Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Research Interests:
Günümüz Türkiye’sinde hızlı bir kentsel dönüşüm gerçekleşmektedir. Sermaye kent içinde yeni mekanlar yaratmaktadır. Bunun sonucunda yeni ve eski kent merkezleri arasında değer farkı ortaya çıkmaktadır. Çöküntü alan haline gelen bölgelerin... more
Günümüz Türkiye’sinde hızlı bir kentsel dönüşüm gerçekleşmektedir. Sermaye kent içinde yeni mekanlar yaratmaktadır. Bunun sonucunda yeni ve eski kent merkezleri arasında değer farkı ortaya çıkmaktadır. Çöküntü alan haline gelen bölgelerin yeniden yapılandırılması kentsel bir politika haline gelmiştir. 1960’larda bireysel ilerleyen soylulaşma, 21.yy'da sermaye grupları, şirketler ve devlet birlikteliğiyle gerçekleştirilmektedir. Küreselleşmenin etkisiyle soylulaştırmanın etki ettiği alanlar bireysel olarak (yapı ölçeğinde) dönüşemeyecek alanlardır. Bunun sonucunda kent rantı ortaya çıkmakta ve dezavantajlı gruplar yerinden edilmektedir. Günümüzde İstanbul içinde pek çok merkez benzer dönüşümün etkisi altındadır. Dönüşüm alanlarındaki emlak rantı neoliberal politikaların bir devlet politikası haline geldiği 1999 sonrası emlak hareketlerinden okunabilmektedir. Tarlabaşı ve Sulukule’deki dönüşüm bu çerçevede tipik soylulaştırma özellikleri göstermektedir. Eski kullanıcılar mahalleden gönderilmiş, parsel boyutundan gelen yapı ve cephe bütünlüğü yeni projelerde korunamamıştır.
Yeldeğirmeni, soylulaşma sürecinde olan bir kent merkezidir. Mahalle, yeni kullanıcı göçünün etkisi altındadır. Ancak ortaya çıkan örnekler göstermektedir ki alana dair farklı fiziki ve toplumsal koşullar yaşanan dönüşümü Tarlabaşı ve Sulukule gibi örneklerden farklılaştırarak özgün hale getirmektedir. Çalışmada Yeldeğirmeni’ne gelen kent içi göçün nedenleri sorgulanacak, fiziksel ve sosyal yapının bir sonucu olarak, eski ve yeni sakinlerinin ortaya koyduğu özgün kentsel yapı analiz edilecektir.
Research Interests:
İngiltere tahtında şimdiye kadar en uzun süre kalan Kraliçe Elizabeth’in ölümünün ardından, varisi Galler Prensi ve Cornwall Dükü Charles Birleşik Krallık tahtına geçti.1 Yeni kral mimarlık dünyasında mimarlığı tanımlayışı ve ona duyduğu... more
İngiltere tahtında şimdiye kadar en uzun süre kalan Kraliçe Elizabeth’in ölümünün ardından, varisi Galler Prensi ve Cornwall Dükü Charles Birleşik Krallık tahtına geçti.1 Yeni kral mimarlık dünyasında mimarlığı tanımlayışı ve ona duyduğu tutku ile defalarca gündeme gelmişti. Bugünden itibaren bu tutkusunu çeşitli ölçeklerde görmeye devam edeceğimiz, üstelik etkilerini sadece kendi ülkesinde değil tüm dünyada hissedeceğimiz bir kral olacağı anlaşılıyor. Galler Prensi unvanını taşıdığı süre boyunca sadece söylemsel düzeyde değil, kurduğu vakıf, çalıştığı mimarlar, yayınladığı bildiriler ve manifestolar ile en önemlisi de kurulmasında öncülük ettiği yerleşke Poundbury ile onun için ütopik, mimarlık camiası için distopik sayılabilecek bir mimarlık anlayışı sunduğu söylenebilir. Mimarlığın politika veya ideolojilerle kurduğu temsil ilişkisinin ötesinde İngiltere Kralı'nın kişisel olarak mimarlık ortamında bu kadar güçlü bir figür olması konuyu ilginç hale getiriyor.
Yeldeğirmeni Neighbourhood where its popularity rises day by day is a historical dwelling zone. It always has cosmopolitan social structure. After the 2000s that Turkey had adopted neoliberal economic policies, it is under the effect of... more
Yeldeğirmeni Neighbourhood where its popularity rises day by day is a historical dwelling zone. It always has cosmopolitan social structure. After the 2000s that Turkey had adopted neoliberal economic policies, it is under the effect of urban mobility. New urbanite groups move into the neighbourhood and settle down here. As a result of this, the new consumption spaces had appeared in Karakolhane Street which is the bazaar of the neighbourhood. These spaces represent the consumption practices that are related to the lifestyles of new dwellers.

The theories of space-place and time refer that space breaks away from time context by the effect of globalization, and homogenised. In this sense, the spaces that are free from identity, history and relation emerge. Consumption places are likewise becoming homogeneous spaces, which are purified from the meaning showing the same features at any point in the world. When the consumption spaces in Karakolhane Street are examined, the examples which are against this offering are defined. This situation shows us there is a micro model had occurred in Yeldeğirmeni District beyond the general theories. In the research, the changing consumption practices of Yeldeğirmeni and the spatial stratification emerging with the new city residents will be examined in light of space-place-time and consumption theories.
Tüketim, günümüzde temel ihtiyaçların karşılandığı bir pratik olmaktan çıkarak toplumsal statü ve prestiji belirleyen küresel bir gösterge sistemine dönüşmüştür. 20. Yüzyılda Neo-liberal politikaların kurumsallaşarak yerleşmesi ile... more
Tüketim, günümüzde temel ihtiyaçların karşılandığı bir pratik olmaktan çıkarak toplumsal statü ve prestiji belirleyen küresel bir gösterge sistemine dönüşmüştür. 20. Yüzyılda Neo-liberal politikaların kurumsallaşarak yerleşmesi ile birlikte sadece nesneler değil, yerler ve kavramlar da tüketilmektedir. Günümüzde deneyim de bir tüketim nesnesine dönüşmüştür. Tüketim pratiklerinin özellikleri, ortaya çıkan farklı yaşam tarzları ile şekillenmektedir. Yaşam tarzındaki değişiklikler kullanıcının mekân ile olan ilişkisini de etkilemekte ve mekânı dönüştürmektedir. Bu dönüşüm sadece fiziki mekanda olmamakta, farklı pek çok katmana da etki etmektedir. 
Kahvehane ve kahvecilerin mekânsal olarak kendi içinde ve birbirlerine olan dönüşümlerini incelemek için kahvenin toplumla kurduğu ilişkiyi anlamak önemlidir. Farklı nesillerle ilişkilendirilen üretim biçimleri toplumun kahveyle kurduğu ilişkiyi de şekillendirmektedir. Bu durum aynı anda kahvecilerin mekânsal katmanlaşmasına da ışık tutmaktadır.
Kahvehaneler, 17. Yüzyıldan 20. Yüzyıl sonlarına kadar toplumsal iletişimin ve kültürel etkileşimin bir merkezi olmuştur. Ancak günümüzde bu özelliği de önemli ölçüde değişime uğramıştır. Kafe ve yeni nesil kahveciler, kahve satışının yanında kitaplık, ürün satış, atölye ve benzeri ek işlevlerle toplumsal iletişimin ve kültürel etkileşimin merkezi olmaya devam etmektedir. Bu durum kahvecilerin kullanıcı profilini değiştirmektedir. Kahvehanelerde tüketim döngüsü yavaşken, kafe ve kahveciler yoğun kullanıcı hareketliliğinin etkisi altındadır. Bu durum mekânsal ve biçemsel özelliklerine de etki etmektedir. 
İncelenecek kahve mekanları Yeldeğirmeni Mahallesinde bulunmaktadır. Çalışma alanının sınırları çarşı aksını oluştura Karakolhane Caddesi ve ilk adaların aksı olarak belirlenmiştir. Çalışma kapsamında alanda mevcut tiplerin geçmişten günümüze gelene kadar geçirdikleri mekânsal dönüşüm incelenmiştir. Bu çalışma sırasında yöntem olarak arşiv taraması, yerinde fotoğraf çekimi, kişisel görüşme arşiv taraması, mekânsal tiplerin krokilerinin çizimi yapılmıştır.  Alan, farklı dönemlere ait tüketim mekanlarını barındırması açısından önemlidir. Çalışmanın amacı eski kent dokusunda bir semt parçası örneğinde kahve mekanlarının tüketim kültürüne göre katmanlaşmasını açıklamaktadır. Çalışma alanında kahvehane, kafe ve yeni nesil kahveciler mevcut tiplerdir. Bu dönüşümün başlıca boyutları;
• İşlev,
• Mekân organizasyonu,
• Sokak kullanımını,
• Biçem,
• Cephe tasarımı,
• Sosyal yaşam,
• Zaman ve Mekân Kullanımı,
• İşletme ve Ödeme Biçimleri,

olarak sınıflandırılabilir.
Yeldeğirmeni, tüketim kültürünün mekân üzerindeki dönüştürücü etkisini gözlemlemek için özgün bir alandır. Bu anlamda tüketimin tektipleştirici etkisine karşı alternatif bir örnek olarak varlığını sürdürmektedir. Ortaya konan boyutlar, günümüz tüketim pratiklerinin mekânla etkileşimi hakkında bilgi vermektedir.
Ekphrasis creates new spaces for architectural presentation as visual or verbal repetition of visual artworks (and vice versa). Diagram goes beyond architectural presentation and becomes basis of the design. In this sense, Danteum is a... more
Ekphrasis creates new spaces for architectural presentation as visual or verbal repetition of visual artworks (and vice versa). Diagram goes beyond architectural presentation and becomes basis of the design. In this sense, Danteum is a powerful example of ekphrasis' effect. Terragni reconstructs text of Comedia in Danteum’s design but he doesn't only copy text line-by-line also but also creates entire meaning into a new spatial organization and form. Danteum follows the spatial path of the poem. It shows that ekphrasis, even if it was not always possible to be used, would add a new dimension into architectural design and representation.
Water has been a vital factor in human life in every period of history. Urban morphology and form of structures have changed as a result of relation with water. Water creates an alternative in building future along with environmental... more
Water has been a vital factor in human life in every period of history. Urban morphology and form of structures have changed as a result of relation with water. Water creates an alternative in building future along with environmental problems. In geographies which have strong relations with water, floating architectural structures are seen. As a result of transformed circumstances, a variety of floating spaces are increasing. Istanbul has a special location at the point where Asian and European continents meet, and its coastal line is remarkable rich. First spatial examples of marine and coastal culture of İstanbul has seen in the late period of the Ottoman Empire. After the construction of Modern Turkey, summer houses, sea baths, beaches got spread to larger social strata and became a part of İstanbul’s daily routine. However, the architectural relationship with water has been still subaltern. Due to demographical, environmental, and economic changes of İstanbul after the 50s, s got weaken. On the other hand, İstanbul as a metropolitan area is still full of potential with a fixed and active population. Despite the indirect and weak marine and coastal culture, there are manufactured examples in reference to floating architecture. In 1940, Architect Ahsen Yapanar and in 1970 Architect Melih Koray and Ergin Gömüç designed floating houses. In spite of those early examples, continuity hasn't been provided. Turkey and especially İstanbul has a huge role in naval architecture in the world, but floating architecture in design is neglected. Istanbul has lost its coastal culture compared to previous years but to revive them, the sea is the considerably current option. This study aimed to focus on coastal culture in the late Ottoman and early Republic era, to examine the relationship of floating places with coastal culture in the context of Yapanar’s and Koray’s design. It also purposes to open a discussion area on the role that floating spaces can play in order to develop coastal culture.
Haydarpaşa Garı, sadece İstanbul’a değil Türkiye’ye mal olmuş sembolik yapılardan biridir. Taşıdığı umut dolu yükle Anadolu’nun İstanbul’a açılan altın kapısıdır ve bu haliyle kitaplara, filmlere ve pek çok sanat eserine etki etmektedir.... more
Haydarpaşa Garı, sadece İstanbul’a değil Türkiye’ye mal olmuş sembolik yapılardan biridir. Taşıdığı umut dolu yükle Anadolu’nun İstanbul’a açılan altın kapısıdır ve bu haliyle kitaplara, filmlere ve pek çok sanat eserine etki etmektedir. Gar binası, sahip olduğu işlev ve toplumsal anlam ile sadece bulunduğu konumu ve dar çevresini değil, daha geniş bir alanı kentsel anlamda dönüştürmüştür. Anadolu yakasında Haydarpaşa Garının etkisinin görüldüğü en yakın konut bölgesi güneyindeki Yeldeğirmeni Mahallesidir. Garın kuzey kesimi mal taşımacılığına ayrılan liman bölgesi olduğu için gelen yolcuların yoğunluklu olarak tercihi buradaki yapılaşmanın da etkisiyle güney kesimi olmaktadır. Bu bağlamda Yeldeğirmeni Mahallesinin Rıhtım Caddesi ile ilişkili bölümü farklı bir sirkülasyonun etkisi altında kalmaktadır.
Oluşmaya başladığı dönemden itibaren konut bölgesi olagelen mahalle, Karakolhane Caddesi aksında gelişmiştir. 1906-1908 yılları arasında inşa edilen Haydarpaşa Garı ve tren yolunun inşası ile kuzey ve doğu sınırı oluşmuştur. Mahalle, tarihi boyunca farklı göç dalgalarının etkisinde katmanlaşarak kozmopolit bir yapıya sahip olmuştur. Yıllar içinde Karakolhane Caddesi ile Rıhtım Caddesi arasında kalan bölgede mekânsal tipoloji farklılaşmaya başlamış, konut işlevi azalarak yeni işlevler ortaya çıkmıştır. Bu bölge, Haydarpaşa Garından gelen yolcu yoğunluğu tarafından yüksek ölçüde beslenen bir ticari bölge haline gelmiştir. Bunun bir sonucu olarak konut bölgesi özelliği zayıflamış, farklı bir doku oluşturarak mekânsal karakteri dönüşmüştür. Bu mekânların kullanıcı grubu Yeldeğirmeni Mahallesinin genel kullanıcı özelliklerinden farklılık göstermektedir. Bu farklılıklar,
• Mekânların fiziki durumu
• İşlevleri
• Mekânsal Organizasyonları
• Kira/kiralama fiyatları
• Kullanım-zaman çizelgeleri
• Sokakla kurduğu kamusallık ilişkisi
• Kamusal alan kullanımı
üzerinden okunabilmektedir. Haydarpaşa Garının arka planında bir aktarma merkezi özelliği kazanan bölgenin kullanıcı profilini değişken bir toplumsal kitle oluşturmaktadır. Bölgenin kimliği yolcu aktarma, taşımacılık ve konaklama işlevli mekânsal tiplerin belirleyiciliğinde değişmektedir. Bu bağlamda özellikle zemin kotla ilişkili olarak,
• Otobüs ve tur şirketleri yazıhaneleri
• Oteller
• Lokantalar
• İçkili Eğlence Mekânları
• Ticarethaneler
bölgenin özgün mekânsal karakterini oluşturmaktadır. Mekân tiplerinin bu yönde artması neticesinde etki ettiği sınırlı alan içinde gece ve gündüz nüfusu, kullanıcı tipi, ekonomik faaliyetler farklılaşmıştır. Bu farklılaşma, güvenlik, kimlik ve benzeri sorunları da beraberinde getirmektedir. Kadıköy sınırları içinde, tüm Kadıköy’ün genel kimliğinden çok farklı bir yapı ortaya çıkmaktadır. Bu farklılık kent içinde dramatik bir etki yaratmaktadır. Çalışmanın amacı söz konusu mekânsal ilişkiyi toplumsal boyutu da içerecek şekilde haritalamaktır. Bu amaç doğrultusunda, konut bölgesi ile kurulan ilişkinin sınır izleri ortaya çıkarılarak mevcut duruma dair bir kesit alınacaktır. Sonuç itibariyle geçmişten geleceğe Haydarpaşa Garının özelde yakın çevresinin genelde de Kadıköy’ün kentsel kimliğine yaptığı dramatik etki mekânsal farklılıklar üzerinden tartışılacaktır.
Loïc J. D. Wacquant'ın Ruh ve Beden Acemi Bir Boksörtün Defterleri adlı kitabının Nazlı Ökten tarafından çevirilmiş Türkçe Baskısının incelenmesi. Kitap Haziran 2012 yılında Boğaziçi Üniversitesi Yayınları tarafından yayınlanmış olup... more
Loïc J. D. Wacquant'ın Ruh ve Beden Acemi Bir Boksörtün Defterleri adlı kitabının Nazlı Ökten tarafından çevirilmiş Türkçe Baskısının incelenmesi. Kitap Haziran 2012 yılında Boğaziçi Üniversitesi Yayınları tarafından yayınlanmış olup toplamda 275 sayfadır. Kitap önsöz haricinde dört ana bölümden oluşmaktadır. Türkçe baskısı, Amerikan baskısı ile aynı şekilde “Eylemin Lezzeti ve Azabı” isimli önsöz ile başlamaktadır. Önsözü takriben “Girizgâh, Sokak ve Ring, Stüdyo 104’te Dövüş Gecesi ve ‘İşlek’ Louie Altın Eldivenler’de” bölümleri gelmektedir. Önsöz bölümünde, yönteme dair kısaca bir bilgi, sosyoloji ile boks arasında kurduğu ilişki, Woodlawn hikayesinin başlangıcı, çalışmaya dair endişeleri ve bu endişelere dair sorular aktarılmaktadır. Kitabın genel örgüsünü ‘dıştan içe bir yolculuk’ olarak tanımlamak mümkündür. Dış ve iç hem fiziki ve sosyal sınırlar hem de yazarın beden ve ruh arasındaki sınırları için geçerlidir. Yazar bir dış göz, araştırmacı Loïc olarak geldiği Woodlawn’da habitusa dahil olarak Louie olma sürecini aktarmaktadır. İnceleme nesnesi olarak, yaşam alanını iç içe geçmiş daireler üzerinde en dıştan en içe geçecek şekilde deneyimlemekte ve en sonunda kendi nesnesi ile bütünleşmiş biçimde kendi deneyimlerini kaleme almaktadır. Bir gözlemci olarak başladığı anlatıcılığına ek olarak zaman içerisinde boks habitusunun bir parçası olarak duygu, algı ve görüşleriyle yaptığı yorumlar da yazının akışı içinde algılanmaktadır.