Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
ULUSLARARASI CENGİZ DAĞCI SEMPOZYUMU Bildiri Kitabı 16-17 Mayıs 2017 · Eskişehir Hazırlayanlar Nurcan ANKAY · Deniz DEPE ULUSLARARASI CENGİZ DAĞCI SEMPOZYUMU Bildiri Kitabı 16-17 Mayıs 2017 · Eskişehir Hazırlayanlar Nurcan ANKAY · Deniz DEPE ISBN: 978-6059975-23-0 3 LONDRADAN KIRIM’A ANNEME MEKTUPLARLA “VATAN” METAFORLARI Doç. Dr. Abdullah KÖK1 ÖZET Bu çalışmada, Cengiz Dağcı’nın Anneme Mektuplar adlı eserinden hareketle vatan metaforlarını inceleyeceğiz. Eserdeki mektuplar, Londra’dan Anne kişisi aracılığıyla Dağcı’nın ayrı kaldığı, hasret çektiği mukaddes topraklara; Akmescit’e, Kızıltaş’a (Kırım’a/Vatan’a) yazılmıştır. Her mektupta özlemle annesine başından geçenler anlatılarak ortak hafıza/mekan vatan oluşturulmuştur. Yazar, mektuplarında Vatan/Kırım’a olan hasretini annesiyle birlikte yaşadığı yılları hatıra/hafıza/hasret kurgusuyla anlatır. Yaşadığı ve ayrıldığı coğrafyanın parçası insanların adlarını sıklıkla ve berrak bir hafızayla anar. Yazar böylece geriye dönüşlerle ve mektup üslup tarzıyla hayatından kesitleri edebî anlatımla bizlere sunar. Geride kalmış, soluk, bitkin ölü bir anne tasvirinde, aslında ayrı kalınmış, hasret kalınmış kutsî bir Vatan/Kırım vardır. “Türkçe bana annemin konuştuğu dil” vatan/anne/hasret üçlüsüyle Vatan Kırım’dır. Dağcı’nın vatan metaforları ve kavram alanları, çağdaş dilbilim metotlarından metafor konusu yoluyla açıklanmaya çalışılacaktır. Anahtar Sözcükler: Anne, Hasret, Kırım, Vatan, Mektuplar, Vatan Metaforu. Metafor Metafor geleneksel olarak istiare, teşbih, telmih başlıkları altında edebî metinlere has bir sanat olarak anlatılırken, bugün sosyal, siyasî, ekonomik, psikolojik, kültürel hayat içerisinde kavram alanlarının birbirlerinin yerine kullanılması anlamlarında da kullanılmaktadır. Metaforun temelinde benzetme, karşılaştırma ve kişileştirme vardır. Bunlar sözcüğün anlam alanını genişletir ve dili zenginleştirir.2 İstiarenin temelinde teşbih vardır. Benzeyen veya benzetilenden birinin ve benzetme edatının bulunmamasıdır.3 Metaforun çağdaş anlamında da gibi ve benzer edatlarının kullanılmadığı ifade edilir. İstiarede verilmek istenen anlam çok açık bir şekilde verilmez. Biz o anlama üzerimizde bıraktığı etkiden yola çıkarak ulaşmalıyız. Bu yüzden istiareler okuyucunun düşünce ve hayalini zorlaması açısından zihnî olaylardır.4 İstiârelerin/metaforların kaynakları dilin doğal bünyesine bağlı, günlük konuşmada yer alan ifade unsurları ve büyük sanatkarların buluşları olan metaforlar olarak iki şekilde algılamalıyız. Dilin doğal bünyesinden, günlük konuşmada yer alan istiâreleri vücut parçaları, eşya adları ve bunların görünüşlerini ifade Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, akok9@yahoo.com Fevziye Abdullah Tansel, İyi ve Doğru Yazma Usülleri III, Kubbealtı Yayınları, İstanbul,1987, s.39-40-41. 3 A.g.e., s.45. 4 M. Kaya Bilgegil, Edebiyat Bilgi ve Teorileri (Belâgât), Enderun Kitabevi, İstanbul, 1983, s.154-155. 1 2 259 eden metaforlardır. Bunlar hayatın akışını ifade ederler. Türkçede bu tür istiâre halinde birçok deyim vardır. İstiâre günlük hayatımızın temelinde bulunmaktadır. 5 Aksan metaforları -deyim aktarması- olarak görür. Metaforlar bir anlam olayıdır. Söz sanatı sayılan metaforlar yani deyim aktarmaları, sözcüğün dile getirdiği kavramla, onun gösterileniyle bir başka kavram arasında çoğu kez benzetme yoluyla bir ilişki kurarak o sözcüğü kavrama aktarma olayıdır. Bu anlam olayı insan hayatının birçok alanında bulunmaktadır. Ayrıca Aksan deyim aktarmalarının pek çok yolla yapıldığını ifade eder. Doğadan insana aktarma yoluyla ki buna açık istiare denir. Somutlaştırma; Benzetme; Somuta yeni somut anlam eklenmesi; Somuta yeni soyut anlam eklenmesi; Soyuta yeni soyut anlam eklenmesi; Soyuta yeni somut anlam eklenmesi yollarıdır. 6 Kittay yapısal açıdan metaforları inceler ve onları dilin olmazsa olmaz yapıları olarak görür. 7 Metaforlar bir dilin organizasyonuna, kavramsal sistemimizin şekillenmesine yardımcı olur. 8 Metaforlar yeni terimleri ve yapıları bir araya getirirler. Çeşitli bağlamların soyutlamalarını, bakış açılarını bir araya getirirler. Metaforlar kavram alanı yoluyla farklı ve uyumsuz halde olan yan yana sıralanmış sözcükleri anlam bütünlüğüne doğru ilerletir ve ayrıştırır.9 Dinî, mitolojik (veya bunlara sosyal, siyasî düşünceleri de katabiliriz) konulardaki dış uyarıcılar, olaylar insanların zihninde şekillenir ve bunun sonucunda idrak/algı merkezli bir dünya oluşur. 10 İnsanlar doğal ortamında kendilerine bir kavramlar dünyası yaratmaktadırlar. İnsanlar bu kavramlar dünyası ile birtakım gerçekleri ortaya koymaya çalışırlar.11 Bu kavramlar dünyası da metafora dayanak oluştururlar. Lakoff- Johnson’a göre bir kültürün temel kavramları ve metafor yapıları birbirleriyle tutarlı olmalıdır. Metafor yapıları ve yaşadığımız değerler birbirleriyle ilişki içindedir. 12Lakoff-Johnson bütün kültürel değerlerin değil fiilen var olan ve köklü değerlerin metafor yapılarıyla tutarlı olduğunu savunur. 13 Kövecses de metafor ve kültürel değerler arasında ilişki kurar. Kövecses metaforları mit ve tarihlerle ilişkilendirir.14 Lakoff ve Johnson metaforları pek çok başlık altında incelemiştir. Lakoff ve Johnson’a göre ontolojik metaforlar insanın düşünce dünyasında yaygın olan bilişsel olay ve varlıkların doğrudan tanımlarıdır.15 Ayrıca metaforların temellerinden biri olan kişileştirmenin de metaforların önemli bir türü olduğunu, insanların dünyadaki olaylara bakış açılarının farkına varılmasını ifade eder. 16 Yer Alanları metaforlarını da kişilerin sahip oldukları yönelimlerin sınırlı nesneler üzerine inşa etmeleri ile ortaya koyduklarını ifade eder. 17Ayrıca inceleyeceğimiz romanda da çokça yer alan Görsel Alan Metaforlarını da sınırları belirlenmiş alan içinde görülenlerden ortaya çıktığını ifade ederler.18 Yönelmeli metaforların ise yaşantı ve olaylarla uzaysal yönelimler arasında ilgi kurarlar. 19 Yapısal metaforlar ise verilen bir kavramın içinde bulunduğu anlam alanlarıyla birlikte verilmesidir. 20 Bu da bir toplumun herhangi bir konu, terim ya da kavramda anlam alanları ve kavram alanlarının nasıl yapılandığını gösterir.21 Ortaya çıkan her bir metafor bir kültürün kavram ve kavram alanlarına hangi anlamlar yüklediğini gösterir.22 Lakoff- Johanson metaforların sosyal temele sahip olduğunu, bir kültürün parçası olduğunu, metaforların oluşmasında önemli olanın insanların hayata bakış açılarının olduğunu ifade ederler. 23 A.g.e., s.158. Doğan Aksan, Her Yönüyle Dil- Ana Çizgileriyle Dilbilim 3, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1990, s.186-188. 7 Eva Feder Kıttay, Metaphor It’s Cognitive Force and Linguistic Structure, Clarendon Press, Oxford, 1987, s.17. 8 A.g.e., s.14-15. 9 A.g.e., s.17. 10 Necip Üçok, Genel Dilbilim- Lengüistik, Ankara Üniversitesi DTCF Yayınları, Ankara, 1947, s.43. 11 A.g.e., s.9. 12 George Lakoff- Mark Johnson, Metaphors We Live By, The University of Chicago Press, London, 1980, s.23. 13 age., s.23. 14 Z. Kövecses, Metaphor: A Practical Introduction, Oxford University Press,2002, s.7-10. 15 LAKOFF-JOHNSON, s.28. 16 LAKOFF-JOHNSON, s.34. 17 LAKOFF-JOHNSON, s.29. 18 LAKOFF-JOHNSON, s.30. 19 LAKOFF-JOHNSON, s.14. 20 LAKOFF-JOHNSON, s.63. 21 LAKOFF-JOHNSON, s.64. 22 LAKOFF-JOHNSON, s.67. 23 LAKOFF-JOHNSON, s.16-17. 5 6 260 Anneme Mektuplar Roman 1980’li yılların Londra’sında geriye dönüşlerle Kırım sürgün yıllarından bir Anneye hatıra, mektup teknikleriyle yazılmıştır. Yazar için geçmişi, belli yaşanmışlıkları, hayatının kültleri roman boyunca belirli motifler üzerinden verilmiştir. Otobiyografik romanda asıl konu siyasî oluşumlara yapılanmalara herhangi bir eleştiri ya da karşılık getirmek değildir. Kırım insanına, yazarın kendisine, kendi gibi olanlara, yok olmaktaki tarihî değerlere, yok olmaktaki kültüre ve yozlaşmalara değinmektir. 24 Romandaki önemli izleklerden biri de demoğrafi konusudur. Nüfusun azalması sürülmüş vatan Kırımdan gönderilmiş Kırım halkı için bir tehlikedir. Kırım halkının sayıca artması ya da her doğan bir çocuk Kırımlılar için bir umut kaynağıdır. Kırımın geleceğe güvenli bakışıdır. İlk mektupta yazar Londra’yı ve oradaki yaşamından bahseder. Kızıltaş’taki yıllarıyla karşılaştırmalar yapar. Üçüncü mektupta Akmescit yılları anlatılır. Dördüncü mektupta Akmescit yılları, yazarın Akimova ile tanışması, Kızıltaş tasvirleri, yazarın babasının sürgünü anlatılmaktadır. Beşinci mektupta ise Akimova ve yazar arasındaki iletişimler anlatılır. Dokuzuncu mektupta bir mektupla Akimova verem hastalığına yakalandığı için, yazar ile görüşmeme kararını yazdığı mektubu gönderir. On üçüncü mektupta ise Akimova’nın ölümü ve yazarda bıraktığı etkiler anlatılır. Son olarak on beşinci mektupta ise yazar sürekli yüzleşme ve çatışma içindedir. Halüsinasyonlar görmeye başlar ve ucu açık bir sonla roman biter. Vatan Vatan Türkçe sözlükte Bir halkın üzerinde egemen olarak yaşadığı kültür ve uygarlığını oluşturduğu toprak parçası, kişinin doğup büyüdüğü yaşadığı yer (baba ocağı), bir şeyin ilk veya çok yetiştirildiği yer (turunçgillerin yurdu güneydir), kimi nitelikleri ya da değerleri taşıyanların çok bulunduğu yer (kars dadaşlar yurdu), bir grup insanın yetiştirildiği kurum (çocuk yurdu), kalacak barınılacak yer (öğrenci yurdu), yörüklerin yazın ya da kışın oturduğu yer anlamıan gelmektedir. 25 Başka kaynaklarda ise, bir kimsenin doğduğu ve yaşadığı, siyasal ve duygusal yönden bağlı olduğu toprak parçasını; ruhun özlemini duyduğu asıl ve gerçek âlemi ifade eden sosyoloji, siyaset ve tasavvuf terimi. 26 Mevtın/Mevâtın; Çeşitli kaynaklarda vatan için farklı anlamlar kullanılmıştır. Vatan sözcüğü kavram alanı geniş bir sözcüktür. Örneğin vatan sözcüğü için mevtın veya mevâtın sözcükleri de kullanılır. İnsanın bir amaç için yerleştiği yere mevâtın denir. Îtân ve tavattun “bir yeri vatan edinmek” demektir (İbn Düreyd, III, 119; Fîrûzâbâdî, Ķāmûsü’l-muĥîŧ, “vŧn” md) Beled/dâr; Arapça’da beled ve dâr, Türkçe’de yurt, ülke ile il, ev kelimeleri de “vatan” mânasında kullanılır. Ayrıca beled ve çoğulu bilâd “ülke” mânasında, dâr ve çoğulu diyâr hem “âhiret yurdu” hem “dünya yurdu, ülke, vatan” mânasında geçer. Bazı âyetlerde haksız yere yurtlarından çıkarılan veya çıkarılmayı hak edenlerden bahsedilirken, geçmiş kavimlerin işledikleri kötülükler yüzünden ülkelerinin büyük felâketlere uğradığı anlatılırken diyâr kelimesi kullanılmıştır. Çeşitli tarihçiler de vatan için farklı kavramlar vermektedir. Örneğin Cürcânî’ye göre Kişinin doğduğu yere ve yaşadığı ülkeye “vatan-ı aslî”, on beş gün veya daha fazla bir süre kalmak üzere gittiği yere “vatan-ı ikāmet” denir. Tehanevî ise Cürcânî’nin vatan-ı aslî kavramına “vatan-ı ehlî, vatan-ı fıtrat, vatan-ı karâr” adını verir. Vatan-ı ikāmet için ise “vatan-ı sefer, vatan-ı müsteâr, vatan-ı hâdis” terkipleriniverir. Verilen sözcüklerin kökleri, “bir yere yerleşmek, karar kılmak; bir amacı, bir niyeti içine yerleştirmek, kafasına koymak, bir davranışı karakter haline getirmek” mânalarında geçer (Wensinck, el-MuǾcem, “vŧn” md.). Vatan sözcüğünün bugünkü İslâm toplumlarıda sosyal ve siyasi içeriğini kazanması XIX. yüzyılda Batı kaynaklarındaki ulus-devlet fikriyle olur. Toprakların işgale uğramasıyla dönemin literatüründe vatan, vatan sevgisi, vatan savunması gibi kavramlar önemli yer tutmaya başlamıştır. Bu sözcüklerin etki gücü ise Namık Kemal döneminda artmaya başlamıştır. 27 Anneme Mektuplarla Vatan Metaforları “Hâlâ Anneciğim diyorum sana. Oysa ihtiyar bir adamım ben Saçlarım ağardı çoktan. Değnekle yürüyorum sokaklarda.”28 İbrahim Şahin, Cengiz Dağcı’nın Hayatı ve Eserleri, Kültür Bakanlığı Türk Dünyası Edebiyatı”, 1. Baskı, Ankara, 1996, s.133. 25 Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2009 26 Mustafa Çağrıcı, Vatan Maddesi, TDVİA, s.563-564, C.42,İstanbul, 2013. 27 A.g.e., s.563-564. 28 Cengiz Dağcı, Anneme Mektuplar, Ötüken Yayınları, İstanbul, 2012, s.9. 24 261 “Görme yeteneğim mi değişiyor, çevremde gördüklerim mi değişiyorlar, bilmiyorum; bildiğim bir şey varsa gözlerimde değişmeyen bir sen kaldın, Anne. Seni kırk beş yıl öncesi gördüğüm gibi görüyorum hâlâ. Kırk beş yıl!”29 Kaynak Alan: Anne Hedef Alan: Vatan VATAN ANNEDİR→ metaforunda anne kavram alanına giren her durumu vatan kavramı için de kullanırız. → VATAN UNUTULMAZ, VATAN KUTSALDIR, VATAN ÖZLENİR→ KIRIM UNUTULMAZ, KIRIM KUTSALDIR, KIRIM ÖZLENENDİR, KIRIM DEĞİŞMEYENDİR metaforları ortaya çıkar. Bu paragrafta metaforun oluşum yollarından biri olan benzetme unsuru vardır. Vatan ve anne birbirine benzetilmiştir. Yazarın roman boyunca vatanı yerine koyduğu kişilerden biri de annesidir. Roman boyunca Kızıltaş coğrafyasından sonra en çok bahsettiği kişi annesidir. Romanda Kızıltaş’a hasret bir anne vardır. Tevazusu, alçak gönüllüğü, alnına yapışan saçları, belli etmediği tükenmişliği, umutsuzluğu, yaptığı gözlemeler ve ekmeklerle, baş köşede duran evlilik çerçevesi ile bütün zorluklara rağmen eşine beslediği sadakatla bağlılıkla Kırım ve Kızıltaş’ı yazarın annesi simgelemektedir. “Sen hiç değişmeyeceksin benim gözlerimde. Değişme sakın. Günün birinde değişeceksin diye korkuyorum Anne. Seni tanıyamayacağımı düşündüğüm anda ürpertiler geçiyor içimden soluğum tıkanıyor. Kulaklarımın içine bir uğultu doluyor, nerede olduğumu nereden gelip nereye gittiğimi bilmiyorum.” 30………… “Ama sen güçlüydün Anne… Sen ve senin gibiler alınyazınıza boyun eğecek, teslim olacak soydan değildiniz……Sen mutluydun Anne. Kolların gene öncesi gibi, sıvalı saçların şakaklarına yapış yapış yüzün ter içinde zaman zaman evimizde toplanan şirketin üyeleri için ekmek pişirir, yemekler hazırlardın.”31 Kaynak Alan: Anne Hedef Alan: Vatan Burada her ne kadar yaşlanırsa yaşlansın yazar vatanına dönme isteğindedir. Anne burada roman boyunca yazarın en iyi dinleyicisi olmuştur. Anne karakteri gereği de her şeyi kabullenen, kendi işinde, halden anlayan bir profil çizmektedir. Bu yüzden annesini ve vatanını her ikisini de birbirinin kimliğinde yazar özlemektedir. VATAN ANNEDİR→ metaforundan hareketle→ UNUTMAMA HAREKET ETMEDİR, SAHİPLENME HAREKET ETMEDİR→ üst metaforundan hareketle → VATAN UNUTULMAYANDIR, VATAN SAHİPLENİLENDİR→ alt metaforları ortaya çıkar. “Anneciğim ben burada bir kafes içerisinde yaşıyorum. Benim bu kafes hayatım şimdi değil, yıllar öncesi başladı.” “Neler yok benim bu kafesimde! 32 Kaynak Alan: Sürgün Hayat, Hayat Hedef Alan: Vatan özlemi Burada geçen “kafes hayat” ifadesinden KAFES HAYATTIR, KAFES SÜRGÜN HAYATIDIR metaforları görülür. Yazar özgür olmadan yaşadığı Londra’yı ve küçük evini kafes olarak nitelendirmektedir. Vatandan ayrı olma özgürlüğün kısıtlanmasıdır. Kafes, özgür olmamadır. Tutsaklığı kafes ile metaforlaştırmıştır. KAFES SÜRGÜN HAYATIDIR, KAFES LONDRADIR, olumsuz yapıda kurulmuş metaforlar çıkmaktadır. Yazarın hayatını geçirdiği son yıllar Londra’da çok acı vericidir. Artık bir halüsinasyon içindedir. Londra’daki evini annesine kafes olarak tanıtır. Kafesi de hatıraları ile donatarak oraya dayanabilmektedir. “Kafesimin kapalı bir yer olduğunu sanma Anne. İstediğimde çıkabiliyorum kafesimden. Çıkıyorum da. Ama kalabalık caddelerde, kentin üzerinden uçan jet uçaklarının gürültülerinde kendimi kaybetmek korkusuyla dönüp kafesime giriyorum.”33 Kaynak Alan: Kafes, demir Hedef Alan: Esir Hayat Burada kaynağını maddenin şekil özelliğinden ve maddenin fonksiyonel özelliğinden alan bir metafor yapısı vardır. Buradan HAYAT KAFESTİR metaforu çıkar. Kafesin şekil itibariyle olan özellikleri ve yazarın Londra’daki hayatı arasında ontolojik uygunluklar vardır. Kafes şekil itibariyle içinde bulundurduğu canlıların dış dünyayla olan iletişimini sınırlandırır. Özgürlüğünü kısıtlar. Yazarın Kırım’dan uzakta Londra’da yaşadığı hayat kafes olarak metaforlaştırılmıştır. ESİR HAYAT SOĞUKTUR, ESİR HAYAT KATIDIR metaforları ortaya çıkar. Kafesin özelliklerini yaşadığımız hayat için kullanabiliriz. A.g.e., s.9. A.g.e., s.10. 31 A.g.e., s.17. 32 A.g.e., s.13. 33 A.g.e., s.14. 29 30 262 “Biliyorum sen Kızıltaş’la yaşıyordun. Kızıltaş senin havan, suyun, ekmeğin ve Mekke’ndi. Ne var ki duygu ve özlemlerinin günün gerçeklerinden kopuk olduğunun da pekâlâ farkındaydım.”34 Kaynak: Ekmek, su, hava, Mekke Hedef: Yaşanmak istenen vatan Burada ise kaynağını maddenin şekil özelliğinden alan bir metafor yapısının olması yanında benzetme unsuru, yer metaforu vardır. HAVA KIZILTAŞTIR, EKMEK KIZILTAŞTIR, SU KIZILTAŞTIR, MEKKE KIZILTAŞTIR, HAYAT KIZILTAŞTIR, ÖMÜR KIZILTAŞTIR metaforları çıkmaktadır. Hava, su, ekmek ve din insan yaşamının temellerini oluşturan unsurlardır. İnsan yaşamı, insan ömrü bu unsurlarla devam eder ve son bulur. İnsan doğduğu yerde ölmeyi her zaman ister. Burada annenin olmazsa olmazları, hayat damarları benzetmeye ve maddenin arz ettiği öneme dayanılarak Kızıltaş üzerine şemalandırılmıştır. Tarihî ve edebî kaynaklaın ilk yazarlarından olan Câhiz’e göre, Vatan sevgisi ve vatan hasreti köklüdür. Doğuştan gelir. (el-Ĥanîn ile’l-evŧân, II, 379-412)35 Câhiz insanların vatanlarını rızıklarından daha çok önemsediklerini belirtir. Kurak, verimsiz bir ülkede yaşayanlar daha zengin ülkelere gitseler yine de vatanlarını özlerler. Vatan sevgisinin doğuştan geldiği yönündeki fikrini desteklemek amacıyla bazı âyetlerden örnekler veren Câhiz’e göre, “Eğer onlara, ‘Kendinizi öldürün’ yahut, ‘Yurtlarınızdan çıkın’ diye emretmiş olsaydık içlerinden ancak çok az kısmı bunu yapardı” meâlindeki âyette (en-Nisâ 4/66) can sevgisiyle vatan sevgisi eşit tutulmuştur. Câhiz müslümanların, yurtlarından sürülüp çocuklarından koparılmasını savaş sebebi saydıklarına dair âyeti de (el-Bakara 2/246) vatan sevgisinin insanlarda köklü bir duygu olduğuna kanıt gösterir.36 Burada bulunan metaforların kültürel temelleri de vardır. Türklerin zihninde vatan insan yaşamının her şeyidir. Sadece tek bir toprak parçasından ibaret değildir. Orada doğup orada ölmek ister. Anne için vatanın yaşamıyla eş tutulması Türkün vatan telakkisini yansıtmaktadır. “Neyin var, Anne? diye sordum sonunda. Omuz silktin. İçine kapanmıştın iyice. Israr ettim. …………… Ama biliyordum için doluydu……….. Huzur bulurdun türkülerde. Yumuşardın. Ferahlardın.” 37 Kaynak Alan: İçine kapanmak Hedef Alan: Kırım için düşülen ümitsizlik İçine kapanıklık insana özgü karakter özelliğidir veya dünyada olup bitenlerin vermiş olduğu korku ve acı insanda her şeye karşı kayıtsızlık durumu yaratabilir. Burada yürek, zihin, insanın ruhevi iç dünyası kapsayıcı olarak kullanılmıştır. ÜMİTSİZLİK VÜCUTTUR metaforu ortaya çıkar. Huzursuzluk, ümitsizlik, bu dünyadan umudu kesme, korku duyguları insanın zihninde ve yüreğinde ortaya çıkar. Buradan ÜMİTSİZ OLMA YERİ YÜREKTİR, HUZURSUZ OLMA YERİ YÜREKTİR metaforları ortaya çıkar. ÜMİTSİZLİK VÜCUTTUR→ üst metaforundan→ ÜMİTSİZLİĞE DÜŞME HAREKET ETMEDİR, HUZURSUZLUĞA DÜŞME HAREKET ETMEDİR→ metaforundan→ ANNENİN ÜMİTSİZLİĞİ KIRIM’IN ÜMİTSİZLİĞİDİR, ANNENİN HUZURSUZLUĞU KIRIM’IN HUZURSUZLUĞUDUR→ alt metaforları ortaya çıkar. Kaynak Alan: Türküler Hedef Alan: Huzur ve Vatan Türkülerde huzur bulmak ifadesinde ise Türküler Kırım ve Kızıltaş’ın, Türk kültürünün metaforlaştırılarak gösterildiği ifadedir. TÜRKÜLER İNSANDIR metaforundan HUZUR BULMA HAREKET ETMEDİR üst metaforundan TÜRKÜ DİNLEMEK HUZUR BULMAKTIR, TÜRKÜ DİNLEMEK KIRIM’I HATIRLAMAKTIR, TÜRKÜ DİNLEMEK KIZILTAŞ’I ANMAKTIR alt metaforu ortaya çıkar. Yazarın romanda Kızıltaş ve annesini özdeşleştirdiğini son mektupta açıkça görmekteyiz. “Tren senden uzaklaştıkça gözlerimin içine sinmiş bakışların daha derin, daha ağır anlamlarla yüklü değerler kazandı. Sen sandığım kadar, küçük, zayıf, çaresiz bir yaratık değildin; tersine güçlüydün, yüceydin. Bilerek veya bilmeyerek Kızıltaş’tan dönmemesiye ayrılmadan önce kendi ruhunu ektin Kızıltaş toprağına benim için. Yıllar geçti. Geçen her yılla en güzel çiçekler fışkırdı senin ruhundan. Savaşta, tutsak kamplarında, gurbet ellerde, daha sonra bu odamda yalnızlığıma bürülü sana bu mektupları yazarken, yüreğimin acıları derman buldu senin ruhunun çiçeklerinde.”38 “Sen kimsin? Haluk! Haluk mu? –Haluk elbet başka kim olacak. Dalına bebekler astığın badem ağacının gölgesinde bırakıp gitmiştin beni yıllar önce. Unutmadın umarım.”39 A.g.e., s.63. ÇAĞRICI, s.563-564. 36 A.g.e., s.563-564. 37 A.g.e., s.217. 38 A.g.e.,s.430. 39 A.g.e., s.440. 34 35 263 Kaynak Alan: Badem Ağacı Hedef Alan: Geride bırakılmış Kırım Burada bir yer metaforu vardır. Badem ağacı yazar için geride kalmış bir Kırım’dır. Badem ağacı yazar için acı, hüzün, sürgün, kaybolmuş hayatları simgelemektedir. Romanda badem ağacı, Londra’da resimlerle vatan haline getirilmiş ev, kafes halindeki ev ve zihindeki dolap bunların hepsi yazarın hafızasındaki Kırım vatan kavram alanlarını oluşturmaktadır. BADEM AĞACI MEKANDIR metaforundan BADEM AĞACI KIRIMDIR, BADEM AĞACI KIZILTAŞ’TIR metaforları ortaya çıkar. Ağaç her zaman büyümeye meyillidir. Bu özelliğini çevreye de yayar. Ağaç çevresinde var olanları da büyütür.40 Badem ağacının romanın sonunda kesilmiş olduğunu öğreniriz. Fakat yazarın muhayyilesinde badem ağacı ve gölgesi Kızıltaş ve Kırım’ı barındıracaktır. Ağacın Türk kültüründe hayat verici ve çoğaltıcı özellikleri vardır. Ağaç hayat, yaşam kavram alanlarına girmektedir. “…Yıllar boyu tüm sevdiklerimi toplayıp bir buzdolabı içine yığıyor, canım sıkıldığı zamanlarda dolaptan birini ikisini çıkarıp gönlümü sevindiriyordum. Dolap boş gayrı. Dolabı taze hatıralarla doldurmaya isteğim yok…” 41 Kaynak Alan: Dolap Kaynak Alan: Hayali bir vatan algısı DOLAP MEKANDIR, DOLAP VATANDIR, DOLAP HAYALİ BİR VATANDIR metaforlarından DÖRT TARAFI ÇEVRİLİ HAYAT VATANDIR, DÖRT TARAFI ÇEVRİLİ VATAN KIRIMDIR, DÖRT TARAFI ÇEVRİLİ VATAN KIZILTAŞTIR metaforları ortaya çıkar. Yazar muhayyilesinde Kırım’a olan özleminden sevdiklerini ve Kırım’a ait mekanları bir araya getirerek hayali vatan oluşturur. Bunları da roman boyunca kafes, anne, iye ve burada da bir dolap ile metaforlaştırır. “Ayı Dağı yerli yerinde. Topkaya, Soğuksu kıyıları yerli yerinde. Pilibaşı bağı yabanileşti. Badem ağacı kesildi. Gelinkaya yolunu ot kapladı.” 42 Romanda Kızıltaş mekanları büyük bir yer tutmaktadır. Çünkü yazar hafızasında buralarda yaşar. Mekanların isimleri de ayrıca metaforik bir yapıya sahiptir. Özellikle romanda Ayı Dağı ve Pilibaşı çokça anılmaktadır. Buralar Kızıltaş ve Kırım’ın simgeleridir. TOPKAYA MEKANDIR, TOPKAYA VATANDIR metaforundan TOPKAYA KIZILTAŞTIR, TOPKAYA KIRIMDIR metaforları ortaya çıkar. PİLİ BAŞI İNSANDIR metaforundan YABANİLEŞME HAREKET ETMEDİR üst metaforundan YABANİLEŞME KIRIM’IN ISSIZLAŞMASIDIR, YABANİLEŞME KIZILTAŞ’IN YOK OLMASIDIR alt metaforları ortaya çıkar. GELİNKAYA MEKANDIR metaforlarından GELİNKAYA KIZILTAŞTIR, GELİNKAYA KIRIMDIR metaforları çıkar. OT İNSANDIR, OT DÜŞMANDIR metaforlarından KAPLAMA HAREKET ETMEDİR üst metaforundan KAPLAMAK KIRIM’I İŞGAL ETMEKTİR, KAPLAMAK KIZILTAŞ’I YOK ETMEKTİR alt metaforları ortaya çıkar. “Isıtmıyor salkım söğüt beni. Hastalar bağının üzümleri sönük avizeler gibi gözlerimde. Ama korkmuyorum.”43 Kaynak Alan: Hastalar Bağı Hedef Alan: Yalta, Kızıltaş, Kırım Burada Hastalar Bağı ile kast edilen yazarın ailesinin üzüm bağıdır. Ailesi için burası çok değerlidir. Özellikle anne için. Hatta bir gün Yalta’yı ziyarete giderken orayı gördüklerinde hem duygulanırlar hem de sevinirler. Türk kültüründe de insanların gelir kapısı olan bağ, bahçe, tarla gibi mekanların değeri çok büyüktür. İnsanlar için burası bir vatandır. Emek verdikleri, karınlarını doyurdukları bu tür mekanlar bir vatan işlevi görür. Kızıltaş’ın yok olmasıyla birlikte yazar hastalar bağı olarak bir niteleme yapmıştır. Hastalar ise Kızıltaş’ın bahtsız insanını simgeler. HASTALAR BAĞI MEKANDIR, HASTALAR BAĞI VATANDIR metaforlarından HASTALAR BAĞI YALTADIR, HASTALAR BAĞI KIZILTAŞTIR, HASTALAR BAĞI KIRIMDIR metaforları çıkar. Gaston Bachelard, Mekânın Poetikası, Çev., Aykut Derman, Kesit Yayıncılık, 1996, s.215. DAĞCI, s.431. 42 A.g.e., s.442. 43 A.g.e., s.75. 40 41 264 “…işlediği suçlardan birinin artık kolhoza ait artık ata mirası bağına girerek ayakları dibindeki topraktan kaldırdığı iki tutam toprağı ağlaya ağlaya öpmesi olduğunu yıllar sonra öğrendim. İşlediği suçların en büyüğü, herhalde başlıcası buydu Anne.”44 Toprak öp- deyimi Türk tarihinin çeşitli dönemlerinde karşımıza vatan hasreti, özlemi bağlamında karşımıza çıkar. Esaretin, özlemin insanı çaresiz bıraktığı anda bu gerçekleşir. Türk kültürel değerlerin düşmanı olanlar tarafından da hoş karşılanmaz. Toprak öpmek Türk kültür ve vatan algısının kültürel bir modelidir. Kültürel olarak gelenekselleşmiştir. 45 Kaynak Alan: Toprağı öpmek Hedef Alan: Vatan Özlemi TOPRAK İNSANDIR, TOPRAK MADDEDİR metaforlarından TOPRAK ÖPMEK VATANA HASRET KALMAKTIR, TOPRAK ÖPMEK VATAN ÖZLEMİ ÇEKMEKTİR metaforlarını çıkarabiliriz. Cahiz’in Menâkıbü’l FezâilüǾt Türk başlıklı risalesinde belirttiğine göre vatan duygusu bütün insanlara mahsus bir duygudur. Ancak bu duygu Türklerde her milletten daha güçlü ve köklüdür. 46 “…Hıdırellez’de söylenen şarkıların benim için söylenmeyeceğini, fırınlarda pişirilen ekmeklerin benim için pişirilmeyeceğini; denizlerin, bozkırların, tarlaların, gün ışığının, rüzgarın, karın, yağmurun her zaman yabancısı olarak kalacağımı iliklerimde hissediyordum ve duruyordum orda.” 47 Kaynak Alan: Hıdırellez Hedef Alan: Türk kültürü Kaynak Alan: Ekmekler Hedef Alan: Kızıltaş Romanda kültürel bağlamda verilmiş metafor yapılarından biridir. Hıdırellez, ekmekler, gözleme gibi motifler Türk kültür, gelenek ve değerlerini yansıtır. Vatana olan özlemlerden biri de bu şekilde ifade edilmiştir. Hıdırellez Türk kültür değerlerini yansıtmak için metaforlaştırılmıştır. Türk Milleti için vatan, karnını doyurduğu bir toprak parçası değil, atalarından kendine miras kalmış mukaddes bir yadigar, ecdadının şehid kanı pahasına korunabilmiş kutlu bir varlık, toprak altındaki ve üstündeki tarihi zenginliklerini, Türk kültür ürünlerini sinesinde saklayan bir hazinedir. EKMEK MADDEDİR metaforundan EKMEK GEREKLİLİKTİR, EKMEK YAŞAM KAYNAĞIDIR, EKMEK GEÇİM KAYNAĞIDIR metaforlarından da KIZILTAŞ GEREKLİLİKTİR, KIZILTAŞ YAŞAM KAYNAĞIDIR, KIZILTAŞ GEÇİM KAYNAĞIDIR metaforları görülür. “Gözlerimi iyice açarsam badem ağacı dibindeki boz kayayı bile görebilirdim belki. Ah, o boz kaya ve ben! Ah o boz kaya ve kedi!............ Ben her yeri ve her şeyi görebiliyordum boz kaya üstünden: denizi, Ayı Dağı’nı, Adaları ve Gurzuf limanına giren vapuru.”48 Kaynak Alan: Boz kaya Hedef Alan: Vatan, Kızıltaş Yazar roman boyunca özlemini çektiği Kırım coğrafyasının mekanlarının adlarını anmaktadır. Kırım ve Kızıltaş coğrafyasındaki yaşam alanları büyük bir özlemle romanda anılmaktadır. Bunlar Yer Metaforu olarak adlandırılmaktadırlar. Bozkaya metin bağlamında yazarın vatanına açılan bir kapı işlevi görmüştür. “Bozkaya üstünden” ifadesinde de hem kaynağını cansız madde özelliğinden alan bir metafor türü hem de yer metaforu görülmektedir. Üst ve alt, sağ ve sol kavramlarıyla cansız varlıkları daha çok nitelendirebiliyoruz. BOZKAYA MADDEDİR ve BOZKAYA KAPSAYICIDIR metaforlarından BOZKAYA VATANDIR, TAŞ VE TOPRAK VATANDIR metaforlarını çıkarabiliriz. tok.”49 “Biz insanlar bile az çok zincire bağlıyız. Barjom yaşıyor işte. Önemli olan da bu aslında. Üstelik karnı Kaynak Alan: Zincir Hedef Alan: Özgür olamamak Bu ifadede kaynağını cansız maddelerden alan bir metafor yapısı görülmektedir. Burada yazar çaresizliği ve sürgün hayatını zincir metaforuyla vermeye çalışmıştır. Burada zincirin tutsak edicilik, dolambaçlı, ağırlık, şekil ve soğukluk özelliklerinden faydalanılmıştır. Zincir soğuktur, insana dolanır, bağlı tutar, insana hareket imkanı vermez. Aynı şekilde zincire bağlı yaşamak bir deyimdir ve deyimlerde metafor yoluyla oluşmuştur. Öncelikle bağlı olma insanların birbiriyle bir arada yaşama olayıyken ikinci olarak iki şeyin birbirine bağlı bitilik halde olması anlamını çıkarırız. ZİNCİR MADDEDİR, ZİNCİR KAPSAYICIDIR metaforlarını çıkarabiliriz. Burada hayat, yaşam zincir üzerine şemalanmıştır. Zincir hayatın ve yaşamın kapsayıcısıdır. Esaret, vatansızlık, A.g.e., s.18. Melek Erdem, Türkmen Türkçesinde Metaforlar, KÖKSAV, Ankara, 2003, s.285. 46 ÇAĞRICI, s.563-564. 47 A.g.e., s.14/s.22. 48 A.g.e., s.23. 49 A.g.e., s.40. 44 45 265 sürgün için zincir metaforlaştırılmıştır. ESARET ZİNCİRDİR, SÜRGÜN ZİNCİRDİR metaforları ortaya çıkmaktadır. “…. Ama yanımda İye ve yüzümde en güzel hüzün, uyuyorum ben bu akşam ak dünyamda, Anne.” 50 Kaynak Alan: Hayali bir ak dünya Hedef Alan: Kırım, Vatan, Kızıltaş Yazar roman boyunca zihninde hayali bir vatan kurgusu yaratmaktadır. Büyük bir özlem içerisindedir. Bu hayali vatanlar bazen Londra’daki evinin bir odası, bazen İye (Akimova)’nın yanı veya mektupları yazdığı annesidir. Son mektupta ise gördüğü bir halüsinasyonda İye’nin hayaliyle birlikte bulunduğu odayı kendine vatan bilmiştir. Zihninde bir –ak dünya- yaratmıştır. Ak temizliğin, huzurun, düzenin simgesidir. Burada vatan ve özlem kavramları ak dünya üzerine şemalanmıştır. İye ile beraber yaşanan –ak dünya- vatan özlemi, vatan olarak metaforlaştırılmıştır. DÜNYA MADDEDİR, DÜNYA MEKANDIR metaforlarından AK DÜNYA VATANDIR, AK DÜNYA KIRIMDIR, AK DÜNYA KIZILTAŞTIR metaforlarını çıkartabiliriz. “Umduğumdan çok daha iyi bir gün oldu. Göz posterini duvara, Ayı Dağı’yla Adalar resimleri arasında astım. Odamı bir güzel silip süpürdüm., eşyaların tozunu aldım,……………Evet Anne posterdeki Göz’ün bakışı altında kafam umut ve hayallerle dolu bir hafta yaşadım. Şu anda yalnızlığımda bile karamsar değilim Anne.” Kaynak Alan: Ev, Oda Hedef Alan: Hayali bir vatan Ev, ilk evrendir. Başlı başına bir kozmostur. Evler kişilerin, yazarların ya da felsefecilerin düşleri aracılığı ile yaşamda yerini alırlar ve geçmiş günlerin hazinelerini korur. 51 Ev insanın düşüncelerini anılarını birleştirici en büyük güçlerden biridir. 52 EV MEKANDIR, EV VATANDIR metaforundan EV KIZILTAŞTIR, EV KIRIMDIR metaforlarını çıkarabiliriz. Yazar da romanda yaşlılığıyla birlikte evini Kırım ve Kızıltaş’ı hatırlatacak şeylerle doldurur. Duvarlarına Kızıltaş ve Kırım’ın resimlerini asar. Bahçesindeki bir ağacı badem ağacına benzetir. Haritadan yok olup gitmiş Kızıltaş’ı odasında, evinde bu şekilde yaşamaya başlar. Odasında Kızıltaş’ı hatırlatacak bir de radyosu vardır. Evinde Batılı değerleri simgeleyen hemen hemen hiçbir eşya yoktur. Burada bir yer metaforu kullanılmıştır. Kırım ve Kızıltaş’a olan özlem, çaresi olmayan özlem yer metaforu olarak ev üzerine şemalandırılmıştır. Sonuç Cengiz Dağcı’nın bütün eserlerinin ana izleği olan sürgün yılları ile ilgili birkaç önemli vatan düşüncesini metaforlarla vermeye çalıştık. Böylece yazarın muhayyilesindeki vatan anlayışı, vatan kavram alanı ortaya çıkmış oldu. Metafor konusu kullanılarak yazarın bütün romanlarındaki vatan olgusunu oluşturan kavram alanlarını ortaya çıkararak bir vatan sözcüğü dizini ortaya konulabilir. Yazar annesine vatan kimliğinde seslenir. Yazar kırk beş yaşına gelse de Kızıltaş haritadan silinmiş olsa da Kızıltaş onun için yine vatandır. Yazar vatanını her zaman küçüklüğündeki gibi hayal eder ve hiç değişmemesini ister. Bu yüzden yine annesine değişmemesi gerektiğini ifade eder. Romanda Anne sürgünden önceki çalışkan, umutlu, mutlu ve tamahkar haliyle ve sürgünden sonraki bitkin, acılı, içine kapanık, silik, dolu haliyle tam bir Kırım simgesidir. Anne metaforik olarak Kırım ve vatandır. Yazarın gerçek vatanı Kızıltaş’ın yılların içerisine gömülmesinin yanı sıra yazarın zihnin de her zaman taşıdığı bir vatan vardır. Londra’da belki de yaşamının son yıllarında kurduğu ev, duvarlarına astığı Pilibaşı, Ayı Dağı resimleriyle kendisine bir vatan yaratmıştır. Bahçesindeki ağaç ona Badem ağacını hatırlatır. Kendince kurduğu dolapta sevdikleri vardır ve roman akışı içinde bunları kendi istediği için tekrar canlandırır. Burada dolap onun hayali vatanını yansıtır. Ya da kafes kendine kurduğu az eşyalı duvarları memleket resimleriyle çevrelenmiş olan evini annesine kafes olarak tanıtır. Kafes te yazarın yarattığı bir vatandır. Ya da İye’nin Akimova’nın yanı da onun için bir vatandır. Yazar (Saf) asıl Kırım vatanını temsil ediyorsa Akimova da Kırımlılara olan bütün önyargılara rağmen yazara karşı olan zaafıyla da Kırım’ı temsil eder. Romanda Varlık- Ontoloji metaforları (Kaynağını maddenin şekil ve fonksiyon özelliğinden alan) metaforlar ve mekan (yer), görsel alan metaforları ile –Vatan- kavramı yansıtılmıştır. Bir sürgün hatta soykırım romanı olarak diyebileceğimiz Anneme Mektuplarda Kırım Türklerinin acı vatan telakkilerinin metaforlu yansımalarını yazarın bütün romanlarından görebiliriz. Çünkü sosyo-kültürel kökler çok güçlüdür. Metaforlar da güçlü kültür zeminlerinde okuyucunun ya da insanoğlunun elinde olmadan zihinsel kodlarında bulunur. Bu zihinsel kodlarla da kuşaktan kuşağa aktarılır. Metafor Dizini AK DÜNYA VATANDIR A.g.e., s.448. BACHELARD, 32-33 52 A.g.e., s.34. 50 51 266 AK DÜNYA KIRIMDIR AK DÜNYA KIZILTAŞTIR ANNENİN ÜMİTSİZLİĞİ KIRIM’IN ÜMİTSİZLİĞİDİR ANNENİN HUZURSUZLUĞU KIRIM’IN HUZURSUZLUĞUDUR BADEM AĞACI KIRIMDIR BADEM AĞACI KIZILTAŞ’TIR BOZKAYA VATANDIR DÖRT TARAFI ÇEVRİLİ HAYAT VATANDIR DÖRT TARAFI ÇEVRİLİ VATAN KIRIMDIR DÖRT TARAFI ÇEVRİLİ VATAN KIZILTAŞTIR EKMEK KIZILTAŞTIR ESARET ZİNCİRDİR ESİR HAYAT SOĞUKTUR ESİR HAYAT KATIDIR EV KIZILTAŞTIR EV KIRIMDIR EV VATANDIR GELİNKAYA KIRIMDIR GELİNKAYA KIZILTAŞTIR HAVA KIZILTAŞTIR HASTALAR BAĞI KIRIMDIR HASTALAR BAĞI KIZILTAŞTIR HASTALAR BAĞI MEKANDIR HASTALAR BAĞI VATANDIR HASTALAR BAĞI YALTADIR HAYAT KIZILTAŞTIR KAFES HAYATTIR KAFES LONDRADIR KAFES SÜRGÜN HAYATIDIR KAPLAMAK KIRIM’I İŞGAL ETMEKTİR KAPLAMAK KIZILTAŞ’I YOK ETMEKTİR KIRIM UNUTULMAZ KIRIM DEĞİŞMEYENDİR KIRIM KUTSALDIR KIRIM ÖZLENENDİR KIZILTAŞ GEREKLİLİKTİR KIZILTAŞ YAŞAM KAYNAĞIDIR KIZILTAŞ GEÇİM KAYNAĞIDIR MEKKE KIZILTAŞTIR OT DÜŞMANDIR 267