v
TBMM’DEKİ YANSIMALARINA
GÖRE KÖY ENSTİTÜLERİ
(Yüksek Lisans Tezi)
Kurtuluş ERTUĞRUL
Kütahya - 2010
vi
T.C.
DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
Tarih Anabilim Dalı
Yüksek Lisans Tezi
TBMM’DEKİ YANSIMALARINA GÖRE KÖY ENSTİTÜLERİ
Danışman:
Doç. Dr. Abdullah İLGAZİ
Hazırlayan:
Kurtuluş ERTUĞRUL
Kütahya – 2010
vii
Kabul ve Onay
Kurtuluş Ertuğrul’un hazırladığı “TBMM’deki Yansımalarına Göre Köy
Enstitüleri” başlıklı Yüksek Lisans tez çalışması, jüri tarafından lisansüstü yönetmeliğinin
ilgili maddelerine göre değerlendirilip oybirliği / oyçokluğu ile kabul edilmiştir.
…./…./2010
Tez Jürisi
İmza
Kabul
Red
Doç. Dr. Abdullah İLGAZİ (Danışman)
Doç. Dr. Esra SARIKOYUNCU DEĞERLİ
Yrd. Doç. Dr. Mustafa BIYIKLI (Üye)
Prof. Dr. Ahmet KARAASLAN
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü
viii
Yemin Metni
Yüksek lisans tezi olarak sunduğum “TBMM’deki Yansımalarına Göre Köy
Enstitüleri” adlı çalışmamın, tarafımdan bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir
yardıma başvurmaksızın yazıldığını ve yararlandığım kaynakların kaynakçada
gösterilenlerden oluştuğunu, bunlara atıf yapılarak yararlanılmış olduğunu belirtir ve
bunu onurumla doğrularım.
…./…../2010
Kurtuluş ERTUĞRUL
ix
Özgeçmiş
01.01.1987 tarihinde Mersin’de doğdu. Lise öğrenimini Mersin Hacı Sabancı
Lisesi’nde tamamladı. Lisans öğrenimini Anadolu Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi,
Tarih Bölümü’nde; “1920-1927 Yılları Arasında TBMM’nin Eğitim Politikası” adlı
teziyle tamamladı.
2008 yılında, Dumlupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih
Anabilim Dalı, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Bilim Dalı’nda yüksek lisansa başladı.
v
ÖZET
TBMM’DEKİ YANSIMALARINA GÖRE KÖY ENSTİTÜLERİ
ERTUĞRUL, Kurtuluş
Yüksek Lisans Tezi, Tarih Ana Bilim Dalı
Tez Danışmanı: Doç. Dr. Abdullah İLGAZİ
Kasım, 2010, 158 sayfa
Eğitim, bir ülkenin kalkınmasında önemli bir yere sahiptir. Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin ilk
yıllarından itibaren eğitim alanında gerçekleştirilen devrimlerin öncüsü olmuştur. Ülke
nüfusunun büyük bir bölümünün köylerde olması ve köylerdeki eğitim seviyesinin
düşük olmasından dolayı köyde eğitimin geliştirilmesine çalışılmıştır. Köy öğretmeni
yetiştirme yolunda Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati Bey döneminde önemli adımlar
atılmış ve 1930’lu yılların sonuna gelindiğinde ise daha sistemli bir yola gidilmiştir. 17
Nisan 1940 tarihinde Köy Enstitüleri Kanunu ile Köy Enstitüleri kurulmuştur. 1940–
1954 yılları arası Köy Enstitüleri’nin TBMM’deki durumu ele alınmıştır. Siyasal
gelişmelerin eğitim sistemine nasıl etki ettiği üzerinde durulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Eğitim, Köy, Öğretmen, Köy Enstitüsü.
vi
ABSTRACT
VILLAGE INSTITUTES REFLECTIONS IN TURKEY PARLIAMENT
ERTUĞRUL, Kurtuluş
Master’s Thesis, Department of History Administration
Supervisor: Asst. Prof. Abdullah İLGAZİ
November, 2010, 158 pages
Education plays an important role in the development of a nation. Mustafa
Kemal Atatürk, the founder of the Government of the Republic of Turkey, has been the
pioneer of educational revolutions since the foundation of the republic. During the early
years, majority of the country’s population was living in villages and the level of
education in the villages was quite low. For this reason, priority was given to the
development of educational level in villages. Minister of Education, Mustafa Necati
Bey, took important steps towards bringing up village teachers and by the end of 1930s;
a more systematic system was adopted. On 17 April 1940, Village Institutes and
Regulation of Village Institutes were founded. During the process, between 1940 and
1954, the state of Village Institutes as well as the impact of political developments on
education has been thoroughly discussed at the Grand National Assembly of Turkey.
Keywords: Education, Village, Teacher, Village Institues.
vii
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ÖZET................................................................................................................................v
ABSTRACT ....................................................................................................................vi
İÇİNDEKİLER .............................................................................................................vii
TABLOLAR LİSTESİ....................................................................................................x
KISALTMALAR LİSTESİ...........................................................................................xi
GİRİŞ ...............................................................................................................................1
BİRİNCİ BÖLÜM
KÖY ENSTİTÜLERİNE OLAN GEREKSİNİM VE KURULUŞ ÇALIŞMALARI
1.1. KÖY ENSTİTÜLERİNE GİDEN YOL ...........................................................16
1.1.1. İlk Eğitmen Kursları ve Köy Eğitmenleri .....................................................19
1.1.2. Köy Öğretmen Okulları.................................................................................22
1.2. KURULUŞU VE KURULDUKLARI YERLER.............................................26
1.2.1. Kuruluş..........................................................................................................27
1.2.2. Kuruluş Kanunu ............................................................................................32
1.2.3. Kuruldukları Yerler.......................................................................................41
1.2.4. Köy Enstitüleri’ne Öğrenci Alımı.................................................................50
1.3. KÖY ENSTİTÜLERİ’NDE EĞİTİM ..............................................................51
1.3.1. 1943 Programı...............................................................................................52
1.3.2. 1947 Programı...............................................................................................56
1.4. YÜKSEK KÖY ENSTİTÜSÜ ...........................................................................58
1.5. SAĞLIK KOLU .................................................................................................60
1.6. KÖY ENSTİTÜLERİ’NİN KURULMASINDA ÖNEMLİ YERE SAHİP
İKİ ŞAHIS .........................................................................................................61
1.6.1. Hasan Ali Yücel (1897–1961) ......................................................................61
1.6.2. İsmail Hakkı Tonguç.....................................................................................62
viii
İKİNCİ BÖLÜM
KÖY ENSTİTÜLERİ’NİN TEŞKİLATLANDRILMASI VE YAPILAN
DEĞİŞİKLİKLER
2.1. KÖY OKULLARI VE ENSTİTÜLERİ TEŞKİLAT KANUNU ...................66
2.2. KÖY ENSTİTÜLERİ’NDE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER........................102
2.2.1. Köy Enstitüleri Kanunu’na Ek Kanun ........................................................104
2.2.2. 3803, 4274 ve 4459 Sayılı Kanunların Köy Okulu, Öğretmen Evi, Köy
Sağlık Memurları ve Ebeleri Evleri İnşa Ettirilmesiyle İlgili Maddelerinin
Değiştirilmesi ve 5012 Sayılı Kanunun Kaldırılması Hakkında Kanun .....105
2.2.3. 3803 Sayılı Köy Enstitüleri Kanununun 9. Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun..........................................................................................111
2.2.4. Köy Enstitüsü Mezunu Öğretmenlerle Köy Sağlık Memurlarının Geçimlerini
Düzenlemek Üzere 3803, 4274 ve 4459 Sayılı Kanunlara Ek 5129 Sayılı
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun .......................................111
2.2.5. 3803 Sayılı Köy Enstitüleri Kanununun 3. Maddesine Bir Fıkra İlâvesi
Hakkında Kanun..........................................................................................112
2.2.6. Köy Okulları ve Köy Enstitüleri Teşkilâtına Dair Olan Kanuna Bir Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun........................................................................113
2.2.7. 3803 Sayılı Köy Enstitüleri Kanununun 5. Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu
Kanuna Geçici Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun: ...........................114
2.2.8. Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilâtına Ait 4274 Sayılı Kanunun 13.
Maddesinin Değiştirilmesine ve Aynı Kanunun 15. Maddesinin 2. Fıkrasının
Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun.....................................................114
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KÖY ENSTİTÜLERİNİN KAPANIŞI
3.1. KÖY ENSTİTÜLERİNE YAPILAN ELEŞTİRİLER VE İFTİRALAR ...117
3.1.1. İsmail Hakkı Tonguç’a Yapılan suçlamalar................................................119
3.2. YABANCI UZMANLARIN GÖRÜŞLERİ ...................................................121
ix
3.3. KAPANIŞ SÜRECİNDE ELÂZIĞ MİLLETVEKİLİ ÖMER FARUK
SANAÇ'IN KÖY ENSTİTÜLERİNİN DURUMU İLE İLGİLİ
SORUSUNA, MİLLÎ EĞİTİM BAKANI TEVFİK İLERİ'NİN SÖZLÜ
CEVABI ...........................................................................................................123
3.4. KÖY ENSTİTÜLERİ İLE İLK ÖĞRETMEN OKULLARININ
BİRLEŞTİRİLMESİ HAKKINDA KANUN ...............................................131
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME .............................................................................136
KAYNAKÇA ...............................................................................................................138
DİZİN ...........................................................................................................................144
x
TABLOLAR LİSTESİ
Sayfa
Tablo 1.1:
Ders ve Etkinliklerin 5 Yıla Genel Dağılımı…………………………...52
Tablo 1.2:
Kültür Dersleri …………………………………………………………53
Tablo 1.3:
Öğretmenlik Bilgisi …………………………………………………….53
Tablo 1.4:
Tarım Ders ve Etkinliklerinin Dağılımı ………………………………..54
Tablo 1.5:
İş Ders ve Etkinliklerinin Dağılımı …………………………………….54
Tablo 1.6:
Erkek Öğrencilerin İş Alanları (2.3.4.5. Sınıflar) ……………………...55
Tablo 1.7:
Kız Öğrencilerin İş Alanları (2.3.4.5. Sınıflar) ………………………...55
xi
KISALTMALAR LİSTESİ
A.g.e.
Adı Geçen Eser
B.C.A.
Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi
C.
Cilt
Çev.
Çeviren
D.
Devre
Haz.
Hazırlayan
İ.
İçtima
M.E. B.
Milli Eğitim Bakanlığı
S.
Sayı
s.
Sayfa
ss.
Sayfa Sayısı
T.T.K.
Türk Tarih Kurumu
TBMMZC
Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi
xii
TEZ METNİ
1
GİRİŞ
Türk eğitim tarihinde dönüm noktası 1920'lerden sonra atılan adımlar
neticesinde meydana gelmiştir. Bu dönüm noktası, Osmanlı Devleti'nin köhneleşmiş
eğitim sisteminin çağın ve Türk toplumunun gereksinimlerine cevap verememesi
neticesinde şekillenmiştir. Osmanlı Devleti'nde Medreselere tıkanıp kalmış olan eğitim
Atatürk ve onun devrimleri sayesinde gün yüzüne çıkmış ve çağdaş dünyaya uygun yeni
bir nesil yetiştirme çalışmaları başlamıştır.
Özellikle belirtilmesi gereken husus, halkın egemenliğine dayalı yeni bir devlet
ve kendi iradesine sahip, çağdaşlaşma yolunda azimli yeni bir toplum yaratma
yönündeki atılımlarda Atatürk'ün bir bütün olarak eğitime verdiği değerdir. Atatürk,
daha Milli Mücadele yıllarından başlanarak toplum hayatımızda eğitimin oynaması
gereken rolü pek çok konuşmasında ifade etmiştir.1 Atatürk 27 Ekim 1922'de laik
eğitimin gereklerini şu şekilde açıklıyordu: “Bir milletin gerçek kurtuluşu, eğitimde
başarıya ulaşmakla mümkün olur. Bu başarı için de hepimizin tek can ve tek fikir olarak
ilkeli bir program üzerinde çalışması gereklidir. Bence bu programın ilkeleri ikidir:
1-Sosyal hayatımızın ihtiyaca uygun olması,
2-Çağdaş gereklere uygun olmasıdır.2
Atatürk “muasır medeniyet” dediği çağdaş uygarlığa erişmede, eğitimi, dinsel
etkilerden ve hurafelerden arındırıp, pozitif bilim temellerine dayanan laik bir sisteme
oturtmak istemektedir. Eğitimin bu şekilde ve düzeyde laikleştirilmesi, Türkiye'de
çağdaş gelişmelere ayak uydurabilecek yeni bir kuşağın eğitiminde ve yetişmesinde
başlıca etken olacaktır. Bu şekil bir eğitimden geçmiş kuşak ve kuşaklar, Atatürk ilke ve
inkılâplarını sağlıklı bir şekilde ayakta tutabilecek güçte olacaklardır.3
Pek çok cephede istilacı güçlere karşı çetin savaşlar vermiş ve onları
durdurmasını bilmiş olan Atatürk, eğitim yoluyla gelebilen bir kültür istilacılığına karşı
özellikle uyanık bulunmak gerektiğine inanıyordu. Atatürk'e göre, “Eğitimdir ki bir
1
2
3
Turhan Oğuzkan, (1983), “Atatürk'ün Eğitimci Kişiliği”, Cumhuriyet Dönemi Eğitimcileri, Unesco
Türkiye Milli Komisyonu, Ankara, s. 15.
Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri (Bugünkü Dille), (2006), Haz: Ali Sevim, İzzet Öztoprak, Akif Tural,
Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, s. 388.
Şerafettin Yamaner, (1999), Atatürkçü Düşüncede Ulusal Eğitim, Toplumsal Dönüşüm Yayınları,
İstanbul, s. 110.
2
milleti ya özgür, bağımsız, şanlı ve yüce bir toplum halinde yaşatır ya da onu tutsaklığa
ve yoksulluğa terk eder.”
Dinsel ve geleneksel kültür kalıpları ile çevrilmiş kapalı bir toplumda, yaşamın
tek amacının varsayılan öteki dünya için olduğu doğrultusunda koşullandırılmış bulunan
Türk insanı, bağımsız düşünce aşamasına ulaşamadığından, içinde bulunduğu durumu
kabullenerek, daha iyi bir yaşam özlemini duymamıştır. Bu nedenle, Türk insanındaki
bu özlemi yaratmak için, en önemli bir unsur olan eğitim sisteminin, dinsel ve
geleneksel yanlarından arındırılıp çağdaş bazı prensiplere ve temel ilkelere
dayandırılması gerekiyordu.
Atatürk, eski eğitim sistemini genelde üç noktada eleştiriyordu:
•
Geleneksel eğitim, hem kuruluş sistemi hem de özü bakımından ulusal değildi.
•
Geleneksel eğitim, bilimsel düşünceye bütünüyle kapısını kapamıştır. Bu
nedenle çağın gereklerine ve toplumun ihtiyaçlarına cevap vermekten uzaktır.
•
Geleneksel eğitim ve öğretim yöntemleri, yaratıcılığı engelleyici niteliktedir.
Bu da, yapıcı ve yaratıcı yeni kuşakların yetişmesini sağlamaktan uzaktı.
Eğitimin, ulusal varlığın korunması, geleceğin sağlam temeller üzerine
oturtulması için bir araç olarak görüldüğü Atatürkçü düşüncede, eğitimin temel
ilkelerini belirleyen amaçları şu şekilde özetlemek mümkündür: Ailesini, vatanını,
ulusunu seven ve onu yüceltmeye çalışan; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne karşı görev
ve sorumluluklarını bilen, hür düşünce gücüne sahip; insan haklarına saygılı; hür ve
demokratik bir ülkenin vatandaşlarında bulunması gereken niteliklere kavuşmuş; kişiliği
ve yetenekleri gelişmiş; “iyi insan” ve “iyi yurttaş” yetiştirmektir.4
Atatürk eğitimi, milletin cehaletten kurtulmasında, kişilerin mutlu ve başarılı
olmasında, Türk gençliğinin iyi yetiştirilmesinde, milli davaların bir bütün halinde
anlaşılıp anlatılmasında, nesilden nesile aktarılmasında, Türk milletinin topyekûn bir
kalkınmayla çağdaş medeniyet seviyesini yakalamasında; temel faaliyetleri kapsayan
bir sistem bütünlüğü olarak düşünülmüştür.5
4
5
Yamaner, (1999), ss. 107–108.
Mustafa Özodaşık, (1999), Cumhuriyet Dönemi Yeni Bir Nesil Yetiştirme Çabaları 1923–1950, Çizgi
Kitapevi, Konya, s. 65.
3
Türk eğitiminin amacı, geçmişin bilgisizlik ve yokluk içinde kolayca kadere
boyun eğen sessiz kitleleri yerine, Cumhuriyeti koruyacak ve yüceltecek; onu bilgisi,
inancı ve iradesi ile çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkaracak “fikri hür, vicdanı hür,
irfanı hür” kuşaklar yetiştirmekti. Cumhuriyet insanı, müspet düşünce sahibi olacak,
hayatta en gerçek yol gösterici olarak fen ve bilimi tanıyacaktı. Bilgi onun için fazla bir
süs, bir hükmetme aracı veya uygar bir zevkten çok, maddi hayatta başarılı olmayı
sağlayan, pratik ve işe yarar bir araç olacaktı. Bir yandan bilgisizlik ortadan
kaldırılmaya çalışırken, öte yandan memleket evladını, toplumsal ve ekonomik hayata
aktif olarak katma hedefi göz önünde bulundurulacaktı. Cumhuriyet eğitimi, bir yandan
halk arasında yaygın bilgisizliği ortadan kaldırmaya çalışırken, aynı zamanda ülkenin
kalkınması için gerekli teknik insan gücünü yetiştirmeli; bunun da ötesinde memleket
davalarının ideolojisini anlatacak, bir kuşaktan ötekine yaşatacak insanların ve
kurumların yaratılmasına hizmet etmelidir. Keza milletimizin dehasının gelişmesi ve
böylece layık olduğu uygarlık düzeyine ulaşabilmesi için yüksek düzeyde bilim
adamları ve teknik elemanlar yetiştirilmeli, milli kültür yüceltilmelidir.6
Atatürk, Türk toplumunu batı medeniyetine uyum sağlayacak şekilde yeni
baştan şekillendirirken, yeni kültür yapısını ve siyasi sistemi koruyacak, geliştirecek
insan unsurunu da “Milli Eğitim” yolu ile yetiştirmeyi, tamamlamayı hedefledi. Zaten
her sistem, her rejim kendini anlayacak, kabullenecek, işletebilecek, tanıtacak,
geliştirecek, savunacak ve koruyacak taraftarlara, kaynaklara, güçlere sahip olmak
durumundadır. Bu sebeptendir ki Atatürk, Yeni Türk Devleti’nin korunmasının,
yaşatılmasının, yüceltilmesinin dayanağı olacak en kuvvetli temeli Türk Milli
Eğitimi’nde aramış ve bulmuştur.7
Atatürkçü düşüncede, eğitimin ulusallık anlayışı da genelde “milliyetçilik”
anlayışıyla paralellik gösterir. Eğitimdeki bu ulusallık anlayışı da -genel milliyetçilik
anlayışı gibi- toplayıcı, birleştirici ve bütünleştiricidir. Atatürk'e göre “ eğitim ve
öğretim siyaseti her anlamı ile milli olmalıdır.” Bu anlayış, ulusallığı öne çıkararak
çağdaşlığı reddeden bir düşünce olarak algılanmamalıdır. Bu, çağdaş dünyaya, çağdaş
bilime açık, ancak özde, ulusal değerleri temel alan bir eğitim anlayışıdır. Bu,
“Osmanlının dinci ve disiplinci terbiye anlayışına karşılık laik ve demokratik bir
6
7
Oğuzkan, (1983), ss. 18-19
Özodaşık, (1999), s. 75.
4
eğitim” sistemidir. Bu sistemin, hedefi; Atatürk'ün söylediği gibi, yetişecek
çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğrenimin sırrı ne olursa olsun, ilk önce ve
her şeyden önce Türkiye'nin bağımsızlığına, kendi benliğine, milli geleneklerine
düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereğinin öğretilmesidir.8
Eğitimi, Türk ulusunun topyekûn kalkınmasından önemli bir güç olarak
benimseyen Atatürk, eğitimde yenileşmeyi, ulusal birliğin ve laik toplumun temeli
olarak görmüş ve yeni bir kuşağa ortak değerler kazandırmanın tek yolunu eğitimin ve
öğretim kurumlarının birleştirilmesinde bulmuştur.
“Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için en hakiki mürşityol gösterici- ilimdir, fendir” diyen Atatürk, çağdaş bilime ve teknolojiye değer veren
bir eğitim sisteminin gereğini vurgulamıştır. Atatürk, çağın “bilim çağı” olduğunu
görmüş, bilim ve teknolojinin, insanların ve ulusların hayatında giderek artan etkisini
anlamıştı.
Atatürk ilke olarak, kadın erkek eşitliğinden yanadır. Onun için toplum
düzeninde, görev ve haklarda, eğitimde kadın erkek ayrımı yoktur. Eğitimin her
basamağına kız ve kadınların da katılmalarını öngörmüştür. İlkten üniversiteye dek tüm
eğitim kurumlarında kadınların da erkekler gibi, iş içinde, iş için eğitilmelerini gerekli
ve zorunlu sayar. Zaman zaman her elverişli anlarda kadın eğitimi sorunu üstünde
özellikle önemle durmuştur.9
Atatürk’ün eğitim görüşünü şu başlıklar altında özetlemek mümkündür:
8
•
Milli olacaktır,
•
Laik olacaktır,
•
Çağdaş bilime dayalı olacaktır,
•
Genel ve eşitlikçi olacaktır,
•
İşlevsel olacaktır.10
Yamaner, (1999), ss. 108-109.
Şevket Gedikoğlu,(1978), Kemalist Eğitim İlkeleri ve Uygulamaları, Çağdaş Yayınları, İstanbul, s. 22.
10
Yahya Kemal Kaya, (1993), İnsan Yetiştirme Düzenimize Yeni Bir Bakış, Bilim Yayınları, Ankara,
s.14.
9
5
Milli Mücadele döneminde bir taraftan düşman ile savaşılırken diğer taraftan
ise cehaletle de savaş devam etmiştir. Sakarya savaşından kısa bir süre önce 15
Temmuz 1921’de Ankara’da ilk defa bir Maarif Kongresi yapılmıştır. Kongrenin
gündeminde ilkokul programlarının geliştirilmesi ve öğretim süreleri ile ortaöğretim
kurumlarının programları ve dersleri ile ilgili konular bulunmaktadır.11 Savaş
döneminde
yapılmasından
dolayı
incelenen
konular
yeterince
derinden
ele
alınamamıştır. Ancak ilk ve orta öğretime ilişkin bazı önemli konular tartışılmıştır.
Cumhuriyet döneminde, eğitim ile ilgili yapılacak olan çalışlarında bir alt yapısı
oluşturulmuştur diyebiliriz.
Kongre’nin açılış konuşmasını Mustafa Kemal yapmıştır. İlerleyen dönemlerde
de eğitim etkinliklerimize yön veren bu konuşmanın bazı bölümleri şunlardır:
1-Yüzyıllar süren derin bir umursamazlığın devlet yapısında açtığı yaraları
sarmak için gerekli olan çabaların en büyüğü, hiç kuşkusuz, eğitim alanında
esirgemeden göstermek gerekir.
2-Bugüne değin izlenen eğitim ve öğretim yöntemlerinin ulusumuzun gerileme
tarihinde en önemli etken olduğu inancındayım. Onun için bir eğitim programından söz
ederken, geçmişin boş inançlarından ve yaradılışımızın nitelikleri ile hiç de ilgisi
olmayan yabancı düşüncelerden, Doğu’dan ve Batı’dan gelen tüm etkilerden büsbütün
uzak, ulusal yaradılış ve tarihimize uygun bir kültür düşünüyorum. Çünkü ulusal
dehamızın tam olarak gelişmesi, ancak böyle bir kültürle sağlanabilir. Herhangi bir
yabancı kültürü, şimdiye kadar izlenen yabancı kültürlerin yıkıcı sonuçlarını tekrar
ettirebilir. Kültür yapıldığı, geliştiği yerin özelliklerine bağlıdır. Bu yer, ulusun
karakteridir.
3-Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken, onlara özellikle varlığı ile hakkı
ile birliği ile çatışan bütün yabancı öğelerle savaşma gereği ve ulusal değerleri coşku ile
her karşıt düşünce önünde yeğinlikle ve özveri ile savunma zorunluluğu iyice
öğretilmelidir. Yeni kuşağın bütün manevi güçlerine, bu nitelik ve yeteneklerin
aşılanması önemlidir. Sürekli ve korkunç bir boğuşma biçiminde budunlar (kavimler)
11
Reşat Özalp ve Aydoğan Ataünal, (1983), “Milli Eğitimde Kongreler ve Şuralar”, Cumhuriyet Dönemi
Eğitim Tarihi, Devlet Kitapları, İstanbul, ss. 106–107, Necdet Sakaoğlu, (2003), Osmanlı’dan
Günümüze Eğitim Tarihi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, s. 160.
6
yaşamın temel ilkesi, bağımsız ve mutlu kalmak isteyen her ulustan, bu nitelikleri tam
bir titizlikle istemektedir.
Atatürk, savaş döneminde olunması münasebeti ile “bağımsızlık” ve “öğretim
yöntemleri” , “ulusal kültür ve değerleri” üzerinde durmuştur.12
Ayrıca
Mustafa
Kemal
bu
konuşmasında
öğretmenleri
“gelecekteki
kurtuluşumuzun saygı değer öncüleri” olarak tanımlamıştır. Kongrede erkek ve kadın
öğretmenlerin aynı salonda bulunmaları TBMM’de medreseli grubun eleştirilerine yol
açmıştır.13 TBMM’deki medreseli grubun tepkileri; Bitlis Mebusu Yusuf Ziya Bey
kongre için harcanan parayı eleştirmiş, millete yazık edildiğini söylemiştir. Karahisar-i
Sahip Mebusu Mehmet Şükrü Bey de kadın ve erkek öğretmenlerin beraberce
katıldıkları bu kongrenin “kadınlığı tahrik” anlamına geldiğini ileri sürmüştür.
Meclis’teki bu yankıların sonucunda yapılan güven oylamasında Hamdullah Suphi az
bir lehte oyla Bakanlıkta kalmışsa da, kendisi çekilmeyi uygun bulmuştur.14
Maarif Kongresi'nin asıl önemi, bir ölüm kalım savaşı sırasında, Ankara'da
öğretmenlerin bir araya getirilmesi ve eğitimin amaçlarının tartışılmasını sağlamasından
kaynaklanmaktadır.15 Maarif Kongresi’nden sonra bir diğer önemli gelişmede Heyet-i
İlmiye toplantısıdır. 1923 yılı, maarif meselelerimiz için “Birinci Heyet-i İlmiye”nin
toplanması itibari ile ehemmiyetli görülecek bir yıldır. Bu heyeti ilmiyenin verdiği
kararlar arasında, umumi orta öğretim müesseseleri adının sultaniden liseye
kalbedilmesi de vardır.16 Birinci Heyet-i İlmiye; Milli Eğitim işlerini bütün yönleri ile
ele alıp sorunlarını, tanınmış eğitimcilerin fikir, düşünce ve tecrübelerinden
yararlanarak planlamak ve bir programa bağlamak amacı ile toplanmıştır. Birinci Heyeti İlmiye, ilk sistemli çalışma olarak Milli Eğitim tarihimizde yer alması gereken bir
reform teşebbüsüdür. Heyet-i İlmiye'nin çalışmaları 15 Temmuz'dan 15 Ağustos'a kadar
devam etmiştir.17 Birinci Heyet-i İlmiye'de, okuma yazmanın yaygınlaştırılması ve yeni
okulların açılması için bir eğitim planı yapılmaya çalışılmıştır. Ayrıca toplantıda
12
Cavit Binbaşıoğlu, (1999), Cumhuriyet Dönemi Eğitim Bilimleri Tarihi, Tekışık Yayıncılık, Ankara,
s.175.
13
Yahya Akyüz, (2001), Türk Eğitim Tarihi, Alfa Kitapevi, İstanbul, s. 293.
14
Yahya Akyüz, (1983), “Atatürk ve 1921 Eğitim Kongresi”, Cumhuriyet Döneminde Eğitim, (Y.y.),
İstanbul, ss. 99–100.
15
Akyüz, (1983), ss. 94–95.
16
Hasan Ali Yücel, (1938), Türkiye'de Ortaöğretim, Devlet Basımevi, İstanbul, s. 20.
17
Özalp- Ataünal, (1983), s. 109.
7
eğitimde yararlanılacak kaynak kitaplar belirlenmiştir. Türkçenin öğretilmesi ve Türkçe
dilbilgisi öğretimi ele alınan önemli konulardandır. İlkokul programı baştan sona
gözden geçirilmiş ve ilköğretim süresinin altı yıla çıkarılması, zorunlu eğitim yaşındaki
çocukların yabancı okullara gidemeyecekleri, küçük köyler için yatılı bölge okullarının
açılması, din dersleri öğretmenlerinin seçiminde bazı şartların aranması, Sultani adının
Lise'ye çevrilmesi ve lise ders programlarının gözden geçirilmesi, ele alınan ve çözüme
kavuşturulan temel konulardır.18
Öte taraftan Birinci Heyet-i İlmiye'de, yıllardan beri uygulanan öğretmenlik
kursları da ele alınmış; öğretmen ihtiyacını acilen karşılayabilmek için, öğretmen
okulları yeterli miktarda öğretmen yetiştirinceye kadar, sultani mezunları ile bu
derecede öğrenim gören darülhilafe mezunlarının, “altı ay müddetle açılacak İçtimaiyat,
Ruhiyat, İçtimaiyat ve Terbiye, Hıfzzısıhha-i Mekatib, Usul-i Tedris be Tatbikat-i
Dersiye kurslarına” devam etmek ve bu derslerden başarılı olmak kaydıyla, ilkokullarda
öğretmen olarak istihdamları uygun görülmüştür.19
Maarif Kongresi'nin savaş nedeniyle yarım kalmasının ardından yapılan Birinci
Heyet-i İlmiye, bir bakıma bu kongrenin devamı niteliğindedir. Eğitim sorunları tüm
yönleri ile ele alınıp devrin tanınmış eğitim adamlarının düşüncelerinden yararlanarak,
eğitim alanında yapılması gerekenleri bir program altında toplamayı başarmıştır. Bir ay
kadar süren Birinci Heyet-i İlmiye, yapılacak devrimlerin ana ilkelerini belirlemeye
çalışmıştır. Heyetin aldığı kararlardan sonra eğitim alanında yapılan çalışmalar açıklığa
ve bütünlüğe kavuşmuştur. Ayrıca heyette alınan kararların büyük bir kısmı da
uygulamaya konulmuş ve Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin eğitim alanında yapacakları
çalışmaların temelini oluşturmuştur.
Cumhuriyetin ilanından hemen sonra, Milli Eğitim Bakanı İsmail Safa “Maarif
Misakı” adı ile eğitimin amaçlarını bir genelge ile yayınlamıştır. Genelgede milli
eğitimin amaçları şu şekilde saptanmıştır:
1-Milliyetçi, halkçı, devrimci, laik, cumhuriyetçi vatandaşlar yetiştirmek,
2-İlköğretimi fiilen genelleştirmek, herkese okuma yazma öğretmek,
18
19
Özodaşık, (1999), ss. 140–141.
Cemil Öztürk, (1996), Atatürk Devri Öğretmen Yetiştirme Politikası, TTK, Ankara, s. 60.
8
3-Yeni kuşakları bütün öğrenim derecesinde genellikle bilimsel, özellikle
ekonomik yaşamda etken ve başarılı kılarak bilgilerle donatmak,
4-Toplum yaşamında dünya ve ahret cezaları korkusundan doğan ahlak yerine
hürriyet ve düzenin uzlaşmasına dayanan gerçek ahlak ve erdemi egemen kılmak,
5-Milli eğitimimizin genel amacı, Türk Ulusu’nu uygarlıkta en ileriye
götürmek ve yeni kuşakları Türk olmak onurunun gerektirdiği aşk, irade ve güçte
yetiştirmek.20
Milli eğitimin amaçlarını ortaya koyan ikinci önemli genelge, İsmail Safa’dan
sonra Milli Eğitim Bakanlığına getirilen Vasıf Bey (Çınar)’ın 8 Eylül 1924’de
yayınladığı tamimdir. Bu tamim kısaca şöyle özetlenebilir:
1-Milli varlığa ve bilince sahip olmak,
2-Ailevi ve toplumsal hayatı uygarca yaşayabilmek için ciddiyete, görgü ve
düzen kurallarına uymak,
3-Milletin ruhundan doğan cumhuriyetin kayırsız şartsız egemenliğini
sürdürmek, çocuklarımızın kalplerinde ve ruhunda Cumhuriyet için fedakârlık ülküsü
yaratmak,
4-Çocuklarımızda özgürlük ve sorumluluk duygularını geliştirmek,
5-Eğitimde, bilgiyi bir araç haline getirmek, pratiğe önem vermek,
6-Çocuklarımıza ve gençlerimize bilim ve inceleme aşkı kazandırmak,
7-Öğrencilerin kendi işlerinin idaresinde görev almalarını sağlamak,
8-Çocuklarımıza sağlık kurallarını tanıtmak, bunları kendi hayatlarında
uygulatmak,
9-Beden ve düşünce eğitiminin birlikte yürütülmesine önem vermek, birbiri
aleyhinde bir gelişme göstermesini imkân bırakmamak,
10-Çocuğun eğitiminde okul-aile işbirliğinden yararlanmak,
11-Maarif siyasetimizde ekonomik amaçları izlemek,
20
Gedikoğlu, (1978), s. 37.
9
12-Okulumuzda hür ve makul bir disiplin oluşturmak.21
Bu iki genelge, Cumhuriyet eğitiminin temelini atmada önemli yere sahiptir.
Daha sonra çıkacak yasa, yönetmelik ve programlardaki düşüncelere öncülük ve
kaynaklık etmiştir.
II. Heyet-i İlmiye, eğitim ve kültür sorunlarını görüşmek üzere 1924 yılında
Ankara’da Milli Eğitim Bakanı Vasıf Bey’in başkanlığında toplanmıştır. Toplantı Milli
Eğitim Bakanlığı’nda Müsteşar, öğretim daireleri ile bir kısım üniversite profesörleri,
kız ve erkek öğretmen okulları ve lise müdürlerinin katılımı ile gerçekleşmiştir. Heyet-i
İlmiye’nin aldığı kararlar arasında: ilkokul öğretim süresinin altı yıldan beş yıla
indirilmesi; ortaokul ve liselerin ayrı ayrı birer bölüm haline getirilmesi ve her ikisinin
sürelerinin üçer yıl olarak tespit edilmesi ve böylece ortaöğretimin yedi yıldan altı yıla
indirilmesi; öğretmen okullarının öğretim sürelerinin dört yıldan beş yıla çıkartılması;
kız liselerinin de erkek liseleri gibi tam sınıflı hale getirilmesi; ortaokul, lise ve
öğretmen okulu programlarının genişletilerek sosyoloji dersinin eklenmesi; ilkokul
öğretim programlarının geliştirilmesi; ders kitaplarının yazdırılması gibi konular
bulunmaktadır.22
İlk öğretmen okullarının öğretim süresinin dört yıldan beş yıla çıkartılması, bu
sırada son sınıfta olan öğrencileri bir yıl daha okumaya mecbur tuttuğundan, bunların
ciddi tepkilerine yol açmıştır. Bu tepkiler kısa sürede, Türkiye’deki hemen hemen bütün
ilk öğretmen okullarını kapsayan geniş bir boykota dönüşmüştür.23
Heyetin aldığı kararlar eğitim bilimleri açısından önemli bir değişimi de
meydana getirmiştir. Lise ve ilk öğretmen okulları programlarına “Sosyoloji”
(İçtimaiyat) dersinin girmesi bu değişimin nedenidir. Bu kararın hemen arkasından İ.
Hakkı
Baltacıoğlu
“İçtimaiyat
Nokta-i
Nazarından
Terbiye”
adlı
bir
kitap
yayımlamıştır. Mehmet İzzet de, A. Gleyz ve A. Hes’ten “Terbiye ve Ahlaka Müteallik
Tatbikatı ile Birlikte İçtimaiyat Dersleri” adlı bir kitabı Türkçeye çevirmiş ve
Bakanlıkça bastırılmıştır. Bu kitap, daha sonra Yeni Türk Harfleri ile de basılmış, lise
ve öğretmen okullarında bir süre okutulmuştur.24
21
Özodaşık, (1999), ss. 66-69.
Özalp ve Ataünal, (1983), s. 113.
23
Öztürk, (1996), ss. 71-72.
24
Binbaşıoğlu, (1999), s. 177.
22
10
Atatürk, eğitimi sosyal ve kültürel kalkınmanın ana vasıtalarından birisi olarak
kabul ettiği için eğitime oldukça önem vermiştir. Atatürk’ün eğitime ne denli önem
verdiğini, Kurtuluş Savaşı’ndan hemen sonra sorulan şu soruya verdiği cevapta da
görebiliriz: “İşte memleketi kurtardınız, şimdi ne yapmak istersiniz? Sorusuna Atatürk:
“Maarif Vekili olarak Milli irfanı yükseltmeye çalışmak en büyük emelimdir.” Cevabını
verir.25
Cumhuriyetin ilk yıllarında halkın yüzde 90'ı okur-yazar değildi. Nüfusumuzun
üçte biri dokuz yaşından küçük çocuklardan oluşuyordu. Medreseler acıklı bir
durumdaydılar. Cumhuriyetin kurucuları; bu bilgisiz kitleleri politik, ekonomik ve
sosyal hayata, tarihte eşi görülmemiş büyük değişikliklere hazırlamak için yeni bir
eğitim sitemi yaratmak zorundaydılar.26 İlk hedef milli bir eğitim sistemi oluşturmaktı.
Saruhan Mebusu Vasıf Bey ve 57 arkadaşının önerdiği Tevhid-i Tedrisat
Kanunu’nun gerekçesi özetle şöyleydi:
“Bir devletin genel eğitim siyasetinde, milletin düşünce ve duygu bakımından
birliğini sağlamak gereklidir. Bu da öğretim birliği ile olur. Tanzimat’ın ilan edildiği
sıralarda öğretim birliğine geçilmek istenmişse de başarılı olunamamış, bilakis bir ikilik
ortaya çıkmıştır. Bu ikilik eğitim ve öğretim birliği bakımından birçok kötü ve sakıncalı
sonuçlar doğurmuş, iki türlü eğitimle memlekette iki tip insan yetişmeye başlamıştır.
Önerimiz kabul edildiğinde Türkiye Cumhuriyeti dâhilindeki bütün eğitim yuvalarında,
27
Cumhuriyetin irfan siyaseti, ortak bir eğitim yolu izleyecektir.”
3 Mart 1924 tarihi, Türkiye'nin ulusal bir devlet olması açısından son derece
büyük önem taşımaktadır. O gün, Türkiye Büyük Millet Meclisi, ülkenin gerek
ulusçuluk gerek laiklik aşamalarında en önemli kararları alırken, eğitim ve öğretimin de
aynı doğrultularında gelişmesini sağlayacak en büyük adımları atarak gelecek için
izlenecek yolu saptamıştır. Bu tarihte üç önemli yasa çıkarılmıştır. Halifelik kaldırılmış,
Şer’i ye ve Evkaf Bakanlığı kaldırılmış ve Tevhid-i Tedrisat Yasası kabul edilmiştir.
Tevhid-i Tedrisat yasasının Türk eğitim yöntemine getirdiği esasları şu şekilde
sıralamak olasıdır:
25
Gülsüm Nezehat Emini, (1991), “Atatürk ve Eğitim”, Ata Dergisi, S.1, Selçuk Üniversitesi Basımevi,
Konya, ss. 149–150.
26
Yahya Kemal Kaya, (1977), İnsan Yetiştirme Düzenimiz, Nüve Matbaası, Ankara, s. 48.
27
Sakaoğlu, (2003), s. 169.
11
A. Bağımsız olarak din eğitimi veren okullar, yani medreseler kaldırılıyor.
B. Devletin resmi okullarına medreseden sızan dinsel eğitim, yani
ilkokullardan kur'an dersleri, orta ve liselerden din dersleri ile Arapça ve Farsça
kaldırılıyor.
C. Kolej ve öteki yabancı okullarda öğretime ilişkin olarak din derslerinin
öğrencilere verilmesi ve dinsel alametler kaldırılıyordu.
D. Azınlık okullarında tarih, coğrafya, yurt bilgisi gibi Türkçe ve kültür eğitimi
konulup bu okulların milli eğitime bağlılığının denetlenmesi benimseniyordu.28
Medreselerin kapatılması ve din derslerinin ders programlarından çıkarılması
ile birlikte eğitimde laik sistemin temelleri atılmıştır. Köhneleşmiş medrese
kurumlarının kapatılması yeni devletin eğitim alanında da laik bir yapı oluşturma
düşüncesinin göstergesidir. Akılcı, bilimsel ve laik bir eğitim düşüncesine sahip olan
Mustafa Kemal ve arkadaşları, bu doğrultuda adımlar atmışlar ve laik sistemin temelini
böylece oluşturmuşlardır.
Cumhuriyet yöneticileri Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nu sadece mektep-medrese
ikiliğini ortadan kaldırmak için kullanmamışlar, bundan aynı zamanda yabancı okulları
ve cemaat okullarını denetim altına alma yönünde de yararlanmışlardır. Cumhuriyet
kendi okullarında hiç ödün vermeden uyguladığı laiklik ilkesini bu okullarda da
uygulamış, her türlü dini eğitimi yasaklamış ve bu yasağı yakından izlemiştir.29
E. Howard Wilson “Türkiye Cumhuriyeti’nde Eğitim ve Atatürk” adlı eserinde
Tevhid-i Tedrisat ile ilgili oldukça önemli tespitlerde bulunmuştur:
“Medreselerin kaldırılması ve okullardan dini etkilerin uzaklaştırılması rejimin
laiklik anlayışının en önemli kısmını oluşturur. Yeni Türk Devleti’nin kurucuları, kendi
okulları için kabul ettikleri laik esasların azınlık okullarında da aynen uygulanması için
büyük titizlik göstermişlerdir. Tevhid-i Tedrisat kabul edilince, Türkiye’deki bütün yabancı
okullara bir emir yollayan hükümet, bu okullarda dini esaslara dayanan eğitimi ve din
propagandası yapılmasını yasaklamıştır. Cumhuriyetin yabancı okullara karşı gösterdiği bu
tutum, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasında önemli bir yeri olan Milliyetçilik
cereyanlarının, bu okullarda beslenip gelişmesinden, buraların Türkler aleyhinde din ve
28
29
Seçil Akgün, (1987), “Tevhid-i Tedrisat”, Cumhuriyet Dönemi Eğitimcileri, (Y.y.), Ankara, s. 37.
İlhan Tekeli (Y.y.), “Osmanlı İmparatorluğu'ndan Günümüze Eğitim Kurumlarının Gelişimi”,
Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, C. 3, İletişim Yayınları, s. 660.
12
siyaset yuvaları olarak kullanılmasından iler gelmektedir. Kurtuluş Savaşı yıllarında dahi,
işgal altındaki topraklarda, yabancı okulların düşman kuvvetlerine depo ve sığınak vazifesi
30
görmüş olması, Meclis’te ciddi galeyanlara sebep olmuştur.”
Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun değinilmesi gereken bir özelliği de, genel
eğitimin verilmesinde en büyük güçlüğü yaratan ve dinsel olduğu ileri sürülerek
kaldırılmayan Arap harflerinden oluşan alfabenin kaldırılıp yerine Latin harflerine
dayalı Yeni Türk Alfabesi’nin kabulü için büyük bir zemin hazırlamış olmasıdır.31
Bugün de Anayasanın güvencesi altında bulunan bu kanun, özellikle din
eğitimi ve eğitim birliği açısından önemlidir. Tarihi süreç içinde, Türkiye'de karşılaşılan
eğitim sorunlarının başlıca nedeni, bu kanunun amacından ve içeriğinden saptırılması
ile meydana gelen çıkmazlar ve açmazlardır.32
26 Aralık 1925- 8 Ocak 1926 tarihleri arasında Bakan Necati Bey
başkanlığında III. Heyeti İlmiye toplantısı gerçekleştirilmiştir. Toplantıya Necati Bey
dışında, Müsteşar, Teftiş Kurulu Başkanı, Telif ve Tercüme Heyeti Başkanı, Bakanlık
müfettişlerinden bazıları ile genel müdür ve daire müdürlerinden bir kısmı, lise ve
öğretmen okulu müdür ve öğretmenleri toplantıya katılmışlarıdır. Toplantıda; devlet ve
il bütçelerinden Milli Eğitim teşkilatına ayrılan ödeneklerin daha yararlı bir şekilde
kullanılması; okullara kayıt için başvuran çocukların tümünün kabul edilmeleri için
okul kapasitelerini arttırıcı önlemlerin alınması; liselerin yeniden düzenlenmesi ve
belirli merkezlerde kuvvetli liseler açarak yavaş yavaş çoğaltılması; öğretmen okulları
ile diğer meslek okullarının belirli merkezlerde toplanması ve güçlendirilmesi; yatısız
ortaokullarda karma öğretim uygulanması; stajyer öğretmenlere verilecek pedagojik
formasyonun esaslarının tespit edilmesi; Talim ve Terbiye işleri ile meşgul olmak üzere
bir “Talim ve Terbiye Dairesi” kurulması gibi önemli konular görüşülmüş ve kararlar
alınmıştır.33
Alınan kararların hemen hepsi aynı yıl uygulanmaya başlanmıştır. Liselerde
“Karma Eğitim” uygulaması 1930’lardadır. Bu toplantıda, Talim ve Terbiye Dairesi
kurulması kararı, aynı yıl çıkan “Maarif Teşkilatı Hakkında Kanun” ile gerçekleşmiştir.
30
İlhan Bozgöz ve E. Howard Wilson, (1968), Türkiye Cumhuriyeti’nde Eğitim ve Atatürk, Dost
Yayınları, ss. 83–85.
31
Akgün, (1987), s. 48.
32
Yamaner, (1999), s. 131.
33
Özalp ve Ataünal, (1983), s. 115.
13
Bundan sonraki yıllarda bilimsel kurullar yerine, eğitim ile ilgili kararları artık bu kurul
verecek ve Bakan tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girecektir. Ayrıca III.
Heyet-i İlmiye toplantısında “Türk Milli Eğitim Sisteminde 10 yıllık Gelişme”yi içeren
“Maarif Teşkilatı Hakkında Layiha” adlı bir eserinde incelendiği görülmektedir. Bu bir
yasa tasarısı değildir. Bu belge eğitim bilimleri tarihimiz açısından önemlidir.34
Öğretmen meselesi de Cumhuriyet’in ilk yıllarında ele alınan konular
arasındadır. Cumhuriyet yönetimi, ilk yıllarında öğretmenliği bir meslek haline
getirmek için yasal çaba harcamıştır. 13 Mart 1924 tarihli Orta Tedrisat Muallimleri
Kanunu'nun 1. maddesine göre, “Muallimlik devletin umumi hizmetlerinden talim ve
terbiye vazifesini üzerine alan müstakil sınıf ve derecelere ayrılan bir meslektir.” 22
Mart 1926 tarihli ve 789 sayılı Maarif Teşkilatına Dair Kanun’a göre de, “Maarif
hizmetlerinde aslolan muallimliktir” denilerek öğretmenlik esaslı bir meslek haline
getirilmiştir.35
Köy öğretmeni yetiştirme konusu T.B.M.M.’nin önemle üzerinde durduğu
konular arasındadır. Köy öğretmeni yetiştirme alanında ilk köklü ve başarılı gelişmeler,
Mustafa Necati Bey zamanında yapılmıştır. Nitekim onun çabaları sonucunda çıkartılan
789 sayılı ve 22 Mart 1926 tarihli Maarif Teşkilatına Dair Kanun36 ile öğretmen
okulları, “İlk Muallim Mektepleri” ve “Köy Muallim Mektepleri” olmak üzere iki gruba
ayrılmıştır. Kayseri'de 1926'da ve Denizli'de 1927'de Köy Öğretmen Okulları
açılmıştır.37
1927 Maarif Eminleri Kongresi'nde de köy muallim mektepleri açılması
konusuna temas edilmiş ve bu konuda bazı önemli kararlar alınmıştır. Buna göre, çok
masraflı olduğu halde yıllardan beri hiçbir gelişme gösteremeyen kız ortaokulları
kapatılarak öğrencileri
erkek ortaokullarına nakledilecek
ve bunların eğitim
kadrolarından faydalanılarak, bina ve diğer şartlar bakımından uygun yerlerde, üç köy
muallim mektebi açılacaktı. Ayrıca, öğretim kadrosu ve araç bakımından bir türlü
gelişme gösteremeyen şehir öğretmen okullarından birisi de, köy muallim mektebi
34
Binbaşıoğlu, (1999), ss. 178-180.
Beşir Göğüş,(1953), Milli Eğitimle İlgili Kanunlar, Milli Eğitim Basımevi, Ankara, s. 6 ve 147.
36
Göğüş, (1953), s. 4, Türk, (1999): s. 75.
37
Rıfat Okçabol, (2005), Türk Eğitim Sistemi, Ütopya Yayınevi, Ankara, s. 43.
35
14
haline getirilecekti.38
Mustafa Necati Bey'in dinamik ve nispeten verimli köy öğretmeni yetiştirme
politikası onun ölümünden sonra terk edilmiştir. Atatürk'ün yakından ilgilendiği köy
muallimleri mekteplerinin kapatılması, köy öğretmeni yetiştirmede birkaç yıl sürecek
duraklama devrinin başlamasına yol açmıştır. Bu yıllarda, Türkiye'nin köy hayatı
bakımından çok önemli olan köy eğitimine öldürücü bir darbe vuran söz konusu olayın
en önemli sebebi, 1929 Dünya Ekonomik Krizi'nin Türkiye'yi de etkisi altına almasıdır.
Duyun-ı Umumiye borçlarının taksitlerini bile ödemekte güçlük çeken devlet, genel
tasarruf politikası çerçevesinde Maarif Vekâleti Bütçesi'ni azaltınca, bundan öğretmen
yetiştiren kurumlar da olumsuz yönde etkilenmiş ve birkaç yıl devam etmiştir.39
Köy muallim mektepleri, ilerde kurulacak olan Köy Enstitülerinin temelini
oluşturması bakımından oldukça önemli bir yere sahiptir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında öğretmen yetiştirme konusunda önemli adımlar
atılmıştır. Öğretmen okullarının sayısının ve bu okullarda okuyan öğrenci sayılarında
artışlar sağlanması önemli gelişmelerdir. Bu dönemde öğretmenlik bir meslek haline
getirilip, mesleğe olan rağbet arttırılmıştır. Yapılan birçok düzenlemeler ile öğretmenlik
değerli bir meslek konumuna gelmiş ve öğretmenlerin refahlarını arttırma yolunda
adımlar atılmıştır. Mustafa Kemal, öğretmenlerin önemini çok iyi bildiği için,
öğretmenlerin çağdaş dünya koşullarına göre eğitilmesi ve öğretmenlerin koşullarının
düzeltilmesi konusunda telkinlerde bulunmuştur. Köy Enstitüleri, bu telkinlerin
sonucunda kurulan kurumlardır. Bu çalışmamızda, Köy Enstitüleri ile ilgili olarak
TBMM’de yapılan tartışmalar üzerinde durulacaktır.
38
39
Öztürk, (1996), s. 135.
Öztürk, (1996), s. 137.
15
BİRİNCİ BÖLÜM
KÖY ENSTİTÜLERİNE OLAN GEREKSİNİM VE KURULUŞ ÇALIŞMALARI
16
1.1. KÖY ENSTİTÜLERİNE GİDEN YOL
Köye göre öğretmen yetiştirme konusu uzun süre sorun teşkil etmiştir. Klasik
öğretmen okulu çıkışlı öğretmenlerin köylere pek gitmek istememeleri, etkili
olamamaları ve bu okulların ihtiyacı karşılamaktan çok uzak oluşu bu sorunun başlıca
nedenlerini oluşturmuştur. Bu gelişmeler neticesinde köye göre öğretmen yetiştirme
yolunda bazı görüşler ortaya atılmış, bazı denemelere gidilmesine neden olmuştur.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye’ye gelen John Dewey raporunda köy
eğitimi ve öğretmeni konusuna değinmiştir:
“Köylerle çiftçilerin ihtiyaçları ayrıca düşünülmeden vücuda getirilecek bir
maarif sistemi nazari ve skolâstik olur ve genç nesli, herhangi diğer bir meslekte
muvaffakiyetini temin etmemekle beraber köy hayatından kolaylıkla uzaklaştırır. Bundan
başka Türkiye’de milli refahın inkişafı ziraat ameliyatının ıslahı ile sıkı bir surette
alakalıdır. Bu itibarla Türkiye Maarifi için en mühim mesele, derslerinin mevzuları köy
hayatına iyice merbut alacak bir nevi iptidai ve tali mektepler tesisidir” Bu tarz bir köy
eğitimi verebilmek için de, köy öğretmen okulları açılması ve özel programlar
uygulanmasını” önermiştir.40
Dewey, “okulda öğretmenin ödevi, bahçede bahçıvanın ödevi gibidir. İyi bir
bahçıvan, nasıl her bitkinin gereksinimlerini bilir ve gelişmesi için ona göre gereken
önlemler alırsa iyi bir öğretmen de öğrencilerini iyi tanır, ilgi ve gereksinimlerini öğrenir ve
gelişmeleri için gerekli önlemleri alır. Bakımsız kalan bitkiler gibi öğretmenleri tarafından
iyi tanınmayan çocuklar yeti ve yeteneklerini geliştiremezler.
Çocuğun gerektiği şekilde gelişebilmesi için öğretmenin yardımı gereklidir.
Bunun için de öğretmenin kişiliğinin, çocuklar üzerinde olumlu etkiler yapacak kadar
kuvvetli olması” gerektiğini savunur. “Öğretmen gerekirse çocuk olabilmelidir.” der.41
Ayrıca Dewey şu konuya da değinmiştir:
“Bazı muallim mekteplerinde ticari ve sınaî mekteplerin muallimleri ile beden
terbiyesi, spor, hıfzıssıhha, ana mektepleri, musiki, resim, dikiş… İlah muallimlerini
yetiştirecek hususi derslerin açılmasını önermiştir. Yaz okulu meselesinin hususi bir
dikkate ihtiyaç duyduğunu belirtmiştir. Üzerinde durduğu diğer bir nokta ise muallimleri
yükseltmek için ecnebi memleketlerine gönderilmesi hususudur. Bir program hazırlanmalı,
40
Yahya Akyüz, (1978), Türkiye’de Öğretmenlerin Toplumsal Değişimdeki Etkileri, Doğan Basımevi,
Ankara, ss. 302–303.
41
Cavit Binbaşıoğlu, (1982), Eğitim Düşüncesi Tarihi, Binbaşıoğlu Yayınevi, Ankara, ss. 135–136.
17
her sene bir kısım muallim tetkik için yurt dışına gönderilmelidir”.42
Dewey’den hemen sonra Türkiye’ye gelen Kühne’de raporunda, öğretmenlere
pratik ziraat öğretilmesini önerir. “ Muallimlerin tahsil müddetlerinde hususi bir tecrübe
bahçesinde bahçe ve tarla işlerini pratik bir surette öğrenmeleri şayanı tavsiyedir.”
Eğitim Bakanı Şükrü Saraçoğlu, Şubat 1925’te TBMM’deki bir konuşmasında:
“Bir köylü geldi ve bana gayet iyi bir fikir verdi, dedi ki; sen eğer maarifi
köylere sokmak istiyorsan, kasabanın yanına birer baraka yaptır, samandan, ottan minder
yaptır, arpa, fasulye, topla ve her köyden beş altı tane çocuğu cebren getir. Orada köyde
yediğini, içtiğini yedir, içir tahsil ettir.”
Köylünün bu düşüncesi aslında sorunun çözümünü kısaca özetler nitelikteydi.43
Atatürk döneminde, öğretmen yetiştirme problemi, detaylı bir şekilde ilk defa
Mustafa Necati Bey’in Maarif Vekilliği döneminde (1925–1929) ele alınmıştır. Mustafa
Necati Bey birçok konuşmasında en kısa zamanda çok muallim yetiştirmek
zorunluluğuna değinmiş ve muallim mekteplerini de ihtiyaç nispetinde arttırmak
gerektiğini belirtmiştir. Bu politikalarını 1926’dan itibaren uygulamaya koymaya
başlamıştır. Bu tarihte bir taraftan niteliksiz öğretmen okulları lağvedilmiş, okul sayısı
sınırlandırılmış, bir yandan da bu sınırlı sayıdaki öğretmen okullarının teşkilat, kadro ve
bina bakımından geliştirilmesine başlanmıştır. Bu işleri için mali kaynak sağlamak için
İl Özel İdareleri’nin gelirlerinden %10 hisse ayrılmasını öngören, Muallim
Mekteplerine Muavenet Hakkında Kanun tasarısı TBMM’’ne sunulmuştur. 22 Nisan
1926 tarihinde kabul edilmiştir. İl Özel İdareleri’nin gelirlerinin %10’u, Mustafa Necati
Bey’in öğretmen yetiştirme politikasının mali kaynağını oluşturmuştur. Bu kaynaklarla,
1926’dan itibaren bazı öğretmen okulu binalarının yapımına başlanmıştır. Necati Bey,
göreve başladığı 1925–1926 öğretim yılında 4133 olan bu okullardaki öğrenci miktarı,
1928–1929 öğretim yılında 5749’a ulaşarak %39’luk bir artış göstermiştir. Ayrıca 19251926’da 403 olan İlk Öğretmen okullarının yıllık mezun sayısı da 1928–1929 öğretim
yılı sonunda 856’ya çıkarak %100’ün üzerinde bir artış meydana gelmiştir.44
42
Pınar Canevi ve John Anton, (2007), Cumhuriyet, Eğitim Reformu ve Dewey, Forum İstanbul Enstitüsü
Yayınları, İstanbul, ss. 192–193.
43
Akyüz, (1978), s. 303.
44
Cemil Öztürk, (1996), Atatürk Devri Öğretmen Yetiştirme Politikası, T.T.K. Basımevi, Ankara, ss. 73–
76.
18
1927’de Mustafa Necati Bey’in Milli Eğitim Bakanlığı döneminde, Denizli
Erkek Muallim Mektebi, Köy Muallim Mektebine çevrilmiş ve Kayseri’de Zincirlidere
Köyünde bir Köy Muallim Mektebi daha açılmıştır. Bu kurumların programları, öteki
muallim mekteplerinden hiç farklı değildi, öğretimi de daha zayıftı. 1932 yılında
Kayseri’deki, 1933 yılında da Denizli’deki bu okullar kapatıldı. 1933 yılında Milli
Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip, çok sayıda ve köy için öğretmen yetiştirmek üzere
çalışmalar yaptırdı ve Mıntıka Muallim Mektepleri kurulması düşünüldüyse de
uygulamaya konulamamıştır.45
Yalçın Kaya “Köy Enstitüleri” adlı kitabında Kayseri-Zincirlidere ve
Denizli’de açılan Köy Muallim Mektepleri hakkında şunları belirtmiştir:
“Mustafa Necati döneminde Kayseri-Zincirlidere ve Denizli’de açılan Köy
Muallim Mektepleri, köy ilkokullarını bitiren çocukları 3 yıllık bir eğitimden geçirerek köy
öğretmeni yetiştirmeyi amaçlamaktaydı. Bu okullarda haftalık ders saat sayısı 24’de
tutulmuştu. Her gün öğleden önce 4 saat klasik dersler yapılıyor, öğlende sonra ise 2 saat
uygulama dersleri görülüyordu. Uygulama çalışmaları arasında elişi, doğa gözlemleri, tarım
ve gezicilik, aşı pratiklerini de içeren sağlık uygulamaları, pansuman vs. öğretiliyordu. Köy
Muallim Mektepleri halka en yararlı eğitim kurumu olma işlevini taşıyacak okullar
olmalarına rağmen, 1932 yılında Kayseri’deki, 1933 yılında ise Denizli’deki okul kapatıldı.
Bu okullar, ileriki yıllarda Köy Enstitüleri kurulurken örnek alınmaları yönünden büyük
yararlar sağlamıştır diyebiliriz”.
46
Necati Bey’in ölümünden sonra öğretmen yetiştirme çalışmaları sekteye
uğramıştır. 1933 yılından itibaren “köycülük” ve “köy kalkınması” hareketlerine paralel
olarak, yeniden köye göre öğretmen yetiştirme çalışmaları başlamıştır. 1929 Dünya
Ekonomik Krizi’nin dönemin hükümetini genel tasarruf çerçevesinde, eğitim
harcamalarında da kısıntıya zorlaması önemli rol oynamıştır. Bu dönemde ilk öğretmen
okullarının sayısı azalmıştır. 1933–1938 yılları arasında şehir ve kasaba okulları için
öğretmen yetiştirme politikası, yeni ilk öğretmen okulları açmak yerine mevcut
okullardan azami derecede istifade etmek şeklinde olmuştur. Ancak Atatürk Devri’nin
son yıllarında izlenen bu politika beklenen sonucu vermemiş, ilk öğretmen okullarından
mezun olanların sayısında kayda değer bir artış olmamıştır.47
45
Yahya Akyüz, (2001), Türk Eğitim Tarihi, Alfa Kitapevi, İstanbul, s. 353.
Yalçın Kaya, (2001), Köy Enstitüleri, C.1, Tiglat Matbaacılık, İstanbul, ss. 136–137.
47
Öztürk, (1996), ss. 79-82.
46
19
İsmail Hakkı Tonguç “Canlandırılacak Köy” adlı eserinde 1933 yılındaki köy
eğitiminin durumunu şöyle özetlemiştir:
“1933–1934 ders yılında 40.000 köyde 4999 okul ve 6786 öğretmen vardır.
Sayıları 2 milyonu bulan mecburi öğrenim çağındaki köylü çocuklardan 313.000
öğrencinin çoğu 3 yıllık ilkokullarda okumaktadır. Bu durum ilköğretim tarihimiz
bakımından bir trajedidir”.
48
Mustafa Necati Bey’in ölümünün ardından öğretmen yetiştirme konusu sekteye
uğradı ise de, 1934 yılında Atatürk ve Başbakan İsmet İnönü’nün direktifleri ile tekrar
canlanmaya başlamıştır. Atatürk, Maarif Vekili Saffet Arıkan’ın dikkatini Türk
Ordusu’na çekmiştir. İyi bir eğitim ocağı olma özelliğine sahip olan Türk Ordusu 1936
yılına kadar geçen sürede okuma-yazma problemini büyük oranda çözmüştür. Askere
giden Türk gençlerine okuma-yazma öğreterek köylerine geri gönderiyordu. Okumayazma öğrenen bu gençler köylerine döndüklerinde çocuklara ve gençlere okumayazma öğretiyorlardı. Köy okullarına öğretmen yetiştirmek amacı ile girişilen Eğitmen
Denemesi bu gözlemlerin ardından başlamıştır.49
1.1.1. İlk Eğitmen Kursları ve Köy Eğitmenleri
1936’da Eskişehir ilinin Çifteler çiftliğinde (Mahmudiye) deneme mahiyetinde
ilk eğitmen kursu açılmıştır. Kurs, Milli Eğitim Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı’nın
işbirliği ile yürütülmüştür. Kursa, askerliklerini başarı ile tamamlamış (çavuş ya da
onbaşılığa yükselebilmiş), köy delikanlıları alınmıştır.50 Amaç, askerde onbaşı,
çavuşluk yapmış köylü gençleri altı aylık bir kurstan sonra eğitmen unvanıyla küçük
köylere ve üç yıllık ilkokullara gönderip öğretmen sıkıntısını biraz hafifletmekti. Bu
fikir bizzat Atatürk’ten gelmişti.51 Bunların eğitimleri için öncende hazırlanmış
programı olmadığından her şey seçilen amacın özelliklerine göre baştan ayarlanıp
uygulanması gerekiyordu. İlköğretim Genel Müdürlüğü kursun çalışmaları için,
önceden hazırlanmış kesin bir programı kursa gelenlere empoze etmemiştir. İlk Eğitmen
48
İsmail Hakkı Tonguç, (1947), Canlandırılacak Köy, Remzi Kitapevi, İstanbul, s. 492.
Ersoy Taşdemirci, (1998), “Hasan Ali Yücel’in Türk Milli Eğitimine Hizmetleri”, 100. Doğum
Gününde Hasan Ali Yücel, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, s. 42.
50
Yahya Özsoy,(1990), “Köy Enstitüleri Programları”, Kuruluşunun 50. Yılında Köy Enstitüleri, Eğit-der
Yayınları, Ankara, s. 51.
51
Akyüz, (2001), ss. 353–354.
49
20
Kursu yöneticisi olan Emin Soysal’ın İlköğretim Genel Müdürlüğüne her hafta
gönderdiği çalışma raporunda programın esnekliğini ve deneme niteliğini açıkça
göstermektedir. Bu rapora kısaca baktığımızda;
“Yeni program bir haftalıktır… Bu hafta iş programına tamamen bağlı
kalınamadı. Çünkü arada yeni işler çıktı… Hazırlanan ders kitapları grup grup öğrenciye
verilerek okutturuluyor. Yazı dersi, görüp öğrendikleri ameli konuyu defterlerine
özetleştirerek yazdırmak yoluyla yaptırılıyor. Bu ayın sonuna kadar hesaptan dört
ameliyenin öğretilmesi bitecektir. Gelecek ay yüzdeler öğretilecek bu suretle aritmetik
52
müfredatımız tamam olacaktır.”
Rapordan da anlaşılacağı gibi programın ihtiyaca ve duruma göre değiştirilerek
geliştirilmeye çalışıldığı görülmektedir.
İlk
Eğitmen
Kurslarının
başarılı
sonuçlar
doğurması,
yasal
olarak
örgütlenmesini yararlı ve zorunlu hale getirmiştir. 11 Haziran 1937 tarih ve 3238 sayılı
Köy Eğitmenleri53 Kanunu çıkartılmıştır. Kanun 8 maddeden oluşmaktadır:
1-Nüfusları öğretmen gönderilmesine elverişli olmayan köylerin öğretim ve
eğitim işlerini görmek, ziraat işlerinin fenni bir şekilde yapılması için köylülere
rehberlik etmek üzere köy eğitmenleri istihdam edilir.
2-Köy eğitmenleri, Maarif ve Ziraat Vekillikleri tarafından; ziraat işleri
yaptırmaya elverişli okul veya çiftliklerde açılan kurslarda yetişir.
Eğitmen yetiştirme kurslarının masrafları Maarif ve Ziraat Vekillikleri
bütçelerinden ödenir.
3-Maarif Vekilliğince seçilecek ve mezun sayılarak kurslara vazife görmek
üzere gönderilecek ilköğretim müfettişleri ile ilkokul öğretmenleri bu kurslarda
bulundukları müddetçe müktesep hakları olan maaşlarını ve makam ücretlerini tam
olarak alırlar.
52
53
Özsoy, (1990), s. 51.
Köy Eğitmeni: 11 Haziran 1937 tarih ve 3238sayılı Köy Eğitmenleri Kanunu’na göre, nüfusları
öğretmen gönderilmesine elverişli olmayan köylerin eğitim öğretim işlerini yürütmek ve ziraat
işlerinin fenni bir biçimde yapılmasında köylülere yardım etmek üzere, okur-yazar köylü
gençlerden seçilip 4–6 aylık eğitmen kurslarında yetiştirilen elemanlardır. Köy Enstitüleri ile
İlgili Yönetmelik ve Resmi Yazılar, (2005), Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları,
Ankara, s. 13.
21
4-Eğitmen bulunan köylerden lüzumu kadarı birleştirilerek bir bölge teşkil
edilir. Her bölgeye gezici bir başöğretmen veya öğretmen tayin olunur ve bunlar köy
eğitmeni yetiştirme kurslarına ilkokul öğretmenlerinden seçilir.
Gezici öğretmen veya başöğretmenlerin müktesep hakları olan maaş ve makam
ücretleri mensup oldukları hususi idare bütçelerinden ödenir.
Bunların gezmeleri için harcırah mukabili olarak bölge merkezi haricinde
vazifeden geçirecekleri her gün için 100 kuruşu geçmemek üzere Maarif Vekilliğince
tayin edilecek miktarda mezkûr vekillik bütçesinden tediyat yapılır.
5-Köy eğitmenlerine İcra Vekilleri Heyetince tasdikli kadrolarda tespit
edilecek miktar üzerinden ve Maarif Vekâleti bütçesine mevzu vilayetlere yardım
tahsisatından alakadar vilayetlerce aylık ücret;
Ziraat Vekâleti bütçesinden de meccanen tohum, fidan, damızlık ve ziraat
aletleri gibi vesait verilir.
6-Köy eğitmenlerinin kurslara alınmaları, yetiştirilme tarzları, köylerdeki
ödevleri, beşinci maddede yazılı vesaiti icabında köylü lehine nasıl kullanacakları,
işlerinin takip ve teftişi Maarif ve Ziraat Vekilliklerince müştereken kararlaştırılır.
7-Bu kanun neşri tarihinden itibaren muteberdir.
8-Bu kanunun hükümlerini icraya Dâhiliye, Maarif, Maliye ve Ziraat Vekilleri
memurdur.54
Eğitmenlerden aranan özellikler şu şekildedir:
•
Eğitmen adayı köy yaşamını bütünüyle bilecek, köye bağlanmış olacaktır.
•
Köyde sade fakat ilerici, çağdaş bir yaşamı gerçekleştirmek için bıkmadan
çalışması isteniyordu.
•
Yaşı, bilgisi, becerisi ve düşünce yapısı ile köyde gerçekleştireceği işleri
yenebilecek güç ve yapıda olması öngörülüyordu.
•
54
Eğitmen adayları askerliğini bitirmiş, köylü gençlerden oluşuyordu.
Köy Enstitüleri İle İlgili Yasalar, (2000), C.1, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları,
Ankara, ss.7–8. Nevzad Ayas, (1948), Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitimi, Kuruluşlar ve
Tarihçeler, Milli Eğitim Basımevi, Ankara, ss. 332–333.
22
•
Eğitmen adaylarının, eğitmen olabilmeleri için en az 6 ay kurs görmeleri
gerekiyordu.
•
Eğitmenin köy çocuklarına, gençlerine okuma-yazma, hesap yapma, yurt,
yaşama bilgisi verebilecek pedagojik yeterlikte olması aranıyordu.
•
Eğitmen, köyün geleceği ile kendi geleceğini eş değerde tutarak, ulusal birliğe
inanarak çalışacaktı.
•
Eğitmen, köyde bir grup öğrenciyi birinci sınıftan üçüncü sınıfa kadar
götürecek, diploma verecekti. Köyde, eğitim ve tarım alanlarında genel yaşama
düzeyini yükseltecek ve devletin temsilcisi, köylünün rehberi olacaktı.55
Tonguç Köy Eğitmenleri hakkında:
“Köy Eğitmenleri Kanunu’nun çıkartılmasından sonra eğitmen kurslarının
sayıları yıldan yıla çoğaldı ve eğitmenler memleketin her tarafına yayılmaya başladılar.
1946–1967 ders yılı başına kadar bu kurslarda 8675 köy eğitmeni yetiştirildi. Bunlar
köylerde 7090 okul açtılar, bu okullara 210.863 öğrenci devam etmektedir. Devlet
kadrosunda en az ücretle yaşama ve geçinme şartları en sert olan yerlerde vazife gören bu
meslektaşlarımız işlerini başarı ile yürüten köy kahramanlarıdır.” demiştir.
Ayrıca Tonguç, Köy Enstitüleri Teşkilatı’nın eğitmen teşkilatlarının üzerine
kurulduğunu da vurgulamıştır.56
1.1.2. Köy Öğretmen Okulları
Köye öğretmen getireceği için öğretmenler ve halk arasındaki adı “Köy
Öğretmen Okulu”dur. 7 Temmuz 1939 tarihli 3704 sayılı Köy Eğitmen Kursları ile Köy
Öğretmen Okullarının İdaresine Dair Kanun ile Köy Öğretmen Okulu Yasallaşmıştır.57
7 Temmuz 1939 tarihli ve 3704 sayılı Köy Eğitmen Kursları ile Köy Öğretmen
Okullarının İdaresine Dair Kanun 5 maddeden oluşmaktadır:
55
Mevlüt Kaplan, (2002), Aydınlanma Devrimi ve Köy Enstitüleri, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara,
ss. 33–34.
56
İsmail Hakkı Tonguç, (1947), ss. 494–495.
57
Özsoy, (1990), ss. 52-53.
23
1-Öğretmen yetiştirmek üzere Maarif Vekilliğince köylerde açılmış ve açılacak
öğretmen okullarıyla Maarif ve Ziraat Vekilliklerince köy öğretmeni yetiştirmek
maksadıyla 3238 sayılı kanuna göre açılan eğitmen kursları ihtiyaçlarına kifayet edecek
miktarda Maarif Vekili’nin talebi üzerine tahsis edilecek devlete ait tarla, çiftlik, bağ ve
bahçe vesaire gibi arazi İcra Vekilleri Heyeti’nce kararlaştırılacak esaslar dairesince
tefrik ve tespit olunur.
2-Köy öğretmen okullarıyla eğitmen kurslarının her biri için Maarif Vekâleti
bütçesinden 20.000 liraya kadar mütedavil sermaye verilebilir. Bu işler için icap eden
vasıtalar da bu sermayeden temin edilir.
3-Bu öğretmen okulları ile eğitmen kurslarının mütedavil sermayeden
yapacakları alım ve satım işleri 2490 sayılı Arttırma, Eksiltme ve İhale Kanunu
hükümlerine tabi olmadığı gibi Divan-ı Muhasebat’ın vizesinden de müstesnadır. Ancak
mütedavil sermaye muhasibi Divan-ı Muhasebat’a hesap vermekle mükelleftir.
Mütedavil sermayenin işletilmesinden elde edilecek varidat fazlası mal sandığına
yatırılır.
Muvakkat Madde: Köy Öğretmen Okulları ile eğitmen kurslarının Ziraat
Vekâletine ait iaşe ve ibateye müteallik her türlü eşya ve malzeme ile ziraat işlerinde
kullanılan hayvan, alet ve her türlü ziraat vasıtaları Maarif Vekâletine devir ve mevcut
kıymetler ile mütedavil sermayeye ilave edilir. İkinci madde mucibince 1939 senesinde
mütedavil sermaye hesabına verilecek paralar Maarif Vekâleti bütçesinin 667. faslının
birinci maddesinden verilir.
-Bu kanun neşri tarihinden muteberdir.
-Bu kanun icrasına İcra Vekilleri Heyeti memurdur.58
Köy Enstitülerinin temeli olan Köy Öğretmen Okulları, 1937’de İzmir
Kızılçullu, Eskişehir- Mahmudiye, 1938 yılında Edirne-Karaç(ilerde Kepirtepe), 1939
yılında Kastamonu-Gölköy olarak açılmıştır. Kızılçullu hariç üçü daha önce açılmış
olan eğitmen kurslarının yerine açılmıştır. Şehirlere uzak, kırsal kesimlerde
58
Köy Enstitüleri İle İlgili Yasalar, (2000), C.1, ss. 16–17.
24
açılmışlardır. Kendilerine uygun eğitim ortamları olarak bu yerler düşünülmüştür.59
Tonguç Köy Öğretmenleri için;
“Köye, şehirlerde kurulmuş olan öğretmen okullarından yetişmiş şehirli gençler
yollanıyordu. Bu okullar şehir ve kasabaların ihtiyaçları göz önünde tutularak tesis edilmiş
müesseselerdir. Bu müesseselerden yetişen öğretmenlerin köy şartlarına yeterince uyum
sağlayamadıkları görülmüştür. Bu sebepten dolayı köy öğretmenlerini görecekleri hizmetin
icaplarına daha uygun şekil ve şartlar altında yetiştirmek zorunlu bir hale gelmiştir. Köy
öğretmenleri de eğitmenler gibi zirai bilgilere ve iktidara sahip olmalarına genel bilgileri ile
mesleki seviyelerinin üstün olmasına ve her bakımdan köye faydalı olabilecek insanlar
halinde yetiştirilmelerine uğraşılacaktır.” der.
60
Eğitmen Kurslarında ve Köy Öğretmen Okullarındaki çalışmalar iyi sonuçlar
verdikçe bu kurumlara alınacak eğitmen ve öğretmen adaylarının sayısını çoğaltmak ve
işleri bir plana bağlayarak öğretmen yetiştirme işini çözmek fikri kuvvetlendi.61 Eğitim
denemesi altında, büyük sayıda köy çocuğu öğretmen ve köyde meslek adamı
yetiştirmek, eğitmen kurslarını geliştirerek devamlı eğitim kurumları haline getirmek
için, Bakanlık hazırlıklar yapmaya başladı. Köy Enstitüleri’nin açılması yolunda
böylece önemli adımlar atılmaya başlanmıştır.62
Ersoy Taşdemirci, “Hasan Ali Yücel’in Türk Milli Eğitimine Hizmetleri” adlı
makalesindeki:
“Köy Enstitüleri’nin fikri temelini oluşturan köye göre okul ve ayrı öğretmen
tipinin geliştirilmesi konusunda İsmail Hakkı Baltacıoğlu ve Halil Fikret Kanat’ın da
63
hizmetleri ve katkıları önemlidir.”
Halil Fikret Kanat ile ilgili olan bu görüşe bazı yazarlar katılmamaktadır. İlhan
Bozgöz, Türkiye’nin Eğitim Çıkmazı ve Atatürk adlı eserinde;
“Aşırı sağdan, aşırı sola kadar çeşitli çevreler bu atılımı kendi kontrolleri altına
almayı, hareketin fikir ve uygulama babası olarak tanınmayı istediler. Bu fikir ve eğitim
akımlarından birisi, daha sonra Köy Enstitüleri’ne karşı çıkanların bayrağı haline geldiği
59
Özsoy, (1990), ss. 52-53.
İsmail Hakkı Tonguç, (1946), İlköğretim Kavramı, Remzi Kitapevi, İstanbul, ss. 318–319.
61
Şerif Tekben, (2005), Canlandırılacak Köy Yolunda, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı
Yayınları, Ankara, s. 34.
62
İlhan Bozgöz, (1995), Türkiye’nin Eğitim Çıkmazı ve Atatürk, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, s.
216.
63
Taşdemirci, (1998), s. 44.
60
25
için burada anılmaya değer. Bu, Halil Fikret Kanat’ın sözcülüğünü yaptığı akımdır.
Eğitmen deneyinin başarısı görülüp de, aynı çizgi üzerinde, daha geniş planda köy okulları
açılması düşünülünce, Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Öğretmeni ve Milli Eğitim Bakanlığı
Talim ve Terbiye Kurulu üyesi Halil Fikret Kanat, Bakan Saffet Arıkan’a bir proje sunar.
Kanat bu tasarıda köy öğretmeni yetiştirmek konusundaki fikirlerini açıklar ve eğer
Bakan’ın ilgisini çekerse daha geniş bilgi vermeye ve işbirliği yapmaya hazır olduğunu
bildirir. Bakan Arıkan, Kanat’ın eğitim ile ilgili fikirlerine önem vermemiş ve Tonguç’un
fikirleri ışığında yola devam etmeyi uygun bulmuştur. Ancak, Halil Fikret Kanat’ın
görüşleri 1945’ten sonra Köy Enstitüleri’nin özünden koparılmasında ve yıkılmasında en
önemli rolü oynayacaktır.
64
Atatürk Döneminde Eğitimde sayısal gelişmelere baktığımızda; 1923–1938
yılları arasında Türkiye nüfusu 12.206.000’den 16.916.000’e yükselerek %38’lik bir
artış gösterirken, ilköğretimdeki öğretmen sayısındaki %28’lik artış dışında eğitim
sistemimizin tüm alanlarındaki sayısal artışla, Türkiye nüfusundaki eğitim alanlarında
yapılan yatırım ve faaliyetlerle daha önce eğitimden yararlanamayan geniş kitlelere
hizmet götürmesi amaçlanmıştır. İlköğretim kademesindeki en büyük artış %352 ile
kadın öğretmenlerde ve %323 ile kız öğrencilerde görülmüştür. Bu durum, Atatürk
döneminde kadın erkek eşitliğine önem verildiğinin, Türk kadınının iş hayatına
atılmasına teşvik edildiğinin bir göstergesidir. Bu gelişme 7-11 yaş arasındaki
çocukların ilkokula devamını zorunlu kılarak çocukların ilkokula devamını titizlikle
izlenmesi sonucu gerçekleşebilmiştir. Orta öğretim alanındaki öğrenci sayısında da
önemli ölçüde artış meydana gelmiştir. Ortaokullardaki öğrenci sayısı %1463 ve
liselerdeki öğrenci sayısı %2015’lik bir artış göstererek önemli bir başarı elde
edilmiştir. Yüksek öğretimde de önemli gelişmeler sağlanmıştır.65
Atatürk’ün eğitime verdiği önemi; Behçet Kemal Çağlar’ın 1936 yılında ona
yazdığı şiire verdiği cevaptan da açıkça anlayabiliriz. Yiğitliğini, zaferlerini,
devrimlerini… anlatan bir şiir yazan Behçet Kemal Çağlar’a : “Olmamış” der, “Benim
asıl bir niteliğim var ki onu hiç yazmamışsın… Benim asıl kişiliğim öğretmenliğimdir;
ben milletimin öğretmeniyim, bunu yazmamışsın!” der.66
64
Bozgöz, (1995), s. 218.
Galip Karagözoğlu, (1985), “Atatürk’ün Eğitim Savaşı”, Atam Dergisi, C.2, S.4, T.T.K. Basımevi,
Ankara, ss. 196–197.
66
Yahya Akyüz, (1992), “Atatürk’ün Eğitim Düşüncesinin Kökenleri”, Atam Dergisi, C.8, S.23, T.T.K.
Basımevi, Ankara, s. 238.
65
26
1.2. KURULUŞU VE KURULDUKLARI YERLER
Köy Enstitüleri oluşumunun Saffet Arıkan döneminde açılan Kızılçullu ve
Çifteler Köy Öğretmen Okulları denemesiyle başladığını, Milli Eğitim Bakanı Hasan
Ali Yücel de kabul etmektedir. Yücel, kendilerinden önce yapılmış bütün tecrübelerden
yararlanacaklarını da açıklamıştır. Yücel, Köy Enstitüleri’nin kuruluş gerekçelerini ve
ilköğretim ile ilişkilerini şöyle açıklamıştır:
“Bizim nüfusumuz 17 milyondur. Yuvarlak bir hesapla 4 milyon insanımız
şehirde oturur ve 13 milyon halkımız köylerdedir. Buna mukabil tahsil çağında olan
çocuklarımız klasik surette hesap edildiği takdirde, yani nüfusumuzun %12’si alınarak
hesap olunduğu zaman 2 milyon kadar olması lazımdır. Şu halde %12 hesap edilerek alınan
ve tahsil çağında bulunan çocukların ancak 1/3’ünü okutabiliyoruz demektir. Şehirli
çocukların %80’ni, köylü çocukların %25’i okula gitmektedir. İşte Köy Enstitüleri bu
dengesizliğe bir çare olarak ortaya çıkmıştır.
67
Köye öğretmen yetiştirme işinde şu prensiplere uyulması gerektiğini İsmail
Hakkı Tonguç İlköğretim Kavramı adlı kitabında şu şekilde belirtmiştir:
•
Öğretmen namzedini köyden almak,
•
Köyden alınmış çocukları, köy hayatından uzaklaştırmayan bir muhit içinde iyi
bir çiftçinin bilgilerine sahip ve bildiklerini de tatbike muktedir bir halde
yetiştirmek,
•
Bu çocuklara öğretmenlik mesleği ile birlikte köyde geçecek demircilik,
yapıcılık, dülgerlik, kooperatifçilik, kız talebeye çocuk bakımı, dikiş, ev idaresi,
ziraat sanatları, hastaya bakmak gibi işlevleri öğretmek,
•
Bunlardan fevkalade bir istidat gösteren talebeye yüksek tahsil yollarını kapalı
bulundurmamak,
•
Öğretmen olmayacakları, öğrendikleri işlerden birini yapmak üzere serbest köy
hayatına bırakmak,
•
Öğretmen olacakları da köy hayatının şartlarına tahammül edebilecek ve o muhit
içinde daha mütekâmil ve verimli bir hayat yaratma iktidarını kazanacak surette
hazırlamak,
67
Taşdemirci, (1998), ss. 46-47.
27
•
Öğretmen ve köye lüzumlu unsurları yetiştirmek üzere açılacak müesseseleri
arazi vaziyeti müsait yerlerde kurmak, onları müstahsil birer müessese haline
getirerek hiç olmasa talebenin iaşe ihtiyaçlarını temin edebilecek şekilde idare
etmek ve böylelikle masraflarını azaltarak ilerde devlete yük olmayacak hale
gelmelerine çalışmak,68
İşte Köy Enstitüleri’nin açılış gerekçeleri böylece özetlenmiş oluyordu.
1.2.1. Kuruluş
Köy Enstitüleri’nin ilkeleri 1936’da Bakan Saffet Arıkan ile İlköğretim Genel
Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un birlikte hazırlayıp, Kültür Bakanlığı Dergisinde
yayımladıkları ana ilkelere dayandırılarak saptanmıştır:
•
Öğretmen adaylarına verilecek bilgi, hep genel ve geçerli eğitsel esaslara
dayanmalıdır.
•
Meslek dersleri, “iş ve üretim okulu” denilen pratik bilgi ilkesi güden yeni
anlamdaki okulun yöntemlerini egemen kılacak biçimde olmalıdır.
•
Yarının öğretmen adayları, köy hayatını her yönü ile ilgilendirebilecek koşullar
içinde yetişmelidirler.
•
Öğretmen adayları, tarımsal ve sanayi ile ilgili bütün üretim biçimlerine,
kurumsal ve uygulama bakımından egemen olabilecek duruma getirilmelidir.69
Köy Enstitüleri’ndeki öğrencilerin yetiştirilirken gözetilecek esaslara ve
güdülecek başlıca amaçlara baktığımızda;
•
Köy Enstitüleri’nde öğretim, köylerimizin bünyesine uygun, modern ve bilimsel
metotlara dayanır.
68
69
•
Öğrenciler, beden, ruh ve karakter bakımından sağlam olacaklardır.
•
Öğrencilerin mesleki kültürü ve iş başarma yeteneği tam bulunacaktır.
•
Öğrencilerin işe eli yatkın olmalıdır.
İsmail Hakkı Tonguç, (1946), s. 319.
Yalçın Kaya, (2001), C.1, ss. 192–193.
28
•
Öğrenciler köyü bütünüyle tanıyacaklardır.
•
Öğrenciler Cumhuriyetçi ve milli duyguları tam olarak yetişeceklerdir.
•
Öğrenciler, öğretmen olunca, köy halkını yetiştirmeye ve köy kültürünü, hayat
seviyesini
yükseltmeye
yarayan
nitelikleri
ve
değerleri
kazanmış
bulunacaklardır.
•
Köy öğretmenleri, milli ülkü ve maksatları köyde gerçekleştirmeye hizmet
edeceklerdir.
•
Köy öğretmenleri, muhtelif meslek ve zümrelerden teşekkül etmiş olan Türk
Milletini bir bütün olarak sayacak, onun kalkınmasında, ilerlemesinde kültür
adamı sıfatıyla çalışacaktır.
•
Köy Enstitüleri’nin yetiştireceği öğretmenler; köylüyü modern araç ve
metotlarla iş görmeye, hayat standartlarını geliştiren bir görüşe ulaştırır.70
Köy Enstitüleri Kanunu 17 Nisan 1940 tarihinde Meclis’te müzakere
edilmiştir. Bazı milletvekilleri konu hakkında düşüncelerini söylemişlerdir. İlk
konuşmayı Konya milletvekili Dr. Osman Şevki Uludağ almış ve öncelikle Teşkilat-ı
Esasiye Kanunu’nda vatandaşlara ilk tahsil mecburiyeti verilmesinden bahsettikten
sonra B.M.M ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin şimdiye kadar vatandaşlara bu ilk
tahsilden istifade etmeleri için pek çok tedbirler alındığına değinmiştir. Ancak köylere
öğretmen temin edecek vaziyete ulaşılamadığından bahsetmiş, Maarif Vekili’nin umumi
sorunlara deva olacak Köy Enstitüleri Kanunu’nun oluşmasındaki katkılarından dolayı
O’na minnet ve şükranlarını sunmuştur. Bu kanununla olumlu sonuçlar alınacağını
anlattıktan sonra Enstitü kelimesi üzerinde durmuştur. Enistitü kelimesinin denmesini
istenmiştir. (Gülüşmeler). Daha sonra ise Konya vilayetindeki eğitim durumundan
bahsetmiştir. Uludağ’dan sonra söz alan Eskişehir milletvekili Emin Sazak da Köy
Enstitüleri meselesinin bayram yapacak kadar memleketimize çabuk meyvesini veren
bir hadise olduğunu söylemiştir. Bu durumu mucizevî bir buluşa benzetmiş ve mucidini
de Saffet Arıkan olarak belirtmiştir. Bu teşkilatın da onun ismiyle anılması gerektiğini,
eğer başka iş ortağı varsa onun da isminin konmasını söylemiştir. İstanbul milletvekili
Kazım Karabekir kanun layihasının büyük bir ihtiyacı karşıladığından her türlü şükrana
70
Ayas, (1948), ss. 338-339.
29
layık olduğunu belirtmiştir. Bazı esasları göz önünde bulundurmak gerektiğini
söylemiştir. Bu esaslardan birincisi, lüzumsuz masraflara boğulmamak yani ihtiyaç
görüldükçe alınması, tasarruflu hareket edilmelidir. Köylerimizin hayat şartları daima
göz önünde bulundurulmalıdır. İkincisi, büyük bir titizlikle hedefe yürünmeli yani
bilgili iş adamları yetiştirmek üzere iş tutulmalıdır. Üçüncüsü ise, sağlam vücut ve
sağlam seciye hususlarına dikkat edilmelidir. Yani beden ve ruh terbiyesine büyük bir
titizlikle ve ilmi bir zihniyetle devam edilmelidir. 71
Birkaç milletvekili konu hakkındaki görüşlerini beyan ettikten sonra Maarif
Vekil Hasan Ali Yücel genel olarak ilköğretim bakımından ülkenin vaziyetini bir levha
halinde kısaca şöyle tasvir etmiştir:
“Bizim nüfusumuz 17 milyondur. Yuvarlak bir hesapla 4 milyona yakın
insanımız şehirlerde oturur ve 13 milyon halkımız köylerdedir. Buna mukabil tahsil çağında
bulunan çocuklarımızın, klasik surette hesap edildiği takdirde yani nüfusun %12’si alınarak
hesap olunduğu takdirde iki milyon kadar çocuğumuz olmak lazım. Bunun 785 binini
okutmaktayız. Şu halde %12’si hesap edilerek alınan ve tahsil çağında bulunan çocukların
ancak üçte birini okutabiliyoruz demektir. Orta mekteplerde ve bu derecede bulunan diğer
okullarda okuyan çocukları bu yekûndan çıkaracak olursanız demek ki 7 ile 16 yaş
arasında, takribi bir hesapla üç milyon çocuğumuz vardır. %12 klasik hesap ile aldığımız
takdirde üçte birini okuttuğumuz bu çocukların 415 bini köylerde ve 370 bini şehirlerdedir.
Şu halde 13 milyon köylü nüfusuna mukabil 370 bin çocuk okutmaktayız. 4 milyon şehirli
nüfusa mukabil 415 bin çocuk okutuyoruz. Bunu hulasa edecek olursak, şehirde oturan
vatandaş çocuklarının %80’ni okuldadır. %20’si okumaktan mahrumdur. Köylerde oturan
13 milyon vatandaşımızın çocuklarını da nazarı dikkate alırsak bunun ancak %25’ini
okutabiliyoruz, %75’ini okutamıyoruz. Binaenaleyh, okutmak, okutmamak nispeti şehirli
ile köylü arasında hemen hemen tersinedir. İşte sizlere arz edeceğim levha budur. Bu levha
karşısında bulunan Hükümetiniz vaziyeti halledici bir tedbir bulmak için çalışmış ve 13
milyon gibi büyük bir kütlenin oturduğu, yaşadığı köy muhitinde evlatlarımızı yüzde yüz
okutmak için emek sarf etmiştir. Bu kanun o emeğin ifadesidir”. Ayrıca Kazım
Karabekir’in projenin nerden alındığı sorusu üzerine Maarif Vekili Hasan Ali Yücel şu
sözleri söylemiştir:” Arkadaşlar bu kanunla bizim yaptığımız şey kopya değildir. Bunları
kendi ülkemizin var olan gerçeğine ve toplumsal olgusuna uyarak yapmış bulunuyoruz. Bu
bizimdir kimseden almadık. Başkaları bizden alsınlar”
71
TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 40, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 70–72.
30
Konuşmasının sonunda ise bu kanunun tatbikine imkân verilmesini Yüksek
Heyet’ten rica etmiştir.72
Ayrı Hasan Ali Yücel Köye öğretmen yetiştiren bu kurumlara neden köy
öğretmen okulları demeyip Köy Enstitüleri dendiğini şöyle açıklamıştır: “ Biz bu
müesseselere köy öğretmen okulu demedik. Çünkü evvelce bu isimde müesseseler
vardı. Bunları ona bağlamak istemedik. Bunlar yepyeni şeylerdir.”73
Enstitü adı genellikle yüksek öğretim alanında özel araştırmalar yapan
kurumlara verilir. Fakat bazı ülkelerde orta dereceli meslek okullarına da Enstitü adı
verilmiştir. Köy öğretmen okullarına Enstitü adının verilmesinin nedeni, içinde
öğrenciyi ameli çalışmalara yöneltici, uygulama yaptırıcı ve beceri kazandırıcı birtakım
atölyelerin ve çalışmaların bulunmasıdır.74
3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu’nun gerekçeleri şunlardır:
•
1935 nüfus sayımına göre 31 bin köyde okul yoktur.
•
Pratik çözüm bulunmazsa bu sorun 100 yıl daha sürecektir.
•
Kentli öğretmenler köylere uyum sağlayamıyorlar.
•
Köy yaşamına ve koşullarına uyabilen öğretmenleri yetiştirecek bir program
yürürlüğe konmalıdır.
•
Öğretmeni köyden uzaklaştırmayan, onu çiftçilik bilgileri ile donatacak, başarılı
bir uygulayıcı olarak görevlendirecek bir program gerekmektedir.
•
Yeni öğretmenler, köyde geçerli olan demircilik, dülgerlik, kooperatifçilik,
çocuk bakımı, dikiş, ev idaresi bilgileri alacaklar.
•
Öğretmen olmayacaklar öğrendikleri diğer işlerden birini yapmak üzere köy
hayatında gerekliliği olan sahalara yönelecekler.
•
Köyde açılacak okullar birer üretici kurum işlevinde olacaklar. Okulların pratik
uygulamalar için arazisi olacak, böylece okulun ve öğretmenin getirdiği yük de
72
TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 41, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 77–80.
TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 41, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 78–79.
74
Taşdemirci, (1998), s. 49.
73
31
azalacak.75
Köy Enstitülerinin kuruluş amaçları çeşitli kesimlerce farklı biçimlerde
açıklanmıştır:
•
Köy Enstitüleri karşıtlarına göre, bu okullar Türkiye’yi komünist yapmak için
açılmış fesat yuvalarıydı. Bu sav zaman zaman meclis kürsülerinde de öne
çıkmıştır.
•
Kimilerine göre Köy Enstitüleri, köylüyü köye hapsedip, bağlamak için
düzenlenmiş bir faşist plandır.
•
Kimilerine göre Köy Enstitüleri eğitim sistemimizin yozlaşmasıdır.
•
Köy Enstitüleri devrim yapmak için devrimci yetiştiren okullardır.
•
Bazılarına göre Köy Enstitülerine yazılan çocuklar “gâvurluğa yazılmakta,
Allah’ı, Kitap’ı unutmaktadır”. Köy Enstitülerinde okuyan çocuklar köyün
büyüklerine anne-babaya ve ağalara saygıyı yitirmektedirler.
•
Kimilerine göre Köy Enstitüleri açlık, kıtlık, yoksulluk ve cehalet denizinde
yüzen ama okuyup adam olmak isteyen köy çocukları için bir kurtuluş kapısı, bir
cennettir.
•
Kimilerine göre Köy Enstitüleri 2. Dünya Savaşı başlarına kadar içine kapanık
olan köy ekonomisini canlandırmak, köyü ulusal pazara açmak, kırsal alanda
üretimi arttırmak için köy öncülerini yetiştirmek amacı ile kurulmuştur.
•
CHP iktidarının Köy Enstitüleri gibi geniş kapsamlı bir örgütlenmeyi kendi
amaçları doğrultusunda planlamış olduğunu savunanlar da vardır.76
Bingöl milletvekili Necmettin Sahir’in müzakerenin kâfi olduğu ve maddelere
geçilmesi konusundaki takriri kabul edilmiş ve böylece Köy Enstitüleri Kanunu’nun
maddelerinin tartışılmasına geçilmiştir.
75
Yalçın Kaya, (2001), C.1, ss. 192–193, Cavit Binbaşıoğlu,(1993), Çağdaş Eğitim ve Köy Enstitüleri,
Dikili Belediyesi Kültür Yayınları, İzmir, ss. 30–32.
76
Yalçın Kaya, (2001), C.1, s. 194.
32
1.2.2. Kuruluş Kanunu
Köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabı yetiştirmek üzere ziraat
işlerine elverişli arazisi bulunan yerlerde, Maarif Vekilliği’nce Köy Enstitüleri açılır
(madde 1).
Bu enstitülerin 1 numaralı cetvelde gösterilen maaşlı muallim ve memurları
3656 kanunun ikinci maddesine bağlı cetvelin Maarif vekilli kısmına ilave edilmiştir
(madde 2).
Madde üç de enstitülere öğrencilerin nasıl seçileceği karalaştırılmıştır;
Enstitülere tam devreli köy ilkokullarını bitirmiş sıhhatli ve müstait köylü çocuklar
seçilerek alınırlar. Enstitülerin tahsil müddetleri en az beş yıldır. Öğretmen
olamayacağına kanaat getirilen talebenin ayrılacağı mesleklerin tahsil müddetleri
Maarif Vekilliği’nce tespit edilir.
Bu madde hakkında söz alan Bingöl Milletvekili Feridun Fikri Bey iki konu
üzerinde durmuştur. Birincisi, bazı vilayet ve kaza merkezlerinin köy mahiyetinde
olduğu ve buralardaki çocukların bu nimetten mahrum bırakılmalarının caiz
olamayacağı, ikincisi ise şehir ve kasabalarda ilk tahsillerini ikmal eden ve kanuni
şartları haiz olan köy çocuklarının bu enstitülere alınması konusudur. İstanbul
milletvekili Kazım Karabekir’de aynı konu üzerinde durmuştur. 3. maddenin birinci
fıkrasının değiştirilmesi hakkında Bingöl milletvekili Feridun Fikri Bey “ Ortaokulu
bulunmayan vilayet, kaza ve nahiye merkezlerindeki ilkokullarla tam devreli köy
ilkokullarını bitirmiş sıhhatli ve müstait çocuklar seçilerek alınır” şeklindeki takriri reye
sunulmuş ancak nazarı itibara alınmamıştır. Yine Bingöl milletvekili Feridun Fikri Bey
ve dört arkadaşının imzası bulunan, 3. maddenin ikinci fıkrasının “ Şehir ve kasabalarda
ilk tahsillerini ikmal eden ve kanuni şartları haiz köylü çocuklar da bu enstitülere
alınabilir.” Şeklindeki takriri okunmuş ve reye sunulmuş ancak kabul edilmemiştir. 3.
madde aynen kabul edilmiştir.77
Madde dörtte okuldan sağlık sorunları dışında okuldan ayrılan veya çıkartılan
talebenin velilerinden veya kefillerinden tazminat alınacağı kararlaştırılmıştır.
Enstitülere kabul edilenler sıhhi sebepten gayri sebeplerle müesseseden ayrıldıkları veya
77
TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 41, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 82–87.
33
çıkarıldıkları takdirde okudukları müddete isabet eden masraf kendilerinden veya
kefillerinden alınır.
Mecburi çalışma süresi madde beşte belirlenmiştir; Bu müesseselerde
tahsillerini bitirerek öğretmen tahsil edilenler, Maarif Vekilliği’nin göstereceği yerlerde
yirmi sene çalışmaya mecburdurlar. Mecburi hizmetlerini tamamlamadan memleketten
ayrılanlar Devlet memuriyetlerine ve müesseselerine tayin edilmezler. Bu gibilerin
kendilerinden veya kefillerinden müessesede bulundukları zamana ait masrafın iki misli
alınır.
Beşinci madde hakkında söz alan Afyonkarahisar milletvekili Berç Türker Bey,
“mecburi hizmetlerini tamamlamadan mektepten ayrılanlar devlet memuriyetlerine ve
müesseselerine tayin edilemezler” hükmü üzerine izahat istemiştir. Bu noktanın
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun 92. maddesinde yazan “Hukuku siyasiyeyi haiz her türlü
ehliyet ve istihkakıma göre devlet memuriyetlerinde istihdam olunmak hakkını
haizdir…” hükmüne aykırı olup olmadığını, bunları hizmette tutmak, elden kaçırmamak
için, cinayet işlemiş gibi devlet memuriyet ve hizmetinden mahrum etmek doğrumudur
şeklindeki sorusunu encümene yöneltmiştir. Bütçe Encümeni M. Salih Yargı Bey,
“böyle bir müeyyide Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’ndaki esas hukuka müessir olamaz”
cevabını vermiş, madde reye sunulmuş ve kabul edilmiştir.
Altıncı maddede, Köy Enstitüleri’nden mezun öğretmenlerin görevleri tespit
edilmiştir; Köy Enstitüleri’nden mezun öğretmenler, tayin edildikleri köylerin her türlü
öğretim ve eğitim işlerini görürler. Ziraat işlerinin fenni bir şekilde yapılması için bizzat
meydana getirecekleri örnek tarla, bağ ve bahçe, atölye gibi tesislerle köylülere
rehberlik eder ve köylülerin bunlardan istifade etmelerini temin ederler. Bu
öğretmenlerin disiplinli işlerinin ne suretle görüleceği bir nizamname ile tayin edilir.
Öğretmenlerin ne kadar ücret alacakları madde yedide tespit edilmiştir; Köy
Enstitüleri’nden mezun olan öğretmenler, ayda 20 Lira ücretle Maarif Vekilliği’nce
tayin edilirler. Muvaffakiyetle hizmet görenlerin ücretleri altıncı ders yılı başında 30, on
beşinci ders yılı başında da 40 Liraya çıkarılır. Bu öğretmenlerin istihkakları üç ayda bir
peşin olarak dört defa ödenir. Öğretmenlerin aylık ücretleri ve vazife mahalline gitme
34
zaruri yol masrafları Maarif Vekilliği bütçesinden ödenir.78
Öğretmenlerin hasta oldukları takdirde ne yapılacağı konusu madde sekizde şu
şekilde yer almıştır; Köy Enstitüleri’nden mezun olan öğretmenler hasta oldukları
takdirde, 788 sayılı kanunun 84. maddesinin A,B ve C fıkralarındaki hükümlere göre
ücretlerini alırlar.79
Köy Enstitüleri mezun öğretmenin askerlik durumu hakkında dokuzuncu
madde de şu haller yer almıştır; Köy Enstitüleri’nden mezun öğretmenlerin fiili askerlik
hizmetleri esnasında kayıtları terkin olunmayacağı gibi kendilerine asteğmenlik veya
askeri memurluk tevcihine kadar almakta oldukları ücretin üçte ikisi aylık tazminat
olarak verilir. Aynı öğretmenler, seferberlik, talim ve manevra gibi sebeplerle
silâhaltına alındıkları takdirde, 3041 numaralı kanun ahkâmına tabi tutulurlar.
General Kazım Sevüktekin’nin 1076 numaralı kanun mucibince ibaresinin
konması teklifi encümenler tarafından da uygun görülmüş ve 9. madde şu şekilde
olmuştur. “Köy Enstitüleri’nden mezun öğretmenlerin fiili askerlik hizmetleri esnasında
kayıtları terkin olunmayacağı gibi kendilerine 1076 numaralı kanun mucibince
asteğmenlik veya askeri memurluk tevcihine kadar almakta oldukları ücretin üçte ikisi
aylık tazminat olarak verilir. Aynı öğretmenler, seferberlik, talim ve manevra gibi
sebeplerle silâhaltına alındıkları takdirde, 3041 numaralı kanun ahkâmına tabi
tutulurlar”. Madde son şekli ile kabul edilmiştir.
Köy Enstitüleri’nden mezun olanların, Maarif Vekilliği bütçesinden ve bir
defaya mahsus olmak üzere vazifeye başladıkları ay içinde zati teçhizat bedeli olarak 60
Lira verilir (madde 10).
Tarım için gerekli olan aletler, tohumlar vs gibi çeşitli şeylerin temini
konusunda madde on birde;
Köy Enstitüleri’nden mezun öğretmenlere istihsale
yarayıcı aletler, islah edilmiş tohum, çift ve irad hayvanları, cins fidan gibi istihsal
vasıtaları, köy öğretmenlerinin tayin edildikleri okulların demir başına geçirilmek
suretiyle devletçe parasız olarak verilir.
78
79
TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 41, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 85–87.
TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 41, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 87–88.
35
Madde on ikide arazi tahsisi konusu belirlenmiştir; Köy öğretmenlerinin tayin
edildikleri okullara, köy hududu içindeki ziraat işlerine elverişli araziden Köy
Kanunu’na göre satın alınarak öğretmenin ve ailesinin geçimine okul talebesinin ders
tatbikatına yetecek miktarda arazi tahsis edilir. Köyde devlete ait arazi bulunduğu
takdirde okula tahsis edilecek arazi tercihan bunlardan ayrılır.
Kuraklık, sel yangın, hastalık gibi hallerde ne yapılacağı konusunda; Köy
öğretmenlerinin okul namına meydana getirdikleri her türlü işletmelerdeki mahsul,
hayvan ve binalar kuraklık, sel, yangın, çok hasar yapan nebat ve hayvan hastalıkları ve
bilumum cevvi hadiseler gibi sebeplerle ziyana uğradıkları takdirde işletmeyi yeniden
tesis maksadı ile ve Maarif Vekilliği bütçesinden zamanında okul namına zarar ve
ziyanı karşılayacak bir yardım yapılır (madde 13).80
Köy okula ait demirbaşların hayvanların işletme hakkı konusunda madde on
dörtte; Köy okuluna ait her türlü demirbaş eşya, hayvan ve saire okulun malı olup bu
işletmeden elde edilecek hâsılat, öğretmene aittir. Ancak öğretmenin ayrılışında bu
demirbaşlar yeni gelen öğretmene, bu mümkün olmadığı hallerde yeni öğretmen
gelinceye kadar köy ihtiyar heyetine işletmek üzere, aynen teslim edilir. İşletmeyi köy
ihtiyar heyeti tesellüm ettiği takdirde işler imece ile yapılır. Bu suretle elde olunan
mahsullerden satılması zaruri olanlar, ihtiyar heyetlerince satılarak nakden ve diğerleri
aynen muhafaza ve yeni öğretmene devir ve teslim olunur. İşletmeye ait eşya ve tesisat
ile hayvanlar devlet envali muamelesine tabi tutulur.
Hatay milletvekili Hamdi Selçuk madde ile ilgili bir takım adaletsizliğin
olduğunu belirtmiştir. “Mahsul muallime ait olacaktır, muallim başka yere nakledilecek
olursa mahsulü gelen muallim alacaktır. İdrak edilinceye kadar işe ihtiyar heyeti
bakacaktır. Harmanı kaldıracak, ambara koyacak”. Memleketimizin muhtelif iklimler
arz ettiğini belirtmiştir. “Hatay’da bir köyde bulunan bir muallim Kars köylerinden
birine nakledilirse, Hatay’da mahsul temmuzda idrak edilir. Kars’ta ise ancak
teşrinievvelde idrak edilir. Bu muallim hem Hatay’da mahsul alacak, çünkü idrak
edilmiştir. Gittikten sonra da teşrinievvelde Kars’ta mahsulü alacak. Fakat Kars’tan
gelen muallim Kars’ta henüz idrak edilmediği için ve Hatay’a da gelirken mahsul
Hatay’dan ayrılan muallim tarafından alındığı için ondan da mahrum olacaktır. Ortada
80
TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 41, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 88–89.
36
adaletsizliği mucip bir vaziyet vardır”. Bu görüşünü “yetişen mahsul onu eken ve
yetiştiren öğretmene aittir” şeklindeki takriri ile Yüksek Reisliğe sunmuş ancak takrir
nazarı itibara alınmamış, Bütçe Encümeni M. Salih Yargı Bey, “O okulun arazisindeki,
fidanlığındaki hâsılat bahş ve terk edilmiş bir şeydir. Yoksa muallimin onun üzerinde
bir hakkı yoktur”. Şeklindeki cevabı sonucunda madde reye sunulmuş ve aynen kabul
edilmiştir.
Öğretmenleri teftiş konusunda madde on beşde; Köy öğretmenlerinin işleri,
gezici başöğretmenler ve ilk tedrisat müfettişleri tarafından takip ve teftiş edilir. Köy
öğretmenlerinin işlerinin normal bir şekilde yürütülmesine devlet teşkilatı mensupları
yardım ederler.81
Okul binaları ve öğretmen evleri konusu madde on altıda şu şekilde ele
alınmıştır; Köy öğretmenlerinin tayin edilecekleri okulların binaları ve öğretmen evleri
Maarif Vekilliği’nce verilecek planlara göre Köy Kanunu’na tevfikan, bölge ilk tedrisat
müfettişi ile gezici başöğretmenin nezaretinde köy ihtiyar heyetleri tarafından yaptırılır
ve öğretmen tayin edilecek köylere keyfiyet üç yıl önce bildirilir. Köy bütçesinde de
ona göre tedbirler alınır. Öğretmenin işe başlamasından evvel okul binası ile öğretmen
evi tamamen bitirilir. Köy okulları binalarının tamiri ve okulun daimi masrafları köy
ihtiyar heyetlerince temin edilir. Bütçe Encümeni M. Salih Yargı, bir kelimenin
düzeltilmesi gerektiğini belirtmiştir. Maddenin sonlarında “öğretmenin” kelimesinin
“öğretmen” olması gerektiğini söylemiş ve bu düzeltmeden sonra madde reye sunulmuş
ve kabul edilmiştir.
Tayin konusu madde on yedide belirlenmiştir; Köy Enstitüleri’ne aşağıda
adları yazılı müesseselerden mezun olan olanlar öğretmen tayin edilirler:
1-Yüksek okullar ve üniversite fakülteleri mezunları,
2-Gazi Terbiye Enstitüsü mezunları,
3-Öğretmen Okulları mezunları,
4-Ticaret liseleri ve orta ziraat okulları mezunları,
5-Erkek sanat okulları ve kız enstitüleri mezunları,
81
TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 41, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 89–90.
37
6-Köy Enstitüleri mezunları,
7-İnşaat usta okulları mezunları,
8-Bunlardan başka her türlü teknik ve mesleki okullar mezunları.
Bu enstitülerde mütehassıs işçiler yevmiye veya aylık ücretle usta öğretici
olarak çalıştırılabilir. Köy Enstitülerinde çalıştırılacakların ne suretle tayin edilecekleri,
terfi şekilleri ve bu enstitülerin idari işlerinin nasıl yürütüleceği bir nizamname ile tespit
olunur.
Giresun milletvekili Fikret Atlı Bey, ziraata ait hayvan ait bilgiler itibarıyla
Ziraat Vekâleti’nin büyük rolü olacağını belirtmiştir. Bu sebepten dolayı tartışılan
layihaya “Köy Enstitüleri ders programları Ziraat Vekâleti ile beraber hazırlanır”
maddesinin eklenmesini bir takrirle B.M.M. Yüksek Reisliği’ne sunmuştur. Maarif
Vekili Hasan Ali Yücel Ziraat Vekâleti ile birlikte ders programı yapılmasının doğru
olmayacağı belirtmiştir. Fikret Atlı’nın takriri nazarı itibara alınmamış, madde reye
sunulmuş ve kabul edilmiştir.82
Yardım sandıkları konusunda madde on sekizde; Bu kanun hükümlerine tabi
olacak köy öğretmenleri için Maarif Vekilliği tarafından, hükmi şahsiyeti haiz ve mercii
Vekillik olmak üzere “köy öğretmenleri tekaüt sandığı” ve “köy öğretmenleri sağlık ve
içtimai yardım sandığı” teşkil edilecektir.
a-Tekaüt sandığının sermayesi ve gelirleri şunlardır:
1-Maarif Vekilliği bütçesine Köy Enstitüleri masrafı olarak her yıl konulacak
tahsisat yekûnunun binde biri.
2-Aylıkları arttırılan, sandığa dâhil köy öğretmenlerinin ücretlerinden kesilecek
ilk aylık zamları.
3-Sandık sermayesinin bütün gelirleri ile bilumum müteferrik gelirler.
Tekaüt sandığının mevcut alacakları devlet emvaline mahsus hak ve rüçhanları
haizdir. Bu paralar ve alelumum aidat ile faiz ve temettüleri bir gûna harç ve resme tabi
olmadığı gibi haciz ve temlik edilemez. Hizmet müddetleri 30 seneyi dolduran ve
sandığa dâhil bulunan köy öğretmenleri tekaütlüklerini talep edebilirler. Bu gibiler ayda
82
TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 41, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 90–91.
38
20 Lira ücretle tekaüde sevk edilirler. Tekaütlük ücretleri üç ayda bir peşin olarak
ödenir.
b-Sağlık ve içtimai yardım sandığının sermayesi ve gelirleri şunlardır:
1-Maarif Vekilliği bütçesine Köy Enstitüleri masrafları namıyla her yıl
konulacak tahsisat yekûnunun binde biri.
2-Sandığa dâhil öğretmenlerin aylıklarından kesilecek yüzde birler.
3-Teberrular.
4-Sandık sermayesinin gelirleriyle sair bilumum gelirler.
Her iki sandığın tediyeleri Divan-ı Muhasebat vizesine tabi değildir.
Öğretmenin vefatı halinde okul hasılatının ne olacağı konusu madde on
dokuzda belirlenmiştir; Bir öğretmenin vefatı halinde okula ait olup menfaati öğretmene
tahsis bulunan emvalin ölüm yılı içinde elde edilecek hâsılatının yarısı yardım sandığına
ve yarısı da gelecek öğretmene verilir. Ölen öğretmenin mirasçıları, okul emvalinin
hâsılatı üzerinde hiçbir hak iddia edemezler.
Yardım sandıklarının idaresi ve işleyişi konusu madde yirmide belirlenmiştir;
Köy öğretmenleri tekaüt sandığı ile köy öğretmenleri sağlık ve içtimai yardım
sandığının idaresi, işleyiş tarzı, öğretmenlerin tekaüde sevk usulleri, yapılacak
yardımların şekilleri, velhasıl bu iki sandığın bütün işlerine müteferri bilumum hususlar
birer nizamname ile tespit olunur. Bu nizamnamelerde hükmi şahsiyeti haiz devlet
müesseselerinde kurulmuş mümasil sandıkların azalarına temin eylediği menfaatlere
mütenazır menfaatler gösteren hükümlerin bulunması şarttır.83
Hekim temin etme konusu yirmi birinci maddede yer almıştır. Köylerde çalışan
öğretmenlerin ailelerinin, köy okullarındaki talebenin sıhhat işlerine meccanen bakmak
üzere Maarif Vekilliği’nce sıhhat müfettişi hekimler tayin edilir. Köy öğretmenleri,
öğretmenlerin eşleri ve çocukları Maarif Vekilli prevantoryum ve sanatoryumunda
parasız tedavi edilirler.
Enstitülerin tesisat, inşaat ve tamirat işleri ile ilgili yirmi ikinci madde; Bu
enstitülerin tesisat, inşaat ve tamirat işleri 2490 sayılı Arttırma ve Eksiltme İhale
83
TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 41, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 91–92.
39
Kanunu’na tabi değildir.
MUVAKKAT MADDE- A) 1 numaralı cetvelde gösterilen kadrolardan ilişik 2
sayılı cetvelde yazılı muallimlikler ve memuriyetler 1939 yılı Umumi Muvazene
Kanunu’nun 16. maddesine bağlı (L) cetvelinin Maarif Vekilliği kısmına konulmuştur.
B) 7.7.1939 tarih ve 3704 numaralı kanunda adı geçen köy öğretmen okulları
bu kanunla Köy Enstitülerine kalbedilmişlerdir. Mezkûr kanunun metnindeki köy
öğretmen okulları tabirleri Köy Enstitüleri şeklinde değiştirilmiştir.
18.1.1940 tarih ve 3782 sayılı kanunun 7. maddesi ile açılan (Köy öğretmen
okulları her türlü masrafı) unvanlı fasıl (Köy Enstitülerinin maaş, ücret ve her türlü
masrafları) şeklinde değiştirilmiş ve bu fasla fevkalade tahsisat olarak 250 000 Lira
konulmuştur.
C) 1939 ve 1940 mali yıllarında bu enstitülerde çalıştırılacak ücretli
müstahdemler kadrosu İcra Vekilleri Heyeti’nce tespit edilir.
D) 1939 mali yılı umumi Muvazene Kanunu’nun 4.maddesine bağlı D
cetvelinin Maarif Vekilliği kısmında yazılı leyli talebeler meyanına (Köy Enstitüleri)
talebesi namı ile 2000 adet talebe kadrosu ilave edilmiştir. Madde reye sunulmuş ve
kabul edilmiştir.
3803 numaralı Köy Enstitüleri Kanunu 17 Nisan 1940 tarihinde oy birliği ile
kabul edilmiştir.84
Kanunun kabulünden sonra Maarif Vekili Hasan Ali Yücel kısa bir konuşma
yapmıştır:
“Sayın arkadaşlarım, bizim hazırladığımız, encümenlerin üstünde çalıştığı bu
kanun layihasını şu anda kabul etmiş bulunuyorsunuz. Bu kanun memleketimizin istikbali,
halkımızın maarif ihtiyacı ve köylümüzün kalkınması bakımından haiz olduğu ehemmiyet,
tasvibinizle bir kere daha ve en esaslı surette tahakkuk etmiştir. Bunu görmekle büyük bir
bahtiyarlık duyuyorum ve şahsen uzun yıllar kalbimde sakladığım bir idealin tahakkukuna
şahit oluyorum. Onun için Yüksek Heyetinize bütün samimiyetimle, bütün yüreğimle bu
tarihi anda en derin teşekkürlerimi arz ederim. (Alkışlar)”.
84
85
85
TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 41, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara, s. 92.
TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 41, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 82–92, DÜSTUR, (1940), 3. Tertip,
C. 21, Devlet Matbaası, Ankara, ss. 692–697.
40
Tasarıya hiçbir milletvekili ret oyu vermemiştir. Ancak 148 milletvekili
oylamaya katılmamıştır. 3 milletvekili de çekimser oy kullanmıştır. Oylamaya
katılmayanlar arasında sonradan Demokrat Parti’nin kurucuları arasında yer alacak olan
Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü gibi isimler de vardır.86
Köy Enstitülerinin fikir babası olarak kabul edilen İsmail Hakkı Tonguç, “fikir
babası” konusu ile ilgili olarak alçak gönüllü bir şekilde şu sözleri söylemiştir:
“… Yeri gelmişken, bir noktayı açıkça belirteyim ki, Köy Enstitüleri bazılarının
iddia ve zannettikleri, sürekli olarak etrafa yaymaya çalıştıkları gibi, bir tek şahsın verdiği
ilhamla meydana gelivermiş kurumlar değillerdir. Esasen bu mümkün de değildir. Onlar,
Türk eğitmen, öğretmen ve aydınlarının müşterek çalışmasından, millet enerjisinden
doğmuş tam manasıyla milli kurumlardır.”
87
O dönem öğretmen adaylarından olan Talip Apaydın 3803 sayılı Köy
Enstitüleri Yasasının çıkışının nasıl etkiler yarattığını Köy Enstitüsü Yılları adlı eserinde
söyle anlatmıştır:
“O yılın baharında bir gün okulda kıyamet koptu. Bizim haberimiz bile yoktu.
3803 sayılı Köy Enstitüleri Yasası çıkmış. Bizim okul da Köy Enstitüsü olmuş. Neyin nesi
olduğunu pek anlayamıyorduk. Herhalde okul dışı kaynaklardan bu bizim kötülüğümüze
olmuş gibi bir hava estirildi. “Yirmi lira ücret, yirmi yıl ücret” sözleri ortalığı doldurdu.
Özellikle Kütahyalı ve Eskişehirli bazı arkadaşlar tedirgindiler. “Haksızlık bu, bırakalım
okulu, okumayalım” gibilerden sözler başladı. İş, öğretmenlere idareye yansıdı.
Öğretmenler işi tatlıya bağlamaya çalışıyorlardı. Şimdi adını anımsayamadığım Kütahyalı
bir arkadaş alışmadığımız tonda çıkışlar yapıyor, haksızlıktan, enayi olmadığımızdan falan
söz ediyordu. Doğru dürüst ders yapılamaz olmuştu. Öğretmenlerimizin de bir kısmı
haklısınız der gibi bir tavır takınmışlardı. İşte o günlerde Genel Müdür geldi. Sırtında
yıpranmış kalın kumaştan golf pantolonlu bir giysi vardı. Bizi 2 A sınıfına topladılar. Kalın,
çatal sesiyle bir şeyler bir şeyler söyledi. Hepsini anımsayamayacağım. Köy Enstitüleri’nin
ne olduğunu, bu yasanın niçin çıkarıldığını, bundan sonra nasıl çalışılacağını uzun uzun
anlattı. Sonra sesini gittikçe yükseltti. “Biz buraya öğrenci buluruz” dedi. “Okumak isteyen
kalır, istemeyen çeker gider.” Toplantı sonunda kimseden ses çıkmadı. Hep azarlanmış
gibiydik. Yalnız o Kütahyalı arkadaşımızın doğruca yatakhaneye gittiğini, eşyalarını
topladığını hep anlatırım. Aldanmıyorsam, yalnız çocuk terk etti okulu. Ben kendimi bir
yokladım, yirmi lira aylık daha önce duyduğumuz altmış liranın yanında azdı, evet. Ama o
zaman için bizim gözümüzde gene de bir paraydı… Onun yanında başka olanaklarda
86
87
TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 41, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 99–102.
İsmail Hakkı Tonguç, (1947), ss. 575–576.
41
sağlanacaktı. Köyde toprağımız, malımız, mülkümüz olacaktı. Belki daha iyiydi bu. Yirmi
sene zamanla hizmete gelince, onun benim yanımda hiçbir anlamı yoktu. Ha yirmi olmuş
ha on, ne fark ederdi. Biz öğretmen olup köyde çalışmayacak mıydık? Evet. Öyleyse?... Hiç
tınmadım her gün ki gibi devam ettim.”
88
Nazif Evren, Köy Enstitüleri Neydi ne Değildi? adlı eserinde Köy
Enstitüleri’nin temelini ve yapısını şöyle açıklamıştır:
“Köy Enstitüleri, yurt çağında bir incelemenin sonucu olarak çağdaş eğitim
yoluyla Türk Ulusu’nun kalkınması yönünde amaçlanan bir uygulamadır. Bu uygulamanın
temelinde Atatürk’ün eğitim konusundaki ilkeleri vardır. Son yüzyılların filozof ve eğitim
kuramcılarının başlama noktası hep kişidir, insandır. Onlar hep insandan başlayıp topluma
giderler. Köy Enstitüleri’nde ise başlangıç noktası toplumdur, köy ve köylüdür. Bu da
topyekûn Türk Toplumu demektir. Türkiye demektir.”
89
1.2.3. Kuruldukları Yerler
Enstitülerin nerede kurulacağı meselesi hakkında Fay Kırby Türkiye’de Köy
Enstitüleri adlı eserinde şu noktalara değinmiştir:
“Enstitülerin nerede kurulacağı meselesi üzerine uzun uzadıya düşünülmüştür.
İlk kurulan enstitülerin her biri muhtelif idari bölgelerden öğrenciler alacaktı. Her
enstitünün, aşağı yukarı aynı ziraat özellikleri olan bir bölgenin az çok merkezi bir yerinde
bulunması, her birinin bu özelliklere göre ziraat faaliyetlerini merkezleştirmesi istenecek
bir şeydi. Fakat öyle basit ve tabii bir fikir bile birçok meselelerle karşılaşıyordu.
Cılavuz’un bölgesinde astropikal ılıca vardı. Beşikdüzü’nün kırk millik yarım kutru içinde
balıktan mısıra, mısırdan fındığa, tütüne, ormandan kuru tarıma geçiyordu. Seçilecek
yerlerde su bulunması, işe yarayacak bina ve tarla bulunması, az çok taşıt vasıtaları
bulunması; hastane, Pazar ve hükümet dairelerine ulaşma imkânları bulunması lazımdı.
İdeal olarak arazinin istimlâke başvurmadan sağlanması, yerin halkı tarafından enstitü
istenmesi ve yeni binalar plana göre yapılırken kalınacak bina bulunması gerekliydi. Bu
ideal şartlardan ne dereceye kadar ayrılmak zarureti olduğunu misallerle görmek
mümkündür.”
90
Savaştepe ve Aksu Enstitüleri’nin arazileri kuruluş aşamasında sorunlar olmuş
fakat bu sorunlar giderilip enstitüler kurulmuştur.
88
Talip Apaydın, (1983), Köy Enstitüsü Yılları, Çağdaş Yayınları, İstanbul, ss. 44.45.
Nazif Evren, (1998), Köy Enstitüleri Neydi, Ne Değildi?, Güldikeni Yayınları, Ankara, s. 29.
90
Fay Kırby, (1962), Türkiye’de Köy Enstitüleri, İmece Yayınları, Ankara, s. 202.
89
42
Kentlerden uzakta kırsal alanlarda kurulan bu okulların sayıları zamanla 21’e
ulaşmıştır. Bulundukları yerler şöyledir:
1940’da kurulanlar
1-İzmir-Kızılçullu Köy Enstitüsü
2-Eskişehir-Çifteler Köy Enstitüsü
3-Lüleburgaz-Kepirtepe Köy Enstitüsü
4-Kastamonu-Gölköy Köy Enstitüsü
5-Malatya-Akçadağ Köy Enstitüsü
6-Antalya-Aksu Köy Enstitüsü
7-Ladik-Akpınar Köy Enstitüsü
8-Adapazarı-Arifiye Köy Enstitüsü
9-Vakfıkebir-Beşikdüzü Köy Enstitüsü
10-Kars-Cılavuz Köy Enstitüsü
11-Bahçe-Düziçi Köy Enstitüsü
12-Isparta-Gönen Köy Enstitüsü
13-Balıkesir-Savaştepe Köy Enstitüsü
14-Kayseri-Pazarören Köy Enstitüsü
1941’de kurulanlar
1-Ankara-Hasanoğlan Köy Enstitüsü
2-Konya Ereğli-İvriz Köy Enstitüsü
1942’de kurulanlar
1-Yıldızeli-Pamukpınar Köy Enstitüsü
2-Erzurum-Pulur Köy Enstitüsü
43
1944’de kurulanlar
1-Ergani-Dicle Köy Enstitüsü
2-Aydın-Ortaklar Köy Enstitüsü
1948’de kurulan
1-Van-Erciş Köy Enstitüsü.91
1-İzmir- Kızılçullu Köy Enstitüsü:
İzmir aydın tren yolu üzerinde ikinci durak olan Kızılçullu’dadır. Zamanında
Amerikan Koleji olarak yapılmış binalarda açılmıştır. Bu enstitüye; İzmir, Aydın,
Muğla ve Manisa vilayetlerinin köylerinden öğrenci alınırdı. Öğrenci sayısı 915’dir.
Okul müdürü Emin Soysal’dır. İdare memurları ve öğretmen kadrolarına baktığımızda;
2 müdür muavini, 23 öğretmen, 3 memur ve 1 doktordan oluşmaktadır. Mevcut
binalarına ilave olarak 1939–1940 ders yılında şu binalar inşa edilmiştir. 50 kişilik
erkek öğrenci yatakhanesi ve bir öğretmen evi, 100 kişilik erkek öğrenci yatakhanesi ve
helâlar, 100 kişilik kız öğrenci yatakhanesi, 28 kişilik banyo dairesi, 30 kişilik bir demir
işleri atölyesi, 900 kişinin ihtiyacını karşılayacak bir mutfak ve bulaşıkhane inşa
edilmiştir.92
2-Eskişehir-Çifteler Köy Enstitüsü:
Enstitü, Eskişehir-Ankara ve Konya şosesi üzerinde Hamidiye ve Mahmudiye
köylerindedir. Tüm binaları ve öğretmen evleri öğrenci ve öğretmenleri tarafından
yapılmıştır. Eskişehir’e uzaklığı 40–45 km.dir. Çifteler Enstitüsü’ne; Eskişehir, Ankara,
Afyon ve Konya vilayetlerinin köylerinden talebe alınır. Öğrenci sayısı 710’dur.
Müdürü, Rauf İnan’dır. İdari memurları ve yönetim kadrosu; 1 müdür muavini, 26
öğretmen ve 3 memurdan oluşmaktadır. Hamidiye ve Mahmudiye köylerindeki mevcut
binalara ek olarak 1939–1940 ders yılında şu binalar yapılmıştır: 200 kişilik bir
yemekhane, ikişer ailenin ikametine mahsus 4 öğretmen evi, 1 ahır, 1 depo yapılmıştır.
Ziraat işlerine mahsus arazisi, ihtiyaca yetecek kadar geniştir. Ayrıca genişletilmeye
müsaittir. Değirmeni ve elektrik tesisatı vardır.93
91
Akyüz, (2001), ss. 354.
Köy Enstitüleri I-II, (2003), Karatepe Yayınları, Ankara, ss. 38–39.
93
Köy Enstitüleri I-II, (2003), ss. 40–42.
92
44
3-Lüleburgaz-Kepirtepe Köy Enstitüsü
İstanbul-Edirne asfalt yolu üzerinde Lüleburgaz’a 5 km uzaklıkta Kepirtepe
denilen mahalde açılmış bir enstitüdür. Bu enstitüye; Kırklareli, Tekirdağ ve Edirne
vilayetlerinden öğrenci alınır. Öğrenci sayısı 370’dir. Müdürü Nejat İdil’dir. Okulda; 2
müdür muavini, 16 öğretmen, 1 doktor, 2 memur ve 1 de daktilo ile uğraşan görevli
vardır.94
4-Kastamonu-Gölköy Köy Enstitüsü:
Bu enstitü Kastamonu, İnegöl ve Daday şoseleri arasında Göl Köyü’nde
açılmıştır. Kastamonu’ya uzaklığı 12 kilometredir. Kastamonu, Zonguldak, Sinop,
Çorum ve Çankırı vilayetlerinin köylerinden öğrenci alınır. Öğrenci sayısı 500’dür.
Enstitü müdür A. Doğan Toran’dır. Enstitüde; 1 müdür muavini, 16 öğretmen
(öğretmenlerin bir tanesi aynı zamanda doktordur), 1 muhasip, 2 memur ve 1 tane de
daktilo ile görevli kişi vardır. Mevcut binalara ek olarak 1939–1940 ders yılında şu
binalar yapışmıştır. Her biri bir aileye mahsus 4 öğretmen evi, 1 atölye, 1 kooperatif
binası, 1 depo, 1 kantin binası, 200 kişilik yatakhane, 500 kişilik yemekhane. Ziraat
işlerine elverişli arazisi vardır. Elektrik tesisatı vardır.95
5-Malatya-Akçadağ Köy Enstitüsü:
Malatya-Adana tren yolu üzerinde Malatya’dan sonra birinci durak olan
Akçadağ istasyonunda kurulmuştur. Bu enstitüye; Malatya, Şanlıurfa, Mardin,
Diyarbakır, Muş, Bingöl, Tunceli, Elazığ ve Sivas vilayetlerinin köylerinden öğrenci
alınmıştır. Öğrenci sayısı 550’dir. Okul müdürü Şinasi Tamer’dir. 1 müdür muavini, 20
öğretmen, 2 memur, 1 daktilodan görevli sorumludan oluşan idari ve öğretmen kadrosu
vardır. Enstitü, Akçadağ kaza merkezinde vaktiyle Sultan suyu harası için yapılmış
kışlalardadır. 1939–1940 yılında bu kışlalar tamir edilmiştir. Ziraata elverişli arazisi çok
geniştir.96
6-Antalya-Aksu Köy Enstitüsü:
Enstitü, Antalya-Manavgat şosesi üzerinde Aksu nahiye merkezinin bulunduğu
yerde açılmıştır. Antalya’ya uzaklığı 11 kilometredir. Antalya, İçel ve Muğla
94
Köy Enstitüleri I-II, (2003), s. 42.
Köy Enstitüleri I-II, (2003), ss. 42–44.
96
Köy Enstitüleri I-II, (2003), ss. 47–49.
95
45
vilayetlerinin köylerinden öğrenci alınmaktadır. Öğrenci sayısı 200’dür. Okul müdürü
Talat Ersoy’dur. 1 müdür muavini, 7 öğretmen(birisi aynı zamanda doktor), 1 memur, 1
daktilo görevlisi vardır. 1939–1940 ders yılında şu binalar yapılmıştır. 200 kişilik bir
yemekhane, 200 kişilik bir yatakhane, 3 atölye, 1 depo, 100 eğitmenin yatakhane ve
dershane ihtiyacına yetecek 4 baraka, mevcut okul binasının ve öğretmen evinin
tamiratı. Ziraat işlerine elverişli arazisini genişletmek için çalışmalar yapılmıştır.97
7-Ladik-Akpınar Köy Enstitüsü:
Ladik istasyonu ile Ladik şosesi üzerinde Ladik kasabasına 4 km mesafededir.
Bu enstitüye; Samsun, Tokat, Amasya vilayetlerinden öğrenci alınır. Öğrenci sayısı
250’dir. Müdürü Nurettin Biriz’dir. Ayrıca 1 müdür muavini, 9 öğretmen, 1 memur, 1
de daktilodan sorumlu görevli bulunmaktadır. Bu okul 1939–1940 ders yılında
çadırlarla işe başlayarak şu binaları inşa etmiştir. 200 öğrencinin ihtiyacını karşılayacak
okul, yatakhane, yemekhane, atölye binaları olmak üzere 9 bina, 1 ahır, 1 depo. Arazisi
ihtiyaca yetecek kadar geniş ve suları boldur.98
8-Adapazarı-Arifiye Köy Enstitüsü:
Enstitü, Haydarpaşa- Eskişehir tren yolu üzerinde Adapazarı hattının ayrıldığı
Arifiye istasyonundadır. Enstitüye, Kocaeli, Bursa, Bolu ve Bilecik vilayetlerinin
köylerinden öğrenci alınmıştır. Öğrenci sayısı 400’dür. Okul müdürü Süleyman Edip
Balkır’dır. 1 müdür muavini, 17 öğretmen, 1 memur, 1 daktilodan sorumlu görevli
vardır. Mevcut binalara ek olarak, 1939–1940 ders yılında şu binalar inşa edilmiştir. 400
kişilik bir yemekhane, 200 kişilik 2 yatakhane, 2 atölye, 4 öğretmen evi, 2 depo. Ziraat
işlerine elverişli arazisi ihtiyacı karşılayacak şekilde genişletilmeye çalışılmıştır.99
9-Vakfıkebir-Beşikdüzü Köy Enstitüsü:
Enstitü, Vakfıkebir civarında Beşikdüzü’nde açılmıştır. Deniz sahilindedir.
Trabzon’a şose ile bağlıdır. Trabzon’a uzaklığı 64 kilometredir. Trabzon, Gümüşhane,
Giresun, Ordu ve Rize vilayetlerinin köylerinden öğrenci alınır. Öğrenci sayısı 150’dir.
Müdürü Hürrem Arman’dır. 1 müdür muavini, 6 öğretmen, 1 memur, 1 daktilo ile
görevli vardır. Mevcut binalara ilave olarak 1939–1940 ders yılında şu binalar inşa
97
Köy Enstitüleri I-II, (2003), ss. 53–54.
Köy Enstitüleri I-II, (2003), ss. 46–47.
99
Köy Enstitüleri I-II, (2003), ss. 54–55.
98
46
edilmiştir. 100 kişilik bir yatakhane, 2 atölye, 1 ahır, 1 kümes. Ziraat işlerine mahsus
arazisi genişletilmeye çalışılmıştır. Denizcilik bilhassa balıkçılık faaliyetlerinin
oluşması için önemli tedbirler alınmıştır.100
10-Kars-Cılavuz Köy Enstitüsü:
Kars-Artvin şosesi üzerinde Susuz nahiye merkezinin bulunduğu Cılavuz
olarak adlandırılan mahaldedir. Kars’a uzaklığı 24 kilometredir. Kars, Ağrı, Çoruh,
Erzurum vilayetlerinin köylerinden öğrenci alınır. Öğrenci sayısı 450’dir. Müdürü Halil
Ağanoğlu’dur. Enstitüde ayrıca; 1 müdür muavini, 13 öğretmen, 1 muhasip ve 1 de
daktilo ile görevli kişi vardır. Mevcut binalara ek olarak 1939–1940 ders yılında şu
binalar yapılmış veya tamir edilmiştir. 250 kişilik bir yatakhane, 2 tavla, 1 atölye, 2
öğretmen evi. Enstitünün ziraat işlerine bilhassa hayvan bakıma elverişli arazisi geniş
ve ihtiyaca yetecek miktardadır.101
11-Bahçe-Düziçi Köy Enstitüsü:
Adana-Malatya tren yolunda Yarbaşı durağına 12 km uzaklıkta Haruniye
nahiyesindedir. Bu enstitüye; Seyhan, Maraş, Hatay, İçel ve Gaziantep vilayetlerinin
köylerinden öğrenci alınır. Öğrenci sayısı 467’dir. Okul müdürü, Ahmet Lütfü
Dağlar’dır. Enstitüde, 1 müdür muavini, 13 öğretmen, 1 memur, 1 de daktilodan
sorumlu görevli vardır. Mevcut binalara ek olarak 1939–1940 ders yılında şu binalar
yapılmıştır. 200 kişilik bir yatakhane, 2 atölye, 2 öğretmen evi, 30 talebeye mahsus yüz
yıkama yeri ve helâlar, 1 kümes. Büyük okul binası ile hamamın tamiratı yapılmıştır.
Ziraat işlerine elverişli arazisi ihtiyaca yetecek boyuttadır. Suları boldur.102
12-Isparta-Gönen Köy Enstitüsü:
Enstitü, Baladız-Isparta tren yolu üzerinde Kırkçayırı durağına 4 km uzaklıkta
Gönen köyünde açılmıştır. Isparta, Burdur ve Denizli vilayetlerinin köylerinden öğrenci
alınır. Öğrenci sayısı 280’dir. Okul müdürü Ömer Uzgil’dir. Enstitüde, 1 müdür
muavini, 8 öğretmen ve 1 daktilodan sorumlu görevli vardır. Mevcut binalara ilave
olarak 1939–1940 ders yılında şu binalar inşa edilmiştir. 250 kişilik bir yatakhane, 2
atölye, 2 öğretmen evi. Ziraat işlerine elverişli arazisi ihtiyacı karşılayacak miktardadır.
100
Köy Enstitüleri I-II, (2003), ss. 45–46.
Köy Enstitüleri I-II, (2003), ss. 44–45.
102
Köy Enstitüleri I-II, (2003), ss. 50–53.
101
47
Suları boldur.103
13-Balıkesir-Savaştepe Köy Enstitüsü:
Enstitü, Balıkesir-Manisa tren yolu üzerinde Savaştepe istasyonunda açılmıştır.
Balıkesir, Çanakkale ve Kütahya vilayetlerinin köylerinden öğrenci alınır. Öğrenci
sayısı 290’dır. Okul müdürü Sıtkı Akkay’dır. Enstitüde, 1 müdür muavini, 9 öğretmen,
1memur ve 1 daktilodan sorumlu görevli vardır. Mevcut binalara ilave olarak 1939–
1940 ders yılında şu binalar inşa edilmiştir. 200 kişilik yatakhane ve dershane binası,
300 kişilik yemekhane, 1 idare binası, 2 depo, su tesisatı. Ziraat işlerine elverişli arazisi
vardır. Suları boldur.104
14-Kayseri-Pazarören Köy Enstitüsü:
Enstitü,
Kayseri-Pınarbaşı
şosesi
üzerinde
Pazarören
nahiyesindedir.
Kayseri’ye uzaklığı 84 kilometredir. Kayseri, Sivas, Kırşehir, Yozgat ve Niğde
vilayetlerinin köylerinden öğrenci alınır. Öğrenci sayısı 488’dir. Okul müdürü Nuri
Koçak’tır. Enstitüde, 1 müdür muavini, 14 öğretmen ve 2 memur görev yapmaktadır.
Mevcut binalara ilave olarak 1939–1940 ders yılında şu binalar yapılmıştır. 500 kişilik
bir yatakhane, 500 kişilik bir yemekhane, 50 kişilik bir kız öğrenci yatakhanesi, 2
atölye, 2 öğretmen evi, 1 depo. Ziraat işlerine elverişli arazisi geniş ve suları boldur.105
15-Ankara-Hasanoğlan Köy Enstitüsü:
Hasanoğlan, Ankara-Kayseri demiryolu üzerinde bulunan bir köydür.
Ankara’ya uzaklığı 32 kilometredir. Küçük bir vadisi vardır be köyün ziraat alanıdır. Bu
vadi güzel olduğu kadar verimlidir. Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nün buraya kurulmasını
sağlayan sebepleri Yüksek Köy Enstitüsü eski öğrencilerinden Rıza Dönmez şu şekilde
belirtmiştir: “Kurulacak Köy Enstitüleri’nin yeri seçilirken ve her enstitünün çevresi
ayrılırken şu önemli noktalar göz önünde tutulmuştur:
1-Her enstitü kesimi, iklim bakımından benzer karakter gösteren kısımlarda
müteşekkil olacaktır.
103
Köy Enstitüleri I-II, (2003), s. 54.
Köy Enstitüleri I-II, (2003), s. 55.
105
Köy Enstitüleri I-II, (2003), s. 50.
104
48
2-Enstitü kesimi içindeki bütün hayati çalışmaların daha üstün şekilde
yapılabileceği bir yerde kurulacaktır:
a-Enstitülerde ziraat çalışmaları birinci derecede önemlidir. Her enstitü, kesimi
içinde yapılmakta olan ziraat nevilerinin hepsini köylülerden daha üstün bir şekilde
yapabilmelidir. Çünkü enstitülerin üstün karakteri zirai karakteridir. Bu da
memleketimizin bir ziraat memleketi olmasının sonucudur.
b-Öğrencilerin, tabiatla, bedenle ve fikirle her zaman iç içe bulunabilmeleri
köylüsel bir hayat yaşayabilmeleri için enstitülerin köylerde veya köy yakınlarında
kurulması uygun görülmüştür.
3-Köy enstitüleri bin kadrolu birer eğitim kurumu olarak düşünüldüğü için
ihtiyaçların giderilmesi meselesi de kuruluş yerlerinin seçilmesinde ayrıca bir rol
oynamıştır. Bunun için enstitülerin mümkün olduğu kadar kenarlarında, bol suyu
bulunan geniş toprak ve merası olan yerlerde kurulması düşünülmüştür.106
Can Dündar Köy Enstitüleri adlı eserinde, Hasanoğlan’ın önemini şöyle
belirtmiştir:
“Hasanoğlan, sayıları 21’i bulacak olan Köy Enstitüleri içinde en önemlilerinden
biriydi. Ankara’ya yakın olduğu için hem siyasiler, hem de Türkiye’ye gelen yabancı
misafirler için burası bir örnek kurum olarak hazırlanacak ve yıllar sonra enstitülerin en
ünlü isimleri de buradan yetişecekti.”
107
Vatanın her köşesinden gelen genç köylü çocukların alın teri ile yapılmasından
dolayı da Hasanoğlan Köy Enstitüsü ayrı bir öneme sahiptir.
Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nün bütün enstitülere kurdurulmasındaki amaçlara
baktığımızda;
1-İş içinde yetiştirilmek istenilen enstitü gençlerine çok ve çeşitli tatbikat alanı
temin etmek,
2-Vatanın birçok yerlerini gençliğe göstererek, her gittikleri yeri, her
bakımdan, mümkün olduğu kadar incelemek suretiyle bilgilerinin artmasını,
106
Rıza Dönmez, (1945), “Hasanoğlan Köy Enstitüsünün Kısa Tarihçesi”, Köy Enstitüleri Dergisi, C.1,
S.1, Maarif Matbaası, Ankara, ss. 21–22.
107
Can Dündar, (2002), Köy Enstitüleri, İmge Kitapevi, İstanbul, s. 27.
49
görüşlerinin genişlemesini, yurt sevgisinin şuurlaşmasını sağlamak,
3-Az zamanda, az masrafla memleketimiz için çok zaruri büyük işleri
başarmak.108
1-Konya Ereğli-İvriz Köy Enstitüsü:
1941 yılında kurulmuştur. Ereğli’ye uzaklığı 12 kilometredir. Önce Zanopa
bucağındaki yatılı okulda öğretime başlamıştır. 1942-1943 öğretim yılında bugünkü
yerine taşınmıştır. Arazisi ve suyu bol olan enstitülerden birisidir. Müdürleri; Recep
Gürel, Safa Güneri.109
2-Yıldızeli-Pamukpınar Köy Enstitüsü:
1942 yılında açılmıştır. Yıldızeli ilçesine uzakta bulunan Pamukpınar
mevkiinde kurulmuştur. Sivas-Yıldızeli ve Tokat şosesi üzerindedir. Havası sağlam,
suyu ve arazisi bol enstitülerden birisidir. Müdürü Şinasi Tamer’dir.110
3-Erzurum-Pulur Köy Enstitüsü:
1942 yılında, Erzurum’a yakın Pulur istasyonu çevresinde kurulmuştur. İki bin
dönümlük geniş arazisi içinde Pulur çayı geçmektedir. Çadırla işe başlayan enstitü,
diğer enstitülerden gelen ekiplerin yardımıyla kısa sürede örnek enstitülerden birisi
olmuştur. Toprakları verimli, tarım ve hayvancılığa elverişlidir. Müdürleri: Ahmet
Korkut, Aydın Arıkök ve Osman Yalçın’dır.
4-Ergani-Dicle Köy Enstitüsü:
1944 yılında Ergani istasyonu yanındaki düzlük arazide kurulmuştur.
Diyarbakır-Malatya demiryolu üzerindedir. İlçe merkezine çok yakındır. Kuruluşunda
diğer enstitülerin büyük yardımları olmuştur. Arazisi ve su durumu yeterlidir. Müdürü
Nazif Evren’dir.
5-Aydın-Ortaklar Köy Enstitüsü:
1944 yılında Kızılçullu Köy Enstitüsü’nün bir kolu olarak açılmıştır. İzmirAydın demiryolu üzerinde, Ortaklar istasyonuna 3,5 km uzaklıktadır. Aydın-Söke yolu
108
Dönmez, (1945), s. 24.
Recep Bulut, (1990), Nisandaki Güneşler 50. Yılında Köy Enstitüleri, San Matbaası, Ankara, s. 64.
110
Bulut, (1990), s. 64.
109
50
da önünden geçmektedir. Bir iki yıl içinde kuruluşunu tamamlamıştır. Arazisi ve su
durumu tam yeterli değildir. Müdürü Hayri Çakaloz’dur.
6-Van-Erciş Köy Enstitüsü:
Enstitülerin sarsıntılı, değişiklik döneminde, program gereği olarak 1948
yılında öğretime açılmış son köy enstitüsüdür. Alay karargâhından kalan ve onarılan
binalarda kurulmuştur. Diyarbakır-Dicle Köy Enstitüsü’nden aktarılan öğrencilerle
öğretime başlamıştır. Kuruluşta diğer enstitülerin de büyük yardımı olmuştur.
Yakınındaki bataklık Sağlık Bakanlığı ekiplerinde kurutulmuştur. Van gölüne çok
yakın, arazisi ve su durumu yeterlidir. Müdürü İbrahim Oymak’dır.111
Enstitüler kurulurken yerleşim yeri olarak şehir ve kasabaların dışındaki yerler
tercih edilmiştir. Ulaşımın daha kolay sağlanabilmesi için de enstitüler tren istasyonları
yakınlarına ya da şoselerin olduğu yerler seçilmiştir. Genellikle bir köyün bitişiğine
kurulmuş ve adını da o köyden almıştır.
Köy Enstitüleri’nin kent dışında kurulmasının en önemli nedenlerinden
birisinin, şimdiye kadar şehir okullarında yetiştirilen devlet memurlarının, köylerdeki
başarısız çalışmalarından çıkartılan bir sonuçtur. Planlanan köy enstitüleri, uygulamalı
iş okulları olduğu için geniş alanların bulunması gerekir bu da kent dışında
kurulmasının önemli nedenlerindendir. Çünkü bu kadar geniş alanları şehirlerin yanında
bulmak ve o günün ekonomik olanakları içinde satın almak da çok zordur.112
1.2.4. Köy Enstitüleri’ne Öğrenci Alımı
Köy Enstitüleri Kanunu çıkarıldıktan sonra, açılan yeni köy enstitülerine
öğrenci bulma yoluna gidilmiştir. Bu amaçla müfettişler ve gezici başöğretmenler köy
köy dolaşarak öğrenci toplamaya başlamışlardır.
Köy Enstitüleri’nin ilk dönemlerinde enstitüye öğrenci bulma sorunu ile
karşılaşılmıştır. Köyde, aile sahip olduğu bir iş gücünü elinden çıkarmayı istemezdi.
Onlar için bir çocuk demek elinin kolunun bir parçası demekti. Hele kız öğrenci bulmak
çok daha zordu. Ancak köyün ilk öcüleri işe başlayınca, bu kişilerin yaptıklarını
111
112
Bulut, (1990), s. 65.
Galip Candoğan, (1999), Köy Enstitüleri Sistemi, Karkev Yayıncılık, Konya, ss. 52–53.
51
görenler, biraz da öğretmenin çabası ile enstitüye öğrenci vermeye sıcak bakar oldular.
Enstitülere öğrenci sağlamadaki bir başka yöntem de denendi. İlköğretim Müdürleri
birer hafta enstitülerde konuk edildiler. Böylece onlar enstitüleri yakından görüp tanıma
fırsatı elde ettiler. Bölgelerine döndüklerinde ise enstitüye öğrenci bulmada çaba
gösterdiler. Enstitüdeki durumu anlatarak çocukları özendirmeye çalıştılar.113
Seçilecek öğrenciler, yapı itibari ile sağlıklı, gürbüz ve sağlam olacaklardır.
Zeki, enerjik, çalışkan olmak da aranan şartlar arasındadır.114 Enstitünün birinci sınıfına
tam devreli köy okulunu bitirmiş köylü çocuklar alınacaktır. Köy enstitülerine alınacak
öğrenciler isteklerine göre köy öğretmeni, köy sağlık memuru ve köy ebesi olarak
yetiştirilecektir. İlköğretim müfettişleri seçim işini yürütecektir. Enstitüye alınacak kız,
erkek çocukların yiyecek, giyecek ve yatacak eşyaya ait ihtiyaçları enstitü idaresince
temin edilecektir. Kabul edilen öğrencinin Köy Enstitüsüne gelme ve enstitüde iken
izinli köyüne gidip gelme yol masrafı öğrenciye aittir. Maarif Vekili Hasan Ali yücel
imzalı genelge de Köy Enstitülerine öğrenci seçimi hakkında daha detaylı bilgiler de
verilmektedir. Ayrıca genelgeler arasında Köy Enstitüleri’ne Talebe Seçim Fişi de
bulunmaktadır.115
1.3. KÖY ENSTİTÜLERİ’NDE EĞİTİM
Köy Öğretmen Okulları, 1940 yılında Köy Enstitülerine dönüştürüldüklerinde
belli bir eğitim programı yoktu. Her okul, kendi programını kendisi belirliyordu. Bu
durum 1943 yılına kadar devam etti. Şevket Gedikoğlu bu durumun nedenlerini,
“Bu kurumların yeni kurumlar olduklarına, kurumların yapısına uygun eğitim
programlarının henüz gelişmemiş olmasına ve bu programları geliştirecek deneyime sahip
eğitimcilerin o tarihte mevcut olmamasına” bağlamıştır.116
113
Mehmet Cimri, (2007), “Tonguç Baba”, Köy Enstitüleri Amaçlar, İlkeler, Uygulamalar, Köy
Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları, Ankara, ss. 121–122.
114
Şevket Gedikoğlu, (1971), Evreleri, Getirdikleri ve Yankılarıyla Köy Enstitüleri, (Y.y.), Ankara, s. 58.
115
Köy Enstitüleri ile İlgili Yönetmelik ve Resmi Yazılar, (2005), ss. 69–79.
116
Gedikoğlu, (1971), s. 84.
52
1.3.1. 1943 Programı
Köy Enstitüleri’nde uygulanacak eğitim programı 1943 yılında belirlendi. Bu
program,
birçok
enstitünün
hazırladığı
öğretim
programından
yararlanılarak
hazırlanmıştır.117
Köy Enstitüleri’nin öğretim süresi ilkokul üzerine 5 yıl idi. Okutulacak dersler
3 grupta toplanıyordu.
1-Kültür Dersleri
2-Tarım Dersleri
3-Sanat ya da Teknik Dersler
Tablo 1.1: Ders ve Etkinliklerin 5 Yıla Genel Dağılımı118
Dersler
1.
2.
3.
4.
Toplam
117
118
Kültür Dersleri
Ziraat Dersleri ve Çalışmaları
Teknik Dersler ve Çalışmalar
Beş Yıllık Sürekli Tatil
Hafta
114
58
58
30
260
Binbaşıoğlu, (1993), s.43.
Köy Enstitüleri Öğretim Programı, (1943), Maarif Matbaası, Ankara, s. 1.
53
Tablo 1.2: Kültür Dersleri119
Dersler
1.
2.
3.
4.
Türkçe
Tarih
Coğrafya
Yurttaşlık
Bilgisi
5. Matematik
6. Fizik
7. Kimya
8. Tabiat
ve
Okul Sağlık
Bilgisi
9. Yabancı Dil
10. El Yazısı
11. Resim İş
12. Beden
Eğitimi ve
Ulusal
Oyunlar
13. Müzik
14. Askerlik
15. Ev İdaresi
ve Çocuk
Bakımı
16. Öğretmenlik
Bilgisi
17. Zirai
İşletme
Ekonomisi
ve
Kooperatifç
ilik
TOPLAM
Sınıf 1
Sınıf 2
Sınıf 3
Sınıf 4
Sınıf 5
5
yılda
okutulacak
ders saati
sayısı
4
2
2
-
3
2
2
1
3
1
1
1
3
1
1
-
3
1
-
736
322
276
92
4
2
2
2
2
2
2
2
2
3
1
2
1
2
1
1
598
276
184
368
2
2
1
1
2
1
1
2
1
1
2
1
1
1
1
-
414
92
230
184
2
-
2
2
-
2
2
-
2
2
-
2
2
1
460
238
46
-
-
-
2
6
368
-
-
-
-
1
46
22
22
22
22
22
5060
Tablo 1.3: Öğretmenlik Bilgisi120
119
120
1.
Toplum Bilim
2.
İş Eğitimi
3.
Çocuk ve İş Ruhbilimi
4.
İş Eğitimi Tarihi
5.
Öğretim Metot ve Tatbikat
Köy Enstitüleri Öğretim Programı, (1943), s. 5.
Köy Enstitüleri Öğretim Programı, (1943), s. 1.
54
Tablo 1.4: Tarım Ders ve Etkinliklerinin Dağılımı121
Ziraat Ders ve Çalışmaları
1. Tarla Ziraatı
2. Bahçe Ziraatı
3. Sanayi
Bitkileri
Ziraatı ve Ziraat
Sanatı
4. Zootekni
5. Kümes
Hayvancılığı
6. Arıcılık ve İpek
Böcekçiliği
7. Balıkçılık ve Su
Mamulleri
TOPLAM
Sınıf 1
8
-
Sınıf 2
3
4
-
Sınıf 3
4
3
1
Sınıf 4
2
3
1
Sınıf 5
1
2
2
1
2
2
2
2
-
1
-
2
-
-
-
1
2
2
-
-
-
2
2
11
11
11
11
11
Not: Ziraat derlerine kız ve erkek bütün talebe devam eder. Yalnız ziraat
çalışmalarında, kız ve erkek talebenin özelliklerine göre konular seçilir.
Tarım, Köy Enstitüleri’nde önemli yere sahiptir. Okullarda, geniş uygulama
bahçesi ve okul arazileri ayrılıyordu. Öğretmenlerin görevlerinden biri okul arazisi ve
uygulama bahçesini çağdaş tarım yöntemleri ile işlemek, örnek bir tarım işletmesi
kurmak, öğrencilerine tarımı uygulama içinde öğretmekti. Tarım derslerinin çoğu doğa
içinde, açık havada yapılıyordu.122
Tablo 1.5: İş Ders ve Etkinliklerinin Dağılımı123
Birinci Sınıflar (Kız ve Erkek)
Dersler
1. Demircilik
ve
Nalbantlık
2. Dülgerlik
ve
Marangozculuk
3. Yapıcılık
4. Köy ve El Sanatları
5. Makine
ve
Motor
Kullanma
TOPLAM
121
Erkek Talebe
2
Kız Talebe
-
2
-
5
2
10
1
11
11
Köy Enstitüleri Öğretim Programı, (1943), s. 6.
Tahsin Yücel, (1995), “Köy Enstitülerinde Tarım Programları ve Uygulamalar”, Köy Enstitüleri ve
Tarım, Final Matbaacılık, İzmir, ss. 13–14.
123
Köy Enstitüleri Öğretim Programı, (1943), s. 7.
122
55
Tablo 1.6: Erkek Öğrencilerin İş Alanları (2.3.4.5. Sınıflar)124
Ders Grupları
1. Demircilik
a. Sıcak
ve
Soğuk
Demircilik
b. Nalbantlık
c. Motorculuk
TOPLAM
2. Dülgerlik
a. Dülgerlik
b. Marangozculuk
c. Duvarcılık
TOPLAM
3. Yapıcılık
a. Yapıcılık
b. Betonculuk
c. Dülgerlik
TOPLAM
Sınıf 2
8
Sınıf 3
8
Sınıf 4
6
Sınıf 5
6
3
11
6
3
11
6
3
2
11
7
3
2
11
7
3
2
11
6
3
2
11
6
2
2
11
7
2
2
11
7
3
2
11
3
2
11
2
2
11
2
2
11
Tablo 1.7: Kız Öğrencilerin İş Alanları (2.3.4.5. Sınıflar)125
Ders Grupları
1. Dikiş-Biçki
a. Dikiş
b. Örgü ve dokuma
c. Ziraat Sanatları
TOPLAM
2. Örgücülük
dokumacılık
a. Örgü ve dokuma
b. Dikiş
c. Ziraat Sanatları
TOPLAM
3. Ziraat Sanatları
a. Ziraat Sanatları
b. Dikiş
c. Örgü
Dokumacılık
TOPLAM
ve
ve
Sınıf 2
6
Sınıf 3
6
Sınıf 4
7
Sınıf 5
7
3
2
11
6
3
2
11
6
2
2
11
7
2
2
11
7
3
2
11
6
3
2
11
6
2
2
11
7
2
2
11
7
3
2
3
2
2
2
2
2
11
11
11
11
3 Ocak 1945 tarihinde, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç,
öğrencilerin defterlerine yazdırılıp göz önünde tutulmaları sağlanmak koşulu ile altı
maddelik bir genelge yayımlamıştır. Köy Enstitüsü öğrencilerinin cep defterlerine
yazdırılan bu genelge şu şekildedir:
124
125
Köy Enstitüleri Öğretim Programı, (1943), s. 8.
Köy Enstitüleri Öğretim Programı, (1943), s. 9.
56
•
“Köy Enstitülerinde her türlü yapım, ziraat, sanat, idare işleri ile öğretmen ve
öğrencileri ilgilendiren resmi işler nöbetle, öğretmen ve öğrenciler tarafından
görülür. Nöbette bulunmayanlara bu işlerin gördürülmesi, öğrencilerin öğretmen
ya da usta öğrencilerin özel işlerinde çalıştırılmaları yasaktır. Kendi işini kendi
göremeyecek derecede kimsesizlerin işleri de nöbette bulunan arkadaşları
tarafından yapılır.
•
Derse ve göreve geç gelmek, öğretmenliğe yakışmayacak laubali hareketlere
girişmek, sarhoş olmak, kumar oynamak gibi öğrencilere kötü örnek olabilecek
hareketlerde bulunmak, öğrencileri dövmek, onlara hakaret etmek yasaktır.
•
Yemek listesine alınan öğretmenler, hakları olan yemeği öğrencilerle birlikte
Enstitü’de yemeye mecburdurlar. Özel evlere ya da odalara yemek götürmek
yasaktır. (Yataklık hastalar müstesna)
•
Enstitü işleri en az 15 günde bir bütün öğretmen ve öğrenciler bir araya gelerek
konuşulur ve bu konuşmalarda olanaklar, Bakanlıktan verilen yönergeler göz
önünde tutularak verilen karara uygun olarak yürütülür. Enstitülerde en az 15
günde bir eğlenti düzenlenir. Bu eğlentilere öğrencilerin ve öğretmenlerin
katılması şarttır.
•
İş bölümüne göre türlü işlere dağılacak öğrenci kümelerine, yapacakları işin
önemi, yurda, ulusa onların kişiliklerinde sağlayacağı yararları anlatarak iş
gördürülür. Öğrencilere, angarya şeklinde, anlamı bilinmeyen işleri gördürmeye
bu kurumlarda asla yer verilmeyecektir. Bir Enstitü’de işlerin soysuzlaştığı
görülürse, bundan ikinci derecede öğretmenler sorumlu tutulacaklardır. Her çocuk,
öğretim programında saptanan şekillere göre kültür, tarım ve sanat çalışmalarına
mutlaka katılacaktır. Belli çocukları yalnız titizlikte, şoför yardımcılığı, davar
çobanlığı, tuğlacılık gibi belli işlerde uzun süre çalıştırmak yasaktır.
•
Şartlar ne olursa olsun, mevsim hangi mevsim bulunursa bulunsun, öğrencilere her
gün serbest okuma yaptırılacak ve onlara kitap okuma alışkanlığı mutlak surette
kazandırılacaktır.”
126
1.3.2. 1947 Programı
1943 yılında birçok enstitünün hazırladığı öğretim programından yararlanılarak
hazırlanmış olan öğretim programına, 1947 yılında bazı değişiklikler yapılmıştır. 1947
126
Mahmut Makal, (2009), Köy Enstitüleri ve Ötesi, Şefik Matbaası, İstanbul, ss. 53–54, İsmail Hakkı
Tonguç, (1976), Mektuplarla Köy Enstitüsü Yılları, Çağdaş Yayınları, İstanbul, ss. 90–91.
57
programının gerekçelerine baktığımızda;
•
Program, enstitülerin çalışma ve iş bünyelerine uygun değildir.
•
Dört yıldır yapılan denemeler, programın değiştirilmesini telkin etmiştir.
•
Enstitülerde yeterli kadar işlik ve laboratuar yoktur.
•
Köylere
gidenler,
öğretmen
olarak,
kendilerinden
beklenen
başarıyı
sağlayamamıştır.
•
Öğretmenleri bilgili ve başarılı yapacak bir programa ihtiyaç vardır.
•
Müfettiş raporları, programın değiştirilmesini önermiştir.
•
Köy Enstitüleri’nden çeşitli değişiklik teklifi gelmiştir.
•
Yapılan incelemelerde programın değişmesine zaruret görülmüştür.
•
Yabancı dil dersi zorunlu olmaktan çıkartılmıştır.
•
El yazısı derslerinin 1.2.3. Sınıflarda birer saate indirilmesi istenmiştir.
•
Meslek derslerinin 4. Sınıfta haftada 2 saatten 5 saate, 5. Sınıfta da 6 saatten 11
saate çıkartılması zorunlu görülmüştür.
•
Programdaki Kültür Dersleri tabiri, Genel Bilgiler şekline çevrilmiştir.
•
Programa göre, yeni ders kitabı ve yardımcı kitap yazdırılması gerekiyor.
Bu ve buna benzer nedenlerden dolayı, 1943 tarihli program değiştirilmek
istenmiş ve değiştirilmiştir. Gerekçeyi içeren yazıda “Bir adamın hem öğretmen hem de
aynı zamanda sanatkâr olmasına maddeten ve manen imkân bulunmadığına” da işaret
olunmuştur.127
1947 programında yabancı dil zorunlu olmaktan çıkartılmış ve isteğe bağlı bir
ders halinde getirilmiştir. Ancak, isteğe bağlı olan bu dersin nerede, ne zaman ve nasıl
okutulacağı hakkında programda bir bilgi yoktur. Tabiat ve Okul Sağlık Bilgisi dersi,
iki ders haline getirilmiştir. Okul Sağlık Bilgisi yalnız beşinci sınıfta okutulan bir ders
olmuştur. Resim-İş dersi, Resim ve El İşi olarak iki ders haline getirilmiştir.
Öğretmenlik Bilgisi dersinin sayıları ve haftalık süreleri arttırılmış ve müfredatında da
127
Binbaşıoğlu, (1993), ss. 53–54.
58
değişiklikler
yapılmıştır.
Tarım
derslerinin
miktarında
fazla
bir
değişiklik
yapılmamıştır. Teknik Dersler ve Çalışmalar kısmının adı Sanat Dersleri ve Atölye
Çalışmaları olarak değiştirilmiştir. Dersin ve çalışmaların andının bu tarz değiştirilmesi,
niteliğinin de değişmesine yol açmıştır. Eskiden olduğu gibi gerçek hayatta işe yarayan
bir iş üretilmeyecek yahut üretilse de ekonomik bir değer kazanmayacak demektir.
Kısacası, ders saati bakımından olamasa bile, anlayış bakımından eskiye bir dönüş
vardır.128
1.4. YÜKSEK KÖY ENSTİTÜSÜ
24 Temmuz 1943’te yayımlanan yönetmeliğe göre Yüksek Köy Enstitüsü’nün
amaçları şunlarıdır:
a-Köy Enstitüleri’nin bu talimatnamede yazılı öğretmenleri için kız ve erkek
öğretmenleri;
b-Köy Enstitüsü mezunlarının çalışacakları köy bölgeleri için gezici öğretmen;
gezici başöğretmen ve ilgili maddesinde yazılı okullar için bölge ilköğretim müfettişleri,
c-Gerekli kurslara tabi tutularak Köy Enstitüleri’nde çalışmakta olan
öğretmenleri yetiştirmek,
d-Köy incelemelerine merkez teşkil etmek üzere köy okullarını ve enstitülerini
ilgilendiren türlü konular üzerinde gereken araştırmalar yapmak ve bunları ilgililerin
faydalanabilecekleri şekilde yaymak,
e-Yüksek Köy Enstitüsü öğretmenlerine derslerine ait kitaplarını iki yıl içinde
yazdırmak.129
Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde, öğrenim süreleri 3 yıl olan bir Yüksek Köy
Enstitüsü kurulmuştur.
Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nün müdürü, Yüksek Köy Enstitüsü’nün de
müdürüdür. Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nün memurları, Yüksek Köy Enstitüsü’nün de
128
129
Binbaşıoğlu, (1993), ss. 55–57.
Köy Enstitüleri ile İlgili Yönetmelik ve Resmi Yazılar, (2005), s. 178, İsmail Hakkı Tonguç, (1947), s.
500, Mehmet Başaran,(1974), Tonguç Yolu, Varlık Yayınları, İstanbul, ss. 17-18, Ayas, (1948),
s. 345.
59
işlerini yapmakla görevlidirler. Yüksek Köy Enstitüsü eğitim ve öğretim çalışmalarında
öğrencilerinin:
•
Milli ahlakın ana ilkelerine bağlı, milli ve insani hükümleri benimsemiş,
•
Pozitif bilim anlayışını kazanmış ve bilgilerini meslek alanında kullanma
yollarını hakkıyla öğrenmiş,
•
Çalışkan, yetiştirici, müteşebbis, yapıcı ve yaratıcı, mesleğine bağlı, yurt sever
ve yurdun her yerinde seve seve görev kabul etmeye hazır,
•
Yaşayış ve çevresine yaptığı etki bakımından örnek tutulmaya layık,
•
Bedence ve karakterce sağlam, şahsiyet sahibi, birer meslek adamı olarak
yetişmelerini amaç tutar.130
Yüksek Köy Enstitüsü’nde öğrencilere; genel bilgi, pedagojik kültür, sanat
kültürü, tarım kültürü, güzel sanatlar kültürü, idare ve teftiş tekniği, köy araştırmaları
tekniği gibi bilgi ve yetenekler kazandırılır.131
Öğretmen kurulu, yüksek kısım öğretmenleri ve asistanlardan oluşur. Disiplin
kurulu, yüksek kısım eğitim başının başkanlığında öğretmenler kurulunun her öğretim
yılı başında gizli oyla seçeceği iki öğretmenden oluşur. Köy Enstitüleri için kabul edilen
disiplin yönetmeliği hükümleri, Yüksek Köy Enstitüsü için de geçerlidir. Birinci ve
ikinci yarıyıl sonunda her öğretmen, derslerde yaptığı sözlü, yazılı ve pratik
yoklamalarla her çeşit görevler için öğrenci hakkında takdir ettiği birer kanaat notu
cetvelini idareye verir. Bitirme imtihanına bağlı olmayan öğrencilerin sınıf
geçebilmeleri için bu iki kanaat notlarıyla haziran imtihan notlarının toplamının 15’den
aşağı olmaması gerekir.132
Yüksek Köy Enstitüsü ile Köy Enstitüleri’nin faaliyetleri arasında sürekli
temas kurulmuştur. Bu temaslar sonucu Yüksek Köy Enstitüsü bir broşür serisi
yayınlamıştır. Parasız olarak başvuran okullara dağıtılmıştır. Özel konular üzerine, bilgi
edinme üzerine yazılan yazılardır. İlk seri şu konuları içermektedir: ipekçilik, köylere
içme suyu getirilmesi, devlet posta telgraf hizmetleri, hayvan yemleri, tohum ıslahı,
130
Ayas, (1948), s. 346.
Binbaşıoğlu, (1993), ss. 61-62
132
Ayas, (1948), ss. 346-347.
131
60
bitki, böcek ve taş koleksiyonları, halk hikâyeleri toplama usulleri, yabancı dil öğrenme
metotları, konservecilik, çocuk bakımı, dokumacılık ve boyacılık gibi…133
Yüksek Köy Enstitüsü’nün yaptığı diğer önemli bir çalışma ise Köy Enstitüleri
Dergisinin yayınlanmasıdır. 3 ayda bir çıkacak olan bu dergi Ocak 1945’de yayına
başlamış ve 5 sayı çıkartmıştır. Yüksek Köy Enstitüsü ve Köy Enstitüleri hakkında çok
önemli bilgiler verilmiştir. Enstitülere ait havadisler, kitap tenkitleri, İngilizce-Türkçe
tercümeler, edebiyat eserleri, yapılan konferanslar, çeşitli eğitim mesleklerinin
tartışmaları gibi yazılar içermektir.134
Yüksek Köy Enstitüsü bir yasa ile değil, kararname ile açılmıştır. Bu durum
daha sonra Yüksek Köy Enstitüsü’nün Reşat Şemsettin Sirer’in Bakanlığı sırasında
kapatılmasını kolaylaştırdığı için eleştirilecektir. Eğer bir yasa ile kurulmuş olsaydı, bu
işin zor olacağı düşüncesi mevcuttu.135
Mehmet Başaran, Tonguç Yolu adlı eserinde Yüksek Köy Enstitüsü’nün
kapatılmasını şu şekilde değerlendirmiştir: “Enstitülere öğretmen yetiştiren, köy
üniversitesi özelliği taşıyan, Yüksek Köy Enstitüsü 1947–1948 öğretim yılında
kapatıldı.”136
1.5. SAĞLIK KOLU
1943 yılında çıkarılan 4459 sayılı yasa ile bazı Köy Enstitüleri’nde Sağlık Kolu
açılmıştır. Bu kol; köy ebesi ve köy sağlık memuru yetiştiriyordu.137 Bu amaçla, 1943–
1944 öğretim yılında 3 enstitüde sağlık kolu açıldı. Be enstitüler, Ankara-Hasanoğlan,
İzmir-Kızılçullu, ve Malatya-Akçadağ Köy Enstitüleriydi. Bir yıl sonra AdapazarıArifiye Köy Enstitüsü’nde bir sağlık kolu açıldı ve diğerlerine eklendi. 1946–1947
yılına kadar Sağlık Kolu açılan enstitülerin sayısı 7’yi buldu.138
133
Kırby, (1962), s. 242.
Kırby, (1962), s. 243.
135
Engin Tonguç, (1970), Devrim Açısından Köy Enstitüleri ve Tonguç, Ant Yayınları, İstanbul, ss. 226–
227.
136
Başaran, (1974), ss. 90-91.
137
Niyazi Altunya, (2002), Köy Enstitüsü Sisteminin Düşünsel Temelleri, Uygun Basım, İstanbul, s. 13,
Köy Enstitüleri ile İlgili Yönetmelik ve Resmi Yazılar, (2005): s. 213.
138
Şevket Gedikoğlu, (1978), Kemalist Eğitim İlkeleri ve Uygulamaları, Çağdaş Yayınları, İstanbul, ss.
106–107.
134
61
1946–1947 öğretim yılından sonra ise sağlık kollarının sayıları azaltılamaya
başlanmıştır. Arifiye ve Hasanoğlan Köy Enstitüleri dışındakiler kapatılmıştır. 1949–
1950 öğretim yılında Arifiye Köy Enstitüsü’ndeki sağlık kolu da kapatılarak sadece
Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ndeki sağlık kolu kalmıştır.139 Kapatılmalarına gerekçe
olarak artık bu kurumlara ihtiyaç duyulmadığı dile getirilmiştir. Köylerde sağlık
memurlarına, ebelere ihtiyaç duyulmamasının ne kadar gerçekçi olduğu tartışılabilir.
1.6. KÖY ENSTİTÜLERİ’NİN KURULMASINDA ÖNEMLİ YERE SAHİP İKİ
ŞAHIS
1.6.1. Hasan Ali Yücel (1897–1961)
1897 yılında İstanbul’da doğdu. Yüksek öğrenimini İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünde yaptı. 1921–1927 yılları arasında İzmir Erkek
Öğretmen Lisesi’nde Türkçe, edebiyat, felsefe ve toplum bilim dersleri okuttu. 1927–
1930 yıllarında Milli Eğitim Bakanlığı Müfettişliği, 1930–1932 yıllarında Fransa’da
öğrenci müfettişliği yaptı. 1932–1933 yıllarında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü
Müdürlüğü, 1933–1935 yıllarında Milli Eğitim Bakanlığı Orta Öğretim Genel
Müdürlüğü
görevlerinde
bulundu.
1935
yılında
yapılan
seçimlerde
İzmir
milletvekilliğine seçilerek TBMM’ye girdi.140 1938 yılında Milli Eğitim Bakanlığına
getirildi.141 Yedi yıl, yedi ay, yedi gün görev yaptığı Bakanlıktan, 1946 yılında yapılan
seçimlerden sonra ayrıldı. Yücel, Cumhuriyet döneminin en uzun süreli görev yapmış,
en başarılı, en verimli Milli Eğitim Bakanı olarak tarihteki yerini almıştır. 26 Şubat
1961 tarihinde hayata gözlerini yummuştur. İki kızı (Canan, Gülümser) bir oğlu (Can)
var.142
139
Gedikoğlu, (1971), s. 216.
Dursun Kut, (2007), Hasan Ali Yücel, Köy Enstitüleri Amaçlar, İlkeler, Uygulamalar, Köy Enstitüleri
ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları, Ankara, s. 130.
141
Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA), Dosya No: 14, Klasör No: 80, Belge No: 2, Sayfa No: 1.
142
Kut, (2007) s. 130.
140
62
1.6.2. İsmail Hakkı Tonguç
1893 yılında, Silistre’nin Tatrakan Bucağı Tataratmaca köyünde doğmuştur.
İlkokulu köyünde okuduktan sonra, bir yakınının yanına giderek Silistre’de Rüştiye’yi
tamamlıyor. Öğretmen olabilmek için parasız yatılı umuduyla İstanbul’un yolunu
tutuyor. Bir rastlantı ve yerinde bir girişkenlikle zamanın Maarif Nazırı Şükrü Bey’e
başvurur. Kastamonu Öğretmen Okulu’na yatılı girer. Daha sonra öğrenim olanaklarının
çok daha iyi olduğu İstanbul Öğretmen Okulu’na geçer. Buradan 1918 yılında mezun
olur. Devletin Almanya’ya eğitim için göndereceği yirmi öğrenci arasında yer alır.
Savaş ve geçim koşullarının dayatması sonucu 1919 Nisanı’nda yurda döner. İlk görevi
Eskişehir Öğretmen Okulu’dur. Eskişehir yaklaşık iki yıl sonra düşer. Tonguç
Ankara’ya döner. Yarıda kalan eğitimini tamamlaması için Almanya’ya gönderilir.
Eğitim 1922’de biter. Konya Lisesi’nde öğretmenlik başlar. Ondan sonrası öğretmenin
eğitim yolculuğudur. 1924–1933 arasında Ankara ve Adana Erkek Öğretmen
Okulları’nda resim ve el işi öğretmenliği yapar. 1934–1935 öğrenim döneminde
İlköğretim Genel Müdürlüğü’ne vekâleten atanır. Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim
Bakanı olduğu dönemde vekâleti asalete dönüşür. Köy Enstitüleri’nin kurulmasında ve
gelişmesinde önemli katkıları varıdır. 1946 seçimlerinden sonra Hasan Ali Yücel
görevinden ayrılmak zorunda kalınca, Tonguç da 21 Eylül 1946’da İlköğretim Genel
Müdürlüğü’nden ayrılır. Daha sonra Ankara Atatürk Lisesi Resim El işi öğretmenliğine
atanır. 1950’de iktidara gelen DP’nin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri, Tonguç’u hiçbir
gerekçe göstermeden Bakanlık Emrine alır. Bakanlık emekliliğini istemesinden bir yıl
sonra Danıştay kararına dayanarak emekli olmasını kabul eder. Ama eğitimden ve
öğrencilerden, verdiği uğraştan vazgeçmez. Araştırmayı, incelemeyi sürdürür. 1958’de
hastalanır. Tedavi için Almanya’ya gider. 23 Haziran 1960 tarihinde sonsuzluğa göçer.
Büyük bir öğretmen topluluğu ve İnönü’nün katılımıyla Cebeci Mezarlığı’nda toprağa
verilir.143Bekir Semerci, Türkiye’de İleri Atılımlar ve Köy Enstitüleri adlı eserinde
Tonguç’un şu üç eğitimciye tutkun olduğunu söyler: “İsviçreli Pestalozzi, Almanyalı
Kerschenteiner, ve ABD’li John Dewey.”144
143
144
Cimri, (2007), ss. 135–138.
Bekir Semerci, (1989), Türkiye’de İleri Atılımlar ve Köy Enstitüleri, Afa Matbaacılık, İstanbul, ss.
255–256.
63
İKİNCİ BÖLÜM
KÖY ENSTİTÜLERİ’NİN TEŞKİLATLANDRILMASI VE YAPILAN
DEĞİŞİKLİKLER
64
Köy Enstitüleri açıldıktan sonra sıra teşkilatlandırılmasına gelmiştir. 1942
yılına gelindiğinde bu husus hakkında bazı çalışmalar meclis gündemine gelmeye
başlamıştır. 10.04.1942 tarihinde Köy Okulları ve Enstitüleri teşkilatlandırma kanun
layihası Dâhiliye, Adliye, Bütçe ve Maarif Encümenlerine gönderilmiştir. Maarif Vekili
Hasan Ali Yücel kanun layihası ile ilgili konuşmasında: “Efendim, bugünkü gelen evrak
arasında bulunan kanun layihaları içinde birinci maddede bizim Köy enstitülerinin
teşkilatlandırılmasın dair kanun layihası var. Bu layiha Dâhiliye, Adliye, Bütçe ve
Maarif encümenlerine havale buyrulmuş. Bu sene biz mezun vermeye başlıyoruz, işin
müstaceliyeti vardır. Onun için yüksek heyetin muvakkat bir encümen teşkili suretiyle,
maddeleri de mahdut olan bu kanunun müzakeresine müsaadelerinizi rica ederim”
sözleri ile işin ne denli önemli olduğunu vurgulamış ve bir anca görüşmelere
geçilmesini rica etmiştir. Ancak hangi encümenlerin muvakkat encümene dâhil edilmesi
konusunda tartışmalar yaşanmıştır. Bu sorun kısa sürede çözülerek; Dâhiliye, Adliye,
Bütçe, Maarif, Ziraat, Maliye ve Sıhhiye Encümenlerinden müteşekkil olmak üzere bir
muvakkat encümenin teşkili kabul edilmiştir. Antalya Milletvekili Rasih Kaplan’ın bu
encümenlerden kaçar kişi olacak sorusu üzerine, üçer aza seçilmesi kabul edilmiştir.145
İzmir milletvekili Halil Menteşe 25.5.1942 tarihli Meclis’teki konuşmasında:
“Maarif Vekili arkadaşımız Köy Enstitüleri yaratmak suretiyle köylüye bir
rehber, bir hoca göndermek meselesini tahtı temine almış bulunuyor. Onun hususi
raporunda da okuduğuma göre gelecek sene binlerce çocuk köylere gidecektir. Bunu
desteklemek lazımdır. Bu iş de Ziraat Vekili’ne düşüyor. Ben muhtelif memleketlerden,
Fransa’dan, Almanya’dan, Amerika’dan ve Bulgaristan’dan yaptığım mukayeseli tetkikte,
bizim şeraitimize en uygun olanı, gerek teknik gerek kredi ve gerekse çiftçiyi ziraata
hazırlamak bakımından ve gerekse ihtiyaçlarını karşılamak bakımından bizim şeraitimize
en muvafığını Bulgaristan’da buldum. Bulgaristan bizim şeraitimiz üzerinde tekevvün
etmiş hakikati söylemek lazım gelirse, zirai teşkilat bakımından, zirai teknik ve kredi satış
kooperatifleri bakımından numune olacak derecede terakki etmiştir. Bunu aleni olarak
söylemeden geçemedim. Onun için bu mühim mesele hakkında Başvekilin ve Ziraat
Vekili’nin ehemmiyetle nazarı dikkatini celp ederim. Yoksa Köy Enstitülerinden münferit
olarak getirilecek çocuklar ümit ettiğimiz semereyi veremeyeceklerdir. Meğerki arz ettiğim
gibi, tekniği köye yanaştırmak suretiyle ileri adımlar atılmak iktiza eder. Mademki binlerce
çocuk, gelecek sene köylere dağıtılacaktır, binaenaleyh bu teşkilatında gelecek seneden
itibaren tamamlanmasına çalışılmalıdır. İnşallah bu hususta gelecek sene Başvekilimizden
145
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 45, C. 24, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 135–137.
65
ve Ziraat vekilinden çok hayırlı ve çok güzel teklifler karşısında kalırız” sözleri ile Köy
Enstitülerinin teşkilatlandırılması gerektiğini ve bu konuda kimlerin öncülük etmesi
gerektiğini açıkça dile getirmiştir.146
Köy Enstitülerinin teşkilatlandırılması konusu ile ilgili 26.5.1942 tarihinde
Maarif Vekâleti Bütçesi görüşmelerinde Maarif Vekili Hasan Ali Yücel şu sözleri
söylemiştir:
“Arkadaşlarım, bu dördüncü bütçedir ki, huzurunuza Maarif Vekiliniz olarak
bendeniz getirmiş bulunuyorum. Bu dört bütçenin birincisi 14 küsur milyondu. Bu yılki
bütçemiz 28,5 milyon liradır. 1935 yılı bütçesi içerisinde Maarif Vekâleti’ne ayrılmış olan
miktar o yekûna nispetle %4,6’dır. 1942 yılının Maarif tahsisatının bütçeye nispeti,
%7,2’dir. Takdim ettiğimiz bu yıl bütçesinde maaşlar, maaş zamları, ücret açıkları dışında
maarif işlerinin iki esaslı noktada temerküz ettiği derhal tebarüz eder. Biri ilköğretim
davamızın ruhunu teşkil eden Köy Enstitüleri diğeri teknik öğretimdir. İlköğretim davamız
Köy Enstitülerinin hali ve istikbali ile şiddetle alakalı bulunmaktadır. Bu gün 9000 talebesi
bulunan ve önümüzdeki yılın başında 12000 ve bu yıldan sonra 15000’ne çıkacak olan Köy
Enstitüleri demek ki, iki sene sonra tam mevcutla mezun vermeye başlayacaktır. Yine bu
sene evvelce köy muallim mektebi olarak yapılmış bulunan müesseselerin Köy
Enstitülerine ilavesi suretiyle elimize geçen talebeler mezun olacaklardır. Demek ki, bu
yıldan itibaren mezun vereceğiz demektir. Dün bütçenin heyeti umumiyesi hakkında
konuşan arkadaşlarımızdan Halil Menteşe’nin Köy Enstitülerimizden mezun olacak
gençlerin Ziraat Vekilliği’nce ziraatın makineleştirilmesi mevzuunda yapılacak emekler
içersinde takviye ve teçhiz edilmesi hususundaki fikirlerine aynen iştirak ediyorum. Hemen
söyleyeyim ki, bu cihet hükümetçe düşünülmüştür. Muvakkat encümende müzakeresi
bitmiş ve bütçelerden sonra huzurunuza gelip görüşülecek olan Köy Enstitüleri Kanunu’nda
diğer vekâletler gibi Ziraat Vekâleti’nin de bu mevzuda alakası kanuni hükme bağlanmıştır.
Kuvvetle ümit ediyorum ki, Köy Enstitülerinden mezun kıldığımız gençler, o kanunda
gösterilen usul ve tertip dâhilinde memleketin her yanına yayılmaya başladıktan sonra
Ziraat Vekilliği’nin, Sıhhat Vekilliği’nin ve diğer alakalı vekillerin yapacakları fiili
yardımlar, bu genç öğretmenlerin bu gayretli mürebbilerin çalışmalarındaki verimi
arttıracak vaziyette olacaktır”.
Ayrıca bütçe görüşmelerinde Köy okulları ile enstitülerin ve eğitmenleri ve
gezici başöğretmen ve öğretmenleri ve Köy Enstitüsü mezunlarına 3803 sayılı kanuna
146
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 62, C. 24, TBMM Matbaası, Ankara, s. 268.
66
göre verilecek ücret ve bilumum masraflar 4.573.142 Lira olarak kabul edilmiştir.147
Maarif Vekili Hasan Ali Yücel’in sözlerinden de anlaşılacağı gibi artık Köy
Enstitülerini teşkilatlandırma zamanı gelmiştir. İşte mezun verme zamanı yaklaşan bu
okulları teşkilatlandırmak adına 3.6.1942 tarihinde Meclis’te görüşmeler başlanmıştır.
Köy Okullarını ve Enstitülerini teşkilatlandırma kanunu projesi mucip sebepler
şöyledir:
“Mecburi ve parasız ilköğretim çağında ve 7–16 yaştaki çocuklarımızdan, şehir
ve kasabalarda oturanlardan %61’i ilk ve ortaokullara köylerdekilerin de ancak %19’u üç
ve beş sınıflı ilkokullara devam edebilmektedir. Bu tabloya göre bilimsizliğin toplandığı
yerler köylerimizdir. 3238 sayılı kanuna göre kurslarda yetiştirilen 7000 eğitmen, öğretmen
gönderilmesine imkân bulunmayan küçük köylere gönderilmiştir; öğretmen okullarımızı
bitirenlerle ilkokul kadrolarının açıkları tamamen kapatılmış, 3803 sayılı kanuna göre
açılan Köy Enstitülerine 9000 talebe alınmıştır. Mecburi ilköğretimi köylere çabuk ve geniş
ölçüde yaymak için 1942 yılından itibaren Köy Enstitülerine her yıl 1000 eğitmen namzedi
ile 3000 talebe alınması ve suretle sekiz yılda 8000 eğitmen ile 24000 köy öğretmeni
yetiştirilmesi işi her bakımdan bir ana plana bağlanmıştır. Köy hayat şartlarına göre
yetiştirilen bu köy öğretmenlerinin işe başlamalarıyla köy okullarının sayısı ve talebesi
artmaya başlayacaktır. Üç yıl sonra bu kurumlar senede 3000 mezun vereceklerdir. Bu
tempodaki verimle 1950 yılında Türk köylerinin ilköğretim ihtiyacı karşılanmış olacaktır.
İşte bu gelişim ve durumu göz önünde tutarak köy okullarına ve enstitülerine sağlam,
devamlı ve düzgün bir şekilde işletici karakterdeki teşkilatı kurmak zamanı gelmiş
bulunmaktadır. İlişik kanun projesi bu maksatla hazırlanmıştır”.
İşte bu mazbatanın sebepler kısmındaki bu görüşler neticesinde köy okulları ve
enstitüleri teşkilatlandırma yoluna gidilmiştir.148
2.1. KÖY OKULLARI VE ENSTİTÜLERİ TEŞKİLAT KANUNU
Kanun’un ilk maddesine baktığımızda; Köylerde resmi, mecburi ve parasız
ilköğretim okulları ve kursları şunlardır:
1-Eğitmenli köy okulları,
2-Öğretmenli köy okulları,
147
148
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 63, C. 25, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 313–320.
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 68, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 150.
67
3-Öğretmenli ve eğitmenli köy okulları,
4-Pansiyonlu ve pansiyonsuz bölge köy okulları, (Bu okulların durumu ve
arazisi maksada elverişli olduğu takdirde, nahiye merkezlerinde açılmaları tercih
olunur)
5-Akşam okulları,
6-Köy ve bölge meslek kursları
Bu okullar ve kurslar idare, öğretim, eğitim, ziraat, sanat, sağlık korunması
çocuk bakımı ve köy halkını yetiştirme yönünden sırasıyla aşağıda yazılı mercilere
bağlıdırlar:
a-Bölge gezici öğretmenliklerine ve gezici başöğretmenliklerine,
b-Bölge ilköğretim müfettişliklerine,
c-Bölge Köy Enstitüsü müdürlüklerine,
d-Kaza maarif memurluklarına,
e-Vilayet maarif müdürlüklerine149
Kanun’un ikinci maddesi eğitmenler ve öğretmenlerle ilgilidir; Eğitmenler ve
köy enstitüsü mezun öğretmenler, Maarif Vekilliği’nce tespit edilecek olan gezici
öğretmenlik veya gezici başöğretmenlik bölgelerindeki köylerde kurulan okullara tayin
edilirler.
Bu bölgelerdeki eğitmen ve öğretmenlerin vazife ile ilgili her türlü işlerini
görmek üzere, her bölgeye köy enstitülerinden mezun ve köylerde başarı göstermiş
öğretmenlerden 3238 sayılı kanuna göre bir gezici öğretmen veya gezici başöğretmen
tayin edilir.
Gezici öğretmen ve gezici başöğretmenler kaza merkezlerinde görülecek işler
bakımından kaza Maarif memurluklarına;
Eğitmeni, öğretmeni ve köy halkını yetiştirmekle ilgili işler yönünden bölge
ilköğretim müfettişliklerine bağlıdırlar. Bunlar, ziraat işlerinin gelişmesi için Ziraat
Vekâleti mütehassıslarıyla valilik ziraat müdürleri ve ziraat muallimleriyle işbirliği
149
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 68, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 59.
68
yaparlar.
Diyarbakır milletvekili Zeki Mesud Alsan maddenin sonundaki işbirliği
meselesinin derpiş edildiğini söylemiştir. Yaparlar denilmiştir. Ama ne şekilde
yapacakları belirtilmemiştir. Bu durumun vekâletler arasında işbirliği ve koordinasyon
bakımından noksanlar ve zafiyetler doğurduğunu belirtmiş ve maddenin sonuna şu
fıkranın eklenmesini teklif etmiştir: “Bu işbirliğinin mahiyet ve şekli Maarif ve Ziraat
vekillikleri arasına kararlaştırılır”. Madde ilave olunan bu fıkra ile son şeklini almış ve
kabul edilmiştir.
İdari olarak üçüncü madde önem arz etmektedir; İkinci madde hükümlerine
göre teşkil edilecek gezici öğretmenlik veya gezici başöğretmenlik bölgelerinden
lüzumu kadarı birleştirilerek bir teftiş bölgesi kurulur. Bu bölgeye giren okul, eğitmen,
öğretmen, gezici öğretmen ve gezici başöğretmenlerin her türlü işleri bir ilköğretim
müfettişi tarafından teftiş, murakabe ve idare edilir.
Bölge ilköğretim müfettişleri, bölgelerindeki okulları ilgilendiren idare işleri
bakımından Maarif müdürlüklerine bağlıdırlar. Bölgelerinde çalışan eğitmen, öğretmen,
gezici öğretmen ve gezici başöğretmenlerin Köy Enstitülerini ilgilendiren işleri
yönünden o kesimdeki Köy Enstitüsü müdürlükleri ile işbirliği yaparlar. İdari
yapılanmanın nasıl olacağı bu madde ile böylece belirlenmiş oluyor.
Madde dört de ise yardımlaşmanın esas olacağı vurgulanmıştır; Köy Enstitüsü
müdürlükleri, kendi kesimlerine giren valiliklerin köylerinde çalışan eğitmen, öğretmen,
gezici öğretmen, gezici başöğretmen ve ilköğretim müfettişlerine bu kanunda yazılı
esaslara göre her türlü yardımlarda bulunurlar. Köy okullarının gelişme ve yükselmesi
ile ilgili işleri planlaştırırlar.
Beşinci maddeye baktığımızda; Kaza Maarif memurları; kazalarında bulunan
diğer ilkokullar ve maarif vekilliğinin idarelerine vereceği maarif kurumları gibi birinci
maddede yazılı bütün köy okullarını ilgilendiren idari işlerini de görürler. Kaza Maarif
memurlarının görevleri de bu madde ile belirlenmiştir.150
Teşkilat
Kanunu’nun
altıncı
maddesi
diğer
müdürlüklerle
Maarif
müdürlüklerinin işbirliği içerisinde çalışmasını sağlaması açısından önemlidir; Maarif
150
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 68, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 59-60.
69
müdürleri, vilayetleri içinde bulunan bütün diğer okullar ve maarif kurumları gibi
birinci maddede yazılı köy okullarını da idare, teftiş ve murakabe ederler. Valilik ziraat
müdürleri birinci maddede yazılı okulların ziraat işlerini teftiş edebilirler. Teftiş
neticelerini valilik yolu ile Maarif Vekilliği’ne bildirirler.
Vekillilik sıhhat müfettişleri, valilik sıhhat müdürleri ve hükümet tabipleri
birinci maddede yazılı köy okullarının sağlık durumlarını teftiş edebilirler. Teftiş
sonunda yazacakları raporları, müfettişler doğrudan doğruya, sıhhat müdürleri ile
hükümet tabipleri valilik yoluyla Maarif Vekilliği’ne gönderirler.
Diyarbakır milletvekili Zeki Mesud Alsan; altıncı maddede gerek Ziraat
müdürleri gerek Sıhhat müdürleri bu okulları teftiş edebilirler tabirinin kendilerine bir
vazife
olarak
verilmiyor
şeklinde
yorumlanabileceğinden
bahsetmiştir.
Bunu
kuvvetlendirmek için “edebilirler” yerine “ederler” denirse daha iyi olacağı kanaatinde
olduğunu söylemiş ve muvakkat encümen tarafından da olumlu karşılanmış ve düzeltme
yapılmıştır. Bu düzenlemenin ardından madde son şeklini almıştır.
Yedinci, sekizinci ve dokuzuncu maddeler disiplin işleri ile alakalıdır. Yedinci
madde; Valilik merkez kazasıyla diğer kazalara bağlı köylerin eğitmenleriyle köy
enstitülerinden mezun öğretmenlerin disiplin işlerine bakmak üzere, teftiş bölgesi
müfettişinin –bulunmadığı takdirde- Maarif memurunun başkanlığında bir kaza
merkezinde beşer üyeli birer (Kaza, köy öğretmenleri ve eğitmenleri disiplin kurulu)
teşkil edilir. Bu kurulun üyeleri şunlardır:
1-Merkez
kazası
başöğretmenlerinden
bölge
ilköğretim
müfettişinin
göstereceği üç namzet arasından Maarif müdürünün seçeceği bir başöğretmen;
2-Kaza içindeki bölgelerde çalışan gezici öğretmenlerle gezici başöğretmenler
arasından Maarif müdürlüklerince seçilecek bir gezici öğretmen veya gezici
başöğretmen;
3-Kaza köylerinde çalışan eğitmen ve öğretmenlerin aralarından seçecekleri bir
eğitmen ve bir öğretmen.151
Sekizinci madde de ise disiplin kurulunun kurulması ile ilgilidir; Her valilik
merkezinde Maarif müdürünün veya muavininin başkanlığında gezici öğretmenlerle
151
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 68, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 60-61.
70
gezici başöğretmenlerin disiplin işlerine bakmak ve yedinci maddedeki kurulun
kararları için ikinci derecede tetkik mercii olmak üzere beşer üyeli bir (Valilik köy
öğretmen ve eğitmenleri disiplin kurulu) teşkil edilir. Bu kurulun üyeleri şunlardır:
1-Merkez kazası bölge ilköğretim müfettişi;
2-Valiliğin bütün kazalarında vazife gören gezici öğretmen ve gezici
başöğretmenlerin kendi aralarından seçecekleri iki namzetten vekillikçe seçilecek bir
gezici öğretmen veya gezici başöğretmen;
3-Merkez kazası köy eğitmen ve öğretmenlerinin kendi aralarından seçecekleri
ikişer namzetten Maarif müdürünün seçeceği bir eğitmen bir öğretmen.
Dokuzuncu madde de disiplin kurulunun hangi aralıklarla ve kim tarafından
seçileceği belirlenmiştir; Yedinci ve sekizinci maddelerde yazılı disiplin kurulları
üyeleri iki yıl için seçilir. Bu kurullara seçim yoluyla girecek üyelerin ne suretle
seçilecekleri Maarif Vekilliği’nce tespit edilir. (Kaza ve valilik köy öğretmen ve
eğitmenleri disiplin kurulları) kararlarını mürettep azanın çokluk reyiyle verirler. Bu
kurullar rey nisabı mahfuz kalmak üzere azanın çokluk sayısı ile de toplanabilirler.152
Kanun’un ikinci bölümünde köy eğitmen ve öğretmenlerinin vazife ve
salahiyetleri belirlenmiştir.
Sert eleştirilere neden olan onuncu madde şöyledir; Köy eğitmen ve
öğretmenlerinin vazife ve salahiyetleri ikiye bölünür:
a-Okul ve kurslarla ilgili işler;
b-Köy halkını yetiştirmekle ilgili işler;
A-Köy eğitmen ve öğretmenlerinin okul ve kurslarla ilgili vazife ve
salahiyetleri şunlardır:
1-Köy Okulu binasının, işliğinin yapılışında ve bahçesinin kuruluşunda
çalışmak; 3803 sayılı kanunun on birinci, 3238 sayılı kanunun beşinci maddelerine göre
bu okullara verilen eşyayı iyi bir şekilde muhafaza etmek; hayvanlara bakmak ve onları
üretmek;
2-Okula mahsus araziyi örnek olabilecek şekilde işlemek, boz bırakmamak;
152
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 68, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 61.
71
3-Köy okulu işliğini, köylülere de faydalı olabilecek şekilde işletmek;
4-Köyde okul talebesinin eğitim ve öğretimiyle ilgili her türlü tedbirleri almak
ve aldırtmak;
5-Talebenin sağlık durumlarını tehdit edici vakaları önlemeye ve gidermeye
çalışmak ve bunun icap ettirdiği tedbirleri almak ve aldırtmak;
6-Teftiş bölgesine giren köylerin okul binalarını yapmak, fidanlıklarını
korumak gibi elbirliği isteyen işlerde birlikte çalışmak ve yardımlaşmak
B) Köy eğitmen ve öğretmenlerinin köy halkını yetiştirmekle ilgili vazife ve
salahiyetleri şunlardır:
1-Köy halkının milli kültürünü yükseltmek, onları sosyal hayat bakımından
asrın şartlarına ve icaplarına göre yetiştirmek, köy kültürünün müspet kıymetlerini
yaymak ve kuvvetlendirmek için gereken tedbirleri almak; milli bayram günlerinde,
okulların açılışlarında, mahalli ve milli adetlere göre kutlanan iş günlerinde törenler
yapmak ve bunları; halk türküleri, oyunları, marşları ve müzik aletleri esas tutulmak
suretiyle tertip, tanzim ve idare etmek; köy halkını radyodan azami derecede
faydalandırmak;
2-Köyün ekonomik hayatını geliştirmek için ziraat, sanat, teknik alanlardaki
köylülere örnek olabilecek işler yapmak; okullarda sergiler açmak ve diğer münasip
yerlerde panayırlar açılmasına yardım etmek; istihsalin arttırılması ve ürünlerin
kıymetlendirilmesi, köy iş hayatının canlandırılması ile ilgili tedbirlerin alınmasında
köylülere gereken yardımlarda bulunmak, gidip gelinmesi mümkün yerlerdeki pazar,
sergi, panayır, fuar, müze gibi ekonomik hayatın gelişmesi ile ilgili kuruluşlarla halkı ve
talebeyi ilgilendirmek; onların buraları ziyaret etmelerine kılavuzluk etmek, ormancılığa
ait bilgilerin aktarılmasına çalışmak ve ormanların faydalarını ve korunmalarını
anlatmak;
kurulmuş
köy
ormanlarının
bakımıyla
korunmasında
ve
yeniden
kurulacakların kurulmasında yardım etmek;
3-Köyde ve yakın muhitlerde bulunan tarih eserleriyle memleket güzelliklerini
teşkil eden tabii ve teknik kıymeti haiz eser ve anıtların onarılması; neslin tükenmemesi
ve körelmemesi lazım gelen hayvan ve bitki cinslerinin tespit ve korunmasıyla ilgili
işlerde muhtarla, köylülerle ve ilgili diğer teşkillerle beraber çalışmak;
72
4- Köy halkının saadet ve felaketi ile ilgili bütün işlerde elden gelen her türlü
yardımı yapmak, gerekli koruyucu tedbirleri almak ve bu gibi hallerde hükümet
teşkilatını ilgilendiren işleri zamanında ilgililere yazıyla bildirmek veya gidip haber
vermek;
5-Devletin ve köy halkının umumi menfaatleri ve mukadderatı ile ilgili milli
müdafaa, imece, asker ailelerine yardım, orman ve köy yangınlarını söndürme,
ortaklama ziraat ve nakil vasıtaları edinme, her türlü kooperatifleri kurmak ve işletme
gibi hususlarda köylülerle işbirliği yapmak ve bu işlerin icaplarına göre çalışmak;
6-Muhite ve temin edilecek vasıtalara göre köy gençlerinin; yüzücü, kayakçı,
güreşçi, binici, atıcı, avcı, bisiklet, motosiklet ve traktör kullanıcı gibi hareketli ve canlı
vasıflarda yetiştirilmeleri için gereken her türlü teşebbüslerde bulunmak, olan tedbirleri
almak ve bu hususların gerçekleşmesi için çalışmak.
Ziraat işleri için mümkün olan yerlerde vekâlet ziraat mütehassıslarıyla valilik
ziraat müdür ve muallimlerinin mütalaaları alınır.
Bu madde hakkında sert eleştiriler olmuştur. Eskişehir milletvekili Emin Sazak
“Bu madde muallimlere o kadar salahiyet veriyor ki, hekim, hâkim, ne biliyim mürşit,
Peygamber, hepsi” sözleri ile maddenin çok ağır yükümlükler taşıdığından bahsetmiştir.
Sivas milletvekili Abdurrahman Naci Demirdağ da bu konu hakkında: ”Bunlar öyle
mühim ve mudil vazifelerdir ki bir eğitmen ve öğretmenin bu işlerin hepsini
başarmasına asla imkân yoktur” diyerek Emin Sazak Bey ile aynı düşünceleri
paylaşmaktadır. Maarif Vekili Hasan Ali Yücel madde ile ilgili; bu madde bu kanunun
ruhudur, esasıdır, olduğu gibi kabul edilmesini istirham ederim diyerek bir an önce
maddenin kabul edilmesini istemiştir. Madde aynen kabul edilmiştir.153
On birinci madde, onuncu maddede yazılı işlerin gerçekleşebilmesi için
konulmuştur; Onuncu maddede yazılı işlerin gerçekleştirilmesi için ilgili köylüler, bu
kanunda yazılı esaslara göre ve diğer kanunlarda tespit edilen hükümlere uygun olmak
şartıyla eğitmen ve öğretmenlere yardım etmek ve onlarla işbirliği yapmak vazifesiyle
mükelleftirler. Bu mükellefiyetlerden kaçanlarla işleri aksatanlar ve bu işlere fesat
karıştıranlar hakkında eğitmen ve öğretmenlerin ihbarı üzerine ilköğretim müfettişi
153
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 69, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 67-79.
73
tarafından yapılacak tahkikat evrakı tetkik olunarak takibe lüzum görüldüğü takdirde
köyün bağlılığına göre kaymakam veya valinin yazacağı bir müzekkere ile Cumhuriyet
Müddei
Umumiliğine
gönderilir.
Müddei
Umumilik
tahkikat
evrakını
sulh
mahkemesine tevdi eder ve mahkemece de bu hareketleri sabit görülenler üç günden on
beş güne kadar hafif hapis veya beş liradan yirmi beş liraya kadar hafif para cezasıyla
cezalandırılır. Bu cezalar tecil edilmez.
Bu maddede iki nokta üzerinde durulmuştur. Birincisi son fıkra olan “Bu
cezalar tecil edilmez” fıkrası kaldırılmış, ikincisi ise “tahkikat” kelimesi “tetkike”
olarak düzeltilmiştir. Madde bu şekilde kabul edilmiştir.154
Kanun’un üçüncü bölümü okullara kabul ve devam konusu ile ilgilidir.
Madde on ikide çalışma zamanları konusu ele alınmıştır; Köy okullarının
çalışma zamanları, eğitmen ve öğretmenlerle bölge gezici öğretmen veya gezici
başöğretmenleri ve ilköğretim müfettişleri tarafından, köylülerin iş durumlarına,
mevsimlerin ve köylerin hususiyetlerine göre birlikte tespit edilir ve Maarif
müdürlüğünce tetkik olunarak valiliğe tasdik ettirildikten sonra ilgililere bildirilir. Köy
okullarının çalışma müddetleri bir yıl içinde yedi aydan az olmaz. Bu okullarda açılacak
meslek kurslarının devam müddetleri ve çalışma usulleri Maarif Vekilliği’nce tespit
edilir. Köy okullarının çalışma müddetlerinin bir yıl içerisinde yedi aydan az
olamayacağı böylece karara bağlanmıştır.
Madde on üç de ise okullara alınacak öğrencilerin yaş konusu üzerinde
durulmuştur; Köylerde her yıl eylül ayının sonuna kadar altı yaşını bitirmiş olanlar,
ilkokula ve ilkokulu bitirdikten sonra, daha yüksek okullara devam etmeyenlerden on
altı yaşını tamamlamamış bulunanlar varsa bunlar da birinci maddede yazılı meslek
kurslarına devama mecburdurlar. Eğitmen veya öğretmeni bulunan her köyün muhtarı,
her yıl okul açılmadan on beş gün evvel; eğitmen, öğretmen, gezici öğretmen veya
gezici başöğretmenle birlikte bu esasa göre köyün mecburi öğrenim yaşında olan
çocuklarının bir cetvelini tanzim ederek mühürler. Bu cetvelde adları yazılı çocuklardan
okula devama mecbur olanlar, bu müddet içinde velilerine bildirilir. Henüz hüviyet
cüzdanı alınmamış çocuklar varsa bunların yaşları bu kurallarca çocukları görmek
suretiyle tayin ve tespit edilerek içlerinden mecburi öğrenim çağında olanların adları
154
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 69, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 79-87.
74
cetvele yazılır. Madde bu şekli ile kabul edilmiştir.155
Madde on dörtte pansiyonlu bölge köy okullarının durumu üzerinde
durulmuştur; Bölge pansiyonlu köy okullarına; bölgeye giren köylerden bu köylerin
nüfus durumlarına göre en müsait çocuklar alınır. Bunlar bölge ilköğretim müfettişinin
veya gezici öğretmen ve gezici başöğretmenin başkanlığında; bölge okulu
başöğretmeniyle çocuk alınacak köyün eğitmen veya öğretmeni ve muhtarının gireceği
bir (Bölge okulu kurulu) tarafından seçilir. Seçimde gözetilecek şartlar ve esaslar
Maarif Vekilliği’nce tespit olunur. Bu çocuklar bölge okulunda pansiyonlu olarak köyü
hesabına okutulur. Yiyecekleriyle yatak takımları kendi köylerinin ihtiyar meclislerince
temin edilir. Bu hususta köylüye tahmin olunacak mükellefiyetlerin nevi ve miktarının
tayin ve tahsilinde Köy Kanunu hükümleri tatbik olunur. Bu mükellefiyetlere karşı
yapılacak itirazlarda ve bunların tetkik edilmesinde ve karara bağlanmasında 3664 sayılı
kanun hükümlerine uyulur. Pansiyonlu bölge köy okullarına bu okulların bulundukları
köylerle yakınlarındaki köylerin çocukları gündüzlü olarak da devam edebilirler.
Diyarbakır milletvekili Zeki Mesud Alsan bu maddede “Bu köylerin nüfus
durumlarına göre en müsait çocuklar alınır” cümlesinde geçen “müsait” kelimesi
“müstait” olacak şeklindeki düzeltmesinden sonra madde kabul edilmiştir.156
Madde on beşte okula devam edemeyecek kadar hasta olan öğrencinin durumu
ele alınmıştır; Okula devam edemeyecek derecede hasta olan çocuğun velisi keyfiyeti
gününde eğitmen ve öğretmene bildirir. Hastalığına kanaat getirilen çocuk, hasta olduğu
günler için devamsız sayılmaz ve hakkında takibat yapılmaz. Çocuğa zaruri sebeplerle
öğretmen, eğitmen veya başöğretmen tarafından bir ders yılı içinde on günü geçmemek
üzere verilen izinlere müstenit okula gelmeyişler de takibat bakımından devamsızlık
sayılmaz. Henüz on altı yaşını bitirmedikleri halde ilkokula devamları Maarif
Vekilliği’nce medeni kanun bakımından şahsi halleri itibariyle mahzurlu görülenler
akşam okullarına veya meslek kurslarına devama mecbur tutulurlar. Madde bu şekli ile
kabul edilmiştir.
Madde on altıda devam konusu detaylı olarak ele alınmıştır; On üçüncü ve on
beşinci maddelerde yazılı olan sebeplerden gayri bir sebeple çocuğunu mecburi öğrenim
155
156
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 69, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 86-87.
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 69, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 87.
75
kurumlarına hiç göndermeyen veya gönderdikten sonra devamını temin etmeyen veliler
hakkında aşağıda yazılı hükümler tatbik olunur.
1-Devam etmeyen çocuğun velisine eğitmen veya öğretmen tarafından en çok
üç gün içinde muhtar vasıtasıyla çocuğun okula gönderilmemesi sebebinin bildirilmesi
veya bir mazereti yoksa devamının temini yazılı olarak tebliğ edilir.
2-Bu tebliğ üzerine çocuk yine mazeretsiz olarak gelmezse öğretmen veya
eğitmen tarafından en çok beş gün içinde keyfiyet muhtara ihbar edilir.
3-Bu ihbar üzerine muhtar ihtiyar meclisini hemen toplar ve bu meclisçe okula
devam etmeyen veya gönderilmeyen çocuğun velisi hakkında her gelmediği gün için
yirmi beş kuruştan yüz kuruşa kadar para cezası alınmasına en çok bir hafta içinde karar
verilir ve çocuğun velisi ile muhtara ve ilgili eğitmen veya öğretmene tebliğ olunur.
4-Çocuğun okula gönderilmemesinden veya devamsızlığından dolayı eğitmen
veya öğretmen tarafından birinci ve ikinci fıkrada yazılı tebliğ ve ihbar muamelesi,
müddetleri içinde yapılmaz veya muhtara ihbar edildikten sonra da ihtiyar meclisi
toplanıp müddeti içinde keyfiyeti bir karara bağlanmazsa cezai takip düşer. Bu hallerde
vaktinde tebliğ ve ihbarı yapmayan eğitmen ve öğretmenlere bu kanunda yazılı disiplin
cezası ve muhtarla ihtiyar meclisi azaları hakkında da Köy Kanunu’nun 27. maddesinde
yazılı ceza tatbik olunur.
5-İhtiyar meclisleri tarafından verilecek kararlara karşı beş gün içinde veli,
eğitmen, öğretmen, gezici öğretmen ve gezici başöğretmen nahiye müdürlüğüne itirazda
bulunabilirler. İtiraz yazı ile yapılır. Veliler ihtiyar meclislerine şifahi beyanda
bulunarak zabıt tutulmak sureti ile de itiraz edebilirler. Gezici öğretmen ve gezici
başöğretmenin itirazına eğitmen veya öğretmene yapılan tebliğ başlangıç sayılır. Bu
makamlarca verilen kararlar kesin olup başka hiçbir kazai veya idari mercie
başvurulmaz.
6-İki defa para cezasına mahkûm edildikten sonra çocuğunu okula
göndermeyen veya devamını temin etmeyen veliler sulh mahkemelerince bir haftadan
bir aya kadar hafif hapis cezasına mahkûm edilirler. Tekerrürü halinde evvelce verilen
ceza iki kat olarak hükmolunur ve ayrıca beş liradan elli liraya kadar da hafif para
cezasına mahkûm edilirler.
76
7-Çocukların
okula
gönderilmemesinden
veya
devamlarının
temin
edilmemesinden dolayı girişilecek takip, çocuğun velisi olan baba veya anası ve bunlar
hayatta bulunmadıkları veya köyde olmadıkları takdirde okula karşı veliliği üstlerine
alanlarla köyde oturan kanuni mümessilleri hakkında yapılır.
8-Kesinleşen para cezalarının tahsili Köy Kanunu’nun 66. maddesine göre
yapılır.
9-Bu maddeye göre terkip edilecek cezalar tecil edilmez.
Maddenin dokuzuncu fıkrasının çıkartılmasını encümen teklif etmiştir. Madde,
sonundaki fıkrasının çıkarılması ile kabul edilmiştir.157
Madde on yedi on altıncı maddedeki hükümlerin sağlanamaması durumunda
yapılacakları belirtmektedir; On altıncı madde hükmüne göre karar verilen para
cezalarının tahsili imkânı olmadığı anlaşılırsa kesinleşen kararın bir örneği vali veya
kaymakamlık yoluyla Cumhuriyet Müddei Umumiliğine gönderilir. İhtiyar meclisince
verilen karar Müddei Umumilikçe bir lira için bir gün olmak üzere hapse çevrilerek
infaz olunur. İnfaz sırasında karar altına alınan para cezası ödendiği takdirde umumi
hükümlere göre hapsedildiği müddetin para cezasıyla mahsubu yapılarak mahkûm
salıverilir. Madde bu şekli ile kabul edilmiştir.158
Kanun’un dördüncü bölümü talebenin ders araçları konusu ile ilgilidir.
Madde on sekizde ders araçlarının temini konusu üzerinde durulmuştur;
Mecburi öğrenim okullarına devam eden çocukların Maarif Vekilliği’nce tespit
olunacak ders ve iş araçlarıyla sanat ve ziraat aletlerini çocukların velileri temin etmeye
mecburdurlar. Bunu yapamayan çocuk velilerinden, eğitmen ve öğretmenlerle
başöğretmenlerin gezici öğretmenler veya gezici başöğretmenlerin, yazılı teklifi üzerine
bu araçları ve aletleri temine yetecek para üç gün içinde Köy Kanunu’nun 66.
maddesine göre ihtiyar meclisi kararı ile velilerden tahsil olunur. Tahsil olunan paralarla
ihtiyar meclisleri çocuğun ihtiyaçlarını temin ederler.
Ders araçlarının öğrenci velisi tarafından karşılanması ve köylerin çoğunun
şehirlere uzak olmasından dolayı bu araçların hemen tedarik edilip edilemeyeceği
157
158
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 69, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 88-89.
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 69, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 89.
77
konusu bazı milletvekillerinin tepkisine yol açmıştır. Bu tepkiler üzerine söz alan
Encümen Nevzat Ayas, “araç listeleri tertip edilir edilmez hemen veliler tarafından
temin edilecektir diye bir şey yoktur, öyle sıkı bir mecburiyet vazedildiği yoktur”
şeklindeki açıklamasından sonra kanun aynen kabul edilmiştir.
Ders iş araç ve gereçlerini tedarik edemeyecek kadar fakir olan aileler için de
bir çözüm düşünülmüştür. Madde on dokuzda da açıkça belirttiği gibi; Ders ve iş
araçlarıyla sanat ve ziraat aletlerini tedarik edemeyecek kadar fakir olan ailelerin
çocuklarının bu ihtiyaçlarını temin etmek maksadıyla köy bütçelerine tahsisat konulur.
Fakir ailelerin çocuk sayısı ve çocukların ihtiyaçlarına karşılık olmak üzere köy
bütçelerine konulacak tahsisat miktarı eğitmen, öğretmen, gezici öğretmen veya gezici
başöğretmenin teklifi üzerine köy ihtiyar meclislerince kararlaştırılır. Madde bu şekli ile
kabul edilmiştir.159
Okulun ihtiyaçlarının nasıl karşıulanacağı konusu ise madde yirmi de
belirtilmiştir; 3803 sayılı kanunun 16. maddesine göre okulun sıra, masa, lamba, petrol,
süpürge gibi daimi ihtiyaçlarını temin etmek üzere köy bütçelerine köyün gelir
kaynaklarıyla uygun olarak tahsisat konur. Okulun bu ihtiyaçlarını bütçenin
tanziminden bir ay evvel köy muhtar ve ihtiyar meclisine eğitmen ve öğretmenler yazısı
ile bildirirler. Köyün geliri müsait olduğu halde bu tahsisatı bütçelerine koymayan
muhtar ve ihtiyar meclisi azaları hakkında köyün bağlı bulunduğu vilayet veya kaza
idare heyetleri kararıyla Köy Kanunu’nun 27. maddesinde yazılı ceza tatbik olunur.
Hükmolunan para cezasını vermeyenlerden bu para tahsili emval kanununa göre tahsil
edilir. İdare heyetlerinin bu husustaki kararları kesin olup bunlar aleyhine hiçbir mercie
başvurulamaz. Bu maddeye göre tahsil olunan paralarla ve ihtiyar meclisi kararıyla
okulun birinci fıkrada yazılı ihtiyaçları temin olunur. Madde bu şekli ile kabul
edilmiştir.
Tahsisatı zamanında bütçelerine koymayan köyler için yapılacak işlem yirmi
birinci madde de belirtilmiştir; On dokuz, yirmi, yirmi iki ve yirmi üçüncü maddelerde
yazılı işlerin karşılığı olan tahsisatı zamanına bütçelerine koymayan köyler için bu
tahsisat, bütçeleri tasdike salahiyetli idare amirleri tarafından doğrudan doğruya
159
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 69, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 89-90.
78
konulur. Madde reye sunulmuş ve kabul edilmiştir.160
Kanun’un beşinci bölümü okul yapımı ve onarımı ile ilgilidir.
Okul yapımı ve onarımı için gelirleri elverişli olan lüzumlu araç ve gereçleri
zamanında sağlamayan muhtar ve ihtiyar meclisi azaları hakkında ne yapılması
gerektiği madde yirmi iki de açıkça belirtilmektedir; 3803 sayılı kanunun 16. maddesine
göre yapılacak köy okul binalarının yapılması ve onarılması için gereken tahsisatı
gelirleri elverişli iken bütçelerine koymayan veya koyup da karşılığı bulunduğu halde
sebepsiz sarf etmeyen ve bu iş için lüzumlu arsa ile araç ve gereci zamanında
sağlayamayan muhtar ve ihtiyar meclisi azaları hakkında yirminci maddenin üçüncü
fıkrası hükmü tatbik olunur.
Eskişehir milletvekili İzzet Arukan, köylülerin okul yapımını, onarımını
yapabilecek maddi güce sahip olmadıklarını ve bu ağır sorumluluğu nasıl
kaldırabilmeklerini
anlayamadığını
açıkça
dile
getirmiştir.
Mektepler
dahi
yapılamazken bu enstitülerin nasıl yapılacağını ve yapılmazsa vaziyetin ne olacağını
sormuştur. Bu soru üzerine Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel söz almış ve bugün
için bir sıkıntının olmadığını, köylülerinde işin içine girerek az masrafın olduğu, köy
bütçesi elverişli olmasa ilkokul için şimdiye kadar ayrılan paradan daha fazla para
ayrıldığı ve o konunun bir sorun teşkil etmeyeceğini belirtmiştir. Bu konuşmaların
ardından madde kabul edilmiştir.
Madde yirmi üç de ise imece usulünün nasıl gerçekleştirileceği belirtilmiştir;
Bölge köy okulları binalarının veya bu binalara eklenecek dershane, yatakhane,
yemekhane, hamam, çamaşırlık, ahır, depo ve işlik gibi yapıların ve bunlarla ilgili
yolların, suyollarının yapılması ve onarılmasıyla bölge köylerinin ortak malları olarak
tespit edilecek fidanlık, dutluk, kavaklık, çayırlık gibi kuruluşlar bölgeye giren köylerde
oturan köylülerin birlikte çalışmalarıyla ve gelir kaynaklarına uygun olarak bu köylerin
bütçelerine her yıl için bu maksatla konulacak tahsisatla meydana getirilir. Yirmi ikinci
madde ile bu madde de yazılı işler için para ve imece olarak gereli karşılık miktarı on
dördüncü madde de adı geçen bölge okulu kurulunca tespit edilir ve bölgeye giren
köylerin bağlı bulundukları valiliğe veya kaymakamlığa veya nahiye müdürlüğüne
bildirilir. Vali, kaymakam ve nahiye müdürleri, bu mükellefiyetlerden bedence ve malca
160
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 69, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 90.
79
yeterlik göz önünde bulundurularak her köye düşen miktarı programa göre tespit ederler
ve her sene bütçelerin tanzimi sırasında ilgili köy muhtar ve ihtiyar meclislerine yazıyla
bildirirler. Vali, kaymakam ve nahiye müdürleri tarafından bildirilen imece ve paraya
ait tahsisatı bütçeye koymayan veya koyup da karşılığı bulunduğu halde bu işlere
sebepsiz sarf etmeyen muhtar ve ihtiyar meclisi azaları hakkında yirmi birinci maddenin
üçüncü fıkrası tatbik olunur. Bölge okulundaki kurumlardan bölge içindeki köyler halkı
beraberce faydalanırlar. Bu okullarda köylülere üretilmek üzere verilen tohumlar, fidan
ve damızlıklar için hiçbir para alınmaz. Madde bu şekli ile kabul edilmiştir.161 Bölge
okulundaki kurumlardan köylülerin beraberce faydalanabilmeleri ve köylülere üretilmek
üzere verilen tohumlar, fidanlar ve damızlıklar için hiçbir para alınmaması da köylü için
önemli bir durum arz etmektedir.
Madde yirmi dörtte ise okul yapımında kullanılacak olan kerestelik tomrukların
masraflarının nasıl olacağı belirlenmiştir; 3116 sayılı orman kanununun on dokuzuncu
maddesinde yazılı mektebe ait hüküm, öğretmenli veya eğitmenli, yatılı veya yatısız
pansiyonlu veya pansiyonsuz her tip köy ve bölge okullarıyla köy enstitüleri içinde
tatbik olunur. Bu okullar için devlet orman işletmesi bulunmayan yerlerde verilecek
dikili ağaçlarda devlet orman tarife bedeli alınmaz. İşletme açılan yerlerde verilecek
kerestelik tomruklardan tarife bedeli hariç olmak üzere diğer bütün masraflar alınır.
Madde tartışma olmadan kabul edilmiştir.162
En çok tartışılan maddelerden bir tanesi de yirmi beşinci maddedir. Maddeye
baktığımızda; Köy halkından olan veyahut altı aydan beri köyde yerleşmiş bulunan ve
geçimini köyde oturmak suretiyle temin eden on sekiz yaşını bitirmiş ve altmış yaşını
geçmemiş olanlardan iş görmeye elverişli kadın ve erkeklerin hepsi köy ve bölge okulu
binalarının yapılması, onarılması ve bunlara su getirilmesi veya kuyu açılması, yol
yapılması ve okul bahçesinin kurulması işlerinde yılda yirmi günü geçmemek üzere
çalışmaya mecbur tutulurlar. Köy bütçelerinin tanzimi sırasında eğitmen veya öğretmen
veya gezici öğretmen ve gezici başöğretmenin de iştirakiyle köy muhtar ve ihtiyar
meclisi tarafından bu mükellefiyete tabii tutulacakların bir defteri yapılır ve köyde
mahalli âdete göre ilan olunur. Köy bütçesini tasdik edecek makam tarafından bu defter
de birlikte tetkik ve tasdik edilir. Yerlerine başkalarını çalıştırmak isteyenler çalışmaya
161
162
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 69, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 90–91.
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 69, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 90–91.
80
mecbur oldukları her gün için iki kişi çalıştırırlar. Arabası ile beraber iş görmeye
ayrılacak olanların bir günlük hizmetleri üç gün sayılır.
Bu işler eğitmen, öğretmen veya gezici öğretmen ve gezici başöğretmenlerin
nezaretleri altında mahalli iklim ve halkın iş mevsimi göz önünde bulundurularak
yukarıda yazılı mükellefiyet defterine bir çalışma planı dâhilinde yapılır. Mükelleflerin
bu maddeye göre iş gördükleri günleri ve müteaddit yıllardaki çalışmalarıyla ilgili
mahsuplarını gösteren defterler de bunlar tarafından tutulur.
Köylerde arazi ve bahçeleri olan ve bunlardan yarıcılık veya işçi çalıştırmak
şeklinde faydalanarak köy dışında oturanlar, bu maddede yazılı yirmi günlüm
mükellefiyeti, mahalli rayice göre işçi ücretini köy sandığına yatırmak sureti ile ifa
ederler.
Bu madde üzerinde en çok tartışılan maddelerin başında gelmektedir. Özellikle
yaşlı ve kadınların çalıştırılması meselesi oldukça tartışılmıştır. Kars milletvekili
Kahraman Arıklı; kadınlara böyle bir mükellefiyeti yüklemenin doğru olmayacağı
kanaatinde olduğunu belirtiyor ve bizzat çalışmayıp da yerine adam gönderenlerin iki
günlüğü bir gün sayılıyor fıkrasına tepki göstermiştir. Eskişehir milletvekili İzzet
Arukan’da Kahraman Arıklı’nın görüşlerine katıldığını belirttikten sonra O da
kadınların çalıştırılmasına karşı çıkmıştır. Ayrıca 20 gün çalışma konusuna da tepki
göstermiştir. Bu sürenin azaltılması konusunda görüş beyan etmiştir. Bu tepkiler
karşısında
Muvakkat
Encümen
Nevzat
Ayas
Bey;
kadınlara
ağır
işlerin
yaptırılmayacağı, yirmi günlük sürenin de her yıl tekerrür etmeyeceğini belirtmiştir.
Ancak tartışmalar hızla devam etmiş ve bu madde Meclis’te uzun süre tartışıla
durmuştur.163
Seyhan milletvekili Sinan Tekelioğlu ise 25. maddeyi Teşkilat-ı Esasiye
Kanunu’na ters düştüğünü belirtmiştir. Çalıştırma meselesini angarya ile eş tutmuş ve
angaryanın kaldırıldığı üzerinde durmuştur. Kadınların çalıştırılması konusunda da
muhalif görüşlerini beyan ettikten sonra maddenin son fıkrasının yani “Köylerde arazi
ve bahçeleri olan ve bunlardan yarıcılık veya işçi çalıştırmak şeklinde faydalanarak köy
dışında oturanlar, bu maddede yazılı yirmi günlüm mükellefiyeti, mahalli rayice göre
işçi ücretini köy sandığına yatırmak sureti ile ifa ederler” fıkrasının geri alınmasını
163
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 69, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 90–92.
81
istemiştir.
Erzurum
milletvekili
Nakiye
Elgün
ise
kadınlar
konusunda
Sinan
Tekelioğlu’nun sözlerine tepki göstermiş ve Türk kadınının zayıf bünyeli olmadığını
belirtmiş ve Türk kadınına övgü dolu sözler sarf etmiştir.
Tüm bu tartışmalar neticesinde maddenin müzakeresi tehir edilmiştir. İki gün
sonra madde tekrar ele alınmış ve bazı değişiklikler yapılarak son şeklini şöyle almıştır:
“Köy halkından olan veyahut altı aydan beri köyde yerleşmiş bulunanlardan on
sekiz yaşını bitirmiş ve elli yaşını geçmeyen her vatandaş, köy ve bölge okulları
binalarının kurulmasına, bu binalara su temin edilmesine, okul yolları ile bahçelerinin
yapılmasına ve bunların onarılmasına münhasır işler tamamlanıncaya kadar yılda en çok
yirmi gün çalışmaya mecbur tutulurlar. Bu işlerde çalışma mükellefiyetine tabii
tutulacak köylülerin defteri eğitmen ve öğretmen veya gezici öğretmen ve gezici
başöğretmenlerin de iştiraki ile ihtiyar meclisleri tarafından tanzim olunur. Bu defter
tanzim edilirken mükelleflerin bedeni kudretleri ve bu işlerde çalışmaya mani halleri
göz önünde tutulur. Tanzim edilen defter köyde mahalli âdete göre ilan olunur. İlandan
on gün sonra bu defter köy bütçelerini tasdik edecek makama gönderilir. Bu makam, on
gün içinde defterin bu kanun hükümlerine uygun bir surette tanzim edilip edilmediğine
bakar ve alakalılar tarafından itiraz vakii olmuş ise bu itirazları tetkik ve icabına göre
tadil veya tasdik eder.
Çalışmaya mecbur olanlar yerlerine başkalarını çalıştırabilecekleri gibi
çalışacakları günler için mahalli rayice göre amele ücretini vermek suretiyle de bu
mükellefiyeti ifa edebilirler. İşin nevine göre hayvanlı arabasıyla veya saban ve pulluk
gibi ziraat aletleriyle birlikte çalışanların bir günlük hizmetleri üç gün sayılır.
Bu işler eğitmen, öğretmen veya gezici öğretmen ve gezici başöğretmenlerin
teknik köy muhtar ve ihtiyar meclisinin idari nezaretleri altında mahalli iklim ve halkın
iş mevsimi göz önünde bulundurularak yukarıda yazılı mükellefiyet defterine göre bir
çalışma planı dâhilinde yapılır. Mükelleflerin bu maddeye göre iş gördükleri günlerin
mahsuplarını gösteren defterde bunlar tarafından tutulur.
Köylerde arazi veya bahçeleri olanlar ve bunlardan yarıcılık veya işçi
çalıştırmak şeklinde faydalanmakla beraber köy dışında oturanlar, bu maddede yazılı
yirmi günlük mükellefiyeti, mahalli rayice göre işçi ücretini köy sandığına yatırmak
82
sureti ile ifa ederler. Şu kadar ki bu ücretin tutarı köydeki arazi veya bahçelerinin bir
yıllık arazi vergisinden fazla olamaz.”
Yapılan bu değişikliklerden sonra Muğla milletvekili İzzettin Çalışlar’ın
“Köylü kadınlar için bu işlerde mecburi mükellefiyet yoktur. Kadınlara köy örf ve
adetlerine göre iş verilebilir” şeklindeki takriri kabul edilmemiş ve madde bu son şekli
ile reye sunulmuş ve kabul edilmiştir.164
Madde yirmi altıda, yirmi beşinci madde de belirtilen durumların ve yerine
getirmekle mükellef olan kişilerin durumları ile ilgili bilgiler vermektedir; Yirmi beşinci
madde yazılı mükellefler arasından:
1-Mazeretsiz olarak işe gelmeyenler veya işten kaçanlardan çalışmadıkları her
gün için köy ihtiyar meclisleri kararıyla mahalli rayice göre takdir olunacak amele
ücreti alınır. Bu suretle alınacak ücretin mecmuu yirmi lirayı geçemez. Kararlar
alakalılara tebliğ olunur.
2-Kendilerinden amele ücreti alınmasına karar verilenler, tebliğ tarihinden
itibaren on gün içinde bu karar aleyhine mükellef oldukları işe gelmemelerinden
mazerete müstenit olduğu veya ücretin mahalli rayice uygun bulunmadığı sebeplerine
münhasır olmak üzere köylerinin bağlılığına göre nahiye müdürlerine, kaymakamlara
veya valilere itirazda bulunabilirler. Bu makamlar tarafından verilecek kararlar kesin
olup aleyhine hiçbir mercii başvurulamaz.
3-Yukarıdaki fıkraya göre alınacak amele ücretleriyle yirmi beşinci maddenin
son fıkrasına göre ödenecek işçi ücretlerini vermeyenlerden bu paralar tahsili emval
kanununa göre istifa olunarak köy sandıklarına yatırılır.
4-Mükelleflerin yirmi beşinci maddeye göre çalıştırılmasında kayıtsızlığı veya
işe aksatacak fena halleri görülen muhtar ve ihtiyar meclisi azaları hakkında yirminci
maddenin üçüncü fıkrası hükmü tatbik olunur.
5-Mükellefiyet işlerinin teknik bakımdan idaresinde kayıtsızlığı veya işi
aksatacak fena halleri görülen eğitmen, öğretmen, başöğretmen, gezici öğretmen ve
gezici başöğretmenlere ilkin durumları yazı ile bildirilir. İkincisinde bu kanunda yazılı
disiplin cezası verilir. Üçüncü defasında umumi hükümlere göre haklarında tatbikat
164
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 69-74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 91-208.
83
yapılır.
Madde tartışma olmadan kabul edilmiştir.165
Madde yirmi yedi de köy okulları ile enstitülerinin her türlü ihtiyaçları, okul
yapımında ve onarımında gerekli malzemelerin nasıl tedarik edileceği ve vergiden muaf
olacağı belirtilmiştir; Köy okullarıyla enstitülerinin her türlü ihtiyaçları için köy sınırları
içindeki araziden şahsi haklar mahfuz kalmak şartıyla tedarik edilen taş, kireç ve kum
gibi yapı gereçlerinden hiçbir vergi, resim ve harç almaz. Okul ve enstitülerin
yapılarında ve onarma işlerinde gerekli tuğla ve kerpiçleri kesmek, kireci yakmak ve
söndürmek için girişilen işler serbestçe hiçbir vergi, resim ve haraca tabii olmaksızın
yapılır. Bu maksatla açılan çukurlar iş bitince kapatılır. Ormanlardan çıkarılacak bu gibi
mallar hakkında 3116 sayılı orman kanunun 23. maddesi gereğince orman idaresinden
izin alınır. Madde tartışma olmadan kabul edilmiştir.166
Kanun’un altıncı bölümü Köy okullarına mahsus arazi konusu ile ilgilidir.
Köy okullarına mahsus arazi tahsisi konusunda nasıl yol izleneceği yirmi
sekizinci madde de şu şekilde belirtilmiştir; Köy okulunun bulunduğu köy sınırı
içindeki ziraat işlerine elverişli araziden öğretmenin ve ailesinin geçimine, okul
talebesinin ders tatbikatına yetecek miktardaki arazinin okula tahsisi satın alınması ve
istimlâki aşağıda yazılı esaslara göre yapılır:
A) Bu arazinin yeri, miktarı; bölge ilköğretim müfettişinin –bulunmadığı
takdirde gezici başöğretmen veya öğretmenin- başkanlığında beş üyeli bir kurul
tarafından tespit ve mazbatası tanzim olunur. Bu kurul: 1. bölge ilköğretim müfettişi, 2.
köy muhtarı, 3. köy ihtiyar meclisi üyelerinin aralarından seçecekleri bir üye, 4. gezici
başöğretmen veya gezici öğretmenin seçeceği bir öğretmen veya eğitmen, 5. gezici
başöğretmen veya gezici öğretmenden teşkil edilir.
1-Bu kurulca tanzim edilecek mazbatada gösterilen yer devlet malı olduğu
takdirde 3803 sayılı kanunun 12. maddesinin son fıkrası göz önünde tutularak mazbata
valilik yolu ile maliye vekilliğine gönderilir ve maliye vekilliğinin tasvibi ile o yer
parasız olarak köy okulu adına tahsis olunur.
165
166
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 208–209.
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 209.
84
2-Mazbatadaki yer hususi eşhasa ait ise mutasarrıfı veya zilyedi (A) fıkrasında
yazılı kurul tarafından takdir edilecek bedeli kabul ettiği veya satmaya razı olduğu
takdirde bu bedel köy sandığınca ödenerek arazi köy okulu adına alınır.
3-Mazbatada gösterilen ve eşhasa ait olduğu anlaşılan yer yukarıdaki fıkraya
göre sahibi veya zilyedi tarafından rızası ile köy okulu adına devir ve ferağ olunmadığı
takdirde o yer istimlâk yolu ile alınır.
4-Köy okulları için lüzumu olan yerin istimlâkine vali karar verir. Bu karar
üzerine (A) fıkrasında yazılı kurul tarafından istimlâk edilecek yer için takdir edilen
kıymet mahalli adetlere göre ilan yolu ile mal sahiplerine veya zilyetlerine bildirilir.
İlandan itibaren on beş gün içinde, alakalılar rızaları ile takdir edilen bedeli kabul ile
devir ve ferağ etmedikleri veya bu bedele karşı mahkemeye müracaatla itirazda
bulundukları takdirde istimlâk bedeli ziraat bankasına ve bulunmayan yerlerde kaza mal
sandıklarına yatırılır ve istimlâk olunacak yere okul adına el konur.
5-Takdir edilen istimlâk bedelini kabul etmeyen alakalılar yukarı ki fıkrada
yazılı ilandan itibaren on beş gün içinde mahkemeye müracaatla bu bedel hakkında
itirazda bulunabilirler. Dördüncü fıkrada yazlı ilanın yapıldığı yerde bulunmayan
alakalılar için itiraz müddeti ilanın icrasından itibaren üç aydır.
B) Okul için istimlâkine karar verilen yerin bedeli köy bütçesinden ödenir.
C) İstimlâk edilen veya satın alınan yerin ürünleri yalnız o yıla mahsus olmak
üzere eken tarafından toplanır.
D) Satın alınan veya istimlâk edilen yer, köy hükmi şahsiyeti adına tapuya
tescil olunur. Köyün bağlılığına göre valilik veya kaymakamlık tarafından verilecek
müzekkere üzerine tapu idareleri bu tescil işini yaparlar.
E) İstimlâk edilen yerin mutasarrıfının veya zilyedinin malum olmaması veya
oturdukları yerin bilinmemesi A fıkrasının dört numaralı bendi hükmi yerine getirilmiş
bulunmak şartı ile o yere el konma işini durdurmaz. El konacak yerin tahliye ve teslim
işi, köyün bağlılığına göre valilik veya kaymakamlık tarafından yazılacak müzekkere
üzerine, icra dairelerince bu maddelerin A fıkrasının dördüncü bendinde yazılı ilan yolu
ile yapılmış olan tebligattan başka umumi hükümler dairesinde bir tebliğ yapılmaksızın
icra ve infaz olunur.
85
F) Köy okulları için satın alınacak, tahsis veya istimlak edilecek yerlerin tespiti
işlerinde mümkün olduğu takdirde valilik ziraat mütehassısı veya valilik ziraat müdür
ve muallimleriyle sıhhat müdürlerinin veya hükümet tabiplerinin mütalaası alınır.
Ankara milletvekili Arif Baytın’ın 28. maddenin 5. numarasının (F) fıkrasında
“köy okulları… yerlerinin tespiti işlerinde…” nafıa memurlarının da mütalaaları
alınmak faydalı olacağından “ziraat ve sıhhat idareleri gibi nafıa müdürlüğünün”
sözlerinin ilavesini teklif ederim şeklindeki takriri üzerine bu fıkrada değişiklik
yapılmasını encümen oya sunmuş ve madde bu değişiklikten sonra kabul edilmiştir.
Tahsis edilecek araziyi bildirmeyen veya doğru bilgilendirme yapmayanlara
karşı ne gibi yaptırımların yapılacağı da madde yirmi dokuzda şu şekilde yer almıştır;
Köy okullarına tahsis edilecek gayrimenkullerin tespiti için yapılacak tetkiklere esas
olmak üzere yirmi sekizinci maddede yazılı kurul ve salahiyetli memurlarca ilgili
köylülerden istenecek malumat geciktirmeden verilir. Bu malumatı vermeyenler veya
doğru olarak bildirmeyenler sulh mahkemelerince üç günden bir aya kadar hafif hapis
veya beş liradan yirmi beş liraya kadar hafif para cezasına çarptırılırlar.
Isparta milletvekili Kemal Turan Bey, köylülerin topraklarının bu okullar için
istimlak edilmesi köylüleri zor duruma sokabileceği endişesi taşıdığını dile getirmiştir.
Encümen Nevzat Ayas Bey de bu endişesinin yersiz olduğunu ve açılacak okulların ana
gayesinin köylüyü ve köyü kalkındırmak olduğunu belirtmiştir. İstimlak yapılırken
genel ahlaka uyulacağını da belirtmiştir. Madde kabul edilmiştir.
Okul için tahsil edilen arazinin ve üzerindeki malın kimin olduğu ve kimlerin
kullanma haklarına sahip oldukları madde otuz da şu şekilde yer almıştır; Okula tahsis
edilen arazi üzerinde meydana getirilen gayrimenkuller ve tesisler okulun bulunduğu
köyün malıdır. Bunlar vazifeli eğitmen veya öğretmen tarafından kullanılır.167
Kanun’un yedinci bölümü Köy Eğitmen, Öğretmen, Gezici Başöğretmen ve
Gezici Öğretmenlerin mükafatlandırılması ve cezalandırılması konuları ile ilgilidir.
Otuz birinci madde de vazifelerinde başarılı olanlara ne gibi mükafatlandırma
yapılacağı şu şekilde belirtilmiştir; Eğitmen, öğretmen, gezici başöğretmen ve gezici
öğretmenler 3238 sayılı kanunun birinci, 3803 sayılı kanunun altıncı maddelerinde ve
167
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 209-211.
86
bu kanunda yazılı işleri yaparlarken vazifelerinde gösterdikleri başarıların dercesine
göre aşağıda yazılı şekillerde mükâfatlandırılırlar:
1-Üstün başarılı sayılmak;
2-Köye hizmet edenler anıtına adı yazılmak;
3-Köydeki bir tesise adı verilmek;
4-Ülkü eri sayılmak;
1-Üstün başarılı sayılmak:
Vazifelerinin olan üstü bir başarıyla yapanlar için bölge ilköğretim müfettişinin
teklifi ile her yıl mart ayı içinde köy enstitüleri müdürlüklerince bir başarı listesi
hazırlanarak mütalaaları ile birlikte ilgili valiliklerin maarif müdürlüklerine verilir.
Maarif müdürleri kanaatlerini yazarak listeyi valilik yoluyla Maarif Vekilliği’ne
gönderirler. Listeye girenlerin adları o yıl 17 Nisan’da gazete ve radyo vasıtasıyla ilan
edilir.
2-Köye hizmet edenler anıtına adı yazılmak:
Kültür bakımından kuvvetlendirilmesi lazım gelen, tehlikeli ve bulaşıcı
hastalıklar hüküm süren, yurt sınırlarına yakın bulunan, ana münakale yollarından uzak
olan köylerde vazife gören, mahallin güç şartlarını yenerek öğrenimi geniş bir alana
yayan ve işlerini ardı ardına beş yıl olan üstü bir başarı ile yapan, bulunduğu köyün
yetişkin halkının bu müddet içinde en az onda birini okuryazar haline getirenlerin adları,
mezun oldukları enstitülerde hazırlanan (köye hizmet edenler anıtı)’na yazılır.
Bu maddede yazılı vasıfları haiz köylerin hangi köyler olduğu bölge ilköğretim
müfettişinin teklifi üzerine sekizinci maddede adı geçen (valilik köy öğretmen ve
eğitmenleri disiplin kurulu) tarafından tespit edilerek her ders yılı başında ilgililere
bildirilir.
3-Köydeki bir tesise adı verilmek:
Köyde daimi şekilde faydalı olabilecek vasıflarda ve alan üstü bir çalışma ile
meydana gelebilecek işleri yapanların bu köylerde yeniden yapılan yol, çeşme, kanal,
hamam, çamaşırlık, bahçe, koru, kavaklık, çayırlık, değirmen, elektrik santrali, köprü,
kooperatif gibi yeni bir tesise adları verilir. Bu gibilerin adları eserin uygun düşen bir
87
yerine daimi olarak kalacak şekilde yazılır.
4-Ülkü eri sayılmak:
Bu maddenin birinci ve ikinci fıkrasında yazılı esaslara göre hareket ederek
köyün öğretim, eğitim, ziraat, sanat işlerinde birbiri ardınca, on yıl hizmet edenler ve bu
işlerde olan üstü başarı gösterenler (Ülkü Eri) sayılırlar ve Maarif Vekilliği’nce tespit
edilip verilecek ay yıldızı havi bir işareti taşırlar.168
Mükafatlandırma işleminin kimler tarafından onaylanacağı otuz ikinci madde
de belirtilmiştir; Otuz birinci maddede yazılı şekillere göre başarıları görülen eğitmen
ve öğretmenler, gezici öğretmen veya gezici başöğretmen ve ilköğretim müfettişinin,
gezici başöğretmenler ve gezici öğretmenler de ilköğretim müfettişinin teklifi ve (kaza
köy öğretmen ve eğitmenleri disiplin kuralları) kararlarının ilgili valiliklerce tasdiki ile
mükâfatlandırılırlar.169
İşledikleri disiplin suçlarının derecesine göre ne gibi cezaların verileceği
madde otuz üç de şu şekilde yer almaktadır; Köy öğretmen, eğitmen, gezici öğretmen ve
gezici başöğretmenlerine işledikleri disiplin suçlarının dercesine göre aşağıda yazılı
cezalar verilir:
1-İşinde kusurlu sayılmak;
2-Ücreti kesilmek;
3-Meslekten çıkarılmak;
1-İşinde kusurlu sayılmak:
Vazifelerinde kusurları görülenlere bu kusurları düzelttirilecek şekilde yazı ile
bildirilir.
2-Ücreti kesilmek:
Vazifesini aksatmaya teşebbüs eden, aksatan, yapmayanlar; köyü, okulu ve
talebeyi zarara uğrattığı sabit olanlar üç günlükten on beş günlüğe kadar ücret kesilme
cezasına çarptırılırlar. Bu hal bir ders yılı içerisinde ikinci defa tekrarlandırılırsa bu
gibilere altı günlükten bir aylığa kadar ücret kesilme cezası verilir. Bu fiilin aynı ders
168
169
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 211-212.
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 211-212.
88
yılı içinde üçüncü defa tekrarı halinde meslekten çıkarılmak cezası tatbik olunur.
3-Meslekten çıkarılmak:
Bu kanunda yazılı hükümleri yapmakla mükellef olanları, vazifelerini
aksatmaya
tahrik
ettikleri;
eğitmenlik,
öğretmenlik,
gezici
öğretmenlik
ve
başöğretmenlik şerefini ihlal edici hareketlerde bulundukları veya iffetsizlikleri sabit
olanlar devlet hizmetinde kullanılmamak üzere meslekten çıkarılırlar.
İşinde kusurlu sayılma cezası eğitmen ve öğretmenlere gezici başöğretmen ve
gezici öğretmen; gezici öğretmen ve gezici başöğretmenlere de ilköğretim müfettişi
veya maarif müdürü tarafından verilir. Bu cezaya itiraz edilemez.
Diğer cezalar öğretmen ve eğitmenlere yedinci maddede yazılı kurul tarafından
verilir.
Bu kurulların kararına karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içince (valilik
köy öğretmen ve eğitmenleri disiplin kurulu)’na itiraz edilebilir. Bu kurulca, itiraz
üzerine ücret kesilme cezası hakkında kesin olarak karar verilir.
Eğitmen, öğretmen, gezici öğretmen ve gezici başöğretmenlere verilecek
meslekten çıkarılmak kararı alakalılar tarafından itiraz edilsin edilmesin Maarif
Vekilliği inzibat komisyonunun resen tetkikine tabii olup bu komisyonun kararı ile
kesinleşir.
Disiplin cezasını gerektiren bir hareket aynı zamanda Türk Ceza Kanunu’nun
hükümlerine göre bir suç teşkil etmekte ise umumi hükümler dairesinde ayrıca takibat
yapılır.
Disiplin cezasını gerçekleştirenler için tahkikatların kimler tarafından
yapılacağı madde otuz dörtte açıklanmıştır; Disiplin cezasını gerekleştiren filler için:
a-Eğitmen ve öğretmenler hakkındaki tahkikatı gezici öğretmen veya gezici
başöğretmen veya bölge ilköğretim müfettişi;
b-Gezici öğretmen ve gezici başöğretmenler hakkındaki tahkikatı da bölge
ilköğretim müfettişi yapar.170
170
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 212.
89
Mazeretsiz ve izinsiz vazifelerinden ayrılanlar için şu yaptırımlar uygulanmıştır
(madde 35); Mazeretsiz ve izinsiz olarak vazifelerinden ayrılan eğitmen, öğretmen,
gezici öğretmen ve gezici başöğretmenlerin aylık ücretlerinden her devamsızlık günü
için bir günlük ücretinin iki katı kesilir.
Bu hal bir ders yılı içinde aralı veya arasız yirmi günü geçerse birinci fıkrada
yazılı (ücretten kesmek) cezası bir misli arttırılır.
Aynı yıl içinde bu hal kırk günden fazla olursa terfileri dört sene sonraya
bırakılır.
Devamsızlık yukarı ki fıkrada yazılı şekilde bir yıl içinde iki defa tekrarlanırsa
(meslekten çıkarılmak) cezası verilir.
Bu maddede yazılı ücret kesilmek muamelesi ilköğretim müfettişleri tarafından
yapılır.
“Meslekten çıkarılmak” cezasına uğrayanlar 3803 sayılı kanunun beşinci
maddesi hükmüne tabii tutulurlar (madde 36).
Verilen cezalara itiraz hakkı verilmiştir; Gezici öğretmenlere ve gezici
başöğretmenlere, sekizinci maddede yazılı kurul tarafından verilen cezalara karşı Maarif
Vekilliği inzibat komisyonuna on beş gün içinde itiraz edilebilir. Bu komisyonca kesin
karar verilir (madde 37).171
Kanun’un sekizinci bölümünde, Köy Enstitüleri ve bu enstitülerin köy okulları
ile ilgili işleri konusu vardır.
Köy Enstitüleri müdürlerinin görevleri arasında; Köy Enstitüleri müdürleri, bu
konuda yazılı işlerin düzgün bir şekilde yapılması için kesimlerine giren köylerde
çalışan eğitmen, öğretmen, gezici öğretmen, gezici başöğretmen ve bölge ilköğretim
müfettişlerine ellerindeki bütün vasıtalarla gereken yardımları zamanında yaparlar ve
onların işlerini takip ederler (madde38).
Madde otuz dokuz da ise Köy Enstitüsü idaresinin görevleri arasında; Köy
enstitüsü idareleri, enstitünün kesimine giren bütün köyleri tespit ve tetkik ederek bu
köylerin her biri hakkında gereken bilgileri toplarlar. Köylerin durumlarına ve
171
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 212-213.
90
ihtiyaçlarına göre enstitüden mezun olacak eğitmen ve öğretmenlerin gönderilecekleri
köylerle bu köylerden ikinci maddeye göre teşkil edilecek bölgeler hakkındaki
tekliflerini maarif müdürlüklerine bildirirler. Bu teklifler valiliğin mütalaasıyla beraber
tasdik edilmek üzere Maarif Vekilliği’ne gönderilir.
Enstitü idareleri, enstitüde çalışan öğretmenler vasıtasıyla bu köylerde
mezunlarının yapacakları işleri planlaştırarak eğitmen ve öğretmenlere enstitüden
mezun olamadan evvel bildirirler. 3803 sayılı kanunun on birinci maddesine göre
mezunlara alet, tohum gibi şeyleri ve hayvanları verirler.
Tatbikat bölgesi ayrılması konusu madde kırk da şu şekilde yer almıştır; Köy
Enstitüleri’nde bulunan öğretmenlerle talebe ve eğitmen namzetlerinin her türlü köy
işlerinde çalışmalarını temin maksadıyla her enstitüye dolayında bulunan lüzumu kadar
köy okulundan bir tatbikat bölgesi ayrılır.
Bu bölgeye girecek köylerin birinci maddede yazılı köy okul tiplerinin tamamı
içine alması ve en az üç gezici öğretmenlik veya gezici başöğretmenlik bölgesi
genişliğinde olması şarttır.
Kırkıncı madde de belirlenen tatbikat alanında köy enstitüsü öğretmenlerinin
görevleri kırk birinci madde de şu şekilde yer almıştır; Köy Enstitüsü öğretmenleri,
kırkıncı maddede tespit edilen tatbikat alanında iş görürlerken tahkikat ve sicil verme
işleri hariç olmak üzere 3238 sayılı kanuna göre gezici öğretmenlik ve gezici
başöğretmenlik vazifesiyle salahiyet ve mesuliyetini haizdirler. Bu öğretmenlerin
enstitüdeki asli vazifeleri göz önünde tutularak tatbikat bölgesi köylerinde her yıl ne
gibi işleri görebilecekleri enstitü öğretmenler kurulunca tespit edilir ve planlaştırılır,
ilgililer bu planlara göre çalışırlar.172
Enstitülere bağlı köylerdeki işlerin zamanında yapılmaması durumunda ne gibi
önlemlerin alındığı madde kırk ikide şu şekilde yer bulmuştur; Valiliklerin köy
enstitülerine bağlı köylerinde yapılması gerekli işlerin eğitmen ve öğretmenler
tarafından vaktinde yapılamayacağı anlaşılırsa gezici öğretmen ve gezici başöğretmen
veya bölge ilköğretim müfettişlerinin teklifi üzerine köy enstitü idareleri, bu köylerde
yapılacak işleri bitirmek üzere öğretmenlerin başkanlığında enstitü talebesinden gruplar
172
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 213.
91
gönderirler. Bu talebe ve öğretmenlerin zaruri yol masrafları ile köylerde kalacakları
zamana ait yiyecek masrafları enstitü tahsisatından ödenir.173
Gerekli görüldüğü taktirde eğitmen ve öğretmenler için kurslar açılacaktır.
Madde kırk üçde; Eğitmen ve öğretmenler için köy enstitüleri idarelerince icabında
kurslar açılır. Eğitmen ve öğretmenlerin bu kurslara gelip gitme zaruri yol paraları ve
kursta bulundukları müddetçe yiyecek masrafları enstitü tahsisatından ödenir.
Kanun’un dokuzuncu bölümünde, köy enstitülerinde vazife görenlerin tayin,
terfi, mükafatlandırma ve cezalandırma şekilleri konuları yer almıştır.
Madde kırk dörtte stajyer öğretmenlerin durumundan söz edilmiştir; Köy
Enstitüleri’nde öğretmenliğe yeni tayin edilmiş ve başka bir okulda öğretmenlik
yapmamış olanların stajyerlik müddetleri bir yıldan üç yıla kadar devam eder.
Bunların stajyerlikte muvaffak olup olmadıkları; enstitü müdür ve müdür
muavinleri ile stajyerin okuttuğu dersle yakından ilgili iki enstitü öğretmeninden teşkil
edilecek bir kurulun çoklukla verecekleri kararlarla tespit edilir ve mazbataları maarif
müdürlüğü yoluyla Maarif Vekilliği’ne gönderilir.
Stajyerin enstitüdeki işine son verilmesi veya öğretmenliğe geçirilmesi; Maarif
Vekilliği’nce kararlaştırılır.
Öğretmenliğe geçirilenlerin stajyerlikte bulundukları müddet tekaütlüklerinde
fiili hizmet sayılır.
Usta öğrencilerin durumu madde kırk beşte şöyle yer almıştır; 3803 sayılı
kanunun on yedinci maddesine göre işe alınacak usta öğreticiler ilkin köy enstitüsü
müdürlüklerince gündelikle tayin edilirler. Bunlar iki sene çalıştırılabilir. Başarısı
görülenler ikinci yılsonunda vekillikçe daimi ücretliler kadrosuna getirilebilir.174
Madde kırk altıda maaş, ücret ve gündelikle vazife görenler ise; Köy
Enstitüleri’nde maaş, ücret veya gündelikle vazife görenler, enstitü müdürlüğünce,
Maarif Vekilliği’nin tespit ettiği esaslar ve programlar dairesinde kendilerine verilecek
işlerde, her hafta pazartesi sabahından cumartesi saat on üçe kadar çalışırlar. Tatil gün
ve saatlerinde her türlü tatbiklerin ve tetkiklerin yapıldığı zamanlarda lüzumuna göre
173
174
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 213.
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 213-214.
92
hep beraber veya nöbetle iş görürler.
Öğretmen, memur, usta öğretici ve müstahdemler, vazifeli oldukları günlerde
köy enstitüsü idarelerince tabelaya konarak yedirilirler ve enstitü taşıtlarından
faydalanılırlar. Bunlar için hiçbir para alınmaz.
Enstitüde çalışanlara oturdukları evlerin civarlarında yarım hektarı geçmemek
üzere arazi ayrılacağı belirtilmiştir; Köy Enstitüleri’nde vazife gören öğretmen, memur,
usta öğretici ve müstahdemlerin oturdukları evlerin dolayında her ev için yarım hektarı
geçmemek üzere arazi ayrılır. Bunlar, o araziyi örnek olabilecek şekilde aileleri ile
birlikte işlerler, aile ihtiyacını karşılayacak sayıda hayvan besleyebilirler. Elde edilen
ürünlerden kendileri faydalanırlar. Bunun için hiçbir para alınmaz (madde 47).
Köy Enstitüsü öğretmenin tatil konusu ise madde kırk sekizde şöyle yer
bulmuştur; Köy Enstitüsü öğretmenlerine enstitü öğretmenler kurulu kararıyla ve
nöbetle müdürleri tarafından yılda iki ayı geçmemek üzere tatil izni verilir. Bu müddet
aralıklı da olabilir.175
Mükafatlandırma konusunda; Köy Enstitülerinde vazife gören öğretmenler,
memurlar, müstahdemler ve usta öğreticiler başarılarının derecesine göre aşağıda yazılı
şekilde mükâfatlandırılırlar:
1-İşinde başarılı sayılmak;
2-Köye hizmet edenler anıtına adı yazılmak;
3-Köylerde yeni bir tesise adı verilmek;
4-Ülkü eri sayılmak;
1-İşinde başarılı sayılmak:
Vazifelerini olan üstü bir başarı ile yaptıkları sabit olanlar için vekillik
müfettişlerinin veya enstitü müdürlerinin teklifi ile her yıl mart ayı içinde Maarif
Vekilliği’nce bir başarı listesi hazırlanır. Bu listeye girenlerin adları 17 Nisan’da gazete
ve radyo vasıtasıyla ilan edilir.
175
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 214.
93
2-Köye hizmet edenler anıtına adı yazılmak:
Talebesinin
çoğu
kültür
bakımından
kuvvetlendirilmesi
lazım
gelen
kesimlerden alınan, kesimlerinde tehlikeli ve bulaşıcı hastalıklar hüküm süren, yurt
sınırlarına yakın ve umumi münakale yollarından uzak yerlerde açılan köy
enstitülerinde vazife gören ve ardı ardınca beş yıl olan üstü başarı gösterenlerin adları,
çalıştıkları enstitülerdeki “köye hizmet edenler anıtı”’na yazılır. Bu vasıflardaki
enstitülerin hangileri olduğu Maarif Vekilliği’nce tespit edilir.
3-Köyde yeni bir tesise adı verilmek:
Olan üstü bir çalışma ile enstitüye veya enstitünün tatbikat bölgesindeki
köylerden birine daimi surette faydası dokunacak iş görenlerin adları kendi
çalışmalarıyla meydana getirilen yeni tesislerden birine verilir.
4-Ülkü Eri sayılmak:
Enstitünün öğretim, eğitim, ziraat, sanat işlerinde aralıksız on yıl çalışan ve
olan üstü bir başarı gösterenler, “Ülkü Eri” sayılırlar ve Maarif Vekilliği’nce bu unvanı
belirtecek ve ay yıldızı ihtiva edecek şekilde tespit olunan bir işareti taşırlar (madde 49).
Kırk dokuzuncu maddede yazılı mükâfatlandırma ve terfi ile ilgili işler, köy
enstitüsü müdürleri ve Maarif Vekilliği müfettişlerinin teklifi üzerine veya doğrudan
doğruya Maarif Vekilliği’nce tetkik edilerek sona erdirilir176(madde 50).
Cezalandırma konusu ise madde elli birde şu şekilde yer almıştır; Köy
Enstitüleri’nde vazife gören öğretmen, memur, usta öğretici ve müstahdemler suçlarının
derecesine göre aşağıda yazılı cezalara çarptırılırlar:
1-İşinde kusurlu sayılmak;
2-Ücret veya maaş kesilmek;
3-Enstitülerdeki işlerden çıkarılmak;
4-Meslekten çıkarılmak;
176
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 213-214.
94
1-İşinde kusurlu sayılmak:
Vazifelerini yapmakta ihmali görülenler işlerinde kusurlu sayılırlar. Kusurlarını
düzeltmeleri kendilerine yazı ile bildirilir.
2-Ücret veya maaş kesilmek:
Vazifelerini yapmayanların veya vazifelerini yapanlara engel olanların
enstitüyü herhangi bir şekilde zarara uğrattığı sabit olanların; fiillerinin mahiyet ve
derecesine göre üç günlükten on beş günlüğe kadar maaşları veya ücretler kesilir. Bu
fiillerin aynı ders senesi içinde tekrar yapılması halinde altı günden bir aya kadar ücret
veya maaş kesilme cezası verilir.
3-Enstitülerdeki işlerden çıkarılmak:
Talebesine ve köy enstitüsü mensuplarına iftira eden ve ettirenlerle bir yılda iki
defadan fazla maaş veya ücret kesilme cezası alanlara ve bu konuda yazılı işleri
yapmakla mükellef olanları, vazifelerini aksatmaya tahrik edenlere; öğretmenlik, usta
öğreticilik, memurluk ve enstitü şerefine uymayacak hareketleri görülenlere; enstitüdeki
işlerinden çıkarılmak cezası verilir.
4-Meslekten çıkarılmak:
Haysiyetsizliği, iffetsizliği ve vazifesinde bırakılmasına mani bir suiistimali
sabit olanlar, bulundukları işten devlet hizmetinde kullanılmamak üzere çıkarılırlar.
Disiplin cezasını gerektiren bir hareket aynı zamanda Türk Ceza Kanunu’nun
hükümlerine göre bir suç teşkil etmekte ise umumi hükümler dairesinde ayrıca takibat
yapılır.177
Cezalandırma konusunda enstitü müdürünün yetkileri madde elli ikide
belirtilmiştir; İşte kusurlu sayılmak cezası, gereken tetkikleri yapmak suretiyle enstitü
müdürü tarafından verilir ve vekilliğe bildirilir.
Ücret veya maaş kesilmek cezası enstitü müdürünün raporuyla; diğer cezalar
vekillik müfettişleriyle enstitü müdürünün veya Maarif müdürü ile enstitü müdürünün
müşterek raporlarıyla tahkik ve tespit edilerek Maarif Vekilliği inzibat komisyonunca
kararlaştırılır.
177
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 214-215.
95
Enstitü müdürü hakkında verilecek cezalar hangi derecede olursa olsun vekillik
müfettişlerinin raporlarıyla ve Maarif Vekilliği inzibat komisyonunca karara bağlanır.
İşinde kusurlu sayılma cezası kesindir. Buna itiraz olunamaz. Diğer cezalar için
umumi hükümler dairesinde de ve ilgiliye kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde
idari kaza merciine başvurulabilir.
Madde elli üç de enstitüde vazife gören öğretmen, memur, usta öğrenci ve
müstahdemlerin hangi durumlarda istifa edilmiş sayılacakları belirtilmiştir; Köy
Enstitüleri’nde vazife gören öğretmen, memur, usta öğretici ve müstahdemlerden
aşağıda yazılı halleri görülenler, istifa etmiş sayılırlar:
1-Vazifesine yeni tayin edilip mazeretsiz olarak on beş gün içinde işine
başlamamak;
2-Tatil izni sonunda mazeretleri olmadan işlerine gelmemek;
3-Mazeretsiz olarak aralıksız bir hafta işine devam etmemek;
4-Bir ders yılı içinde mazeretsiz ve aralıklı olarak bir ay vazifelerine gelmemiş
olmak.
Bunlardan mecburi hizmete tabii olanlar hakkında kanunlarına göre ayrıca
takibat yapılır.178
Kanun’un onuncu bölümü Müteferrik maddeleri içermektedir.
Ceza alanların hangi mahkemelere verilecekleri madde elli dörtte şu şekilde
belirlenmiştir; Bu kanunda yazılı vazifeleri gören eğitmen, öğretmen, usta öğretici,
gezici öğretmen ve gezici başöğretmen, müfettiş, muhtar ve ihtiyar meclisi azaları ile bu
vazifelerle ilgili işleri yapmaya memur edilenlerden birisine veya kurullarına karşı
işlenecek ve Türk Ceza Kanunu’nun ikinci kitabının üçüncü babının dokuzuncu faslında
ve dördüncü babının üçüncü faslında ve dokuzuncu babının ikinci ve yedinci faslında
mevcut cezalarla ilgili görülecek suçlardan ağır ceza mahkemesinin vazifesi dışında
kalanlar; Cumhuriyet Müddei Umumiliğinin iddianamesi ile doğrudan doğruya
mahkemeye verilir.
178
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 214-215.
96
1609 sayılı kanunun hükümlerine temas eden bir suç işleyen eğitmen ve
öğretmenler, gezici öğretmen ve gezici başöğretmenler o kanunun birinci maddesinin
ikinci fıkrasında yazılı memurlar hakkında yapılacak muameleye tabii tutulurlar (madde
55).
Sağlık konusuna madde elli altıda yer verilmiştir; Köy Enstitüleri’nden ve
eğitmen kurslarından mezun olanlara, köylerdeki sağlık vazifelerini yaptıkları esnada
faydalanacakları acele sıhhi imdada mahsus malzemeyi havi birer sıhhat çantasını;
sıhhat ve içtimai muavenet vekâleti, bütçesinden temin eder.179
Köy enstitüsü yollarının yapımı konusuna da yer verilmiştir. Madde elli
yedide; Köy Enstitüleri’ni en yakın istasyon, iskele, kaza ve valilik merkezlerine
bağlayan yol birinci derecede yollardan sayılarak ilgili vekillik veya valiliklerce en kısa
zamanda yaptırılır.
Bu enstitülere en yakın duraklar ve iskeleler en kısa bir zamanda ilgili
vekillikçe yükletme ve boşaltmaya elverişli hale getirilir.
Eskişehir milletvekili İzzet Arukan; “Bu madde içerisinde valilik makamlarına
bağlanan yol, birinci derecede yollardan sayılıyor. Bizim yol taksimatında birinci
derecede yol yoktur.” Diyerek birinci derecede yol ibaresinin kaldırılmasını istemiş ve
encümenlik tarafından da uygun görülerek “birinci dereceden yol” ibaresi kaldırılmış ve
bu son şekli ile madde kabul edilmiştir.
Haberleşme konusuna madde elli sekizde değinilmiştir; Köy Enstitüleri’nin ve
köy okullarının her türlü muhabere evrakı diğer resmi teşkillerin evrakı gibi köy posta
teşkilatı vasıtasıyla getirilip götürülür.
Bu kurumlar resmi işlerinde köy ve jandarma telefonlarından parasız
faydalanırlar.
Köyün mecburi işleri konusu; Bu kanunun on üç, on dört, on dokuz, yirmi,
yirmi iki, yirmi üç, yirmi dört, yirmi beş ve yirmi sekizinci maddelerinde, 3803 sayılı
kanunun on iki, on dört, on altıncı maddelerinde yazılı hizmetler; 422 sayılı Köy
Kanunu’nun on ikinci maddesi ile mecburi sayılan işlerdendir.
179
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 215.
97
Köyün mecburi işleri ile bu kanunda yazılı diğer işlerin vaktinde ve gereken
şekilde yapılıp yapılmadıklarını vali, kaymakam ve nahiye müdürleri takip ve murakabe
ederler180 (madde 59).
Okulların tatil konusu altmışıncı madde de yer almıştır; Birinci madde yazılı
okullar yılda iki ayı geçmemek üzere tatil edilir.
Eğitmen, öğretmen, gezici öğretmen, gezici başöğretmenler her türlü tatil
müddetince ücretlerini tam olarak alırlar.
Eğitmen ve öğretmenlerin izinlerinin başlangıç ve sonunu gezici öğretmen
veya gezici başöğretmenler; gezici öğretmenlerle gezici başöğretmenlerinkini de bölge
ilköğretim müfettişleri tayin ve takip ederler.
Okulla ilgili çalışma zamanı içinde mazeretleri dolayısıyla eğitmen ve
öğretmenlere gezici öğretmen veya gezici başöğretmenler; gezici öğretmenlerle gezici
başöğretmenlere de bölge ilköğretim müfettişi tarafından mecmuu yılda bir haftayı
geçmemek şartıyla izin verilebilir.
Okullara bağış yapan hayırseverlerin adlarının daimi olarak anılmasına madde
altmış bir de kararlaştırılmıştır; Köy enstitüsü binalarından birini veya bir köy okulu
binasını Maarif Vekilliği’nce verilecek planlara göre yaptıran veya bu okul ve
enstitülere tarla, bağ, bahçe, fidanlık, değirmen gibi bir gayrimenkulü bağışlayan
iyilikseverlerin veya hayır müesseselerinin adları bunlara daimi olarak anılmak üzere
verilir.181
Kooperatif kurma konusu; Köy enstitülerinde ve okullarındaki öğretmen,
eğitmen, talebenin ve köy halkının ihtiyaçları göz önünde tutularak, ana statüsü Maarif
Vekilliği’nce hazırlanan ve bu vekilliğin murakabesi altında işletilen birer (köy
enstitüsü veya okulu istihlak veya istihsal kooperatifi) kurabilirler.
Ortaklarına kazanç dağıtmayacak olan enstitü ve okul istihlak veya istihsal
kooperatiflerinden hiçbir vergi, resim ve harç alınmaz.
Bu kooperatifler kendi aralarında ana statüsü Maarif Vekilliği’nce kabul ve
tasdik edilen ve bu vekilliğin murakabesi altında işletilen “kooperatifler birliği”
180
181
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 215-216.
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 216-217.
98
kurabilirler.
Bu kooperatifler ve birlikleri; köy içinde tedariki mümkün olmamak ve köy
okullarıyla enstitülerinin kanunlarla tayin edilmiş maksatlarını gerçekleştirmeye
yaramak şartıyla köy halkının muhtaç olduğu eşyayı da satabilirler.
Başarısız öğrencilerin durumu; Köy enstitülerine kabul edilen talebeden
başarısızlıkları yüzünden aynı sınıfta üst üste iki ders yılı kalanlarla ayrı ayrı sınıflarda
iki defa kalanlar enstitüden çıkarılır.
Çıkarılanlar hakkına 3803 sayılı kanunun dördüncü maddesi hükmü tatbik
olunur.
Bunlardan köye faydalı sanatkâr olabilecekleri enstitü öğretmenler kurulunca
kararlaştırılanlara yapabilecekleri işlere göre birer belge verilir.182
Yardım sandıklarının nasıl işleyeceği madde altmış dörtte belirlenmiştir; 3803
sayılı kanunun on sekizinci maddesinde yazılı “Sağlık ve İçtimai Yardım Sandığı”nın
alacakları, devlet emvaline mahsus hak ve rüçhanları haizdir. Bu sandığın gelirleri faiz
ve kazançları hiçbir harç, vergi ve resme tabii değildir.
Sandığın paraları; ilgili eğitmen, öğretmen ve müfettişler tarafından
başkalarına temlik edilemez ve şahsi borçları içinde haciz olunamaz.
Yardımlar sandık azasına aşağıda yazılı hallerde yapılır:
1-Vazifesi başında kazaya uğrayanların sakatlanmalarında veya ölmelerinde;
(bu hüküm köy enstitüsü talebesine de şamildir.);
2-Ailelerin ölümlerinde, hastalıklarında, çocuklarının doğumunda;
3-Hayvanlarının vazife esnasında ölmeleri veya kazaya uğramalarında;
4-.Evlerinin veya eşyasının tamamen yanması halinde;
5-Evlenmelerinde.
Sandık azasına istihsal vasıtası edinme, işlik tesis etme, tetkik seyahati yapma,
çocuklarını okutma gibi sebeplerle sandıktan ödünç para da verilebilir.
182
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 217.
99
Sandıklarda çalışacak müstahdemler ve memurların durumu; 3803 sayılı
kanunun on sekizinci maddesine göre kurulan köy öğretmenleri tekaüt, sağlık ve içtimai
yardım sandıklarında çalıştırılacak müstahdemler, memurlar; 3656 sayılı kanunun
hükümlerince yapılacak bir nizamnameye göre tekaüt edilirler. Bunların tekaüdiyeleri
çalıştıkları sandıklardan ödenir (madde 65).
Yardım sandığının idaresi konusu; Köy eğitmenleri, köy enstitüsü mezunu
öğretmenler, köy enstitüsünde vazife gören öğretmen, usta öğretici ve memurlarla
gezici öğretmen ve gezici başöğretmenler, bölge ilköğretim müfettişleri; 3803 sayılı
kanunun on sekizinci maddesine göre kurulan “Köy Öğretmenleri Sağlık ve İçtimai
Yardım Sanığı”nın azasıdırlar.
Eğitmen, öğretmen, gezici öğretmen ve gezici başöğretmenler okullarda ilgili
işletmelerden elde ettikleri safi ürünlerin Maarif Vekilliği’nin takdiri ile yüzde ikisinden
yüzde beşine kadar olanını her yıl bu sandığa yardım hissesi olarak vermekle
mükelleftirler (madde 66).
Köy okulu yardım kurulunun nasıl kurulacağı madde altmış yedi de şöyle yer
almıştır; Bu kanunun birinci maddesinde yazılı okul ve kurslarla ilgili işlerin
görülmesinde eğitmen, öğretmen, gezici öğretmen ve gezici başöğretmenlere yardım
etmek ve vazifeleri iki yıl sürmek üzere her okul için üçer üyeli birer “Köy okulu
yardım kurulu” teşkil edilebilir. Bu üyeler gezici öğretmen ve gezici başöğretmen ve
bölge ilköğretim müfettişi tarafından köy halkının yirmi ile elli yaş arasında
bulunanlarından seçilirler.183
Yardım eri nasıl olunacağı şu hallerde belirlenmiştir; Bu kanunda yazılı
vazifeleri görenlerle iş birliği yapan köy muhtarlarından ihtiyar meclisi azalarından,
bölge köy okulu kurullarıyla köy okulu yardım kurulları üyelerinden ve gönüllü olarak
bu iş birliğine katılan köylülerden, katıldıkları işlerde dört yıl üstün başarıyla
çalıştıkları; bölge gezici öğretmen veya gezici başöğretmen ve ilköğretim müfettişleri
tarafından tespit edilenler, (valilik köy öğretmen ve eğitmenleri disiplin kurulu)
kararıyla “yardım eri” sayılırlar.
183
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 217-218.
100
Bu gibilerin adları Maarif Vekilliği’nce radyo ve diğer yayınlarla her yıl 17
Nisan’da ilan olunur.
Yardım erlerinin, şahsi emek ve gayretleriyle köyde yeniden meydana
getirdikleri bölge ilköğretim müfettişinin raporlarıyla sabit olan bir tesise (valilik köy
öğretmen ve eğitmenleri disiplin kurulu) kararıyla bunların adları verilir (madde 68).
Köy enstitülerine ve köy okullarına paralı veya parasız olarak tahsis, temlik ve
tescil edilen bütün gayrimenkullerin ferağ ve intikal muameleleriyle bu muamelelerle
ilgili olarak tanzim edilecek kâğıtlar ve senetlerden her türlü vergi, harç ve resim
alınmaz. (madde 69) Enstitülerin bir çok vergiden muaf tutulduğunu da görmekteyiz.
Köy Okulları ve Enstitüleri teşkilat kanunu oy birliği ile 19.6.1942 tarihinde
kabul edilmiştir.184
Tasarıya hiçbir milletvekili ret oyu vermemiştir. Oylamaya 252 milletvekili
katılmıştır. Oylamaya katılmayanlar arasında Köy Enstitüleri Kanunu oylamasında
olduğu gibi Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü gibi isimler vardır.185
4274 sayılı Köy Okulları ve Enstitüleri Kanunu görüşmeleri sırasında, köy
enstitüleri sisteminin Türkiye’deki toprak düzeninin değişmesinde önemli rol
oynayacağı düşüncesi ortaya çıkmıştır. Öğretmenlere verilen yetkiler Meclisteki toprak
ağalarının tepkilerine yol açmıştır. Özellikle Eskişehir milletvekili Emin Sazak sesini en
fazla yükseltenlerdendir. Ayrıca Emin Sazak 1944 yılında Eskişehir’de bir kahvede
karşılaştığı Çifteler Köy Enstitüsü Müdürü Rauf İnan’a şöyle demiştir: “ Bu itlere
toprak verilecekmiş, versinler. Bakalım verebilecekler mi? Ben onlara hayvan, çift
çubuk, tohumluk vermedikten sonra topraklar ne olacak?” Toprak düzeninin değişmesi
konusunda dikkat çekici bir örnektir.186
İsmail Hakkı Tonguç, 4274 sayılı Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilat
Kanunu’nun çıkarılmasını şu şekilde değerlendirmiştir:
“Hasan Ali Yücel’in Maarif Vekilliği zamanında başarılan en önemli islerin
başında 4274 sayılı Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilat Kanunu’nun Büyük Millet
Meclisi’nden çıkmasıdır. Bu kanun, köylerde hayatları boyunca çalışacak öğretmenlerle,
184
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, s. 218.
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 75, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 274–275.
186
Yalçın Kaya, (2001), Köy Enstitüleri, C.2, Tiglat Matbaacılık, İstanbul, s. 183.
185
101
enstitü mezunu öğretmenlerin görevlerini, yetkilerini, köy okulları ile enstitülerin
fonksiyonunu, köyde eğitimi gerçekleştirmek işine katılacak bütün ilgililerin vazifelerini
saptamaktadır. Bu kanun sayesinde memlekette, eşine pedagoji tarihinde rastlanmayan bir
ilköğretim seferberliği yapılmıştır. Onun mana ve değerini gelecek nesiller daha iyi
anlayacaklarıdır.”
187
4274 sayılı Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilat Yasası’nın yenilikçi yanını,
Pakize Türkoğlu “Tonguç ve Enstitüleri” adlı eserinde şöyle açıklamıştır:
“Yasanın yenilikçi yanı, köy toplumunun sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel
sorunlarının çözüme yönelik olmasıdır. Özellikle tarım ve teknik bilgi ve alışkanlıkları
kazandırma amacı belirleyici olarak vurgulanıyor. Tonguç’un, yasanın 30. Maddesinin
açıklamasında “motor ve makineyi köy okulunun ilk oyuncağı yapmaktan başlayarak,
enstitülerde teknik eğitimi kökleştirmek” gerektiği sözleri bu anlama geliyordu. Böylece
köy öğretmeni en sondaki “nefer” değil, öndeki vazgeçilmez eleman oluyordu. 4274 sayılı
yasanın getirdiği ikinci bir yenilik, bu çalışma ve etkinliklere halkın katılımını
sağlamaktı.”188
Köy Okulları ve Enstitüleri teşkilat kanunu ile birlikte daha sağlam bir yapıya
kavuşan Köy Enstitüleri 1940’lı senelerin son çeyreğine kadar hızla gelişmeye devam
etmiştir. 1943 yılı bütçe görüşmelerinde Antalya milletvekili H. T. Dağlıoğlu “Maarif
bütçesi Milli Müdafaa bütçesinden sonra en kabarık bir bütçedir. Bu bütçenin siklet
merkezini Köy Enstitüleri ile teknik öğretim teşkil ediyor. Bunlar çok iyi.” Diyerek
Meclis’çe Köy Enstitülerine verilen önemi sergilemektedir. O sene Maarif Vekâleti
bütçesi 43 333 434 liradır. Köy Enstitüleri ile Köy okulları ve Eğitmenleri ücret ve
masraflarına ayrılan pay ise 6 874 335 liradır.189
1944 yılı Maarif Vekâleti bütçesi görüşmeleri sırasında Sinop milletvekili Dr.
B. Kökdemir Köy Enstitülerinden 2219 ve öğretmen okullarından 875 olmak üzere
toplam 2994 ilkokul öğretmeni Maarif Vekâleti hizmetine gireceklerinden bahsetmiştir.
Köy Enstitüleri öğrenci mevcudunu ise 1943 senesinde 15 300, köy sağlık memuru
yetiştirmek üzere de ilave olarak 600 talebe alındığını, Maarif Vekâleti’nin cephe ile
yürüme hareketine başladığını söylemiştir. İstanbul milletvekili G. B. Göker ise,
“Cumhuriyetimizin Köy Enstitüleri Teşkilatı ile bu yolda büyük bir başarı yoluna
187
İsmail Hakkı Tonguç, (1947), Canlandırılacak Köy, Remzi Kitapevi, İstanbul, s. 498.
Pakize Türkoğlu, (2004), Tonguç ve Enstitüleri, Kültür Yayınları, İstanbul,, s. 459.
189
TBMMZC, (1943), D: 7, İ: 28, C. 2, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 235–259.
188
102
girdiğini görmekteyiz” sözleri ile Köy Enstitüleri’nin durumunu güzel bir şekilde ifade
etmiştir. Antalya milletvekili H. T. Dağlıoğlu da “İki üç Köy Enstitüsü gezmiş birisi
olarak, memleket için ne kadar ehemmiyetli ve Türk içtimai hayatı için o derecede
değerli bir müessese az bulunur. Bunun için ne kadar para, emek ne kadar himmet sarf
etsek azdır” diyerek bu müessesenin ne denli önemli olduğunu, oraları gidip görmüş
birisi olarak bunları söylemesi anlam arz etmektedir.190
1945 yılı Maarif Vekâleti bütçesinden Köy okulları ile Köy Enstitüleri ve köy
eğitmenleri ücret ve maaşlarına ayrılan pay giderek artmış ve 9 912 819 lirayı
bulmuştur.191 1946 yılına gelindiğinde ise bu miktar nerdeyse iki kat artmış ve 16 230
245 lira olmuştur.192
2.2. KÖY ENSTİTÜLERİ’NDE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER
1946 yılından sonra Köy Enstitüleri Teşkilatında yapılan birtakım değişiklikler
sonucunda bu teşkilat giderek gözden düşme noktasına gelmiştir. 1954 yılına kadar
yapılan bu değişiklikler sonucunda ise kapanmış ve ilk öğretmen okulu adını almıştır.
Bu son bölümde yapılan bu değişikliklere ve Köy Enstitülerinin sonuna değinilecektir.
Necdet Aysal, “Anadolu’da Aydınla Hareketi’nin Doğuşu: Köy Enstitüleri”
adlı makalesinde 1945 yılından itibaren çok partili siyasal hayata geçiş ile birlikte köy
enstitülerinin durumunu şöyle anlatmıştır:
“1945’te çok partili siyasal hayata geçiş ile birlikte, enstitülere yöneltilen
suçlamalar da artmıştır. Özellikle Demokrat Parti, CHP yönetimini yıpratmak için Köy
Enstitülerini bir koz olarak kullanmaya başlamıştır. Hatta suçlamaların CHP içinde de
taraftar bulması oldukça ilginçtir. 5 Ağustos 1946’da TBMM açılmış ve 7 Ağustos’ta da
Recep Peker kabinesi kurulmuştur. Yeni hükümet, Hasan Ali Yücel’in yerine Milli Eğitim
Bakanlığına Reşat Şemsettin Sirer’i getirmiştir. Yeni Milli Eğitim Bakanı’nın ilk icraatı,
Köy Enstitülerinin kurulmasında büyük paya sahip olan ve enstitülerce “baba” unvanı ile
tanınan İsmail Hakkı Tonguç’u İlköğretim Genel Müdürlüğü’nden uzaklaştırmak olmuştur.
Bu durumu, “solcu-Tonguçcu” olarak tanınan enstitü yöneticileri ile öğretmenlerin
190
TBMMZC, (1944), D: 7, İ: 61, C. 10-D, TBMM Matbaası, Ankara, s. 268–277.
TBMMZC, (1945), D: 7, İ: 60, C. 17, TBMM Matbaası, Ankara, s. 320.
192
TBMMZC, (1945), D: 7, İ: 17, C. 20-D, TBMM Matbaası, Ankara, s. 348.
191
103
görevden alınıp, başka yerlere ya da birimlere atamaları izlemiştir.”
193
1946 seçimlerinden sonraki süreçte siyasi durumun eğitime nasıl yansıdığını
İsmail Hakkı Tonguç şu sözlerle ifade etmiştir:
“Bu olağan üstü çalışmalar, hızla devam ederken, 1946 yazında milletvekili
seçimleri başladı. Bu seçimler, son yılların ilköğretim hamlesine gizli gizli itiraz edenlerin
meydana çıkmalarına imkân ve fırsat verdi. Onlar bu işten zarar göreceklerini tahmin
ederek kuşkulananlarla el ele vererek bütün ulusal değerlere ve devrimin ana ilkelerine
saldırmaya, onları yıkmaya koyuldular. Fakat, eseri yıpratmaktan daha ileri geçemediler.
Fani insanların hepsi göçüp gidecek, ortada yalnız, milletin ortak malı olan eser kalacaktır.
Tarih ve millet vicdanı, haklı ile haksızı ayıracak, yanılmaz, kesin hükmünü verecektir.”
194
Yapılan ilk önemli değişiklik Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilat Kanunu’nun
25. maddesinin birinci fıkrasında kendisini göstermiştir. Kabul edilmesi esnasında da
şiddetli tartışmalar çıkan bu maddenin birinci fıkrası şu şekilde idi: “Köy halkından olan
veyahut altı aydan beri köyde yerleşmiş bulunanlardan on sekiz yaşını bitirmiş ve elli
yaşını geçmeyen her vatandaş, köy ve bölge okulları binalarının kurulmasına, bu
binalara su temin edilmesine, okul yolları ile bahçelerinin yapılmasına ve bunların
onarılmasına münhasır işler tamamlanıncaya kadar yılda en çok yirmi gün çalışmaya
mecbur tutulurlar.” Yapılan değişiklik neticesinde;
“Köy halkından olan veyahut altı aydan beri köyde yerleşmiş bulunanlardan on
sekiz yaşını bitirmiş ve elli yaşını geçmeyen her erkek vatandaş, köy ve bölge okulları
binalarının kurulmasına, bu binalara su temin edilmesine, okul yolları ile bahçelerinin
yapılmasına ve bunların onarılmasına ve 23. maddede yazılı diğer tesislerin vücuda
getirilmesine münhasır işler tamamlanıncaya kadar yılda en çok yirmi gün çalışmaya
mecbur tutulur.” halini almıştır.
Ankara milletvekili Hıfzı Oğuz Bekata’nın teklifi sonucu değiştirilen bu
fıkrada, “her vatandaş” yerine “her erkek vatandaş” tabiri getirilerek kadınların çalışma
mükellefiyetlerine son verilmiştir.195
193
Necdet Aysal, (2005), “Anadolu’da Aydınlanma Hareketinin Doğuşu: Köy Enstitüleri”, Atatürk Yolu
Dergisi, C. 9, S. 35–36, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, s. 279.
194
İsmail Hakkı Tonguç, (1947), s. 498.
195
TBMMZC, (1947), D: 8, İ: 44, C. 4, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 155–156.
104
2.2.1. Köy Enstitüleri Kanunu’na Ek Kanun
18.06.1947 tarihinde ise Köy Enstitüleri Kanunu’na ek kanun çıkartılmıştır.196
Kanun’a baktığımızda; Köy enstitülerinden mezun olan öğretmenlerden:
A) 17.4.1940 tarihli ve 3803 sayılı ve 19.6.1942 tarihli ve 4274 sayılı kanunlar
gereğince kendilerinin işlemesi için okul arazisi tesis edilememiş olanlara;
B) Enstitüden mezun olanlardan köy öğretmenliğine tayin edilenlere hizmete
başladıkları tarihten başlayarak altı ay müddetle, istihsal tazminatı adı ile aylıları ile
birlikte 25 lira verilir. B fıkrasına göre enstitülerin 1942 yılı mezunlarına verilecek olan
istihsal tazminatı bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihi kovalayan aybaşından itibaren
verilir.
Birinci maddede yazılı istihsal tazminatı, 1947 yılı bütçe kanununa bağlı A
işaretli cetvelin Milli Eğitim Bakanlığı kısmındaki 546. bölümünün 5. maddesinden
ödenir.
Kanun’un yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği ve 1948 yılı sonuna kadar
yürürlükte kalacağı ayrıca bu kanunu Maliye ve Milli Eğitim Bakanları yürüteceği de
belirtilmiştir.
1948 yılı Milli Eğitim Bakanlığı bütçe görüşmeleri sırasında Köy Enstitülerinin
artık yok olma durumuna gelmeden önceki son halini güzel bir şekilde anlatan Balıkesir
milletvekili Esat Altan’nın şu sözleri dikkat çekicidir:
“Köy Enstitülerinde eğitim ile öğretim, fikir ile iş birbirini tamamlayan iki unsur
olarak çalışmaların sıklet merkezini teşkil etmektedir. Bugün 16 bine yakın çocuk bu
enstitülerin derslerinde, işliklerinde, tatbikat bahçelerinde neşe ile çalışmaktadırlar.” Ayrıca
Maraş milletvekili Dr. Kamil İdil Beyin şu sözleri de Köy enstitülerinde okuyan çocukları
anlatması bakımından oldukça önemlidir: “Arkadaşlar, Köy Enstitüleri bu memleketin
evladıdır, Kamutayın çocuklarıdır onlar. İyidirler, temizdirler, ülkücüdürler. Sizin kutsal
davanıza ihanet edecek insanlar değillerdir. Yerli, münzevi vakalardan dolayı hiç
kuşkulanmayalım. Millet yolunda çalışmaktadırlar. (Alkışlar)”.
196
TBMMZC, (1948), D: 8, İ: 75, C. 6, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 450–451.
105
Köy okulları ile enstitüleri ve köy öğretmenleri giderlerinde geçen senelerde
olan artış durmuş ve 1948 yılı bütçesinde 13 771 750 liraya inmiştir.197
2.2.2. 3803, 4274 ve 4459 Sayılı Kanunların Köy Okulu, Öğretmen Evi, Köy Sağlık
Memurları ve Ebeleri Evleri İnşa Ettirilmesiyle İlgili Maddelerinin
Değiştirilmesi ve 5012 Sayılı Kanunun Kaldırılması Hakkında Kanun
21.5.1948 tarihine gelindiğinde bazı önemli değişiklikler daha yaşanmıştır.
Köy okulu, öğretmen evi, sağlık memurları ve ebeleri evlerini inşaa ettirilmesi
konusunda; Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlerin tayin edilecekleri okulların binalarıyla
öğretmen evleri ve köy sağlık memurlarıyla köy ebelerinin hizmet görecekleri bölge
merkezlerinde bunlar için yapılacak evler Millî Eğitim ve Bayındırlık Bakanlıkları
tarafından tespit edilecek veya onanacak tip plânlara göre valiliklerce aşağıdaki
kaynaklardan sağlanacak yardımlarla yaptırılır:
a)Her yıl Devlet ve Özel İdareler bütçelerinden ayrılacak ödeneklerden
programa göre yapılması gereken işler göz önünde tutularak her vilâyete düşecek hisse
nakit veya ayın;
b)Bu kanunun 5. ve 6. maddeleri ve Köy Kanunu gereğince köylü yurttaşların
çalışma mükellefiyetleri.
Tunceli milletvekili Necmeddin Sahir Sılan’ın anayasadaki deyimlere uygun
olması açısından “vilayet” kelimesinin “il” olarak değiştirilmesi önergesi kabul
edilmiştir. Ayrıca Muğla milletvekili Nuri Özsan’ın B bendinde yazılı “Köy Kanunu”
ibaresinin kalkması teklifi de kabul edilmiştir. Ayrıca Tokat milletvekili Komisyon
Başkanı Refik Ahmet Sevengil’in “Bu kanunun 5. 6.” Kelimelerinin de kaldırılması
önerisi kabul edilmiş ve son hali ile 1. maddenin B bendi şu şekilde olmuştur: “Köylü
yurttaşların çalışma mükellefiyetleri”.198
Her yıl yaptırılacak köy okullarıyla enstitü mezunu öğretmenlere, köy sağlık
memurlarına ve köy ebelerine tahsis edilecek evlerin ve köy enstitülerinin inşaatında
kullanılacak tomruklardan orman içinde ve bitişiğinde bulunan ilçelerin ihtiyacı 3116
197
198
TBMMZC, (1948), D: 8, İ: 26, C. 8, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 578, 591, 624.
TBMMZC, (1948), D: 8, İ: 61–62, C. 11, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 435-440.
106
sayılı Orman Kanunu’nun 19 maddesine ve bunun dışında kalan il ve ilçelerin ihtiyacı
da 4274 sayılı Kanunun 24. maddesinin son bendine göre Millî Eğitim ve Tarım
Bakanlıklarının kararlaştıracakları esaslar ve fiyatlar dâhilinde Devlet Orman
İşletmelerinin nakliyata elverişli istif yerlerinden sağlanır."
Bu madde hakkında Maraş milletvekili Emin Soysal ve Denizli milletvekili
Hulusi Oral beylerin ortak bir önergesi olmuştur:
“Her yıl yaptırılacak köy okullarıyla enstitü mezunu öğretmenlere, köy sağlık
memurlarına ve köy ebelerine tahsis edilecek evlerin ve Köy Enstitülerinin lüzumlu kereste
tomrukları Milli Eğitim ve Tarım Bakanlıklarınca kararlaştırılacak esaslar dairesinde,
Devlet Orman İşletmelerince, nakliyata elverişli istif yerlerinden bedelsiz olarak verilir.”
Bu önerge oya sunulmuş ancak kabul edilmemiştir. İkinci madde aynen oya
sunulmuş ve kabul edilmiştir.
Millî Eğitim Bakanlığı köy okullarıyla enstitü mevzuu öğretmenlere, köy
sağlık memurlarına ve köy ebelerine tahsis edilecek evlerin inşaatında kullanılacak
malzemeyi 2490 sayılı Kanunun hükümleri dâhilinde toptan satın alıp illere dağıtabilir.
İnşa ettirilmiş ve ettirilecek olan köy okulları, işlik ve diğer okul müştemilâtı,
öğretmen, sağlık memuru ve ebe evleri köy tüzel kişiliği adına tescil edilir. Bunların
daimî bakımı ve onarımı köye aittir.
Afyonkarahisar milletvekili Ahmed Veziroğlu’nun “dördüncü maddenin
sonundaki “köye aittir” kısmının “Özel İdareye aittir” şeklinde değiştirilmesi”
yönündeki önergesi kabul edilmiş ve madde bu son şeklinden sonra reye sunulmuş ve
kabul edilmiştir.199
En önemli değişiklik beşinci madde de gerçekleşmiştir; Okul binası veya
öğretmen, sağlık memuru ve ebe evi yaptırılacak köyün erkek halkından yaşları 18–50
arasında bulunanlar (Bu yaşlar dâhil) İçişleri ve Çalışma Bakanlıklarının mütalâası
alınarak Millî Eğitim Bakanlığınca hazırlanacak ve Bakanlar Kurulunca onaylanacak
esaslara göre bu inşaatta bizzat ve vasıtalarıyla çalıştırılır. Çalışma mükellefiyeti
köylünün başlıca istihsal faaliyeti zamanlarının dışında ve yılda (30) günü geçmemek
üzere düzenlenir. Okula eklenecek dershane, yemekhane, çamaşırlık, işlik, ahır ve depo
199
TBMMZC, (1948), D: 8, İ:61–62, C. 11, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 440-458.
107
gibi yapılarla bunlarla ilgili yollar ve suyolları yapılması ve bunların onarılması da
çalışma mükellefiyetine dâhildir.
Komisyon ahır kelimesinin 5. maddeden çıkartılmasını teklif etti ve bu kelime
maddeden çıkartılmıştır. Ayrıca maddedeki gün meselesi de tartışma konusu olmuştur.
Bu konuda iki önerge verilmiştir. Kütahya milletvekili Ahmet Tahtakılıç ve Muğla
milletvekili Necati Erdem Beylerin 15 güne indirilmesi önergesi okunmuş ancak
reddedilmiştir. Daha sonra ise, Maraş milletvekilleri Ali Rıza Çuhadar ve Abdullah
Yaycıoğlu Beylerin 20 güne indirilmesi önergesi okunmuş ve kabul edilmiştir.
Yapılan bu düzenlemelerden sonra madde reye sunulmuş ve kabul edilmiştir.
Çalışmakla yükümlü
olanlar için bazı önlemler alınmıştır; Çalışma
mükellefiyetine tâbi olanlar bunu bizzat çalışarak, yerine rızasıyla ehil birini çalıştırarak
veyahut mahallî rayice göre tespit edilecek bedeli ödeyerek ifa ederler. Bu bedel her gün
için bir liradan az ve iki liradan çok olamaz. Nakil vasıtalarıyla çalışanlardan hayvaniyle
çalışanların bir günlük işi iki, tekerlekli vasıtalarıyla çalışanların 'bir günlük işi üç
günlük sayılır. Çalışamayacak derecede malûl ve aynı zamanda fakir olanlar çalışına
mükellefiyetine tâbi tutulmaz.200
Çalışma mükellefiyetine tabi olanlar için; Bu kanunun 5. ve 6. maddelerinde
yazılı çalışma mükellefiyetine tâbi olanlardan:
a) Mazeretsiz olarak işe gelmeyenler veya işten kaçanlar çalışmadıkları her gün
için köy ihtiyar heyetleri kararıyla mahallî rayice göre takdir olunacak işçi ücreti
verirler. Bu suretle alınacak ücretin tutarı beher gün için iki lirayı geçmemek üzere
hesaplanır. Kararlar alâkadarlara tebliğ olunur.
b) Kendilerinden amele ücreti alınmasına karar verilenler tebliğ tarihinden
itibaren on gün içinde işe gelmemelerinin mazerete dayandığı veya takdir olunan ücretin
rayice uygun olmadığı sebeplerine inhisar etmek üzere köyün bağlı bulunduğu idari
mercie itirazda bulunabilirler. Bu merciler tarafından verilecek kararlara söz yoktur.
c) 5. ve 6. maddelere göre ödenecek bedenî mükellefiyet bedelini
vermeyenlerden bu para Tahsili Emval Kanununa göre alınarak köy sandıklarına
yatırılır.
200
TBMMZC, (1948), D: 8, İ:62, C. 11, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 458-465.
108
d) Çalışma mükellefiyetine tâbi olanların çalıştırılmasında kayıtsızlığı veya işi
aksatacak fena halleri görülen muhtar ve ihtiyar heyeti üyeleri hakkında 4274 sayılı
Kanunun 20. maddesi tatbik olunur.
Geçici çalışanlar için; Millî Eğitim Müdürlüklerinde okul binalarının,
öğretmen, sağlık memuru ve ebe evlerinin inşaatına ait teknik işlerle uğraşmak üzere
geçici olarak yapı ustası ve kalfası, fen memuru, mühendis ve mimar, bekçi ve işçi
kullanılabilir.
Burdur milletvekili Ahmet Çınar’ın 8. maddeye “Bu elemanların teknik
faaliyeti ve okulların inşaatı Bayındırlık müdürlüğünce denetlenir.” Fıkrasının
eklenmesi önerisi kabul edilmiştir. Bu son şekli ile madde reye sunulmuş ve kabul
edilmiştir.
Okulların yapımında kullanılacak malzemelerin temini konusunda; Köy
okullarıyla öğretmen, sağlık memuru ve ebe evlerinin ve köy enstitülerinin inşaatında
kullanılacak bütün malzemenin Devlet Demir ve Denizyolları vasıtalarıyla taşınmasında
nakliye bedelleri Millî Eğitim ve Ulaştırma Bakanlıkları arasında kararlaştırılacak
esaslar dâhilinde Ulaştırma Bakanlığınca tespit edilecek tenzilâtlı özel tarife üzerinden
ödenir.
Bu maddeye ilişkin geçici madde çıkartılmıştır. Birinci geçici maddede; 1948
yılı Bütçe Kanunu’na bağlı (A) işaretli cetvelin Milli Eğitim Bakanlığı kısmındaki 560.
(Geçici Hizmetliler Ücreti) bölümüne 100 000 lira ve 606. (İllere) bölümünün 3.
(İlkokul yapıları için yapılacak para ve ayın yardımı için) maddesine 6 milyon lira ek
ödenek verilmiştir.
İkinci geçici maddede; 1948 yılı Bütçe Kanunu’na bağlı (R) işaretli cetvelin
Milli Eğitim Bakanlığı kısmına ilişik formül eklenmiştir.201
5012 sayılı kanun ve 3803,4274 sayılı kanunların bazı maddeleri yürürlükten
kaldırılmıştır. 3803 sayılı Kanunun 16. maddesiyle 4274 sayılı Kanunun 22, 23, 25, 26,
38, 41, 42. maddeleri ve 5012 sayılı Kanun kaldırılmıştır.
4459 sayılı Kanunun ikinci maddesinde yazılı (Birinci sınıf köy ebeleri, köy
Sağlık memurlarına merkezleri olan köylerde 3803 sayılı Kanunun 16. maddesi
201
TBMMZC, (1948), D: 8, İ:62, C. 11, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 465-473.
109
gereğince öğretmenlere yaptırılarak evler gibi birer ev yaptırılır) fıkrası çıkarılmıştır.
4274 sayılı Kanunun 20. maddesinin birinci fıkrasındaki (3803 sayılı Kanunun
16. maddesine göre okulun) sözleri kaldırılmış ve yerine (Köy okullarının) sözleri
konulmuştur.
4274 sayılı Kanunun 21. maddesindeki (Yirmi iki, yirmi üçüncü) kelimeleri
çıkarılmıştır.
4274 sayılı Kanunun 39. maddesinin son fıkrası çıkarılmıştır. 4274 sayılı
Kanunun 59. maddesinin birinci fıkrasındaki (Yirmi iki, yirmi üç, yirmi beş ve on
altıncı) kelimeleri çıkarılmıştır.
Tunceli milletvekili Necmeddin Sahir Sılan 10. maddenin yerine 4274 sayılı
kanunun 20. maddesinin değiştirilmiş şeklinin konması komisyonca da uygun görülmüş
ve 10. madde son şeklini şöyle almıştır:
4274 sayılı Kanunun 20. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
“Madde 20 — Köy okullarının sıra, masa, yazı tahtası, harita, tebeşir, soba,
odun, kömür, lâmba, petrol, süpürge gibi daimî ihtiyaçlarını temin etmek üzere köy
bütçelerine köyün gelir kaynaklarıyla uygun olarak tahsisat konur.
Okulun bu ihtiyaçları bütçenin tanziminden bir ay evvel köy muhtar ve ihtiyar
heyetine eğitmen ve eğitmenler yazı ile bildirirler.
Köy geliri müsait olduğu halde bu tahsisatı bütçelerine koymayan muhtar ve
İhtiyar heyeti üyeleri hakkında köyün bağlı bulunduğu il ve ilçe idare heyetleri kararıyla
Köy Kanununun 27. maddesinde yazılı ceza tatbik olunur. Hükmolunan para cezasını
vermeyenlerden bu para Tahsili emval Kanununa göre tahsil edilir. İdare Heyetlerinin
bu husustaki kararları kesin olup bunlar aleyhine hiç bir mercie başvurulamaz.
Bu maddeye göre tahsil olunan paralarla ve ihtiyar heyeti kararıyla okulun
birinci fıkrada yazılı ihtiyaçları temin olunur.”202
4274 sayılı Kanunun 21. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
“Madde 21 — 19. ve 20. maddelerde yazılı işlerin karşılığı olan tahsisatı
zamanında bütçelerine koymayan köyler için bu tahsisat, bütçeleri tasdike salahiyetli
202
TBMMZC, (1948), D: 8, İ:62, C. 11, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 473-474.
110
idare âmirleri tavafından doğrudan doğruya konur.”
4274 sayılı Kanunun 39. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
“Madde 39. — Köy Enstitüsü İdareleri, enstitünün kesimine giren bütün
köyleri tespit ve tetkik ederek bu köylerin her biri hakkında gereken bilgileri toplarlar.
Köylerin durumlarına ve ihtiyaçlarına göre enstitüden mezun olacak eğitmen ve
öğretmenlerin gönderilecekleri köylerle bu köylerden 2. maddeye göre teşkil dilecek
bölgeler hakkındaki tekliflerini Millî Eğitim müdürlüklerine bildirirler. Bu teklifler
valiliğin mütalaasıyla beraber tasdik edilmek üzere Milli Eğitim Bakanlığına
gönderilir.”
4274 sayılı Kanunun 59. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
“Madde 59. — Bu kanunun 13, 14, 19, 20 ve 29. maddeleriyle, 3803 sayılı
Kanunun 14. maddesinde yazılı hizmetler; 422 sayılı Köy Kanununun 12. maddesiyle
mecburi sayılan işlerdendir.
Köyün mecburi işleriyle bu kanunda yazılı diğer işlerin vaktinde ve gereken
şekilde yapılıp yapılmadıklarını vali, kaymakam ve bucak müdürleri takip ve murakabe
ederler.”
4459 sayılı Kanunun, ikinci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
“Madde 2. — Birinci sınıf köy ebeleri ve köy sağlık memurları, 5129 sayılı
Kanunun, birinci maddesi gereğince, köy öğretmenleri gibi aylık alırlar. Ancak bunların
aylıklarının arttırılması için, öğretmenlerde olduğu gibi ders yılı hizmet yılı olarak
sayılır.
-Köy Enstitüleri’nden mezun olan köy sağlık memurları, askerlikleri halinde,
köy enstitülerinden mezun öğretmenler gibi 3803 sayılı Kanunun, 9. maddesi hükmüne
tabidirler.
-Birinci sınıf köy ebeleri ve köy sağlık memurları 3803 ve 4274 sayılı
Kanunlarla köy öğretmenlerine temin edilen her türlü haklardan da faydalanırlar.
-İkinci sınıf köy ebeleri, birinci sınıf köy ebeleriyle sağlık memurlarının bu
haklarından faydalanamazlar.”203
203
TBMMZC, (1948), D: 8, İ:62, C. 11, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 474.
111
3803 sayılı Kanunun 16. maddesiyle 4274 sayılı Kanunun 22, 23, 25, 26, 38,
41, 42. maddeleri ve 5012 sayılı Kanun kaldırılmıştır. Komisyon sözcüsü Hasan
Ilgaz’ın “5012 sayılı Kanun” yerine “5012 ve 5082 sayılı Kanunlar” şeklinde
düzeltmesi neticesinde madde son şekli ile reye sunulmuş ve kabul edilmiştir.
Kanun, 24.5.1948 tarihinde 4 ret oyuna karşılık 238 oyla kabul edilmiştir.204
Köy okulları ile enstitüleri ve köy öğretmenleri giderlerinde, 1949 bütçesinde
bir önceki sene olduğu gibi düşüş yaşanmış ve 10 108 052 liraya inmiştir.205
2.2.3. 3803 Sayılı Köy Enstitüleri Kanununun 9. Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun
14.3.1949 tarihinde de Köy Enstitüleri Kanununun 9. maddesi değiştirilmiştir.
3803 sayılı kanunun 9. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
“Köy enstitüsü mezunu öğretmenlerin eylemli askerlik hizmetleri esnasında
kayıtları silinmeyeceği gibi kendilerine 1076 sayılı kanun gereğince asteğmenlik veya
askeri memurluk tevcihine kadar almakta oldukları ücretin üçte biri verilir.”206
1949 Yılı sonlarına gelindiğinde bu değişiklikler devam etmiştir.
2.2.4. Köy Enstitüsü Mezunu Öğretmenlerle Köy Sağlık Memurlarının Geçimlerini
Düzenlemek Üzere 3803, 4274 ve 4459 Sayılı Kanunlara Ek 5129 Sayılı
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Köy enstitülerinin öğretmen kısmını bitirenler Millî Eğitim, Sağlık memuru
kısmını bitirenler de Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlıkları tarafından stajyer öğretmen
ve stajyer sağlık memuru olarak 105 lira maktu aylık ücretle ihtiyaç görülen köylere
tayin edilirler. Bunların ücretleri her ay peşin olarak ödenir.
Stajyerlik süresi üç yıldır. Başarı gösteremeyenler için bu süre uzatılabilir.
Ancak bu müddet kanunun yayımı tarihinden itibaren 6 yılı geçemez.
204
TBMMZC, (1948), D: 8, İ: 62, C. 11, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 474-488.
TBMMZC, (1949), D: 8, İ: 52, C. 16-D, TBMM Matbaası, Ankara, s. 680.
206
TBMMZC, (1949), D: 8, İ: 55, C. 17, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 12-13.
205
112
Stajyer öğretmen ve sağlık memurluğu sırasında meslekteki başarısının tam ve
genel gidişinin iyi olduğu usulüne göre saptananlar öğretmenliğe ve sağlık
memurluğuna geçirilirler. Bunlara 3656 sayılı Kanun gereğince öğretim derecelerine
göre aylık verilir.
Stajyer öğretmenlerle stajyer sağlık memurlarına görevleri yerine gitmeleri için
zaruri yol masrafları verilir.
Niğde milletvekili Hüseyin Ulusoy’un “Stajyerlik süresi mesleğe giriş
tarihinden itibaren üç yıldır. Başarı gösteremeyenler için bu süre uzatılabilir. Ancak bu
süre altı ayı geçemez” şeklindeki önergesi Milli Eğitim Komisyonu ve Bütçe
Komisyonu tarafından kabul edilmiş ve bu son şekli ile madde reye sunulmuş ve kabul
edilmiştir.
Aynı kanunun 9. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
Stajyer öğretmenlerle stajyer sağlık memurları 788 sayılı Memurin
Kanunu’nun 84. maddesi ve 4598 sayılı kanunla devlet memurlarına tanılan bütün
haklardan faydalanırlar.207
Geçici madde ilave edilmiştir; Halen 110 lira ücret almakta olan öğretmenlerle
köy sağlık memurlarına aylıklı kadrolara geçirilinceye kadar bu ücretlerin her ay 115
lira olarak peşin ödenmesine devam olunur.
Bu kanunun birinci maddesi ile geçici maddesi 1 Ocak 1950 ve ikinci maddesi
de 1 Mart 1950 tarihlerinde yürürlüğe girer.208
1950 yılına gelindiğinde değişiklikler devam etmiştir.
2.2.5. 3803 Sayılı Köy Enstitüleri Kanununun 3. Maddesine Bir Fıkra İlâvesi
Hakkında Kanun
3803 sayılı Kanunim 3. maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir:
207
208
TBMMZC, (1950), D: 8, İ: 22, C. 22, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 478-484.
TBMMZC, (1950), D: 8, İ: 22, C. 22, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 485-486.
113
“Köy enstitülerine köy ve bucaklarla, belediye teşkilâtı bulunan kasaba
mahiyetindeki köy ve bucakların, merkez nüfusu iki binden aşağı olan ilçe
merkezlerinin beş sınıflı ilkokullarım bitiren ve bu yerlerde sakin ye kayıtlı olan
çocuklarla, ailesi köyde oturmakla beraber tam teşkilâtlı okulu bulunmadığı için
tahsilini kasaba okullarında ikmal eden köylü çocuklardan müstait ve sıhhatli olanlar
seçilerek alınır.”209
Köy okulları ile enstitüleri ve köy öğretmenleri giderlerinde, 1950 bütçesinde
bir önceki sene olduğu gibi düşüş devam etmiş ve 9 772 365 liraya inmiştir.210
2.2.6. Köy Okulları ve Köy Enstitüleri Teşkilâtına Dair Olan Kanuna Bir Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun
4274 sayılı ve 19. VI. 1942 tarihli Köy Okulları ve Köy Enstitüleri Teşkilât
Kanununa aşağıda yazılı madde eklenmiştir:
“30 Eylül 1949 tarihine kadar 4274 sayılı Kanunun 63. maddesine göre köy
enstitüleriyle ilişikleri kesilen öğrenciler ve kefilleri hakkında 3803 sayılı Kanunun 4.
maddesi hükmü uygulanmaz. Bu gibiler hakkında hükme bağlanmış tazminat alacakları
affolunur. Ancak tahsil edilmiş olan mebaliğ geri verilmez.”211
Köy okulları ile enstitüleri ve köy öğretmenleri giderlerinde, 1951 ve 1952
bütçelerinde düşüş devam etmiş, 1951 yılı bütçesinde 9 040 000 liraya212 1952 yılında
ise 8 070 000 liraya düşmüştür.
1952 bütçesi sırasında köy enstitüleri ile ilgili Gümüşhane milletvekili Vasfi
Mahir Kocatürk’ün sözleri yaşanan bu düşüşün nedenini ve köy enstitülerine
Hükümetin bakışını bir nebze olsa da yansıtmaktadır:
“… Köy enstitüleri açıldığı o günden bu güne kadar hiçbir zaman iyi olmamıştır.
(Bravo Sesleri) zaman zaman daha kötü devirler olmuştur, buna nispetle daha iyi olduğu
devirlerde olmuştur. Fakat hiçbir zaman tamamıyla iyi olmamıştır. İktisadi bakımdan iyi
olmamıştır, sosyal bakımdan iyi olmamıştır, pedagojik bakımdan iyi olmamıştır, politik
209
TBMMZC, (1950), D: 8, İ: 44, C. 24, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 444–445.
TBMMZC, (1950), D: 8, C. 24, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 320–321.
211
TBMMZC, (1950), D: 8, İ: 72, C. 25-D, TBMM Matbaası, Ankara, s. 1011.
212
TBMMZC, (1951), D: 9, İ: 51, C. 5-D, TBMM Matbaası, Ankara, s. 806.
210
114
bakımdan iyi olmamıştır, bütçe bakımından evleviyetle iyi olmamıştır. En korkuncu bütçe
bakımıdır.”
213
Demokrat Parti’nin Köy Enstitülerine bakışını bu sözler çok iyi ifade
etmektedir.
1952 yılına gelindiğinde Köy Enstitüleri Kanununda değişiklikler yapılmasına
devam edilmiştir.
2.2.7. 3803 Sayılı Köy Enstitüleri Kanununun 5. Maddesinin Değiştirilmesi ve Bu
Kanuna Geçici Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun:
Köy Enstitüleri Kanununun 5. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
“Madde 5. — Bu müesseselerde tahsillerini bitirerek öğretmen tayin edilenler
Millî Eğitim Bakanlığı’nın göstereceği yerlerde tahsil müddetinin bir buçuk misli
müddetle
çalışmaya
mecburdurlar.
Öğrenci
iken
okumakta
bulunduğu
köy
enstitüsünden veya öğretmen olduktan sonra meslekten ayrılanlardan alınacak tazminat
miktarının tayini ve bu tazminata ait kovuşturma 789 sayılı Kanunun 8. maddesi
hükümlerine göre yapılır. Bu masrafı ve tazminatı rızalarıyla vermeyenler devlet
müesseselerine memur olarak tayin edilemezler.”
Bu kanunun hükmü neşir tarihinden önceki mezunlara da şamildir.214
2.2.8. Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilâtına Ait 4274 Sayılı Kanunun 13.
Maddesinin Değiştirilmesine ve Aynı Kanunun 15. Maddesinin 2.
Fıkrasının Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun
4274 sayılı Kanunun 13. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
“Madde 13. — Her yıl Eylül sonuna kadar altı yaşını bitirmiş olanlar 14 yaşını
tamamladıkları öğretim yılının sonuna kadar ilkokula devama mecburdurlar. 14 yaşını
doldurmuş olup da ilkokulu bitirmemiş, bulunanlar, 16 yaşını tamamladıkları öğretim
yılı sonuna kadar ilkokula devam edebilirler.”
213
214
TBMMZC, (1952), D: 9, İ: 49, C. 13-D, TBMM Matbaası, Ankara, s. 967.
TBMMZC, (1952), D: 9, İ: 67, C. 15, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 17–18.
115
Çanakkale milletvekili Ömer Mart’ın bu madde hakkında değiştirgesi kabul
edilmiş ve madde şu şekilde değiştirilmiştir:
4274 sayılı Kanunun 13. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
“Madde 13. — Her yıl Eylül sonuna kadar altı yaşını bitirmiş olanlar 14 yaşını
tamamladıkları öğretim yılının sonuna kadar ilkokula devama mecburdurlar. 14 yaşını
doldurmuş olup da ilkokulu bitirmemiş, bulunanlar, 16 yaşını tamamladıkları öğretim
yılı sonuna kadar ilkokula devam edebilirler.
Eğitmen veya öğretmeni bulunan her köyün muhtarı, her yıl okul açılmadan
on beş gün evvel eğitmen, gezici başöğretmenle birlikte bu esasa göre köyün mecburi
öğrenim yaşında olan çocuklarının bir cetvelini tanzim ederek mühürler. Bu cetvelde
adlan yazılı çocuklardan devama mecbur olanlar, bu müddet içinde velilerine bildirilir.
Henüz nüfus hüviyet cüzdanı alınmamış çocuklar varsa bunların yaşlan bu
kurullarca çocukları görmek suretiyle tayin ve tespit edilerek içlerinden mecburi
öğrenim çağında olanların adları cetvele yazılır.”215
4274 sayılı kanunun 15. maddesinin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.216
215
216
TBMMZC, (1952), D: 9, İ: 81–85, C. 16, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 115–116, 229–230.
TBMMZC, (1952), D: 9, İ: 81–85, C. 16, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 115–116, 229–230.
116
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KÖY ENSTİTÜLERİNİN KAPANIŞI
117
3.1. KÖY ENSTİTÜLERİNE YAPILAN ELEŞTİRİLER VE İFTİRALAR
Necdet Aysal Anadolu’da Aydınlanma Hareketinin Doğuşu Köy Enstitüleri
adlı makalesinde, Köy Enstitülerine 1943 yılından itibaren aleyhine yönelik birtakım
propaganda ve eleştirileri şu şekilde özetlemiştir:
“Öncelikle enstitülere sadece köy çocuklarının alınması, mezunların da yine
köylerde görevlendirilmesi toplumda bir köylü-kentli ayrımı yani sınıf farklılığı doğurduğu
söylenmiştir. Bu durumun halkçılık ilkesine ve anlayışına ters düştüğü vurgulanmıştır.
Enstitülerde aşırı solcu, hatta komünist ideolojiyi yansıtan bir eğitim ve öğretim yapıldığı
da yapılan eleştiriler arasındadır. Okuldaki uygulamaların, okulu öğrencilerin yapması,
tarım ve teknik uygulamaların Sovyet Rusya’yı ve Komünist Rejimi andırdığı belirtilmiştir.
Bu tarz eğitimin de Milliyetçilik ilkesine ters düştüğü savunulmuştur. Enstitülerin yönetim
kadrosu genelde solcu, Marksist tanınan kişilerce doldurulduğu belirtilmiştir. Yapılan bir
diğer eleştiri ise, yatılı olan enstitülerde uygulanan karma öğretim, Türk aile ve ahlak
anlayışına uymadığıdır. Okul, işlik, öğretmen evi yapımında ve çocuklarını okula
göndermede köylülere getirilen yükümlülükler son derece ağır olup, özellikle yurdun
ulaşımı güç bölgelerinde tek tip okul binası projesinin uygulanması yapım giderlerini daha
da arttırmaktadır. Bu yükümlülükler anayasanın eşitlik ilkesine de aykırı olduğu yapılan bir
diğer eleştiridir. Enstitülerde üretici eğitim eleştirilmiştir. Enstitülerin milliyetçilik ve
gelenekçilik yönünden eksiklerinin bulunduğu belirtilmiştir. 2. Dünya Savaşı’nın ülkede
yarattığı bunalımı bile eğitim anlayışına bağlıyorlardı. Özellikle 2. Eğitim Şurası’nda bu
eleştiriler getirilmiştir. Ancak bu eleştirileri dile getirenler, Köy Enstitülerini yakından
tanımayan, ön yargılı fikirlere sahip dinci ve mutaassıp gruptan olan kimselerdi. Tepki
gösterenlerden biri de köylünün okumasının gözünün açılmasının doğru olmadığını ileri
süren gerici zümre ve eskiden beri köylünün sırtından geçinen ağalardır. Köy Enstitüleri
Dergisi ve kitaplıklarda bulunan yabancı dillerden çevrilmiş klasikler zararlı yayın olarak
nitelendirilmiş, ayrıca komünizm propagandasına da neden olmuştur. Öğretmenlerin
konuşmalarını da bahane göstermişlerdir. Enstitülerde din düşmanlığı işlendiği, din
derslerinin konmadığı, bayan öğretmenlerden bir tanesinin de “Allah ile devlet olmasa
beşeriyet saadete kavuşur” dediği iddia edilmiştir.”
217
Sabri Akdeniz, “Milli Eğitimimizde İmam Hatip Okullarının Yeri ve Köy
Enstitüleri” adlı eserinde,
217
Necdet Aysal, (2005), “Anadolu’da Aydınlanma Hareketinin Doğuşu Köy Enstitüleri”, Atatürk Yolu
Dergisi, C. 9, S. 35–36, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, ss. 277–278.
118
“Köy Enstitüleri gülünç, beceriksizce bir eğitim denemsi, bir eğitim sefaleti idi.
Bazı enstitülerde dördüncü sınıfa, yani lise bir seviyesine geldikleri halde, okuma yazmayı
doğru dürüst sökemeyen öğrenciler görülüyordu.”
Mustafa Demir, “Köy Enstitüleri ve Solculuk” adlı kitabında,
“Hasanoğlan kızılların bir çiftliği idi. Bir müdür, üç müdür yardımcısı, üç eğitim
başı, 18 baş, 20 küme başı, 60 öğretmen, 30 usta öğrenci, 30’ar memur ve 30 işçi. Türk
köylüsünün dinini, mukaddesatını, ailesini, milliyetini yıkabilmek ve Moskofa teslim
olabilmek için çalıştılar. Ustabaşı olarak aldıkları öğretmenler genellikle ayyaş, ahlaksız,
proleter ihtilalinin hazırlayıcı tipleri idi. İdareciler Hasanoğlan Köy Enstitüsünde,
öğretmeninden öğrencisine kadar, mevcut hamamda çırılçıplak yıkanma âdetini ihdas
ettiler. “İslamiyet irticadır” parolasını tam bir kızıl taktikle ve İnönü devrinin din
düşmanlığından kuvvet alarak tatbik ve telkin ettiler.”
218
Bu eleştiriler ve propagandalar Köy Enstitülerinin sonunu hazırlamada etkili
olmuştur. Özellikle çok partili yaşama geçiş süreci ve hemen sonrası Köy Enstitülerinin
gözden çıkarılmasını da beraberinde getirmiştir.219
Yapılan bu eleştirilerin birer iftira olduğunu söyleyen Ferit Oğuz Bayır, bu
konu ile ilgili görüşlerini Köyün Gücü adlı eserinde şöyle belirtmiştir.
“Hele ahlak konusunda ileri sürülen iddialar, doğrudan iftiradır. Buna dilleri
nasıl varıyor? Bu alanda Allah huzurunda da göğsümü gere gere şahadet ederim ki bu köylü
çocuklarının bizi üzecek, ahlak dışı hareketleri olmamıştır. Sığırların arkasında dolaşırken
enstitülere getirdiğimiz kızlı erkekli köy çocukları ideal öğrenciler olmuşlardır. Bir arada
yattıklarını bile yazıp söylemekten çekinmeyenler hesabı sorulacak manevi bir günah
işlediklerini olsun hesaplamışlar mıdır? Memleketin yirmi yerinde binlerce öğretmenin, 10
binlerce öğrencinin ve nihayet 100 binlerce vatandaşın gözü önünde bu gibi bozuk hallerin
yıllarca sürüp gideceğini akıl alır mı? Durumun yaygınlığını düşünerek âlem önünde kendi
220
kendimizi bu derece kötülemekte ne fayda var?”
İnönü, Köy Enstitülerini önce kurdurduğu, sonrada yıkılmasına göz yumduğu
şeklinde genel bir kanı vardır. Bu sebeptendir ki İnönü ağır eleştirilerin hedefi olmuştur.
Sabahattin Eyüboğlu, Köy Enstitüleri Üzerine adlı kitabında Köy Enstitüleri ve
İnönü hakkında şunları söylemiştir:
218
Bekir Semerci, (1989), Türkiye’de İleri Atılımlar ve Köy Enstitüleri, Afa Matbaacılık, İstanbul, ss.
199–203.
219
Aysal, (2005), s. 278.
220
Semerci, (1989), s. 203.
119
“Köy Enstitülerinin gerçekleşmesine İnönü’nün bütün ağırlığını koyduğu da bir
gerçektir, bu kurumun İnönü’nün Cumhurbaşkanı olduğu bir zamanda yıkıldığı,
kurucularının ve benim gibi kurucu yardımcılarının kapı dışarı edildiği de bir gerçektir. Bu
iki gerçek arasındaki tutarsızlığın nedenleri üzerinde duygulara kapılmadan ön yargılara
saplanmadan düşünülürse son yirmi yıl içinde olup bitenler daha iyi anlaşılır. Köy
Enstitülerini İnönü’nün kurtarabilecekken kurtarmadığını sananlara karşı Tonguç’un
verdiği karşılık şu olmuştur: Siz ne Köy Enstitülerini biliyorsunuz, ne İnönü’yü.”
221
3.1.1. İsmail Hakkı Tonguç’a Yapılan suçlamalar
1950’li yıllardan itibaren Tonguç’a Bakanlığın suçlamaları damgasını
vurmuştur. 1954’de bütün suçlamalar zaman aşımı ve af kanununun kapsamına
girmeleri bakımından incelemeye gerek duyulmadı, bu sebepten herhangi bir karar
verilmediği bildirilerek dosya işlemden kaldırıldı. Danıştay’ın bu kararsından sonra,
Bakanlığın Tonguç için yaptığı suçlamalara bakmakta fayda vardır. Bu suçlamalar 23
madde olarak Danıştay tarafından şu şekilde özetlenmiştir:222
1-Hasanoğlan Köy Enstitüsü hidroelektrik santralinin esaslı bir etüdü
yaptırılmadan 130.696 lira 83 kuruş sarfıyla inşa ettirilmiş ve mesuliyetini üzerine
almak suretiyle evkafı sarfiyyeyi imza etmek,
2-Ankara’daki evini Hasanoğlan Köy Enstitüsü usta ve öğrencilerine tamir
ettirmek,
3-Köy Enstitülerinin kuruldukları yerlerin okul çalışmaları ve sağlık şartları
bakımından elverişli olmamak,
4-Köy Enstitülerinin bina ve müştemilatını sağlam, iyi ve ihtiyacı karşılayacak
şekilde yaptırmamak,
5-Köy Enstitülerinin müfredat programları ile talimatnamelerinin usulüne göre
tertip ettirilmeden tatbik olunmak,
6-Köy Enstitüleri talebe sayılarının nispetsiz bir tarzda arttırılarak bu
müesseselerde sıkıntı ve huzursuzluk meydana getirmek,
221
222
Sabahattin Eyüboğlu, (1999), Köy Enstitüleri Üzerine, Yenigün Yayıncılık, İstanbul, s. 96.
Engin Tonguç, (1970), Devrim Açısından Köy Enstitüleri ve Tonguç, Ant Yayınları, İstanbul, ss. 359–
361.
120
7-4274 sayılı kanunun tatbikindeki zorlukların önüne geçilecek tedbirleri
almamak,
8-Köy Enstitülerinin talim terbiye ve idare kadrolarını usulüne göre tespit
ettirmeyerek tatbik etmek,
9-Hasanoğlan Köy Enstitüsünde açılan yüksek kısmın talimatnamesi ile
müfredat programını usulüne göre tespit ettirmeyerek tatbik etmek,
10-Köy Enstitülerinde disiplin ve ahlak durumundan dolayı gerekli tedbirleri
almamak,
11-Enstitüleri teftiş ve ziyaretleri sırasında enstitü dâhilinde içki kullanmak ve
içkili yemeklerde kız ve erkek talebelere açık seçik kıyafetlerde hizmet ettirmek,
12-Bazı enstitülerde zuhur eden solculuk vakalarının tekerrürüne mani olacak
tedbirleri almamak,
13-Köy Enstitüleri Dergilerinde çıkan solcu mahiyette yazı ve şiirlerle
enstitülerin sistemli şekilde solculuk telkinine imkân vermek ve bunu sağlamak için bu
dergilerin bir mektep kitabı gibi talebelere sindirilmesi hususunda takipli ve ısrarlı
emirler vermek,
14-Bazı Köy Enstitüleri kitaplarında solcu ve muzır neşriyatın bulunmasına v
köy enstitüsü mezunlarına verilecek temel kitaplar arasına solculuk telkin eden
kitaplarında katılmış olmasına karşı gerekli tedbirleri almamak,
15-Çifteler Köy Enstitüsünde çıkmış olan Komünistlik hadisesi üzerine kati
tedbirleri almamak ve bu hadisede maznun mevkiinde olan talebelerin Hasanoğlan
Yüksek Kısmına kabul edilmiş olmalarına müsamaha göstermek,
16-Yüksek Köy Enstitüsünde solcu hareketlerin yapıldığına ve buraya solcu
tanınan bazı şahısların sokulduğuna muttali olduğu halde bu hususta gerekli tedbirleri
almamak,
17-Fontamara adlı kitabı Hasanoğlan Köy Enstitüsü öğretmenlerinden İzzet
Palamar’a “Palamar bu kitabı senden fikir alarak yazmışa benziyor, okulda bir
konuşalım” ithafı ile vermek,
121
18-Umum Müdürlükten ayrıldıktan sonra Büyük Derbent ve Arifiye’ye giderek
enstitü mensuplarıyla ve talebeleriyle bazı temaslarda bulunmak,
19-Köy Enstitüleri için hususi bir şifre ihdas ettirmek,
20-Birden fazla öğretmenli köy mekteplerine köy enstitüsü mezunlarını
mektepten çıkar çıkmaz hemen başöğretmen tayin etmek suretiyle bir kısım başarılı
başöğretmenleri mağdur etmek ve meslekte ikilik yaratmak,
21-Köy Enstitülerine Müzik adlı kitabı ve mekteplere ders ve yardımcı kitap
olarak kabul edilecek kitapları kabul şartlarına uygun surette tetkik ettirmeden
enstitülerde okutturmak,
22-“İlköğretim Kavramı” adlı kitabında mevkiinin ve memuriyetinin nüfus ve
salahiyetini kullanarak köy enstitülerine fazla miktarda satın aldırtmak sureti ile maddi
bir menfaat temine çalışmak,
23-Manisa İlk Tedrisat Müfettişi Safiyettün Erem’i bu vazifeye 3407 sayılı
kanunun 3. maddesi hükmüne aykırı olarak tayin ettirmek.
Bakanlığın İsmail Hakkı Tonguç’u suçladığı konular bunlardır. Bu maddi ve
manevi baskı uzun bir süre devam edecektir.
3.2. YABANCI UZMANLARIN GÖRÜŞLERİ
Köy Enstitüleri hakkında yabancı uzmanların görüşlerine baktığımızda; İsrailli
Dr. Üriel Beyd;
“Köyün sosyal, kültürel ve insani meseleler yönünden kalkınması yolunda, Köy
Enstitüsü mezunu köy öğretmenleri tarafından sarf edilen idealist gayeler bence yalnız
memleketimiz için değil, diğer milletler ve bilhassa Türkiye’nin komşuları için büyük bir
ehemmiyeti haiz bulunmaktadır…”
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yurda getirilmiş olan eğitken Walford da
şunları söylemiştir: “Türkiye'nin eğitim ve öğretim sahasındaki en başarılı hareketlerden birisi Köy
Enstitüleri’dir.”
Yine 1952’de Türkiye’ye çağrılan bir Amerikalı eğitken de “Avrupa’da
yapılan halk eğitimi ve köy eğitimi hamlelerine imrenmenize hiç lüzum yok. Çünkü sizde onlardan üstün
122
bir müessese var. Köy Enstitüleri.” demiştir.
223
Köy Enstitülerinin eski şekli değiştirildikten sonra yurdumuza gelen Amerikalı
Frank Tachau, yurduna döndükten sonra “Türk Köylerine Öğretmen Yetiştirme” adıyla
uzun bir yazı yazmıştır. Bu yazıya baktığımızda;
“Görmüş olduğum Çifteler İlk Öğretmen Okulu, Türkiye gibi bir memlekette,
modern şehirler ile geri kalmış köyler arasındaki boşluğu doldurmak için neler yapılmakta
olduğunu gösteren iyi bir örnektir. Bu enstitüler, Türk hükümetinin memleketi geliştirme
gayretlerinin en çok ileriye çevrili taraflarından biriydi. Bunlar sadece köylerdeki
ilkokullara öğretmen yetiştirmek için değil, aynı zamanda öğrencilere modern hayatı
mümkün olduğu kadar iyi tanıtmak, böylece onları bütün toplum için yenilik yaratıcı
kimseler olarak köylere göndermek amacı ile kurulmuşlardı. Bugün enstitüler Türkiye’nin
çeşitli köy ve şehirlerindeki otuz yedi ilk öğretmen okulunun meydana getirdiği sistemin bir
parçası olmuşlardır. Artık sadece öğretmen yetiştirmekle sınırlandırılmış oldukları için
224
amaçları da nispeten mütevazıdır.”
Türkiye’yi ziyaret eden Hindistan Milli Araştırma Enstitüsü İlk öğretmen
bölümü müdürü de eski Köy Enstitülerini arıyor, bulamıyordu. Birkaç tane öğretmen
okulu gezen müdür, en sonunda şu soruyu sormuştur:
“Öğretmen okullarınız hangi safhalardan sonra bu hale geldi? Daha önce
herkesçe takdir edilen Köy Enstitüleriniz varmış öğrendiğime göre. Hasanoğlan öğretmen
okulu akademik öğretim yapan diğer okullardan farksız. Programında ziraat, pratik, sanat
ve genel bilgi konularını ihtiva eden faaliyetler istendiği halde müessesede kaldığım bir
hafta içinde yalnız çocukların derslerine girip çıkmalarından başka bir çalışma şekli
görmedim…”
225
F. R. Atay’ın 27.9.1946 tarihli Ulus gazetesinde çıkan yazsında Amerikan
Kongresi’nin ilk kadın saylavı Miss Jeanette Rakin Köy Enstitüleri hakkında şu ilginç
ifadeleri kullanmıştır:
“Siz demokrasiye ulaşmanın gerçek yolunu bulmuşsunuz. Bu enstitüler
tamamıyla mütecanis, muvazeneli ve ahenkli bir cemiyet tipinin birinci garantisidir.
Enstitülerinizde memleketin kendi bünyesinden fışkırma, kuvvetli ve sıhhatli bir gençlik
buldum.”
223
226
Mahmut Makal, (1959), 17 Nisan, Yeditepe Yayınları, İstanbul, ss. 86–87.
Makal, (1959), ss. 87-88.
225
Makal, (1959), ss. 88-89.
226
Tonguç’a Kitap, (1961), Ekin Basımevi, İstanbul, ss. 110–111.
224
123
3.3. KAPANIŞ SÜRECİNDE ELÂZIĞ MİLLETVEKİLİ ÖMER FARUK
SANAÇ'IN KÖY ENSTİTÜLERİNİN DURUMU İLE İLGİLİ SORUSUNA,
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI TEVFİK İLERİ'NİN SÖZLÜ CEVABI
Yapılan tüm bu değişiklikler neticesinde Köy Enstitüleri artık işlevsiz bir hale
gelmiştir. Köy enstitüleri yolun sonuna gelmek üzeredir. İktidar değişikliğinin, siyasal
bakışın eğitim alanına ne denli yansıdığını bu gelişmeler neticesinde açık bir şekilde
gözlemlemekteyiz. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri’nin 26.12.1952 tarihli bir
soru üzerine T.B.M.M.’deki konuşması oldukça dikkat çekicidir.
Büyük Millet Meclisi Yüksek Başkanlığına
Ankara
1-Ulus Gazetesinin 12 Ağustos sayılı nüshasında «Yürekler acısı» başlığı altında
intişar eden bir yazıda Sayın Millî Eğitim Bakanının Demokrat Parti Kongresindeki
(Samsun) konuşmasından bahsiyle şöyle denilmektedir:
(Tevfik İleri millî eğitim işlerinden de bahsetmek cüretini göstermiş. Cüretini
göstermiş diyoruz, çünkü bu konuda ona düşen iş, susmaktır. Zira Tevfik' İleri Bakan
olduğu zaman bu memlekette yılda bin yüz ilkokul açılıyordu. O bu rakamı yılda 500 okula
indirdi.)
Yazı; Bakanın bu konuşmasında saçma sapan lâf ebeliğini yaptığını ileri sürerek
köylüyü okuldan soğutacak ve okul aleyhine kışkırtacak sözler söylediğini belirterek
«Allah’ım, bu ne gaflet,» ibaresiyle sona ermektedir.
Mevzuubahis yazının C. H. Partisinin naşiri efkârı olan Ulus Gazetesinde intişar
etmiş bulunması ve meselenin memleketimizin temel davalarından birisi olan ilköğretim
mevzuuna ve Demokrat Parti Hükümetinin ilköğretim politikasına taallûku hasebiyle
aşağıdaki hususların Sayın Millî Eğitim Bakanı tarafından efkârı umumiye huzurunda
açıklanmasında fayda mülâhaza etmekte bulunduğumdan sözlü olarak, cevaplandırılmasını
saygı ile rica ederim.
A) Mevzuubahis yazıda zikrolunduğu veçhile Halk Partisi İktidarı tarafından
muntazaman her yıl bin yüz ilkokul açıldığı doğru mudur? Sabık iktidarın ilköğretim
seferberliği ilânını müteakip, Türk Milleti için bir ıstırap mevzuu olarak asla,
unutulmayacak bir metotla halk tarafından yaptırdığı ilkokul yekûnu kaçtır. Bu okulların ne
kadarı yıkılmış ve kullanılmaz hale gelmiştir ve Türk Milletine maliyeti yekûn olarak kaç
liradır?
B) İki yıldan beri Demokrat Parti Hükümeti tarafından bütçeden masraf suretiyle
yaptırılan ilkokul sayısı kaçtır? Ve bu okullar hangi prensip ve esaslara göre ve nerelerde
yapılmıştır?
124
C) C. H. Partisi İktidarı tarafından yaptırılan köy enstitüsü binaları kaç milyon
liraya mal olmuştur? Bu binaların hakiki değeri nedir?
D) Köylerimizin topyekûn ilkokula kavuşması bakımından Bakanlıkça bir
program hazırlanmış mıdır?
2. 14 Eylül tarihli Ulus Gazetesinde (Bunu da mı yapacaklardı) başlıklı yazıda bu
sene köy enstitülerine Bakanlığın kesin emri ile çok az öğrenci alındığı ve münhasıran
kendileri ile Türk Milletinin daima iftihar duyduğu fedakâr ve feragatkar ilkokul
öğretmenleri camiası arasında malûm şekilde nifak tohumu ekmek maksadına matuf olarak
Millî Eğitim Bakanı’nın bu müesseselerden yetişen öğretmenlerin kötü bir rejime müteamil
olduğu isnat ve ithamında bulunduğu ifade olunmaktadır.
A) C. H. P. İktidarı zamanında köy enstitülerinin kuruluşunda Hasan Âli
Yücel'in Millî Eğitim Bakanlığı ve Hakkı Tonguç'un idaresindeki devrede, milliyetperver
Türk gençlerinin asil ruhlarına ve mukaddes Millî bünyemize asla müessir olunamayacağı
muhakkak ve müspet bulunmakla beraber, muhtelif vesilelerle efkârı umumiyeye intikal
etmiş olan solcu temayüllerin bu müesseselere yerleştirilmek istendiği hususunda bazı
eşhasın gayret sarf ettiği yolunda vesikalara müstenit bir malûmat var mıdır?
B) Köy enstitülerinin bugünkü durumları nedir? Bir statü değişikliği yapılacak
mıdır? Ve bu sene az öğrenci alındığı yolundaki iddia doğru mudur?227
Elâzığ Milletvekili Ömer Faruk Sanaç
Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri ise Köy Enstitüleri ile ilgili olan soruyu şöyle
yanıtlamış ve daha öncede belirttiğim gibi Demokrat Parti’nin Köy Enstitülerine
bakışını bir kez daha açık bir şekilde belirtmişti:
“İkinci suale geçiyorum:
Vaktiyle köy enstitülerine solcu temayüllere sahip bazı eşhasın yerleştirildiği ve
bunların bahis konusu istikamette birtakım faaliyetler sarf ettikleri, hiçbir tereddüde mahal
bırakmayacak kadar açık bir vakıadır. Hâdiseler arasında misal olarak, alınan birkaç tanesi
şunlardır:
1-Tanınmış bir komünistin aynı illetle malul karısı, bu müesseselerden birisine
öğretmen olarak alınmış, bazı öğrenciler bu yolda zehirlenmiş, işe mahallî emniyet teşkilâtı
ve adliyesi el koymuş, fakat muamele zaman aşımına uğratılarak intaç edilememiştir.
227
TBMMZC, (1953), D: 9, İ: 22, C. 18, TBMM Matbaası, Ankara, s. 437.
125
Hâdisede adı geçen öğrenciler okuldan uzaklaştırılmamış, mezun edilmiş ve
hatta Hasanoğlan'daki yüksek sınıflara da devam ettirilmiştir. Sabahaddin Âli, Hasanoğlan'a
gidip gelebilmiş, öğrencilerle tenha yerlerde temaslarda bulunmasına da müsaade
edilmiştir.
Birçok vatanperver öğrencinin bu haller karşısındaki aksülamelleri de zamanın
idarecileri tarafından şiddetle karşılanmış ve bastırılmıştır.
2. Bu enstitülerde,
serbest okuma saatlerinde, öğrencilere, solcu neşriyat
incelettirilmiş, “Sovyetizm”, “Demokrasi ve Sosyalizm”, “sosyal mücadelelerin tarihi” gibi
eserlerin hulâsaları, talebe konferansları adı altında gençlere dinletilmiştir. Bunlara ait
vesikalar mevcuttur.
İftiharla kaydedeyim ki bu hâdiseler karşısında da en büyük tepkiyi, yine, bu
müesseselere devam eden teiniz Türk köylüsü gençler göstermiş ve Büyük Millet Meclisine
kadar başvurmuşlardır.
3. Şimdi de ilgili dosyalardan, şahitlerin ifadelerinden alman bazı satırları
okuyorum.
Bunlar Hasanoğlan Köy Enstitüsü yüksek kısım öğrencilerinin tespit edilmiş
konuşmalarından parçalardır:
“Bugün biz hâlâ bu rejimi "kabul edemiyorsak, bu o rejimin kötülüğünden değil,
bizim kafamızın geriliğindendir.”228
“Bugünkü insanlık, belki bunu hâlâ kabul edemiyorsa, elli sene, yüz sene ve
hatta iki yüz sene sonra da olsa bu ideale kavuşacaktır; (Asla sesleri) Mademki, biz,
insanların daima ilerlediğine kaniiz, binaenaleyh insanlar ilerledikçe, kötü itiyatları atacak,
iyileri benimsemeye çalışacaktır. Öyle ise en son varılacak nokta da vatan, sınır
kavgalarının atılarak aile ve mülkiyet diye bir şey tanınmadığı, bütün insanların kardeş
olarak yasamaya çalıştıkları bir merkezdir.”
Birtakım ifadelerden de:
“Arkadaşlar, köle olarak yaşayan köylüyü kurtarmak bize kalmıştır. Biz bu
memleketi kurtarmak için aşağı tabakayı teşkil ederek bağırmakla iş çıkaramayız. Bunun
için yapacağımız iş Hükümeti devirerek yerine geçmek, şehrin apartman sahibi ile köyde
nemli zeminde Ve toprak dam altında yaşayanın hakkını eşit etmektir. Bunun yerine
getirilmesi için yegâne çare komünistliğin ilân edilmesidir.” (Yahu neler oluyormuş sesleri)
Yine aynı tahkikat sırasında:
228
TBMMZC, (1953), D: 9, İ: 22, C. 18, TBMM Matbaası, Ankara, s. 441.
126
“Aile kutsiyeti bir saçmadan başka bir şey değildir. Senin karın, betim karım
diye tabiat bir şey ayırt etmemiştir. Bu, insan egoizmasının meydana çıkardığı bir şeydir.
Bunları ortadan kaldıracak elemanlar biziz.” Şeklinde konuşmalar yapıldığı anlaşılmış ve
tespit edilmiş bulunmaktadır.
4. Bir öğrenciye hazırlatılmış “Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliğinde
eğitim” mevzuunda bir konferansın metninden bazı parçalar:
“Cumhuriyetten evvel bizde olduğu gibi, Çarlık zamanında Rusya'da da Millî
Eğitim, diğer Avrupa memleketlerine nazaran çok geri idi. Halkın yüzde yetmiş üçü
okuyup yazma bilmezdi. Okullar kiliseye bağlı idi. Çocuklara yalnız okuyup yazma ve
hayatla hiçbir ilgisi olmayan din dersleri öğretilirdi, öğrencileri ortaokula hazırlayan
ilkokullar ayrı ve paralı olduğundan fakir çocukları bu okullara, dolayısıyla ortaokullara
gidemezlerdi.” şeklinde başlayan bir pasajla Çarlık Rusya’sı eğitimi anlatıldıktan sonra
konferansa şöyle devam edilmiştir:
“Çarlık Rusya'sında eşitsizlik alıp yürümüştü. Bin zorlukla okuyan gençlere
büyük müşkülât çıkarılıyordu. Okul ücretlerini ödeyemediklerinden dolayı Moskova
Üniversitesinden bir senede 525 genç kovulmuştu. Lenin'de bunlar arasında idi.229
1917 İnkılâbından sonra Rusya'da eğitim ve öğretim sisteminde büyük
değişiklikler olmuş ve şöyle bir şekil almıştı:
Okul siyasetten ayrı değildir. Okul içinde her türlü siyasetle meşgul olunur.
Kadın erkek her hakta eşit ve her yerde birbiri ile yardımlaşır.
Bu okullarda şu gayeler takip edilir:
Yaratmak istedikleri yeni insanlığa enternasyonalizme karşı büyük bir aşk fakat
gerisine karşı kin, hınç besleyen yepyeni bir nesil yetiştirmek... Bu gençlik... kendi
Rusya'sına geleceğin örnek memleketi diye bakar.”
Bu konferansta yüksek kısımdan bir öğrenci tarafından hazırlanmış ve zamanın
mesul idarecileri tarafından hiçbir tepki ile karşılanmamış, ancak yukarda arz ettiğim gibi
bu okulda okuyan asıl Türk gençleri durumu ortaya koymuşlardır.
5. Bundan başka Karl Marks’ın hayatı, eserleri ve mezhebi hakkında
konferanslar da verdirilmiştir. Bunlardan birinin metni de eldedir. Bütün bunlara ilmî ve
meslekî faaliyetler namı altında geniş mikyasta yer verilirken öğretmenlik meslekini
hazırlayıcı umumi kültürü takviye ve tezyit edici çalışmalar ikinci,
üçüncü plâna
bırakılmıştır.
6. Ahlâki gelenek ve göreneklerimize aykırı her türlü hareketler mazur görülmüş
ve hatta teşvik edilmiştir. Çirkin muamelelere hedef olan ve mukavemet gösteren
229
TBMMZC, (1953), D: 9, İ: 22, C. 18, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 441-442.
127
kızlarımızdan bıçaklarla tecavüze uğrayanların bulunduğunu gösteren vesikalar eldedir. O
zamanki mesuller tarafından bu işlerin takip edilmemesinden sarfı nazar müsamaha ile
karşılandıkları ve kendilerinin enstitülerdeki içki âlemlerine iştirak ettiklerini gösteren
şahadetler ve belgeler mevcuttur.
7. Komünist Partisinin Manifest'inin teksir edilerek öğrencilere dağıtıldığı da
tespit edilmiştir.
Millî Eğitim Bakanlığı tarafından o zaman neşredilmekte olan «Köy Enstitüleri
Dergisinde» de bu melun mezhebi telkin edici ve çok açık yazılar vardır. Bunlar da vesika
olarak elde mevcuttur.
«Köy Enstitüleri Dergisi» adı altında neşredilmiş dergilerden bazı başlıkları da
aşağıda arz ediyorum:
«Aç harmanı», «Cinsi sapıklıklar», «Rusya'da komünizm ve sosyalizm» ve
«zengin ve fakir meselesi» bu gibi başlıklar altında neşredilen yazılar dergideki yazıların
yüzde seksenini teşkil etmektedir. Bu dergiler verilen emirlerle bir ders kitabı gibi köy
enstitüleri öğrencilerine okutturulmuş ve ana fikirlerinin kavrattırılmasına çalışılmıştır.230
Tahkikat evrakı arasından çıkardığım bu türlü vesikalar ve şahadetlerin daha
birçok benzerleri ilgili dosyalarda mevcuttur. Bütün bunlar bu müesseselerde menfur bir
politikanın nasıl geliştirilmek istendiğini ve himaye edildiğini itiraz kabul etmez bir şekilde
gösterilmektedir. Bu mesele etraflı bir şekilde uzun bir zamandan beri incelenmekte ve
tahkik edilmektedir. Devlet Şûrasına sunulan dosya, tahkikata ait bazı formalitelerin ikmali
için iade edilmiş olduğundan üç kişilik bir müfettiş grubu tarafından bu muamelelerin
tekemmül ettirilmesine ve tahkikatın ikmali işine devam olunmaktadır. Yakın zamanda bu
iş adalete intikal edecek, bu suretle umumi efkâr da hâdiselerin seyrine muttali olacaktır.
Hemen ilâve edeyim ki, soru sahibi Sayın Ömer Sanaç'ın da işaret ettiği gibi
Milliyetperver Türk Gençliği bu türlü telkin ve tesirlere kuvvetle mukavemet etmiştir. Köy
enstitülerinden mezun olan meslektaşların, mahdut istisnalar bir tarafa bırakılırsa her biri bu
memleketin temiz ve asil evlâtları, memleketi felâkete sürükleyecek olan bu türlü
faaliyetlere karşı ilk tepkiyi göstermiş insanlar olarak bugün binlerce köyde vazife başında
bulunmaktadırlar.
Şu ciheti de arz etmeden geçemeyeceğim. Milletin bel bağladığı irfan
müesseselerinde bu korkunç hareketler cereyan ederken; birtakım milliyetçi gençler
komünizme karşı harekete geçtiklerinden Irkçı - Turancı ithamı ile tabutluklarda
işkencelere maruz bırakılmakta idiler.231
230
TBMMZC, (1953), D: 9, İ: 22, C. 18, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 441-443.
231
TBMMZC, (1953), D: 9, İ: 22, C. 18, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 441-443.
128
Cevap: 2/B
Köy enstitüleri, bütün millî eğitim müesseselerimiz gibi ve onlara paralel olarak
inkişaf etmektedirler. Bunlar, alelumum ilkokullar için öğretmen yetiştiren müesseseler
olarak vazifelerini yapmakta devam edeceklerdir. Köylerimizin muhtaç bulunduğu sanat
erbabını yetiştirmek gibi munzam bir vazifeyi de yapabileceği zannedilmiş olan bu
müesseseler, böyle bir hedefi daha önceden terk etmiş, müstahsil ve sanatkâr öğretmen tipi,
mucitlerinin hayali olmaktan ileri geçememiştir.
Yukarda da arz edildiği gibi köy enstitülerinin tahsil müddetleri şimdiden 6 yıla
çıkarılmıştır. Bu yıl beşinci sınıflarda bulunan öğrenciler ders yılı sonunda mezun
olmayarak başarı gösterenlerle altıncı sınıflar teşkil olunacaktır.
Enstitülerin öğretim programları, yerli ve yabancı mütehassısların iştiraki ile, bir
buçuk yıl süren bir çalışmadan sonra yeniden hazırlanmış, 1952 – 1953 ders yılı başından
itibaren bütün öğretmen okullarında tatbikine girişilmiştir. Bu programda namzetlerin
kuvvetli bir meslekî formasyona muvazi olarak lüzumu kadar umumi kültüre sahip ve her
şeyden evvel de, millî hisleri kuvvetli, ahlâkî karakteri tam birer öğretmen olmaları hususu
göz önünde tutulmuştur. Bundan başka öğretmenleri köy muhitine ve köyün realitelerine
intibak ettirecek tarım ve iş terbiyesine ve itinalı bir staj devresine de bilhassa yer
verilmiştir.
Diğer taraftan köy enstitülerinin öğretmen okullarıyla birleştirilmesini istihdaf
eden kanun tasarısı Yüksek Meclisinize sunulmuştur. Bu tasarı, kanuniyet iktisap ettiği
takdirde bütün öğretmen okulları, meslekî ve umumi bilgiler bakımından aynı kalite ve
seviyede, fakat bulundukları tabii ye iktisadi muhitin şartlarına uygun hususiyetler taşıyan
müesseseler olarak ilkokul öğretmenlerine kaynak olacaklardır. İftiralara ve yalanlara
rağmen, verdiğimiz ilk emre istinaden bu yıl Köy Enstitülerine 1500 öğrenci alınmış,
Trabzon – Beşikdüzü Köy Enstitüsü Kız Köy Enstitüsü haline getirilerek buradaki erkek
öğrenciler diğer enstitülere tevzi olunmuş ve böylece Kız Köy Enstitülerinin sayısı ikiye
çıkarılmıştır.
Köy Enstitülerinin öğrenci mevcutları normal hadlere indirildikten sonra, her yıl
yuvarlak olarak 2000 öğrencinin yeniden kabulü mümkün olacaktır. Fakat bu müesseselere
daha önceki yıllarda istiap hadlerinden çok fazla öğrenci alınmış, bu yüzden çocuklarımız
tamamen gayrisıhhî şartlar altında bırakıldıktan başka köylerde tek başına kalarak çalışacak
olan bu gençlerin ferdî hususiyetleri de dikkate alınarak üzerlerinde gösterilmesi gereken
itinanın sarfına- imkân bırakılmamıştır. Nitekim Ankara'nın yanı başındaki Hasanoğlan
Köy Enstitüsünün mevcudu 900 ün üstüne çıkarılmış, bu da az görülerek bine iblâğı
istenilmiştir. Biz, bu okulların mevcutlarım hakiki birer öğretmen okulu mevcudu haline
getirmek yolundayız. Arz ettiğim veçhile Köy Enstitülerine bu yıl az öğrenci alındığı ve
bunu belirten neşriyat yapıldıktan sonra adedin artırıldığı hakkında muhalif matbuatta yer
129
alan haberler külliyen, yalandır.232
Bu yıl bu müesseselere 1500 öğrencinin alınması (500 değil) altı yıl sonra
memlekete 1500 den az ilkokul öğretmeni verileceği manasına da gelmez; çünkü bu
çocuklar 1955 – 1956 ders yılında dördüncü sınıfa seçeceklerdir; o yıl öğretmen okullarının
dördüncü sınıfların ortaokul mezunlarından, bugünkünden daha çok sayıda öğrenci alınarak
ilkokul öğretmenleri- sayısının plâna uygun bir şekilde artışı sağlanacaktır. Ayrıca yemden
açılacak öğretmen okullarıyla, ilkokullara her yıl 3000–3500 öğretmen yetiştirilmesi de
derpiş olunmaktadır. Bütün bu izahatımdan, anlaşılacağı üzere iktidarımız ilköğretim işini
bütün ehemmiyet ve şümulü ile ele almış bir taraftan vaktiyle yapılan maddi, manevi
hataların düzeltilmesine çalışırken diğer taraftan da bu işin sağlam temellere istinat ettirilerek yeniden, kurulması ve plânlaştırılması işinde bütün gücüyle ve hızla gayret sarf
etmektedir. Bu hususta da her şeyden evvel fedakâr ilkokul öğretmenlerimizin feragatle
yaptıkları
ve
yapacakları
çalışmalara
güvendiğimizi
ve
kendilerine
bulunduğumuzu bu kürsüden bir kere daha belirtmeyi vazife bilirim. (Alkışlar)”
müteşekkir
233
Soruyu soran Elazığ milletvekili Ömer Faruk Saraç Milli Eğitim Bakanlını
Tevfik İleri’nin sözlerine karşılık şu sözleri söylemiştir:
“Muhterem arkadaşlar; Sayın Millî Eğitim Bakanının sözlü sorum vesilesiyle
verdiği izahata müteşekkirim.
İlköğretim davasının 1944 yılında, sabık iktidar tarafından ele alınış tarzını da
izah etmiş oldular. Bu mevzuda esasen muhterem heyetin ve Türk Milletinin hâdise
hakkında geniş malûmatı ve vukufu vardır. Bu hususlara temas etmeye mahal görmüyorum.
Bu arada Demokrat Parti Hükümetinin, Devlet yardımıyla yaptırdığı ilkokul
binalarının, bilhassa okuryazar nispeti az olan ve senelerden beri ihmale sahne bulunan
Doğu bölgelerinde yapılmış bulunmasını da, iki iktidar arasındaki zihniyet farkına güzel bir
delil olarak arz etmeyi yerinde buluyorum.
Sayın Bakan bu kürsüde, geçen idare tarafından jandarma dipçiği altında, âdeta
yarışırcasına vatandaşın tenceresini ve yatağını, da satmak suretiyle bir ıstırap mevzuu
olarak yaptırdığı ve maalesef bugün hepsi harabe halinde bulunan mektepleri
görmüşsünüzdür. Yanımda birçoklarının fotoğrafı vardır. (Sağdan: Göster göster sesleri)
Bana göstermem hususunda yapılan teklifleri yersiz buluyorum. Kendilerine bu fotoğrafları
vereceğim. Demokrat iktidarının iki yıl içinde Devlet yardımıyla yaptırdığı mekteplerin
birer fotoğrafım da ayrıca bu yaygarayı koparan Ulus gazetesiyle diğer sayın muhalif arkadaşlarımıza göndermelerini ben de mukabeleden teklif ediyorum. Belki daha insaflı
232
233
TBMMZC, (1953), D: 9, İ: 22, C. 18, TBMM Matbaası, Ankara, s. 443.
TBMMZC, (1953), D: 9, İ: 22, C. 18, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 443-444.
130
mukayese yapmak imkânım bulmuş olurlar.
İlköğretim mevzuunda Anayasanın 87. maddesi ilköğretimi meccani ve mecburi
kıldığına göre, verilen rakamlar, bugün mecburi tahsil çağında bulunan üç milyon gencin
nacak 1,5 milyonunun mektebe devam etme imkânım bulmuş olduklarını gösterir ki, buna
göre Anayasa hükmünün bugüne kadar ancak % 50 nispetinde tatbik imkânı bulduğunu
iddia etmek yerinde olur.
Anayasanın bu bakımdan bu mevzuda Hükümete tahmil, ettiği ilkokul tahsilinin
meccani ve mecburi olması yolundaki mükellefiyet davasını Devletin gerekli, tahsisatı
vermek suretiyle tahakkuk ettirmesini temenni etmekteyim.
Köy enstitüleri mevzuundaki cevapları tatmin edicidir. Ancak köy enstitülerinde
C. H. P. iktidarı zamanında ve bilhassa 7 sene 7 ay bu iktidarın Milli Eğitim Bakanlığı’nı
yapan Hasan Âli Yücel zamanında komünist cereyanların bu irfan müesseselerine
sistematik bir şekilde sokulması yolunda gayret sarf edildiği ve bu gayretlerin delillerinin
de verilen izahat veçhile çok sarih ve katî olduğu halde, bugüne kadar suçluların adalet
huzuruna sevk edilememiş olmaları ebetteki üzücüdür.
Aziz arkadaşlar, devri sabıkta bu milletin siyası ve adlî hayatında mühim ve
tarihî bir hâdise cereyan etmiştir. Kenan öner davası.
Evet arkadaşlar, basit bir ifade ile merhum Kenan Öner, C. H. Partisinin sekiz
seneye yakın bir zaman Millî Eğitim Bakanlığı gibi cidden çok mühim ve mesuliyetti bir
mevkiini işgal eden Hasan Âli Yücel (Evet o komünist bakan sensin) mana ve mahiyetinde
bir açık mektup yazmış, Hasan Âli Yücel tarafından aleyhine açılan neşren hakaret davası
sonunda merhum Kenan Öner'in suçluluğu sabit olmamış ve beraat etmiştir. Filhakika o
devirde komünistlikle tanınmış ve hatta mahkûm olmuş kimselerin Millî Eğitim
Bakanlığında himaye gördükleri ve milliyetçi gençlerin faaliyeti gayrimeşru bir ihtilâl
şeklinde gösterilerek 30 gence malûm tabutluklarda işkence yaptırıldığı sübutuna varmıştır.
Tarih, din, aile ve mukadderatına bağlı bulunan asil Türk Milleti daima komünizm karşısında sarsılmaz bir kale gibi durmuştur. Ve bu cereyanları daima tel'in etmiştir.
Bunun gibi, Sabahattin Âli ve arkadaşlarını ve bunları himaye edenleri asla
unutmamıştır.
Muhtelif neşriyatla efkârı umumiyeye mal edilen ve herkesçe malûm hale gelen
solcu faaliyetlerin kahramanları hâlâ aramızda ve birçokları da vaziyetlerinden emin, elini
kolunu sallayarak gezmekte ve muhtemelen zararlı olmaktadırlar. Bilmen ve yazılanların
umumi efkâr muvacehesinde bu kürsüden tekrarlanmasında fayda görmekteyim. Yüksek
Heyetiniz bu lüzumu gösterirse teferruata girerim. Ancak millî bünyemize ve nizamımıza
karşı girişilmek istenen ciddî ve menfur tecavüzün faillerinin elbette Türk adaleti ve Türk
131
Milleti huzurunda hesap vermeleri iktiza eder. Bu asil ve necip Türk Milleti her türlü suçu
affeder, fakat komünistliği asla!234
Sayın Reşat Şemsettin Sirer'in Millî Eğitim Bakanlığına kadar (ki Reşat
Şemsettin Bey Bakanlığı sırasında bu mevzuda ciddi mücadeleye girilmiştir) bizzat
yukardan gelen ve yıllarca devam eden malûm ve muayyen bir gayretin, milliyetperver
Türk gençliği fedakâr ve azimkâr Türk öğretmenlerinin mukavemeti karşısında hüsrana
uğradığı mucibi memnuniyet ve medarı iftihardır. Ancak mevcut neşriyat ve delâil muvacehesinde Moskova radyosunun Türkiye Hükümetinin yegâne istikbalini gören genç ve
enerjik Vekili olarak methü sena eylediği ve Moskova İlim Akademisi tarafından teşekkür
name sunulduğu söylenen Halk Partisi Hükümetinde Millî Eğitim Bakanı tarafından, Türk
milletinin ana nizamına karşı solcu cereyanlarını yerleştirmek yolunda vaki tecavüzünün
mevcut olup olmadığının katî şekilde tahakkuk ve tespitinde bu memleketin tarihî şeref ve
mukadderatı bakımından fayda bulunmaktadır. Bu tahkikatı talep etmek elbette ki millî
iradenin mümessili olan yüksek heyetiniz için bir hak ve bir vazifedir. Takdir yüksek
heyetinizindir”.
235
Yapılan tüm bu değişikler neticesinde Köy Enstitüleri artık yolun sonuna
gelmiş bulunuyordu. Milli Eğitim Bakanı’nı Tevfik İleri’nin Elazığ milletvekili Ömer
Faruk Saraç’ın sorusuna verdiği sözlü cevapta, kapanma sebepleri açık bir şekilde
görülmektedir.
3.4.
KÖY
ENSTİTÜLERİ
İLE
İLK
ÖĞRETMEN
OKULLARININ
BİRLEŞTİRİLMESİ HAKKINDA KANUN
Tüm bu gelişmelerden sonra artık yolun sonuna gelinmiştir. 1940 yılında açılan
ve yurdun dört bir tarafında açılan, köylerimizdeki eğitim açısından son derece katkıları
olan Köy Enstitüleri tarihe aşağıdaki yasa ile karışmıştır:
Kanun’un birinci maddesi; Köy enstitüleri ile ilk öğretmen okulları, “ilk
öğretmen okulları” adı altında birleştirilmiştir.
Böylece Köy Enstitüleri artık ilk öğretmen okulları olacak anılacaktır.
234
235
TBMMZC, (1953), D: 9, İ: 22, C. 18, TBMM Matbaası, Ankara, s. 444.
TBMMZC, (1953), D: 9, İ: 22, C. 18, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 444-445.
132
İkinci maddede öğrenim süreleri belirlenmiştir. İlk öğretmen okullarının tahsil
müddeti, ilkokul mezunları için (6), ortaokul mezunları için (3) yıldır.
Üçüncü maddede öğrencilerin bu okullara nasıl alınacağı belirlenmiştir; İlk
öğretmen okullarına alınacak öğrenciler imtihanla seçilir. Bu okullara her yıl alınacak
öğrencilerin % 75’nin köy ilkokulları mezunlarından olması şarttır.
Bu madde hakkında %75’lik oran meselesi tartışılmıştır. Siirt milletvekili
Mehmet Daim Süalp’ın “Bu okullara her yıl alınacak öğrencilerin %75’i ortaokulu
bulunmayan yerlerden alınması şarttır.” Şeklindeki teklifi Meclisçe kabul edilmemiştir.
Milli Eğitim Bakanı Tevfik ileri bu maddenin kayıtsız şartsız kabul edilmesini
istemesi ardından madde reye sunulmuş ve kabul edilmiştir.
Madde dörtte, ilk yıl içerisinde öğretmen olamayacakları anlaşılan talebeye ne
yapılacağı belirlenmiştir; İlk öğretmen okullarına alınan öğrencilerden ilk tahsil yılı
içinde, bulundukları okulun öğretmenler kurulunca, öğretmen olamayacaklarına karar
verilenlerin okulla ilişikler kesilir. Bu gibiler hakkında tazminat kovuşturması
yapılmaz.236
Beşinci maddede, mecburi hizmetleri tamamlanana kadar ilk öğretmen okulu
mezunlarının köylerde çalışacakları kararlaştırılmıştır. İlk öğretmen okulu mezunları,
mecburi hizmetlerini tamamlayıncaya kadar köy okullarında çalıştırılırlar. Bunlardan
öğretmen yetiştiren yüksek öğrenim müesseselerine devam edecek olanların mecburi
hizmetleri Millî Eğitim Vekâletince tecil olunur.
Bu madde hakkında da tartışmalar yaşandıysa da madde aynen kabul
edilmiştir.
Köy öğretmenleri ve köy sağlık memurları sosyal yardım sandığının adı
değiştirilmiştir; 5129 sayılı Kanunun 8. maddesi ile kurulmuş olan “Köy öğretmenleri
ve Köy Sağlık Memurları Sosyal Yardım Sandığı”nın adı “Köy Eğitmenleri ve Köy
Sağlık Memurları Sosyal Yardım Sandığı”na çevrilmiştir. Bu sandığın idaresi, işleyiş
tarzı, yapılacak yardımların şekilleri ve her türlü işleri ile ilgili hususlar bir tüzükle
belirtilir ( madde 6).
236
TBMMZC, (1954), D: 9, İ: 31, C. 27, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 261-269.
133
Madde yedide öğretmenlerin görevleri üzerinde durulmuştur; 4274 sayılı
Kanunun 46. maddesinin birinci bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
İlk öğretmen okullarının öğretmenleri, haftada 17 saat ders okutmaya ve
bunlarla ilgili uygulamaları yapmaya mecburdurlar. Bu öğretmenlere 1702 sayılı
Kanunun 3. maddesinin (b) bendinde yazılı ücretle 7 saat daha ders verilebilir.
İlk öğretmen okullarının öğretmenleri, mesai saatleri içinde okulda kalarak,
kendilerine verilen eğitim ve öğretim işlerini görmek, ders dışı faaliyetlere katılmak ve
ayrıca nöbet vazifelerini yapmakla mükelleftirler.
Rize milletvekili Ahmet Morgil’ün “7. maddenin son paragrafı: ilk öğretmen
okullarının öğretmenleri, günlük mesai müddetinin okul idaresinin lüzum göreceği
saatlerinde okulda kalarak, kendilerine verilen eğitim ve öğretim işlerini görmek, ders
dışı faaliyete katılmak ve ayrıca nöbet vazifelerini yapmakla mükelleftir.” Şeklinde
değiştirilmesi teklifi ret edilmiş, madde aynen reye sunulmuş ve kabul edilmiştir.237
Kadrolar konusudna da birtakım değişiklikler yapılmıştır;
Millî Eğitim
Vekâleti Kuruluş Kadrolarıyla Merkez Kuruluş ve Görevleri hakkındaki 2287 sayılı
Kanunda değişiklik yapılmasına dair 4926 sayılı Kanuna bağlı 1 ve 2 sayılı cetvellerde
gösterilen kadrolardan ilişik cetvelde yazılı bulunan kadrolar kaldırılmış ve yerine bağlı
bir ve iki numaralı cetvellerde gösterilen kadrolar konulmuştur. (madde 8)238
Ek görev kadrolarının düzenlenmesi ise dokuzuncu maddede yapılmıştır; 1953
yılı Muvazene-i Umumiye Kanununa bağlı (K) işaretli cetvele dâhil köy enstitüsü
mezunu başöğretmenlere ait ek görev kadroları bu cetvelden çıkarılmış ve (İlkokul
başöğretmeni) unvanıyla ilişik (3) numaralı cetveldeki kadrolar 5166 sayılı Kanuna
bağlı (2) sayılı cetveldeki kadrolara eklenmiştir.
Stajyer köy öğretmeni ve sağlık memurları kadroları için onuncu maddede;
1953 yılı Muvazene-i Umumi-i ye Kanununa bağlı (K) işaretli cetvele dâhil ücretli
stajyer köy öğretmenleri ile stajyer sağlık memurları kadroları 26; XII. 1949 tarihli ve
5479 sayılı Kanuna eklenmiştir. Bu stajyerler hakkında çeşitli kanunların (K) cetvelinde
bulunanlar hakkındaki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
237
238
TBMMZC, (1954), D: 9, İ: 31, C. 27, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 269-275.
TBMMZC, (1954), D: 9, İ: 31, C. 27, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 269-277.
134
Kanuna 11. madde olarak Bolu milletvekili Zuhuri Danışman Beyin teklifi
olmuştur: “Madde 11. — İlk öğretmen okullarının idare, eğitim ve öğretim işleri
ilköğretim Genel Müdürlüğünün görevleri arasına alınmıştır.”
Bu kanun teklifi üzerine on birinci madde şu şekilde olmuştur; İlk öğretmen
okullarının idare, eğitim ve öğretim işleri ilköğretim Genel Müdürlüğünün görevleri
arasına alınmıştır.
Beş tane geçici madde bu kanuna eklenmiştir;
Birinci geçici maddede; Köy enstitülerinden mezun öğretmenler, bu kanun
yürürlüğe girdiği tarihten sonra, ilk öğretmen okullarından mezun Öğretmenler
hakkındaki hükümlere tâbi olurlar. Ancak bunlardan aylığa geçirilmemiş olanlar
hakkında 5479 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.
Geçici madde iki de; Köy enstitüsü mezunu öğretmenlerden aylığa geçmemiş
olanların eylemli askerlik hizmetleri esnasında kayıtları silinmez ve kendilerine almakta
oldukları ücretin üçte biri verilir.
Geçici madde üç de; Köy enstitüsü mezunu öğretmenler, aylığa geçirilinceye
kadar işbu kanunun 6. maddesinde yazılı “Köy Eğitmenleri ve Köy Sağlık Memurları
Sosyal Yardım Sandığı”nın üyeliği hakkını muhafaza ederler.239
Geçici madde dörtte; Halen köy enstitülerinde çalışanlardan Millî Eğitim
Vekâletince tespit ve kabul edilen öğretmen okulları, ziraat okulları, sanat okulları Ve
enstitüleri mezunu öğretmenlerin öğretmen okullarında istihdamlarına devam olunur.
Rize milletvekili Ahmet Morgil, yüksek mektep mezunlarının istihdamlarının
yapılması eğitim açısından önemli olduğunu belirterek bu maddenin kaldırılmasını rica
etmiştir.
Yapılan bu teklif dikkate alınmamış, madde aynen reye sunulmuş ve kabul
edilmiştir.
Son olarak geçici madde beş de; İlişik 4 numaralı cetvelde ücret ve adedi yazılı
ek görev kadroları 1953 Mali yılı Bütçe Kanunu’na bağlı L işaretli cetvele eklenmiştir.
239
TBMMZC, (1954), D: 9, İ: 31, C. 27, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 277-278.
135
Madde on ikide köy enstitülerinin adının geçtiği kanun maddelerinde, köy
enstitüsü adının ilk öğretmen olarak değiştirilmesi kararlaştırılmıştır; 3803 sayılı Köy
Enstitüleri Kanunu ile 5352 ve 5541 sayılı kanunlar ve 4274 sayılı Köy Okulları ve
Enstitüleri Teşkilât Kanunu’nun 1, 2, 3, 4, 5, 6, 11, 29, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 39, 40,
43, 44, 45, 49, 50, 51, 52, 53, 62 ve 63. maddeleri ve 10. maddelerinin (a) bendinin 1, 2,
3 ve 6. fıkraları ve 5210 sayılı Kanunun 12. maddesi, 6076 sayılı 1953 yılı Muvazene-i
Umumiye Kanunu’nun 11. maddesiyle 4644 sayılı Kanunun 12. maddesi kaldırılmış ve
3704, 4274, 5129, 5210 sayılı kanunlarda geçen “Köy enstitüleri” tabiri “İlk öğretmen
okulu” olarak değiştirilmiştir.
4926 sayılı Kanuna bağlı (1) sayılı cetvelin (lise, öğretmen okulu ve ortaokullar
öğretmen ve memurları) başlığı ile (2) sayılı cetvelin (lise, öğretmen okulu ve
ortaokullar idarecileri) başlığından (öğretmen okulu) tabirleri çıkarılmıştır.
Yapılan bu görüşmelerin ardından tasarının tümü reye sunulmuş ve kabul
edilmiştir.
Böylece 27.1.1954 tarihinde Köy Enstitüleri ile ilk öğretmen Okullarının
Birleştirilmesi hakkında Kanun’un T.B.M.M.’de kabul edilmesi ile Köy Enstitüleri
kapatılmıştır.240
1936 yılında eğitmen yetiştirilmesi ile başlayıp, 1954 yılında öğretmen okulları
ile birleştirildi denilen Köy Enstitüleri’nin sonuç tablosu şudur:
•
17.341 öğretmen yetiştirilmiştir. Bunun 1.398 tanesi bayandır.
•
8.675 eğitmen yetiştirilmiştir. Bunun 30 tanesi bayandır.
•
1.248
köy
sağlık
memuru
yetiştirilmiştir.
Köy
ebesi
yetiştirilmeye
başlanamamıştır.
•
240
241
209 Köy Enstitüsü öğretmeni yetiştirilmiştir.(Yüksek Köy Enstitüsünden)241
TBMMZC, (1954), D: 9, İ: 31–34, C. 27, TBMM Matbaası, Ankara, ss. 279, 370–379.
Ali Efe, (2007), Köy Enstitüleri, Tay Dergisi Yayınları, ss. 90–91.
136
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Yeni kurulan devletin ulusal, laik ve çağdaş bir eğitim sistemine sahip olması
için adımlar atılmıştır. Eski eğitim sistemi yıkılıp, yerine çağdaş koşullara ve Türk
milletinin karakterlerine uygun bir eğitim sistemi yaratılmaya çalışılmıştır.
Cumhuriyet'in ilanından sonra, eğitimle yakından ilgilenebilme imkânı
doğmuştur. Cumhuriyet'in ilk on yılı içerisinde eski eğitim sistemi yıkılmış ve çağdaş,
laik bir eğitim sistemi oluşturulmaya çalışılmıştır. Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun kabul
edilmesi ile birlikte, ülkedeki tüm okullar Maarif Vekâleti’ne bağlanmış, medreseler
kapatılmış ve eğitimde laik bir sistem yaratılmaya çalışılmıştır.
Öğretmen yetiştirme konusunda önemle durulmuş ve öğretmenlik esaslı bir
meslek haline getirilmeye çalışılmıştır. Bu çalışmalar Köy Enstitülerinin kuruluşunda
etkili olmuştur. 17 Nisan 1940 tarihinde Köy Enstitüleri Kanunu ile köy öğretmeni
yetiştirme konusunda büyük bir adım atılmıştır. Bu tarihten sonra yurdun birçok yerinde
köy enstitüleri açılmıştır. Okuma yazma oranının köylerde çok düşük olması bu
kurumun açılmasındaki en önemli sebeplerden birisidir.
Milletvekilleri Köy Enstitüsü Kanunun çıktığı gün yaptıkları konuşmalarda
olumlu sözler sarf etmişleridir. Bu kurumun köy halkı için büyük bir öneme sahip
olduğu vurgulanmıştır. Bu düşünceler ilerleyen yıllarda da devam etmiş ve köy
enstitülerini teşkilatlandırma aşamasına gelinmiştir. 1942 yılında Köy Okulları ve
Enstitüleri Teşkilat Kanunu çıkartılmıştır. Böylece Köy Enstitüleri teşkilatlı bir yapıya
kazanmıştır. Ayrıca kanun tasarılarının önemle tartışılması da Meclis’in Köy
Enstitülerine ne denli önem verdiğinin bir diğer göstergesi olmuştur.
1946 yılına gelindiğinde çok partili yaşama geçiş sürecinde Köy Enstitüleri
giderek gözden düşmeye başlamıştır. İktidarın elden gitmesi korkusu Köy
Enstitülerinde birtakım değişikliklere gidilmesine neden olmuştur. Kanununlar
çıkartılmış ve köy enstitüleri giderek kuruluş amacından uzaklaşmıştır. 1950 yılından
sonra ise Demokrat Parti’nin iktidara gelmesi ile artık yolun sonuna gelinmiştir.
Yeni iktidar yaptığı değişiklerle köy enstitülerini işlevsiz bir hale getirmiştir.
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri Köy Enstitülerinin komünizm yuvası haline
geldiğini söylemesi de bu kurumun neden kapatıldığına siyasi açıdan ışık tutması
137
bakımından önemlidir. C.H.P ideolojisini aşıladıkları fikri de Köy Enstitülerinin
kapanmasında etkili olmuştur.
Siyasi iradenin Köy Enstitülerinin kapanmasında etkili olamadığı görüşünü
savunanlar vardır. Ancak zabıt ceridelerini incelediğimizde bu görüşün yanlış olduğunu
görüyoruz. 1946 yılından sonra çok partili hayata geçiş süreci ve 1950 yılında siyasi
iktidarın değişmesi ile bu değişmenin eğitime ne denli yansımış olduğunu
milletvekillerinin Meclis’te yapmış oldukları konuşmalardan çok net bir şekilde
anlamaktayız. En güzel örneği köy enstitülerinin kapatılma aşamasında Milli Eğitim
Bakanı Tevfik İleri’nin bir soru üzerine meclisteki konuşması çok çarpıcıdır. Bu
konuşmasında siyasi iradenin eğitim politikamız üzerinde nasıl bir rol oynadığını açık
bir şekilde görmekteyiz.
138
KAYNAKÇA
AKGÜN, Seçil, (1983), “Tevhid-i Tedrisat”, Cumhuriyet Dönemi Eğitim, Devlet
Kitapları, İstanbul.
AKYÜZ, Yahya, (1978), Türkiye’de Öğretmenlerin Toplumsal Değişimdeki
Etkileri, Doğan Basımevi, Ankara.
AKYÜZ, Yahya, (1983), “Atatürk ve 1921 Eğitim Kongresi”, Cumhuriyet Dönemi
Eğitim, Devlet Kitapları: İstanbul.
AKYÜZ, Yahya, (1992), “Atatürk’ün Eğitim Düşüncesinin Kökenleri”, Atam Dergisi,
C. 8, S. 23, T.T.K. Basımevi, Ankara, ss. 233–239.
AKYÜZ, Yahya, (2001), Türk Eğitim Tarihi, Alfa Kitapevi, İstanbul.
ALTUNYA, Niyazi, (2002), Köy Enstitüsü Sisteminin Düşünsel Temelleri, Uygun
Basımevi, İstanbul.
ANTON, John ve Pınar, CANEVİ, (2007), Cumhuriyet, Eğitim Reformu ve Dewey,
Forum İstanbul Enstitüsü Yayınları, İstanbul.
APAYDIN, Talip, (1983), Köy Enstitüsü Yılları, Çağdaş Yayınları, İstanbul.
AYAS, Nevzad, (1948), Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitimi: Kuruluşlar ve
Tarihçeler, Milli Eğitim Basımevi, Ankara.
AYSAL, Necdet, (2005), “Anadolu’da Aydınlanma Hareketinin Doğuşu: Köy
Enstitüleri”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk
Yolu Dergisi, C. 9, S. 35–36, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, ss. 267–
282.
BAŞARAN, Mehmet, (1974), Tonguç Yolu, Varlık Yayınları, İstanbul.
Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA), Dosya No: 14, Klasör No: 80, Belge No: 2,
Sayfa No: 1.
BİNBAŞIOĞLU, Cavit, (1982), Eğitim Düşüncesi Tarihi, Binbaşıoğlu Yayınevi,
Ankara.
BİNBAŞIOĞLU, Cavit, (1993), Çağdaş Eğitim ve Köy Enstitüleri, Dikili Belediyesi
Kültür Yayınları, İzmir.
139
BİNBAŞIOĞLU, Cavit, (1999), Cumhuriyet Dönemi Eğitim Bilimleri Tarihi,
Tekışık Yayıncılık, Ankara.
BOZGÖZ, İlhan, (1995), Türkiye’nin Eğitim Çıkmazı ve Atatürk, Kültür Bakanlığı
Yayınları, Ankara.
BULUT, Recep, (1990), Nisandaki Güneşler 50. Yılında Köy Enstitüleri 1940–1990,
San Matbaası, Ankara.
BURSALIOĞLU, Ziya, (1989), “Atatürk ve Sonrası Eğitim”, Ankara Üniversitesi
Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S. 4, Ankara
Üniversitesi Basımevi: Ankara, ss. 517–521.
CANDOĞAN, Galip, (1999), Köy Enstitüleri Sistemi, Karkev Yayıncılık, Konya.
CİMRİ, Mehmet, (2007), “Tonguç Baba”, Köy Enstitüleri Amaçlar, İlkeler,
Uygulamalar, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları: Ankara, ss.
135–138.
DÖNMEZ, Rıza, (1945), “Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nün Kısa Tarihçesi”, Köy
Enstitüleri Dergisi, C. 1, S.1, Maarif Matbaası, Ankara, ss. 21–29.
DÜNDAR, Can, (2002), Köy Enstitüleri, İmge Kitapevi, İstanbul.
DÜSTUR, (1940), 3. Tertip, C. 21, Devlet Matbaası, Ankara.
EFE, Ali, (2007), Köy Enstitüleri, Tay Dergisi Yayınları.
EMİNİ, Gülsüm Nezahat, (1991), “Atatürk ve Eğitim”, Ata Dergisi, S. 1, Selçuk
Üniversitesi Basımevi, Konya, ss. 149–156.
EVREN, Nazif, (1998), Köy Enstitüleri Neydi, Ne Değildi?, Güldikeni Yayınları,
Ankara.
EYÜBOĞLU, Sabahattin, (1999), Köy Enstitüleri Üzerine, Yenigün Yayıncılık,
İstanbul.
GEDİKOĞLU, Şevket, (1971), Evreleri, Getirdikleri ve Yankılarıyla Köy
Enstitüleri, Ankara.
GEDİKOĞLU, Şevket, (1978), Kemalist Eğitim İlkeleri Uygulamaları, Çağdaş
Yayınları, İstanbul.
140
GÖĞÜŞ, Beşir, (1953), Milli Eğitimle İlgili Kanunlar, Milli Eğitim Basımevi,
Ankara.
KAPLAN, Mevlüt, (2002), Aydınlanma Devrimi ve Köy Enstitüleri, Kültür Bakanlığı
Yayınları, Ankara.
KARAGÖZOĞLU, Galip, (1985), “Atatürk’ün Eğitim Savaşı”, Atam Dergisi, C. 2, S.
4, T.T.K. Basımevi, Ankara, ss. 193–213.
KAYA, Yahya Kemal, (1984), İnsan Yetiştirme Düzenimiz, Hacettepe Üniversitesi
Yayınları, Ankara.
KAYA, Yahya Kemal, (1993), İnsan Yetiştirme Düzenimize Yeni Bir Bakış, Bilim
Yayınları, Ankara.
KAYA, Yalçın, (2001), Köy Enstitüleri, C. 1, Tiglat Matbaacılık, İstanbul.
KAYA, Yalçın, (2001), Köy Enstitüleri, C. 2, Tiglat Matbaacılık, İstanbul.
KIRBY, Fay, (1962), Türkiye’de Köy Enstitüleri, İmece Yayınları, Ankara.
Köy Enstitüleri I-II, (2003), Karatepe Yayınları, Ankara.
Köy Enstitüleri ile İlgili Yasalar, (2000), C. 1, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim
Vakfı Yayınları, Ankara.
Köy Enstitüleri ile İlgili Yönetmelik ve Resmi Yazılar, (2005), Köy Enstitüleri ve
Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları, Ankara.
Köy Enstitüleri Öğretim Programı, (1943), Maarif Matbaası, Ankara.
KUT, Dursun, (2007), “Hasan Ali Yücel (1897–1961)”, Köy Enstitüleri Amaçlar,
İlkeler, Uygulamalar, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları,
Ankara, ss. 130–134.
MAKAL, Mahmut, (1959), 17 Nisan, Yeditepe Yayınları, İstanbul.
MAKAL, Mahmut, (2009), Köy Enstitüleri ve Ötesi, Şefik Matbaası, İstanbul.
OĞUZKAN, Turhan, (1983), “Atatürk’ün Eğitimci Kişiliği”, Cumhuriyet Dönemi
Eğitimcileri, Unesco Türkiye Milli Komisyonu, Ankara, ss. 12–35.
OKÇABOL, Rıfat, (2005), Türk Eğitim Sistemi, Ütopya Yayınevi, Ankara.
141
ÖZALP, Reşat ve Aydoğan, ATAÜNAL, (1983), “Milli Eğitimde Kongreler ve
Şûralar”, Cumhuriyet Dönemi Eğitim, Devlet Kitapları: İstanbul, ss. 105–
140.
ÖZODAŞIK, Mustafa, (1999), Cumhuriyet Dönemi Yeni Bir Nesil Yetiştirme
Çabaları 1923–1950, Çizgi Kitapevi, Konya.
ÖZSOY, Yahya, (1990), “Köy Enstitüleri Programları”, Kuruluşunun 50. Yılında Köy
Enstitüleri, Eğit-Der Yayınları, Ankara, ss. 50–70.
ÖZTOPRAK, İzzet, Ali Sevim ve Akif,
TURAL, (2006), Atatürk’ün Söylev ve
Demeçleri (Bugünkü Dille), ATAM Yayınları, Ankara.
ÖZTÜRK, Cemil, (1996), Atatürk Devri Öğretmen Yetiştirme Politikası, Türk Tarih
Kurumu Basımevi, Ankara.
SAKAOĞLU, Necdet, (2003), Osmanlı’dan Günümüze Eğitim Tarihi, İstanbul Bilgi
Üniversitesi Yayınları, İstanbul.
SEMERCİ, Bekir, (1989), Türkiye’de İleri Atılımlar ve Köy Enstitüleri, Afa
Matbaacılık, İstanbul.
TAŞDEMİRCİ, Ersoy, (1998), “Hasan Ali Yücel’in Türk Milli Eğitimine Hizmetleri”,
100. Doğum Gününde Hasan Ali Yücel, Atatürk Araştırma Merkezi
Yayınları, Ankara, ss. 27–113.
TBMMZC, (1940), D: 6, İ: 40, C. 10, TBMM Matbaası, Ankara.
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 45, C. 24, TBMM Matbaası, Ankara.
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 62, C. 24, TBMM Matbaası, Ankara.
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 63, C. 25, TBMM Matbaası, Ankara.
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 68, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara.
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 68–74, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara.
TBMMZC, (1942), D: 6, İ: 75, C. 26, TBMM Matbaası, Ankara.
TBMMZC, (1945), D: 7, İ: 17, C. 20-D, TBMM Matbaası, Ankara.
TBMMZC, (1943), D: 7, İ: 28, C. 2, TBMM Matbaası, Ankara.
142
TBMMZC, (1945), D: 7, İ: 60, C. 17, TBMM Matbaası, Ankara.
TBMMZC, (1944), D: 7, İ: 61, C. 10-D, TBMM Matbaası, Ankara.
TBMMZC, (1950), D: 8, C. 24, TBMM Matbaası, Ankara.
TBMMZC, (1950), D: 8, İ: 22, C. 22, TBMM Matbaası, Ankara.
TBMMZC, (1948), D: 8, İ: 26, C. 8, TBMM Matbaası, Ankara.
TBMMZC, (1950), D: 8, İ: 44, C. 24, TBMM Matbaası, Ankara.
TBMMZC, (1947), D: 8, İ: 44, C. 4, TBMM Matbaası, Ankara.
TBMMZC, (1949), D: 8, İ: 52, C. 16-D, TBMM Matbaası, Ankara.
TBMMZC, (1949), D: 8, İ: 55, C. 17, TBMM Matbaası, Ankara.
TBMMZC, (1948), D: 8, İ: 60–61–62, C. 11, TBMM Matbaası, Ankara.
TBMMZC, (1950), D: 8, İ: 72, C. 25-D, TBMM Matbaası, Ankara.
TBMMZC, (1948), D: 8, İ: 75, C. 6, TBMM Matbaası, Ankara.
TBMMZC, (1953), D: 9, İ: 22, C. 18, TBMM Matbaası, Ankara.
TBMMZC, (1954), D: 9, İ: 31–34, C. 27, TBMM Matbaası, Ankara.
TBMMZC, (1952), D: 9, İ: 49, C. 13-D, TBMM Matbaası, Ankara.
TBMMZC, (1951), D: 9, İ: 51, C. 5-D, TBMM Matbaası, Ankara.
TBMMZC, (1952), D: 9, İ: 67, C. 15, TBMM Matbaası, Ankara.
TBMMZC, (1952), D: 9, İ: 81–85, C. 16, TBMM Matbaası, Ankara.
TEKBEN, Şerif, (2005), Canlandırılacak Köy Yolunda, Köy Enstitüleri ve Çağdaş
Eğitim Vakfı Yayınları, Ankara.
TEKELİ, İlhan, “Osmanlı İmparatorluğu'ndan Günümüze Eğitim Kurumlarının
Gelişimi”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, C. 3, İletişim
Yayınları, ss. 655–675.
TONGUÇ, Engin, (1970), Devrim Açısından Köy Enstitüleri ve Tonguç, Ant
Yayınları, İstanbul.
TONGUÇ, İsmail Hakkı, (1946), İlköğretim Kavramı, Remzi Kitapevi, İstanbul.
143
TONGUÇ, İsmail Hakkı, (1947), Canlandırılacak Köy, Remzi Kitapevi, İstanbul.
TONGUÇ, İsmail Hakkı, (1976), Mektuplarla Köy Enstitüsü Yılları, Çağdaş
Yayınları, İstanbul.
Tonguç’a Kitap, (1961), Ekin Basımevi, İstanbul.
TÜRKOĞLU, Pakize, (2004), Tonguç ve Enstitüleri, Kültür Yayınları, İstanbul.
WİLSON, E. Howard ve İlhan, BOZGÖZ, (1968), Türkiye Cumhuriyeti’nde Eğitim
ve Atatürk, Dost Yayınları, Ankara.
YAMANER, Şerafettin, (1999), Atatürkçü Düşüncede Ulusal Eğitim, Toplumsal
Dönüşüm Yayınları, İstanbul.
YÜCEL, Hasan Ali, (1938), Türkiye'de Ortaöğretim, Devlet Basımevi, İstanbul.
YÜCEL, Tahsin, (1995), “Köy Enstitülerinde Tarım Programı ve Uygulamalar” Köy
Enstitüleri ve Tarım, Final Matbaacılık, İzmir, ss. 12–18.
144
DİZİN
A
Abdullah Yaycıoğlu, 114
Abdurrahman Naci Demirdağ, 78
Adnan Menderes, 44, 107
Ahmet Çınar, 115
Ahmet Korkut, 54
Ahmet Lütfü Dağlar, 50
Ahmet Morgil, 141, 143
Ahmet Tahtakılıç, 114
Ali Rıza Çuhadar, 114
Ankara, 1, 5, 6, 7, 9, 10, 12, 14, 17, 19,
20, 21, 22, 23, 26, 27, 28, 33, 36, 38,
39, 40, 41, 42, 43, 44, 46, 47, 48, 52,
53, 55, 57, 65, 66, 67, 70, 71, 72, 74,
75, 76, 78, 79, 80, 82, 83, 85, 87, 88,
89, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98,
100, 101, 102, 103, 104, 105, 106,
107, 108, 109, 110, 111, 113, 114,
116, 117, 118, 119, 120, 121, 122,
123, 125, 127, 131, 132, 133, 134,
135, 137, 139, 140, 141, 142, 144,
146, 147, 148, 149, 150, 151
Arif Baytın, 91
B
Behçet Kemal Çağlar, 27
Bekir Semerci, 67, 68, 126
Berç Türker Bey, 37
C
Can Dündar, 52, 53
Celal Bayar, 44, 107
Cumhuriyet, xi, 1, 3, 5, 6, 8, 9, 11, 12,
13, 18, 66, 79, 82, 102, 144, 146,
147, 148, 149, 150
D
Demokrasi, 133
Doğan Toran, 48
E
E. Howard Wilson, 12
Eğitim, ix, v, xi, 1, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10,
12, 13, 14, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 26,
27, 28, 29, 34, 55, 65, 66, 67, 84,
110, 111, 112, 113, 114, 115, 116,
117, 119, 121, 125, 130, 131, 132,
133, 134, 135, 137, 138, 139, 140,
141, 142, 143, 145, 146, 147, 148,
149, 150, 151
Emin Sazak, 31, 78, 107
Emin Soysal, 21, 47, 113
Ersoy Taşdemirci, 20, 26
Esat Altan, 111
F
Fay Kırby, 45, 46
Feridun Fikri Bey, 36
Ferit Oğuz Bayır, 126
Fikret Atlı, 41
Frank Tachau, 130
Fuat Köprülü, 44, 107
H
Halil Ağanoğlu, 50
Halil Fikret Kanat, 26, 27
Halil Menteşe, 70, 71
Hamdi Selçuk, 39
Hasan Ali Yücel, vii, 7, 20, 26, 29, 32,
33, 41, 43, 66, 67, 70, 71, 72, 78, 84,
107, 110, 148, 149
Hayri Çakaloz, 54
Heyet-i İlmiye, 6, 7, 9, 13
Hıfzı Oğuz Bekata, 111
Hulusi Oral, 113
Hürrem Arman, 50
Hüseyin Ulusoy, 119
İ
İbrahim Oymak, 54
İcra Vekilleri Heyeti, 22, 24, 25, 43
İlhan Bozgöz, 12, 26
İlköğretim Genel Müdürlüğü, 21, 67,
110
İsmail Hakkı Baltacıoğlu, 26
İsmail Hakkı Tonguç, vii, viii, 20, 24,
26, 29, 30, 44, 60, 61, 63, 67, 107,
108, 110, 111, 127, 129
İsmet İnönü, 20
145
İzzet Arukan, 84, 86, 103
İzzettin Çalışlar, 88
J
John Dewey, 17, 68
K
Kahraman Arıklı, 86
Kamil İdil, 112
Kazım Karabekir, 32, 36
Kazım Sevüktekin, 38
P
Pakize Türkoğlu, 108
R
Rauf İnan, 48, 107
Recep Gürel, 53
Refik Ahmet Sevengil, 113
Reşat Şemsettin Sirer, 65, 110, 139
Reşit Galip, 19
Rıza Dönmez, 52
S
M
Maarif Kongresi, 5, 6, 7
Mahir Kocatürk, 121
Mehmet Başaran, 63, 65
Mehmet Daim Süalp, 140
Mehmet İzzet, 10
Mehmet Şükrü Bey, 6
Milli Mücadele, 1, 5
Milliyetçilik, 12, 125
Mustafa Demir, 126
Mustafa Kemal Atatürk, v, vi
Mustafa Necati Bey, v, vi, 14, 18, 19,
20
N
Nakiye Elgün, 87
Nazif Evren, 45, 54
Necati Erdem, 114
Necdet Aysal, 109, 110, 125
Necmettin Sahir, 35
Nejat İdil, 48
Nevzat Ayas, 83, 86, 91
Nurettin Biriz, 49
Nuri Koçak, 51
Nuri Özsan, 112
O
Osman Şevki Uludağ, 31
Osman Yalçın, 54
Ö
Ömer Faruk Sanaç, 132
Ömer Uzgil, 51
Sabahattin Eyüboğlu, 127
Sabri Akdeniz, 125
Safa Güneri, 53
Saffet Arıkan, 20, 27, 29, 30, 32
Salih Yargı, 37, 40
Sıtkı Akkay, 51
Sinan Tekelioğlu, 87
Süleyman Edip Balkır, 49
Ş
Şevket Gedikoğlu, 4, 55, 56, 65
Şinasi Tamer, 48, 53
Şükrü Saraçoğlu, 18
T
Talat Ersoy, 49
Talim ve Terbiye Dairesi, 13
Talip Apaydın, 44, 45
Tevfik İleri, 67, 131, 133, 137, 140, 145
Tevhid-i Tedrisat, 10, 11, 12, 144, 146
Türkiye, ix, v, xi, 1, 2, 4, 7, 8, 10, 11,
12, 14, 17, 18, 22, 26, 27, 31, 34, 45,
46, 53, 67, 68, 107, 126, 129, 130,
139, 146, 147, 148, 149, 150, 151
Y
Yalçın Kaya, 19, 31, 34, 35, 108
Yusuf Ziya Bey, 6
Z
Zeki Mesud Alsan, 74, 75, 80