Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Mihail Çakır, 19. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın ortalarına kadar dinî ve kültürel çalışmalarıyla Besarabya’da ön plana çıkan Gagauz kökenli bir eğitimci ve din adamıdır. Çakır, daha önce Viata Basarabiei dergisinde Rumence yazdığı... more
Mihail Çakır, 19. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın ortalarına kadar dinî ve kültürel çalışmalarıyla Besarabya’da ön plana çıkan Gagauz kökenli bir eğitimci ve din adamıdır. Çakır, daha önce Viata Basarabiei dergisinde Rumence yazdığı bazı makaleleri bir araya getirerek ve çeşitli eklemelerle 1934 yılında Besarabiealâ Gagauzlarân İstorieasâ (Besarabyalı Gagauzların Tarihi) başlığıyla, Gagauz Türkçesiyle yayımlamıştır. O, bu kitabı yazmak için yoğun çaba sarf etmiştir. Kırk yıllık süre zarfında Gagauz tarihi, kültürü üzerine saha araştırması ve kaynak taraması yapan Mihail Çakır, Gagauzların saf Türkçe konuşan bir Türk topluluğu olduğunu tespit etmiştir. Gagauzların soy kökenlerini eski konargöçer Oğuz Türklerine dayandırmıştır. Çakır; bu eserini mevcut tarihî veriler, sosyal bilim adamlarının tezleri ve saha çalışmalarından yola çıkarak hazırlamıştır. Gagauzların köklü bir geçmişi ve kültürü olduğunu ortaya koymuştur. Mihail Çakır, kendi halkından gelen talepler doğrultusunda bu kitabı yazma gereksinimi duymuştur. Küçük hacimli ama oldukça önemli bir çalışma olan Besarabiealâ Gagauzlarân İstorieasâ, Gagauz kökenli birisi tarafından yazılan ilk Gagauz tarihi kitabıdır.
Anahtar Kelimeler: Mihail Çakır, Besarabiealâ Gagauzlarân İstorieasâ, Gagauz Türkleri, Besarabya, Tarih.
11. yüzyılın sonlarına doğru Balkanlardaki varlığını iyice hissettiren Peçenekler, Bizans başkentini tehdit eder konuma geldiler. Peçenekler, İstanbul önlerine kadar gelip Anadolu’daki soydaşları Türklerle Bizans’a karşı ittifak kurdular.... more
11. yüzyılın sonlarına doğru Balkanlardaki varlığını iyice hissettiren Peçenekler, Bizans başkentini tehdit eder konuma geldiler. Peçenekler, İstanbul önlerine kadar gelip Anadolu’daki soydaşları Türklerle Bizans’a karşı ittifak kurdular. Kentte muazzam bir korku ve telaş hâkimdi. Peçenekler, artık başkentlerinin kapılarına kadar dayandıkları ve uzun zamandan beri Balkanlarda mücadele ettikleri Bizans İmparatorluğu’na son darbeyi indirmek için büyük bir orduyla hazırlandılar. 1091 yılının Nisan ayında Peçenekler, savaş hazırlıklarına başladılar ve ilerleyişe geçtiler. Dönemin Bizans imparatoru I. Aleksios Komnenos, Enez’in jeo-stratejik konumu savunma için çok elverişli olduğundan dolayı; Peçenekleri Meriç nehri ağzındaki Enez’de karşılamaya karar verdi. Çok güçlü Peçenek orduları karşısında yardım almadan, Bizans’ın savaşı kazanması imkânsızdı. Diğer taraftan, Peçeneklerin savaş hazırlıklarını öğrenen Kuman-Kıpçaklar, Trakya’ya geldiler. Kuman-Kıpçaklar, birkaç yıl önce ganimet paylaşımıyla ilgili Peçeneklerle sorun yaşamışlar ve bu nedenle iki Türk boyu arasında husumet doğmuştu. Kuman-Kıpçaklar, ganimet paylaşımının öcünü almak için uygun vakit kolluyordu. Bizans imparatorunun ittifak teklifine olumlu yanıt veren Kuman-Kıpçaklar, savaşta Bizans safında yer aldılar. Dirayetli Peçenek kuvvetlerinin yok edilmesinde ve Bizans’ın büyük bir beladan kurtulmasında önemli rol oynadılar. 1071’de Malazgirt’te Peçenek ve Uzların Selçuklu Türklerinin tarafına geçmeleri, Bizans İmparatorluğu’nun savaşı kaybetmesinde en önemli nedenlerden birisi olurken; Bizans İmparatorluğu bu sefer 20 yıl sonra 1091’de Kuman– Kıpçakların savaş meydanında yanlarında yer almalarıyla Peçenekleri ağır bir şekilde yenilgiye uğrattılar. 1091 yılı, Kuman–Kıpçakların yerelde intikamlarını aldıkları bir yıl iken; genelde dünya tarihinde Bizans’ı Türk felaketinden bir diğer Türk boyu yardımıyla kurtulduğu tarih olmuştur.
Kuman-Kıpçaklar, Ortaçağ boyunca Türkistan’dan Karadeniz’in kuzeyindeki geniş düzlüklere göç eden son bozkır Türk boyudur. Farklı kaynaklarda çeşitli adlarla anılan Kuman-Kıpçaklar, Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlarda kabile ittifakı... more
Kuman-Kıpçaklar, Ortaçağ boyunca Türkistan’dan Karadeniz’in kuzeyindeki geniş düzlüklere göç eden son bozkır Türk boyudur. Farklı kaynaklarda çeşitli adlarla anılan Kuman-Kıpçaklar, Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlarda kabile ittifakı şeklinde yönetimlerini oluşturmuşlardır. Bu toprakların dönemin kaynaklarında Deşt-i Kıpçak adıyla anılmasını sağlamışlardır. Kuman-Kıpçaklar, 13. yüzyılda Moğol seferleri karşısında bir dizi yenilgiler üzerine bölgenin hâkimiyetini Moğollara devretmek zorunda kalmışlardır. Sürekli hareket halinde olan Kuman-Kıpçak kabileleri Doğu Avrupa’da değişik devletlerle özellikle Rus knezlikleri, Bizans İmparatorluğu, II. Bulgar Devleti ve Macar Krallığı’yla başta askeri ve siyasi olmak üzere ilişkiler kurmuşlardır. Kuman-Kıpçaklar, münasebet içinde oldukları halkların ve göç ettikleri toplumların tarihlerinde önemli izler bırakmışlardır.
Kuman-Kıpçaklar, Batı Avrasya tarihinde önemli rol oynayan göçebe Türk boylarından biridir. 13. yüzyılın ilk yarısında Moğol istilaları sonucu Karadeniz’in kuzeyindeki hâkimiyetlerini kaybeden bazı Kuman-Kıpçak kabileleri, batıya göç... more
Kuman-Kıpçaklar, Batı Avrasya tarihinde önemli rol oynayan göçebe Türk boylarından biridir. 13. yüzyılın ilk yarısında Moğol istilaları sonucu Karadeniz’in kuzeyindeki hâkimiyetlerini kaybeden bazı Kuman-Kıpçak kabileleri, batıya göç etmeye karar verdiler. Moğolların her iki seferinde yenilen Kuman-Kıpçak başbuğu Köten, kabilesiyle beraber Deşt-i Kıpçak’ı terk etmek zorunda kaldı.  Macar Kralı IV. Bela’ya ülkesine sığınma talebinde bulundu. IV. Bela da bu teklifi olumlu karşılayıp Kumanları ülkesine kabul etti. Kralın amacı içerde otoritesini arttırmak ve dışarda da olası Moğol saldırısına karşı Kuman savaşçılarından faydalanmaktı. Kuman–Kıpçaklar, siyasi tarihlerinde ilk kez bir ülkeye akın yapmadan göç ettiler. Kumanların göçü üzerine Moğollar, Macar Krallığı’na saldırıp bu ülkenin büyük bir kısmını ele geçirdiler. Bu bildiride göç hareketinin krallığın geleceğine etkileri üzerinde durulacaktır.
Research Interests:
Articles 11-24 Die osmanische Urbanisationspolitik auf dem Balkan: Das Beispiel Eğri Dere Palankası (Kriva Palanka - Republik Mazedonien). Siedlungsgeschichte und demographische Bemerkungen. Machiel Kiel, Prof. Dr. Emeritus, University... more
Articles

11-24
Die osmanische Urbanisationspolitik auf dem Balkan: Das Beispiel Eğri Dere Palankası (Kriva Palanka - Republik Mazedonien). Siedlungsgeschichte und demographische Bemerkungen.
Machiel Kiel, Prof. Dr.
Emeritus, University of Utrecht

25-43
The Process of Sedentarization of Semi-nomadic Groups of the Yörüks in Parts of 16th Century Ottoman Rumeli:
Migration Control or Tax Control?
Milena Petkova, Assist. Prof. Dr.
Sofia University “St. Kliment Ohridski”

45-70
Mapping Enemy’s Land: Russian Military-Topographic Intelligence on 19th Century European Turkey
Mihail Simov, Ph.D.
National Museum of History of Bulgaria, Sofia

71-96
Remarks on the Prosopography of the Byzantine Administration in Northeastern Asia Minor (7th-11th c.)
Pantelis Charalampakis, PhD.
Greek State Scholarships Foundation, Athens

97-128
The Policy of the Provisional Government of Vlora between December 1912 and April 1913
Krisztián Csaplár-Degovics, Assist. Prof. Dr.
Hungarian Academy of Sciences, Budapest

129-160
Women of Orthodox Faith in Cyprus amid Historical Transitions
Areti Demosthenous, Assist. Prof. Dr.
Institute of Historical Research for Peace in Nicosia







Book Reviews

161-164
E. V. Bahrevsky, İ. A. Svistunova, Obraz Rossii v Turtsii: İstorcheskoe Razvitie i Sovremennoe Sostoyanie, Moskva: Institut Naslediya, 2019.
Resul Turan, PhD.
Recep Tayyip Erdoğan University (Rize)


165-168
Bülent Yıldırım, Bulgaristan’da Türk Varlığı ve Nüfusu (Bulgar İstatistik Kurumunun Verilerine Göre 1880-2011), Istanbul: İlgi Kültür Sanat Yayıncılık, 2018.
Asım Korkmaz
Trakya University (Edirne)
Bulent Yildirim, Bulgaristan’da Turk Varligi ve Nufusu (Bulgar Istatistik Kurumunun Verilerine Gore 1880-2011) [The Turkish Presence and Population in Bulgaria (According to the Data of the Bulgarian Statistic Institution 1880-2011)],... more
Bulent Yildirim, Bulgaristan’da Turk Varligi ve Nufusu (Bulgar Istatistik Kurumunun Verilerine Gore 1880-2011) [The Turkish Presence and Population in Bulgaria (According to the Data of the Bulgarian Statistic Institution 1880-2011)], Istanbul: Ilgi Kultur Sanat Yayincilik, 2018, 140 p. ISBN: 978-605-2022-56-6.
Bulgaristan cografyasi, tarihin ilk donemlerinden beri dogudan batiya goc edenlerin ugrak yeri olmustur. Bu cografyanin Avrupa'ya gelen halklarin goc yolu uzerinde olmasi, tarih boyunca bolgenin demografik yapisini zenginlestirmistir.... more
Bulgaristan cografyasi, tarihin ilk donemlerinden beri dogudan batiya goc edenlerin ugrak yeri olmustur. Bu cografyanin Avrupa'ya gelen halklarin goc yolu uzerinde olmasi, tarih boyunca bolgenin demografik yapisini zenginlestirmistir. Ayrica bolgenin bitki ortusunun ve iklimin zenginligi de burayi cekici bir yerlesim alani haline getirmede etkili olmustur. Bu nedenlerle Bulgaristan, degisik halklarin yerlesimine tarihin farkli donemlerinde aktif bir sekilde tanik olmustur. Karadeniz'in kuzeyinden Avrupa'ya gelen Turk boylari Tuna'yi gecerek Balkanlar'da Bulgar anakarasina yerlesmistir. Ozellikle Orta Cag'da Ogurlar (Bulgarlar), Pecenekler, Uzlar ve Kuman-Kipcaklar gibi Turk boylari burada Turk kimliginin kazanilmasinda rol oynamistir. Karadeniz'in kuzeyinden gelen bu Turklerin bir sure sonra Hiristiyanlik inancina gecis yapmalarinin akabinde Musluman Osmanli Turkleri, inanclarinin bir geregi olarak Karadeniz'in guneyinden 14. yuzyilda Bulgar cografyas...
Victor SPINEI'in  "The Romanians and the Turkic Nomads North of the Danube Delta from the Tenth to the Mid-Thirteenth Century", (10. Asirdan 13. Asir Ortalarina Kadar Tuna Deltasinin Kuzeyindeki Gocebe Turkler ve Rumenler)... more
Victor SPINEI'in  "The Romanians and the Turkic Nomads North of the Danube Delta from the Tenth to the Mid-Thirteenth Century", (10. Asirdan 13. Asir Ortalarina Kadar Tuna Deltasinin Kuzeyindeki Gocebe Turkler ve Rumenler) adli eserinin incelenmesi.
Gagauzlar, Doğu Avrupa coğrafyasında varlıklarını sürdüren Türk kökenli halklardan birisidir. Onlar, dilleriyle kültürleriyle yaşadıkları ülkelerde farklılık arz etmektedirler. Sosyal bilim camiasının çoğunluğu tarafından Gagauzların... more
Gagauzlar, Doğu Avrupa coğrafyasında varlıklarını sürdüren Türk kökenli halklardan birisidir. Onlar, dilleriyle kültürleriyle yaşadıkları ülkelerde farklılık arz etmektedirler. Sosyal bilim camiasının çoğunluğu tarafından Gagauzların ataları olarak kabul edilen Uzlar, Orta Çağ’da Türkistan’dan bu coğrafyaya gelmişlerdir. Karadeniz’in kuzeyinde Rus devletleriyle, Balkanlarda ise Bizans İmparatorluğu’yla ilişki kurmuşlardır. Uz kabileleri, büyük olasılıkla Hristiyanlık inancını benimsedikten sonra topluca Gagauz adını almışlardır. Ağırlıklı olarak Dobruca’ya yerleşen Gagauzlar, yüzyıllarca Osmanlı egemenliğinde yaşamışlardır. 19. yüzyılda Gagauzların büyük bir kısmı, Rusların teşvikleriyle Besarabya’ya göç etmiştir. Gagauzlar, burada kendi yaşamlarına özgü köyler kurmuşlardır. Besarabya, Gagauzların Dobruca’dan sonra ikinci vatanı olmuştur. 19. yüzyılın sonlarına doğru, Çarlık’ta yaşanan siyasi ve askerî gelişmeler Gagauzların egemen güce isyanlarını tetiklemiştir. Birinci Dünya Savaşı sonucunda Besarabya, Romanya Krallığı’nın egemenliğine girmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar süren Besarabya’daki Rumen egemenliği, Gagauzlar açısından yeni bir dönemi başlatmıştır. İki savaş arası dönemde Gagauzlar, egemen gücün onayıyla önemli kültürel ve etnik kazanımlar elde etmişlerdir. Gagauz Türk kimliği, bu dönemde Gagauzların Başpapazı Mihail Çakır ile Türkiye Cumhuriyeti Bükreş Misyon Şefi Hamdullah Suphi Tanrıöver’in gayretleriyle gün yüzüne çıkarılmıştır. Onların bu konudaki resmî çabaları, Gagauzların istekleriyle desteklenmiştir. Çakır ile Tanrıöver, eğitim ve basın-yayın faaliyetleriyle, Gagauz Türk kimliği üzerinde yoğun çaba harcamıştır. Bu dönemde Gagauzlar, etnik kökenlerinin ve kadim kültürlerinin farkına varmışlardır.