RÖPORTAJ
Emekli Tuğgeneral Doç. Dr. Fahri Erenel
"ABD’nin çevrelemeye çalıştığı
Türkiye, Rusya ve Çin
işbirliği yapmalı"
1980 yılında iktisat anabilim dalında Kara Harp Okulundan mezun olmuştur. Sosyoloji ve
Uluslararası İlişkiler dalında lisans, Ulusal ve Uluslararası Güvenlik, Eğitim Yönetimi ve
Denetimi, İş Sağlığı ve Güvenliği alanında Yüksek Lisansını, İnsan Kaynakları Yönetimi Bilim
Dalında Doktorasını tamamlamıştır. 1980-2010 yılları arasında Türk Silahlı Kuvvetlerinin çeşitli
kademelerinde görev yapmıştır. B sınıfı iş güvenlik uzmanıdır. 2017 yılında Yönetim ve Strateji
alanında Doçent olmuştur. Altınbaş ve Kent Üniversitelerinde idari ve akademik kadrolarda
çeşitli görevlerde bulunmuştur. Halen İstinye Üniversitesinde Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi
Bölümü Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır.
Atıf: Erenel, F. (2022). ABD’nin çevrelemeye çalıştığı Türkiye, Rusya ve Çin işbirliği yapmalı
(Röportajı yapan Onurcan Balcı). BRIQ Kuşak ve Yol Girişimi Dergisi, 4(1), 14-24.
RÖPORTAJ
"Amerika, Doğu Akdeniz’de yaptığını Çin’e karşı Güney Çin Denizi’nde yapıyor. Amerika’nın
çevreleme stratejisinin, aynı zamanda Çin’in Kuşak ve Yol projesini engelleme amacı
taşıdığını görebiliriz. Zengezur koridorunun açılacak olması, Türkiye’nin Orta Asya, Çin’in
de Türkiye üzerinden Orta Koridoru daha rahat kullanması anlamına gelir ki, ABD bunu asla
istemiyor. Ben bir asker olarak, Türkiye’nin NATO’nun askeri kanadından çıkması gerektiğini
yıllardır ifade ediyorum, ama siyasi kanatta olabildiğince kalmalıdır düşüncesindeyim. Rusya
ile işbirliğine gidilmelidir. Çünkü hedef Rusya ile Türkiye arasında bir fay hattı oluşturmak ve
Türkiye’nin Rusya’yla Karadeniz üzerinden bağlantısını kesmektir. TSK’nın güçlü durduğu
planlı bir süreçte, Türkiye’nin, özellikle Kıbrıs’ın Çin ve Rusya tarafından desteklenerek
bağımsızlığının tanınması için girişimlerde bulunması, eğer bu mümkün olmuyorsa
KKTC’nin, Rusya’nın Donetsk ve Luhansk’ta yaptığı gibi referandumla Türkiye’ye bağlanması
konusunda bir karar alması gerektiğini düşünüyorum. Tüm bu sorunların daha gerçekçi
yollarlarla, yani güçle çözüleceğine inanıyorum. Bunun için de bölgesel yakın işbirliklerine
ihtiyaç var. Türkiye de tam olarak böyle yapmalı. Bu bağlamda, Şanghay İşbirliği Örgütü ile
olan ilişkilerin gelişmesini çok olumlu bir hamle olarak değerlendiriyorum."
İstinye Üniversitesi Öğretim Üyesi Emekli Tuğgeneral Doç. Dr. Fahri Erenel,
BRIQ Yazıişleri Müdürü Onurcan Balcı’nın sorularını yanıtladı.
ABD’nin son dönemde Doğu Akdeniz’deki askeri ağırlığının artmasının sebebi nedir?
Doç. Dr. Fahri Erenel: ABD bu süreçten önce
de vekil olarak kullandığı devlet yapıları ve terör
örgütleri vasıtasıyla Doğu Akdeniz’deki askeri ağırlığını arttırıyordu. Ben Doğu Akdeniz kavramını,
Genişletilmiş Doğu Akdeniz olarak da kullanmaya
başladım. Amerika’nın Karadeniz’deki projeleri için
kullandığı bir kavram var biliyorsunuzdur, Genişletilmiş Karadeniz. Aynı şekilde bu konuda Doğu Akdeniz’i sadece Akdeniz coğrafyasının doğusu olarak
değerlendirmemek gerekir. Doğu Akdeniz meselesi,
ABD’nin bölgedeki stratejik faaliyetlerine dahil olan
bölgeleri de kapsamaktadır. Irak ve Suriye’den Girit’e,
Yunan adalarına ve Ege Denizi’nin bir kısmına kadar
gelen bölgeyi, hatta Mısır ve Kızıldeniz’i de dikkate
almak gerekiyor. Amerika’nın Doğu Akdeniz’deki
faaliyetleri, George F. Kennan’ın ortaya attığı çevreleme politikasının devamı olarak da görülebilir. Bu
bağlamda Amerika, Doğu Akdeniz’de yaptığını Çin’e
karşı Güney Çin Denizi’nde yapıyor. Amerika’nın
kendi stratejilerine karşı tehdit oluşturabilecek her
türlü aktöre karşı benzer faaliyetlerde bulunduğunu biliyoruz. Buradaki temel mantık aslında sadece
Türkiye’yi çevrelemek değil, Rusya’nın Ukrayna’ya
yoğunlaşmasından yararlanarak, Rusya’nın Ukrayna
savaşı öncesi Doğu Akdeniz’deki Suriye, Mısır, Libya ve özellikle Sahel bölgesi dediğimiz Bali, Burkina
Faso gibi ülkelerde artan etkinliğini kırabilmektir.
15
RÖPORTAJ
Emekli Tuğgeneral Doç. Dr. Fahri Erenel (sağda), BRIQ Yazıişleri Müdürü Onurcan Balcı (solda). (BRIQ , 2022)
Diğer yandan, Çin Dışişleri Bakanı’nın Suriye’ye yaptığı
ziyarette Esad’la yapmış olduğu bir işbirliği anlaşmasıyla Suriye’nin de Kuşak ve Yol projesine dahil olduğunu
ve Çin’in Şam’da ve Irak’ta özellikle petrol sanayisinde
artan yatırımlarını dikkate aldığımızda, bunun aynı zamanda Çin’in Kuşak ve Yol projesini engellemek için de
yürütülen bir strateji olduğunu görebiliriz.
Avrupa’nın Avrasyalılaşmasını Önlemek
Çin’in limanlar üzerinden gidişi Afrika bağlantılı, ABD bu bağlantıları keserek Avrupa ülkelerinin
Avrasyalılaşmasını engellemeye çalışıyor. "Avrupa
ülkelerinin Avrasyalılaşması" biliyorsunuz Rusya’da
Alexandr Dugin’in ortaya attığı bir kavramdır. ABD,
Rusya ve Çin’in batıya doğru yürüyüşünü durdurarak
ve Avrupa Birliği ülkelerinin bu ülkelerle olan ilişkisini keserek, silah sanayi ve diğer alanlarda yine soğuk
savaş döneminde olduğu gibi Amerika merkezli bir
hegemonik güce kavuşma düşüncesini taşıyor. Doğu
Akdeniz’de hidrokarbon kaynaklarının bulunuyor
olması ve bunlara her geçen gün yenilerinin ekleniyor olmasıyla birlikte, özellikle Avrupa ülkelerinin
16
Rusya’yla olan enerji alışverişlerinin en aza indirildiği bir süreçte, Ortadoğu’nun yanı sıra bu bölgedeki
hidrokarbon kaynaklarının önemi giderek artıyor. Bu
yüzden, eğer dikkat ederseniz ABD, Türkiye ile ilişkilerinin biraz düzeldiği bir dönemde, bu bölgedeki
gazı Avrupa’ya taşıyacak olan hattan mali desteğini
çektiğini açıklamıştı. Ancak ABD’nin şu anda artan
faaliyetlerine baktığımızda; Güney Kıbrıs Rum Yönetimine (GKRY) silah ambargosunu kaldırılması,
geçen yıl GKRY ile bir işbirliği anlaşması imzalaması, Girit’teki Suda limanındaki faaliyetlerin artması
ve buradaki liman genişletme çalışmaları, Dedeağaç
üssüyle beraber buradaki iki üç üs bölgesinin varlığı
gibi uyarıcı etkinlikler görürüz. Yunanistan’la imzalanan savunma işbirliği anlaşmaları var. Tabii ki bunun kuzeye doğru bir uzanımı var, yani Bulgaristan,
Romanya, Polonya ve buradan Baltık ülkeleri de bu
faaliyetlere dahil. Dolayısıyla Türkiye’yi de dışarıda bırakan bir hattın adımlarını görüyoruz. Şu anda Doğu
Akdeniz’le pek bağlantılı görülmeyebilir ama Polonya, ABD’nin çevreleme stratejisindeki en kilit aktör.
Polonya’daki Amerikan asker sayısının artışı, Polonya
hükümetinin Rusya’ya karşı olan tavrı, Polonya’da,
RÖPORTAJ
ABD lehine bir hareketlilik olduğunu gösteriyor.Polonya hükümeti aynı zamanda Norveç ile doğal gaz
anlaşması yaparak Polonya’nın Rusya’ya bağımlılığını
tamamen ortadan kaldırmayı hedefliyor. ABD şu anda
Polonya’yı Avrupa’ya da karşı bir vekil aktör olarak
kullanıyor. Bundan yaklaşık 2-3 hafta kadar önce, tam
ülkeler bir araya gelip Rusya’ya karşı bir cephe oluşturmaya çalışırken Polonya durduğu yerde ikinci dünya
savaşından kaynaklanan tazminatlarımı ödeyin diye
bir müdahalede bulundu. Bunun dışında, Amerika’da,
Almanya’nın Rusya’dan gizli gizli doğal gaz aldığına
dair endişeler vardı. Kuzey Akım hatlarında gerçekleşen sızıntılar da bu bakımdan fazlasıyla manidardır.
de ikna etme görüşmesiydi. Ama Türkiye’nin Dedeağaç konusunda ikna olmadığı açık ve net bir şekilde
anlaşılıyor. Dedeağaç, Girit ile birlikte kuzeye ve güneye inen hattın en kritik noktası, şimdi buna Kıbrıs
ayağı eklendi. Belirttiğim gibi, bu bölge Çin’in Batıya
doğru yürüyüşünü engellemek için önemli. Neden?
Çünkü Kuzey koridor şu an Ukrayna üzerinden kapandı. Çin’in ana güzergâhı, Kafkaslardan gelen ve
Türkiye’den geçen bir orta koridor var. ABD’nin, Ermenistan-Azerbaycan savaşının yeniden çığırtkanlığını yaparak ve Ermenistan’ı destekleyerek bu hattı
da kapatma düşüncesi olduğunu söyleyebiliriz.
ABD’nin Akdeniz Bağlantısını Keserek
Rusya’yı Kendi Bölgesine Hapsetme Amacı
Kuzey koridor şu an Ukrayna üzerinden
kapandı. Çin’in ana güzergâhı,
Kafkaslardan gelen ve Türkiye’den
geçen bir orta koridor var. ABD’nin,
Ermenistan-Azerbaycan savaşının
yeniden çığırtkanlığını yaparak ve
Ermenistan’ı destekleyerek bu hattı
da kapatma düşüncesi olduğunu
söyleyebiliriz.
Rusya’nın son kabul edilen deniz doktrininde
Doğu Akdeniz’e özel önem verdiği görülüyor.
Rusya’nın 2015 yılında yayınladığı deniz doktrininde öncelikli dış tehdit NATO’nun Rus hatlarına ilerlemesiyken yeni belgede asıl tehlikenin “ABD ve müttefikleri” olarak kaydedildiği
görülüyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şu anda Avrupa’da Polonya’nın ön plana çıkması da bir tesadüf değil. Polonya, Litvanya-Polonya
krallığı, üç deniz konseptiyle Karadeniz’i de içine
alan, Adriyatik ve Baltık üçgeninde büyük bir Polonya her zaman hedeflemiştir. Polonya bundan asla
vazgeçmez. O yüzden Polonya’ya bakarken Ukrayna’nın bir kısmını içine alan, Litvanya’yı da içine alan
büyük bir krallıktan söz ediyoruz. Bu geçmiş tarih
itibarıyla son derece önemlidir. Yani Polonya aslında Avrupa’nın en kritik ülkeleri arasında şu anda ön
plana çıktı. Hatta baktığımızda Polonya ve Romanya
Dışişleri Bakanları, İngiltere’nin eşgüdümünde bundan iki ay evvel Türkiye’de bizim Dışişleri Bakanının
katılımıyla iki ayrı toplantı yaptılar. Bu aslında bu
hatlar için yapılmış bir anlaşma idi, yani Türkiye’yi
Doç. Dr. Fahri Erenel: Yeni deniz doktrininde,
Rusya’nın bölgenin dışında dünyadaki tüm uluslararası sorunlarla da ilgilenmesinin ve Rusya’nın
menfaatlerini koruyacak bir deniz gücüne sahip
olmasının önemi vurgulanıyor. Bu doktrini, aynı
zamanda Alfred Mahan’ın Deniz Hakimiyet Teorisinin hâlâ geçerli olduğunun, en önemli kanıtlarından biri olarak görüyorum. Çünkü Güney Çin Denizi’nde de Çin ve Japonya’nın deniz kuvvetlerine
yapılan yatırımların artması -ki bunda Japonya’nın
ada ülkesi olmasının da payı var- dikkat çekicidir.
Aslında biraz evvel sorduğunuz soruda, ABD’nin
Doğu Akdeniz’e müdahale etmesinin en önemli
nedenlerinden biri de bahsettiğimiz, Putin’in açıkladığı deniz doktrini olduğunu düşünüyorum.
17
RÖPORTAJ
Röportajda bahsi geçen Kuzey Avrupa ülkelerinin konumu. (BRIQ , 2022)
Çünkü bu doktrin, Akdeniz’deki Lazkiye limanını, Tartus limanını daha da büyüttü. ABD’nin
bu süreçte Ukrayna savaşı çıktığı için Akdeniz
bağlantısını keserek Rusya’yı tekrar kendi sahasına çekmek gibi bir planı olduğunu düşünebiliriz. Putin’in, deniz doktrinini ağırlıklı olarak
uygulamaya başladığı yeri Arktik olarak görüyorum. Çünkü Ukrayna-Rusya savaşı sırasında da,
özellikle Baltık donanması ve Hazar donanmasından gelen gemilerle Karadeniz’de Ukrayna’yla
olan donanma paylaşımında Rusya’nın yeterli
bir güç elde ettiğini pek düşünmüyorum.
Burada uluslararası alanda Mahan’ın Deniz
Hakimiyet Teorisinin Rusya’ya uyarladığımızda
dünya kapsamında deniz ticaret yollarını Çin’le
kontrol edebilecek bir pozisyonu henüz var mı?
18
Yok. Ama Çin’in şöyle bir avantajı var, Kuşak
ve Yol Girişimi sadece karadan gitmiyor, deniz
bağlantıları da kuvvetli ama Rusya’nın doğrudan böyle bir bağlantısı yok. Rusya’nın bağlantıları bugüne kadar daha ziyade askeri malzeme
ve ekipman desteği, eğitimler ve aynı zamanda
ideolojik yaklaşımlarla bu ülkeleri etkisi altına
almak yönündeydi. Bunda da başarılı oluyor
muydu? Evet.
Şu anda geleceğin en önemli tüketim pazarı Afrika’da ABD’nin etkisi giderek azalıyor.
Bildiğiniz gibi Giorgia Meloni, Fransa’yı da suçlayarak “Afrikalıların Avrupa’ya gelmesi değil,
Afrikalıların Avrupalılardan kurtulması” şeklinde önemli bir ifadeyle, Avrupa’nın Afrika’yı sömürmeye devam ettiğini ifade etti. Bu açıdan da
RÖPORTAJ
baktığımızda ben Rusya’nın deniz doktrinini bu
kadar yaptırım sonrası, içeriği itibarıyla tam anlamıyla uygulayabileceğinden şüpheliyim. Bu yüzden Putin’in bir öncelik verdiğini düşünüyorum.
Özellikle İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya kabul
edildiğini değerlendirirsek, Baltık ve Arktik bölgesi biraz daha önem kazanıyor. Geleceğin deniz
ticaret yolları açısından, ABD güney hattının
durduğunu düşünüyor, Akdeniz’de, Kafkaslarda
bir belirsizlik var, kuzey hattı da durduruldu şimdi. Buzların eriyeceği kuzeydeki yeni rota ön plana çıkıyor. Putin, bu gerçeği dikkate alarak Baltık
donanmasına giderek ağırlık verdiğini, yeni gemiler inşa ederek bu süreci hızlandırdığını belirtti. Bunun yanı sıra, Arktik bölgesinde Rusya’nın
kontrolü altında olan alanlarda -50/60 dereceye
dayanıklı askerlerin yetiştirilmesi ve buradaki üs
sayılarının arttırılmasını bu bölgenin ve bölgeden
geçecek deniz ticaret yollarının güvenliğini sağlama yönündeki adımlar olarak görebiliriz.
İsveç ve Finlandiya deniz
kuvvetlerinin duruma uygun şekilde
teşkilatlandırılmış olması ve soğuk
iklimde operasyon yapma yeteneği,
bu ülkelerin ikna edilerek devreye
sokulmasındaki asıl sebeplerden biri.
Biliyorsunuz ki, Çin ile Rusya’nın Arktik
konusunda da bir işbirliği vardı. Bütün bunlara
baktığımızda Rusya’nın ağırlığını Arktik’e verdiğini, Doğu Akdeniz’de ise mevcut kazanımlarını muhafaza etmek istediğini görüyoruz.
ABD bu durumu fark etmiş olmalı ki 11. Amerikan tümeni soğuk iklimde mücadele edebilmek için Alaska’da yaklaşık iki ay evvel eğitimlere başladı. Amerika’nın Rusya’ya karşı Arktik
bölgesinde mücadele edecek hiçbir gücü yok.
NATO’nun da böyle bir kapasitesi yok. İsveç
ve Finlandiya deniz kuvvetlerinin duruma uygun şekilde teşkilatlandırılmış olması ve soğuk
iklimde operasyon yapma yeteneği, bu ülkelerin ikna edilerek devreye sokulmasındaki asıl
sebeplerden biri. Yani ABD’nin buradaki beklentisi NATO-Rusya savaşının Arktik’te gerçekleşmesi halinde Rusya’nın üstünlüğünü, İsveç
ve Finlandiya’nın yardımıyla biraz dengelemek
olduğu söylenebilir.
Orta Koridor’da Türkiye-Çin İşbirliği
Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi çerçevesinde Doğu
Akdeniz ve bölgedeki ülkelerle olan ilişkisini
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Doç. Dr. Fahri Erenel: Çin ve Suriye
arasındaki ilişkiler yeni değil. Suriye’de
daha evvel Xi Jinping’in Suriye ile ilgili olan
söylemlerini, daha sonra Dışişleri Bakanı’nın
ziyaretini ve Şam bölgesinde artan Çin
yatırımlarını düşünebiliriz. Burada İran’ın da
ciddi yatırımları var. İran ve Çin’in yaptıkları
bir anlaşma olduğunu biliyoruz. İran’ın
güneyinde Çin’e bir enerji koridoru açılması,
Çin’in burada hidrokarbon kaynaklarını işletmesi,
bu kaynakların indirimli fiyatla Pakistan
üzerinden doğrudan Çin’in endüstri bölgelerine
nakledilmesi, bölgenin de Çin güvenlik güçleri
tarafından korunması gibi durumlar söz konusu.
Suriye konusunun, Ermenistan-Azerbaycan
arasında çıkan son çatışmaları da dikkate
alırsak, Çin tarafından daha da önemsenmesi
gerektiğini düşünüyorum. Dört tane hat var;
transit rota olarak Arktik’i şu anda 18-20 gün
kullanabiliyoruz. Çünkü henüz daha buzlar
gereken derecede erimiş değil. Kuzey koridoru
Ukrayna-Rusya savaşıyla kapatıldı, aslında
bununla bir taşla iki kuş vurulmuş oldu.
19
RÖPORTAJ
Kuşak ve Yol Girişimi kapsamındaki ticari koridorlar. (T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, 2021)
Üçüncü hat olan orta koridorun daha aktif
kullanılabilmesi için Türkiye’nin işbirliği gerekiyor.
Azerbaycan bu koridorda kendine düşen kara
yolunun %57’lik bir kısmını tamamlamış
durumda. Düşünün, bu hattı kullanarak
Çin’den Avrupa’ya doğrudan ulaşmak mümkün.
Diğer bir hat ise Güneyden geçen ancak Irak
ve Suriye’deki kaotik yapı sebebiyle Çin’in pek
tercih etmediği bir hattır. Irak’ta kargaşanın
devam etmesi, Sünnilerin kendi içinde çatışması,
PKK, İŞİD, Amerika’nın varlığı ile hükümetin
kurulamaması gibi nedenlerle buradaki hattın
güvenli ve sürdürülebilir şekilde kullanılması
zordu. Bunlar dikkate alındığında güney
hattının Suriye’den geçmesinin daha güvenilir
olduğu değerlendirildi. Çin-Suriye ilişkilerinin
bu kapsamda geliştiğini söyleyebiliriz. Aynı
zamanda Çin-İsrail ilişkileri de önemli, en
son verilere göre 5 ila 7 bin arasında Çinli
20
mühendis İsrail’le savunma sanayi dahil
olmak üzere birkaç alanda işbirliği içinde
bulunuyor. Ortadoğu politikası hakkında son
2 yılda Suudi Arabistan’ı Xi Jinping’in ardından
Biden’ın ziyaret etmesini ve Birleşik Arap
Emirlikleri ve Çin arasında yapılan işbirliği
anlaşmalarını dikkate alabiliriz. Bu konuda
Birleşik Arap Emirliklerinin Çin’e gizli bir üs
verdiği hakkında iddialar devreye girmişti.
Aynı şekilde Putin Ukrayna savaşı öncesi
bu bölgeleri ziyaret ederek körfez doktrinini
açıklamıştı. Ben Ortadoğu’da Çin ve Rusya’nın
bir adım daha ilerde olduğunu düşünüyorum.
Her ikisinin de, özellikle Rusya’nın kuzey
Irak’ta ciddi yatırımları var. Çin’in de özellikle
Basra Körfezi bölgesinde çok ciddi yatırımları
var ve bu yatırımlar artmaya devam ediyor. Bu
yatırımların her biri petrol üretimiyle ilgilidir.
Diğer taraftan da Çin buradaki petrolü doğuya
RÖPORTAJ
götürecek, çünkü Lazkiye üzerinden inecek
olan bir petrol Çin’i zorlayacaktır. Ama Basra
Körfezinden, İran’dan taşınacak petrol Çin’in
ihtiyacını daha güvenli şekilde sağlayabilecektir.
Bu yüzden de yapılan anlaşmada demiryolu
hattı da var. İran da biliyorsunuz, hattın Türkiye
üzerinden değil Hazar Denizi’nin güneyinden,
İran üzerinden geçmesini, buradan Türkiye’ye
bağlanmasını veya Irak, Suriye üzerinden
Akdeniz’e inmesini istiyordu. Şu anda sanırım
Çin, İran’ın umduğu doğrultuda hareket ediyor
ama orta koridor hâlâ açık. ABD Fırat’ın
doğusunda olduğu sürece Çin bu demiryolu
hatlarını harekete geçirebilir mi, emin değilim.
Bölge belli derecede istikrara kavuşmadan
Çin’in daha fazla yatırım yapacağını pek
düşünmüyorum açıkçası. Tabii, ABD’nin başka
planları var. Amerika, Golan Tepelerini aldıktan
sonra İsrail’le El Tanf denilen Ürdün, Suriye ve
İsrail’in sınırlarının birleştiği yerde çok büyük
bir üs kurdu ve son bir aydır olağanüstü kuvvet
yığıyor. Bu üssün önemi nedir? ABD, Kuzey
Irak’tan ve Kamışlı’dan çıkarılacak petrolü,
bölgenin PKK’nın kontrolü altında olduğu
dönemde, Irak ve Suriye kuzeyinden geçirmeyi
planlıyordu. Ama geldiğimiz süreçte bunun
mümkün olmadığını gördükleri için, güneyden
yeni bir hat oluşturma çabası içerisine girdiler.
Bu yüzden de El Tanf ’ı güçlü tutuyorlar. El
Tanf ’tan Golan Tepelerine, oradan da Dürziler
üzerinden Akdeniz’e bağlanan bir hat oluşturma
çabası içerisindeler. ABD’nin, bu hattı
oluşturduktan sonra, PKK gibi unsurlarla olan
ilişkisini yavaş yavaş keseceğini ve bu güçleri
boru ve karayolu hatlarının geçeceği güzergâh
üzerine yoğunlaştıracağını düşünüyorum. Tabii
Rusya’nın ve Çin’in bu bölgedeki donanma
güçlerinin yeterli olmadığını ifade etmek
gerekir.
Türkiye, NATO’nun
Askeri Kanadından Çıkmalı
Peki ABD’nin çevreleme stratejisi, Rusya’nın
belirttiğiniz önlemleri ve Çin’in politikaları
dikkate alınacak olursa Türkiye nasıl bir strateji
izlemeli?
Doç. Dr. Fahri Erenel: ABD uzun bir
süredir çevreleme konusunda istikrarlıydı.
Baktığımızda genel hatları itibariyle İkinci
Karabağ savaşı ile Türkiye’nin Azerbaycan’la
işbirliği ve Kafkaslardaki etkisi yeniden
kurgulanmıştı. Ayrıca Çin’den gelen demiryolu
hattının Ermenistan’ı baypas ederek Bakü,
Tiflis ve Kars üzerinden Türkiye’ye girişi de
son derece önemli bir detay. Tabi burada söz
konusu olan Zengezur koridorunun açılacak
olması, Türkiye’nin Orta Asya, Çin’in de
Türkiye üzerinden orta koridoru daha rahat
kullanması anlamına gelir ki, ABD bunu asla
istemiyor. Bu yüzden ABD önemini tekrar
kavrayarak bu bölgeye tekrar girdi. Ama
bu bölgede bence Çin’in, Çin’le bağlantısı
nedeniyle İran’ın, Azerbaycan’ın ve dolayısıyla
Türkiye’nin ABD’ye karşı bariz bir üstünlüğü
var. Diğer yandan, nükleer enerjisinin %80’ini
dökük bir santralden 600 Rus çalışanla tedarik
eden, gerekli uranyumu Rusya’dan uçaklarla
getiren ve tüm yer altı kaynaklarını verse dahi
Ruslara olan borcunu ödeyemeyecek olan
Ermenistan’ın Rusya ile ilişkisini tamamen
kökünden kazıma hamlelerinin de boşa
çıkacağını düşünebiliriz.
Olayın bir başka boyutu ise Yunanistan’ın
vekil olarak kullanılma durumu, bu yeni
değil. Sanırım 2018 yılıydı, Amerikan Deniz
Harp Akademisi’nde bu bölgede yapılacak
bir savaş senaryosundan bahsediliyordu.
21
RÖPORTAJ
Türkiye çevresindeki ABD üsleri. (Aydınlık, 2022)
Biz askeri tatbikatlarda kırmızı-mavi devletler
deriz, ABD ilk kez burada Türkiye ve Yunanistan
isimlerini, yer isimlerinde açık bir şekilde
kullandı ve aslında şu anda Ege’de yaşadığımız
sorunların -bu senaryo detaylı bir şekilde
okunduğunda- yaşanmakta olduğunu görebiliriz.
Yani bugünlerin, kendiliğinden oluşan mevcut
jeopolitik veya küresel durumdan ziyade, kasıtlı
etkilere bağlı gelişmeler olduğunu söyleyebiliriz.
Bunun Deniz Harp Akademisi’nin yayınladığı
ve Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın önsözüyle
yazılmış olan bir kitap olduğunu düşündüğümüzde
ABD’nin stratejik planının buraya yansıdığını
söyleyebiliriz. Senaryo’da Türkiye ve Yunanistan
arasındaki gerginlik kademeli olarak artıyor,
en sonunda Türkiye Yunan gemilerinden birini
22
batırıyor, ABD Yunanistan’la yaptığı Savunma
İşbirliği Anlaşmasına dayanarak Türkiye’ye
müdahale ediyor. Sadece Ege’de değil Kıbrıs’ta
da müdahale ediyor ve Kıbrıs açıklarına giden
gemilerle Türkiye’nin askeri birliklerine uzun
menzilli füzelerle saldırıda bulunuyor. Bütün
bunları yaparken de Türkiye’nin içindeki ekonomik
durum, sivil toplumdaki kutuplaşmalarını
kaşıyarak Türkiye’de bir iç kavgaya yol açarak,
elindeki tüm aktörleri özellikle PKK’yı güneyde
kullanarak Türkiye’yi kargaşayla yönetilemez
hale getirmeyi planlıyor. Bununla beraber,
Yunanistan’da Megali İdea dediğimiz bir düşünceyi
destekleyerek Yunanistan’ın belli bir hatta sahip
olmasını sağlıyor. Bahsettiğimiz senaryoda
bunların hepsi ortaya konulmuş durumda.
RÖPORTAJ
Aslında, Yunanistan, adaları 30-40 yıldır
silahlandırıyor. Şu ana kadar, NATO ile ilişkimiz
ve Avrupa Birliği’ne girme sürecindeki ilişkiler
gerginleşmesin veya durmasın düşüncesiyle pek
ses çıkartmadığımızı düşünüyorum. Türkiye’nin
bildiğiniz gibi Avrupa Birliği’ne giriş için
Yunanistan’ın da oyuna ihtiyacı var. Yunanistan
da bu boşluktan istifade ediyor. ABD bu anlamda
Türkiye ve Yunanistan’ı aynı anda NATO’ya
alarak bir hata yaptı. Ancak Avrupa Birliği
konusunda bu hata yapılmadı, hatta Güney
Kıbrıs Rum kesimi AB’ye alınarak Güney Kıbrıs,
Yunanistan ve Türkiye arasındaki sorunların
çözülemez bir noktaya taşınmasına yol açıldı.
Rusya ile işbirliğine gidilmelidir.
Çünkü hedef Rusya ile Türkiye
arasında bir fay hattı oluşturmak
ve Türkiye’nin Rusya’yla Karadeniz
üzerinden bağlantısını kesmektir.
Yunanistan, zora düştüğünde Almanya
ve AB’den sağladığı mali kaynaklar ve Frontex
dediğimiz yapılanmayla göçmenler için bir
duvar olması itibarıyla AB için Türkiye’ye
nazaran daha güvenilirdir. Türkiye’nin iki üç yıl
evvel yaptığı göçmenleri hudutlara göndermesi
şeklindeki bir yöntem, Avrupa ülkelerini
ciddi şekilde endişelendirmiştir. İlişkilerin
gerginleşmesindeki en büyük nedenlerden
birinin bu olduğunu düşünüyorum. O yüzden
Türkiye-Yunanistan arasındaki bir gerginlikte
biliyorsunuz ki AB tek sesten Yunanistan’ı
desteklediğini ifade etmişti. Dolayısıyla şu anda
Sakız, Midilli, Sisam gibi adalarda eğer gerçek bir
savaş durumuna girilirse, Yunanistan bu adaları
birkaç gün içerisinde kaybedebilir. Yunanistan
bunu bildiği için, geçen gün ABD’nin verdiği
zırhlı araçların bazı adalara konuşlandığını ifade
ederek, kışkırtıcı bir hamlede bulundu. Bunun
yanı sıra Bulgaristan’da kurulan dünyanın 4.
Büyük hava üssü de uyarıcı bir nitelik taşıyor.
Türkiye bu noktada Rusya’nın Yunanistan’ı ve
Güney Kıbrıs Rum Yönetimini kara listesine
almasından
yararlanarak,
bu
bölgedeki
politikaların oluşturulmasında Rusya ile birlikte
hareket etmelidir.
Bazıları “NATO’ya karşı olunur mu” diyor.
NATO’ya karşı olan herhangi bir gücün veya
NATO anlaşmalarına aykırı davranışın nasıl
bir işlem gördüğü NATO tarihinde mevcut
değildir. Türkiye gerekirse askeri kanadından
çıkabilir, siyasi kanadındaki mevcudiyetini
sürdürebilir. Çünkü siyasi kanadından çıkarsa,
NATO’ya ilk gelecek ülke Güney Kıbrıs Rum
Yönetimi akabinde İsrail olur. Böylelikle
Amerika kuşatmasını NATO’yu da dahil
ederek tamamlayacaktır. Ben bir asker olarak,
Türkiye’nin askeri kanattan çıkması gerektiğini
yıllardır ifade ediyorum, ama siyasi kanatta
olabildiğince kalmalıdır düşüncesindeyim.
Rusya ve Çin ile Kıbrıs ve
Doğu Akdeniz’de Ortaklık
Rusya ile işbirliğine gidilmelidir. Çünkü hedef Rusya ile Türkiye arasında bir fay hattı oluşturmak ve Türkiye’nin Rusya’yla Karadeniz üzerinden bağlantısını kesmektir. Kafkaslarda da
aynı şey yapılıyor. ABD, Ermenistan üzerinden
Türkiye-Rusya ilişkilerini baltalamaya çalışıyor.
Türkiye, Rusya, Çin ilişkileri de aynı süreçten
etkileniyor. Türkiye bence burada tüm ağırlığını
Kıbrıs üzerine vermelidir. Doğu Akdeniz ve Kıbrıs, Yunanistan’ın yumuşak karnıdır. Amerika da
bunu bildiği için Güney Kıbrıs Rum Yönetimine ambargoyu kaldırmayı düşündü ve kaldırdı.
23
RÖPORTAJ
Çünkü bizim oradaki askeri gücümüz, Türkiye’ye olan 70 kilometrelik bir mesafe ve süratle
müdahale etme imkânımızın olması ve 1974’te
yaşanmış bir olayın varlığını düşünecek olursak,
burası Yunanistan’ın yumuşak karnıdır. Ege Denizi ABD’nin etkisiyle Yunanistan’ın güç topladığı bir
alandır. ABD’nin müdahalesi olmadığı takdirde Yunanistan’ı çok rahat bir şekilde etkisiz hale getirebiliriz. Bu tür bir harekâtta Türk Silahlı Kuvvetleri de
bir derece zarar görebilir ama Ege’de Yunanistan’ın
başarı şansı asla yoktur. Şu anki duruma bakarsak,
Türkiye’ye karşı bir eylemde bulunması çok zor ancak Kıbrıs böyle değil. Kıbrıs ateşkese dayalı ve Ermenistan’da olduğu gibi ateşkes her an bozulabilir.
Dolayısıyla TSK’nın güçlü durduğu planlı bir süreçte, Türkiye’nin, özellikle Kıbrıs’ın Çin ve Rusya tarafından desteklenerek bağımsızlığının tanınması için
girişimlerde bulunması, eğer bu mümkün olmuyorsa
KKTC’nin, Rusya’nın Donetsk ve Luhansk’ta yaptığı
gibi referandumla Türkiye’ye bağlanması konusunda
bir karar alması gerektiğini düşünüyorum. ABD asla
ve asla Kıbrıs’ı Türkiye’ye verme niyetinde değil, ne
federasyona razı, ne de iki devletli bir yapıya razı.
ABD giderek artan önemi nedeniyle Kıbrıs’ın, Güney
Kıbrıs Rum Yönetiminin dolayısıyla Yunanistan’ın
kontrolü altında olmasını istiyor. Çünkü kuşatmanın
ve ABD’nin Doğu Akdeniz hakimiyeti sağlamasının yolu batmaz bir uçak gemisi gibi olan Kıbrıs’tan
geçmektedir. Unutmayalım, bu bölgede ABD’ye
çok yakın olan İngilizlerin Agratur ve Dikelya askeri üsleri bulunmaktadır. Ve tabii, Türkiye aynı
zamanda Suriye ve Çin ile işbirliğine de girmelidir.
Burada Amerika’nın varlığını sona erdirecek hamleler içerisine girilmelidir. Bu kuşatmanın yarılması
gerekiyor, işbirliğine Irak ve İran da dahil edilerek
ABD’nin Irak’taki varlığı da yok edilmelidir.
Artık uçak gemilerinin büyüklüğü önemli
değildir, ABD’nin 11 tane büyük uçak gemisi vardır ancak uçak gemileri şu anki füze sistemleriy24
le korumasız hale geldi. Mesela Rusların Sarmat
isimli füzesi 6 bin kilometreye çok kısa bir zaman
diliminde gidebiliyor. Yaklaşık 20 Mach hızla (1
Mach=1225~km/saat) gidebiliyor, atıldıktan sonra
düştüğü yeri görebiliyorsunuz. Rusya’nın kruvazörünü kıyıdan atılan füzelerle vurdular. ABD’nin 6.
ve 7. filoları bu bağlamda büyük tehlike arz etmiyor.
Günümüzdeki sistemlerin deniz kuvvetleri açısından zafiyet oluşturduğunu söyleyebiliriz. Bu yüzden
deniz kuvvetlerinde insansız deniz araçlarının kullanımı giderek artıyor. Türkiye bu açıdan da avantajlıdır.
Bu çerçevede Türkiye, AB ve NATO ile ilişkilerini kesmeli. Zaten bize Türk tırlarını bekletme,
vize vermeme gibi birçok uygulamada bulunuyorlar. NATO, Türkiye’yi bir şekilde NATO’dan
çıkaracak. Bugün diyorlar ki, “biz Washington anlaşmasını imzaladık, biz istemezsek kimse bizi NATO’dan çıkaramaz”. Yahu, uluslararası anlaşmaları uygulayan mı var? ABD Rusya’ya karşı Minsk
anlaşmasını neden uygulamadı? Neden Ermenistan-Azerbaycan arasında üç kez BM Güvenlik
Konseyi kararı olmasına rağmen müdahale etmedi
ve savaşın olmasına imkan verdiler? Washington
anlaşması için de, “dün dündür, bugün bugündür”
diyecekler. Kimi kime şikayet edeceksiniz? Böyle bir şey yok. Dünyada uluslararası anlaşmalar
dönemi bitmiştir. Hiç kimse uymuyor. Uyulsaydı
İsrail’in bugün BM’nin kontrolü altına girmesi lazımdı. Filistin konusunda, Arapların işgali konusunda, hakkında 25’e yakın Güvenlik Konseyi ve
Birleşmiş Milletler kararı var. Uluslararası ilişkide
eleştirel teoriler vesaire var ama günümüzde tüm
bu sorunların daha gerçekçi yollarlarla, yani güçle
çözüleceğine inanıyorum. Bunun için de bölgesel
yakın işbirliklerine ihtiyaç var. Türkiye de tam olarak böyle yapmalı. Bu bağlamda, Şanghay İşbirliği
Örgütü ile olan ilişkilerin gelişmesini çok olumlu
bir hamle olarak değerlendiriyorum.