Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
İlın! tasavvuf ve Akademik Araştım Ankara 2003 Dergisi Necip Fazıl Kısaküre (ö. 1983) ve Tasavvuf İbrahim BAZ ibrahimbaz@mynet.com özet Kısaküre ve Tasavvuftur. Necip Bu makalenin konusu, Necip Fazıl Türk Edebiyatın önemli bir şahsiyetr. Onun edebi kişl i ği ve aksiyonları çeşitl incelemeler konu olmuş, ancak, haytınd önemli yer tutan ve büyük bir değişkl neden olan tasavvufi yönü üzerinde pek durulFazıl maıştr . Necip Fazı!, 1934 yılnda Abdülhak1ın-i Arvasl ile t anışr ve bu tanışm­ sın dan sonra, onun sanat, aksiyon ve fikirleri daha İslami bir şekil alır. Necip Fazıl, bu değişkl sebep olan Abdülhaklm-i Arviist'ye haytın sonuna kadar bağlı kalır sayg ı sın ifade eder. Susebepten bazı doly arkadaşln ona "mistik şair" der. Necip Fazıl , Abdülhaklm-i Arvasl ile haytın anlam kazndığ i şaret olarak hayat hikayesini anltığ eseri olan "O ve Ben" isimli eseri, ı . Tanıyc Kadar, 2. Tanıdkt n Sonra, 3. Vefatınd Beri olmak üzere üçe ayırk anltır. Necip Faz ı l ' ın tasavvufi hayat yaşmsı, onu atalete değil aksine, çalış­ ma ve üretmeye yönlediştr . Bunu yönüyle onun tasavvuf anlyış, günümüz insaı bir prototip teşkil edebilir. Girş 20. yY. kültür m ir as ı mızn en önde ve en gündemde olan şahıslrnd biri, Necip Fazı ! K ı sakü r ek'tir. Onun haytmın, santı ın , fikir ve ruh çihiç kuşsz katlndığ meşaktlrin bilinmesi ve özümlesinin, dava ve bir gençlik uğrna bir vefa borcudur. senmcsi, en azınd hakınd a olması gerktiğ kadar çalışm yapılmdğ kaAncak, Necip Fazı! ortamınd, Nedp Fazıl hak ında onlarca sitenin varlığ naatindeyiz. İnter gözönünde bulundurulursa, aslınd genç neslin onun verdiğ mesaja aç olduğ görülmektedir. Geride bıraktğmz yüz ı l , in sa nları daha fazla maddeye bürünmesine ve biraz daha maddenin mahkumu olmasın şahit olmuştr. Halbuki, dünyaı büinsana hizmet için yar atı lm ış t r. İşte tam bu noktada, tasavvuf kültün va r lıkar k tadır. Bu açıdn, 20. yüz ıln tanığ ı türünün önemi bir kez daha ortaya çıkma 332 tasavvuf olan Necip Fazı ! ve Nurettin Topçu gibi aydınlrmz tasavvufi değ rl endi r me­ leri ve dervişlk anlyışr, yozlaşn tasavvufi değ rl er karşısnd, her yaştn ve her kültür seviyesinden insaımz bir protatip teşkil edebilir. Çağın gelişn şartlı, hadiseleri yeniden değ rl endi r me zarlıeti n i ortaya çı­ karmtdı. Bu konuda, tasavvuf içerisinde dinamik bir özelşti r i kültürü vard ı r . Geçen yüzılda mutasvılr, tasavvuftaki yozlaşm l ar önlem almak mak2 sadıyl , birçok tasavvufi dergiler çıkarmş, ' cemiyetler kurmş ve ciddi çalışm­ 3 lar y:ıpmşla r dı r . Bugün ise, tasavvuf ve tarikatlar, ülkemizin sosyal bir realitesi mümkün değilr. Bu açıdn, hedefinden saptır l mış ve 1925 yıln­ olup, inkarı dan beri resmi olarak yasak o l ması nedeniyle, fiili varlığ n ı gerçek mürşidle yanıda, maalesef sayı l an daha çok olan müteşyihlrn sayesinde, asli fonksiyonları dışna çıkmş ve ruhunu yitrmş örneklerine şahit oldu ğu muz bir vakişle r in tanıms önemi, her zamankinsatta . tasavvufun ruhunu k a vramış den daha fazla ihtiyaç haline gelmiştr . ·Yunus Ernre, derviş li ği, sadece şekil ve yüzeysel ritüellerden ibaret olarak algılay:nr, dervişlğn tae ile hırka olmadığ ın ı, çağ l arı aşn nefesi ve sade üslubu ile şöyle hatırl: "Dervişltk Gönlün de1viş dedikleri hırka eyleyen bırkay ile tae değil, muhtaç değil"! Yunus Ernre gibi dervişlk gayreti içerisinde olan Necip Fazıl' ın bu yönünün birka'; sayfada anltıms imkansızd ır . Yazımd, üzerinde pek durulmayan, Üstad ' ın Abdülhaklm-i Arvasl ile 1934 yılnda madde planıd başlyıp 1943 yı­ lında sona eren, gönül ikliminde ise, 25 Mayıs 1983 yılna kadar devam eden bağlık ve dervişlğ i ha k k ında birkaç anekdot ortaya koyarak, hem Üstad'ı ve 5 hem de tasavvufu, bir başk açıdn değrlni r me imkanı sunmaya ça lı şacğız. ı llu dergiler şun l ardı: Cerfde-i Silfiye, Tasavvuj; Muhibbtin, Hikmet, Mfhrab. Bu dergilerde, dönemin önde gelen muıasvflr başt olmak üzere Hilmi Ziya Ülken, İzmirl İsmail Hak ı gibi makaleler yaımlş, tasavvuf hakınd tarışml yapm ı şla r dır. Geniş bilgi için bkz. ilim ı ı d. : ınlar Kara. Mustafa, Tekkeler ve Zdviyeler, istanbul 1990, ss. 275-283. 2 !lu Cemiyeller, Cemiyet-i Sufiyye· i ittihadiyye, Cemiyet-i SCıfiye'dr. 3 Cemiyet-i SCıfye-i lttihadiyye şu önlemlerin alınm~ ın taleb eder: ı. Meclis-i Meşayih Reisi, zahiri ve ta:;avvufi ilimiere vakıf olmaıd ı r . 2. Şeyhfiğn babadan ehil olmayan oğula intikali dmalı­ dır . 3. Tekkeler halka açık h:ile gelmelidir. 4. Tekkeler müfetişlrc denıfmlir. (Bk. Kar:ı, Mustafa, ll.tJ.e., ss. 283-286). Cemiyet-i SCıfiye ise, ı. Geniş kapsmlı bir tasavvuf tarihinin hazırl:nms, 2. Gcı i~ bir tasavvuf kütüphanesinin kunılas, 3. Gerçek tasavvufun öğrenilms-t . ~i için cemiret merkezinde sürekli konferanslar verilmesi. (Bk. Aynı eser, ss. 287-289). 4 <;ölpınarf, Abdüllr.lki, Yunus Emre oe Tasavvuj, istanbul 1992, s. 171. 5 Necip Pazıl'n, 2004 yılndaki doğumn 100. yıl anıs yaınlmk üzere, onun tasavvufi yönünü geniş şekild ele alan bir çalı.~m hazırlmş durmayız. Bu çalışmd, Necip f':ızln Abdüflnk lı - i Arvasi ile tanışmd önceki ha ya u ve aryış, tanışk t an sonra ikisi arsındki mürid- ihrahim Necip Fazıl baz/ıecip.fl kısaüre ve tasavvuf 333 ve Dervişlğ Necip F az ı!, dünya çapınd ''çile" çekmiş ve bu çileden kurtlmanı reçetesi Tasavvufunu görmüş çok yönlü bir aydınm ızd r. Gençlik yılarnd olarak İslam yaşdığ "bohem" haytı, "akıl d i şi"n n ağrısn şidetlnrm . Bu "metafizik buhra nı" nı bir çok şirnde d ile getirir. Bunlardan birinde ruh halini şöyle tasvir ede r: ve şakın, "Aylarca gezindim yık Benliğm bir kazan ve akl ı nı bir kepçe. Deliler köyünden bir menzil aşkın, Her fikir beynimde bir çift kelepçe... '" Çocukluk yılarnd beri ruhunu teskin ve tatmin edecek bir aryış içerisindeki Necip Fazıl, 1934 yıl ınd a, dönemin önemli İ slam alimlerinden ve Nakşi-H­ Jidi' şeyhlrind Abdulhaklm-i Arvas? ile tanışr. Beyoğ lu Ağa Camii'nde gerçek:şn bu tanışm a , Necip Fazı!' ın haytınd bir in k ıla p tesiri yaparak, fikir, sanat ve aksiyon haytınd ınaevi motor vazifesi görmüşt. Necip Fazı!, veliler halkı sın en büyük e lınas ında fışkran hikmet pırltsnda bir zerrenin üzerinbu durumu, kendi üslübu ile şöyle a nlatır : "Muhakdeki tecellisi olarak saydığ kak olan şuyd ki, ben kendilerini tanımd dik bir kaya üzerinde gururla dür~ı · ay karşı diklmş uyıtz bir keç~yn , tanıdk sorıa memeleri şi, patlay sıy a şi bir koyun oldum. Otuz yaşın kadar tek nefes yaşn ve bir-iki ş ir başk itınd bir şey vererneyen ben, ondan sonra piyes, tetkik, ~ fikr, dava, tez kır elli ciltlik bir çapa doğru yürüyecek/im. '8 Necip Fazı!' ın bu ifadeleri de bize gösteriyor ki, ma k sadın anlayan ve şekl ta kılp kalmayan ki şiler, tave meydana gelen değişklr , roman, hikaye ve ıiyatro eserlerindeki tarasavvufun etkisi ve şi rindek tasvı.fi unsurlar, ıasv v ufi kavramiara getirdiğ t;ınm lar, rasavvuf önderlerine yazdığ şi rle, ıasvuf ö nderlerin i ziyaret maks1ıyl yapığ seyahıler ve Necip Fazı! ' ın dervişl i ğ i ne dil ir haırl yer almk tad ır . 6 K ısak ürek, Necip Fazı! , Çile, isıarbul195, s. 17. 7 Ahdülhaklrn-i Aıvasi : 1865 yılnda Van ' ın Başkle kazsınd doğu. Van ve ailesinin köyü olan Aıvas ' da bulunan medreselerde tahsilini tamldı. Birinci Dünya Sav§ı'nd Ermeni ve Ruslara karş ı müridleriyle birlikte savş k atıld. Telıcir yası gerğ i önce Kuzey Irak, ardın tsıanbul' gitti. Sason ve Zibar kaz l arı müftülükleri yanıd, istanbul'da Süleymaniye Medresesi Tasavvuf h oca lığ ı ve Vef;\ Lisesi Din Kültürü Öğretınli yap tı. Menemen olayınd yargılnd ancak suçsuz bulundu. Beyazıt ve Beyoğlu Ağa Camii başt olmak üzere büyük camilerde vaizlik yaptı. 1943 yı lı Eylül ayın ­ da lznıir'e sürgüne gönderildi. 27 Kasım J943'de Ankara'da vefat etti ve Bağlum köy\ine defıil. Geni~ bilgi için bk. Baz, İbrahim, Abdulbakfm-1Arvdsi Haytı, Eserleri ~·e Tası,Mf Anlayış, <.Basıl­ maı~ Yüksek Lisans Tezi), Ankara 1996. 8 K ı sakü r ek, Necip Fazı!, O ve Ben, s. 134. Necip Fazı! eseri kaleme aldığ ı yıl ard a kır elli ciltlik ifadesi kulanm sına rağmen, sonradan yazdıklr bu sa yı daha da artar. mürşid savı.l il şk moıifle i si ni formatı r, şirne tasvıif 334 savvufi hayat nedeniyle atalete düşmeyip, biHlkis, dinamizm ve üretknliğ doğ­ ru yol alır. Dikkatimizi Necip Fazı!' ın manevi yönüne teksif etiğmzd, tasavonun haytınd, aysbergin görünmeyen yönü kadar büyük ve vuf düşncesi görülür. Bir sohbet es nasıd a merhum Ahmet Kabklı, kendisikuvvetli olduğ sebebini sorduğna : "Sadece, yaşnm değr hane bu yepyeni dünyaı yat kapısn anhtı elinde tutan o büyük zatın küçük bir nazdır . ' vşek­ linde cevap vermişt r. Bu dunım, şu ifadelerle şirlet: "Bana yakan gözlerle bir kerecik Ruhuma; büyük temel çivisini çaktınz. baktınz; ·~ Abdülhakim-i Arva.Sı hazretleri o yılard, Eyüb semtinde bulunan ve tekken önce şeyhlik vazifesi yaptığ Kaşgrl Dergahı'nd ikamet etler kaptılmd arkdşı Abidin Dino ile ziyaretine gitğ Abdttihakim mektedir. Necip Fazı!, beri çektiğ ıstrapl n bu "Büyük KaEfendi'den öyle etkilenir ki , yılardn pı'"d; " son bulacğın inaır. Geçmiş yılarn düşnr ve geldiğ bu yol ayrı­ mında , "bakmak" ile "görmek" arsındki incelğ farkınd olarak otuz yılk hayatın 1 2 özetini şöyle ifade eder: ben durmş, "Tam otuz yıl saal'im işlem Gökyüzünden habersiz uçurtma uçrmş. '' 3 Necip FazıJ'n burada sembolik olarak anltığ ve farkın vardığn söylediğ gökyüzü , asimcia çocuklğnda itibaren bildğ Alah'ı, hakıyl tanımk ve O'na imanı n lezzetinin f arkın varmktı. Necip Fazı! bu tanışmd sonra, hayatın ve santı nı daha İslami bir çizgiye kaydırnş ve "Allah için sanat" ilkesi doğrultsna hareket ederek, eserlerinde ve aksiyonunda genel olarak İsHim'ı, özel olarak ise, İslam'ın ruhu kabul etiğ rasavvufu dilenrışt. Onun sanat anlyış ortaya koyan şu şir , bu değişmn ifadesidir: "Anladım iş, sanat Alah'ı Martjet bu., gerisi yalnız armkış; çelik - çomakrış ... "" Ahmet, Sohbetler II, İst. ırs., s. 242. 9 K a baklı, ı O Kısaküre k , Çile, s. 77. ı ı Necip Fazıl'n Abdülhakim-i Arvasi ile serüvenini nlat ığ "O ve Ben' isimli eserinin ilk b :ıs­ kı ardkil ismi "Büyük Kapt'dır. Bk. Kısaküre , Büyük Kapı, istanbul, 1965. Necip Fazı! bu ese rde , ayh atı m üç bölümde ele alır. Tanıy nca ya Kadar, Tanıdkt Sonra, Ve f atınd Beri. , 1904 yılnda doğmuş ve otuz yaşınd iken 1934 yılnda Abdülhaklm-i Arv:isl ile 12 Necip Fazı! tanış ~ tır. ı ı 3 4 Ay Kısa rı kürek, Çile, s . 35. eser, s. 39. ihrahim bazineetp fazı/ kısaüre ve tasawuf 335 Bu ilk görüşmedn sonra Necip Fazıl, f ırsat buldukça Şeyh Efendinin ziyaretine gider. İlk göıi.şmelrnd , Abdulhaklm Efendinin tasavvuf hakınd söylediğ: "Bu iş kitapla olmaz. Akıla da vanlmaz.. .Hiç yemğin lezzeti çatal bıçak­ la arnıp bulunabilir mi?'H sözü, üstadın düşnce yapısn derinden etkileyen unsurlardan biri olmuştr . Bu göıi.şmelrn etkisi ve Şeyh Efendiden dinlediklerinin neticesi olarak Necip P:ızl, içine yönderek hakikati bulmaya, kendini ve köklerini tanımy kafa yorar. Anlatımz nıh halleri yaşr. Bazı geceler, sabahlara kadar sohbet etiğ arkad ş ı Peyami Safa, onun bu ha Une, "metafizik kaygı" diye teşhis koyar. Anlattıklar için de, "Bütün söyledikkrin hep not edilecek şeylr! .. Aralannda bir tane bile aleliidesi yok. 'J 6 diyerek, ruh hallnden ipuçları verir. Necip Fazıl, Abdülhaklm-i Arvasl ile ranışd önce nefsinin azgınlğ şöyle tasvir eder: "F erbad'ın sevgilisine kavuşm için deliğ i dağ, benim devimlek borcunda olduğm nefse göre kum tanesi ... ,n Tasavvuf, İ slam'ı yaşm ve yaş a tmayı hedefler. Kalden ziyade, haytın her anı c b, alın her nefeste huzur-i ilahlde olma bilinciyle kulluk yapmı (ihsan) gaye edinir. Bu sebeple gerçek mürşidle , sevenlerinin hem ferdi ve hem de sosyal h:ıyatlrnd bu kulluk bilinç ve kıvamn ulaşbimer !çin, onlara tavsiyelerde bulunur, yardımc olurlar. Abdülhak'ım Efendi de, tanışkl ilk yılard, Necip Fazıl' sürekli olarak iki önemli tavsiyede bulunur. Bunlardan birincisi, bir Müslmanı ferdi anlamda dini haytın ayakta tıan namaz; ikincisi ise, özellik! ' ın içerisinde bulndğ u psikolojik ve sosyal hayat açısnd önem le Necip Fazı arz eden evliliktir. Bu iki ısral tavsiye, Necip Fazı! tarfınd yerine getirlmş, hana Üstad, sonraki yılard namaz kılmadğ yılarn çetelesini tutarak, kazaya kalan namzlrı büyük bir aşkl eda etmişr. Artık nefs muhasebesinin onun haytınd büyük bir yeri vardı. Yazmış olduğ "Çöle inen Nur" isimli eserini, şeyh i Abdulhaklm-i Arvasl'ye ithaf ederek, 18 bir zamanlar, Allah'a inaıp inanmadığ belli olmayan çorak gönlünlin yeşnsi onun vesile olduğn ima eder. Mutasvıflr, "Kem alat ile kemalat olmaz" veeizesinde ifade edilen anlamın tahakkuku için, alemin öznesi olan insaı kemale e rmesini ilk hedef bilmişl er dir. Necip Fazıl, bu ruh kıvam ile, defalarca girdğ hapishane zamnlrı­ nı, tasavvufi hayata girenierin kemale ermesi açısnd bü}ri.ik önem arz eden ve O ve Ben, s. 97. 5 Kısaküre, ı ır, ı Aynı 7 Aynı eser, s. lll. eser, s. 252. 18 " İthaf: Eserimi, her yıldza her yıldz arsı yollarve yönler kadar çok ve dolaşık. .. Dünya yolları vt· yönlerinden ... Biricik ulaşt ırc yolu ve eriştc yönü bana gösteren...Otuz yaşımd.n sonraki hay tım temel atan ... "Altun Halk"'nı asrınlZdk i büyük kutbu ... Efendim, irşad edicim, can kurtarıcm ... Esseyyid Abdilihakim Arvasi H:ızretli'n yüce ruhaniyetine ithiif ediyorum•. 26 Mayıs 1972. Ilk. Kısakü r ek, Necip Fazıl, Çöle nerıl Nur, istanbul 1992, s. 3. 336 tasavvuf Hz. Musa'nı 9 Allah (c.c.) ile konuşmasıd önce kır günı oruç ve ibadet ile meşgul olmasınd mülhem o l duğ kabul edilen.w halvete (çile-erba'ln) girme kiş anlyış değrlnim gayreti içerisinde o l muş, kazaya kalan namzlrı ­ nı eda etm i ş, secdede gözyaş ı dökmüş ve nefis muhasebesi yapm ı ştır. Ş i irlen topladığ ı eserine "Çile'' ismini koyması da an l amlıdr. Necip Fazı l' ın . şirlcn, yazılş tarihi sıran göre ele aldığmz, nefs! tekamülün aşmlrın çok a<.;ık bir şekild görmek mümkündür.2' Abdülhaklm Efendiyi tanımd önceki ~irlend baskın unsur, aryış, korku, yalnızk, cinler ve periler gibi boş ­ lukta olmanı ifadesi kavramlar iken; onu tanıdk sonra, Allah, tasavvufi ve dini kavramlar aryış cevap gibi görünür. Hatta ileri yaşlrı n daki şirlend -ve nesirlerinde- tasavvufi unsurlar başt olmak üzere dini kavrml rı daha fazla özümseiş ve içselşt r miş bir şek il de detaylrı l a ele a lı r. Örneği, tasavvufta mütemel unsurlardan olan nefs ile mücahedeyi, "Ekber Cihad" isimli şirnde anltır: kemmel bir şekild "... Toprağ cenkler öz gayeye bahane; biri var... Ekber Cibad.. . Ya o ne? Hikmet/'i sababf/er düşn uzun uzun; Dediler ki: Cevabı sizdedir soruızm! Buyruldu: "Tek kişnt n teke tek çarpışms ... " Yaksın nefsinin, dört elle yapışms ... Yoksa milyonla ferdin milyonla cengi değil! DÜŞmanı kalbindedir; eğt, nefsine eğil! Gör ki, bütün iş nefsin hisrına girmekte, Allah nu.nma er1gel duvarı devirmekte.. . Nefs, yol vermez bir kale, düşrlmez bir bölge, Ostüne kurn döktükçe hep üste çıkan gölge .. . Bin pençeli bir şahin , yüz başlı bir atmaca.; Korkunç bir oyunu var: Rubla köşe kapmaca ... Dış cenk...Şebid ... Ölüp de ölmeyen/er çevresi ... iç cenk... Velf... Ölmeden ölenlerin töresi.. .'.v bağlı Cı'hadlrn Necip Fazı! , şir amaç değil, gayesi kendini ve yartıcsn aramak olan insana bu hakikati hamiatacak bir vasıt , tebliğ arcı sayar. Birbirinden hiçbir maddi menfaat beklemeyen bu iki insan a r asındki sevgi öyle bir boyut alır ki, Abdülhak!m Efendi, yanıd Necip Fazıl' e l eştirn bir 19 7 ArafSuresi/142. "Bir de Musa'ya otuz geceye va'd verdik ve (o tuz geceyi) bir on ile tamam, htı suretle Rab'inrı mikatı (tayin etiğ vakit) tam kır gece oldu .. : 20 Sühreverdi, Avarifu.'l-Mearif, hcl. H. Kami.l Yılmaz-rfn Gündüz, istanbul 1990, &s. 263-264. ''Çile'' eseri üzerine bir çahşm yapm ı ş, ve bu eser çerçevesinele Ne2 ı ihsan Kurt, Necip Fazıl'n cip Fazıl ı' anlatmaya çalışmtr . Bk. Kurt, İhsan, Çiledeki Insan Necip Fazı/ , Ankara 1991. Esseliim, istanbul 1997, ss. 102-103. 22 K ı saküre, l ad ık ibrahim bazlnecipfazı/ baba kısaüre ve rasıi.J~l 337 "Ben Necib'ime laf söyletmem. '~ 3 demiştr. Buna muk.ıbil, 1943 yılnda Abdülhaklm Efendi vefat etiğ zaman, yanıd bulunamayan Necip Fazı), dünyaı ıstan ve aydınlt güneşl Efendisini bir tutarak, kendi dünyası aydınlt manevi güneşi batığ bu günde, niçin yanıd olamadığ konusunda kendisini kınar ve şöyle der: "Yeryüzündeki güneşi hatarken sen nerdsi?'ı~ karşıeftiyl çıkar: Necip Fazıl 'a, adı ders kitaplrın geçmiş , herkesin "Üstad" kabul etiğ kendisi gibi şöhretli bir insaı , nasıl olup da bir mürşid e bağlndı şe klind e bir soru yöneltidğ şöyle cevap verir: "...Ben nicelerini gördüm, o ana kadar ne sahte/erini... Onu gördüğm zaman Fransızl, ·~çte harika meydana geldi!' dediNeri gibi bir infi/ak tesiri altınci kaldım . Ondan keramet de beklernedim . Çünkü o oturş, o edep, o hat.. .Bir tek toz pat'Çsı ve muhtaç da olmadı gör1edinı. Bir leke yok elbisesinde. Bir kere esndiğ, öksürdğn görmedim . Öyle bir edebin içinde ki, anlşımz bir şey . Şir idrakt Jazım.lşte bu sebepten gittikçe bağlndım ona. Ona hiçbir zaman doyamı, alelade/ik/erden, taklitlerden arınmş. Samirniyet taklit edilemez... ,.x Necip Fazı), Efendisine kar şı olan sevgisinin neticesi olarak, onun "Rabıt -i 7 Şerif ,v. ve "er-Riyazu 't- Taswufiye'.ı isimli eserlerini sadelştirm, onun tavkitaplrı okumş, her tavsiyesini kulağın küpe ederek adeta onda siye etiğ yok olmuştr. Necip Fazıl bunu, 1978 yılnda yazdığ "O'na'l$ isimli şirde şöy le ifade eder: "Benim Efendim! Ben sana bendim! Bir üjledin de, Yıkld bend'im. Ben ki, denizdim, Dağbşı bendim, Şimd sen oldun, Aleme pendim, Benim Efendim. Benim efendim, Feza levendim, Ölmemek neymiş; Senden Kısaküre, 24 Aynı O ve Ben, s. 217. 2:\ eser, s. 222. Kabklı, Sohbetler ll, ss. 246-249. Abdülhakim-i Arviisi, Rabıt -i ŞenJ, isı.nbul 27 Abdülhakim-i Arviisi, TasvıitJ;( Babçeleri (er-Riyaıu'tTsv ı 2(ı 2~ öğrendim. Kısaküre, Çile, s. 381. 1994. vufıye) , tstanbul l994. tasavvuf 338 Kayboldum şend, Sen de tükendim. Sordum aynaya: Hani ya kendim? Benim Efendim. Benim Efendim, Emri yük/endim, Dağlndım kalpten, Ve mühürlendim. Aşkerin oldum, Başt tülbendim. Okum şadkt, Elde kemendim, Benim Efendim. " bir başk yerde şöyle ifade eder: "Seni tanıyc kadar ki sana yaklşmnı, uzaklıt yak/şmnı saadeti; seni tanıdk sonı da senden uza i ~laşmnı , yakınlt uzak/şmnı felaketi içinde, bütün tefruaı sensin ... Raytım seni!'~ .1'\ccip Fazı!, Efendisine giden yolu, başınd geçen olayrı ve yaşdığ tasavifadeyle maneviyat yolcuğn , "O ve Ben"adlı eserinde vufi halleri, bir başk anlmuşr. Bu eser, bir "bağlık destanı ır "d . 30 Bu bağlık, Necip Fazıl', Anadoadın "biz" mansıd "ben" diye haykırtn, bütün insalrı "O'nun lu insaı ve "Allah için sanat" ilkesine göümmetinden ol!" diye Peygamberimize çağırn olmuştr. türen bir büyük kapı Necip Fazı!, haytın son yılarn doğru , 70 yaşın üzerindeyken bir sene Van ' ın Arvas~• köyiinde medfon bulunan şeyhin şeyhi Seyyid Fehim hazretleSeyyid Fehim'in şeyhi ve Mevlana Halid-i Bağd­ rini;'! daha sonra Şemdinl'y di'nin ha lifesi Seyyid Tah'yı ziyarete gider. 33 Yolun bir kısmn arabayla, bir kıs­ mın at üzerinde, bir kısmn da yaşı ilermş olduğ için - çıkmat güçlük çektiğ yokuşlarbir insan sırtnda. Bu ziyaretin neticesini şöyle ımsralşt Ü5tad: Bu duygların hayL,tım Şemdtnli dağtrın içttm nur çeşmind Kurtuldum akreplerin -rnhumu deşmstn 29 Kısaküre, O ve Ben, ss. 262-263. . }() Miyasoğlu, Mustafa, Necip Kısaküre, Fazı/ 3 ı Arvas, eski ismiyle Müküs olan Van'a ismi Do 32 Kısaküre 33 Aynı 34 Kısaküre, ğa ; .J4 Ank. 1999, s. 107. Bahçesaray ilçesinin bir köydUr. bağlı nyal'dır. , Rapor 1-3, İstanbul193, s. 156. eser; s. 192. Çile, s. 391. \ Arvas ' ın ş imdk ibrahim bazltıecip fazıt onun mezarın Nihayet Necip Faz1l, Efendisine bağlın, ra'nı Bağ l um köyüne defnedilrnek isteyerek dile getirir. Bu dileğn, bir yıl evvel 1982 yılmda yazdığ "Halim'ıs isimli şu şirlefad Hayat bir zar içnde,baytı örten bir zar; Bana da hayat yeri"Bağlunı "k6yünde mezar. Necip Fazıl, rede ve ne şekild çok ve tasavvuf 339 kısaüre Ankabulndğ vefatınd eder: bu dileğn vasiyetinde de yer veniştr: "Nasıl, neölecğim Allah bilir. Fakat imkan aleminde en küçük pay bul.rıdkça, biricik dileğm Ankara'd.a, Bağ/um Nahiyesindeki yalçın mezarlıkta. Şeyhimn civarın defnedilmektir. Elden gelen yapılsn ... '* Üstadın dervişlk yönOne ait bu bilgilerden sonra, aslınd uzun bir makale olarak ele alınms gereken, tasavvufu nas ı l anldığ da kısac temas edelim. ' a göre tasavvuf, klasik ifadeyle tamynı bileınycğ ve tarit1erle Necip Fazıl anltımyck bir olgudur. Tasavvufu, kelimede bir mazruf değil, zarf ve ambalaj ifadesiyle alıp değrlni. "Tasavvuf insaı iç memuriyeti, oluş gaye.. .Kul/ğ bitirip üste çıkma değil. Kultğn hiçbir an ve sidir. Ve nihaf oluş mekanıd üste çıkma yok. Boyuna yüceltmek var ku.lğ .. ' ~ Necip Fazı! , tasavvufun aynı zamanda, peygamberlerin manevi mirası olduğn şu ifadelerle anltır : "Adem peygamberden itibaren bütün nebfler ve resul/erin iç htili... TaTasavvuj, O'nun samn(( O'nun ruh emanetidir. Tasavvuj, O'nun btiındr. özüdı'i r. O, ktin.aı varlık sebebi, Allah 'ır sevgilisi ve insan ehramın son noktasıdr. ·M Necip Fazı!, rasawufun dine sonradan sokuldğ hakındi bazı elştir bir benzetme yaparak cevap verir: "Bir saray düşn. Bultarın üstünde, duvarlı zümrütten ve çatıs yakuttan bir saray. .. Pencerelerinde, .. .işte O'nun rühaiçeride bin bir avizeli bir ziyafet salonunu ih tar eden ışk/ar dış mimarisi şeriat, içi de tcısavuf; ve ne dış içniyet abidesi olan bu saryın 9 ten ayrılbi ve ne iç dıştan ... '~ Necip Fazıl'n aryış dönemlerinde en çok kortuğ olgulardan biri ölümdür:"' Vefatma kadar yazdığ bir çok şirde, ölüm teması önemli yer tutar. Ancak, gerçkl eş tirdğ trasformasyondan sonra, nefs ile ruh arsındki ayrımn farkın ­ daır ve eski korkusu kalmaz. Ona göre, "Ölmeden ödü patlayan nefitir. Ruh istedğ 7 3; Çile, s. 309. Esseldm, lsunbul 1997, s. 140. , Nedp Fazı ! , Barı Tefekküm oe Isi/im Tasawufu, istanbul1997, s. 107. Kısaküre, 36 ısaküre,K 37 ısaküreK 38 Aynı 3'> Kısaküre, yer. Aynadaki Yalan, İstanbul 1999, s. 97. 40 Necip Pazıl ' ın ölümle ilgili şirle için bk. Kısaküre, Çile, ss. 114-153. Aynca Necip Pazıl'd ölüm dü şü ncesi hakınd geniş bilgi için bk. Sağırolu, Ekrem, Necip Fazıt Şirnde Ölüm Sen(onisi, Anka r :ı 1997; Koçer. Servet Şevkt , Nectp Fazıt'd Ölüm ve Ölümsüz/ük, Isparta 1997. 340 tasavvuf amildedir, kurtulmaya .. •A• Üstad, vefatınd Şey ' "' altı yıl önce kaleme aldığ "Guzel ölüm korkusunu yenme gayretinde olduğn gösterir: isimli şirnde, "6/ürı güzel şey, Hiç güzel olmasydı budur perde ardın haber, , 6/ür müydü Peygamber?.. " Sonuç Sonuç olarak diyebiliriz ki, Üstad Necip Fazıl'n dervişlk haytı ve anlyış­ dan önemli mesajlar vardı. Onun dervişlğ, haytın her anı, hatta nefes ahpvennede geçen kısa süreci, Allah rızasn uygun, şurl , dinamik ve üretken bir şekild geçinneyi hedefler. "Deli/er köyünden bir menzil" uzakta bulunan bu .dah'iye, delilikle dahiJik arsındki o ince çizgiyi gösteren ve dahi yönünü kullanm asın imkan sağlyn tasavvuf olmuştr . Bundan dolayı da Necip Fazı!, elinden tutarak kendisini Alah'ın ve Resulü'nün yoluna götüren ve götürürken de bu yolun tehlikelerini öğretn Abdülhaklm-i Arvasl'ye, haytın sonuna ka. dar tam bir teslimiyet ile sadakatini göstermiş Abstrack This article is about Necip Fazil Kisakurek and Mysticism. Necip Fazil in Turkish Literature. His literary personality and is a very im portam fıgure acrions have been subject to ınay studies, yet his mystical aspect, which place and has caused a drastlc change in his life, has holds up a signfıcat not been ınuch dwelled on. In 1934, Necip Fazil ınet AbdulhakiınArvasi, after which his art, pattem. Necip Fazil stayed actions, and ideas evolved into a more Islaınic loyal ro and stated his respect for Abdulhakim ~ i Arvasi, who was at the very center of this change. He nce, some of his friends called him the "mystical poet." Asa way of u nderlining that his life has gained ona meaning Arvasi, Necip Fazil organize-o; his book "He and l," in with Alıduhakimwhich he gives an account of his life, under such three headings as 1. Before I Knew Him, 2. After 1 Knew Him, and 3. Since He Pa.J:red Away. The mystical way of living of Necip Fazil, d id not drive him into idleness, and, on the contrary, he was directed to working and producing, in is well-suited for seuing a good examwhich his conception of ın ysticm ple for today's man. 41 Kısaküre, 42 Kısa Batı kür ke , Çile, Tifekırü s. 153. ve isiilm TaSIJvvufu, s. 129. ibrahim bazlnect{J fazı! BiLİYOGRAF kısaüre ve tasatJTJt{( 341 A AHVASJ, Abdülhaklm-i, Tasavvuf Bahçeleri (er-Riyazu'r-Tasavvufiyye), Büyük Doğu Yay., Üçüncü Basım, İstanbul 1994. _ _ __ , Rabıl - i Şerif, Büyük Doğu Yay. , Beşinc Basım, İstanbul , 1994. , Abdulhakfm-i Arvasf Haytı, Eserleri ve Tasavvuf Anlayış (Bas ılnaBAZ, İbrahim mış Yüksek Lisans Tezi), Ankara 1996. Kitabevi, İstanbul192. GÖLPINARLI, Abdülbaki, Yu.nus Emre ve Tasavvuf, İnkılap KABAKLI, Ahmet, Sohbetler ll, Türk Edebiyat Vakfı Yay., İst. trs. KARA, Mustafa, Tekkeler ve Zaviyeler, Dergah Yay., istanbul 1990. KJSAKÜREK, Necip Fazı!, Aynadaki Yalan, İstanbul 1999. _ _ _ _ , Batı Tefekkürü ve Islam Tasavvufu, istanbul 1997. _ _ _ _ , Büyük Kapı, Neş riyat Yurdu Yeni Şark Maarif Kütüphanesi, İstanbul 1965. _ _ __, çae, İstanbul 1995. _ _ __ , Çöle inen Nur, İstanbul 1992. _ _ _ _, Esselam, istanbul 1997. _ _ __ , O ve Ben. İstanbul 1993. Çiledeki Insan Necip Fazı/ , Ankara 1991. MİYASOG LU , Mustafa, Necip Fazı/ Kısaküre, Akçağ Yay. , 4.Baskı, Ank. 1999, s 107. SAGTROGLU, Ekre m, Necip Fazı/ Şirnde Ölüm erıfonis,S Esra Yay., Ankara 1997. Gündüz, İslam Der~is SÜHREVERDI, Aviirifu'!-Mearif, hzl. H. Kamil Yılmaz-İrfn Hediyesi, İstanbul 1990. _ _ _ _ , Rapor 1-3, KURT, İhsan, uTasavvuf kaniata kalp gözüyle bakanlann, nefsini aşm ı ş olanmedenlyetini, bir aşk ve ruh medeniyetini öngörür. Selçuklu ve Osmanlı buna birçok alanda yaklşrnıd. bu gün yüksek perdeden medeniyet id d iasınd bulunan, adianna toplum dedikleri organize menfaat çeteleri içinde top l an mı ş baz ı kavimler bir nefs medeniyetini, bir sözde medeniyeri sürdürüyorlar. Bu da kilinatta büyük biyoljik, psişk kirlenme yartıo." ların Ayşe • ( Yeni Şafk gazetesi, 12.7.1996) Şas•