Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Anadolu’daki Yahudi varlığının ilk izlerini belirlemek için konunun araştırmacıları XIX. yüzyıldan başlamak üzere yoğun bir şekilde çaba harcamışlardır. Gösterdikleri çaba Türkçe dışındaki dillerde Anadolu’daki Yahudi ve Hristiyan... more
Anadolu’daki Yahudi varlığının ilk izlerini belirlemek için konunun araştırmacıları XIX. yüzyıldan başlamak üzere yoğun bir şekilde çaba harcamışlardır. Gösterdikleri çaba Türkçe dışındaki dillerde Anadolu’daki Yahudi ve Hristiyan varlığına yönelik eşsiz bir külliyatın oluşmasına sebep olmuştur. Bahsi geçen külliyat üzerinde Türkiye’de çalışmalar yok denecek kadar az sayıdadır. Yurtdışında yapılan çalışmalardaki oryantalist unsurlar ise, Anadolu’daki kültürel ögelerin anlaşılmasında oldukça zedeleyici olduğu gibi aynı zamanda tarafgir (kendi mensubu olduğu kültürel çerçeveyi ön plana alan) çalışmaların yapılması için uygun zeminin oluşmasına neden olmuştur. Bahsi geçen şartlar Anadolu coğrafyasının tarihini ilgilendiren ve bölgelerin kültürel gelişiminin anlaşılmasında değerli olan bu konuda Türkçedeki boşluğu giderme düşüncesini, ayrıca pagan-Yahudi- Hristiyan ortak yapılanmayı farklı bir yaklaşımla değerlendirmesi gerekliliğini göstermektedir. Anadolu’daki Yahudi varlığının tespit ve etüt edilmesi sadece ilahiyat çalışmaları açısından değil, aynı zamanda Eski Çağ tarihi alanında Hellenistik Çağ ve Roma Dönemi’nde Anadolu yönetimini anlama açısından da eşsiz bilgiler sağlamaktadır. “Öteki” olarak görülen grupların üzerinden tarihi okuyabilmek, detaylarını tespit edebilmek, bu detaylara yapbozun eksik unsuru olduğunu kabul ederek yaklaşmak, bütün hakkında daha sağlam yorumlar yapabilmenin anahtarını oluşturmaktadır. Bu bağlamda yöntemi belirlemek çalışmamızın ilk aşaması niteliğindedir. Bu çalışmanın hedefi Eski Çağ Anadolu epigrafisinde Yahudi unsurların tespitinde kılavuz olmakla beraber yöntem konusunda da bir tartışma alanı açabilmektir. Metodolojinin daha eklektik unsurlardan kurulması sonuçlarımızın makro ölçekte daha sağlıklı yorumlanabilmesine olanak sağlayacaktır.
Yahudi tarihi ve kültürüne yönelik yapılan çalışmaların içeriğinde anti-semitizm (Yahudi varlığına düşmanlık) ve xenophobia (yabancıya duyulan korku) kavramları sıklıkla kullanılmaktadır. Fakat iki kavramın da kullanımı noktasında... more
Yahudi tarihi ve kültürüne yönelik yapılan çalışmaların içeriğinde anti-semitizm (Yahudi varlığına düşmanlık) ve xenophobia (yabancıya duyulan korku) kavramları sıklıkla kullanılmaktadır. Fakat iki kavramın da kullanımı noktasında sorunlar yaşanabilmektedir. Anakronizm ve tarihsel gelişim çizgisinin bütün bölgelerde eşit kabul edilmesi, anti-semitizm ve xenophobia kavramlarının tam olarak anlaşılamamasına, tarihsel verinin eksik-hatalı yorumlanmasına neden olmaktadır. Anti-semitizmin ve xenophobianın varlığından söz edebilmek için yönetimsel ve toplumsal alanlarda sistematik olarak dışlanmanın varlığı ile dışlanmayı meydana getiren faaliyetlerin zamansal anlamda sürekliliğinin tespit edilmesi gerekmektedir.
Hellenistik ve Roma Dönemleri Yahudi karşıtlığının merkezinde siyasi çatışmalar, sosyo-ekonomik sorunlar, Yahudilerin içerisinde yaşadıkları toplum tarafından adeta bir “günah keçisi” olarak görülmesi gibi sebepler bulunmaktadır. Yahudi karşıtı hareketler ve söylemler Mısır, Iudaea, Suriye Bölgelerinde ağırlık kazanmaktadır. Küçük Asya’da yaşayan Diaspora Yahudileri ise çekişmelerden oldukça az etkilenmiştir. Hatta bölgedeki Yahudi toplumu kimi zaman yasalar ve yöneticiler tarafından desteklenmiş, pagan toplum ile karşılıklı kültürel aktarımın varlığı epigrafik, nümismatik, filolojik olarak tarihsel malzemelere yansımıştır. Bahsi geçen şartlar dikkate alınarak çalışmamda Hellenistik ve Roma Dönemlerinde anti-semitizm ve xenophobia kavramlarının varlığı Küçük Asya örneği verilerek değerlendirilmiştir.
Günümüzde kadının toplum içerisindeki konumunu anlayabilmek için geçmişten getirdiğimiz alışkanlıklara bakmamız kaçınılmaz bir zorunluluktur. Kültürel birikim ve değer yargıları, kadının toplum içerisinde nasıl davranması gerektiğini,... more
Günümüzde kadının toplum içerisindeki konumunu anlayabilmek için geçmişten getirdiğimiz alışkanlıklara bakmamız kaçınılmaz bir zorunluluktur. Kültürel birikim ve değer yargıları, kadının toplum içerisinde nasıl davranması gerektiğini, sınırlarını ve görevlerini belirlemede ana faktörlerdir. Kaynaşmış toplum hayalinin kurulmasında ve bu düşünceyle paralel çocukların toplum içerisinde aidiyet kazanarak toplum birlikteliğinin gelecek nesillere aktarılmasında kadına yüklenen sorumlulukların fazlaca olduğu yadsınamaz. Ailenin temel yapı taşı olarak kadının görülmesi Yahudi toplumu içinde geçerli bir durumdur. Yahudi toplumu içerisinde kadının sorumluluğu tarihin hangi döneminde olursa olsun karşımıza çıkmaktadır. Bunun en önemli sebebi Yahudi kutsal kitaplarında kadının niteliğinin ve toplumda nasıl davranması gerektiğinin açık bir şekilde betimlenmesinden kaynaklanmaktadır. Kadim kültürel birikime sahip olan Yahudilik için toplumun kaynaşmış halde olması son derece önemlidir. Tarihsel süreç içerisinde kadının toplum içerisindeki rolü ve rolleri kimi zaman korunurken, kimi zamanda değişime ayak uydurmuştur. Temel amacımız Yahudi kadınının Roma İmparatorluğu içerisindeki değişimlerini ya da değişimlere verdiği tepkileri izleyebilmektir. Yahudilikte kadın ve toplum arasında tanımlanan bağı anlayabilmek için kadının toplum içerisindeki konumu ile ilgili kutsal kitaplar ile bağlantı kurularak tarihsel süreçleri takip edebiliriz. Çalışmamızda Yahudi kutsal kitapları ile tarihsel verilerin tutarlı değerlendirilebilmesi için bazı soruların cevabını bulmaya çalışacağız. Yahudi kutsal kitaplarında anlatıldığı gibi uygulamada kadının toplum ve aile hayatındaki rolü tarihsel verilerle desteklenebilmekte midir? Kadın sosyal hayatın neresinde kendine yer bulabilmiştir? Iudaea bölgesinde yaşayan Yahudi kadını ile Diaspora’nın farklı bölgelerinde yaşayan Yahudi kadını arasında farklılıklar veya benzerlikler nelerdir? Hellenizmin ve Romanizasyonun Yahudi dini anlayışı içerisinde kadının konumunda ne gibi değişikliklere neden olmuştur? Yahudi kutsal metinleri üzerinden tarihsel verileri de yorumlayarak bu değişiklikleri takip etme imkânımız var mıdır? Bu makalede temel amacım sadece dini metinleri değil aynı zamanda tarihsel verileri (epigrafik, filolojik ve nümizmatik) yorumlayarak, Yahudi kadınının Roma İmparatorluğu içerisindeki konumunun anlaşılmasını sağlamaktır.
Hellenistik Devletler ve Roma İmparatorluğu Dönemi’nde Anadolu coğrafyasındaki Yahudi varlığının tespiti konusunun yöntemi üzerinde ciddi tartışmalar yapılmaktadır. Yahudi kültürü ile yerel halk kültürünü ayırmadaki zorluklar... more
Hellenistik Devletler ve Roma İmparatorluğu Dönemi’nde Anadolu coğrafyasındaki Yahudi varlığının tespiti konusunun yöntemi üzerinde ciddi tartışmalar yapılmaktadır. Yahudi kültürü ile yerel halk kültürünü ayırmadaki zorluklar tartışmaların ana noktasını oluşturmaktadır. Küçük Asya Bölgesi, Yahudi örgütlenmesinin ve nüfusunun en etkin olduğu Diasporalardan birisidir. Yahudi varlığının daha iyi anlaşılması için bölge genelinde ilk bakmamız gereken iki Yahudi kültürel öğesinden bahsedebiliriz; birincisi Yahudi kültürüne yönelik atıflar, ikincisi ise ibadet merkezlerinden elde edilen malzemelerdir. Sardis Sinagogu hem Roma İmparatorluğu’nun şehir yönetimini anlamada, hem de şehirdeki Yahudi nüfusunun kültürel öğelerini görme noktasında bize oldukça değerli bilgiler sağlamaktadır. Türkçe dışındaki dillerde yazılmış Sardis Sinagogu ve Küçük Asya Diasporası ile ilgili fazlaca çalışma bulunmakla birlikte Türkçe eserlerin çok kısıtlı olması Türk tarihçileri ve tarih öğrencileri açısından yabancı dillerdeki geniş literatür içerisinde kaybolmalarına ve konuya karşı ön yargılı davranmalarına sebep olmaktadır. Diğer yandan yurtdışında yapılan araştırmaların sinagog yapısını değerlendirme aşamasında Filistin Bölgesindeki Yahudi yaşamına fazlaca bağlı kalmaları Küçük Asya’daki Yahudi kültürünü anlama noktasında yanlış değerlendirmeler yapmalarına neden olmaktadır. Bölgeden bölgeye değişen kültürel öğelerin Yahudi dini anlayışını etkilediği unutulmamalıdır. Bu çalışma ile Sardis Sinagogu’nu ve Yahudi kültürünü tüm yönleriyle değerlendirmeye olanak sağlamayı ayrıca Küçük Asya içerisindeki Yahudi buluntuları ile Sardis Sinagogu’ndan elde ettiğimiz malzemeyi karşılaştırmalı değerlendirmenin önemini göstermeyi amaçlamaktadır.
Aile sadece Yahudi toplumunun neslinin devamı için değil, aynı zamanda Tanrı'nın sözlerinin uygulanması açısından da bir araç niteliğindedir. Yahudi kutsal kitabı Tevrat'ta ideal ailenin ve tabii ki kadının niteliğine yönelik fazlaca... more
Aile sadece Yahudi toplumunun neslinin devamı için değil, aynı zamanda Tanrı'nın sözlerinin uygulanması açısından da bir araç niteliğindedir. Yahudi kutsal kitabı Tevrat'ta ideal ailenin ve tabii ki kadının niteliğine yönelik fazlaca vurgu, ilerleyen yıllarda Talmud ve Mişna gibi diğer dini metinlerin oluşumlarında da kendini göstermiştir. Roma İmparatorluğu'nun MS. II. yüzyılında Iudaea-Arabia Bölgesi'nde yaşayan Babatha topladığı belgeler aracılığıyla sadece aile içerisindeki konumu açısından değil aynı zamanda ekonomik gücü, toplumsal yaşamı ile ilgili verdiği bilgiler sayesinde Yahudi kadınının nasıl yaşadığını kutsal kitaplar dışında da görmemizi sağlamıştır. Yine onun arşivinde bulunan ketuba adının verdiğimiz evlilik belgesi, ailenin oluşumunda dikkat edilmesi gereken temel unsurların bilgisini, kadının haklarını, evlilikle ilgili sınır ve şartların belirlenmesi açısından önemlidir. Böylelikle Yahudi toplumunun temel yapısını oluşturan aile ve tabii ki kadının kutsal metinler dışında yaşamına yönelik elimizdeki en kapsamlı ilk belgelerden birisi olan Babatha'nın arşivi bize bıraktığı çok dilli belgeler ile Yahudi kadınının Yahudi, Hellenistik ve Roma gibi farklı kültürel etkiler karşısında yaşamını göstermesi açısından oldukça renkli bir canlandırma yapmaktadır.
İnsanlar haklı olarak yüzyıllar öncesinden günümüze kadar neden birbirinden çok farklı ya da medeniyetler arasında bağlantıların çok kısıtlı olmasına rağmen, birbirine benzer din ve tanrı anlayışının olduğunu sorgulamaktadırlar. İnsanlar... more
İnsanlar haklı olarak yüzyıllar öncesinden günümüze kadar neden birbirinden çok farklı ya da medeniyetler arasında bağlantıların çok kısıtlı olmasına rağmen, birbirine benzer din ve tanrı anlayışının olduğunu sorgulamaktadırlar. İnsanlar kimi zaman bu düşünce içerisinde karşılaştığı unsurları açıklamakta zorlanmakta ve çoğunlukla da basmakalıp düşünceler ile cevaplar aramaktadırlar. Bizim buradaki amacımız sorgulamayı yapan insanlara yol göstermektir, Dünya üzerinde neden farklı inanç ve tanrı anlayışının olduğunu düşünme aşamasında benzerlikler ve ayrılıklara odaklanabilmeyi, açıklama ve yorum yapabilmeyi kolaylaştırmayı sağlayabilmektir. Bunun için hedef noktasını, fikirlerin sistematik olarak ilk kayıt noktası olan, Mezopotamya olarak belirledim. Sadece bulunduğu coğrafyayı değil Dünya’nın birçok bölgesini etkilemesiyle bir kültür hazinesi olan Mezopotamya aynı şekilde dini inançlar içinde birçok kültürün örnek aldığı bereketli topraklardır. Bu coğrafya en eski dinsel düşüncelerin kayda geçirilmesi bakımından da son derece önemlidir. Bu ve benzeri unsurları dikkate alarak yazı öncesi dönemde tanrı anlayışını açıklamaya çalıştım, ilerleyen bölümlerde ise kültür birikiminin Sumerlilere nasıl geçtiğini, onların tanrı ve din bilgilerini nasıl yorumladıklarını, hangi yeni bilgileri kattıklarını açıkladım. Son olarak Mezopotamya’da mutlak krallıkların ortaya çıkışı ile birlikte tanrı anlayışındaki yayılımın doruk noktasına ulaşmasından ve ortak kültürün ortaya çıkışından bahsettim. Umarım bu bildirim konu hakkında araştırma yapanlara yararlı olur.
18. Roma İmparatorluğu’nda Yahudi Kadınının Konumu
Hıristiyanlığın IV. Yüzyılda Roma İmparatorluğunda gelişimi, imparatorların Hıristiyanlığa karşı tutumu konu olarak işlenmiştir.
Research Interests:
Ulaş Töre Sivrioğlu tarafından yazılan "Bizans Yahudileri: Tarih, Epigrafi, Arkeoloji" kitabı Yahudi tarihi araştırmalarında, tarihi kaynaklar değerlendirilerek yazılmış eser olması açısından değerlidir. Kitabın Türkçe araştırmalar... more
Ulaş Töre Sivrioğlu tarafından yazılan "Bizans Yahudileri: Tarih, Epigrafi, Arkeoloji" kitabı Yahudi tarihi araştırmalarında, tarihi kaynaklar değerlendirilerek yazılmış eser olması açısından değerlidir. Kitabın Türkçe araştırmalar içerisinde son derece kısıtlı olan bu alanda bize derli toplu bilgiler sunması çalışmayı değerlendirme açısından beni teşvik etmiştir.
Anadolu coğrafyasının tarihini ilgilendiren ve bölgenin kültürel gelişiminin anlaşılmasında önemli olan bu konuda Türkçedeki boşluğu giderme düşüncesi, çalışmamızın temel nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Phrygia'daki Yahudi... more
Anadolu coğrafyasının tarihini ilgilendiren ve bölgenin kültürel gelişiminin anlaşılmasında önemli olan bu konuda Türkçedeki boşluğu giderme düşüncesi, çalışmamızın temel nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Phrygia'daki Yahudi varlığının tespit ve etüt edilmesi sadece ilahiyat çalışmaları açısından değil, aynı zamanda Eski Çağ tarihi alanında Hellenistik ve Roma Dönemleri'nde Anadolu yönetimini anlama açısından eşsiz bilgiler sağlamaktadır. "Öteki" olarak görülen grupların üzerinden tarihi okuyabilmek, detaylarını tespit edebilmek, bu detaylara yapbozun eksik unsuru olduğunu kabul ederek yaklaşmak, bütün hakkında daha sağlam yorumlar yapabilmenin anahtarını oluşturmaktadır. Bu bağlamda çalışmamız Phrygia bölgesindeki Yahudi toplulukların, aile, meslek, din, dil, yaşam ve siyasi durumları; epigrafik, filolojik ve nümizmatik kalıntılar incelenerek hazırlanmıştır. Tezimizde ağırlıklı olarak birincil kaynaklar kullanılmış ve Yahudi grupların niteliklerine ilişkin yeni teoriler ortaya konulmaya çalışılmıştır.