İnsanlar, küreselleşmenin dünyaya getirdiği tek tipleşme, fonksiyonellik, herhangi bir şeye ulaşım kolaylığı, ödeme seçeneklerinin fazlalığı ve reklam sektörünün insanın önüne koyduklarından zaman bulup sanata vakit ayıramıyor....
moreİnsanlar, küreselleşmenin dünyaya getirdiği tek tipleşme, fonksiyonellik, herhangi bir şeye ulaşım kolaylığı, ödeme seçeneklerinin fazlalığı ve reklam sektörünün insanın önüne koyduklarından zaman bulup sanata vakit ayıramıyor. Kalitesizliğin hâkim olmasıyla birlikte sanatın etrafımızdan uzaklaşması, insanın bir o kadar hissizleşmesi demek aslında…
Bu yüzden eğitim, günlük yaşantı, internet kullanımı veya teknoloji ile birlikte küreselleşmeden nasibini alan en önemli taraf sanat. Fonksiyonelleşen ve yerken bile hızın tercih edildiği küreselleşen bir dünyada artık estetiğe ve sanata bakış tamamen değişti. Sanayi elin emeğini ve gözün zevkini insandan koparacak kadar hızlı “tüketmeye” başladı her şeyi. Yaşam yavaş yavaş bireysel anlamda günü kurtarmaya, kurumsal anlamda ise çok kazanmaya dönmeye başlamış durumda. Bu dönüşümde ise sanatın neredeyse yeri yok. Hatta büyük şehirlerdeki insanların yaşamları genellikle gri ya da siyaha dönmüş durumda. Ağaç görebilmeyi dileyen bile aslında bir avuç insan.
Küreselleşmeyi bir şeye benzetecek olursak bence bunun adı hiç şüphesiz “dev bir ateş kütlesi” olmalı. Aydınlık, sıcak, görkemli fakat bir o kadar hızlı ve geçtiği yerde yaşayan bir şey bırakmayan bir ateş kütlesi. Bununla birlikte hareket eden ve önde adeta bir biçici gibi görev yapan bir şey daha varsa o da sevimli palyaço kostümü ve elindeki fiyat etiketiyle hevesli alıcıları etkileyen “uygun fiyat canavarı”. Uygun fiyatlı ürünlerin gün içerisinde reklamlarla insanların önüne getirilmesi, ihtiyaç duyulmadığı halde sahip olma ve benzer ürünlerin daha iyi ve kalitelisini araştırmadan satın alma yoluna götürüyor. Çünkü teknolojinin gelişmesiyle birlikte kaliteli eserlerin replikalarının hemen piyasaya sürülmesi ve birbirinden uyumsuz renklerle alternatiflendirilmesinin yanı sıra telif haklarını korumanın zorluğu, her ip ve boncuk alabilen kişinin kendini takı tasarımcısı olarak tanıtması, her eline biraz kaliteli bir fotoğraf makinesi alıp bir Instagram hesabı açanın kendini profesyonel fotoğrafçı diye ilan etmesi, her kıyafet dikenin kendini moda tasarımcısı diye lanse etmesi sanata çok büyük bir darbe vuruyor… İnternette bir saat dolaştığımızda bile karşımıza en az iki “tasarım kolye”, “kişiye özel dekorasyon”, “tasarım yastık”, “tasarım mumluk” reklamı çıkabiliyor. Sanatın pahalı bir şey oluşu, iyi bir sanatçı olabilmek için yıllar gerekmesi, sanatçının özgür bırakılmasının gerekliliğine karşılık çağımızın vakit kaybını para kaybı olarak görmesi ve tahammülsüzlüğü ise küreselleşmenin sanat üzerindeki en sağlam zinciri.