Program Geliştirme Modelleri
19 Followers
Recent papers in Program Geliştirme Modelleri
Bu yazıda, program geliştirme modellerinden 6 Basamaklı Kern Program Geliştirme Modeli kısaca ifade edilmiştir. Aynı zamanda, modelin uygulama örneği olarak, bu modelle geliştirilecek bir eğitici eğitimi programında dikkat edilmesi... more
Bu yazıda, program geliştirme modellerinden 6 Basamaklı Kern Program Geliştirme Modeli kısaca ifade edilmiştir. Aynı zamanda, modelin uygulama örneği olarak, bu modelle geliştirilecek bir eğitici eğitimi programında dikkat edilmesi gereken noktalar da vurgulanmıştır.
Tarih boyunca insanların maddi ve manevi hastalıklarına çözüm arayışında din öncelikli motivasyon kaynağı olmuştur. Ruhsal ve fiziksel hastalıkların tedavisinde dinî liderler, bilgeler, hekimler, şamanlar, kabile şifacıları ile dinî... more
Tarih boyunca insanların maddi ve manevi hastalıklarına çözüm
arayışında din öncelikli motivasyon kaynağı olmuştur. Ruhsal
ve fiziksel hastalıkların tedavisinde dinî liderler, bilgeler, hekimler,
şamanlar, kabile şifacıları ile dinî kurumlar etkin rol oynamışlardır.
Modern zamanlara geçtiğimizde ise seküler bilim bakış etkisiyle
dinî kişi ve kurumlar yerine uzmanların yer aldığını görmekteyiz.
Ne var ki insanlığın manevi, aşkın, kutsala yönelik ihtiyaçları
modern bilim tarafından ya görmezden gelinmiş ya da yeterli cevaplar
sunulamamıştır. Bu ihtiyaç karşısında manevi danışmanlık
bir meslek statüsünde ortaya çıkarak bugünlere gelmiştir.
Batı’da oldukça uzun bir geçmişe sahip olan manevi danışmanlık
bilimi ülkemizde son on yıl içinde yapılan çalışmalarla
gelişme kat etmiş ve bu alanda akademik çalışmalar yapılmıştır.
2015 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı ile Sağlık Bakanlığı arasında
gerçekleştirilen protokol doğrultusunda sahada çalışacak manevi
danışmanların eğitim çalışmaları yapılmış ve saha çalışanları gerekli
eğitimlerden geçmişlerdir. Mesleki Yeterlik Kurumu (MYK)
tarafından 2019 yılında “Manevi Danışmanlık” unvanının kabul
edilmesi ile süreç daha da hızlanmış, ilgili literatürün oluşmasıyla
birlikte günümüzde hastaneler, hapishaneler, sevgi evleri, gençlik
merkezleri vb. mekânlarda sıklıkla kullanılan ve ihtiyaç duyulan
bir psiko-sosyal hizmet halini almıştır
Manevi danışmanlığın temel felsefesi; koşulsuz, şartsız olarak
inanç, mezhep, ırk, dil, renk vb. ayırımlara gitmeden her insanı olduğu
gibi kabul ederek, saygı ve hoşgörü çerçevesinde yardıma ihtiyaç
duyan kişilere bu hizmeti götürmektir. Batılı ülkelerde yaklaşık bir asırlık bir geçmişe sahip olan Manevi Danışmanlık alanı ülkemizde
oldukça yeni olmakla birlikte insana saygı ve sevginin yer aldığı
bu bakış açısının kültürümüzün temel dinamikleri içerisinde yüzyıllardır
var olageldiğini ifade etmemiz gerekir. Aslında bir anlamda
manevi danışmanlık sahası her ne kadar ülkemizde son zamanlarda
gelişme kat etse de yeni olmayıp bizim öz kültürümüzden kaynaklanan
bir hizmet alanıdır denilebilir. Nitekim asırlar önce; “Yaratılanı
hoş gördük Yaratan’dan ötürü” diyen Yunus Emre ile, “Gel, gel, ne
olursan ol yine gel..Bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir”,
diyen Hz. Mevlana’nın pekiştirdiği bu koşulsuz kabul ediş öteden
beri insanlığın özlemini derinlerinde hissettiği duygunun ifadesi
olmuştur. Bu yönüyle manevi danışmanlığın kadim inanç ve kültürümüzün
bilimle harmanlanması neticesinde ortaya çıkan bir bilim
alanı olduğu söylenebilir. Bu nedenle danışmanlık mesleğinin pratiğini
öğrenme, uygulama ve öğretme dönemlerinde modern terapinin
kültürel mirasla entegrasyonunu sağlamak, zengin kültürel mirasa
sahip bu topraklarda yetişmiş danışmanların sorumluluğudur.
Maneviyatın ya da dinin özellikle sağlık alanında destekleyici
bir unsur olarak öne çıktığı görülmektedir. Çünkü maneviyat ve
yüce bir güce olan inanç, kişinin durumunu dayanılabilir, katlanabilir
bir hale gelmesine yardımcı olmaktadır. Din ve maneviyatın
etkin olduğu bir diğer alan ise salgın, deprem, sel, hastalık, ölüm
gibi olağanüstü durumlardır. Bu zaman dilimlerinde insanlar kendilerini
daha yalnız, çaresiz ve aciz hissederler. Çünkü insanı pek
çok açıdan etkileyen doğal afetler özellikle psiko-sosyal ve manevi
açılardan kalıcı izler bırakabilmektedir. İnsanlar zor durumda kaldıklarında
dine geçici de olsa sarılır, Allah’ı hatırlar ve dinî merkezlere
daha yakın hale gelir veya sığınma ihtiyacı hissederler.
İnsanoğlunun gücünün üstünde onu aciz ve çaresizlik içerisinde
bırakan tehlike, metafizik anlamda insanı bir kurtarıcı ve ilahi yardıma
başvurma eğilimine sevk etmektedir. Bu tarz kriz ya da olağanüstü
zaman dilimlerinde din, insanların hayatlarını şekillen dirmede ve sorunlarla mücadele etmede önemli bir etkendir. Din,
insanlara karmaşa ve belirsizliklerle dolu bir dünyada hayatlarını
sürdürmede ve anlam inşa etmede sunduğu ibadetler ve alternatif
bakış açısıyla rehberlik etmektedir. Dolayısıyla manevi danışmanlıkta
kullanılan dinî öğretiler sadece birer açıklama sistemi olarak
kalmayıp psiko-sosyal yaşantı üzerinde de doğrudan bir karşılık
bulmaktadır.
Öte yandan olağanüstü durumlar, doğal afetler bazen bireylerde
“Neden ben”, “Niçin ben seçildim” gibi varoluşsal soruların
doğmasına ve bu sorulara karşı ikna edici cevap bulunmadığında
da din ya da Tanrı’ya kızgınlık duyma, inanç krizleri yaşama, anlamı
yitirme gibi istenmeyen durumlara da neden olabilmektedir.
Her iki durumda da bireyin hayatını etkileyen bu olgulara sağlıklı
bir bakış açısı kazandırmada din ve maneviyat etkili olabilmektedir.
En nihayetinde manevi danışmanlık bir eşlik etme sürecidir.
Bu süreçte danışmanın samimi ve ilgili olması, sorunlara duyarlı
olması ve danışan onay verdiği takdirde dinî/manevi yardım araçlarını
devreye sokması gelişim ve dönüşüm için fırsatlar sağlayabilecek
ve neticede “Neden ben” sorusuna ya da kızgınlık duygularına
sağlıklı bir eşlik etme süreci yardımcı olabilecektir.
2020 yılı içerisinde ülkemizde meydana gelen İzmir ve Elazığ
depremleri ile dünya çapında etkili olan koronavirüs hastalığı ya
da diğer adıyla Covid-19 salgını birçok insanın hayatını yitirmesine,
hayatta kalanların ise çeşitli psikolojik problemlere düçar
kalmasına neden olmuştur. Özellikle salgın, neredeyse tüm milletleri,
kıtaları ve sosyo-ekonomik düzey tanımaksızın tüm insanları
etkilemiştir. Sıraladığımız bu olağanüstü yaşam olayları nedeniyle
18-20 Aralık 2020 tarihleri arasında Kütahya Dumlupınar Üniversitesinin
ev sahipliği ve Diyanet İşleri Başkanlığının işbirliği
ile çevrim içi olarak “Olağanüstü Durumlarda Manevi Danışmanlık
ve Rehberlik Sempozyumu” düzenlenmiştir. Kongreye birçok
akademisyen, saha çalışanı ve farklı meslek gruplarından araştırmacılar bildirileriyle katkı sağlamışlardır. Elinizdeki bu kitap
adı geçen kongrede sunulan tebliğler arasından özenle seçilmiş
19 çalışmanın hakem değerlendirmelerinden geçmesi sonrasında
ortaya çıkmıştır. Olağanüstü Durumlarda Manevi Danışmanlık ve
Rehberlik konusunu olabildiğince disiplinlerarası bir zaviyeden ele
almaya çalıştık. Bu nedenle kitapta farklı disiplinlerden sunulan
bildirileri göreceksiniz. Halihazırda etkisi devam eden Covid-19
salgınına yönelik gerçekleştirilmiş çalışmalara sıklıkla yer verdik.
Bu bağlamda salgın-maneviyat, sağlık çalışanlarında din ve maneviyat,
huzurevleri, yaşlılarda salgın zamanlarında maneviyat gibi
konuları içeren bildirilere yer verdik. Aynı zamanda salgın, afet vb.
olağanüstü durumlarla ilgili İslam tarihinde yer alan uygulamaları
inceleyen çalışmaları da bulacaksınız. Öte yandan son dönemlerin
önemli bir sorunu olan göç olgusunun oluşturduğu sosyo-psikolojik
sorunların ele alındığı çalışmalar bulunmaktadır. Son olarak
Elazığ depremi gibi kriz ve afet dönemlerinde manevi danışmanlık
çalışmalarının nasıl yürütüleceğini irdeleyen çalışmalara da kitapta
ayrı bir yer vermeye çalıştık.
Kuşkusuz kongrenin düzenlenmesi ve bu eserin ortaya çıkmasında
birçok kişi ve kurumun önemli katkıları olmuştur. Editorya olarak
başta Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Rektörlüğü ve çalışanlarına,
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Müdürlüğüne
ve sempozyum süresince organizasyondan sorumlu görevlilere
teşekkürü bir borç biliyoruz. Aynı zamanda işbirliğini sunarak
sempozyumun gerçekleşmesinde önemli katkı sunan Diyanet
İşleri Başkanlığı ve çalışanlarına müteşekkiriz. Sempozyuma bildirileri
ile katkı sağlayan değerli bilim insanları ve araştırmacılara da
ayrıca teşekkür ediyoruz. Elinizdeki eserde yer alan bildirilerin alana,
saha çalışanlarına ve bilim dünyasına katkı sağlayacağını ümit
ediyoruz. Gayret bizden, tevfik yüce Allah’tandır.
arayışında din öncelikli motivasyon kaynağı olmuştur. Ruhsal
ve fiziksel hastalıkların tedavisinde dinî liderler, bilgeler, hekimler,
şamanlar, kabile şifacıları ile dinî kurumlar etkin rol oynamışlardır.
Modern zamanlara geçtiğimizde ise seküler bilim bakış etkisiyle
dinî kişi ve kurumlar yerine uzmanların yer aldığını görmekteyiz.
Ne var ki insanlığın manevi, aşkın, kutsala yönelik ihtiyaçları
modern bilim tarafından ya görmezden gelinmiş ya da yeterli cevaplar
sunulamamıştır. Bu ihtiyaç karşısında manevi danışmanlık
bir meslek statüsünde ortaya çıkarak bugünlere gelmiştir.
Batı’da oldukça uzun bir geçmişe sahip olan manevi danışmanlık
bilimi ülkemizde son on yıl içinde yapılan çalışmalarla
gelişme kat etmiş ve bu alanda akademik çalışmalar yapılmıştır.
2015 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı ile Sağlık Bakanlığı arasında
gerçekleştirilen protokol doğrultusunda sahada çalışacak manevi
danışmanların eğitim çalışmaları yapılmış ve saha çalışanları gerekli
eğitimlerden geçmişlerdir. Mesleki Yeterlik Kurumu (MYK)
tarafından 2019 yılında “Manevi Danışmanlık” unvanının kabul
edilmesi ile süreç daha da hızlanmış, ilgili literatürün oluşmasıyla
birlikte günümüzde hastaneler, hapishaneler, sevgi evleri, gençlik
merkezleri vb. mekânlarda sıklıkla kullanılan ve ihtiyaç duyulan
bir psiko-sosyal hizmet halini almıştır
Manevi danışmanlığın temel felsefesi; koşulsuz, şartsız olarak
inanç, mezhep, ırk, dil, renk vb. ayırımlara gitmeden her insanı olduğu
gibi kabul ederek, saygı ve hoşgörü çerçevesinde yardıma ihtiyaç
duyan kişilere bu hizmeti götürmektir. Batılı ülkelerde yaklaşık bir asırlık bir geçmişe sahip olan Manevi Danışmanlık alanı ülkemizde
oldukça yeni olmakla birlikte insana saygı ve sevginin yer aldığı
bu bakış açısının kültürümüzün temel dinamikleri içerisinde yüzyıllardır
var olageldiğini ifade etmemiz gerekir. Aslında bir anlamda
manevi danışmanlık sahası her ne kadar ülkemizde son zamanlarda
gelişme kat etse de yeni olmayıp bizim öz kültürümüzden kaynaklanan
bir hizmet alanıdır denilebilir. Nitekim asırlar önce; “Yaratılanı
hoş gördük Yaratan’dan ötürü” diyen Yunus Emre ile, “Gel, gel, ne
olursan ol yine gel..Bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir”,
diyen Hz. Mevlana’nın pekiştirdiği bu koşulsuz kabul ediş öteden
beri insanlığın özlemini derinlerinde hissettiği duygunun ifadesi
olmuştur. Bu yönüyle manevi danışmanlığın kadim inanç ve kültürümüzün
bilimle harmanlanması neticesinde ortaya çıkan bir bilim
alanı olduğu söylenebilir. Bu nedenle danışmanlık mesleğinin pratiğini
öğrenme, uygulama ve öğretme dönemlerinde modern terapinin
kültürel mirasla entegrasyonunu sağlamak, zengin kültürel mirasa
sahip bu topraklarda yetişmiş danışmanların sorumluluğudur.
Maneviyatın ya da dinin özellikle sağlık alanında destekleyici
bir unsur olarak öne çıktığı görülmektedir. Çünkü maneviyat ve
yüce bir güce olan inanç, kişinin durumunu dayanılabilir, katlanabilir
bir hale gelmesine yardımcı olmaktadır. Din ve maneviyatın
etkin olduğu bir diğer alan ise salgın, deprem, sel, hastalık, ölüm
gibi olağanüstü durumlardır. Bu zaman dilimlerinde insanlar kendilerini
daha yalnız, çaresiz ve aciz hissederler. Çünkü insanı pek
çok açıdan etkileyen doğal afetler özellikle psiko-sosyal ve manevi
açılardan kalıcı izler bırakabilmektedir. İnsanlar zor durumda kaldıklarında
dine geçici de olsa sarılır, Allah’ı hatırlar ve dinî merkezlere
daha yakın hale gelir veya sığınma ihtiyacı hissederler.
İnsanoğlunun gücünün üstünde onu aciz ve çaresizlik içerisinde
bırakan tehlike, metafizik anlamda insanı bir kurtarıcı ve ilahi yardıma
başvurma eğilimine sevk etmektedir. Bu tarz kriz ya da olağanüstü
zaman dilimlerinde din, insanların hayatlarını şekillen dirmede ve sorunlarla mücadele etmede önemli bir etkendir. Din,
insanlara karmaşa ve belirsizliklerle dolu bir dünyada hayatlarını
sürdürmede ve anlam inşa etmede sunduğu ibadetler ve alternatif
bakış açısıyla rehberlik etmektedir. Dolayısıyla manevi danışmanlıkta
kullanılan dinî öğretiler sadece birer açıklama sistemi olarak
kalmayıp psiko-sosyal yaşantı üzerinde de doğrudan bir karşılık
bulmaktadır.
Öte yandan olağanüstü durumlar, doğal afetler bazen bireylerde
“Neden ben”, “Niçin ben seçildim” gibi varoluşsal soruların
doğmasına ve bu sorulara karşı ikna edici cevap bulunmadığında
da din ya da Tanrı’ya kızgınlık duyma, inanç krizleri yaşama, anlamı
yitirme gibi istenmeyen durumlara da neden olabilmektedir.
Her iki durumda da bireyin hayatını etkileyen bu olgulara sağlıklı
bir bakış açısı kazandırmada din ve maneviyat etkili olabilmektedir.
En nihayetinde manevi danışmanlık bir eşlik etme sürecidir.
Bu süreçte danışmanın samimi ve ilgili olması, sorunlara duyarlı
olması ve danışan onay verdiği takdirde dinî/manevi yardım araçlarını
devreye sokması gelişim ve dönüşüm için fırsatlar sağlayabilecek
ve neticede “Neden ben” sorusuna ya da kızgınlık duygularına
sağlıklı bir eşlik etme süreci yardımcı olabilecektir.
2020 yılı içerisinde ülkemizde meydana gelen İzmir ve Elazığ
depremleri ile dünya çapında etkili olan koronavirüs hastalığı ya
da diğer adıyla Covid-19 salgını birçok insanın hayatını yitirmesine,
hayatta kalanların ise çeşitli psikolojik problemlere düçar
kalmasına neden olmuştur. Özellikle salgın, neredeyse tüm milletleri,
kıtaları ve sosyo-ekonomik düzey tanımaksızın tüm insanları
etkilemiştir. Sıraladığımız bu olağanüstü yaşam olayları nedeniyle
18-20 Aralık 2020 tarihleri arasında Kütahya Dumlupınar Üniversitesinin
ev sahipliği ve Diyanet İşleri Başkanlığının işbirliği
ile çevrim içi olarak “Olağanüstü Durumlarda Manevi Danışmanlık
ve Rehberlik Sempozyumu” düzenlenmiştir. Kongreye birçok
akademisyen, saha çalışanı ve farklı meslek gruplarından araştırmacılar bildirileriyle katkı sağlamışlardır. Elinizdeki bu kitap
adı geçen kongrede sunulan tebliğler arasından özenle seçilmiş
19 çalışmanın hakem değerlendirmelerinden geçmesi sonrasında
ortaya çıkmıştır. Olağanüstü Durumlarda Manevi Danışmanlık ve
Rehberlik konusunu olabildiğince disiplinlerarası bir zaviyeden ele
almaya çalıştık. Bu nedenle kitapta farklı disiplinlerden sunulan
bildirileri göreceksiniz. Halihazırda etkisi devam eden Covid-19
salgınına yönelik gerçekleştirilmiş çalışmalara sıklıkla yer verdik.
Bu bağlamda salgın-maneviyat, sağlık çalışanlarında din ve maneviyat,
huzurevleri, yaşlılarda salgın zamanlarında maneviyat gibi
konuları içeren bildirilere yer verdik. Aynı zamanda salgın, afet vb.
olağanüstü durumlarla ilgili İslam tarihinde yer alan uygulamaları
inceleyen çalışmaları da bulacaksınız. Öte yandan son dönemlerin
önemli bir sorunu olan göç olgusunun oluşturduğu sosyo-psikolojik
sorunların ele alındığı çalışmalar bulunmaktadır. Son olarak
Elazığ depremi gibi kriz ve afet dönemlerinde manevi danışmanlık
çalışmalarının nasıl yürütüleceğini irdeleyen çalışmalara da kitapta
ayrı bir yer vermeye çalıştık.
Kuşkusuz kongrenin düzenlenmesi ve bu eserin ortaya çıkmasında
birçok kişi ve kurumun önemli katkıları olmuştur. Editorya olarak
başta Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Rektörlüğü ve çalışanlarına,
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Müdürlüğüne
ve sempozyum süresince organizasyondan sorumlu görevlilere
teşekkürü bir borç biliyoruz. Aynı zamanda işbirliğini sunarak
sempozyumun gerçekleşmesinde önemli katkı sunan Diyanet
İşleri Başkanlığı ve çalışanlarına müteşekkiriz. Sempozyuma bildirileri
ile katkı sağlayan değerli bilim insanları ve araştırmacılara da
ayrıca teşekkür ediyoruz. Elinizdeki eserde yer alan bildirilerin alana,
saha çalışanlarına ve bilim dünyasına katkı sağlayacağını ümit
ediyoruz. Gayret bizden, tevfik yüce Allah’tandır.
Erişen, Y. (1998). Program Geliştirme Modelleri Üzerine Bir İnceleme. Egitim Yönetimi, 4(13), 79-97