miktardadır.101 11-Bahçe-Düziçi Köy Enstitüsü: Adana-Malatya tren yolunda Yarbaşı durağına 12 km uzaklıkta Haruniye nahiyesindedir. Bu enstitüye; Seyhan, Maraş, Hatay, İçel ve Gaziantep vilayetlerinin köylerinden öğrenci alınır. Öğrenci sayısı 467’dir. Okul müdürü, Ahmet Lütfü Dağlar’dır. Enstitüde, 1 müdür muavini, 13 öğretmen, 1 memur, 1 de daktilodan sorumlu görevli vardır. Mevcut binalara ek olarak 1939–1940 ders yılında şu binalar yapılmıştır. 200 kişilik bir yatakhane, 2 atölye, 2 öğretmen evi, 30 talebeye mahsus yüz yıkama yeri ve helâlar, 1 kümes. Büyük okul binası ile hamamın tamiratı yapılmıştır. Ziraat işlerine elverişli arazisi ihtiyaca yetecek boyuttadır. Suları boldur.102 12-Isparta-Gönen Köy Enstitüsü: Enstitü, Baladız-Isparta tren yolu üzerinde Kırkçayırı durağına 4 km uzaklıkta Gönen köyünde açılmıştır. Isparta, Burdur ve Denizli vilayetlerinin köylerinden öğrenci alınır. Öğrenci sayısı 280’dir. Okul müdürü Ömer Uzgil’dir. Enstitüde, 1 müdür muavini, 8 öğretmen ve 1 daktilodan sorumlu görevli vardır. Mevcut binalara ilave olarak 1939–1940 ders yılında şu binalar inşa edilmiştir. 250 kişilik bir yatakhane, 2 atölye, 2 öğretmen evi. Ziraat işlerine elverişli arazisi ihtiyacı karşılayacak miktardadır. 100 Köy Enstitüleri I-II, (2003), ss. 45–46. Köy Enstitüleri I-II, (2003), ss. 44–45. 102 Köy Enstitüleri I-II, (2003), ss. 50–53. 101 47 Suları boldur.103 13-Balıkesir-Savaştepe Köy Enstitüsü: Enstitü, Balıkesir-Manisa tren yolu üzerinde Savaştepe istasyonunda açılmıştır. Balıkesir, Çanakkale ve Kütahya vilayetlerinin köylerinden öğrenci alınır. Öğrenci sayısı 290’dır. Okul müdürü Sıtkı Akkay’dır. Enstitüde, 1 müdür muavini, 9 öğretmen, 1memur ve 1 daktilodan sorumlu görevli vardır. Mevcut binalara ilave olarak 1939– 1940 ders yılında şu binalar inşa edilmiştir. 200 kişilik yatakhane ve dershane binası, 300 kişilik yemekhane, 1 idare binası, 2 depo, su tesisatı. Ziraat işlerine elverişli arazisi vardır. Suları boldur.104 14-Kayseri-Pazarören Köy Enstitüsü: Enstitü, Kayseri-Pınarbaşı şosesi üzerinde Pazarören nahiyesindedir. Kayseri’ye uzaklığı 84 kilometredir. Kayseri, Sivas, Kırşehir, Yozgat ve Niğde vilayetlerinin köylerinden öğrenci alınır. Öğrenci sayısı 488’dir. Okul müdürü Nuri Koçak’tır. Enstitüde, 1 müdür muavini, 14 öğretmen ve 2 memur görev yapmaktadır. Mevcut binalara ilave olarak 1939–1940 ders yılında şu binalar yapılmıştır. 500 kişilik bir yatakhane, 500 kişilik bir yemekhane, 50 kişilik bir kız öğrenci yatakhanesi, 2 atölye, 2 öğretmen evi, 1 depo. Ziraat işlerine elverişli arazisi geniş ve suları boldur.105 15-Ankara-Hasanoğlan Köy Enstitüsü: Hasanoğlan, Ankara-Kayseri demiryolu üzerinde bulunan bir köydür. Ankara’ya uzaklığı 32 kilometredir. Küçük bir vadisi vardır be köyün ziraat alanıdır. Bu vadi güzel olduğu kadar verimlidir. Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nün buraya kurulmasını sağlayan sebepleri Yüksek Köy Enstitüsü eski öğrencilerinden Rıza Dönmez şu şekilde belirtmiştir: “Kurulacak Köy Enstitüleri’nin yeri seçilirken ve her enstitünün çevresi ayrılırken şu önemli noktalar göz önünde tutulmuştur: 1-Her enstitü kesimi, iklim bakımından benzer karakter gösteren kısımlarda müteşekkil olacaktır. 103 Köy Enstitüleri I-II, (2003), s. 54. Köy Enstitüleri I-II, (2003), s. 55. 105 Köy Enstitüleri I-II, (2003), s. 50. 104 48 2-Enstitü kesimi içindeki bütün hayati çalışmaların daha üstün şekilde yapılabileceği bir yerde kurulacaktır: a-Enstitülerde ziraat çalışmaları birinci derecede önemlidir. Her enstitü, kesimi içinde yapılmakta olan ziraat nevilerinin hepsini köylülerden daha üstün bir şekilde yapabilmelidir. Çünkü enstitülerin üstün karakteri zirai karakteridir. Bu da memleketimizin bir ziraat memleketi olmasının sonucudur. b-Öğrencilerin, tabiatla, bedenle ve fikirle her zaman iç içe bulunabilmeleri köylüsel bir hayat yaşayabilmeleri için enstitülerin köylerde veya köy yakınlarında kurulması uygun görülmüştür. 3-Köy enstitüleri bin kadrolu birer eğitim kurumu olarak düşünüldüğü için ihtiyaçların giderilmesi meselesi de kuruluş yerlerinin seçilmesinde ayrıca bir rol oynamıştır. Bunun için enstitülerin mümkün olduğu kadar kenarlarında, bol suyu bulunan geniş toprak ve merası olan yerlerde kurulması düşünülmüştür.106 Can Dündar Köy Enstitüleri adlı eserinde, Hasanoğlan’ın önemini şöyle belirtmiştir: “Hasanoğlan, sayıları 21’i bulacak olan Köy Enstitüleri içinde en önemlilerinden biriydi. Ankara’ya yakın olduğu için hem siyasiler, hem de Türkiye’ye gelen yabancı misafirler için burası bir örnek kurum olarak hazırlanacak ve yıllar sonra enstitülerin en ünlü isimleri de buradan yetişecekti.” 107 Vatanın her köşesinden gelen genç köylü çocukların alın teri ile yapılmasından dolayı da Hasanoğlan Köy Enstitüsü ayrı bir öneme sahiptir. Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nün bütün enstitülere kurdurulmasındaki amaçlara baktığımızda; 1-İş içinde yetiştirilmek istenilen enstitü gençlerine çok ve çeşitli tatbikat alanı temin etmek, 2-Vatanın birçok yerlerini gençliğe göstererek, her gittikleri yeri, her bakımdan, mümkün olduğu kadar incelemek suretiyle bilgilerinin artmasını, 106 Rıza Dönmez, (1945), “Hasanoğlan Köy Enstitüsünün Kısa Tarihçesi”, Köy Enstitüleri Dergisi, C.1, S.1, Maarif Matbaası, Ankara, ss. 21–22. 107 Can Dündar, (2002), Köy Enstitüleri, İmge Kitapevi, İstanbul, s. 27. 49 görüşlerinin genişlemesini, yurt sevgisinin şuurlaşmasını sağlamak, 3-Az zamanda, az masrafla memleketimiz için çok zaruri büyük işleri başarmak.108 1-Konya Ereğli-İvriz Köy Enstitüsü: 1941 yılında kurulmuştur. Ereğli’ye uzaklığı 12 kilometredir. Önce Zanopa bucağındaki yatılı okulda öğretime başlamıştır. 1942-1943 öğretim yılında bugünkü yerine taşınmıştır. Arazisi ve suyu bol olan enstitülerden birisidir. Müdürleri; Recep Gürel, Safa Güneri.109 2-Yıldızeli-Pamukpınar Köy Enstitüsü: 1942 yılında açılmıştır. Yıldızeli ilçesine uzakta bulunan Pamukpınar mevkiinde kurulmuştur. Sivas-Yıldızeli ve Tokat şosesi üzerindedir. Havası sağlam, suyu ve arazisi bol enstitülerden birisidir. Müdürü Şinasi Tamer’dir.110 3-Erzurum-Pulur Köy Enstitüsü: 1942 yılında, Erzurum’a yakın Pulur istasyonu çevresinde kurulmuştur. İki bin dönümlük geniş arazisi içinde Pulur çayı geçmektedir. Çadırla işe başlayan enstitü, diğer enstitülerden gelen ekiplerin yardımıyla kısa sürede örnek enstitülerden birisi olmuştur. Toprakları verimli, tarım ve hayvancılığa elverişlidir. Müdürleri: Ahmet Korkut, Aydın Arıkök ve Osman Yalçın’dır. 4-Ergani-Dicle Köy Enstitüsü: 1944 yılında Ergani istasyonu yanındaki düzlük arazide kurulmuştur. Diyarbakır-Malatya demiryolu üzerindedir. İlçe merkezine çok yakındır. Kuruluşunda diğer enstitülerin büyük yardımları olmuştur. Arazisi ve su durumu yeterlidir. Müdürü Nazif Evren’dir. 5-Aydın-Ortaklar Köy Enstitüsü: 1944 yılında Kızılçullu Köy Enstitüsü’nün bir kolu olarak açılmıştır. İzmirAydın demiryolu üzerinde, Ortaklar istasyonuna 3,5 km uzaklıktadır. Aydın-Söke yolu 108 Dönmez, (1945), s. 24. Recep Bulut, (1990), Nisandaki Güneşler 50. Yılında Köy Enstitüleri, San Matbaası, Ankara, s. 64. 110 Bulut, (1990), s. 64. 109 50 da önünden geçmektedir. Bir iki yıl içinde kuruluşunu tamamlamıştır. Arazisi ve su durumu tam yeterli değildir. Müdürü Hayri Çakaloz’dur. 6-Van-Erciş Köy Enstitüsü: Enstitülerin sarsıntılı, değişiklik döneminde, program gereği olarak 1948 yılında öğretime açılmış son köy enstitüsüdür. Alay karargâhından kalan ve onarılan binalarda kurulmuştur. Diyarbakır-Dicle Köy Enstitüsü’nden aktarılan öğrencilerle öğretime başlamıştır. Kuruluşta diğer enstitülerin de büyük yardımı olmuştur. Yakınındaki bataklık Sağlık Bakanlığı ekiplerinde kurutulmuştur. Van gölüne çok yakın, arazisi ve su durumu yeterlidir. Müdürü İbrahim Oymak’dır.111 Enstitüler kurulurken yerleşim yeri olarak şehir ve kasabaların dışındaki yerler tercih edilmiştir. Ulaşımın daha kolay sağlanabilmesi için de enstitüler tren istasyonları yakınlarına ya da şoselerin olduğu yerler seçilmiştir. Genellikle bir köyün bitişiğine kurulmuş ve adını da o köyden almıştır. Köy Enstitüleri’nin kent dışında kurulmasının en önemli nedenlerinden birisinin, şimdiye kadar şehir okullarında yetiştirilen devlet memurlarının, köylerdeki başarısız çalışmalarından çıkartılan bir sonuçtur. Planlanan köy enstitüleri, uygulamalı iş okulları olduğu için geniş alanların bulunması gerekir bu da kent dışında kurulmasının önemli nedenlerindendir. Çünkü bu kadar geniş alanları şehirlerin yanında bulmak ve o günün ekonomik olanakları içinde satın almak da çok zordur.112 1.2.4. Köy Enstitüleri’ne Öğrenci Alımı Köy Enstitüleri Kanunu çıkarıldıktan sonra, açılan yeni köy enstitülerine öğrenci bulma yoluna gidilmiştir. Bu amaçla müfettişler ve gezici başöğretmenler köy köy dolaşarak öğrenci toplamaya başlamışlardır. Köy Enstitüleri’nin ilk dönemlerinde enstitüye öğrenci bulma sorunu ile karşılaşılmıştır. Köyde, aile sahip olduğu bir iş gücünü elinden çıkarmayı istemezdi. Onlar için bir çocuk demek elinin kolunun bir parçası demekti. Hele kız öğrenci bulmak çok daha zordu. Ancak köyün ilk öcüleri işe başlayınca, bu kişilerin yaptıklarını 111 112 Bulut, (1990), s. 65. Galip Candoğan, (1999), Köy Enstitüleri Sistemi, Karkev Yayıncılık, Konya, ss. 52–53. 51 görenler, biraz da öğretmenin çabası ile enstitüye öğrenci vermeye sıcak bakar oldular. Enstitülere öğrenci sağlamadaki bir başka yöntem de denendi. İlköğretim Müdürleri birer hafta enstitülerde konuk edildiler. Böylece onlar enstitüleri yakından görüp tanıma fırsatı elde ettiler. Bölgelerine döndüklerinde ise enstitüye öğrenci bulmada çaba gösterdiler. Enstitüdeki durumu anlatarak çocukları özendirmeye çalıştılar.113 Seçilecek öğrenciler, yapı itibari ile sağlıklı, gürbüz ve sağlam olacaklardır. Zeki, enerjik, çalışkan olmak da aranan şartlar arasındadır.114 Enstitünün birinci sınıfına tam devreli köy okulunu bitirmiş köylü çocuklar alınacaktır. Köy enstitülerine alınacak öğrenciler isteklerine göre köy öğretmeni, köy sağlık memuru ve köy ebesi olarak yetiştirilecektir. İlköğretim müfettişleri seçim işini yürütecektir. Enstitüye alınacak kız, erkek çocukların yiyecek, giyecek ve yatacak eşyaya ait ihtiyaçları enstitü idaresince temin edilecektir. Kabul edilen öğrencinin Köy Enstitüsüne gelme ve enstitüde iken izinli köyüne gidip gelme yol masrafı öğrenciye aittir. Maarif Vekili Hasan Ali yücel imzalı genelge de Köy Enstitülerine öğrenci seçimi hakkında daha detaylı bilgiler de verilmektedir. Ayrıca genelgeler arasında Köy Enstitüleri’ne Talebe Seçim Fişi de bulunmaktadır.115 1.3. KÖY ENSTİTÜLERİ’NDE EĞİTİM Köy Öğretmen Okulları, 1940 yılında Köy Enstitülerine dönüştürüldüklerinde belli bir eğitim programı yoktu. Her okul, kendi programını kendisi belirliyordu. Bu durum 1943 yılına kadar devam etti. Şevket Gedikoğlu bu durumun nedenlerini, “Bu kurumların yeni kurumlar olduklarına, kurumların yapısına uygun eğitim programlarının henüz gelişmemiş olmasına ve bu programları geliştirecek deneyime sahip eğitimcilerin o tarihte mevcut olmamasına” bağlamıştır.116 113 Mehmet Cimri, (2007), “Tonguç Baba”, Köy Enstitüleri Amaçlar, İlkeler, Uygulamalar, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları, Ankara, ss. 121–122. 114 Şevket Gedikoğlu, (1971), Evreleri, Getirdikleri ve Yankılarıyla Köy Enstitüleri, (Y.y.), Ankara, s. 58. 115 Köy Enstitüleri ile İlgili Yönetmelik ve Resmi Yazılar, (2005), ss. 69–79. 116 Gedikoğlu, (1971), s. 84. 52 1.3.1. 1943 Programı Köy Enstitüleri’nde uygulanacak eğitim programı 1943 yılında belirlendi. Bu program, birçok enstitünün hazırladığı öğretim programından yararlanılarak hazırlanmıştır.117 Köy Enstitüleri’nin öğretim süresi ilkokul üzerine 5 yıl idi. Okutulacak dersler 3 grupta toplanıyordu. 1-Kültür Dersleri 2-Tarım Dersleri 3-Sanat ya da Teknik Dersler Tablo 1.1: Ders ve Etkinliklerin 5 Yıla Genel Dağılımı118 Dersler 1. 2. 3. 4. Toplam 117 118 Kültür Dersleri Ziraat Dersleri ve Çalışmaları Teknik Dersler ve Çalışmalar Beş Yıllık Sürekli Tatil Hafta 114 58 58 30 260 Binbaşıoğlu, (1993), s.43. Köy Enstitüleri Öğretim Programı, (1943), Maarif Matbaası, Ankara, s. 1. 53 Tablo 1.2: Kültür Dersleri119 Dersler 1. 2. 3. 4. Türkçe Tarih Coğrafya Yurttaşlık Bilgisi 5. Matematik 6. Fizik 7. Kimya 8. Tabiat ve Okul Sağlık Bilgisi 9. Yabancı Dil 10. El Yazısı 11. Resim İş 12. Beden Eğitimi ve Ulusal Oyunlar 13. Müzik 14. Askerlik 15. Ev İdaresi ve Çocuk Bakımı 16. Öğretmenlik Bilgisi 17. Zirai İşletme Ekonomisi ve Kooperatifç ilik TOPLAM Sınıf 1 Sınıf 2 Sınıf 3 Sınıf 4 Sınıf 5 5 yılda okutulacak ders saati sayısı 4 2 2 - 3 2 2 1 3 1 1 1 3 1 1 - 3 1 - 736 322 276 92 4 2 2 2 2 2 2 2 2 3 1 2 1 2 1 1 598 276 184 368 2 2 1 1 2 1 1 2 1 1 2 1 1 1 1 - 414 92 230 184 2 - 2 2 - 2 2 - 2 2 - 2 2 1 460 238 46 - - - 2 6 368 - - - - 1 46 22 22 22 22 22 5060 Tablo 1.3: Öğretmenlik Bilgisi120 119 120 1. Toplum Bilim 2. İş Eğitimi 3. Çocuk ve İş Ruhbilimi 4. İş Eğitimi Tarihi 5. Öğretim Metot ve Tatbikat Köy Enstitüleri Öğretim Programı, (1943), s. 5. Köy Enstitüleri Öğretim Programı, (1943), s. 1. 54 Tablo 1.4: Tarım Ders ve Etkinliklerinin Dağılımı121 Ziraat Ders ve Çalışmaları 1. Tarla Ziraatı 2. Bahçe Ziraatı 3. Sanayi Bitkileri Ziraatı ve Ziraat Sanatı 4. Zootekni 5. Kümes Hayvancılığı 6. Arıcılık ve İpek Böcekçiliği 7. Balıkçılık ve Su Mamulleri TOPLAM Sınıf 1 8 - Sınıf 2 3 4 - Sınıf 3 4 3 1 Sınıf 4 2 3 1 Sınıf 5 1 2 2 1 2 2 2 2 - 1 - 2 - - - 1 2 2 - - - 2 2 11 11 11 11 11 Not: Ziraat derlerine kız ve erkek bütün talebe devam eder. Yalnız ziraat çalışmalarında, kız ve erkek talebenin özelliklerine göre konular seçilir. Tarım, Köy Enstitüleri’nde önemli yere sahiptir. Okullarda, geniş uygulama bahçesi ve okul arazileri ayrılıyordu. Öğretmenlerin görevlerinden biri okul arazisi ve uygulama bahçesini çağdaş tarım yöntemleri ile işlemek, örnek bir tarım işletmesi kurmak, öğrencilerine tarımı uygulama içinde öğretmekti. Tarım derslerinin çoğu doğa içinde, açık havada yapılıyordu.122 Tablo 1.5: İş Ders ve Etkinliklerinin Dağılımı123 Birinci Sınıflar (Kız ve Erkek) Dersler 1. Demircilik ve Nalbantlık 2. Dülgerlik ve Marangozculuk 3. Yapıcılık 4. Köy ve El Sanatları 5. Makine ve Motor Kullanma TOPLAM 121 Erkek Talebe 2 Kız Talebe - 2 - 5 2 10 1 11 11 Köy Enstitüleri Öğretim Programı, (1943), s. 6. Tahsin Yücel, (1995), “Köy Enstitülerinde Tarım Programları ve Uygulamalar”, Köy Enstitüleri ve Tarım, Final Matbaacılık, İzmir, ss. 13–14. 123 Köy Enstitüleri Öğretim Programı, (1943), s. 7. 122 55 Tablo 1.6: Erkek Öğrencilerin İş Alanları (2.3.4.5. Sınıflar)124 Ders Grupları 1. Demircilik a. Sıcak ve Soğuk Demircilik b. Nalbantlık c. Motorculuk TOPLAM 2. Dülgerlik a. Dülgerlik b. Marangozculuk c. Duvarcılık TOPLAM 3. Yapıcılık a. Yapıcılık b. Betonculuk c. Dülgerlik TOPLAM Sınıf 2 8 Sınıf 3 8 Sınıf 4 6 Sınıf 5 6 3 11 6 3 11 6 3 2 11 7 3 2 11 7 3 2 11 6 3 2 11 6 2 2 11 7 2 2 11 7 3 2 11 3 2 11 2 2 11 2 2 11 Tablo 1.7: Kız Öğrencilerin İş Alanları (2.3.4.5. Sınıflar)125 Ders Grupları 1. Dikiş-Biçki a. Dikiş b. Örgü ve dokuma c. Ziraat Sanatları TOPLAM 2. Örgücülük dokumacılık a. Örgü ve dokuma b. Dikiş c. Ziraat Sanatları TOPLAM 3. Ziraat Sanatları a. Ziraat Sanatları b. Dikiş c. Örgü Dokumacılık TOPLAM ve ve Sınıf 2 6 Sınıf 3 6 Sınıf 4 7 Sınıf 5 7 3 2 11 6 3 2 11 6 2 2 11 7 2 2 11 7 3 2 11 6 3 2 11 6 2 2 11 7 2 2 11 7 3 2 3 2 2 2 2 2 11 11 11 11 3 Ocak 1945 tarihinde, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç, öğrencilerin defterlerine yazdırılıp göz önünde tutulmaları sağlanmak koşulu ile altı maddelik bir genelge yayımlamıştır. Köy Enstitüsü öğrencilerinin cep defterlerine yazdırılan bu genelge şu şekildedir: 124 125 Köy Enstitüleri Öğretim Programı, (1943), s. 8. Köy Enstitüleri Öğretim Programı, (1943), s. 9. 56 • “Köy Enstitülerinde her türlü yapım, ziraat, sanat, idare işleri ile öğretmen ve öğrencileri ilgilendiren resmi işler nöbetle, öğretmen ve öğrenciler tarafından görülür. Nöbette bulunmayanlara bu işlerin gördürülmesi, öğrencilerin öğretmen ya da usta öğrencilerin özel işlerinde çalıştırılmaları yasaktır. Kendi işini kendi göremeyecek derecede kimsesizlerin işleri de nöbette bulunan arkadaşları tarafından yapılır. • Derse ve göreve geç gelmek, öğretmenliğe yakışmayacak laubali hareketlere girişmek, sarhoş olmak, kumar oynamak gibi öğrencilere kötü örnek olabilecek hareketlerde bulunmak, öğrencileri dövmek, onlara hakaret etmek yasaktır. • Yemek listesine alınan öğretmenler, hakları olan yemeği öğrencilerle birlikte Enstitü’de yemeye mecburdurlar. Özel evlere ya da odalara yemek götürmek yasaktır. (Yataklık hastalar müstesna) • Enstitü işleri en az 15 günde bir bütün öğretmen ve öğrenciler bir araya gelerek konuşulur ve bu konuşmalarda olanaklar, Bakanlıktan verilen yönergeler göz önünde tutularak verilen karara uygun olarak yürütülür. Enstitülerde en az 15 günde bir eğlenti düzenlenir. Bu eğlentilere öğrencilerin ve öğretmenlerin katılması şarttır. • İş bölümüne göre türlü işlere dağılacak öğrenci kümelerine, yapacakları işin önemi, yurda, ulusa onların kişiliklerinde sağlayacağı yararları anlatarak iş gördürülür. Öğrencilere, angarya şeklinde, anlamı bilinmeyen işleri gördürmeye bu kurumlarda asla yer verilmeyecektir. Bir Enstitü’de işlerin soysuzlaştığı görülürse, bundan ikinci derecede öğretmenler sorumlu tutulacaklardır. Her çocuk, öğretim programında saptanan şekillere göre kültür, tarım ve sanat çalışmalarına mutlaka katılacaktır. Belli çocukları yalnız titizlikte, şoför yardımcılığı, davar çobanlığı, tuğlacılık gibi belli işlerde uzun süre çalıştırmak yasaktır. • Şartlar ne olursa olsun, mevsim hangi mevsim bulunursa bulunsun, öğrencilere her gün serbest okuma yaptırılacak ve onlara kitap okuma alışkanlığı mutlak surette kazandırılacaktır.” 126 1.3.2. 1947 Programı 1943 yılında birçok enstitünün hazırladığı öğretim programından yararlanılarak hazırlanmış olan öğretim programına, 1947 yılında bazı değişiklikler yapılmıştır. 1947 126 Mahmut Makal, (2009), Köy Enstitüleri ve Ötesi, Şefik Matbaası, İstanbul, ss. 53–54, İsmail Hakkı Tonguç, (1976), Mektuplarla Köy Enstitüsü Yılları, Çağdaş Yayınları, İstanbul, ss. 90–91. 57 programının gerekçelerine baktığımızda; • Program, enstitülerin çalışma ve iş bünyelerine uygun değildir. • Dört yıldır yapılan denemeler, programın değiştirilmesini telkin etmiştir. • Enstitülerde yeterli kadar işlik ve laboratuar yoktur. • Köylere gidenler, öğretmen olarak, kendilerinden beklenen başarıyı sağlayamamıştır. • Öğretmenleri bilgili ve başarılı yapacak bir programa ihtiyaç vardır. • Müfettiş raporları, programın değiştirilmesini önermiştir. • Köy Enstitüleri’nden çeşitli değişiklik teklifi gelmiştir. • Yapılan incelemelerde programın değişmesine zaruret görülmüştür. • Yabancı dil dersi zorunlu olmaktan çıkartılmıştır. • El yazısı derslerinin 1.2.3. Sınıflarda birer saate indirilmesi istenmiştir. • Meslek derslerinin 4. Sınıfta haftada 2 saatten 5 saate, 5. Sınıfta da 6 saatten 11 saate çıkartılması zorunlu görülmüştür. • Programdaki Kültür Dersleri tabiri, Genel Bilgiler şekline çevrilmiştir. • Programa göre, yeni ders kitabı ve yardımcı kitap yazdırılması gerekiyor. Bu ve buna benzer nedenlerden dolayı, 1943 tarihli program değiştirilmek istenmiş ve değiştirilmiştir. Gerekçeyi içeren yazıda “Bir adamın hem öğretmen hem de aynı zamanda sanatkâr olmasına maddeten ve manen imkân bulunmadığına” da işaret olunmuştur.127 1947 programında yabancı dil zorunlu olmaktan çıkartılmış ve isteğe bağlı bir ders halinde getirilmiştir. Ancak, isteğe bağlı olan bu dersin nerede, ne zaman ve nasıl okutulacağı hakkında programda bir bilgi yoktur. Tabiat ve Okul Sağlık Bilgisi dersi, iki ders haline getirilmiştir. Okul Sağlık Bilgisi yalnız beşinci sınıfta okutulan bir ders olmuştur. Resim-İş dersi, Resim ve El İşi olarak iki ders haline getirilmiştir. Öğretmenlik Bilgisi dersinin sayıları ve haftalık süreleri arttırılmış ve müfredatında da 127 Binbaşıoğlu, (1993), ss. 53–54. 58 değişiklikler yapılmıştır. Tarım derslerinin miktarında fazla bir değişiklik yapılmamıştır. Teknik Dersler ve Çalışmalar kısmının adı Sanat Dersleri ve Atölye Çalışmaları olarak değiştirilmiştir. Dersin ve çalışmaların andının bu tarz değiştirilmesi, niteliğinin de değişmesine yol açmıştır. Eskiden olduğu gibi gerçek hayatta işe yarayan bir iş üretilmeyecek yahut üretilse de ekonomik bir değer kazanmayacak demektir. Kısacası, ders saati bakımından olamasa bile, anlayış bakımından eskiye bir dönüş vardır.128 1.4. YÜKSEK KÖY ENSTİTÜSÜ 24 Temmuz 1943’te yayımlanan yönetmeliğe göre Yüksek Köy Enstitüsü’nün amaçları şunlarıdır: a-Köy Enstitüleri’nin bu talimatnamede yazılı öğretmenleri için kız ve erkek öğretmenleri; b-Köy Enstitüsü mezunlarının çalışacakları köy bölgeleri için gezici öğretmen; gezici başöğretmen ve ilgili maddesinde yazılı okullar için bölge ilköğretim müfettişleri, c-Gerekli kurslara tabi tutularak Köy Enstitüleri’nde çalışmakta olan öğretmenleri yetiştirmek, d-Köy incelemelerine merkez teşkil etmek üzere köy okullarını ve enstitülerini ilgilendiren türlü konular üzerinde gereken araştırmalar yapmak ve bunları ilgililerin faydalanabilecekleri şekilde yaymak, e-Yüksek Köy Enstitüsü öğretmenlerine derslerine ait kitaplarını iki yıl içinde yazdırmak.129 Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde, öğrenim süreleri 3 yıl olan bir Yüksek Köy Enstitüsü kurulmuştur. Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nün müdürü, Yüksek Köy Enstitüsü’nün de müdürüdür. Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nün memurları, Yüksek Köy Enstitüsü’nün de 128 129 Binbaşıoğlu, (1993), ss. 55–57. Köy Enstitüleri ile İlgili Yönetmelik ve Resmi Yazılar, (2005), s. 178, İsmail Hakkı Tonguç, (1947), s. 500, Mehmet Başaran,(1974), Tonguç Yolu, Varlık Yayınları, İstanbul, ss. 17-18, Ayas, (1948), s. 345. 59 işlerini yapmakla görevlidirler. Yüksek Köy Enstitüsü eğitim ve öğretim çalışmalarında öğrencilerinin: • Milli ahlakın ana ilkelerine bağlı, milli ve insani hükümleri benimsemiş, • Pozitif bilim anlayışını kazanmış ve bilgilerini meslek alanında kullanma yollarını hakkıyla öğrenmiş, • Çalışkan, yetiştirici, müteşebbis, yapıcı ve yaratıcı, mesleğine bağlı, yurt sever ve yurdun her yerinde seve seve görev kabul etmeye hazır, • Yaşayış ve çevresine yaptığı etki bakımından örnek tutulmaya layık, • Bedence ve karakterce sağlam, şahsiyet sahibi, birer meslek adamı olarak yetişmelerini amaç tutar.130 Yüksek Köy Enstitüsü’nde öğrencilere; genel bilgi, pedagojik kültür, sanat kültürü, tarım kültürü, güzel sanatlar kültürü, idare ve teftiş tekniği, köy araştırmaları tekniği gibi bilgi ve yetenekler kazandırılır.131 Öğretmen kurulu, yüksek kısım öğretmenleri ve asistanlardan oluşur. Disiplin kurulu, yüksek kısım eğitim başının başkanlığında öğretmenler kurulunun her öğretim yılı başında gizli oyla seçeceği iki öğretmenden oluşur. Köy Enstitüleri için kabul edilen disiplin yönetmeliği hükümleri, Yüksek Köy Enstitüsü için de geçerlidir. Birinci ve ikinci yarıyıl sonunda her öğretmen, derslerde yaptığı sözlü, yazılı ve pratik yoklamalarla her çeşit görevler için öğrenci hakkında takdir ettiği birer kanaat notu cetvelini idareye verir. Bitirme imtihanına bağlı olmayan öğrencilerin sınıf geçebilmeleri için bu iki kanaat notlarıyla haziran imtihan notlarının toplamının 15’den aşağı olmaması gerekir.132 Yüksek Köy Enstitüsü ile Köy Enstitüleri’nin faaliyetleri arasında sürekli temas kurulmuştur. Bu temaslar sonucu Yüksek Köy Enstitüsü bir broşür serisi yayınlamıştır. Parasız olarak başvuran okullara dağıtılmıştır. Özel konular üzerine, bilgi edinme üzerine yazılan yazılardır. İlk seri şu konuları içermektedir: ipekçilik, köylere içme suyu getirilmesi, devlet posta telgraf hizmetleri, hayvan yemleri, tohum ıslahı, 130 Ayas, (1948), s. 346. Binbaşıoğlu, (1993), ss. 61-62 132 Ayas, (1948), ss. 346-347. 131 60 bitki, böcek ve taş koleksiyonları, halk hikâyeleri toplama usulleri, yabancı dil öğrenme metotları, konservecilik, çocuk bakımı, dokumacılık ve boyacılık gibi…133 Yüksek Köy Enstitüsü’nün yaptığı diğer önemli bir çalışma ise Köy Enstitüleri Dergisinin yayınlanmasıdır. 3 ayda bir çıkacak olan bu dergi Ocak 1945’de yayına başlamış ve 5 sayı çıkartmıştır. Yüksek Köy Enstitüsü ve Köy Enstitüleri hakkında çok önemli bilgiler verilmiştir. Enstitülere ait havadisler, kitap tenkitleri, İngilizce-Türkçe tercümeler, edebiyat eserleri, yapılan konferanslar, çeşitli eğitim mesleklerinin tartışmaları gibi yazılar içermektir.134 Yüksek Köy Enstitüsü bir yasa ile değil, kararname ile açılmıştır. Bu durum daha sonra Yüksek Köy Enstitüsü’nün Reşat Şemsettin Sirer’in Bakanlığı sırasında kapatılmasını kolaylaştırdığı için eleştirilecektir. Eğer bir yasa ile kurulmuş olsaydı, bu işin zor olacağı düşüncesi mevcuttu.135 Mehmet Başaran, Tonguç Yolu adlı eserinde Yüksek Köy Enstitüsü’nün kapatılmasını şu şekilde değerlendirmiştir: “Enstitülere öğretmen yetiştiren, köy üniversitesi özelliği taşıyan, Yüksek Köy Enstitüsü 1947–1948 öğretim yılında kapatıldı.”136 1.5. SAĞLIK KOLU 1943 yılında çıkarılan 4459 sayılı yasa ile bazı Köy Enstitüleri’nde Sağlık Kolu açılmıştır. Bu kol; köy ebesi ve köy sağlık memuru yetiştiriyordu.137 Bu amaçla, 1943– 1944 öğretim yılında 3 enstitüde sağlık kolu açıldı. Be enstitüler, Ankara-Hasanoğlan, İzmir-Kızılçullu, ve Malatya-Akçadağ Köy Enstitüleriydi. Bir yıl sonra AdapazarıArifiye Köy Enstitüsü’nde bir sağlık kolu açıldı ve diğerlerine eklendi. 1946–1947 yılına kadar Sağlık Kolu açılan enstitülerin sayısı 7’yi buldu.138 133 Kırby, (1962), s. 242. Kırby, (1962), s. 243. 135 Engin Tonguç, (1970), Devrim Açısından Köy Enstitüleri ve Tonguç, Ant Yayınları, İstanbul, ss. 226– 227. 136 Başaran, (1974), ss. 90-91. 137 Niyazi Altunya, (2002), Köy Enstitüsü Sisteminin Düşünsel Temelleri, Uygun Basım, İstanbul, s. 13, Köy Enstitüleri ile İlgili Yönetmelik ve Resmi Yazılar, (2005): s. 213. 138 Şevket Gedikoğlu, (1978), Kemalist Eğitim İlkeleri ve Uygulamaları, Çağdaş Yayınları, İstanbul, ss. 106–107. 134 61 1946–1947 öğretim yılından sonra ise sağlık kollarının sayıları azaltılamaya başlanmıştır. Arifiye ve Hasanoğlan Köy Enstitüleri dışındakiler kapatılmıştır. 1949– 1950 öğretim yılında Arifiye Köy Enstitüsü’ndeki sağlık kolu da kapatılarak sadece Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ndeki sağlık kolu kalmıştır.139 Kapatılmalarına gerekçe olarak artık bu kurumlara ihtiyaç duyulmadığı dile getirilmiştir. Köylerde sağlık memurlarına, ebelere ihtiyaç duyulmamasının ne kadar gerçekçi olduğu tartışılabilir. 1.6. KÖY ENSTİTÜLERİ’NİN KURULMASINDA ÖNEMLİ YERE SAHİP İKİ ŞAHIS 1.6.1. Hasan Ali Yücel (1897–1961) 1897 yılında İstanbul’da doğdu. Yüksek öğrenimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünde yaptı. 1921–1927 yılları arasında İzmir Erkek Öğretmen Lisesi’nde Türkçe, edebiyat, felsefe ve toplum bilim dersleri okuttu. 1927– 1930 yıllarında Milli Eğitim Bakanlığı Müfettişliği, 1930–1932 yıllarında Fransa’da öğrenci müfettişliği yaptı. 1932–1933 yıllarında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Müdürlüğü, 1933–1935 yıllarında Milli Eğitim Bakanlığı Orta Öğretim Genel Müdürlüğü görevlerinde bulundu. 1935 yılında yapılan seçimlerde İzmir milletvekilliğine seçilerek TBMM’ye girdi.140 1938 yılında Milli Eğitim Bakanlığına getirildi.141 Yedi yıl, yedi ay, yedi gün görev yaptığı Bakanlıktan, 1946 yılında yapılan seçimlerden sonra ayrıldı. Yücel, Cumhuriyet döneminin en uzun süreli görev yapmış, en başarılı, en verimli Milli Eğitim Bakanı olarak tarihteki yerini almıştır. 26 Şubat 1961 tarihinde hayata gözlerini yummuştur. İki kızı (Canan, Gülümser) bir oğlu (Can) var.142 139 Gedikoğlu, (1971), s. 216. Dursun Kut, (2007), Hasan Ali Yücel, Köy Enstitüleri Amaçlar, İlkeler, Uygulamalar, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları, Ankara, s. 130. 141 Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA), Dosya No: 14, Klasör No: 80, Belge No: 2, Sayfa No: 1. 142 Kut, (2007) s. 130. 140 62 1.6.2. İsmail Hakkı Tonguç 1893 yılında, Silistre’nin Tatrakan Bucağı Tataratmaca köyünde doğmuştur. İlkokulu köyünde okuduktan sonra, bir yakınının yanına giderek Silistre’de Rüştiye’yi tamamlıyor. Öğretmen olabilmek için parasız yatılı umuduyla İstanbul’un yolunu tutuyor. Bir rastlantı ve yerinde bir girişkenlikle zamanın Maarif Nazırı Şükrü Bey’e başvurur. Kastamonu Öğretmen Okulu’na yatılı girer. Daha sonra öğrenim olanaklarının çok daha iyi olduğu İstanbul Öğretmen Okulu’na geçer. Buradan 1918 yılında mezun olur. Devletin Almanya’ya eğitim için göndereceği yirmi öğrenci arasında yer alır. Savaş ve geçim koşullarının dayatması sonucu 1919 Nisanı’nda yurda döner. İlk görevi Eskişehir Öğretmen Okulu’dur. Eskişehir yaklaşık iki yıl sonra düşer. Tonguç Ankara’ya döner. Yarıda kalan eğitimini tamamlaması için Almanya’ya gönderilir. Eğitim 1922’de biter. Konya Lisesi’nde öğretmenlik başlar. Ondan sonrası öğretmenin eğitim yolculuğudur. 1924–1933 arasında Ankara ve Adana Erkek Öğretmen Okulları’nda resim ve el işi öğretmenliği yapar. 1934–1935 öğrenim döneminde İlköğretim Genel Müdürlüğü’ne vekâleten atanır. Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemde vekâleti asalete dönüşür. Köy Enstitüleri’nin kurulmasında ve gelişmesinde önemli katkıları varıdır. 1946 seçimlerinden sonra Hasan Ali Yücel görevinden ayrılmak zorunda kalınca, Tonguç da 21 Eylül 1946’da İlköğretim Genel Müdürlüğü’nden ayrılır. Daha sonra Ankara Atatürk Lisesi Resim El işi öğretmenliğine atanır. 1950’de iktidara gelen DP’nin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri, Tonguç’u hiçbir gerekçe göstermeden Bakanlık Emrine alır. Bakanlık emekliliğini istemesinden bir yıl sonra Danıştay kararına dayanarak emekli olmasını kabul eder. Ama eğitimden ve öğrencilerden, verdiği uğraştan vazgeçmez. Araştırmayı, incelemeyi sürdürür. 1958’de hastalanır. Tedavi için Almanya’ya gider. 23 Haziran 1960 tarihinde sonsuzluğa göçer. Büyük bir öğretmen topluluğu ve İnönü’nün katılımıyla Cebeci Mezarlığı’nda toprağa verilir.143Bekir Semerci, Türkiye’de İleri Atılımlar ve Köy Enstitüleri adlı eserinde Tonguç’un şu üç eğitimciye tutkun olduğunu söyler: “İsviçreli Pestalozzi, Almanyalı Kerschenteiner, ve ABD’li John Dewey.”144 143 144 Cimri, (2007), ss. 135–138. Bekir Semerci, (1989), Türkiye’de İleri Atılımlar ve Köy Enstitüleri, Afa Matbaacılık, İstanbul, ss. 255–256. 63 İKİNCİ BÖLÜM KÖY ENSTİTÜLERİ’NİN TEŞKİLATLANDRILMASI VE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER 64 Köy Enstitüleri açıldıktan sonra sıra teşkilatlandırılmasına gelmiştir. 1942 yılına gelindiğinde bu husus hakkında bazı çalışmalar meclis gündemine gelmeye başlamıştır. 10.04.1942 tarihinde Köy Okulları ve Enstitüleri teşkilatlandırma kanun layihası Dâhiliye, Adliye, Bütçe ve Maarif Encümenlerine gönderilmiştir. Maarif Vekili Hasan Ali Yücel kanun layihası ile ilgili konuşmasında: “Efendim, bugünkü gelen evrak arasında bulunan kanun layihaları içinde birinci maddede bizim Köy enstitülerinin teşkilatlandırılmasın dair kanun layihası var. Bu layiha Dâhiliye, Adliye, Bütçe ve Maarif encümenlerine havale buyrulmuş. Bu sene biz mezun vermeye başlıyoruz, işin müstaceliyeti vardır. Onun için yüksek heyetin muvakkat bir encümen teşkili suretiyle, maddeleri de mahdut olan bu kanunun müzakeresine müsaadelerinizi rica ederim” sözleri ile işin ne denli önemli olduğunu vurgulamış ve bir anca görüşmelere geçilmesini rica etmiştir. Ancak hangi encümenlerin muvakkat encümene dâhil edilmesi konusunda tartışmalar yaşanmıştır. Bu sorun kısa sürede çözülerek; Dâhiliye, Adliye, Bütçe, Maarif, Ziraat, Maliye ve Sıhhiye Encümenlerinden müteşekkil olmak üzere bir muvakkat encümenin teşkili kabul edilmiştir. Antalya Milletvekili Rasih Kaplan’ın bu encümenlerden kaçar kişi olacak sorusu üzerine, üçer aza seçilmesi kabul edilmiştir.145 İzmir milletvekili Halil Menteşe 25.5.1942 tarihli Meclis’teki konuşmasında: “Maarif Vekili arkadaşımız Köy Enstitüleri yaratmak suretiyle köylüye bir rehber, bir hoca göndermek meselesini tahtı temine almış bulunuyor. Onun hususi raporunda da okuduğuma göre gelecek sene binlerce çocuk köylere gidecektir. Bunu desteklemek lazımdır. Bu iş de Ziraat Vekili’ne düşüyor. Ben muhtelif memleketlerden, Fransa’dan, Almanya’dan, Amerika’dan ve Bulgaristan’dan yaptığım mukayeseli tetkikte, bizim şeraitimize en uygun olanı, gerek teknik gerek kredi ve gerekse çiftçiyi ziraata hazırlamak bakımından ve gerekse ihtiyaçlarını karşılamak bakımından bizim şeraitimize en muvafığını Bulgaristan’da buldum. Bulgaristan bizim şeraitimiz üzerinde tekevvün etmiş hakikati söylemek lazım gelirse, zirai teşkilat bakımından, zirai teknik ve kredi satış kooperatifleri bakımından numune olacak derecede terakki etmiştir. Bunu aleni olarak söylemeden geçemedim. Onun için bu mühim mesele hakkında Başvekilin ve Ziraat Vekili’nin ehemmiyetle nazarı dikkatini celp ederim. Yoksa Köy Enstitülerinden münferit olarak getirilecek çocuklar ümit ettiğimiz semereyi veremeyeceklerdir. Meğerki arz ettiğim gibi, tekniği köye yanaştırmak suretiyle ileri adımlar atılmak iktiza eder. Mademki binlerce çocuk, gelecek sene köylere dağıtılacaktır, binaenaleyh bu teşkilatında gelecek seneden itibaren tamamlanmasına çalışılmalıdır. İnşallah bu hususta gelecek sene Başvekilimizden 145 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 45, C. 24, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 135–137. 65 ve Ziraat vekilinden çok hayırlı ve çok güzel teklifler karşısında kalırız” sözleri ile Köy Enstitülerinin teşkilatlandırılması gerektiğini ve bu konuda kimlerin öncülük etmesi gerektiğini açıkça dile getirmiştir.146 Köy Enstitülerinin teşkilatlandırılması konusu ile ilgili 26.5.1942 tarihinde Maarif Vekâleti Bütçesi görüşmelerinde Maarif Vekili Hasan Ali Yücel şu sözleri söylemiştir: “Arkadaşlarım, bu dördüncü bütçedir ki, huzurunuza Maarif Vekiliniz olarak bendeniz getirmiş bulunuyorum. Bu dört bütçenin birincisi 14 küsur milyondu. Bu yılki bütçemiz 28,5 milyon liradır. 1935 yılı bütçesi içerisinde Maarif Vekâleti’ne ayrılmış olan miktar o yekûna nispetle %4,6’dır. 1942 yılının Maarif tahsisatının bütçeye nispeti, %7,2’dir. Takdim ettiğimiz bu yıl bütçesinde maaşlar, maaş zamları, ücret açıkları dışında maarif işlerinin iki esaslı noktada temerküz ettiği derhal tebarüz eder. Biri ilköğretim davamızın ruhunu teşkil eden Köy Enstitüleri diğeri teknik öğretimdir. İlköğretim davamız Köy Enstitülerinin hali ve istikbali ile şiddetle alakalı bulunmaktadır. Bu gün 9000 talebesi bulunan ve önümüzdeki yılın başında 12000 ve bu yıldan sonra 15000’ne çıkacak olan Köy Enstitüleri demek ki, iki sene sonra tam mevcutla mezun vermeye başlayacaktır. Yine bu sene evvelce köy muallim mektebi olarak yapılmış bulunan müesseselerin Köy Enstitülerine ilavesi suretiyle elimize geçen talebeler mezun olacaklardır. Demek ki, bu yıldan itibaren mezun vereceğiz demektir. Dün bütçenin heyeti umumiyesi hakkında konuşan arkadaşlarımızdan Halil Menteşe’nin Köy Enstitülerimizden mezun olacak gençlerin Ziraat Vekilliği’nce ziraatın makineleştirilmesi mevzuunda yapılacak emekler içersinde takviye ve teçhiz edilmesi hususundaki fikirlerine aynen iştirak ediyorum. Hemen söyleyeyim ki, bu cihet hükümetçe düşünülmüştür. Muvakkat encümende müzakeresi bitmiş ve bütçelerden sonra huzurunuza gelip görüşülecek olan Köy Enstitüleri Kanunu’nda diğer vekâletler gibi Ziraat Vekâleti’nin de bu mevzuda alakası kanuni hükme bağlanmıştır. Kuvvetle ümit ediyorum ki, Köy Enstitülerinden mezun kıldığımız gençler, o kanunda gösterilen usul ve tertip dâhilinde memleketin her yanına yayılmaya başladıktan sonra Ziraat Vekilliği’nin, Sıhhat Vekilliği’nin ve diğer alakalı vekillerin yapacakları fiili yardımlar, bu genç öğretmenlerin bu gayretli mürebbilerin çalışmalarındaki verimi arttıracak vaziyette olacaktır”. Ayrıca bütçe görüşmelerinde Köy okulları ile enstitülerin ve eğitmenleri ve gezici başöğretmen ve öğretmenleri ve Köy Enstitüsü mezunlarına 3803 sayılı kanuna 146 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 62, C. 24, TBMM Matbaası, Ankara, s. 268. 66 göre verilecek ücret ve bilumum masraflar 4.573.142 Lira olarak kabul edilmiştir.147 Maarif Vekili Hasan Ali Yücel’in sözlerinden de anlaşılacağı gibi artık Köy Enstitülerini teşkilatlandırma zamanı gelmiştir. İşte mezun verme zamanı yaklaşan bu okulları teşkilatlandırmak adına 3.6.1942 tarihinde Meclis’te görüşmeler başlanmıştır. Köy Okullarını ve Enstitülerini teşkilatlandırma kanunu projesi mucip sebepler şöyledir: “Mecburi ve parasız ilköğretim çağında ve 7–16 yaştaki çocuklarımızdan, şehir ve kasabalarda oturanlardan %61’i ilk ve ortaokullara köylerdekilerin de ancak %19’u üç ve beş sınıflı ilkokullara devam edebilmektedir. Bu tabloya göre bilimsizliğin toplandığı yerler köylerimizdir. 3238 sayılı kanuna göre kurslarda yetiştirilen 7000 eğitmen, öğretmen gönderilmesine imkân bulunmayan küçük köylere gönderilmiştir; öğretmen okullarımızı bitirenlerle ilkokul kadrolarının açıkları tamamen kapatılmış, 3803 sayılı kanuna göre açılan Köy Enstitülerine 9000 talebe alınmıştır. Mecburi ilköğretimi köylere çabuk ve geniş ölçüde yaymak için 1942 yılından itibaren Köy Enstitülerine her yıl 1000 eğitmen namzedi ile 3000 talebe alınması ve suretle sekiz yılda 8000 eğitmen ile 24000 köy öğretmeni yetiştirilmesi işi her bakımdan bir ana plana bağlanmıştır. Köy hayat şartlarına göre yetiştirilen bu köy öğretmenlerinin işe başlamalarıyla köy okullarının sayısı ve talebesi artmaya başlayacaktır. Üç yıl sonra bu kurumlar senede 3000 mezun vereceklerdir. Bu tempodaki verimle 1950 yılında Türk köylerinin ilköğretim ihtiyacı karşılanmış olacaktır. İşte bu gelişim ve durumu göz önünde tutarak köy okullarına ve enstitülerine sağlam, devamlı ve düzgün bir şekilde işletici karakterdeki teşkilatı kurmak zamanı gelmiş bulunmaktadır. İlişik kanun projesi bu maksatla hazırlanmıştır”. İşte bu mazbatanın sebepler kısmındaki bu görüşler neticesinde köy okulları ve enstitüleri teşkilatlandırma yoluna gidilmiştir.148 2.1. KÖY OKULLARI VE ENSTİTÜLERİ TEŞKİLAT KANUNU Kanun’un ilk maddesine baktığımızda; Köylerde resmi, mecburi ve parasız ilköğretim okulları ve kursları şunlardır: 1-Eğitmenli köy okulları, 2-Öğretmenli köy okulları, 147 148 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 63, C. 25, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 313–320. TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 68, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 150. 67 3-Öğretmenli ve eğitmenli köy okulları, 4-Pansiyonlu ve pansiyonsuz bölge köy okulları, (Bu okulların durumu ve arazisi maksada elverişli olduğu takdirde, nahiye merkezlerinde açılmaları tercih olunur) 5-Akşam okulları, 6-Köy ve bölge meslek kursları Bu okullar ve kurslar idare, öğretim, eğitim, ziraat, sanat, sağlık korunması çocuk bakımı ve köy halkını yetiştirme yönünden sırasıyla aşağıda yazılı mercilere bağlıdırlar: a-Bölge gezici öğretmenliklerine ve gezici başöğretmenliklerine, b-Bölge ilköğretim müfettişliklerine, c-Bölge Köy Enstitüsü müdürlüklerine, d-Kaza maarif memurluklarına, e-Vilayet maarif müdürlüklerine149 Kanun’un ikinci maddesi eğitmenler ve öğretmenlerle ilgilidir; Eğitmenler ve köy enstitüsü mezun öğretmenler, Maarif Vekilliği’nce tespit edilecek olan gezici öğretmenlik veya gezici başöğretmenlik bölgelerindeki köylerde kurulan okullara tayin edilirler. Bu bölgelerdeki eğitmen ve öğretmenlerin vazife ile ilgili her türlü işlerini görmek üzere, her bölgeye köy enstitülerinden mezun ve köylerde başarı göstermiş öğretmenlerden 3238 sayılı kanuna göre bir gezici öğretmen veya gezici başöğretmen tayin edilir. Gezici öğretmen ve gezici başöğretmenler kaza merkezlerinde görülecek işler bakımından kaza Maarif memurluklarına; Eğitmeni, öğretmeni ve köy halkını yetiştirmekle ilgili işler yönünden bölge ilköğretim müfettişliklerine bağlıdırlar. Bunlar, ziraat işlerinin gelişmesi için Ziraat Vekâleti mütehassıslarıyla valilik ziraat müdürleri ve ziraat muallimleriyle işbirliği 149 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 68, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 59. 68 yaparlar. Diyarbakır milletvekili Zeki Mesud Alsan maddenin sonundaki işbirliği meselesinin derpiş edildiğini söylemiştir. Yaparlar denilmiştir. Ama ne şekilde yapacakları belirtilmemiştir. Bu durumun vekâletler arasında işbirliği ve koordinasyon bakımından noksanlar ve zafiyetler doğurduğunu belirtmiş ve maddenin sonuna şu fıkranın eklenmesini teklif etmiştir: “Bu işbirliğinin mahiyet ve şekli Maarif ve Ziraat vekillikleri arasına kararlaştırılır”. Madde ilave olunan bu fıkra ile son şeklini almış ve kabul edilmiştir. İdari olarak üçüncü madde önem arz etmektedir; İkinci madde hükümlerine göre teşkil edilecek gezici öğretmenlik veya gezici başöğretmenlik bölgelerinden lüzumu kadarı birleştirilerek bir teftiş bölgesi kurulur. Bu bölgeye giren okul, eğitmen, öğretmen, gezici öğretmen ve gezici başöğretmenlerin her türlü işleri bir ilköğretim müfettişi tarafından teftiş, murakabe ve idare edilir. Bölge ilköğretim müfettişleri, bölgelerindeki okulları ilgilendiren idare işleri bakımından Maarif müdürlüklerine bağlıdırlar. Bölgelerinde çalışan eğitmen, öğretmen, gezici öğretmen ve gezici başöğretmenlerin Köy Enstitülerini ilgilendiren işleri yönünden o kesimdeki Köy Enstitüsü müdürlükleri ile işbirliği yaparlar. İdari yapılanmanın nasıl olacağı bu madde ile böylece belirlenmiş oluyor. Madde dört de ise yardımlaşmanın esas olacağı vurgulanmıştır; Köy Enstitüsü müdürlükleri, kendi kesimlerine giren valiliklerin köylerinde çalışan eğitmen, öğretmen, gezici öğretmen, gezici başöğretmen ve ilköğretim müfettişlerine bu kanunda yazılı esaslara göre her türlü yardımlarda bulunurlar. Köy okullarının gelişme ve yükselmesi ile ilgili işleri planlaştırırlar. Beşinci maddeye baktığımızda; Kaza Maarif memurları; kazalarında bulunan diğer ilkokullar ve maarif vekilliğinin idarelerine vereceği maarif kurumları gibi birinci maddede yazılı bütün köy okullarını ilgilendiren idari işlerini de görürler. Kaza Maarif memurlarının görevleri de bu madde ile belirlenmiştir.150 Teşkilat Kanunu’nun altıncı maddesi diğer müdürlüklerle Maarif müdürlüklerinin işbirliği içerisinde çalışmasını sağlaması açısından önemlidir; Maarif 150 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 68, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 59-60. 69 müdürleri, vilayetleri içinde bulunan bütün diğer okullar ve maarif kurumları gibi birinci maddede yazılı köy okullarını da idare, teftiş ve murakabe ederler. Valilik ziraat müdürleri birinci maddede yazılı okulların ziraat işlerini teftiş edebilirler. Teftiş neticelerini valilik yolu ile Maarif Vekilliği’ne bildirirler. Vekillilik sıhhat müfettişleri, valilik sıhhat müdürleri ve hükümet tabipleri birinci maddede yazılı köy okullarının sağlık durumlarını teftiş edebilirler. Teftiş sonunda yazacakları raporları, müfettişler doğrudan doğruya, sıhhat müdürleri ile hükümet tabipleri valilik yoluyla Maarif Vekilliği’ne gönderirler. Diyarbakır milletvekili Zeki Mesud Alsan; altıncı maddede gerek Ziraat müdürleri gerek Sıhhat müdürleri bu okulları teftiş edebilirler tabirinin kendilerine bir vazife olarak verilmiyor şeklinde yorumlanabileceğinden bahsetmiştir. Bunu kuvvetlendirmek için “edebilirler” yerine “ederler” denirse daha iyi olacağı kanaatinde olduğunu söylemiş ve muvakkat encümen tarafından da olumlu karşılanmış ve düzeltme yapılmıştır. Bu düzenlemenin ardından madde son şeklini almıştır. Yedinci, sekizinci ve dokuzuncu maddeler disiplin işleri ile alakalıdır. Yedinci madde; Valilik merkez kazasıyla diğer kazalara bağlı köylerin eğitmenleriyle köy enstitülerinden mezun öğretmenlerin disiplin işlerine bakmak üzere, teftiş bölgesi müfettişinin –bulunmadığı takdirde- Maarif memurunun başkanlığında bir kaza merkezinde beşer üyeli birer (Kaza, köy öğretmenleri ve eğitmenleri disiplin kurulu) teşkil edilir. Bu kurulun üyeleri şunlardır: 1-Merkez kazası başöğretmenlerinden bölge ilköğretim müfettişinin göstereceği üç namzet arasından Maarif müdürünün seçeceği bir başöğretmen; 2-Kaza içindeki bölgelerde çalışan gezici öğretmenlerle gezici başöğretmenler arasından Maarif müdürlüklerince seçilecek bir gezici öğretmen veya gezici başöğretmen; 3-Kaza köylerinde çalışan eğitmen ve öğretmenlerin aralarından seçecekleri bir eğitmen ve bir öğretmen.151 Sekizinci madde de ise disiplin kurulunun kurulması ile ilgilidir; Her valilik merkezinde Maarif müdürünün veya muavininin başkanlığında gezici öğretmenlerle 151 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 68, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 60-61. 70 gezici başöğretmenlerin disiplin işlerine bakmak ve yedinci maddedeki kurulun kararları için ikinci derecede tetkik mercii olmak üzere beşer üyeli bir (Valilik köy öğretmen ve eğitmenleri disiplin kurulu) teşkil edilir. Bu kurulun üyeleri şunlardır: 1-Merkez kazası bölge ilköğretim müfettişi; 2-Valiliğin bütün kazalarında vazife gören gezici öğretmen ve gezici başöğretmenlerin kendi aralarından seçecekleri iki namzetten vekillikçe seçilecek bir gezici öğretmen veya gezici başöğretmen; 3-Merkez kazası köy eğitmen ve öğretmenlerinin kendi aralarından seçecekleri ikişer namzetten Maarif müdürünün seçeceği bir eğitmen bir öğretmen. Dokuzuncu madde de disiplin kurulunun hangi aralıklarla ve kim tarafından seçileceği belirlenmiştir; Yedinci ve sekizinci maddelerde yazılı disiplin kurulları üyeleri iki yıl için seçilir. Bu kurullara seçim yoluyla girecek üyelerin ne suretle seçilecekleri Maarif Vekilliği’nce tespit edilir. (Kaza ve valilik köy öğretmen ve eğitmenleri disiplin kurulları) kararlarını mürettep azanın çokluk reyiyle verirler. Bu kurullar rey nisabı mahfuz kalmak üzere azanın çokluk sayısı ile de toplanabilirler.152 Kanun’un ikinci bölümünde köy eğitmen ve öğretmenlerinin vazife ve salahiyetleri belirlenmiştir. Sert eleştirilere neden olan onuncu madde şöyledir; Köy eğitmen ve öğretmenlerinin vazife ve salahiyetleri ikiye bölünür: a-Okul ve kurslarla ilgili işler; b-Köy halkını yetiştirmekle ilgili işler; A-Köy eğitmen ve öğretmenlerinin okul ve kurslarla ilgili vazife ve salahiyetleri şunlardır: 1-Köy Okulu binasının, işliğinin yapılışında ve bahçesinin kuruluşunda çalışmak; 3803 sayılı kanunun on birinci, 3238 sayılı kanunun beşinci maddelerine göre bu okullara verilen eşyayı iyi bir şekilde muhafaza etmek; hayvanlara bakmak ve onları üretmek; 2-Okula mahsus araziyi örnek olabilecek şekilde işlemek, boz bırakmamak; 152 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 68, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 61. 71 3-Köy okulu işliğini, köylülere de faydalı olabilecek şekilde işletmek; 4-Köyde okul talebesinin eğitim ve öğretimiyle ilgili her türlü tedbirleri almak ve aldırtmak; 5-Talebenin sağlık durumlarını tehdit edici vakaları önlemeye ve gidermeye çalışmak ve bunun icap ettirdiği tedbirleri almak ve aldırtmak; 6-Teftiş bölgesine giren köylerin okul binalarını yapmak, fidanlıklarını korumak gibi elbirliği isteyen işlerde birlikte çalışmak ve yardımlaşmak B) Köy eğitmen ve öğretmenlerinin köy halkını yetiştirmekle ilgili vazife ve salahiyetleri şunlardır: 1-Köy halkının milli kültürünü yükseltmek, onları sosyal hayat bakımından asrın şartlarına ve icaplarına göre yetiştirmek, köy kültürünün müspet kıymetlerini yaymak ve kuvvetlendirmek için gereken tedbirleri almak; milli bayram günlerinde, okulların açılışlarında, mahalli ve milli adetlere göre kutlanan iş günlerinde törenler yapmak ve bunları; halk türküleri, oyunları, marşları ve müzik aletleri esas tutulmak suretiyle tertip, tanzim ve idare etmek; köy halkını radyodan azami derecede faydalandırmak; 2-Köyün ekonomik hayatını geliştirmek için ziraat, sanat, teknik alanlardaki köylülere örnek olabilecek işler yapmak; okullarda sergiler açmak ve diğer münasip yerlerde panayırlar açılmasına yardım etmek; istihsalin arttırılması ve ürünlerin kıymetlendirilmesi, köy iş hayatının canlandırılması ile ilgili tedbirlerin alınmasında köylülere gereken yardımlarda bulunmak, gidip gelinmesi mümkün yerlerdeki pazar, sergi, panayır, fuar, müze gibi ekonomik hayatın gelişmesi ile ilgili kuruluşlarla halkı ve talebeyi ilgilendirmek; onların buraları ziyaret etmelerine kılavuzluk etmek, ormancılığa ait bilgilerin aktarılmasına çalışmak ve ormanların faydalarını ve korunmalarını anlatmak; kurulmuş köy ormanlarının bakımıyla korunmasında ve yeniden kurulacakların kurulmasında yardım etmek; 3-Köyde ve yakın muhitlerde bulunan tarih eserleriyle memleket güzelliklerini teşkil eden tabii ve teknik kıymeti haiz eser ve anıtların onarılması; neslin tükenmemesi ve körelmemesi lazım gelen hayvan ve bitki cinslerinin tespit ve korunmasıyla ilgili işlerde muhtarla, köylülerle ve ilgili diğer teşkillerle beraber çalışmak; 72 4- Köy halkının saadet ve felaketi ile ilgili bütün işlerde elden gelen her türlü yardımı yapmak, gerekli koruyucu tedbirleri almak ve bu gibi hallerde hükümet teşkilatını ilgilendiren işleri zamanında ilgililere yazıyla bildirmek veya gidip haber vermek; 5-Devletin ve köy halkının umumi menfaatleri ve mukadderatı ile ilgili milli müdafaa, imece, asker ailelerine yardım, orman ve köy yangınlarını söndürme, ortaklama ziraat ve nakil vasıtaları edinme, her türlü kooperatifleri kurmak ve işletme gibi hususlarda köylülerle işbirliği yapmak ve bu işlerin icaplarına göre çalışmak; 6-Muhite ve temin edilecek vasıtalara göre köy gençlerinin; yüzücü, kayakçı, güreşçi, binici, atıcı, avcı, bisiklet, motosiklet ve traktör kullanıcı gibi hareketli ve canlı vasıflarda yetiştirilmeleri için gereken her türlü teşebbüslerde bulunmak, olan tedbirleri almak ve bu hususların gerçekleşmesi için çalışmak. Ziraat işleri için mümkün olan yerlerde vekâlet ziraat mütehassıslarıyla valilik ziraat müdür ve muallimlerinin mütalaaları alınır. Bu madde hakkında sert eleştiriler olmuştur. Eskişehir milletvekili Emin Sazak “Bu madde muallimlere o kadar salahiyet veriyor ki, hekim, hâkim, ne biliyim mürşit, Peygamber, hepsi” sözleri ile maddenin çok ağır yükümlükler taşıdığından bahsetmiştir. Sivas milletvekili Abdurrahman Naci Demirdağ da bu konu hakkında: ”Bunlar öyle mühim ve mudil vazifelerdir ki bir eğitmen ve öğretmenin bu işlerin hepsini başarmasına asla imkân yoktur” diyerek Emin Sazak Bey ile aynı düşünceleri paylaşmaktadır. Maarif Vekili Hasan Ali Yücel madde ile ilgili; bu madde bu kanunun ruhudur, esasıdır, olduğu gibi kabul edilmesini istirham ederim diyerek bir an önce maddenin kabul edilmesini istemiştir. Madde aynen kabul edilmiştir.153 On birinci madde, onuncu maddede yazılı işlerin gerçekleşebilmesi için konulmuştur; Onuncu maddede yazılı işlerin gerçekleştirilmesi için ilgili köylüler, bu kanunda yazılı esaslara göre ve diğer kanunlarda tespit edilen hükümlere uygun olmak şartıyla eğitmen ve öğretmenlere yardım etmek ve onlarla işbirliği yapmak vazifesiyle mükelleftirler. Bu mükellefiyetlerden kaçanlarla işleri aksatanlar ve bu işlere fesat karıştıranlar hakkında eğitmen ve öğretmenlerin ihbarı üzerine ilköğretim müfettişi 153 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 69, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 67-79. 73 tarafından yapılacak tahkikat evrakı tetkik olunarak takibe lüzum görüldüğü takdirde köyün bağlılığına göre kaymakam veya valinin yazacağı bir müzekkere ile Cumhuriyet Müddei Umumiliğine gönderilir. Müddei Umumilik tahkikat evrakını sulh mahkemesine tevdi eder ve mahkemece de bu hareketleri sabit görülenler üç günden on beş güne kadar hafif hapis veya beş liradan yirmi beş liraya kadar hafif para cezasıyla cezalandırılır. Bu cezalar tecil edilmez. Bu maddede iki nokta üzerinde durulmuştur. Birincisi son fıkra olan “Bu cezalar tecil edilmez” fıkrası kaldırılmış, ikincisi ise “tahkikat” kelimesi “tetkike” olarak düzeltilmiştir. Madde bu şekilde kabul edilmiştir.154 Kanun’un üçüncü bölümü okullara kabul ve devam konusu ile ilgilidir. Madde on ikide çalışma zamanları konusu ele alınmıştır; Köy okullarının çalışma zamanları, eğitmen ve öğretmenlerle bölge gezici öğretmen veya gezici başöğretmenleri ve ilköğretim müfettişleri tarafından, köylülerin iş durumlarına, mevsimlerin ve köylerin hususiyetlerine göre birlikte tespit edilir ve Maarif müdürlüğünce tetkik olunarak valiliğe tasdik ettirildikten sonra ilgililere bildirilir. Köy okullarının çalışma müddetleri bir yıl içinde yedi aydan az olmaz. Bu okullarda açılacak meslek kurslarının devam müddetleri ve çalışma usulleri Maarif Vekilliği’nce tespit edilir. Köy okullarının çalışma müddetlerinin bir yıl içerisinde yedi aydan az olamayacağı böylece karara bağlanmıştır. Madde on üç de ise okullara alınacak öğrencilerin yaş konusu üzerinde durulmuştur; Köylerde her yıl eylül ayının sonuna kadar altı yaşını bitirmiş olanlar, ilkokula ve ilkokulu bitirdikten sonra, daha yüksek okullara devam etmeyenlerden on altı yaşını tamamlamamış bulunanlar varsa bunlar da birinci maddede yazılı meslek kurslarına devama mecburdurlar. Eğitmen veya öğretmeni bulunan her köyün muhtarı, her yıl okul açılmadan on beş gün evvel; eğitmen, öğretmen, gezici öğretmen veya gezici başöğretmenle birlikte bu esasa göre köyün mecburi öğrenim yaşında olan çocuklarının bir cetvelini tanzim ederek mühürler. Bu cetvelde adları yazılı çocuklardan okula devama mecbur olanlar, bu müddet içinde velilerine bildirilir. Henüz hüviyet cüzdanı alınmamış çocuklar varsa bunların yaşları bu kurallarca çocukları görmek suretiyle tayin ve tespit edilerek içlerinden mecburi öğrenim çağında olanların adları 154 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 69, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 79-87. 74 cetvele yazılır. Madde bu şekli ile kabul edilmiştir.155 Madde on dörtte pansiyonlu bölge köy okullarının durumu üzerinde durulmuştur; Bölge pansiyonlu köy okullarına; bölgeye giren köylerden bu köylerin nüfus durumlarına göre en müsait çocuklar alınır. Bunlar bölge ilköğretim müfettişinin veya gezici öğretmen ve gezici başöğretmenin başkanlığında; bölge okulu başöğretmeniyle çocuk alınacak köyün eğitmen veya öğretmeni ve muhtarının gireceği bir (Bölge okulu kurulu) tarafından seçilir. Seçimde gözetilecek şartlar ve esaslar Maarif Vekilliği’nce tespit olunur. Bu çocuklar bölge okulunda pansiyonlu olarak köyü hesabına okutulur. Yiyecekleriyle yatak takımları kendi köylerinin ihtiyar meclislerince temin edilir. Bu hususta köylüye tahmin olunacak mükellefiyetlerin nevi ve miktarının tayin ve tahsilinde Köy Kanunu hükümleri tatbik olunur. Bu mükellefiyetlere karşı yapılacak itirazlarda ve bunların tetkik edilmesinde ve karara bağlanmasında 3664 sayılı kanun hükümlerine uyulur. Pansiyonlu bölge köy okullarına bu okulların bulundukları köylerle yakınlarındaki köylerin çocukları gündüzlü olarak da devam edebilirler. Diyarbakır milletvekili Zeki Mesud Alsan bu maddede “Bu köylerin nüfus durumlarına göre en müsait çocuklar alınır” cümlesinde geçen “müsait” kelimesi “müstait” olacak şeklindeki düzeltmesinden sonra madde kabul edilmiştir.156 Madde on beşte okula devam edemeyecek kadar hasta olan öğrencinin durumu ele alınmıştır; Okula devam edemeyecek derecede hasta olan çocuğun velisi keyfiyeti gününde eğitmen ve öğretmene bildirir. Hastalığına kanaat getirilen çocuk, hasta olduğu günler için devamsız sayılmaz ve hakkında takibat yapılmaz. Çocuğa zaruri sebeplerle öğretmen, eğitmen veya başöğretmen tarafından bir ders yılı içinde on günü geçmemek üzere verilen izinlere müstenit okula gelmeyişler de takibat bakımından devamsızlık sayılmaz. Henüz on altı yaşını bitirmedikleri halde ilkokula devamları Maarif Vekilliği’nce medeni kanun bakımından şahsi halleri itibariyle mahzurlu görülenler akşam okullarına veya meslek kurslarına devama mecbur tutulurlar. Madde bu şekli ile kabul edilmiştir. Madde on altıda devam konusu detaylı olarak ele alınmıştır; On üçüncü ve on beşinci maddelerde yazılı olan sebeplerden gayri bir sebeple çocuğunu mecburi öğrenim 155 156 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 69, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 86-87. TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 69, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 87. 75 kurumlarına hiç göndermeyen veya gönderdikten sonra devamını temin etmeyen veliler hakkında aşağıda yazılı hükümler tatbik olunur. 1-Devam etmeyen çocuğun velisine eğitmen veya öğretmen tarafından en çok üç gün içinde muhtar vasıtasıyla çocuğun okula gönderilmemesi sebebinin bildirilmesi veya bir mazereti yoksa devamının temini yazılı olarak tebliğ edilir. 2-Bu tebliğ üzerine çocuk yine mazeretsiz olarak gelmezse öğretmen veya eğitmen tarafından en çok beş gün içinde keyfiyet muhtara ihbar edilir. 3-Bu ihbar üzerine muhtar ihtiyar meclisini hemen toplar ve bu meclisçe okula devam etmeyen veya gönderilmeyen çocuğun velisi hakkında her gelmediği gün için yirmi beş kuruştan yüz kuruşa kadar para cezası alınmasına en çok bir hafta içinde karar verilir ve çocuğun velisi ile muhtara ve ilgili eğitmen veya öğretmene tebliğ olunur. 4-Çocuğun okula gönderilmemesinden veya devamsızlığından dolayı eğitmen veya öğretmen tarafından birinci ve ikinci fıkrada yazılı tebliğ ve ihbar muamelesi, müddetleri içinde yapılmaz veya muhtara ihbar edildikten sonra da ihtiyar meclisi toplanıp müddeti içinde keyfiyeti bir karara bağlanmazsa cezai takip düşer. Bu hallerde vaktinde tebliğ ve ihbarı yapmayan eğitmen ve öğretmenlere bu kanunda yazılı disiplin cezası ve muhtarla ihtiyar meclisi azaları hakkında da Köy Kanunu’nun 27. maddesinde yazılı ceza tatbik olunur. 5-İhtiyar meclisleri tarafından verilecek kararlara karşı beş gün içinde veli, eğitmen, öğretmen, gezici öğretmen ve gezici başöğretmen nahiye müdürlüğüne itirazda bulunabilirler. İtiraz yazı ile yapılır. Veliler ihtiyar meclislerine şifahi beyanda bulunarak zabıt tutulmak sureti ile de itiraz edebilirler. Gezici öğretmen ve gezici başöğretmenin itirazına eğitmen veya öğretmene yapılan tebliğ başlangıç sayılır. Bu makamlarca verilen kararlar kesin olup başka hiçbir kazai veya idari mercie başvurulmaz. 6-İki defa para cezasına mahkûm edildikten sonra çocuğunu okula göndermeyen veya devamını temin etmeyen veliler sulh mahkemelerince bir haftadan bir aya kadar hafif hapis cezasına mahkûm edilirler. Tekerrürü halinde evvelce verilen ceza iki kat olarak hükmolunur ve ayrıca beş liradan elli liraya kadar da hafif para cezasına mahkûm edilirler. 76 7-Çocukların okula gönderilmemesinden veya devamlarının temin edilmemesinden dolayı girişilecek takip, çocuğun velisi olan baba veya anası ve bunlar hayatta bulunmadıkları veya köyde olmadıkları takdirde okula karşı veliliği üstlerine alanlarla köyde oturan kanuni mümessilleri hakkında yapılır. 8-Kesinleşen para cezalarının tahsili Köy Kanunu’nun 66. maddesine göre yapılır. 9-Bu maddeye göre terkip edilecek cezalar tecil edilmez. Maddenin dokuzuncu fıkrasının çıkartılmasını encümen teklif etmiştir. Madde, sonundaki fıkrasının çıkarılması ile kabul edilmiştir.157 Madde on yedi on altıncı maddedeki hükümlerin sağlanamaması durumunda yapılacakları belirtmektedir; On altıncı madde hükmüne göre karar verilen para cezalarının tahsili imkânı olmadığı anlaşılırsa kesinleşen kararın bir örneği vali veya kaymakamlık yoluyla Cumhuriyet Müddei Umumiliğine gönderilir. İhtiyar meclisince verilen karar Müddei Umumilikçe bir lira için bir gün olmak üzere hapse çevrilerek infaz olunur. İnfaz sırasında karar altına alınan para cezası ödendiği takdirde umumi hükümlere göre hapsedildiği müddetin para cezasıyla mahsubu yapılarak mahkûm salıverilir. Madde bu şekli ile kabul edilmiştir.158 Kanun’un dördüncü bölümü talebenin ders araçları konusu ile ilgilidir. Madde on sekizde ders araçlarının temini konusu üzerinde durulmuştur; Mecburi öğrenim okullarına devam eden çocukların Maarif Vekilliği’nce tespit olunacak ders ve iş araçlarıyla sanat ve ziraat aletlerini çocukların velileri temin etmeye mecburdurlar. Bunu yapamayan çocuk velilerinden, eğitmen ve öğretmenlerle başöğretmenlerin gezici öğretmenler veya gezici başöğretmenlerin, yazılı teklifi üzerine bu araçları ve aletleri temine yetecek para üç gün içinde Köy Kanunu’nun 66. maddesine göre ihtiyar meclisi kararı ile velilerden tahsil olunur. Tahsil olunan paralarla ihtiyar meclisleri çocuğun ihtiyaçlarını temin ederler. Ders araçlarının öğrenci velisi tarafından karşılanması ve köylerin çoğunun şehirlere uzak olmasından dolayı bu araçların hemen tedarik edilip edilemeyeceği 157 158 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 69, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 88-89. TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 69, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 89. 77 konusu bazı milletvekillerinin tepkisine yol açmıştır. Bu tepkiler üzerine söz alan Encümen Nevzat Ayas, “araç listeleri tertip edilir edilmez hemen veliler tarafından temin edilecektir diye bir şey yoktur, öyle sıkı bir mecburiyet vazedildiği yoktur” şeklindeki açıklamasından sonra kanun aynen kabul edilmiştir. Ders iş araç ve gereçlerini tedarik edemeyecek kadar fakir olan aileler için de bir çözüm düşünülmüştür. Madde on dokuzda da açıkça belirttiği gibi; Ders ve iş araçlarıyla sanat ve ziraat aletlerini tedarik edemeyecek kadar fakir olan ailelerin çocuklarının bu ihtiyaçlarını temin etmek maksadıyla köy bütçelerine tahsisat konulur. Fakir ailelerin çocuk sayısı ve çocukların ihtiyaçlarına karşılık olmak üzere köy bütçelerine konulacak tahsisat miktarı eğitmen, öğretmen, gezici öğretmen veya gezici başöğretmenin teklifi üzerine köy ihtiyar meclislerince kararlaştırılır. Madde bu şekli ile kabul edilmiştir.159 Okulun ihtiyaçlarının nasıl karşıulanacağı konusu ise madde yirmi de belirtilmiştir; 3803 sayılı kanunun 16. maddesine göre okulun sıra, masa, lamba, petrol, süpürge gibi daimi ihtiyaçlarını temin etmek üzere köy bütçelerine köyün gelir kaynaklarıyla uygun olarak tahsisat konur. Okulun bu ihtiyaçlarını bütçenin tanziminden bir ay evvel köy muhtar ve ihtiyar meclisine eğitmen ve öğretmenler yazısı ile bildirirler. Köyün geliri müsait olduğu halde bu tahsisatı bütçelerine koymayan muhtar ve ihtiyar meclisi azaları hakkında köyün bağlı bulunduğu vilayet veya kaza idare heyetleri kararıyla Köy Kanunu’nun 27. maddesinde yazılı ceza tatbik olunur. Hükmolunan para cezasını vermeyenlerden bu para tahsili emval kanununa göre tahsil edilir. İdare heyetlerinin bu husustaki kararları kesin olup bunlar aleyhine hiçbir mercie başvurulamaz. Bu maddeye göre tahsil olunan paralarla ve ihtiyar meclisi kararıyla okulun birinci fıkrada yazılı ihtiyaçları temin olunur. Madde bu şekli ile kabul edilmiştir. Tahsisatı zamanında bütçelerine koymayan köyler için yapılacak işlem yirmi birinci madde de belirtilmiştir; On dokuz, yirmi, yirmi iki ve yirmi üçüncü maddelerde yazılı işlerin karşılığı olan tahsisatı zamanına bütçelerine koymayan köyler için bu tahsisat, bütçeleri tasdike salahiyetli idare amirleri tarafından doğrudan doğruya 159 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 69, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 89-90. 78 konulur. Madde reye sunulmuş ve kabul edilmiştir.160 Kanun’un beşinci bölümü okul yapımı ve onarımı ile ilgilidir. Okul yapımı ve onarımı için gelirleri elverişli olan lüzumlu araç ve gereçleri zamanında sağlamayan muhtar ve ihtiyar meclisi azaları hakkında ne yapılması gerektiği madde yirmi iki de açıkça belirtilmektedir; 3803 sayılı kanunun 16. maddesine göre yapılacak köy okul binalarının yapılması ve onarılması için gereken tahsisatı gelirleri elverişli iken bütçelerine koymayan veya koyup da karşılığı bulunduğu halde sebepsiz sarf etmeyen ve bu iş için lüzumlu arsa ile araç ve gereci zamanında sağlayamayan muhtar ve ihtiyar meclisi azaları hakkında yirminci maddenin üçüncü fıkrası hükmü tatbik olunur. Eskişehir milletvekili İzzet Arukan, köylülerin okul yapımını, onarımını yapabilecek maddi güce sahip olmadıklarını ve bu ağır sorumluluğu nasıl kaldırabilmeklerini anlayamadığını açıkça dile getirmiştir. Mektepler dahi yapılamazken bu enstitülerin nasıl yapılacağını ve yapılmazsa vaziyetin ne olacağını sormuştur. Bu soru üzerine Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel söz almış ve bugün için bir sıkıntının olmadığını, köylülerinde işin içine girerek az masrafın olduğu, köy bütçesi elverişli olmasa ilkokul için şimdiye kadar ayrılan paradan daha fazla para ayrıldığı ve o konunun bir sorun teşkil etmeyeceğini belirtmiştir. Bu konuşmaların ardından madde kabul edilmiştir. Madde yirmi üç de ise imece usulünün nasıl gerçekleştirileceği belirtilmiştir; Bölge köy okulları binalarının veya bu binalara eklenecek dershane, yatakhane, yemekhane, hamam, çamaşırlık, ahır, depo ve işlik gibi yapıların ve bunlarla ilgili yolların, suyollarının yapılması ve onarılmasıyla bölge köylerinin ortak malları olarak tespit edilecek fidanlık, dutluk, kavaklık, çayırlık gibi kuruluşlar bölgeye giren köylerde oturan köylülerin birlikte çalışmalarıyla ve gelir kaynaklarına uygun olarak bu köylerin bütçelerine her yıl için bu maksatla konulacak tahsisatla meydana getirilir. Yirmi ikinci madde ile bu madde de yazılı işler için para ve imece olarak gereli karşılık miktarı on dördüncü madde de adı geçen bölge okulu kurulunca tespit edilir ve bölgeye giren köylerin bağlı bulundukları valiliğe veya kaymakamlığa veya nahiye müdürlüğüne bildirilir. Vali, kaymakam ve nahiye müdürleri, bu mükellefiyetlerden bedence ve malca 160 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 69, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 90. 79 yeterlik göz önünde bulundurularak her köye düşen miktarı programa göre tespit ederler ve her sene bütçelerin tanzimi sırasında ilgili köy muhtar ve ihtiyar meclislerine yazıyla bildirirler. Vali, kaymakam ve nahiye müdürleri tarafından bildirilen imece ve paraya ait tahsisatı bütçeye koymayan veya koyup da karşılığı bulunduğu halde bu işlere sebepsiz sarf etmeyen muhtar ve ihtiyar meclisi azaları hakkında yirmi birinci maddenin üçüncü fıkrası tatbik olunur. Bölge okulundaki kurumlardan bölge içindeki köyler halkı beraberce faydalanırlar. Bu okullarda köylülere üretilmek üzere verilen tohumlar, fidan ve damızlıklar için hiçbir para alınmaz. Madde bu şekli ile kabul edilmiştir.161 Bölge okulundaki kurumlardan köylülerin beraberce faydalanabilmeleri ve köylülere üretilmek üzere verilen tohumlar, fidanlar ve damızlıklar için hiçbir para alınmaması da köylü için önemli bir durum arz etmektedir. Madde yirmi dörtte ise okul yapımında kullanılacak olan kerestelik tomrukların masraflarının nasıl olacağı belirlenmiştir; 3116 sayılı orman kanununun on dokuzuncu maddesinde yazılı mektebe ait hüküm, öğretmenli veya eğitmenli, yatılı veya yatısız pansiyonlu veya pansiyonsuz her tip köy ve bölge okullarıyla köy enstitüleri içinde tatbik olunur. Bu okullar için devlet orman işletmesi bulunmayan yerlerde verilecek dikili ağaçlarda devlet orman tarife bedeli alınmaz. İşletme açılan yerlerde verilecek kerestelik tomruklardan tarife bedeli hariç olmak üzere diğer bütün masraflar alınır. Madde tartışma olmadan kabul edilmiştir.162 En çok tartışılan maddelerden bir tanesi de yirmi beşinci maddedir. Maddeye baktığımızda; Köy halkından olan veyahut altı aydan beri köyde yerleşmiş bulunan ve geçimini köyde oturmak suretiyle temin eden on sekiz yaşını bitirmiş ve altmış yaşını geçmemiş olanlardan iş görmeye elverişli kadın ve erkeklerin hepsi köy ve bölge okulu binalarının yapılması, onarılması ve bunlara su getirilmesi veya kuyu açılması, yol yapılması ve okul bahçesinin kurulması işlerinde yılda yirmi günü geçmemek üzere çalışmaya mecbur tutulurlar. Köy bütçelerinin tanzimi sırasında eğitmen veya öğretmen veya gezici öğretmen ve gezici başöğretmenin de iştirakiyle köy muhtar ve ihtiyar meclisi tarafından bu mükellefiyete tabii tutulacakların bir defteri yapılır ve köyde mahalli âdete göre ilan olunur. Köy bütçesini tasdik edecek makam tarafından bu defter de birlikte tetkik ve tasdik edilir. Yerlerine başkalarını çalıştırmak isteyenler çalışmaya 161 162 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 69, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 90–91. TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 69, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 90–91. 80 mecbur oldukları her gün için iki kişi çalıştırırlar. Arabası ile beraber iş görmeye ayrılacak olanların bir günlük hizmetleri üç gün sayılır. Bu işler eğitmen, öğretmen veya gezici öğretmen ve gezici başöğretmenlerin nezaretleri altında mahalli iklim ve halkın iş mevsimi göz önünde bulundurularak yukarıda yazılı mükellefiyet defterine bir çalışma planı dâhilinde yapılır. Mükelleflerin bu maddeye göre iş gördükleri günleri ve müteaddit yıllardaki çalışmalarıyla ilgili mahsuplarını gösteren defterler de bunlar tarafından tutulur. Köylerde arazi ve bahçeleri olan ve bunlardan yarıcılık veya işçi çalıştırmak şeklinde faydalanarak köy dışında oturanlar, bu maddede yazılı yirmi günlüm mükellefiyeti, mahalli rayice göre işçi ücretini köy sandığına yatırmak sureti ile ifa ederler. Bu madde üzerinde en çok tartışılan maddelerin başında gelmektedir. Özellikle yaşlı ve kadınların çalıştırılması meselesi oldukça tartışılmıştır. Kars milletvekili Kahraman Arıklı; kadınlara böyle bir mükellefiyeti yüklemenin doğru olmayacağı kanaatinde olduğunu belirtiyor ve bizzat çalışmayıp da yerine adam gönderenlerin iki günlüğü bir gün sayılıyor fıkrasına tepki göstermiştir. Eskişehir milletvekili İzzet Arukan’da Kahraman Arıklı’nın görüşlerine katıldığını belirttikten sonra O da kadınların çalıştırılmasına karşı çıkmıştır. Ayrıca 20 gün çalışma konusuna da tepki göstermiştir. Bu sürenin azaltılması konusunda görüş beyan etmiştir. Bu tepkiler karşısında Muvakkat Encümen Nevzat Ayas Bey; kadınlara ağır işlerin yaptırılmayacağı, yirmi günlük sürenin de her yıl tekerrür etmeyeceğini belirtmiştir. Ancak tartışmalar hızla devam etmiş ve bu madde Meclis’te uzun süre tartışıla durmuştur.163 Seyhan milletvekili Sinan Tekelioğlu ise 25. maddeyi Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’na ters düştüğünü belirtmiştir. Çalıştırma meselesini angarya ile eş tutmuş ve angaryanın kaldırıldığı üzerinde durmuştur. Kadınların çalıştırılması konusunda da muhalif görüşlerini beyan ettikten sonra maddenin son fıkrasının yani “Köylerde arazi ve bahçeleri olan ve bunlardan yarıcılık veya işçi çalıştırmak şeklinde faydalanarak köy dışında oturanlar, bu maddede yazılı yirmi günlüm mükellefiyeti, mahalli rayice göre işçi ücretini köy sandığına yatırmak sureti ile ifa ederler” fıkrasının geri alınmasını 163 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 69, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 90–92. 81 istemiştir. Erzurum milletvekili Nakiye Elgün ise kadınlar konusunda Sinan Tekelioğlu’nun sözlerine tepki göstermiş ve Türk kadınının zayıf bünyeli olmadığını belirtmiş ve Türk kadınına övgü dolu sözler sarf etmiştir. Tüm bu tartışmalar neticesinde maddenin müzakeresi tehir edilmiştir. İki gün sonra madde tekrar ele alınmış ve bazı değişiklikler yapılarak son şeklini şöyle almıştır: “Köy halkından olan veyahut altı aydan beri köyde yerleşmiş bulunanlardan on sekiz yaşını bitirmiş ve elli yaşını geçmeyen her vatandaş, köy ve bölge okulları binalarının kurulmasına, bu binalara su temin edilmesine, okul yolları ile bahçelerinin yapılmasına ve bunların onarılmasına münhasır işler tamamlanıncaya kadar yılda en çok yirmi gün çalışmaya mecbur tutulurlar. Bu işlerde çalışma mükellefiyetine tabii tutulacak köylülerin defteri eğitmen ve öğretmen veya gezici öğretmen ve gezici başöğretmenlerin de iştiraki ile ihtiyar meclisleri tarafından tanzim olunur. Bu defter tanzim edilirken mükelleflerin bedeni kudretleri ve bu işlerde çalışmaya mani halleri göz önünde tutulur. Tanzim edilen defter köyde mahalli âdete göre ilan olunur. İlandan on gün sonra bu defter köy bütçelerini tasdik edecek makama gönderilir. Bu makam, on gün içinde defterin bu kanun hükümlerine uygun bir surette tanzim edilip edilmediğine bakar ve alakalılar tarafından itiraz vakii olmuş ise bu itirazları tetkik ve icabına göre tadil veya tasdik eder. Çalışmaya mecbur olanlar yerlerine başkalarını çalıştırabilecekleri gibi çalışacakları günler için mahalli rayice göre amele ücretini vermek suretiyle de bu mükellefiyeti ifa edebilirler. İşin nevine göre hayvanlı arabasıyla veya saban ve pulluk gibi ziraat aletleriyle birlikte çalışanların bir günlük hizmetleri üç gün sayılır. Bu işler eğitmen, öğretmen veya gezici öğretmen ve gezici başöğretmenlerin teknik köy muhtar ve ihtiyar meclisinin idari nezaretleri altında mahalli iklim ve halkın iş mevsimi göz önünde bulundurularak yukarıda yazılı mükellefiyet defterine göre bir çalışma planı dâhilinde yapılır. Mükelleflerin bu maddeye göre iş gördükleri günlerin mahsuplarını gösteren defterde bunlar tarafından tutulur. Köylerde arazi veya bahçeleri olanlar ve bunlardan yarıcılık veya işçi çalıştırmak şeklinde faydalanmakla beraber köy dışında oturanlar, bu maddede yazılı yirmi günlük mükellefiyeti, mahalli rayice göre işçi ücretini köy sandığına yatırmak 82 sureti ile ifa ederler. Şu kadar ki bu ücretin tutarı köydeki arazi veya bahçelerinin bir yıllık arazi vergisinden fazla olamaz.” Yapılan bu değişikliklerden sonra Muğla milletvekili İzzettin Çalışlar’ın “Köylü kadınlar için bu işlerde mecburi mükellefiyet yoktur. Kadınlara köy örf ve adetlerine göre iş verilebilir” şeklindeki takriri kabul edilmemiş ve madde bu son şekli ile reye sunulmuş ve kabul edilmiştir.164 Madde yirmi altıda, yirmi beşinci madde de belirtilen durumların ve yerine getirmekle mükellef olan kişilerin durumları ile ilgili bilgiler vermektedir; Yirmi beşinci madde yazılı mükellefler arasından: 1-Mazeretsiz olarak işe gelmeyenler veya işten kaçanlardan çalışmadıkları her gün için köy ihtiyar meclisleri kararıyla mahalli rayice göre takdir olunacak amele ücreti alınır. Bu suretle alınacak ücretin mecmuu yirmi lirayı geçemez. Kararlar alakalılara tebliğ olunur. 2-Kendilerinden amele ücreti alınmasına karar verilenler, tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde bu karar aleyhine mükellef oldukları işe gelmemelerinden mazerete müstenit olduğu veya ücretin mahalli rayice uygun bulunmadığı sebeplerine münhasır olmak üzere köylerinin bağlılığına göre nahiye müdürlerine, kaymakamlara veya valilere itirazda bulunabilirler. Bu makamlar tarafından verilecek kararlar kesin olup aleyhine hiçbir mercii başvurulamaz. 3-Yukarıdaki fıkraya göre alınacak amele ücretleriyle yirmi beşinci maddenin son fıkrasına göre ödenecek işçi ücretlerini vermeyenlerden bu paralar tahsili emval kanununa göre istifa olunarak köy sandıklarına yatırılır. 4-Mükelleflerin yirmi beşinci maddeye göre çalıştırılmasında kayıtsızlığı veya işe aksatacak fena halleri görülen muhtar ve ihtiyar meclisi azaları hakkında yirminci maddenin üçüncü fıkrası hükmü tatbik olunur. 5-Mükellefiyet işlerinin teknik bakımdan idaresinde kayıtsızlığı veya işi aksatacak fena halleri görülen eğitmen, öğretmen, başöğretmen, gezici öğretmen ve gezici başöğretmenlere ilkin durumları yazı ile bildirilir. İkincisinde bu kanunda yazılı disiplin cezası verilir. Üçüncü defasında umumi hükümlere göre haklarında tatbikat 164 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 69-74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 91-208. 83 yapılır. Madde tartışma olmadan kabul edilmiştir.165 Madde yirmi yedi de köy okulları ile enstitülerinin her türlü ihtiyaçları, okul yapımında ve onarımında gerekli malzemelerin nasıl tedarik edileceği ve vergiden muaf olacağı belirtilmiştir; Köy okullarıyla enstitülerinin her türlü ihtiyaçları için köy sınırları içindeki araziden şahsi haklar mahfuz kalmak şartıyla tedarik edilen taş, kireç ve kum gibi yapı gereçlerinden hiçbir vergi, resim ve harç almaz. Okul ve enstitülerin yapılarında ve onarma işlerinde gerekli tuğla ve kerpiçleri kesmek, kireci yakmak ve söndürmek için girişilen işler serbestçe hiçbir vergi, resim ve haraca tabii olmaksızın yapılır. Bu maksatla açılan çukurlar iş bitince kapatılır. Ormanlardan çıkarılacak bu gibi mallar hakkında 3116 sayılı orman kanunun 23. maddesi gereğince orman idaresinden izin alınır. Madde tartışma olmadan kabul edilmiştir.166 Kanun’un altıncı bölümü Köy okullarına mahsus arazi konusu ile ilgilidir. Köy okullarına mahsus arazi tahsisi konusunda nasıl yol izleneceği yirmi sekizinci madde de şu şekilde belirtilmiştir; Köy okulunun bulunduğu köy sınırı içindeki ziraat işlerine elverişli araziden öğretmenin ve ailesinin geçimine, okul talebesinin ders tatbikatına yetecek miktardaki arazinin okula tahsisi satın alınması ve istimlâki aşağıda yazılı esaslara göre yapılır: A) Bu arazinin yeri, miktarı; bölge ilköğretim müfettişinin –bulunmadığı takdirde gezici başöğretmen veya öğretmenin- başkanlığında beş üyeli bir kurul tarafından tespit ve mazbatası tanzim olunur. Bu kurul: 1. bölge ilköğretim müfettişi, 2. köy muhtarı, 3. köy ihtiyar meclisi üyelerinin aralarından seçecekleri bir üye, 4. gezici başöğretmen veya gezici öğretmenin seçeceği bir öğretmen veya eğitmen, 5. gezici başöğretmen veya gezici öğretmenden teşkil edilir. 1-Bu kurulca tanzim edilecek mazbatada gösterilen yer devlet malı olduğu takdirde 3803 sayılı kanunun 12. maddesinin son fıkrası göz önünde tutularak mazbata valilik yolu ile maliye vekilliğine gönderilir ve maliye vekilliğinin tasvibi ile o yer parasız olarak köy okulu adına tahsis olunur. 165 166 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 208–209. TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 209. 84 2-Mazbatadaki yer hususi eşhasa ait ise mutasarrıfı veya zilyedi (A) fıkrasında yazılı kurul tarafından takdir edilecek bedeli kabul ettiği veya satmaya razı olduğu takdirde bu bedel köy sandığınca ödenerek arazi köy okulu adına alınır. 3-Mazbatada gösterilen ve eşhasa ait olduğu anlaşılan yer yukarıdaki fıkraya göre sahibi veya zilyedi tarafından rızası ile köy okulu adına devir ve ferağ olunmadığı takdirde o yer istimlâk yolu ile alınır. 4-Köy okulları için lüzumu olan yerin istimlâkine vali karar verir. Bu karar üzerine (A) fıkrasında yazılı kurul tarafından istimlâk edilecek yer için takdir edilen kıymet mahalli adetlere göre ilan yolu ile mal sahiplerine veya zilyetlerine bildirilir. İlandan itibaren on beş gün içinde, alakalılar rızaları ile takdir edilen bedeli kabul ile devir ve ferağ etmedikleri veya bu bedele karşı mahkemeye müracaatla itirazda bulundukları takdirde istimlâk bedeli ziraat bankasına ve bulunmayan yerlerde kaza mal sandıklarına yatırılır ve istimlâk olunacak yere okul adına el konur. 5-Takdir edilen istimlâk bedelini kabul etmeyen alakalılar yukarı ki fıkrada yazılı ilandan itibaren on beş gün içinde mahkemeye müracaatla bu bedel hakkında itirazda bulunabilirler. Dördüncü fıkrada yazlı ilanın yapıldığı yerde bulunmayan alakalılar için itiraz müddeti ilanın icrasından itibaren üç aydır. B) Okul için istimlâkine karar verilen yerin bedeli köy bütçesinden ödenir. C) İstimlâk edilen veya satın alınan yerin ürünleri yalnız o yıla mahsus olmak üzere eken tarafından toplanır. D) Satın alınan veya istimlâk edilen yer, köy hükmi şahsiyeti adına tapuya tescil olunur. Köyün bağlılığına göre valilik veya kaymakamlık tarafından verilecek müzekkere üzerine tapu idareleri bu tescil işini yaparlar. E) İstimlâk edilen yerin mutasarrıfının veya zilyedinin malum olmaması veya oturdukları yerin bilinmemesi A fıkrasının dört numaralı bendi hükmi yerine getirilmiş bulunmak şartı ile o yere el konma işini durdurmaz. El konacak yerin tahliye ve teslim işi, köyün bağlılığına göre valilik veya kaymakamlık tarafından yazılacak müzekkere üzerine, icra dairelerince bu maddelerin A fıkrasının dördüncü bendinde yazılı ilan yolu ile yapılmış olan tebligattan başka umumi hükümler dairesinde bir tebliğ yapılmaksızın icra ve infaz olunur. 85 F) Köy okulları için satın alınacak, tahsis veya istimlak edilecek yerlerin tespiti işlerinde mümkün olduğu takdirde valilik ziraat mütehassısı veya valilik ziraat müdür ve muallimleriyle sıhhat müdürlerinin veya hükümet tabiplerinin mütalaası alınır. Ankara milletvekili Arif Baytın’ın 28. maddenin 5. numarasının (F) fıkrasında “köy okulları… yerlerinin tespiti işlerinde…” nafıa memurlarının da mütalaaları alınmak faydalı olacağından “ziraat ve sıhhat idareleri gibi nafıa müdürlüğünün” sözlerinin ilavesini teklif ederim şeklindeki takriri üzerine bu fıkrada değişiklik yapılmasını encümen oya sunmuş ve madde bu değişiklikten sonra kabul edilmiştir. Tahsis edilecek araziyi bildirmeyen veya doğru bilgilendirme yapmayanlara karşı ne gibi yaptırımların yapılacağı da madde yirmi dokuzda şu şekilde yer almıştır; Köy okullarına tahsis edilecek gayrimenkullerin tespiti için yapılacak tetkiklere esas olmak üzere yirmi sekizinci maddede yazılı kurul ve salahiyetli memurlarca ilgili köylülerden istenecek malumat geciktirmeden verilir. Bu malumatı vermeyenler veya doğru olarak bildirmeyenler sulh mahkemelerince üç günden bir aya kadar hafif hapis veya beş liradan yirmi beş liraya kadar hafif para cezasına çarptırılırlar. Isparta milletvekili Kemal Turan Bey, köylülerin topraklarının bu okullar için istimlak edilmesi köylüleri zor duruma sokabileceği endişesi taşıdığını dile getirmiştir. Encümen Nevzat Ayas Bey de bu endişesinin yersiz olduğunu ve açılacak okulların ana gayesinin köylüyü ve köyü kalkındırmak olduğunu belirtmiştir. İstimlak yapılırken genel ahlaka uyulacağını da belirtmiştir. Madde kabul edilmiştir. Okul için tahsil edilen arazinin ve üzerindeki malın kimin olduğu ve kimlerin kullanma haklarına sahip oldukları madde otuz da şu şekilde yer almıştır; Okula tahsis edilen arazi üzerinde meydana getirilen gayrimenkuller ve tesisler okulun bulunduğu köyün malıdır. Bunlar vazifeli eğitmen veya öğretmen tarafından kullanılır.167 Kanun’un yedinci bölümü Köy Eğitmen, Öğretmen, Gezici Başöğretmen ve Gezici Öğretmenlerin mükafatlandırılması ve cezalandırılması konuları ile ilgilidir. Otuz birinci madde de vazifelerinde başarılı olanlara ne gibi mükafatlandırma yapılacağı şu şekilde belirtilmiştir; Eğitmen, öğretmen, gezici başöğretmen ve gezici öğretmenler 3238 sayılı kanunun birinci, 3803 sayılı kanunun altıncı maddelerinde ve 167 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 209-211. 86 bu kanunda yazılı işleri yaparlarken vazifelerinde gösterdikleri başarıların dercesine göre aşağıda yazılı şekillerde mükâfatlandırılırlar: 1-Üstün başarılı sayılmak; 2-Köye hizmet edenler anıtına adı yazılmak; 3-Köydeki bir tesise adı verilmek; 4-Ülkü eri sayılmak; 1-Üstün başarılı sayılmak: Vazifelerinin olan üstü bir başarıyla yapanlar için bölge ilköğretim müfettişinin teklifi ile her yıl mart ayı içinde köy enstitüleri müdürlüklerince bir başarı listesi hazırlanarak mütalaaları ile birlikte ilgili valiliklerin maarif müdürlüklerine verilir. Maarif müdürleri kanaatlerini yazarak listeyi valilik yoluyla Maarif Vekilliği’ne gönderirler. Listeye girenlerin adları o yıl 17 Nisan’da gazete ve radyo vasıtasıyla ilan edilir. 2-Köye hizmet edenler anıtına adı yazılmak: Kültür bakımından kuvvetlendirilmesi lazım gelen, tehlikeli ve bulaşıcı hastalıklar hüküm süren, yurt sınırlarına yakın bulunan, ana münakale yollarından uzak olan köylerde vazife gören, mahallin güç şartlarını yenerek öğrenimi geniş bir alana yayan ve işlerini ardı ardına beş yıl olan üstü bir başarı ile yapan, bulunduğu köyün yetişkin halkının bu müddet içinde en az onda birini okuryazar haline getirenlerin adları, mezun oldukları enstitülerde hazırlanan (köye hizmet edenler anıtı)’na yazılır. Bu maddede yazılı vasıfları haiz köylerin hangi köyler olduğu bölge ilköğretim müfettişinin teklifi üzerine sekizinci maddede adı geçen (valilik köy öğretmen ve eğitmenleri disiplin kurulu) tarafından tespit edilerek her ders yılı başında ilgililere bildirilir. 3-Köydeki bir tesise adı verilmek: Köyde daimi şekilde faydalı olabilecek vasıflarda ve alan üstü bir çalışma ile meydana gelebilecek işleri yapanların bu köylerde yeniden yapılan yol, çeşme, kanal, hamam, çamaşırlık, bahçe, koru, kavaklık, çayırlık, değirmen, elektrik santrali, köprü, kooperatif gibi yeni bir tesise adları verilir. Bu gibilerin adları eserin uygun düşen bir 87 yerine daimi olarak kalacak şekilde yazılır. 4-Ülkü eri sayılmak: Bu maddenin birinci ve ikinci fıkrasında yazılı esaslara göre hareket ederek köyün öğretim, eğitim, ziraat, sanat işlerinde birbiri ardınca, on yıl hizmet edenler ve bu işlerde olan üstü başarı gösterenler (Ülkü Eri) sayılırlar ve Maarif Vekilliği’nce tespit edilip verilecek ay yıldızı havi bir işareti taşırlar.168 Mükafatlandırma işleminin kimler tarafından onaylanacağı otuz ikinci madde de belirtilmiştir; Otuz birinci maddede yazılı şekillere göre başarıları görülen eğitmen ve öğretmenler, gezici öğretmen veya gezici başöğretmen ve ilköğretim müfettişinin, gezici başöğretmenler ve gezici öğretmenler de ilköğretim müfettişinin teklifi ve (kaza köy öğretmen ve eğitmenleri disiplin kuralları) kararlarının ilgili valiliklerce tasdiki ile mükâfatlandırılırlar.169 İşledikleri disiplin suçlarının derecesine göre ne gibi cezaların verileceği madde otuz üç de şu şekilde yer almaktadır; Köy öğretmen, eğitmen, gezici öğretmen ve gezici başöğretmenlerine işledikleri disiplin suçlarının dercesine göre aşağıda yazılı cezalar verilir: 1-İşinde kusurlu sayılmak; 2-Ücreti kesilmek; 3-Meslekten çıkarılmak; 1-İşinde kusurlu sayılmak: Vazifelerinde kusurları görülenlere bu kusurları düzelttirilecek şekilde yazı ile bildirilir. 2-Ücreti kesilmek: Vazifesini aksatmaya teşebbüs eden, aksatan, yapmayanlar; köyü, okulu ve talebeyi zarara uğrattığı sabit olanlar üç günlükten on beş günlüğe kadar ücret kesilme cezasına çarptırılırlar. Bu hal bir ders yılı içerisinde ikinci defa tekrarlandırılırsa bu gibilere altı günlükten bir aylığa kadar ücret kesilme cezası verilir. Bu fiilin aynı ders 168 169 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 211-212. TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 211-212. 88 yılı içinde üçüncü defa tekrarı halinde meslekten çıkarılmak cezası tatbik olunur. 3-Meslekten çıkarılmak: Bu kanunda yazılı hükümleri yapmakla mükellef olanları, vazifelerini aksatmaya tahrik ettikleri; eğitmenlik, öğretmenlik, gezici öğretmenlik ve başöğretmenlik şerefini ihlal edici hareketlerde bulundukları veya iffetsizlikleri sabit olanlar devlet hizmetinde kullanılmamak üzere meslekten çıkarılırlar. İşinde kusurlu sayılma cezası eğitmen ve öğretmenlere gezici başöğretmen ve gezici öğretmen; gezici öğretmen ve gezici başöğretmenlere de ilköğretim müfettişi veya maarif müdürü tarafından verilir. Bu cezaya itiraz edilemez. Diğer cezalar öğretmen ve eğitmenlere yedinci maddede yazılı kurul tarafından verilir. Bu kurulların kararına karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içince (valilik köy öğretmen ve eğitmenleri disiplin kurulu)’na itiraz edilebilir. Bu kurulca, itiraz üzerine ücret kesilme cezası hakkında kesin olarak karar verilir. Eğitmen, öğretmen, gezici öğretmen ve gezici başöğretmenlere verilecek meslekten çıkarılmak kararı alakalılar tarafından itiraz edilsin edilmesin Maarif Vekilliği inzibat komisyonunun resen tetkikine tabii olup bu komisyonun kararı ile kesinleşir. Disiplin cezasını gerektiren bir hareket aynı zamanda Türk Ceza Kanunu’nun hükümlerine göre bir suç teşkil etmekte ise umumi hükümler dairesinde ayrıca takibat yapılır. Disiplin cezasını gerçekleştirenler için tahkikatların kimler tarafından yapılacağı madde otuz dörtte açıklanmıştır; Disiplin cezasını gerekleştiren filler için: a-Eğitmen ve öğretmenler hakkındaki tahkikatı gezici öğretmen veya gezici başöğretmen veya bölge ilköğretim müfettişi; b-Gezici öğretmen ve gezici başöğretmenler hakkındaki tahkikatı da bölge ilköğretim müfettişi yapar.170 170 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 212. 89 Mazeretsiz ve izinsiz vazifelerinden ayrılanlar için şu yaptırımlar uygulanmıştır (madde 35); Mazeretsiz ve izinsiz olarak vazifelerinden ayrılan eğitmen, öğretmen, gezici öğretmen ve gezici başöğretmenlerin aylık ücretlerinden her devamsızlık günü için bir günlük ücretinin iki katı kesilir. Bu hal bir ders yılı içinde aralı veya arasız yirmi günü geçerse birinci fıkrada yazılı (ücretten kesmek) cezası bir misli arttırılır. Aynı yıl içinde bu hal kırk günden fazla olursa terfileri dört sene sonraya bırakılır. Devamsızlık yukarı ki fıkrada yazılı şekilde bir yıl içinde iki defa tekrarlanırsa (meslekten çıkarılmak) cezası verilir. Bu maddede yazılı ücret kesilmek muamelesi ilköğretim müfettişleri tarafından yapılır. “Meslekten çıkarılmak” cezasına uğrayanlar 3803 sayılı kanunun beşinci maddesi hükmüne tabii tutulurlar (madde 36). Verilen cezalara itiraz hakkı verilmiştir; Gezici öğretmenlere ve gezici başöğretmenlere, sekizinci maddede yazılı kurul tarafından verilen cezalara karşı Maarif Vekilliği inzibat komisyonuna on beş gün içinde itiraz edilebilir. Bu komisyonca kesin karar verilir (madde 37).171 Kanun’un sekizinci bölümünde, Köy Enstitüleri ve bu enstitülerin köy okulları ile ilgili işleri konusu vardır. Köy Enstitüleri müdürlerinin görevleri arasında; Köy Enstitüleri müdürleri, bu konuda yazılı işlerin düzgün bir şekilde yapılması için kesimlerine giren köylerde çalışan eğitmen, öğretmen, gezici öğretmen, gezici başöğretmen ve bölge ilköğretim müfettişlerine ellerindeki bütün vasıtalarla gereken yardımları zamanında yaparlar ve onların işlerini takip ederler (madde38). Madde otuz dokuz da ise Köy Enstitüsü idaresinin görevleri arasında; Köy enstitüsü idareleri, enstitünün kesimine giren bütün köyleri tespit ve tetkik ederek bu köylerin her biri hakkında gereken bilgileri toplarlar. Köylerin durumlarına ve 171 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 212-213. 90 ihtiyaçlarına göre enstitüden mezun olacak eğitmen ve öğretmenlerin gönderilecekleri köylerle bu köylerden ikinci maddeye göre teşkil edilecek bölgeler hakkındaki tekliflerini maarif müdürlüklerine bildirirler. Bu teklifler valiliğin mütalaasıyla beraber tasdik edilmek üzere Maarif Vekilliği’ne gönderilir. Enstitü idareleri, enstitüde çalışan öğretmenler vasıtasıyla bu köylerde mezunlarının yapacakları işleri planlaştırarak eğitmen ve öğretmenlere enstitüden mezun olamadan evvel bildirirler. 3803 sayılı kanunun on birinci maddesine göre mezunlara alet, tohum gibi şeyleri ve hayvanları verirler. Tatbikat bölgesi ayrılması konusu madde kırk da şu şekilde yer almıştır; Köy Enstitüleri’nde bulunan öğretmenlerle talebe ve eğitmen namzetlerinin her türlü köy işlerinde çalışmalarını temin maksadıyla her enstitüye dolayında bulunan lüzumu kadar köy okulundan bir tatbikat bölgesi ayrılır. Bu bölgeye girecek köylerin birinci maddede yazılı köy okul tiplerinin tamamı içine alması ve en az üç gezici öğretmenlik veya gezici başöğretmenlik bölgesi genişliğinde olması şarttır. Kırkıncı madde de belirlenen tatbikat alanında köy enstitüsü öğretmenlerinin görevleri kırk birinci madde de şu şekilde yer almıştır; Köy Enstitüsü öğretmenleri, kırkıncı maddede tespit edilen tatbikat alanında iş görürlerken tahkikat ve sicil verme işleri hariç olmak üzere 3238 sayılı kanuna göre gezici öğretmenlik ve gezici başöğretmenlik vazifesiyle salahiyet ve mesuliyetini haizdirler. Bu öğretmenlerin enstitüdeki asli vazifeleri göz önünde tutularak tatbikat bölgesi köylerinde her yıl ne gibi işleri görebilecekleri enstitü öğretmenler kurulunca tespit edilir ve planlaştırılır, ilgililer bu planlara göre çalışırlar.172 Enstitülere bağlı köylerdeki işlerin zamanında yapılmaması durumunda ne gibi önlemlerin alındığı madde kırk ikide şu şekilde yer bulmuştur; Valiliklerin köy enstitülerine bağlı köylerinde yapılması gerekli işlerin eğitmen ve öğretmenler tarafından vaktinde yapılamayacağı anlaşılırsa gezici öğretmen ve gezici başöğretmen veya bölge ilköğretim müfettişlerinin teklifi üzerine köy enstitü idareleri, bu köylerde yapılacak işleri bitirmek üzere öğretmenlerin başkanlığında enstitü talebesinden gruplar 172 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 213. 91 gönderirler. Bu talebe ve öğretmenlerin zaruri yol masrafları ile köylerde kalacakları zamana ait yiyecek masrafları enstitü tahsisatından ödenir.173 Gerekli görüldüğü taktirde eğitmen ve öğretmenler için kurslar açılacaktır. Madde kırk üçde; Eğitmen ve öğretmenler için köy enstitüleri idarelerince icabında kurslar açılır. Eğitmen ve öğretmenlerin bu kurslara gelip gitme zaruri yol paraları ve kursta bulundukları müddetçe yiyecek masrafları enstitü tahsisatından ödenir. Kanun’un dokuzuncu bölümünde, köy enstitülerinde vazife görenlerin tayin, terfi, mükafatlandırma ve cezalandırma şekilleri konuları yer almıştır. Madde kırk dörtte stajyer öğretmenlerin durumundan söz edilmiştir; Köy Enstitüleri’nde öğretmenliğe yeni tayin edilmiş ve başka bir okulda öğretmenlik yapmamış olanların stajyerlik müddetleri bir yıldan üç yıla kadar devam eder. Bunların stajyerlikte muvaffak olup olmadıkları; enstitü müdür ve müdür muavinleri ile stajyerin okuttuğu dersle yakından ilgili iki enstitü öğretmeninden teşkil edilecek bir kurulun çoklukla verecekleri kararlarla tespit edilir ve mazbataları maarif müdürlüğü yoluyla Maarif Vekilliği’ne gönderilir. Stajyerin enstitüdeki işine son verilmesi veya öğretmenliğe geçirilmesi; Maarif Vekilliği’nce kararlaştırılır. Öğretmenliğe geçirilenlerin stajyerlikte bulundukları müddet tekaütlüklerinde fiili hizmet sayılır. Usta öğrencilerin durumu madde kırk beşte şöyle yer almıştır; 3803 sayılı kanunun on yedinci maddesine göre işe alınacak usta öğreticiler ilkin köy enstitüsü müdürlüklerince gündelikle tayin edilirler. Bunlar iki sene çalıştırılabilir. Başarısı görülenler ikinci yılsonunda vekillikçe daimi ücretliler kadrosuna getirilebilir.174 Madde kırk altıda maaş, ücret ve gündelikle vazife görenler ise; Köy Enstitüleri’nde maaş, ücret veya gündelikle vazife görenler, enstitü müdürlüğünce, Maarif Vekilliği’nin tespit ettiği esaslar ve programlar dairesinde kendilerine verilecek işlerde, her hafta pazartesi sabahından cumartesi saat on üçe kadar çalışırlar. Tatil gün ve saatlerinde her türlü tatbiklerin ve tetkiklerin yapıldığı zamanlarda lüzumuna göre 173 174 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 213. TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 213-214. 92 hep beraber veya nöbetle iş görürler. Öğretmen, memur, usta öğretici ve müstahdemler, vazifeli oldukları günlerde köy enstitüsü idarelerince tabelaya konarak yedirilirler ve enstitü taşıtlarından faydalanılırlar. Bunlar için hiçbir para alınmaz. Enstitüde çalışanlara oturdukları evlerin civarlarında yarım hektarı geçmemek üzere arazi ayrılacağı belirtilmiştir; Köy Enstitüleri’nde vazife gören öğretmen, memur, usta öğretici ve müstahdemlerin oturdukları evlerin dolayında her ev için yarım hektarı geçmemek üzere arazi ayrılır. Bunlar, o araziyi örnek olabilecek şekilde aileleri ile birlikte işlerler, aile ihtiyacını karşılayacak sayıda hayvan besleyebilirler. Elde edilen ürünlerden kendileri faydalanırlar. Bunun için hiçbir para alınmaz (madde 47). Köy Enstitüsü öğretmenin tatil konusu ise madde kırk sekizde şöyle yer bulmuştur; Köy Enstitüsü öğretmenlerine enstitü öğretmenler kurulu kararıyla ve nöbetle müdürleri tarafından yılda iki ayı geçmemek üzere tatil izni verilir. Bu müddet aralıklı da olabilir.175 Mükafatlandırma konusunda; Köy Enstitülerinde vazife gören öğretmenler, memurlar, müstahdemler ve usta öğreticiler başarılarının derecesine göre aşağıda yazılı şekilde mükâfatlandırılırlar: 1-İşinde başarılı sayılmak; 2-Köye hizmet edenler anıtına adı yazılmak; 3-Köylerde yeni bir tesise adı verilmek; 4-Ülkü eri sayılmak; 1-İşinde başarılı sayılmak: Vazifelerini olan üstü bir başarı ile yaptıkları sabit olanlar için vekillik müfettişlerinin veya enstitü müdürlerinin teklifi ile her yıl mart ayı içinde Maarif Vekilliği’nce bir başarı listesi hazırlanır. Bu listeye girenlerin adları 17 Nisan’da gazete ve radyo vasıtasıyla ilan edilir. 175 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 214. 93 2-Köye hizmet edenler anıtına adı yazılmak: Talebesinin çoğu kültür bakımından kuvvetlendirilmesi lazım gelen kesimlerden alınan, kesimlerinde tehlikeli ve bulaşıcı hastalıklar hüküm süren, yurt sınırlarına yakın ve umumi münakale yollarından uzak yerlerde açılan köy enstitülerinde vazife gören ve ardı ardınca beş yıl olan üstü başarı gösterenlerin adları, çalıştıkları enstitülerdeki “köye hizmet edenler anıtı”’na yazılır. Bu vasıflardaki enstitülerin hangileri olduğu Maarif Vekilliği’nce tespit edilir. 3-Köyde yeni bir tesise adı verilmek: Olan üstü bir çalışma ile enstitüye veya enstitünün tatbikat bölgesindeki köylerden birine daimi surette faydası dokunacak iş görenlerin adları kendi çalışmalarıyla meydana getirilen yeni tesislerden birine verilir. 4-Ülkü Eri sayılmak: Enstitünün öğretim, eğitim, ziraat, sanat işlerinde aralıksız on yıl çalışan ve olan üstü bir başarı gösterenler, “Ülkü Eri” sayılırlar ve Maarif Vekilliği’nce bu unvanı belirtecek ve ay yıldızı ihtiva edecek şekilde tespit olunan bir işareti taşırlar (madde 49). Kırk dokuzuncu maddede yazılı mükâfatlandırma ve terfi ile ilgili işler, köy enstitüsü müdürleri ve Maarif Vekilliği müfettişlerinin teklifi üzerine veya doğrudan doğruya Maarif Vekilliği’nce tetkik edilerek sona erdirilir176(madde 50). Cezalandırma konusu ise madde elli birde şu şekilde yer almıştır; Köy Enstitüleri’nde vazife gören öğretmen, memur, usta öğretici ve müstahdemler suçlarının derecesine göre aşağıda yazılı cezalara çarptırılırlar: 1-İşinde kusurlu sayılmak; 2-Ücret veya maaş kesilmek; 3-Enstitülerdeki işlerden çıkarılmak; 4-Meslekten çıkarılmak; 176 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 213-214. 94 1-İşinde kusurlu sayılmak: Vazifelerini yapmakta ihmali görülenler işlerinde kusurlu sayılırlar. Kusurlarını düzeltmeleri kendilerine yazı ile bildirilir. 2-Ücret veya maaş kesilmek: Vazifelerini yapmayanların veya vazifelerini yapanlara engel olanların enstitüyü herhangi bir şekilde zarara uğrattığı sabit olanların; fiillerinin mahiyet ve derecesine göre üç günlükten on beş günlüğe kadar maaşları veya ücretler kesilir. Bu fiillerin aynı ders senesi içinde tekrar yapılması halinde altı günden bir aya kadar ücret veya maaş kesilme cezası verilir. 3-Enstitülerdeki işlerden çıkarılmak: Talebesine ve köy enstitüsü mensuplarına iftira eden ve ettirenlerle bir yılda iki defadan fazla maaş veya ücret kesilme cezası alanlara ve bu konuda yazılı işleri yapmakla mükellef olanları, vazifelerini aksatmaya tahrik edenlere; öğretmenlik, usta öğreticilik, memurluk ve enstitü şerefine uymayacak hareketleri görülenlere; enstitüdeki işlerinden çıkarılmak cezası verilir. 4-Meslekten çıkarılmak: Haysiyetsizliği, iffetsizliği ve vazifesinde bırakılmasına mani bir suiistimali sabit olanlar, bulundukları işten devlet hizmetinde kullanılmamak üzere çıkarılırlar. Disiplin cezasını gerektiren bir hareket aynı zamanda Türk Ceza Kanunu’nun hükümlerine göre bir suç teşkil etmekte ise umumi hükümler dairesinde ayrıca takibat yapılır.177 Cezalandırma konusunda enstitü müdürünün yetkileri madde elli ikide belirtilmiştir; İşte kusurlu sayılmak cezası, gereken tetkikleri yapmak suretiyle enstitü müdürü tarafından verilir ve vekilliğe bildirilir. Ücret veya maaş kesilmek cezası enstitü müdürünün raporuyla; diğer cezalar vekillik müfettişleriyle enstitü müdürünün veya Maarif müdürü ile enstitü müdürünün müşterek raporlarıyla tahkik ve tespit edilerek Maarif Vekilliği inzibat komisyonunca kararlaştırılır. 177 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 214-215. 95 Enstitü müdürü hakkında verilecek cezalar hangi derecede olursa olsun vekillik müfettişlerinin raporlarıyla ve Maarif Vekilliği inzibat komisyonunca karara bağlanır. İşinde kusurlu sayılma cezası kesindir. Buna itiraz olunamaz. Diğer cezalar için umumi hükümler dairesinde de ve ilgiliye kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde idari kaza merciine başvurulabilir. Madde elli üç de enstitüde vazife gören öğretmen, memur, usta öğrenci ve müstahdemlerin hangi durumlarda istifa edilmiş sayılacakları belirtilmiştir; Köy Enstitüleri’nde vazife gören öğretmen, memur, usta öğretici ve müstahdemlerden aşağıda yazılı halleri görülenler, istifa etmiş sayılırlar: 1-Vazifesine yeni tayin edilip mazeretsiz olarak on beş gün içinde işine başlamamak; 2-Tatil izni sonunda mazeretleri olmadan işlerine gelmemek; 3-Mazeretsiz olarak aralıksız bir hafta işine devam etmemek; 4-Bir ders yılı içinde mazeretsiz ve aralıklı olarak bir ay vazifelerine gelmemiş olmak. Bunlardan mecburi hizmete tabii olanlar hakkında kanunlarına göre ayrıca takibat yapılır.178 Kanun’un onuncu bölümü Müteferrik maddeleri içermektedir. Ceza alanların hangi mahkemelere verilecekleri madde elli dörtte şu şekilde belirlenmiştir; Bu kanunda yazılı vazifeleri gören eğitmen, öğretmen, usta öğretici, gezici öğretmen ve gezici başöğretmen, müfettiş, muhtar ve ihtiyar meclisi azaları ile bu vazifelerle ilgili işleri yapmaya memur edilenlerden birisine veya kurullarına karşı işlenecek ve Türk Ceza Kanunu’nun ikinci kitabının üçüncü babının dokuzuncu faslında ve dördüncü babının üçüncü faslında ve dokuzuncu babının ikinci ve yedinci faslında mevcut cezalarla ilgili görülecek suçlardan ağır ceza mahkemesinin vazifesi dışında kalanlar; Cumhuriyet Müddei Umumiliğinin iddianamesi ile doğrudan doğruya mahkemeye verilir. 178 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 214-215. 96 1609 sayılı kanunun hükümlerine temas eden bir suç işleyen eğitmen ve öğretmenler, gezici öğretmen ve gezici başöğretmenler o kanunun birinci maddesinin ikinci fıkrasında yazılı memurlar hakkında yapılacak muameleye tabii tutulurlar (madde 55). Sağlık konusuna madde elli altıda yer verilmiştir; Köy Enstitüleri’nden ve eğitmen kurslarından mezun olanlara, köylerdeki sağlık vazifelerini yaptıkları esnada faydalanacakları acele sıhhi imdada mahsus malzemeyi havi birer sıhhat çantasını; sıhhat ve içtimai muavenet vekâleti, bütçesinden temin eder.179 Köy enstitüsü yollarının yapımı konusuna da yer verilmiştir. Madde elli yedide; Köy Enstitüleri’ni en yakın istasyon, iskele, kaza ve valilik merkezlerine bağlayan yol birinci derecede yollardan sayılarak ilgili vekillik veya valiliklerce en kısa zamanda yaptırılır. Bu enstitülere en yakın duraklar ve iskeleler en kısa bir zamanda ilgili vekillikçe yükletme ve boşaltmaya elverişli hale getirilir. Eskişehir milletvekili İzzet Arukan; “Bu madde içerisinde valilik makamlarına bağlanan yol, birinci derecede yollardan sayılıyor. Bizim yol taksimatında birinci derecede yol yoktur.” Diyerek birinci derecede yol ibaresinin kaldırılmasını istemiş ve encümenlik tarafından da uygun görülerek “birinci dereceden yol” ibaresi kaldırılmış ve bu son şekli ile madde kabul edilmiştir. Haberleşme konusuna madde elli sekizde değinilmiştir; Köy Enstitüleri’nin ve köy okullarının her türlü muhabere evrakı diğer resmi teşkillerin evrakı gibi köy posta teşkilatı vasıtasıyla getirilip götürülür. Bu kurumlar resmi işlerinde köy ve jandarma telefonlarından parasız faydalanırlar. Köyün mecburi işleri konusu; Bu kanunun on üç, on dört, on dokuz, yirmi, yirmi iki, yirmi üç, yirmi dört, yirmi beş ve yirmi sekizinci maddelerinde, 3803 sayılı kanunun on iki, on dört, on altıncı maddelerinde yazılı hizmetler; 422 sayılı Köy Kanunu’nun on ikinci maddesi ile mecburi sayılan işlerdendir. 179 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 215. 97 Köyün mecburi işleri ile bu kanunda yazılı diğer işlerin vaktinde ve gereken şekilde yapılıp yapılmadıklarını vali, kaymakam ve nahiye müdürleri takip ve murakabe ederler180 (madde 59). Okulların tatil konusu altmışıncı madde de yer almıştır; Birinci madde yazılı okullar yılda iki ayı geçmemek üzere tatil edilir. Eğitmen, öğretmen, gezici öğretmen, gezici başöğretmenler her türlü tatil müddetince ücretlerini tam olarak alırlar. Eğitmen ve öğretmenlerin izinlerinin başlangıç ve sonunu gezici öğretmen veya gezici başöğretmenler; gezici öğretmenlerle gezici başöğretmenlerinkini de bölge ilköğretim müfettişleri tayin ve takip ederler. Okulla ilgili çalışma zamanı içinde mazeretleri dolayısıyla eğitmen ve öğretmenlere gezici öğretmen veya gezici başöğretmenler; gezici öğretmenlerle gezici başöğretmenlere de bölge ilköğretim müfettişi tarafından mecmuu yılda bir haftayı geçmemek şartıyla izin verilebilir. Okullara bağış yapan hayırseverlerin adlarının daimi olarak anılmasına madde altmış bir de kararlaştırılmıştır; Köy enstitüsü binalarından birini veya bir köy okulu binasını Maarif Vekilliği’nce verilecek planlara göre yaptıran veya bu okul ve enstitülere tarla, bağ, bahçe, fidanlık, değirmen gibi bir gayrimenkulü bağışlayan iyilikseverlerin veya hayır müesseselerinin adları bunlara daimi olarak anılmak üzere verilir.181 Kooperatif kurma konusu; Köy enstitülerinde ve okullarındaki öğretmen, eğitmen, talebenin ve köy halkının ihtiyaçları göz önünde tutularak, ana statüsü Maarif Vekilliği’nce hazırlanan ve bu vekilliğin murakabesi altında işletilen birer (köy enstitüsü veya okulu istihlak veya istihsal kooperatifi) kurabilirler. Ortaklarına kazanç dağıtmayacak olan enstitü ve okul istihlak veya istihsal kooperatiflerinden hiçbir vergi, resim ve harç alınmaz. Bu kooperatifler kendi aralarında ana statüsü Maarif Vekilliği’nce kabul ve tasdik edilen ve bu vekilliğin murakabesi altında işletilen “kooperatifler birliği” 180 181 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 215-216. TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 216-217. 98 kurabilirler. Bu kooperatifler ve birlikleri; köy içinde tedariki mümkün olmamak ve köy okullarıyla enstitülerinin kanunlarla tayin edilmiş maksatlarını gerçekleştirmeye yaramak şartıyla köy halkının muhtaç olduğu eşyayı da satabilirler. Başarısız öğrencilerin durumu; Köy enstitülerine kabul edilen talebeden başarısızlıkları yüzünden aynı sınıfta üst üste iki ders yılı kalanlarla ayrı ayrı sınıflarda iki defa kalanlar enstitüden çıkarılır. Çıkarılanlar hakkına 3803 sayılı kanunun dördüncü maddesi hükmü tatbik olunur. Bunlardan köye faydalı sanatkâr olabilecekleri enstitü öğretmenler kurulunca kararlaştırılanlara yapabilecekleri işlere göre birer belge verilir.182 Yardım sandıklarının nasıl işleyeceği madde altmış dörtte belirlenmiştir; 3803 sayılı kanunun on sekizinci maddesinde yazılı “Sağlık ve İçtimai Yardım Sandığı”nın alacakları, devlet emvaline mahsus hak ve rüçhanları haizdir. Bu sandığın gelirleri faiz ve kazançları hiçbir harç, vergi ve resme tabii değildir. Sandığın paraları; ilgili eğitmen, öğretmen ve müfettişler tarafından başkalarına temlik edilemez ve şahsi borçları içinde haciz olunamaz. Yardımlar sandık azasına aşağıda yazılı hallerde yapılır: 1-Vazifesi başında kazaya uğrayanların sakatlanmalarında veya ölmelerinde; (bu hüküm köy enstitüsü talebesine de şamildir.); 2-Ailelerin ölümlerinde, hastalıklarında, çocuklarının doğumunda; 3-Hayvanlarının vazife esnasında ölmeleri veya kazaya uğramalarında; 4-.Evlerinin veya eşyasının tamamen yanması halinde; 5-Evlenmelerinde. Sandık azasına istihsal vasıtası edinme, işlik tesis etme, tetkik seyahati yapma, çocuklarını okutma gibi sebeplerle sandıktan ödünç para da verilebilir. 182 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 217. 99 Sandıklarda çalışacak müstahdemler ve memurların durumu; 3803 sayılı kanunun on sekizinci maddesine göre kurulan köy öğretmenleri tekaüt, sağlık ve içtimai yardım sandıklarında çalıştırılacak müstahdemler, memurlar; 3656 sayılı kanunun hükümlerince yapılacak bir nizamnameye göre tekaüt edilirler. Bunların tekaüdiyeleri çalıştıkları sandıklardan ödenir (madde 65). Yardım sandığının idaresi konusu; Köy eğitmenleri, köy enstitüsü mezunu öğretmenler, köy enstitüsünde vazife gören öğretmen, usta öğretici ve memurlarla gezici öğretmen ve gezici başöğretmenler, bölge ilköğretim müfettişleri; 3803 sayılı kanunun on sekizinci maddesine göre kurulan “Köy Öğretmenleri Sağlık ve İçtimai Yardım Sanığı”nın azasıdırlar. Eğitmen, öğretmen, gezici öğretmen ve gezici başöğretmenler okullarda ilgili işletmelerden elde ettikleri safi ürünlerin Maarif Vekilliği’nin takdiri ile yüzde ikisinden yüzde beşine kadar olanını her yıl bu sandığa yardım hissesi olarak vermekle mükelleftirler (madde 66). Köy okulu yardım kurulunun nasıl kurulacağı madde altmış yedi de şöyle yer almıştır; Bu kanunun birinci maddesinde yazılı okul ve kurslarla ilgili işlerin görülmesinde eğitmen, öğretmen, gezici öğretmen ve gezici başöğretmenlere yardım etmek ve vazifeleri iki yıl sürmek üzere her okul için üçer üyeli birer “Köy okulu yardım kurulu” teşkil edilebilir. Bu üyeler gezici öğretmen ve gezici başöğretmen ve bölge ilköğretim müfettişi tarafından köy halkının yirmi ile elli yaş arasında bulunanlarından seçilirler.183 Yardım eri nasıl olunacağı şu hallerde belirlenmiştir; Bu kanunda yazılı vazifeleri görenlerle iş birliği yapan köy muhtarlarından ihtiyar meclisi azalarından, bölge köy okulu kurullarıyla köy okulu yardım kurulları üyelerinden ve gönüllü olarak bu iş birliğine katılan köylülerden, katıldıkları işlerde dört yıl üstün başarıyla çalıştıkları; bölge gezici öğretmen veya gezici başöğretmen ve ilköğretim müfettişleri tarafından tespit edilenler, (valilik köy öğretmen ve eğitmenleri disiplin kurulu) kararıyla “yardım eri” sayılırlar. 183 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 217-218. 100 Bu gibilerin adları Maarif Vekilliği’nce radyo ve diğer yayınlarla her yıl 17 Nisan’da ilan olunur. Yardım erlerinin, şahsi emek ve gayretleriyle köyde yeniden meydana getirdikleri bölge ilköğretim müfettişinin raporlarıyla sabit olan bir tesise (valilik köy öğretmen ve eğitmenleri disiplin kurulu) kararıyla bunların adları verilir (madde 68). Köy enstitülerine ve köy okullarına paralı veya parasız olarak tahsis, temlik ve tescil edilen bütün gayrimenkullerin ferağ ve intikal muameleleriyle bu muamelelerle ilgili olarak tanzim edilecek kâğıtlar ve senetlerden her türlü vergi, harç ve resim alınmaz. (madde 69) Enstitülerin bir çok vergiden muaf tutulduğunu da görmekteyiz. Köy Okulları ve Enstitüleri teşkilat kanunu oy birliği ile 19.6.1942 tarihinde kabul edilmiştir.184 Tasarıya hiçbir milletvekili ret oyu vermemiştir. Oylamaya 252 milletvekili katılmıştır. Oylamaya katılmayanlar arasında Köy Enstitüleri Kanunu oylamasında olduğu gibi Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü gibi isimler vardır.185 4274 sayılı Köy Okulları ve Enstitüleri Kanunu görüşmeleri sırasında, köy enstitüleri sisteminin Türkiye’deki toprak düzeninin değişmesinde önemli rol oynayacağı düşüncesi ortaya çıkmıştır. Öğretmenlere verilen yetkiler Meclisteki toprak ağalarının tepkilerine yol açmıştır. Özellikle Eskişehir milletvekili Emin Sazak sesini en fazla yükseltenlerdendir. Ayrıca Emin Sazak 1944 yılında Eskişehir’de bir kahvede karşılaştığı Çifteler Köy Enstitüsü Müdürü Rauf İnan’a şöyle demiştir: “ Bu itlere toprak verilecekmiş, versinler. Bakalım verebilecekler mi? Ben onlara hayvan, çift çubuk, tohumluk vermedikten sonra topraklar ne olacak?” Toprak düzeninin değişmesi konusunda dikkat çekici bir örnektir.186 İsmail Hakkı Tonguç, 4274 sayılı Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilat Kanunu’nun çıkarılmasını şu şekilde değerlendirmiştir: “Hasan Ali Yücel’in Maarif Vekilliği zamanında başarılan en önemli islerin başında 4274 sayılı Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilat Kanunu’nun Büyük Millet Meclisi’nden çıkmasıdır. Bu kanun, köylerde hayatları boyunca çalışacak öğretmenlerle, 184 TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 218. TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 75, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 274–275. 186 Yalçın Kaya, (2001), Köy Enstitüleri, C.2, Tiglat Matbaacılık, İstanbul, s. 183. 185 101 enstitü mezunu öğretmenlerin görevlerini, yetkilerini, köy okulları ile enstitülerin fonksiyonunu, köyde eğitimi gerçekleştirmek işine katılacak bütün ilgililerin vazifelerini saptamaktadır. Bu kanun sayesinde memlekette, eşine pedagoji tarihinde rastlanmayan bir ilköğretim seferberliği yapılmıştır. Onun mana ve değerini gelecek nesiller daha iyi anlayacaklarıdır.” 187 4274 sayılı Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilat Yasası’nın yenilikçi yanını, Pakize Türkoğlu “Tonguç ve Enstitüleri” adlı eserinde şöyle açıklamıştır: “Yasanın yenilikçi yanı, köy toplumunun sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel sorunlarının çözüme yönelik olmasıdır. Özellikle tarım ve teknik bilgi ve alışkanlıkları kazandırma amacı belirleyici olarak vurgulanıyor. Tonguç’un, yasanın 30. Maddesinin açıklamasında “motor ve makineyi köy okulunun ilk oyuncağı yapmaktan başlayarak, enstitülerde teknik eğitimi kökleştirmek” gerektiği sözleri bu anlama geliyordu. Böylece köy öğretmeni en sondaki “nefer” değil, öndeki vazgeçilmez eleman oluyordu. 4274 sayılı yasanın getirdiği ikinci bir yenilik, bu çalışma ve etkinliklere halkın katılımını sağlamaktı.”188 Köy Okulları ve Enstitüleri teşkilat kanunu ile birlikte daha sağlam bir yapıya kavuşan Köy Enstitüleri 1940’lı senelerin son çeyreğine kadar hızla gelişmeye devam etmiştir. 1943 yılı bütçe görüşmelerinde Antalya milletvekili H. T. Dağlıoğlu “Maarif bütçesi Milli Müdafaa bütçesinden sonra en kabarık bir bütçedir. Bu bütçenin siklet merkezini Köy Enstitüleri ile teknik öğretim teşkil ediyor. Bunlar çok iyi.” Diyerek Meclis’çe Köy Enstitülerine verilen önemi sergilemektedir. O sene Maarif Vekâleti bütçesi 43 333 434 liradır. Köy Enstitüleri ile Köy okulları ve Eğitmenleri ücret ve masraflarına ayrılan pay ise 6 874 335 liradır.189 1944 yılı Maarif Vekâleti bütçesi görüşmeleri sırasında Sinop milletvekili Dr. B. Kökdemir Köy Enstitülerinden 2219 ve öğretmen okullarından 875 olmak üzere toplam 2994 ilkokul öğretmeni Maarif Vekâleti hizmetine gireceklerinden bahsetmiştir. Köy Enstitüleri öğrenci mevcudunu ise 1943 senesinde 15 300, köy sağlık memuru yetiştirmek üzere de ilave olarak 600 talebe alındığını, Maarif Vekâleti’nin cephe ile yürüme hareketine başladığını söylemiştir. İstanbul milletvekili G. B. Göker ise, “Cumhuriyetimizin Köy Enstitüleri Teşkilatı ile bu yolda büyük bir başarı yoluna 187 İsmail Hakkı Tonguç, (1947), Canlandırılacak Köy, Remzi Kitapevi, İstanbul, s. 498. Pakize Türkoğlu, (2004), Tonguç ve Enstitüleri, Kültür Yayınları, İstanbul,, s. 459. 189 TBMMZC, (1943), D: 7, İ: 28, C. 2, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 235–259. 188 102 girdiğini görmekteyiz” sözleri ile Köy Enstitüleri’nin durumunu güzel bir şekilde ifade etmiştir. Antalya milletvekili H. T. Dağlıoğlu da “İki üç Köy Enstitüsü gezmiş birisi olarak, memleket için ne kadar ehemmiyetli ve Türk içtimai hayatı için o derecede değerli bir müessese az bulunur. Bunun için ne kadar para, emek ne kadar himmet sarf etsek azdır” diyerek bu müessesenin ne denli önemli olduğunu, oraları gidip görmüş birisi olarak bunları söylemesi anlam arz etmektedir.190 1945 yılı Maarif Vekâleti bütçesinden Köy okulları ile Köy Enstitüleri ve köy eğitmenleri ücret ve maaşlarına ayrılan pay giderek artmış ve 9 912 819 lirayı bulmuştur.191 1946 yılına gelindiğinde ise bu miktar nerdeyse iki kat artmış ve 16 230 245 lira olmuştur.192 2.2. KÖY ENSTİTÜLERİ’NDE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER 1946 yılından sonra Köy Enstitüleri Teşkilatında yapılan birtakım değişiklikler sonucunda bu teşkilat giderek gözden düşme noktasına gelmiştir. 1954 yılına kadar yapılan bu değişiklikler sonucunda ise kapanmış ve ilk öğretmen okulu adını almıştır. Bu son bölümde yapılan bu değişikliklere ve Köy Enstitülerinin sonuna değinilecektir. Necdet Aysal, “Anadolu’da Aydınla Hareketi’nin Doğuşu: Köy Enstitüleri” adlı makalesinde 1945 yılından itibaren çok partili siyasal hayata geçiş ile birlikte köy enstitülerinin durumunu şöyle anlatmıştır: “1945’te çok partili siyasal hayata geçiş ile birlikte, enstitülere yöneltilen suçlamalar da artmıştır. Özellikle Demokrat Parti, CHP yönetimini yıpratmak için Köy Enstitülerini bir koz olarak kullanmaya başlamıştır. Hatta suçlamaların CHP içinde de taraftar bulması oldukça ilginçtir. 5 Ağustos 1946’da TBMM açılmış ve 7 Ağustos’ta da Recep Peker kabinesi kurulmuştur. Yeni hükümet, Hasan Ali Yücel’in yerine Milli Eğitim Bakanlığına Reşat Şemsettin Sirer’i getirmiştir. Yeni Milli Eğitim Bakanı’nın ilk icraatı, Köy Enstitülerinin kurulmasında büyük paya sahip olan ve enstitülerce “baba” unvanı ile tanınan İsmail Hakkı Tonguç’u İlköğretim Genel Müdürlüğü’nden uzaklaştırmak olmuştur. Bu durumu, “solcu-Tonguçcu” olarak tanınan enstitü yöneticileri ile öğretmenlerin 190 TBMMZC, (1944), D: 7, İ: 61, C. 10-D, TBMM Matbaası, Ankara, s. 268–277. TBMMZC, (1945), D: 7, İ: 60, C. 17, TBMM Matbaası, Ankara, s. 320. 192 TBMMZC, (1945), D: 7, İ: 17, C. 20-D, TBMM Matbaası, Ankara, s. 348. 191 103 görevden alınıp, başka yerlere ya da birimlere atamaları izlemiştir.” 193 1946 seçimlerinden sonraki süreçte siyasi durumun eğitime nasıl yansıdığını İsmail Hakkı Tonguç şu sözlerle ifade etmiştir: “Bu olağan üstü çalışmalar, hızla devam ederken, 1946 yazında milletvekili seçimleri başladı. Bu seçimler, son yılların ilköğretim hamlesine gizli gizli itiraz edenlerin meydana çıkmalarına imkân ve fırsat verdi. Onlar bu işten zarar göreceklerini tahmin ederek kuşkulananlarla el ele vererek bütün ulusal değerlere ve devrimin ana ilkelerine saldırmaya, onları yıkmaya koyuldular. Fakat, eseri yıpratmaktan daha ileri geçemediler. Fani insanların hepsi göçüp gidecek, ortada yalnız, milletin ortak malı olan eser kalacaktır. Tarih ve millet vicdanı, haklı ile haksızı ayıracak, yanılmaz, kesin hükmünü verecektir.” 194 Yapılan ilk önemli değişiklik Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilat Kanunu’nun 25. maddesinin birinci fıkrasında kendisini göstermiştir. Kabul edilmesi esnasında da şiddetli tartışmalar çıkan bu maddenin birinci fıkrası şu şekilde idi: “Köy halkından olan veyahut altı aydan beri köyde yerleşmiş bulunanlardan on sekiz yaşını bitirmiş ve elli yaşını geçmeyen her vatandaş, köy ve bölge okulları binalarının kurulmasına, bu binalara su temin edilmesine, okul yolları ile bahçelerinin yapılmasına ve bunların onarılmasına münhasır işler tamamlanıncaya kadar yılda en çok yirmi gün çalışmaya mecbur tutulurlar.” Yapılan değişiklik neticesinde; “Köy halkından olan veyahut altı aydan beri köyde yerleşmiş bulunanlardan on sekiz yaşını bitirmiş ve elli yaşını geçmeyen her erkek vatandaş, köy ve bölge okulları binalarının kurulmasına, bu binalara su temin edilmesine, okul yolları ile bahçelerinin yapılmasına ve bunların onarılmasına ve 23. maddede yazılı diğer tesislerin vücuda getirilmesine münhasır işler tamamlanıncaya kadar yılda en çok yirmi gün çalışmaya mecbur tutulur.” halini almıştır. Ankara milletvekili Hıfzı Oğuz Bekata’nın teklifi sonucu değiştirilen bu fıkrada, “her vatandaş” yerine “her erkek vatandaş” tabiri getirilerek kadınların çalışma mükellefiyetlerine son verilmiştir.195 193 Necdet Aysal, (2005), “Anadolu’da Aydınlanma Hareketinin Doğuşu: Köy Enstitüleri”, Atatürk Yolu Dergisi, C. 9, S. 35–36, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, s. 279. 194 İsmail Hakkı Tonguç, (1947), s. 498. 195 TBMMZC, (1947), D: 8, İ: 44, C. 4, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 155–156. 104 2.2.1. Köy Enstitüleri Kanunu’na Ek Kanun 18.06.1947 tarihinde ise Köy Enstitüleri Kanunu’na ek kanun çıkartılmıştır.196 Kanun’a baktığımızda; Köy enstitülerinden mezun olan öğretmenlerden: A) 17.4.1940 tarihli ve 3803 sayılı ve 19.6.1942 tarihli ve 4274 sayılı kanunlar gereğince kendilerinin işlemesi için okul arazisi tesis edilememiş olanlara; B) Enstitüden mezun olanlardan köy öğretmenliğine tayin edilenlere hizmete başladıkları tarihten başlayarak altı ay müddetle, istihsal tazminatı adı ile aylıları ile birlikte 25 lira verilir. B fıkrasına göre enstitülerin 1942 yılı mezunlarına verilecek olan istihsal tazminatı bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihi kovalayan aybaşından itibaren verilir. Birinci maddede yazılı istihsal tazminatı, 1947 yılı bütçe kanununa bağlı A işaretli cetvelin Milli Eğitim Bakanlığı kısmındaki 546. bölümünün 5. maddesinden ödenir. Kanun’un yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği ve 1948 yılı sonuna kadar yürürlükte kalacağı ayrıca bu kanunu Maliye ve Milli Eğitim Bakanları yürüteceği de belirtilmiştir. 1948 yılı Milli Eğitim Bakanlığı bütçe görüşmeleri sırasında Köy Enstitülerinin artık yok olma durumuna gelmeden önceki son halini güzel bir şekilde anlatan Balıkesir milletvekili Esat Altan’nın şu sözleri dikkat çekicidir: “Köy Enstitülerinde eğitim ile öğretim, fikir ile iş birbirini tamamlayan iki unsur olarak çalışmaların sıklet merkezini teşkil etmektedir. Bugün 16 bine yakın çocuk bu enstitülerin derslerinde, işliklerinde, tatbikat bahçelerinde neşe ile çalışmaktadırlar.” Ayrıca Maraş milletvekili Dr. Kamil İdil Beyin şu sözleri de Köy enstitülerinde okuyan çocukları anlatması bakımından oldukça önemlidir: “Arkadaşlar, Köy Enstitüleri bu memleketin evladıdır, Kamutayın çocuklarıdır onlar. İyidirler, temizdirler, ülkücüdürler. Sizin kutsal davanıza ihanet edecek insanlar değillerdir. Yerli, münzevi vakalardan dolayı hiç kuşkulanmayalım. Millet yolunda çalışmaktadırlar. (Alkışlar)”. 196 TBMMZC, (1948), D: 8, İ: 75, C. 6, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 450–451. 105 Köy okulları ile enstitüleri ve köy öğretmenleri giderlerinde geçen senelerde olan artış durmuş ve 1948 yılı bütçesinde 13 771 750 liraya inmiştir.197 2.2.2. 3803, 4274 ve 4459 Sayılı Kanunların Köy Okulu, Öğretmen Evi, Köy Sağlık Memurları ve Ebeleri Evleri İnşa Ettirilmesiyle İlgili Maddelerinin Değiştirilmesi ve 5012 Sayılı Kanunun Kaldırılması Hakkında Kanun 21.5.1948 tarihine gelindiğinde bazı önemli değişiklikler daha yaşanmıştır. Köy okulu, öğretmen evi, sağlık memurları ve ebeleri evlerini inşaa ettirilmesi konusunda; Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlerin tayin edilecekleri okulların binalarıyla öğretmen evleri ve köy sağlık memurlarıyla köy ebelerinin hizmet görecekleri bölge merkezlerinde bunlar için yapılacak evler Millî Eğitim ve Bayındırlık Bakanlıkları tarafından tespit edilecek veya onanacak tip plânlara göre valiliklerce aşağıdaki kaynaklardan sağlanacak yardımlarla yaptırılır: a)Her yıl Devlet ve Özel İdareler bütçelerinden ayrılacak ödeneklerden programa göre yapılması gereken işler göz önünde tutularak her vilâyete düşecek hisse nakit veya ayın; b)Bu kanunun 5. ve 6. maddeleri ve Köy Kanunu gereğince köylü yurttaşların çalışma mükellefiyetleri. Tunceli milletvekili Necmeddin Sahir Sılan’ın anayasadaki deyimlere uygun olması açısından “vilayet” kelimesinin “il” olarak değiştirilmesi önergesi kabul edilmiştir. Ayrıca Muğla milletvekili Nuri Özsan’ın B bendinde yazılı “Köy Kanunu” ibaresinin kalkması teklifi de kabul edilmiştir. Ayrıca Tokat milletvekili Komisyon Başkanı Refik Ahmet Sevengil’in “Bu kanunun 5. 6.” Kelimelerinin de kaldırılması önerisi kabul edilmiş ve son hali ile 1. maddenin B bendi şu şekilde olmuştur: “Köylü yurttaşların çalışma mükellefiyetleri”.198 Her yıl yaptırılacak köy okullarıyla enstitü mezunu öğretmenlere, köy sağlık memurlarına ve köy ebelerine tahsis edilecek evlerin ve köy enstitülerinin inşaatında kullanılacak tomruklardan orman içinde ve bitişiğinde bulunan ilçelerin ihtiyacı 3116 197 198 TBMMZC, (1948), D: 8, İ: 26, C. 8, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 578, 591, 624. TBMMZC, (1948), D: 8, İ: 61–62, C. 11, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 435-440. 106 sayılı Orman Kanunu’nun 19 maddesine ve bunun dışında kalan il ve ilçelerin ihtiyacı da 4274 sayılı Kanunun 24. maddesinin son bendine göre Millî Eğitim ve Tarım Bakanlıklarının kararlaştıracakları esaslar ve fiyatlar dâhilinde Devlet Orman İşletmelerinin nakliyata elverişli istif yerlerinden sağlanır." Bu madde hakkında Maraş milletvekili Emin Soysal ve Denizli milletvekili Hulusi Oral beylerin ortak bir önergesi olmuştur: “Her yıl yaptırılacak köy okullarıyla enstitü mezunu öğretmenlere, köy sağlık memurlarına ve köy ebelerine tahsis edilecek evlerin ve Köy Enstitülerinin lüzumlu kereste tomrukları Milli Eğitim ve Tarım Bakanlıklarınca kararlaştırılacak esaslar dairesinde, Devlet Orman İşletmelerince, nakliyata elverişli istif yerlerinden bedelsiz olarak verilir.” Bu önerge oya sunulmuş ancak kabul edilmemiştir. İkinci madde aynen oya sunulmuş ve kabul edilmiştir. Millî Eğitim Bakanlığı köy okullarıyla enstitü mevzuu öğretmenlere, köy sağlık memurlarına ve köy ebelerine tahsis edilecek evlerin inşaatında kullanılacak malzemeyi 2490 sayılı Kanunun hükümleri dâhilinde toptan satın alıp illere dağıtabilir. İnşa ettirilmiş ve ettirilecek olan köy okulları, işlik ve diğer okul müştemilâtı, öğretmen, sağlık memuru ve ebe evleri köy tüzel kişiliği adına tescil edilir. Bunların daimî bakımı ve onarımı köye aittir. Afyonkarahisar milletvekili Ahmed Veziroğlu’nun “dördüncü maddenin sonundaki “köye aittir” kısmının “Özel İdareye aittir” şeklinde değiştirilmesi” yönündeki önergesi kabul edilmiş ve madde bu son şeklinden sonra reye sunulmuş ve kabul edilmiştir.199 En önemli değişiklik beşinci madde de gerçekleşmiştir; Okul binası veya öğretmen, sağlık memuru ve ebe evi yaptırılacak köyün erkek halkından yaşları 18–50 arasında bulunanlar (Bu yaşlar dâhil) İçişleri ve Çalışma Bakanlıklarının mütalâası alınarak Millî Eğitim Bakanlığınca hazırlanacak ve Bakanlar Kurulunca onaylanacak esaslara göre bu inşaatta bizzat ve vasıtalarıyla çalıştırılır. Çalışma mükellefiyeti köylünün başlıca istihsal faaliyeti zamanlarının dışında ve yılda (30) günü geçmemek üzere düzenlenir. Okula eklenecek dershane, yemekhane, çamaşırlık, işlik, ahır ve depo 199 TBMMZC, (1948), D: 8, İ:61–62, C. 11, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 440-458. 107 gibi yapılarla bunlarla ilgili yollar ve suyolları yapılması ve bunların onarılması da çalışma mükellefiyetine dâhildir. Komisyon ahır kelimesinin 5. maddeden çıkartılmasını teklif etti ve bu kelime maddeden çıkartılmıştır. Ayrıca maddedeki gün meselesi de tartışma konusu olmuştur. Bu konuda iki önerge verilmiştir. Kütahya milletvekili Ahmet Tahtakılıç ve Muğla milletvekili Necati Erdem Beylerin 15 güne indirilmesi önergesi okunmuş ancak reddedilmiştir. Daha sonra ise, Maraş milletvekilleri Ali Rıza Çuhadar ve Abdullah Yaycıoğlu Beylerin 20 güne indirilmesi önergesi okunmuş ve kabul edilmiştir. Yapılan bu düzenlemelerden sonra madde reye sunulmuş ve kabul edilmiştir. Çalışmakla yükümlü olanlar için bazı önlemler alınmıştır; Çalışma mükellefiyetine tâbi olanlar bunu bizzat çalışarak, yerine rızasıyla ehil birini çalıştırarak veyahut mahallî rayice göre tespit edilecek bedeli ödeyerek ifa ederler. Bu bedel her gün için bir liradan az ve iki liradan çok olamaz. Nakil vasıtalarıyla çalışanlardan hayvaniyle çalışanların bir günlük işi iki, tekerlekli vasıtalarıyla çalışanların 'bir günlük işi üç günlük sayılır. Çalışamayacak derecede malûl ve aynı zamanda fakir olanlar çalışına mükellefiyetine tâbi tutulmaz.200 Çalışma mükellefiyetine tabi olanlar için; Bu kanunun 5. ve 6. maddelerinde yazılı çalışma mükellefiyetine tâbi olanlardan: a) Mazeretsiz olarak işe gelmeyenler veya işten kaçanlar çalışmadıkları her gün için köy ihtiyar heyetleri kararıyla mahallî rayice göre takdir olunacak işçi ücreti verirler. Bu suretle alınacak ücretin tutarı beher gün için iki lirayı geçmemek üzere hesaplanır. Kararlar alâkadarlara tebliğ olunur. b) Kendilerinden amele ücreti alınmasına karar verilenler tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde işe gelmemelerinin mazerete dayandığı veya takdir olunan ücretin rayice uygun olmadığı sebeplerine inhisar etmek üzere köyün bağlı bulunduğu idari mercie itirazda bulunabilirler. Bu merciler tarafından verilecek kararlara söz yoktur. c) 5. ve 6. maddelere göre ödenecek bedenî mükellefiyet bedelini vermeyenlerden bu para Tahsili Emval Kanununa göre alınarak köy sandıklarına yatırılır. 200 TBMMZC, (1948), D: 8, İ:62, C. 11, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 458-465. 108 d) Çalışma mükellefiyetine tâbi olanların çalıştırılmasında kayıtsızlığı veya işi aksatacak fena halleri görülen muhtar ve ihtiyar heyeti üyeleri hakkında 4274 sayılı Kanunun 20. maddesi tatbik olunur. Geçici çalışanlar için; Millî Eğitim Müdürlüklerinde okul binalarının, öğretmen, sağlık memuru ve ebe evlerinin inşaatına ait teknik işlerle uğraşmak üzere geçici olarak yapı ustası ve kalfası, fen memuru, mühendis ve mimar, bekçi ve işçi kullanılabilir. Burdur milletvekili Ahmet Çınar’ın 8. maddeye “Bu elemanların teknik faaliyeti ve okulların inşaatı Bayındırlık müdürlüğünce denetlenir.” Fıkrasının eklenmesi önerisi kabul edilmiştir. Bu son şekli ile madde reye sunulmuş ve kabul edilmiştir. Okulların yapımında kullanılacak malzemelerin temini konusunda; Köy okullarıyla öğretmen, sağlık memuru ve ebe evlerinin ve köy enstitülerinin inşaatında kullanılacak bütün malzemenin Devlet Demir ve Denizyolları vasıtalarıyla taşınmasında nakliye bedelleri Millî Eğitim ve Ulaştırma Bakanlıkları arasında kararlaştırılacak esaslar dâhilinde Ulaştırma Bakanlığınca tespit edilecek tenzilâtlı özel tarife üzerinden ödenir. Bu maddeye ilişkin geçici madde çıkartılmıştır. Birinci geçici maddede; 1948 yılı Bütçe Kanunu’na bağlı (A) işaretli cetvelin Milli Eğitim Bakanlığı kısmındaki 560. (Geçici Hizmetliler Ücreti) bölümüne 100 000 lira ve 606. (İllere) bölümünün 3. (İlkokul yapıları için yapılacak para ve ayın yardımı için) maddesine 6 milyon lira ek ödenek verilmiştir. İkinci geçici maddede; 1948 yılı Bütçe Kanunu’na bağlı (R) işaretli cetvelin Milli Eğitim Bakanlığı kısmına ilişik formül eklenmiştir.201 5012 sayılı kanun ve 3803,4274 sayılı kanunların bazı maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır. 3803 sayılı Kanunun 16. maddesiyle 4274 sayılı Kanunun 22, 23, 25, 26, 38, 41, 42. maddeleri ve 5012 sayılı Kanun kaldırılmıştır. 4459 sayılı Kanunun ikinci maddesinde yazılı (Birinci sınıf köy ebeleri, köy Sağlık memurlarına merkezleri olan köylerde 3803 sayılı Kanunun 16. maddesi 201 TBMMZC, (1948), D: 8, İ:62, C. 11, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 465-473. 109 gereğince öğretmenlere yaptırılarak evler gibi birer ev yaptırılır) fıkrası çıkarılmıştır. 4274 sayılı Kanunun 20. maddesinin birinci fıkrasındaki (3803 sayılı Kanunun 16. maddesine göre okulun) sözleri kaldırılmış ve yerine (Köy okullarının) sözleri konulmuştur. 4274 sayılı Kanunun 21. maddesindeki (Yirmi iki, yirmi üçüncü) kelimeleri çıkarılmıştır. 4274 sayılı Kanunun 39. maddesinin son fıkrası çıkarılmıştır. 4274 sayılı Kanunun 59. maddesinin birinci fıkrasındaki (Yirmi iki, yirmi üç, yirmi beş ve on altıncı) kelimeleri çıkarılmıştır. Tunceli milletvekili Necmeddin Sahir Sılan 10. maddenin yerine 4274 sayılı kanunun 20. maddesinin değiştirilmiş şeklinin konması komisyonca da uygun görülmüş ve 10. madde son şeklini şöyle almıştır: 4274 sayılı Kanunun 20. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir: “Madde 20 — Köy okullarının sıra, masa, yazı tahtası, harita, tebeşir, soba, odun, kömür, lâmba, petrol, süpürge gibi daimî ihtiyaçlarını temin etmek üzere köy bütçelerine köyün gelir kaynaklarıyla uygun olarak tahsisat konur. Okulun bu ihtiyaçları bütçenin tanziminden bir ay evvel köy muhtar ve ihtiyar heyetine eğitmen ve eğitmenler yazı ile bildirirler. Köy geliri müsait olduğu halde bu tahsisatı bütçelerine koymayan muhtar ve İhtiyar heyeti üyeleri hakkında köyün bağlı bulunduğu il ve ilçe idare heyetleri kararıyla Köy Kanununun 27. maddesinde yazılı ceza tatbik olunur. Hükmolunan para cezasını vermeyenlerden bu para Tahsili emval Kanununa göre tahsil edilir. İdare Heyetlerinin bu husustaki kararları kesin olup bunlar aleyhine hiç bir mercie başvurulamaz. Bu maddeye göre tahsil olunan paralarla ve ihtiyar heyeti kararıyla okulun birinci fıkrada yazılı ihtiyaçları temin olunur.”202 4274 sayılı Kanunun 21. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir: “Madde 21 — 19. ve 20. maddelerde yazılı işlerin karşılığı olan tahsisatı zamanında bütçelerine koymayan köyler için bu tahsisat, bütçeleri tasdike salahiyetli 202 TBMMZC, (1948), D: 8, İ:62, C. 11, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 473-474. 110 idare âmirleri tavafından doğrudan doğruya konur.” 4274 sayılı Kanunun 39. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir: “Madde 39. — Köy Enstitüsü İdareleri, enstitünün kesimine giren bütün köyleri tespit ve tetkik ederek bu köylerin her biri hakkında gereken bilgileri toplarlar. Köylerin durumlarına ve ihtiyaçlarına göre enstitüden mezun olacak eğitmen ve öğretmenlerin gönderilecekleri köylerle bu köylerden 2. maddeye göre teşkil dilecek bölgeler hakkındaki tekliflerini Millî Eğitim müdürlüklerine bildirirler. Bu teklifler valiliğin mütalaasıyla beraber tasdik edilmek üzere Milli Eğitim Bakanlığına gönderilir.” 4274 sayılı Kanunun 59. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir: “Madde 59. — Bu kanunun 13, 14, 19, 20 ve 29. maddeleriyle, 3803 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı hizmetler; 422 sayılı Köy Kanununun 12. maddesiyle mecburi sayılan işlerdendir. Köyün mecburi işleriyle bu kanunda yazılı diğer işlerin vaktinde ve gereken şekilde yapılıp yapılmadıklarını vali, kaymakam ve bucak müdürleri takip ve murakabe ederler.” 4459 sayılı Kanunun, ikinci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir: “Madde 2. — Birinci sınıf köy ebeleri ve köy sağlık memurları, 5129 sayılı Kanunun, birinci maddesi gereğince, köy öğretmenleri gibi aylık alırlar. Ancak bunların aylıklarının arttırılması için, öğretmenlerde olduğu gibi ders yılı hizmet yılı olarak sayılır. -Köy Enstitüleri’nden mezun olan köy sağlık memurları, askerlikleri halinde, köy enstitülerinden mezun öğretmenler gibi 3803 sayılı Kanunun, 9. maddesi hükmüne tabidirler. -Birinci sınıf köy ebeleri ve köy sağlık memurları 3803 ve 4274 sayılı Kanunlarla köy öğretmenlerine temin edilen her türlü haklardan da faydalanırlar. -İkinci sınıf köy ebeleri, birinci sınıf köy ebeleriyle sağlık memurlarının bu haklarından faydalanamazlar.”203 203 TBMMZC, (1948), D: 8, İ:62, C. 11, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 474. 111 3803 sayılı Kanunun 16. maddesiyle 4274 sayılı Kanunun 22, 23, 25, 26, 38, 41, 42. maddeleri ve 5012 sayılı Kanun kaldırılmıştır. Komisyon sözcüsü Hasan Ilgaz’ın “5012 sayılı Kanun” yerine “5012 ve 5082 sayılı Kanunlar” şeklinde düzeltmesi neticesinde madde son şekli ile reye sunulmuş ve kabul edilmiştir. Kanun, 24.5.1948 tarihinde 4 ret oyuna karşılık 238 oyla kabul edilmiştir.204 Köy okulları ile enstitüleri ve köy öğretmenleri giderlerinde, 1949 bütçesinde bir önceki sene olduğu gibi düşüş yaşanmış ve 10 108 052 liraya inmiştir.205 2.2.3. 3803 Sayılı Köy Enstitüleri Kanununun 9. Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun 14.3.1949 tarihinde de Köy Enstitüleri Kanununun 9. maddesi değiştirilmiştir. 3803 sayılı kanunun 9. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir: “Köy enstitüsü mezunu öğretmenlerin eylemli askerlik hizmetleri esnasında kayıtları silinmeyeceği gibi kendilerine 1076 sayılı kanun gereğince asteğmenlik veya askeri memurluk tevcihine kadar almakta oldukları ücretin üçte biri verilir.”206 1949 Yılı sonlarına gelindiğinde bu değişiklikler devam etmiştir. 2.2.4. Köy Enstitüsü Mezunu Öğretmenlerle Köy Sağlık Memurlarının Geçimlerini Düzenlemek Üzere 3803, 4274 ve 4459 Sayılı Kanunlara Ek 5129 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Köy enstitülerinin öğretmen kısmını bitirenler Millî Eğitim, Sağlık memuru kısmını bitirenler de Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlıkları tarafından stajyer öğretmen ve stajyer sağlık memuru olarak 105 lira maktu aylık ücretle ihtiyaç görülen köylere tayin edilirler. Bunların ücretleri her ay peşin olarak ödenir. Stajyerlik süresi üç yıldır. Başarı gösteremeyenler için bu süre uzatılabilir. Ancak bu müddet kanunun yayımı tarihinden itibaren 6 yılı geçemez. 204 TBMMZC, (1948), D: 8, İ: 62, C. 11, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 474-488. TBMMZC, (1949), D: 8, İ: 52, C. 16-D, TBMM Matbaası, Ankara, s. 680. 206 TBMMZC, (1949), D: 8, İ: 55, C. 17, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 12-13. 205 112 Stajyer öğretmen ve sağlık memurluğu sırasında meslekteki başarısının tam ve genel gidişinin iyi olduğu usulüne göre saptananlar öğretmenliğe ve sağlık memurluğuna geçirilirler. Bunlara 3656 sayılı Kanun gereğince öğretim derecelerine göre aylık verilir. Stajyer öğretmenlerle stajyer sağlık memurlarına görevleri yerine gitmeleri için zaruri yol masrafları verilir. Niğde milletvekili Hüseyin Ulusoy’un “Stajyerlik süresi mesleğe giriş tarihinden itibaren üç yıldır. Başarı gösteremeyenler için bu süre uzatılabilir. Ancak bu süre altı ayı geçemez” şeklindeki önergesi Milli Eğitim Komisyonu ve Bütçe Komisyonu tarafından kabul edilmiş ve bu son şekli ile madde reye sunulmuş ve kabul edilmiştir. Aynı kanunun 9. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir: Stajyer öğretmenlerle stajyer sağlık memurları 788 sayılı Memurin Kanunu’nun 84. maddesi ve 4598 sayılı kanunla devlet memurlarına tanılan bütün haklardan faydalanırlar.207 Geçici madde ilave edilmiştir; Halen 110 lira ücret almakta olan öğretmenlerle köy sağlık memurlarına aylıklı kadrolara geçirilinceye kadar bu ücretlerin her ay 115 lira olarak peşin ödenmesine devam olunur. Bu kanunun birinci maddesi ile geçici maddesi 1 Ocak 1950 ve ikinci maddesi de 1 Mart 1950 tarihlerinde yürürlüğe girer.208 1950 yılına gelindiğinde değişiklikler devam etmiştir. 2.2.5. 3803 Sayılı Köy Enstitüleri Kanununun 3. Maddesine Bir Fıkra İlâvesi Hakkında Kanun 3803 sayılı Kanunim 3. maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir: 207 208 TBMMZC, (1950), D: 8, İ: 22, C. 22, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 478-484. TBMMZC, (1950), D: 8, İ: 22, C. 22, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 485-486. 113 “Köy enstitülerine köy ve bucaklarla, belediye teşkilâtı bulunan kasaba mahiyetindeki köy ve bucakların, merkez nüfusu iki binden aşağı olan ilçe merkezlerinin beş sınıflı ilkokullarım bitiren ve bu yerlerde sakin ye kayıtlı olan çocuklarla, ailesi köyde oturmakla beraber tam teşkilâtlı okulu bulunmadığı için tahsilini kasaba okullarında ikmal eden köylü çocuklardan müstait ve sıhhatli olanlar seçilerek alınır.”209 Köy okulları ile enstitüleri ve köy öğretmenleri giderlerinde, 1950 bütçesinde bir önceki sene olduğu gibi düşüş devam etmiş ve 9 772 365 liraya inmiştir.210 2.2.6. Köy Okulları ve Köy Enstitüleri Teşkilâtına Dair Olan Kanuna Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun 4274 sayılı ve 19. VI. 1942 tarihli Köy Okulları ve Köy Enstitüleri Teşkilât Kanununa aşağıda yazılı madde eklenmiştir: “30 Eylül 1949 tarihine kadar 4274 sayılı Kanunun 63. maddesine göre köy enstitüleriyle ilişikleri kesilen öğrenciler ve kefilleri hakkında 3803 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmü uygulanmaz. Bu gibiler hakkında hükme bağlanmış tazminat alacakları affolunur. Ancak tahsil edilmiş olan mebaliğ geri verilmez.”211 Köy okulları ile enstitüleri ve köy öğretmenleri giderlerinde, 1951 ve 1952 bütçelerinde düşüş devam etmiş, 1951 yılı bütçesinde 9 040 000 liraya212 1952 yılında ise 8 070 000 liraya düşmüştür. 1952 bütçesi sırasında köy enstitüleri ile ilgili Gümüşhane milletvekili Vasfi Mahir Kocatürk’ün sözleri yaşanan bu düşüşün nedenini ve köy enstitülerine Hükümetin bakışını bir nebze olsa da yansıtmaktadır: “… Köy enstitüleri açıldığı o günden bu güne kadar hiçbir zaman iyi olmamıştır. (Bravo Sesleri) zaman zaman daha kötü devirler olmuştur, buna nispetle daha iyi olduğu devirlerde olmuştur. Fakat hiçbir zaman tamamıyla iyi olmamıştır. İktisadi bakımdan iyi olmamıştır, sosyal bakımdan iyi olmamıştır, pedagojik bakımdan iyi olmamıştır, politik 209 TBMMZC, (1950), D: 8, İ: 44, C. 24, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 444–445. TBMMZC, (1950), D: 8, C. 24, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 320–321. 211 TBMMZC, (1950), D: 8, İ: 72, C. 25-D, TBMM Matbaası, Ankara, s. 1011. 212 TBMMZC, (1951), D: 9, İ: 51, C. 5-D, TBMM Matbaası, Ankara, s. 806. 210 114 bakımdan iyi olmamıştır, bütçe bakımından evleviyetle iyi olmamıştır. En korkuncu bütçe bakımıdır.” 213 Demokrat Parti’nin Köy Enstitülerine bakışını bu sözler çok iyi ifade etmektedir. 1952 yılına gelindiğinde Köy Enstitüleri Kanununda değişiklikler yapılmasına devam edilmiştir. 2.2.7. 3803 Sayılı Köy Enstitüleri Kanununun 5. Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Geçici Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun: Köy Enstitüleri Kanununun 5. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir: “Madde 5. — Bu müesseselerde tahsillerini bitirerek öğretmen tayin edilenler Millî Eğitim Bakanlığı’nın göstereceği yerlerde tahsil müddetinin bir buçuk misli müddetle çalışmaya mecburdurlar. Öğrenci iken okumakta bulunduğu köy enstitüsünden veya öğretmen olduktan sonra meslekten ayrılanlardan alınacak tazminat miktarının tayini ve bu tazminata ait kovuşturma 789 sayılı Kanunun 8. maddesi hükümlerine göre yapılır. Bu masrafı ve tazminatı rızalarıyla vermeyenler devlet müesseselerine memur olarak tayin edilemezler.” Bu kanunun hükmü neşir tarihinden önceki mezunlara da şamildir.214 2.2.8. Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilâtına Ait 4274 Sayılı Kanunun 13. Maddesinin Değiştirilmesine ve Aynı Kanunun 15. Maddesinin 2. Fıkrasının Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun 4274 sayılı Kanunun 13. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir: “Madde 13. — Her yıl Eylül sonuna kadar altı yaşını bitirmiş olanlar 14 yaşını tamamladıkları öğretim yılının sonuna kadar ilkokula devama mecburdurlar. 14 yaşını doldurmuş olup da ilkokulu bitirmemiş, bulunanlar, 16 yaşını tamamladıkları öğretim yılı sonuna kadar ilkokula devam edebilirler.” 213 214 TBMMZC, (1952), D: 9, İ: 49, C. 13-D, TBMM Matbaası, Ankara, s. 967. TBMMZC, (1952), D: 9, İ: 67, C. 15, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 17–18. 115 Çanakkale milletvekili Ömer Mart’ın bu madde hakkında değiştirgesi kabul edilmiş ve madde şu şekilde değiştirilmiştir: 4274 sayılı Kanunun 13. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir: “Madde 13. — Her yıl Eylül sonuna kadar altı yaşını bitirmiş olanlar 14 yaşını tamamladıkları öğretim yılının sonuna kadar ilkokula devama mecburdurlar. 14 yaşını doldurmuş olup da ilkokulu bitirmemiş, bulunanlar, 16 yaşını tamamladıkları öğretim yılı sonuna kadar ilkokula devam edebilirler. Eğitmen veya öğretmeni bulunan her köyün muhtarı, her yıl okul açılmadan on beş gün evvel eğitmen, gezici başöğretmenle birlikte bu esasa göre köyün mecburi öğrenim yaşında olan çocuklarının bir cetvelini tanzim ederek mühürler. Bu cetvelde adlan yazılı çocuklardan devama mecbur olanlar, bu müddet içinde velilerine bildirilir. Henüz nüfus hüviyet cüzdanı alınmamış çocuklar varsa bunların yaşlan bu kurullarca çocukları görmek suretiyle tayin ve tespit edilerek içlerinden mecburi öğrenim çağında olanların adları cetvele yazılır.”215 4274 sayılı kanunun 15. maddesinin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.216 215 216 TBMMZC, (1952), D: 9, İ: 81–85, C. 16, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 115–116, 229–230. TBMMZC, (1952), D: 9, İ: 81–85, C. 16, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 115–116, 229–230. 116 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM KÖY ENSTİTÜLERİNİN KAPANIŞI 117 3.1. KÖY ENSTİTÜLERİNE YAPILAN ELEŞTİRİLER VE İFTİRALAR Necdet Aysal Anadolu’da Aydınlanma Hareketinin Doğuşu Köy Enstitüleri adlı makalesinde, Köy Enstitülerine 1943 yılından itibaren aleyhine yönelik birtakım propaganda ve eleştirileri şu şekilde özetlemiştir: “Öncelikle enstitülere sadece köy çocuklarının alınması, mezunların da yine köylerde görevlendirilmesi toplumda bir köylü-kentli ayrımı yani sınıf farklılığı doğurduğu söylenmiştir. Bu durumun halkçılık ilkesine ve anlayışına ters düştüğü vurgulanmıştır. Enstitülerde aşırı solcu, hatta komünist ideolojiyi yansıtan bir eğitim ve öğretim yapıldığı da yapılan eleştiriler arasındadır. Okuldaki uygulamaların, okulu öğrencilerin yapması, tarım ve teknik uygulamaların Sovyet Rusya’yı ve Komünist Rejimi andırdığı belirtilmiştir. Bu tarz eğitimin de Milliyetçilik ilkesine ters düştüğü savunulmuştur. Enstitülerin yönetim kadrosu genelde solcu, Marksist tanınan kişilerce doldurulduğu belirtilmiştir. Yapılan bir diğer eleştiri ise, yatılı olan enstitülerde uygulanan karma öğretim, Türk aile ve ahlak anlayışına uymadığıdır. Okul, işlik, öğretmen evi yapımında ve çocuklarını okula göndermede köylülere getirilen yükümlülükler son derece ağır olup, özellikle yurdun ulaşımı güç bölgelerinde tek tip okul binası projesinin uygulanması yapım giderlerini daha da arttırmaktadır. Bu yükümlülükler anayasanın eşitlik ilkesine de aykırı olduğu yapılan bir diğer eleştiridir. Enstitülerde üretici eğitim eleştirilmiştir. Enstitülerin milliyetçilik ve gelenekçilik yönünden eksiklerinin bulunduğu belirtilmiştir. 2. Dünya Savaşı’nın ülkede yarattığı bunalımı bile eğitim anlayışına bağlıyorlardı. Özellikle 2. Eğitim Şurası’nda bu eleştiriler getirilmiştir. Ancak bu eleştirileri dile getirenler, Köy Enstitülerini yakından tanımayan, ön yargılı fikirlere sahip dinci ve mutaassıp gruptan olan kimselerdi. Tepki gösterenlerden biri de köylünün okumasının gözünün açılmasının doğru olmadığını ileri süren gerici zümre ve eskiden beri köylünün sırtından geçinen ağalardır. Köy Enstitüleri Dergisi ve kitaplıklarda bulunan yabancı dillerden çevrilmiş klasikler zararlı yayın olarak nitelendirilmiş, ayrıca komünizm propagandasına da neden olmuştur. Öğretmenlerin konuşmalarını da bahane göstermişlerdir. Enstitülerde din düşmanlığı işlendiği, din derslerinin konmadığı, bayan öğretmenlerden bir tanesinin de “Allah ile devlet olmasa beşeriyet saadete kavuşur” dediği iddia edilmiştir.” 217 Sabri Akdeniz, “Milli Eğitimimizde İmam Hatip Okullarının Yeri ve Köy Enstitüleri” adlı eserinde, 217 Necdet Aysal, (2005), “Anadolu’da Aydınlanma Hareketinin Doğuşu Köy Enstitüleri”, Atatürk Yolu Dergisi, C. 9, S. 35–36, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, ss. 277–278. 118 “Köy Enstitüleri gülünç, beceriksizce bir eğitim denemsi, bir eğitim sefaleti idi. Bazı enstitülerde dördüncü sınıfa, yani lise bir seviyesine geldikleri halde, okuma yazmayı doğru dürüst sökemeyen öğrenciler görülüyordu.” Mustafa Demir, “Köy Enstitüleri ve Solculuk” adlı kitabında, “Hasanoğlan kızılların bir çiftliği idi. Bir müdür, üç müdür yardımcısı, üç eğitim başı, 18 baş, 20 küme başı, 60 öğretmen, 30 usta öğrenci, 30’ar memur ve 30 işçi. Türk köylüsünün dinini, mukaddesatını, ailesini, milliyetini yıkabilmek ve Moskofa teslim olabilmek için çalıştılar. Ustabaşı olarak aldıkları öğretmenler genellikle ayyaş, ahlaksız, proleter ihtilalinin hazırlayıcı tipleri idi. İdareciler Hasanoğlan Köy Enstitüsünde, öğretmeninden öğrencisine kadar, mevcut hamamda çırılçıplak yıkanma âdetini ihdas ettiler. “İslamiyet irticadır” parolasını tam bir kızıl taktikle ve İnönü devrinin din düşmanlığından kuvvet alarak tatbik ve telkin ettiler.” 218 Bu eleştiriler ve propagandalar Köy Enstitülerinin sonunu hazırlamada etkili olmuştur. Özellikle çok partili yaşama geçiş süreci ve hemen sonrası Köy Enstitülerinin gözden çıkarılmasını da beraberinde getirmiştir.219 Yapılan bu eleştirilerin birer iftira olduğunu söyleyen Ferit Oğuz Bayır, bu konu ile ilgili görüşlerini Köyün Gücü adlı eserinde şöyle belirtmiştir. “Hele ahlak konusunda ileri sürülen iddialar, doğrudan iftiradır. Buna dilleri nasıl varıyor? Bu alanda Allah huzurunda da göğsümü gere gere şahadet ederim ki bu köylü çocuklarının bizi üzecek, ahlak dışı hareketleri olmamıştır. Sığırların arkasında dolaşırken enstitülere getirdiğimiz kızlı erkekli köy çocukları ideal öğrenciler olmuşlardır. Bir arada yattıklarını bile yazıp söylemekten çekinmeyenler hesabı sorulacak manevi bir günah işlediklerini olsun hesaplamışlar mıdır? Memleketin yirmi yerinde binlerce öğretmenin, 10 binlerce öğrencinin ve nihayet 100 binlerce vatandaşın gözü önünde bu gibi bozuk hallerin yıllarca sürüp gideceğini akıl alır mı? Durumun yaygınlığını düşünerek âlem önünde kendi 220 kendimizi bu derece kötülemekte ne fayda var?” İnönü, Köy Enstitülerini önce kurdurduğu, sonrada yıkılmasına göz yumduğu şeklinde genel bir kanı vardır. Bu sebeptendir ki İnönü ağır eleştirilerin hedefi olmuştur. Sabahattin Eyüboğlu, Köy Enstitüleri Üzerine adlı kitabında Köy Enstitüleri ve İnönü hakkında şunları söylemiştir: 218 Bekir Semerci, (1989), Türkiye’de İleri Atılımlar ve Köy Enstitüleri, Afa Matbaacılık, İstanbul, ss. 199–203. 219 Aysal, (2005), s. 278. 220 Semerci, (1989), s. 203. 119 “Köy Enstitülerinin gerçekleşmesine İnönü’nün bütün ağırlığını koyduğu da bir gerçektir, bu kurumun İnönü’nün Cumhurbaşkanı olduğu bir zamanda yıkıldığı, kurucularının ve benim gibi kurucu yardımcılarının kapı dışarı edildiği de bir gerçektir. Bu iki gerçek arasındaki tutarsızlığın nedenleri üzerinde duygulara kapılmadan ön yargılara saplanmadan düşünülürse son yirmi yıl içinde olup bitenler daha iyi anlaşılır. Köy Enstitülerini İnönü’nün kurtarabilecekken kurtarmadığını sananlara karşı Tonguç’un verdiği karşılık şu olmuştur: Siz ne Köy Enstitülerini biliyorsunuz, ne İnönü’yü.” 221 3.1.1. İsmail Hakkı Tonguç’a Yapılan suçlamalar 1950’li yıllardan itibaren Tonguç’a Bakanlığın suçlamaları damgasını vurmuştur. 1954’de bütün suçlamalar zaman aşımı ve af kanununun kapsamına girmeleri bakımından incelemeye gerek duyulmadı, bu sebepten herhangi bir karar verilmediği bildirilerek dosya işlemden kaldırıldı. Danıştay’ın bu kararsından sonra, Bakanlığın Tonguç için yaptığı suçlamalara bakmakta fayda vardır. Bu suçlamalar 23 madde olarak Danıştay tarafından şu şekilde özetlenmiştir:222 1-Hasanoğlan Köy Enstitüsü hidroelektrik santralinin esaslı bir etüdü yaptırılmadan 130.696 lira 83 kuruş sarfıyla inşa ettirilmiş ve mesuliyetini üzerine almak suretiyle evkafı sarfiyyeyi imza etmek, 2-Ankara’daki evini Hasanoğlan Köy Enstitüsü usta ve öğrencilerine tamir ettirmek, 3-Köy Enstitülerinin kuruldukları yerlerin okul çalışmaları ve sağlık şartları bakımından elverişli olmamak, 4-Köy Enstitülerinin bina ve müştemilatını sağlam, iyi ve ihtiyacı karşılayacak şekilde yaptırmamak, 5-Köy Enstitülerinin müfredat programları ile talimatnamelerinin usulüne göre tertip ettirilmeden tatbik olunmak, 6-Köy Enstitüleri talebe sayılarının nispetsiz bir tarzda arttırılarak bu müesseselerde sıkıntı ve huzursuzluk meydana getirmek, 221 222 Sabahattin Eyüboğlu, (1999), Köy Enstitüleri Üzerine, Yenigün Yayıncılık, İstanbul, s. 96. Engin Tonguç, (1970), Devrim Açısından Köy Enstitüleri ve Tonguç, Ant Yayınları, İstanbul, ss. 359– 361. 120 7-4274 sayılı kanunun tatbikindeki zorlukların önüne geçilecek tedbirleri almamak, 8-Köy Enstitülerinin talim terbiye ve idare kadrolarını usulüne göre tespit ettirmeyerek tatbik etmek, 9-Hasanoğlan Köy Enstitüsünde açılan yüksek kısmın talimatnamesi ile müfredat programını usulüne göre tespit ettirmeyerek tatbik etmek, 10-Köy Enstitülerinde disiplin ve ahlak durumundan dolayı gerekli tedbirleri almamak, 11-Enstitüleri teftiş ve ziyaretleri sırasında enstitü dâhilinde içki kullanmak ve içkili yemeklerde kız ve erkek talebelere açık seçik kıyafetlerde hizmet ettirmek, 12-Bazı enstitülerde zuhur eden solculuk vakalarının tekerrürüne mani olacak tedbirleri almamak, 13-Köy Enstitüleri Dergilerinde çıkan solcu mahiyette yazı ve şiirlerle enstitülerin sistemli şekilde solculuk telkinine imkân vermek ve bunu sağlamak için bu dergilerin bir mektep kitabı gibi talebelere sindirilmesi hususunda takipli ve ısrarlı emirler vermek, 14-Bazı Köy Enstitüleri kitaplarında solcu ve muzır neşriyatın bulunmasına v köy enstitüsü mezunlarına verilecek temel kitaplar arasına solculuk telkin eden kitaplarında katılmış olmasına karşı gerekli tedbirleri almamak, 15-Çifteler Köy Enstitüsünde çıkmış olan Komünistlik hadisesi üzerine kati tedbirleri almamak ve bu hadisede maznun mevkiinde olan talebelerin Hasanoğlan Yüksek Kısmına kabul edilmiş olmalarına müsamaha göstermek, 16-Yüksek Köy Enstitüsünde solcu hareketlerin yapıldığına ve buraya solcu tanınan bazı şahısların sokulduğuna muttali olduğu halde bu hususta gerekli tedbirleri almamak, 17-Fontamara adlı kitabı Hasanoğlan Köy Enstitüsü öğretmenlerinden İzzet Palamar’a “Palamar bu kitabı senden fikir alarak yazmışa benziyor, okulda bir konuşalım” ithafı ile vermek, 121 18-Umum Müdürlükten ayrıldıktan sonra Büyük Derbent ve Arifiye’ye giderek enstitü mensuplarıyla ve talebeleriyle bazı temaslarda bulunmak, 19-Köy Enstitüleri için hususi bir şifre ihdas ettirmek, 20-Birden fazla öğretmenli köy mekteplerine köy enstitüsü mezunlarını mektepten çıkar çıkmaz hemen başöğretmen tayin etmek suretiyle bir kısım başarılı başöğretmenleri mağdur etmek ve meslekte ikilik yaratmak, 21-Köy Enstitülerine Müzik adlı kitabı ve mekteplere ders ve yardımcı kitap olarak kabul edilecek kitapları kabul şartlarına uygun surette tetkik ettirmeden enstitülerde okutturmak, 22-“İlköğretim Kavramı” adlı kitabında mevkiinin ve memuriyetinin nüfus ve salahiyetini kullanarak köy enstitülerine fazla miktarda satın aldırtmak sureti ile maddi bir menfaat temine çalışmak, 23-Manisa İlk Tedrisat Müfettişi Safiyettün Erem’i bu vazifeye 3407 sayılı kanunun 3. maddesi hükmüne aykırı olarak tayin ettirmek. Bakanlığın İsmail Hakkı Tonguç’u suçladığı konular bunlardır. Bu maddi ve manevi baskı uzun bir süre devam edecektir. 3.2. YABANCI UZMANLARIN GÖRÜŞLERİ Köy Enstitüleri hakkında yabancı uzmanların görüşlerine baktığımızda; İsrailli Dr. Üriel Beyd; “Köyün sosyal, kültürel ve insani meseleler yönünden kalkınması yolunda, Köy Enstitüsü mezunu köy öğretmenleri tarafından sarf edilen idealist gayeler bence yalnız memleketimiz için değil, diğer milletler ve bilhassa Türkiye’nin komşuları için büyük bir ehemmiyeti haiz bulunmaktadır…” Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yurda getirilmiş olan eğitken Walford da şunları söylemiştir: “Türkiye'nin eğitim ve öğretim sahasındaki en başarılı hareketlerden birisi Köy Enstitüleri’dir.” Yine 1952’de Türkiye’ye çağrılan bir Amerikalı eğitken de “Avrupa’da yapılan halk eğitimi ve köy eğitimi hamlelerine imrenmenize hiç lüzum yok. Çünkü sizde onlardan üstün 122 bir müessese var. Köy Enstitüleri.” demiştir. 223 Köy Enstitülerinin eski şekli değiştirildikten sonra yurdumuza gelen Amerikalı Frank Tachau, yurduna döndükten sonra “Türk Köylerine Öğretmen Yetiştirme” adıyla uzun bir yazı yazmıştır. Bu yazıya baktığımızda; “Görmüş olduğum Çifteler İlk Öğretmen Okulu, Türkiye gibi bir memlekette, modern şehirler ile geri kalmış köyler arasındaki boşluğu doldurmak için neler yapılmakta olduğunu gösteren iyi bir örnektir. Bu enstitüler, Türk hükümetinin memleketi geliştirme gayretlerinin en çok ileriye çevrili taraflarından biriydi. Bunlar sadece köylerdeki ilkokullara öğretmen yetiştirmek için değil, aynı zamanda öğrencilere modern hayatı mümkün olduğu kadar iyi tanıtmak, böylece onları bütün toplum için yenilik yaratıcı kimseler olarak köylere göndermek amacı ile kurulmuşlardı. Bugün enstitüler Türkiye’nin çeşitli köy ve şehirlerindeki otuz yedi ilk öğretmen okulunun meydana getirdiği sistemin bir parçası olmuşlardır. Artık sadece öğretmen yetiştirmekle sınırlandırılmış oldukları için 224 amaçları da nispeten mütevazıdır.” Türkiye’yi ziyaret eden Hindistan Milli Araştırma Enstitüsü İlk öğretmen bölümü müdürü de eski Köy Enstitülerini arıyor, bulamıyordu. Birkaç tane öğretmen okulu gezen müdür, en sonunda şu soruyu sormuştur: “Öğretmen okullarınız hangi safhalardan sonra bu hale geldi? Daha önce herkesçe takdir edilen Köy Enstitüleriniz varmış öğrendiğime göre. Hasanoğlan öğretmen okulu akademik öğretim yapan diğer okullardan farksız. Programında ziraat, pratik, sanat ve genel bilgi konularını ihtiva eden faaliyetler istendiği halde müessesede kaldığım bir hafta içinde yalnız çocukların derslerine girip çıkmalarından başka bir çalışma şekli görmedim…” 225 F. R. Atay’ın 27.9.1946 tarihli Ulus gazetesinde çıkan yazsında Amerikan Kongresi’nin ilk kadın saylavı Miss Jeanette Rakin Köy Enstitüleri hakkında şu ilginç ifadeleri kullanmıştır: “Siz demokrasiye ulaşmanın gerçek yolunu bulmuşsunuz. Bu enstitüler tamamıyla mütecanis, muvazeneli ve ahenkli bir cemiyet tipinin birinci garantisidir. Enstitülerinizde memleketin kendi bünyesinden fışkırma, kuvvetli ve sıhhatli bir gençlik buldum.” 223 226 Mahmut Makal, (1959), 17 Nisan, Yeditepe Yayınları, İstanbul, ss. 86–87. Makal, (1959), ss. 87-88. 225 Makal, (1959), ss. 88-89. 226 Tonguç’a Kitap, (1961), Ekin Basımevi, İstanbul, ss. 110–111. 224 123 3.3. KAPANIŞ SÜRECİNDE ELÂZIĞ MİLLETVEKİLİ ÖMER FARUK SANAÇ'IN KÖY ENSTİTÜLERİNİN DURUMU İLE İLGİLİ SORUSUNA, MİLLÎ EĞİTİM BAKANI TEVFİK İLERİ'NİN SÖZLÜ CEVABI Yapılan tüm bu değişiklikler neticesinde Köy Enstitüleri artık işlevsiz bir hale gelmiştir. Köy enstitüleri yolun sonuna gelmek üzeredir. İktidar değişikliğinin, siyasal bakışın eğitim alanına ne denli yansıdığını bu gelişmeler neticesinde açık bir şekilde gözlemlemekteyiz. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri’nin 26.12.1952 tarihli bir soru üzerine T.B.M.M.’deki konuşması oldukça dikkat çekicidir. Büyük Millet Meclisi Yüksek Başkanlığına Ankara 1-Ulus Gazetesinin 12 Ağustos sayılı nüshasında «Yürekler acısı» başlığı altında intişar eden bir yazıda Sayın Millî Eğitim Bakanının Demokrat Parti Kongresindeki (Samsun) konuşmasından bahsiyle şöyle denilmektedir: (Tevfik İleri millî eğitim işlerinden de bahsetmek cüretini göstermiş. Cüretini göstermiş diyoruz, çünkü bu konuda ona düşen iş, susmaktır. Zira Tevfik' İleri Bakan olduğu zaman bu memlekette yılda bin yüz ilkokul açılıyordu. O bu rakamı yılda 500 okula indirdi.) Yazı; Bakanın bu konuşmasında saçma sapan lâf ebeliğini yaptığını ileri sürerek köylüyü okuldan soğutacak ve okul aleyhine kışkırtacak sözler söylediğini belirterek «Allah’ım, bu ne gaflet,» ibaresiyle sona ermektedir. Mevzuubahis yazının C. H. Partisinin naşiri efkârı olan Ulus Gazetesinde intişar etmiş bulunması ve meselenin memleketimizin temel davalarından birisi olan ilköğretim mevzuuna ve Demokrat Parti Hükümetinin ilköğretim politikasına taallûku hasebiyle aşağıdaki hususların Sayın Millî Eğitim Bakanı tarafından efkârı umumiye huzurunda açıklanmasında fayda mülâhaza etmekte bulunduğumdan sözlü olarak, cevaplandırılmasını saygı ile rica ederim. A) Mevzuubahis yazıda zikrolunduğu veçhile Halk Partisi İktidarı tarafından muntazaman her yıl bin yüz ilkokul açıldığı doğru mudur? Sabık iktidarın ilköğretim seferberliği ilânını müteakip, Türk Milleti için bir ıstırap mevzuu olarak asla, unutulmayacak bir metotla halk tarafından yaptırdığı ilkokul yekûnu kaçtır. Bu okulların ne kadarı yıkılmış ve kullanılmaz hale gelmiştir ve Türk Milletine maliyeti yekûn olarak kaç liradır? B) İki yıldan beri Demokrat Parti Hükümeti tarafından bütçeden masraf suretiyle yaptırılan ilkokul sayısı kaçtır? Ve bu okullar hangi prensip ve esaslara göre ve nerelerde yapılmıştır? 124 C) C. H. Partisi İktidarı tarafından yaptırılan köy enstitüsü binaları kaç milyon liraya mal olmuştur? Bu binaların hakiki değeri nedir? D) Köylerimizin topyekûn ilkokula kavuşması bakımından Bakanlıkça bir program hazırlanmış mıdır? 2. 14 Eylül tarihli Ulus Gazetesinde (Bunu da mı yapacaklardı) başlıklı yazıda bu sene köy enstitülerine Bakanlığın kesin emri ile çok az öğrenci alındığı ve münhasıran kendileri ile Türk Milletinin daima iftihar duyduğu fedakâr ve feragatkar ilkokul öğretmenleri camiası arasında malûm şekilde nifak tohumu ekmek maksadına matuf olarak Millî Eğitim Bakanı’nın bu müesseselerden yetişen öğretmenlerin kötü bir rejime müteamil olduğu isnat ve ithamında bulunduğu ifade olunmaktadır. A) C. H. P. İktidarı zamanında köy enstitülerinin kuruluşunda Hasan Âli Yücel'in Millî Eğitim Bakanlığı ve Hakkı Tonguç'un idaresindeki devrede, milliyetperver Türk gençlerinin asil ruhlarına ve mukaddes Millî bünyemize asla müessir olunamayacağı muhakkak ve müspet bulunmakla beraber, muhtelif vesilelerle efkârı umumiyeye intikal etmiş olan solcu temayüllerin bu müesseselere yerleştirilmek istendiği hususunda bazı eşhasın gayret sarf ettiği yolunda vesikalara müstenit bir malûmat var mıdır? B) Köy enstitülerinin bugünkü durumları nedir? Bir statü değişikliği yapılacak mıdır? Ve bu sene az öğrenci alındığı yolundaki iddia doğru mudur?227 Elâzığ Milletvekili Ömer Faruk Sanaç Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri ise Köy Enstitüleri ile ilgili olan soruyu şöyle yanıtlamış ve daha öncede belirttiğim gibi Demokrat Parti’nin Köy Enstitülerine bakışını bir kez daha açık bir şekilde belirtmişti: “İkinci suale geçiyorum: Vaktiyle köy enstitülerine solcu temayüllere sahip bazı eşhasın yerleştirildiği ve bunların bahis konusu istikamette birtakım faaliyetler sarf ettikleri, hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak kadar açık bir vakıadır. Hâdiseler arasında misal olarak, alınan birkaç tanesi şunlardır: 1-Tanınmış bir komünistin aynı illetle malul karısı, bu müesseselerden birisine öğretmen olarak alınmış, bazı öğrenciler bu yolda zehirlenmiş, işe mahallî emniyet teşkilâtı ve adliyesi el koymuş, fakat muamele zaman aşımına uğratılarak intaç edilememiştir. 227 TBMMZC, (1953), D: 9, İ: 22, C. 18, TBMM Matbaası, Ankara, s. 437. 125 Hâdisede adı geçen öğrenciler okuldan uzaklaştırılmamış, mezun edilmiş ve hatta Hasanoğlan'daki yüksek sınıflara da devam ettirilmiştir. Sabahaddin Âli, Hasanoğlan'a gidip gelebilmiş, öğrencilerle tenha yerlerde temaslarda bulunmasına da müsaade edilmiştir. Birçok vatanperver öğrencinin bu haller karşısındaki aksülamelleri de zamanın idarecileri tarafından şiddetle karşılanmış ve bastırılmıştır. 2. Bu enstitülerde, serbest okuma saatlerinde, öğrencilere, solcu neşriyat incelettirilmiş, “Sovyetizm”, “Demokrasi ve Sosyalizm”, “sosyal mücadelelerin tarihi” gibi eserlerin hulâsaları, talebe konferansları adı altında gençlere dinletilmiştir. Bunlara ait vesikalar mevcuttur. İftiharla kaydedeyim ki bu hâdiseler karşısında da en büyük tepkiyi, yine, bu müesseselere devam eden teiniz Türk köylüsü gençler göstermiş ve Büyük Millet Meclisine kadar başvurmuşlardır. 3. Şimdi de ilgili dosyalardan, şahitlerin ifadelerinden alman bazı satırları okuyorum. Bunlar Hasanoğlan Köy Enstitüsü yüksek kısım öğrencilerinin tespit edilmiş konuşmalarından parçalardır: “Bugün biz hâlâ bu rejimi "kabul edemiyorsak, bu o rejimin kötülüğünden değil, bizim kafamızın geriliğindendir.”228 “Bugünkü insanlık, belki bunu hâlâ kabul edemiyorsa, elli sene, yüz sene ve hatta iki yüz sene sonra da olsa bu ideale kavuşacaktır; (Asla sesleri) Mademki, biz, insanların daima ilerlediğine kaniiz, binaenaleyh insanlar ilerledikçe, kötü itiyatları atacak, iyileri benimsemeye çalışacaktır. Öyle ise en son varılacak nokta da vatan, sınır kavgalarının atılarak aile ve mülkiyet diye bir şey tanınmadığı, bütün insanların kardeş olarak yasamaya çalıştıkları bir merkezdir.” Birtakım ifadelerden de: “Arkadaşlar, köle olarak yaşayan köylüyü kurtarmak bize kalmıştır. Biz bu memleketi kurtarmak için aşağı tabakayı teşkil ederek bağırmakla iş çıkaramayız. Bunun için yapacağımız iş Hükümeti devirerek yerine geçmek, şehrin apartman sahibi ile köyde nemli zeminde Ve toprak dam altında yaşayanın hakkını eşit etmektir. Bunun yerine getirilmesi için yegâne çare komünistliğin ilân edilmesidir.” (Yahu neler oluyormuş sesleri) Yine aynı tahkikat sırasında: 228 TBMMZC, (1953), D: 9, İ: 22, C. 18, TBMM Matbaası, Ankara, s. 441. 126 “Aile kutsiyeti bir saçmadan başka bir şey değildir. Senin karın, betim karım diye tabiat bir şey ayırt etmemiştir. Bu, insan egoizmasının meydana çıkardığı bir şeydir. Bunları ortadan kaldıracak elemanlar biziz.” Şeklinde konuşmalar yapıldığı anlaşılmış ve tespit edilmiş bulunmaktadır. 4. Bir öğrenciye hazırlatılmış “Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliğinde eğitim” mevzuunda bir konferansın metninden bazı parçalar: “Cumhuriyetten evvel bizde olduğu gibi, Çarlık zamanında Rusya'da da Millî Eğitim, diğer Avrupa memleketlerine nazaran çok geri idi. Halkın yüzde yetmiş üçü okuyup yazma bilmezdi. Okullar kiliseye bağlı idi. Çocuklara yalnız okuyup yazma ve hayatla hiçbir ilgisi olmayan din dersleri öğretilirdi, öğrencileri ortaokula hazırlayan ilkokullar ayrı ve paralı olduğundan fakir çocukları bu okullara, dolayısıyla ortaokullara gidemezlerdi.” şeklinde başlayan bir pasajla Çarlık Rusya’sı eğitimi anlatıldıktan sonra konferansa şöyle devam edilmiştir: “Çarlık Rusya'sında eşitsizlik alıp yürümüştü. Bin zorlukla okuyan gençlere büyük müşkülât çıkarılıyordu. Okul ücretlerini ödeyemediklerinden dolayı Moskova Üniversitesinden bir senede 525 genç kovulmuştu. Lenin'de bunlar arasında idi.229 1917 İnkılâbından sonra Rusya'da eğitim ve öğretim sisteminde büyük değişiklikler olmuş ve şöyle bir şekil almıştı: Okul siyasetten ayrı değildir. Okul içinde her türlü siyasetle meşgul olunur. Kadın erkek her hakta eşit ve her yerde birbiri ile yardımlaşır. Bu okullarda şu gayeler takip edilir: Yaratmak istedikleri yeni insanlığa enternasyonalizme karşı büyük bir aşk fakat gerisine karşı kin, hınç besleyen yepyeni bir nesil yetiştirmek... Bu gençlik... kendi Rusya'sına geleceğin örnek memleketi diye bakar.” Bu konferansta yüksek kısımdan bir öğrenci tarafından hazırlanmış ve zamanın mesul idarecileri tarafından hiçbir tepki ile karşılanmamış, ancak yukarda arz ettiğim gibi bu okulda okuyan asıl Türk gençleri durumu ortaya koymuşlardır. 5. Bundan başka Karl Marks’ın hayatı, eserleri ve mezhebi hakkında konferanslar da verdirilmiştir. Bunlardan birinin metni de eldedir. Bütün bunlara ilmî ve meslekî faaliyetler namı altında geniş mikyasta yer verilirken öğretmenlik meslekini hazırlayıcı umumi kültürü takviye ve tezyit edici çalışmalar ikinci, üçüncü plâna bırakılmıştır. 6. Ahlâki gelenek ve göreneklerimize aykırı her türlü hareketler mazur görülmüş ve hatta teşvik edilmiştir. Çirkin muamelelere hedef olan ve mukavemet gösteren 229 TBMMZC, (1953), D: 9, İ: 22, C. 18, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 441-442. 127 kızlarımızdan bıçaklarla tecavüze uğrayanların bulunduğunu gösteren vesikalar eldedir. O zamanki mesuller tarafından bu işlerin takip edilmemesinden sarfı nazar müsamaha ile karşılandıkları ve kendilerinin enstitülerdeki içki âlemlerine iştirak ettiklerini gösteren şahadetler ve belgeler mevcuttur. 7. Komünist Partisinin Manifest'inin teksir edilerek öğrencilere dağıtıldığı da tespit edilmiştir. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından o zaman neşredilmekte olan «Köy Enstitüleri Dergisinde» de bu melun mezhebi telkin edici ve çok açık yazılar vardır. Bunlar da vesika olarak elde mevcuttur. «Köy Enstitüleri Dergisi» adı altında neşredilmiş dergilerden bazı başlıkları da aşağıda arz ediyorum: «Aç harmanı», «Cinsi sapıklıklar», «Rusya'da komünizm ve sosyalizm» ve «zengin ve fakir meselesi» bu gibi başlıklar altında neşredilen yazılar dergideki yazıların yüzde seksenini teşkil etmektedir. Bu dergiler verilen emirlerle bir ders kitabı gibi köy enstitüleri öğrencilerine okutturulmuş ve ana fikirlerinin kavrattırılmasına çalışılmıştır.230 Tahkikat evrakı arasından çıkardığım bu türlü vesikalar ve şahadetlerin daha birçok benzerleri ilgili dosyalarda mevcuttur. Bütün bunlar bu müesseselerde menfur bir politikanın nasıl geliştirilmek istendiğini ve himaye edildiğini itiraz kabul etmez bir şekilde gösterilmektedir. Bu mesele etraflı bir şekilde uzun bir zamandan beri incelenmekte ve tahkik edilmektedir. Devlet Şûrasına sunulan dosya, tahkikata ait bazı formalitelerin ikmali için iade edilmiş olduğundan üç kişilik bir müfettiş grubu tarafından bu muamelelerin tekemmül ettirilmesine ve tahkikatın ikmali işine devam olunmaktadır. Yakın zamanda bu iş adalete intikal edecek, bu suretle umumi efkâr da hâdiselerin seyrine muttali olacaktır. Hemen ilâve edeyim ki, soru sahibi Sayın Ömer Sanaç'ın da işaret ettiği gibi Milliyetperver Türk Gençliği bu türlü telkin ve tesirlere kuvvetle mukavemet etmiştir. Köy enstitülerinden mezun olan meslektaşların, mahdut istisnalar bir tarafa bırakılırsa her biri bu memleketin temiz ve asil evlâtları, memleketi felâkete sürükleyecek olan bu türlü faaliyetlere karşı ilk tepkiyi göstermiş insanlar olarak bugün binlerce köyde vazife başında bulunmaktadırlar. Şu ciheti de arz etmeden geçemeyeceğim. Milletin bel bağladığı irfan müesseselerinde bu korkunç hareketler cereyan ederken; birtakım milliyetçi gençler komünizme karşı harekete geçtiklerinden Irkçı - Turancı ithamı ile tabutluklarda işkencelere maruz bırakılmakta idiler.231 230 TBMMZC, (1953), D: 9, İ: 22, C. 18, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 441-443. 231 TBMMZC, (1953), D: 9, İ: 22, C. 18, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 441-443. 128 Cevap: 2/B Köy enstitüleri, bütün millî eğitim müesseselerimiz gibi ve onlara paralel olarak inkişaf etmektedirler. Bunlar, alelumum ilkokullar için öğretmen yetiştiren müesseseler olarak vazifelerini yapmakta devam edeceklerdir. Köylerimizin muhtaç bulunduğu sanat erbabını yetiştirmek gibi munzam bir vazifeyi de yapabileceği zannedilmiş olan bu müesseseler, böyle bir hedefi daha önceden terk etmiş, müstahsil ve sanatkâr öğretmen tipi, mucitlerinin hayali olmaktan ileri geçememiştir. Yukarda da arz edildiği gibi köy enstitülerinin tahsil müddetleri şimdiden 6 yıla çıkarılmıştır. Bu yıl beşinci sınıflarda bulunan öğrenciler ders yılı sonunda mezun olmayarak başarı gösterenlerle altıncı sınıflar teşkil olunacaktır. Enstitülerin öğretim programları, yerli ve yabancı mütehassısların iştiraki ile, bir buçuk yıl süren bir çalışmadan sonra yeniden hazırlanmış, 1952 – 1953 ders yılı başından itibaren bütün öğretmen okullarında tatbikine girişilmiştir. Bu programda namzetlerin kuvvetli bir meslekî formasyona muvazi olarak lüzumu kadar umumi kültüre sahip ve her şeyden evvel de, millî hisleri kuvvetli, ahlâkî karakteri tam birer öğretmen olmaları hususu göz önünde tutulmuştur. Bundan başka öğretmenleri köy muhitine ve köyün realitelerine intibak ettirecek tarım ve iş terbiyesine ve itinalı bir staj devresine de bilhassa yer verilmiştir. Diğer taraftan köy enstitülerinin öğretmen okullarıyla birleştirilmesini istihdaf eden kanun tasarısı Yüksek Meclisinize sunulmuştur. Bu tasarı, kanuniyet iktisap ettiği takdirde bütün öğretmen okulları, meslekî ve umumi bilgiler bakımından aynı kalite ve seviyede, fakat bulundukları tabii ye iktisadi muhitin şartlarına uygun hususiyetler taşıyan müesseseler olarak ilkokul öğretmenlerine kaynak olacaklardır. İftiralara ve yalanlara rağmen, verdiğimiz ilk emre istinaden bu yıl Köy Enstitülerine 1500 öğrenci alınmış, Trabzon – Beşikdüzü Köy Enstitüsü Kız Köy Enstitüsü haline getirilerek buradaki erkek öğrenciler diğer enstitülere tevzi olunmuş ve böylece Kız Köy Enstitülerinin sayısı ikiye çıkarılmıştır. Köy Enstitülerinin öğrenci mevcutları normal hadlere indirildikten sonra, her yıl yuvarlak olarak 2000 öğrencinin yeniden kabulü mümkün olacaktır. Fakat bu müesseselere daha önceki yıllarda istiap hadlerinden çok fazla öğrenci alınmış, bu yüzden çocuklarımız tamamen gayrisıhhî şartlar altında bırakıldıktan başka köylerde tek başına kalarak çalışacak olan bu gençlerin ferdî hususiyetleri de dikkate alınarak üzerlerinde gösterilmesi gereken itinanın sarfına- imkân bırakılmamıştır. Nitekim Ankara'nın yanı başındaki Hasanoğlan Köy Enstitüsünün mevcudu 900 ün üstüne çıkarılmış, bu da az görülerek bine iblâğı istenilmiştir. Biz, bu okulların mevcutlarım hakiki birer öğretmen okulu mevcudu haline getirmek yolundayız. Arz ettiğim veçhile Köy Enstitülerine bu yıl az öğrenci alındığı ve bunu belirten neşriyat yapıldıktan sonra adedin artırıldığı hakkında muhalif matbuatta yer 129 alan haberler külliyen, yalandır.232 Bu yıl bu müesseselere 1500 öğrencinin alınması (500 değil) altı yıl sonra memlekete 1500 den az ilkokul öğretmeni verileceği manasına da gelmez; çünkü bu çocuklar 1955 – 1956 ders yılında dördüncü sınıfa seçeceklerdir; o yıl öğretmen okullarının dördüncü sınıfların ortaokul mezunlarından, bugünkünden daha çok sayıda öğrenci alınarak ilkokul öğretmenleri- sayısının plâna uygun bir şekilde artışı sağlanacaktır. Ayrıca yemden açılacak öğretmen okullarıyla, ilkokullara her yıl 3000–3500 öğretmen yetiştirilmesi de derpiş olunmaktadır. Bütün bu izahatımdan, anlaşılacağı üzere iktidarımız ilköğretim işini bütün ehemmiyet ve şümulü ile ele almış bir taraftan vaktiyle yapılan maddi, manevi hataların düzeltilmesine çalışırken diğer taraftan da bu işin sağlam temellere istinat ettirilerek yeniden, kurulması ve plânlaştırılması işinde bütün gücüyle ve hızla gayret sarf etmektedir. Bu hususta da her şeyden evvel fedakâr ilkokul öğretmenlerimizin feragatle yaptıkları ve yapacakları çalışmalara güvendiğimizi ve kendilerine bulunduğumuzu bu kürsüden bir kere daha belirtmeyi vazife bilirim. (Alkışlar)” müteşekkir 233 Soruyu soran Elazığ milletvekili Ömer Faruk Saraç Milli Eğitim Bakanlını Tevfik İleri’nin sözlerine karşılık şu sözleri söylemiştir: “Muhterem arkadaşlar; Sayın Millî Eğitim Bakanının sözlü sorum vesilesiyle verdiği izahata müteşekkirim. İlköğretim davasının 1944 yılında, sabık iktidar tarafından ele alınış tarzını da izah etmiş oldular. Bu mevzuda esasen muhterem heyetin ve Türk Milletinin hâdise hakkında geniş malûmatı ve vukufu vardır. Bu hususlara temas etmeye mahal görmüyorum. Bu arada Demokrat Parti Hükümetinin, Devlet yardımıyla yaptırdığı ilkokul binalarının, bilhassa okuryazar nispeti az olan ve senelerden beri ihmale sahne bulunan Doğu bölgelerinde yapılmış bulunmasını da, iki iktidar arasındaki zihniyet farkına güzel bir delil olarak arz etmeyi yerinde buluyorum. Sayın Bakan bu kürsüde, geçen idare tarafından jandarma dipçiği altında, âdeta yarışırcasına vatandaşın tenceresini ve yatağını, da satmak suretiyle bir ıstırap mevzuu olarak yaptırdığı ve maalesef bugün hepsi harabe halinde bulunan mektepleri görmüşsünüzdür. Yanımda birçoklarının fotoğrafı vardır. (Sağdan: Göster göster sesleri) Bana göstermem hususunda yapılan teklifleri yersiz buluyorum. Kendilerine bu fotoğrafları vereceğim. Demokrat iktidarının iki yıl içinde Devlet yardımıyla yaptırdığı mekteplerin birer fotoğrafım da ayrıca bu yaygarayı koparan Ulus gazetesiyle diğer sayın muhalif arkadaşlarımıza göndermelerini ben de mukabeleden teklif ediyorum. Belki daha insaflı 232 233 TBMMZC, (1953), D: 9, İ: 22, C. 18, TBMM Matbaası, Ankara, s. 443. TBMMZC, (1953), D: 9, İ: 22, C. 18, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 443-444. 130 mukayese yapmak imkânım bulmuş olurlar. İlköğretim mevzuunda Anayasanın 87. maddesi ilköğretimi meccani ve mecburi kıldığına göre, verilen rakamlar, bugün mecburi tahsil çağında bulunan üç milyon gencin nacak 1,5 milyonunun mektebe devam etme imkânım bulmuş olduklarını gösterir ki, buna göre Anayasa hükmünün bugüne kadar ancak % 50 nispetinde tatbik imkânı bulduğunu iddia etmek yerinde olur. Anayasanın bu bakımdan bu mevzuda Hükümete tahmil, ettiği ilkokul tahsilinin meccani ve mecburi olması yolundaki mükellefiyet davasını Devletin gerekli, tahsisatı vermek suretiyle tahakkuk ettirmesini temenni etmekteyim. Köy enstitüleri mevzuundaki cevapları tatmin edicidir. Ancak köy enstitülerinde C. H. P. iktidarı zamanında ve bilhassa 7 sene 7 ay bu iktidarın Milli Eğitim Bakanlığı’nı yapan Hasan Âli Yücel zamanında komünist cereyanların bu irfan müesseselerine sistematik bir şekilde sokulması yolunda gayret sarf edildiği ve bu gayretlerin delillerinin de verilen izahat veçhile çok sarih ve katî olduğu halde, bugüne kadar suçluların adalet huzuruna sevk edilememiş olmaları ebetteki üzücüdür. Aziz arkadaşlar, devri sabıkta bu milletin siyası ve adlî hayatında mühim ve tarihî bir hâdise cereyan etmiştir. Kenan öner davası. Evet arkadaşlar, basit bir ifade ile merhum Kenan Öner, C. H. Partisinin sekiz seneye yakın bir zaman Millî Eğitim Bakanlığı gibi cidden çok mühim ve mesuliyetti bir mevkiini işgal eden Hasan Âli Yücel (Evet o komünist bakan sensin) mana ve mahiyetinde bir açık mektup yazmış, Hasan Âli Yücel tarafından aleyhine açılan neşren hakaret davası sonunda merhum Kenan Öner'in suçluluğu sabit olmamış ve beraat etmiştir. Filhakika o devirde komünistlikle tanınmış ve hatta mahkûm olmuş kimselerin Millî Eğitim Bakanlığında himaye gördükleri ve milliyetçi gençlerin faaliyeti gayrimeşru bir ihtilâl şeklinde gösterilerek 30 gence malûm tabutluklarda işkence yaptırıldığı sübutuna varmıştır. Tarih, din, aile ve mukadderatına bağlı bulunan asil Türk Milleti daima komünizm karşısında sarsılmaz bir kale gibi durmuştur. Ve bu cereyanları daima tel'in etmiştir. Bunun gibi, Sabahattin Âli ve arkadaşlarını ve bunları himaye edenleri asla unutmamıştır. Muhtelif neşriyatla efkârı umumiyeye mal edilen ve herkesçe malûm hale gelen solcu faaliyetlerin kahramanları hâlâ aramızda ve birçokları da vaziyetlerinden emin, elini kolunu sallayarak gezmekte ve muhtemelen zararlı olmaktadırlar. Bilmen ve yazılanların umumi efkâr muvacehesinde bu kürsüden tekrarlanmasında fayda görmekteyim. Yüksek Heyetiniz bu lüzumu gösterirse teferruata girerim. Ancak millî bünyemize ve nizamımıza karşı girişilmek istenen ciddî ve menfur tecavüzün faillerinin elbette Türk adaleti ve Türk 131 Milleti huzurunda hesap vermeleri iktiza eder. Bu asil ve necip Türk Milleti her türlü suçu affeder, fakat komünistliği asla!234 Sayın Reşat Şemsettin Sirer'in Millî Eğitim Bakanlığına kadar (ki Reşat Şemsettin Bey Bakanlığı sırasında bu mevzuda ciddi mücadeleye girilmiştir) bizzat yukardan gelen ve yıllarca devam eden malûm ve muayyen bir gayretin, milliyetperver Türk gençliği fedakâr ve azimkâr Türk öğretmenlerinin mukavemeti karşısında hüsrana uğradığı mucibi memnuniyet ve medarı iftihardır. Ancak mevcut neşriyat ve delâil muvacehesinde Moskova radyosunun Türkiye Hükümetinin yegâne istikbalini gören genç ve enerjik Vekili olarak methü sena eylediği ve Moskova İlim Akademisi tarafından teşekkür name sunulduğu söylenen Halk Partisi Hükümetinde Millî Eğitim Bakanı tarafından, Türk milletinin ana nizamına karşı solcu cereyanlarını yerleştirmek yolunda vaki tecavüzünün mevcut olup olmadığının katî şekilde tahakkuk ve tespitinde bu memleketin tarihî şeref ve mukadderatı bakımından fayda bulunmaktadır. Bu tahkikatı talep etmek elbette ki millî iradenin mümessili olan yüksek heyetiniz için bir hak ve bir vazifedir. Takdir yüksek heyetinizindir”. 235 Yapılan tüm bu değişikler neticesinde Köy Enstitüleri artık yolun sonuna gelmiş bulunuyordu. Milli Eğitim Bakanı’nı Tevfik İleri’nin Elazığ milletvekili Ömer Faruk Saraç’ın sorusuna verdiği sözlü cevapta, kapanma sebepleri açık bir şekilde görülmektedir. 3.4. KÖY ENSTİTÜLERİ İLE İLK ÖĞRETMEN OKULLARININ BİRLEŞTİRİLMESİ HAKKINDA KANUN Tüm bu gelişmelerden sonra artık yolun sonuna gelinmiştir. 1940 yılında açılan ve yurdun dört bir tarafında açılan, köylerimizdeki eğitim açısından son derece katkıları olan Köy Enstitüleri tarihe aşağıdaki yasa ile karışmıştır: Kanun’un birinci maddesi; Köy enstitüleri ile ilk öğretmen okulları, “ilk öğretmen okulları” adı altında birleştirilmiştir. Böylece Köy Enstitüleri artık ilk öğretmen okulları olacak anılacaktır. 234 235 TBMMZC, (1953), D: 9, İ: 22, C. 18, TBMM Matbaası, Ankara, s. 444. TBMMZC, (1953), D: 9, İ: 22, C. 18, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 444-445. 132 İkinci maddede öğrenim süreleri belirlenmiştir. İlk öğretmen okullarının tahsil müddeti, ilkokul mezunları için (6), ortaokul mezunları için (3) yıldır. Üçüncü maddede öğrencilerin bu okullara nasıl alınacağı belirlenmiştir; İlk öğretmen okullarına alınacak öğrenciler imtihanla seçilir. Bu okullara her yıl alınacak öğrencilerin % 75’nin köy ilkokulları mezunlarından olması şarttır. Bu madde hakkında %75’lik oran meselesi tartışılmıştır. Siirt milletvekili Mehmet Daim Süalp’ın “Bu okullara her yıl alınacak öğrencilerin %75’i ortaokulu bulunmayan yerlerden alınması şarttır.” Şeklindeki teklifi Meclisçe kabul edilmemiştir. Milli Eğitim Bakanı Tevfik ileri bu maddenin kayıtsız şartsız kabul edilmesini istemesi ardından madde reye sunulmuş ve kabul edilmiştir. Madde dörtte, ilk yıl içerisinde öğretmen olamayacakları anlaşılan talebeye ne yapılacağı belirlenmiştir; İlk öğretmen okullarına alınan öğrencilerden ilk tahsil yılı içinde, bulundukları okulun öğretmenler kurulunca, öğretmen olamayacaklarına karar verilenlerin okulla ilişikler kesilir. Bu gibiler hakkında tazminat kovuşturması yapılmaz.236 Beşinci maddede, mecburi hizmetleri tamamlanana kadar ilk öğretmen okulu mezunlarının köylerde çalışacakları kararlaştırılmıştır. İlk öğretmen okulu mezunları, mecburi hizmetlerini tamamlayıncaya kadar köy okullarında çalıştırılırlar. Bunlardan öğretmen yetiştiren yüksek öğrenim müesseselerine devam edecek olanların mecburi hizmetleri Millî Eğitim Vekâletince tecil olunur. Bu madde hakkında da tartışmalar yaşandıysa da madde aynen kabul edilmiştir. Köy öğretmenleri ve köy sağlık memurları sosyal yardım sandığının adı değiştirilmiştir; 5129 sayılı Kanunun 8. maddesi ile kurulmuş olan “Köy öğretmenleri ve Köy Sağlık Memurları Sosyal Yardım Sandığı”nın adı “Köy Eğitmenleri ve Köy Sağlık Memurları Sosyal Yardım Sandığı”na çevrilmiştir. Bu sandığın idaresi, işleyiş tarzı, yapılacak yardımların şekilleri ve her türlü işleri ile ilgili hususlar bir tüzükle belirtilir ( madde 6). 236 TBMMZC, (1954), D: 9, İ: 31, C. 27, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 261-269. 133 Madde yedide öğretmenlerin görevleri üzerinde durulmuştur; 4274 sayılı Kanunun 46. maddesinin birinci bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir: İlk öğretmen okullarının öğretmenleri, haftada 17 saat ders okutmaya ve bunlarla ilgili uygulamaları yapmaya mecburdurlar. Bu öğretmenlere 1702 sayılı Kanunun 3. maddesinin (b) bendinde yazılı ücretle 7 saat daha ders verilebilir. İlk öğretmen okullarının öğretmenleri, mesai saatleri içinde okulda kalarak, kendilerine verilen eğitim ve öğretim işlerini görmek, ders dışı faaliyetlere katılmak ve ayrıca nöbet vazifelerini yapmakla mükelleftirler. Rize milletvekili Ahmet Morgil’ün “7. maddenin son paragrafı: ilk öğretmen okullarının öğretmenleri, günlük mesai müddetinin okul idaresinin lüzum göreceği saatlerinde okulda kalarak, kendilerine verilen eğitim ve öğretim işlerini görmek, ders dışı faaliyete katılmak ve ayrıca nöbet vazifelerini yapmakla mükelleftir.” Şeklinde değiştirilmesi teklifi ret edilmiş, madde aynen reye sunulmuş ve kabul edilmiştir.237 Kadrolar konusudna da birtakım değişiklikler yapılmıştır; Millî Eğitim Vekâleti Kuruluş Kadrolarıyla Merkez Kuruluş ve Görevleri hakkındaki 2287 sayılı Kanunda değişiklik yapılmasına dair 4926 sayılı Kanuna bağlı 1 ve 2 sayılı cetvellerde gösterilen kadrolardan ilişik cetvelde yazılı bulunan kadrolar kaldırılmış ve yerine bağlı bir ve iki numaralı cetvellerde gösterilen kadrolar konulmuştur. (madde 8)238 Ek görev kadrolarının düzenlenmesi ise dokuzuncu maddede yapılmıştır; 1953 yılı Muvazene-i Umumiye Kanununa bağlı (K) işaretli cetvele dâhil köy enstitüsü mezunu başöğretmenlere ait ek görev kadroları bu cetvelden çıkarılmış ve (İlkokul başöğretmeni) unvanıyla ilişik (3) numaralı cetveldeki kadrolar 5166 sayılı Kanuna bağlı (2) sayılı cetveldeki kadrolara eklenmiştir. Stajyer köy öğretmeni ve sağlık memurları kadroları için onuncu maddede; 1953 yılı Muvazene-i Umumi-i ye Kanununa bağlı (K) işaretli cetvele dâhil ücretli stajyer köy öğretmenleri ile stajyer sağlık memurları kadroları 26; XII. 1949 tarihli ve 5479 sayılı Kanuna eklenmiştir. Bu stajyerler hakkında çeşitli kanunların (K) cetvelinde bulunanlar hakkındaki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. 237 238 TBMMZC, (1954), D: 9, İ: 31, C. 27, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 269-275. TBMMZC, (1954), D: 9, İ: 31, C. 27, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 269-277. 134 Kanuna 11. madde olarak Bolu milletvekili Zuhuri Danışman Beyin teklifi olmuştur: “Madde 11. — İlk öğretmen okullarının idare, eğitim ve öğretim işleri ilköğretim Genel Müdürlüğünün görevleri arasına alınmıştır.” Bu kanun teklifi üzerine on birinci madde şu şekilde olmuştur; İlk öğretmen okullarının idare, eğitim ve öğretim işleri ilköğretim Genel Müdürlüğünün görevleri arasına alınmıştır. Beş tane geçici madde bu kanuna eklenmiştir; Birinci geçici maddede; Köy enstitülerinden mezun öğretmenler, bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten sonra, ilk öğretmen okullarından mezun Öğretmenler hakkındaki hükümlere tâbi olurlar. Ancak bunlardan aylığa geçirilmemiş olanlar hakkında 5479 sayılı Kanun hükümleri uygulanır. Geçici madde iki de; Köy enstitüsü mezunu öğretmenlerden aylığa geçmemiş olanların eylemli askerlik hizmetleri esnasında kayıtları silinmez ve kendilerine almakta oldukları ücretin üçte biri verilir. Geçici madde üç de; Köy enstitüsü mezunu öğretmenler, aylığa geçirilinceye kadar işbu kanunun 6. maddesinde yazılı “Köy Eğitmenleri ve Köy Sağlık Memurları Sosyal Yardım Sandığı”nın üyeliği hakkını muhafaza ederler.239 Geçici madde dörtte; Halen köy enstitülerinde çalışanlardan Millî Eğitim Vekâletince tespit ve kabul edilen öğretmen okulları, ziraat okulları, sanat okulları Ve enstitüleri mezunu öğretmenlerin öğretmen okullarında istihdamlarına devam olunur. Rize milletvekili Ahmet Morgil, yüksek mektep mezunlarının istihdamlarının yapılması eğitim açısından önemli olduğunu belirterek bu maddenin kaldırılmasını rica etmiştir. Yapılan bu teklif dikkate alınmamış, madde aynen reye sunulmuş ve kabul edilmiştir. Son olarak geçici madde beş de; İlişik 4 numaralı cetvelde ücret ve adedi yazılı ek görev kadroları 1953 Mali yılı Bütçe Kanunu’na bağlı L işaretli cetvele eklenmiştir. 239 TBMMZC, (1954), D: 9, İ: 31, C. 27, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 277-278. 135 Madde on ikide köy enstitülerinin adının geçtiği kanun maddelerinde, köy enstitüsü adının ilk öğretmen olarak değiştirilmesi kararlaştırılmıştır; 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu ile 5352 ve 5541 sayılı kanunlar ve 4274 sayılı Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilât Kanunu’nun 1, 2, 3, 4, 5, 6, 11, 29, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 39, 40, 43, 44, 45, 49, 50, 51, 52, 53, 62 ve 63. maddeleri ve 10. maddelerinin (a) bendinin 1, 2, 3 ve 6. fıkraları ve 5210 sayılı Kanunun 12. maddesi, 6076 sayılı 1953 yılı Muvazene-i Umumiye Kanunu’nun 11. maddesiyle 4644 sayılı Kanunun 12. maddesi kaldırılmış ve 3704, 4274, 5129, 5210 sayılı kanunlarda geçen “Köy enstitüleri” tabiri “İlk öğretmen okulu” olarak değiştirilmiştir. 4926 sayılı Kanuna bağlı (1) sayılı cetvelin (lise, öğretmen okulu ve ortaokullar öğretmen ve memurları) başlığı ile (2) sayılı cetvelin (lise, öğretmen okulu ve ortaokullar idarecileri) başlığından (öğretmen okulu) tabirleri çıkarılmıştır. Yapılan bu görüşmelerin ardından tasarının tümü reye sunulmuş ve kabul edilmiştir. Böylece 27.1.1954 tarihinde Köy Enstitüleri ile ilk öğretmen Okullarının Birleştirilmesi hakkında Kanun’un T.B.M.M.’de kabul edilmesi ile Köy Enstitüleri kapatılmıştır.240 1936 yılında eğitmen yetiştirilmesi ile başlayıp, 1954 yılında öğretmen okulları ile birleştirildi denilen Köy Enstitüleri’nin sonuç tablosu şudur: • 17.341 öğretmen yetiştirilmiştir. Bunun 1.398 tanesi bayandır. • 8.675 eğitmen yetiştirilmiştir. Bunun 30 tanesi bayandır. • 1.248 köy sağlık memuru yetiştirilmiştir. Köy ebesi yetiştirilmeye başlanamamıştır. • 240 241 209 Köy Enstitüsü öğretmeni yetiştirilmiştir.(Yüksek Köy Enstitüsünden)241 TBMMZC, (1954), D: 9, İ: 31–34, C. 27, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 279, 370–379. Ali Efe, (2007), Köy Enstitüleri, Tay Dergisi Yayınları, ss. 90–91. 136 SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Yeni kurulan devletin ulusal, laik ve çağdaş bir eğitim sistemine sahip olması için adımlar atılmıştır. Eski eğitim sistemi yıkılıp, yerine çağdaş koşullara ve Türk milletinin karakterlerine uygun bir eğitim sistemi yaratılmaya çalışılmıştır. Cumhuriyet'in ilanından sonra, eğitimle yakından ilgilenebilme imkânı doğmuştur. Cumhuriyet'in ilk on yılı içerisinde eski eğitim sistemi yıkılmış ve çağdaş, laik bir eğitim sistemi oluşturulmaya çalışılmıştır. Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun kabul edilmesi ile birlikte, ülkedeki tüm okullar Maarif Vekâleti’ne bağlanmış, medreseler kapatılmış ve eğitimde laik bir sistem yaratılmaya çalışılmıştır. Öğretmen yetiştirme konusunda önemle durulmuş ve öğretmenlik esaslı bir meslek haline getirilmeye çalışılmıştır. Bu çalışmalar Köy Enstitülerinin kuruluşunda etkili olmuştur. 17 Nisan 1940 tarihinde Köy Enstitüleri Kanunu ile köy öğretmeni yetiştirme konusunda büyük bir adım atılmıştır. Bu tarihten sonra yurdun birçok yerinde köy enstitüleri açılmıştır. Okuma yazma oranının köylerde çok düşük olması bu kurumun açılmasındaki en önemli sebeplerden birisidir. Milletvekilleri Köy Enstitüsü Kanunun çıktığı gün yaptıkları konuşmalarda olumlu sözler sarf etmişleridir. Bu kurumun köy halkı için büyük bir öneme sahip olduğu vurgulanmıştır. Bu düşünceler ilerleyen yıllarda da devam etmiş ve köy enstitülerini teşkilatlandırma aşamasına gelinmiştir. 1942 yılında Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilat Kanunu çıkartılmıştır. Böylece Köy Enstitüleri teşkilatlı bir yapıya kazanmıştır. Ayrıca kanun tasarılarının önemle tartışılması da Meclis’in Köy Enstitülerine ne denli önem verdiğinin bir diğer göstergesi olmuştur. 1946 yılına gelindiğinde çok partili yaşama geçiş sürecinde Köy Enstitüleri giderek gözden düşmeye başlamıştır. İktidarın elden gitmesi korkusu Köy Enstitülerinde birtakım değişikliklere gidilmesine neden olmuştur. Kanununlar çıkartılmış ve köy enstitüleri giderek kuruluş amacından uzaklaşmıştır. 1950 yılından sonra ise Demokrat Parti’nin iktidara gelmesi ile artık yolun sonuna gelinmiştir. Yeni iktidar yaptığı değişiklerle köy enstitülerini işlevsiz bir hale getirmiştir. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri Köy Enstitülerinin komünizm yuvası haline geldiğini söylemesi de bu kurumun neden kapatıldığına siyasi açıdan ışık tutması 137 bakımından önemlidir. C.H.P ideolojisini aşıladıkları fikri de Köy Enstitülerinin kapanmasında etkili olmuştur. Siyasi iradenin Köy Enstitülerinin kapanmasında etkili olamadığı görüşünü savunanlar vardır. Ancak zabıt ceridelerini incelediğimizde bu görüşün yanlış olduğunu görüyoruz. 1946 yılından sonra çok partili hayata geçiş süreci ve 1950 yılında siyasi iktidarın değişmesi ile bu değişmenin eğitime ne denli yansımış olduğunu milletvekillerinin Meclis’te yapmış oldukları konuşmalardan çok net bir şekilde anlamaktayız. En güzel örneği köy enstitülerinin kapatılma aşamasında Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri’nin bir soru üzerine meclisteki konuşması çok çarpıcıdır. Bu konuşmasında siyasi iradenin eğitim politikamız üzerinde nasıl bir rol oynadığını açık bir şekilde görmekteyiz. 138 KAYNAKÇA AKGÜN, Seçil, (1983), “Tevhid-i Tedrisat”, Cumhuriyet Dönemi Eğitim, Devlet Kitapları, İstanbul. AKYÜZ, Yahya, (1978), Türkiye’de Öğretmenlerin Toplumsal Değişimdeki Etkileri, Doğan Basımevi, Ankara. AKYÜZ, Yahya, (1983), “Atatürk ve 1921 Eğitim Kongresi”, Cumhuriyet Dönemi Eğitim, Devlet Kitapları: İstanbul. AKYÜZ, Yahya, (1992), “Atatürk’ün Eğitim Düşüncesinin Kökenleri”, Atam Dergisi, C. 8, S. 23, T.T.K. Basımevi, Ankara, ss. 233–239. AKYÜZ, Yahya, (2001), Türk Eğitim Tarihi, Alfa Kitapevi, İstanbul. ALTUNYA, Niyazi, (2002), Köy Enstitüsü Sisteminin Düşünsel Temelleri, Uygun Basımevi, İstanbul. ANTON, John ve Pınar, CANEVİ, (2007), Cumhuriyet, Eğitim Reformu ve Dewey, Forum İstanbul Enstitüsü Yayınları, İstanbul. APAYDIN, Talip, (1983), Köy Enstitüsü Yılları, Çağdaş Yayınları, İstanbul. AYAS, Nevzad, (1948), Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitimi: Kuruluşlar ve Tarihçeler, Milli Eğitim Basımevi, Ankara. AYSAL, Necdet, (2005), “Anadolu’da Aydınlanma Hareketinin Doğuşu: Köy Enstitüleri”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, C. 9, S. 35–36, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, ss. 267– 282. BAŞARAN, Mehmet, (1974), Tonguç Yolu, Varlık Yayınları, İstanbul. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA), Dosya No: 14, Klasör No: 80, Belge No: 2, Sayfa No: 1. BİNBAŞIOĞLU, Cavit, (1982), Eğitim Düşüncesi Tarihi, Binbaşıoğlu Yayınevi, Ankara. BİNBAŞIOĞLU, Cavit, (1993), Çağdaş Eğitim ve Köy Enstitüleri, Dikili Belediyesi Kültür Yayınları, İzmir. 139 BİNBAŞIOĞLU, Cavit, (1999), Cumhuriyet Dönemi Eğitim Bilimleri Tarihi, Tekışık Yayıncılık, Ankara. BOZGÖZ, İlhan, (1995), Türkiye’nin Eğitim Çıkmazı ve Atatürk, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara. BULUT, Recep, (1990), Nisandaki Güneşler 50. Yılında Köy Enstitüleri 1940–1990, San Matbaası, Ankara. BURSALIOĞLU, Ziya, (1989), “Atatürk ve Sonrası Eğitim”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S. 4, Ankara Üniversitesi Basımevi: Ankara, ss. 517–521. CANDOĞAN, Galip, (1999), Köy Enstitüleri Sistemi, Karkev Yayıncılık, Konya. CİMRİ, Mehmet, (2007), “Tonguç Baba”, Köy Enstitüleri Amaçlar, İlkeler, Uygulamalar, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları: Ankara, ss. 135–138. DÖNMEZ, Rıza, (1945), “Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nün Kısa Tarihçesi”, Köy Enstitüleri Dergisi, C. 1, S.1, Maarif Matbaası, Ankara, ss. 21–29. DÜNDAR, Can, (2002), Köy Enstitüleri, İmge Kitapevi, İstanbul. DÜSTUR, (1940), 3. Tertip, C. 21, Devlet Matbaası, Ankara. EFE, Ali, (2007), Köy Enstitüleri, Tay Dergisi Yayınları. EMİNİ, Gülsüm Nezahat, (1991), “Atatürk ve Eğitim”, Ata Dergisi, S. 1, Selçuk Üniversitesi Basımevi, Konya, ss. 149–156. EVREN, Nazif, (1998), Köy Enstitüleri Neydi, Ne Değildi?, Güldikeni Yayınları, Ankara. EYÜBOĞLU, Sabahattin, (1999), Köy Enstitüleri Üzerine, Yenigün Yayıncılık, İstanbul. GEDİKOĞLU, Şevket, (1971), Evreleri, Getirdikleri ve Yankılarıyla Köy Enstitüleri, Ankara. GEDİKOĞLU, Şevket, (1978), Kemalist Eğitim İlkeleri Uygulamaları, Çağdaş Yayınları, İstanbul. 140 GÖĞÜŞ, Beşir, (1953), Milli Eğitimle İlgili Kanunlar, Milli Eğitim Basımevi, Ankara. KAPLAN, Mevlüt, (2002), Aydınlanma Devrimi ve Köy Enstitüleri, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara. KARAGÖZOĞLU, Galip, (1985), “Atatürk’ün Eğitim Savaşı”, Atam Dergisi, C. 2, S. 4, T.T.K. Basımevi, Ankara, ss. 193–213. KAYA, Yahya Kemal, (1984), İnsan Yetiştirme Düzenimiz, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Ankara. KAYA, Yahya Kemal, (1993), İnsan Yetiştirme Düzenimize Yeni Bir Bakış, Bilim Yayınları, Ankara. KAYA, Yalçın, (2001), Köy Enstitüleri, C. 1, Tiglat Matbaacılık, İstanbul. KAYA, Yalçın, (2001), Köy Enstitüleri, C. 2, Tiglat Matbaacılık, İstanbul. KIRBY, Fay, (1962), Türkiye’de Köy Enstitüleri, İmece Yayınları, Ankara. Köy Enstitüleri I-II, (2003), Karatepe Yayınları, Ankara. Köy Enstitüleri ile İlgili Yasalar, (2000), C. 1, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları, Ankara. Köy Enstitüleri ile İlgili Yönetmelik ve Resmi Yazılar, (2005), Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları, Ankara. Köy Enstitüleri Öğretim Programı, (1943), Maarif Matbaası, Ankara. KUT, Dursun, (2007), “Hasan Ali Yücel (1897–1961)”, Köy Enstitüleri Amaçlar, İlkeler, Uygulamalar, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları, Ankara, ss. 130–134. MAKAL, Mahmut, (1959), 17 Nisan, Yeditepe Yayınları, İstanbul. MAKAL, Mahmut, (2009), Köy Enstitüleri ve Ötesi, Şefik Matbaası, İstanbul. OĞUZKAN, Turhan, (1983), “Atatürk’ün Eğitimci Kişiliği”, Cumhuriyet Dönemi Eğitimcileri, Unesco Türkiye Milli Komisyonu, Ankara, ss. 12–35. OKÇABOL, Rıfat, (2005), Türk Eğitim Sistemi, Ütopya Yayınevi, Ankara. 141 ÖZALP, Reşat ve Aydoğan, ATAÜNAL, (1983), “Milli Eğitimde Kongreler ve Şûralar”, Cumhuriyet Dönemi Eğitim, Devlet Kitapları: İstanbul, ss. 105– 140. ÖZODAŞIK, Mustafa, (1999), Cumhuriyet Dönemi Yeni Bir Nesil Yetiştirme Çabaları 1923–1950, Çizgi Kitapevi, Konya. ÖZSOY, Yahya, (1990), “Köy Enstitüleri Programları”, Kuruluşunun 50. Yılında Köy Enstitüleri, Eğit-Der Yayınları, Ankara, ss. 50–70. ÖZTOPRAK, İzzet, Ali Sevim ve Akif, TURAL, (2006), Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri (Bugünkü Dille), ATAM Yayınları, Ankara. ÖZTÜRK, Cemil, (1996), Atatürk Devri Öğretmen Yetiştirme Politikası, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara. SAKAOĞLU, Necdet, (2003), Osmanlı’dan Günümüze Eğitim Tarihi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul. SEMERCİ, Bekir, (1989), Türkiye’de İleri Atılımlar ve Köy Enstitüleri, Afa Matbaacılık, İstanbul. TAŞDEMİRCİ, Ersoy, (1998), “Hasan Ali Yücel’in Türk Milli Eğitimine Hizmetleri”, 100. Doğum Gününde Hasan Ali Yücel, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, ss. 27–113. TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 40, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara. TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 45, C. 24, TBMM Matbaası, Ankara. TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 62, C. 24, TBMM Matbaası, Ankara. TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 63, C. 25, TBMM Matbaası, Ankara. TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 68, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara. TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 68–74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara. TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 75, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara. TBMMZC, (1945), D: 7, İ: 17, C. 20-D, TBMM Matbaası, Ankara. TBMMZC, (1943), D: 7, İ: 28, C. 2, TBMM Matbaası, Ankara. 142 TBMMZC, (1945), D: 7, İ: 60, C. 17, TBMM Matbaası, Ankara. TBMMZC, (1944), D: 7, İ: 61, C. 10-D, TBMM Matbaası, Ankara. TBMMZC, (1950), D: 8, C. 24, TBMM Matbaası, Ankara. TBMMZC, (1950), D: 8, İ: 22, C. 22, TBMM Matbaası, Ankara. TBMMZC, (1948), D: 8, İ: 26, C. 8, TBMM Matbaası, Ankara. TBMMZC, (1950), D: 8, İ: 44, C. 24, TBMM Matbaası, Ankara. TBMMZC, (1947), D: 8, İ: 44, C. 4, TBMM Matbaası, Ankara. TBMMZC, (1949), D: 8, İ: 52, C. 16-D, TBMM Matbaası, Ankara. TBMMZC, (1949), D: 8, İ: 55, C. 17, TBMM Matbaası, Ankara. TBMMZC, (1948), D: 8, İ: 60–61–62, C. 11, TBMM Matbaası, Ankara. TBMMZC, (1950), D: 8, İ: 72, C. 25-D, TBMM Matbaası, Ankara. TBMMZC, (1948), D: 8, İ: 75, C. 6, TBMM Matbaası, Ankara. TBMMZC, (1953), D: 9, İ: 22, C. 18, TBMM Matbaası, Ankara. TBMMZC, (1954), D: 9, İ: 31–34, C. 27, TBMM Matbaası, Ankara. TBMMZC, (1952), D: 9, İ: 49, C. 13-D, TBMM Matbaası, Ankara. TBMMZC, (1951), D: 9, İ: 51, C. 5-D, TBMM Matbaası, Ankara. TBMMZC, (1952), D: 9, İ: 67, C. 15, TBMM Matbaası, Ankara. TBMMZC, (1952), D: 9, İ: 81–85, C. 16, TBMM Matbaası, Ankara. TEKBEN, Şerif, (2005), Canlandırılacak Köy Yolunda, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları, Ankara. TEKELİ, İlhan, “Osmanlı İmparatorluğu'ndan Günümüze Eğitim Kurumlarının Gelişimi”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, C. 3, İletişim Yayınları, ss. 655–675. TONGUÇ, Engin, (1970), Devrim Açısından Köy Enstitüleri ve Tonguç, Ant Yayınları, İstanbul. TONGUÇ, İsmail Hakkı, (1946), İlköğretim Kavramı, Remzi Kitapevi, İstanbul. 143 TONGUÇ, İsmail Hakkı, (1947), Canlandırılacak Köy, Remzi Kitapevi, İstanbul. TONGUÇ, İsmail Hakkı, (1976), Mektuplarla Köy Enstitüsü Yılları, Çağdaş Yayınları, İstanbul. Tonguç’a Kitap, (1961), Ekin Basımevi, İstanbul. TÜRKOĞLU, Pakize, (2004), Tonguç ve Enstitüleri, Kültür Yayınları, İstanbul. WİLSON, E. Howard ve İlhan, BOZGÖZ, (1968), Türkiye Cumhuriyeti’nde Eğitim ve Atatürk, Dost Yayınları, Ankara. YAMANER, Şerafettin, (1999), Atatürkçü Düşüncede Ulusal Eğitim, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul. YÜCEL, Hasan Ali, (1938), Türkiye'de Ortaöğretim, Devlet Basımevi, İstanbul. YÜCEL, Tahsin, (1995), “Köy Enstitülerinde Tarım Programı ve Uygulamalar” Köy Enstitüleri ve Tarım, Final Matbaacılık, İzmir, ss. 12–18. 144 DİZİN A Abdullah Yaycıoğlu, 114 Abdurrahman Naci Demirdağ, 78 Adnan Menderes, 44, 107 Ahmet Çınar, 115 Ahmet Korkut, 54 Ahmet Lütfü Dağlar, 50 Ahmet Morgil, 141, 143 Ahmet Tahtakılıç, 114 Ali Rıza Çuhadar, 114 Ankara, 1, 5, 6, 7, 9, 10, 12, 14, 17, 19, 20, 21, 22, 23, 26, 27, 28, 33, 36, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 46, 47, 48, 52, 53, 55, 57, 65, 66, 67, 70, 71, 72, 74, 75, 76, 78, 79, 80, 82, 83, 85, 87, 88, 89, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 113, 114, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 125, 127, 131, 132, 133, 134, 135, 137, 139, 140, 141, 142, 144, 146, 147, 148, 149, 150, 151 Arif Baytın, 91 B Behçet Kemal Çağlar, 27 Bekir Semerci, 67, 68, 126 Berç Türker Bey, 37 C Can Dündar, 52, 53 Celal Bayar, 44, 107 Cumhuriyet, xi, 1, 3, 5, 6, 8, 9, 11, 12, 13, 18, 66, 79, 82, 102, 144, 146, 147, 148, 149, 150 D Demokrasi, 133 Doğan Toran, 48 E E. Howard Wilson, 12 Eğitim, ix, v, xi, 1, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 12, 13, 14, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 26, 27, 28, 29, 34, 55, 65, 66, 67, 84, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 119, 121, 125, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151 Emin Sazak, 31, 78, 107 Emin Soysal, 21, 47, 113 Ersoy Taşdemirci, 20, 26 Esat Altan, 111 F Fay Kırby, 45, 46 Feridun Fikri Bey, 36 Ferit Oğuz Bayır, 126 Fikret Atlı, 41 Frank Tachau, 130 Fuat Köprülü, 44, 107 H Halil Ağanoğlu, 50 Halil Fikret Kanat, 26, 27 Halil Menteşe, 70, 71 Hamdi Selçuk, 39 Hasan Ali Yücel, vii, 7, 20, 26, 29, 32, 33, 41, 43, 66, 67, 70, 71, 72, 78, 84, 107, 110, 148, 149 Hayri Çakaloz, 54 Heyet-i İlmiye, 6, 7, 9, 13 Hıfzı Oğuz Bekata, 111 Hulusi Oral, 113 Hürrem Arman, 50 Hüseyin Ulusoy, 119 İ İbrahim Oymak, 54 İcra Vekilleri Heyeti, 22, 24, 25, 43 İlhan Bozgöz, 12, 26 İlköğretim Genel Müdürlüğü, 21, 67, 110 İsmail Hakkı Baltacıoğlu, 26 İsmail Hakkı Tonguç, vii, viii, 20, 24, 26, 29, 30, 44, 60, 61, 63, 67, 107, 108, 110, 111, 127, 129 İsmet İnönü, 20 145 İzzet Arukan, 84, 86, 103 İzzettin Çalışlar, 88 J John Dewey, 17, 68 K Kahraman Arıklı, 86 Kamil İdil, 112 Kazım Karabekir, 32, 36 Kazım Sevüktekin, 38 P Pakize Türkoğlu, 108 R Rauf İnan, 48, 107 Recep Gürel, 53 Refik Ahmet Sevengil, 113 Reşat Şemsettin Sirer, 65, 110, 139 Reşit Galip, 19 Rıza Dönmez, 52 S M Maarif Kongresi, 5, 6, 7 Mahir Kocatürk, 121 Mehmet Başaran, 63, 65 Mehmet Daim Süalp, 140 Mehmet İzzet, 10 Mehmet Şükrü Bey, 6 Milli Mücadele, 1, 5 Milliyetçilik, 12, 125 Mustafa Demir, 126 Mustafa Kemal Atatürk, v, vi Mustafa Necati Bey, v, vi, 14, 18, 19, 20 N Nakiye Elgün, 87 Nazif Evren, 45, 54 Necati Erdem, 114 Necdet Aysal, 109, 110, 125 Necmettin Sahir, 35 Nejat İdil, 48 Nevzat Ayas, 83, 86, 91 Nurettin Biriz, 49 Nuri Koçak, 51 Nuri Özsan, 112 O Osman Şevki Uludağ, 31 Osman Yalçın, 54 Ö Ömer Faruk Sanaç, 132 Ömer Uzgil, 51 Sabahattin Eyüboğlu, 127 Sabri Akdeniz, 125 Safa Güneri, 53 Saffet Arıkan, 20, 27, 29, 30, 32 Salih Yargı, 37, 40 Sıtkı Akkay, 51 Sinan Tekelioğlu, 87 Süleyman Edip Balkır, 49 Ş Şevket Gedikoğlu, 4, 55, 56, 65 Şinasi Tamer, 48, 53 Şükrü Saraçoğlu, 18 T Talat Ersoy, 49 Talim ve Terbiye Dairesi, 13 Talip Apaydın, 44, 45 Tevfik İleri, 67, 131, 133, 137, 140, 145 Tevhid-i Tedrisat, 10, 11, 12, 144, 146 Türkiye, ix, v, xi, 1, 2, 4, 7, 8, 10, 11, 12, 14, 17, 18, 22, 26, 27, 31, 34, 45, 46, 53, 67, 68, 107, 126, 129, 130, 139, 146, 147, 148, 149, 150, 151 Y Yalçın Kaya, 19, 31, 34, 35, 108 Yusuf Ziya Bey, 6 Z Zeki Mesud Alsan, 74, 75, 80