Hakemli Derleme Makalesi
Çin-NATO İlişkileri:
Tarih ve Gerçeklik*
Yi Shaoxuan **
Yang Chen ***
Yüksek Lisans Öğrencisi
Şanghay Üniversitesi
Doç. Dr.
Şanghay Üniversitesi
**Şanghay Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi’nde Siyaset Bilimi alanında yüksek lisans öğrencisi
ve Türk Araştırmaları Merkezi’nde araştırma görevlisidir. Çin – Türkiye İlişkileri ve Türkiye Siyasi
Seçimleri araştırma alanları arasındadır.
***Şanghay Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi ve aynı zamanda
Şanghay Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Merkezi Direktörü’dür. Türkiye üzerine yayınlanmış iki
kitabı ve World Religious Culture, West Asia and Africa, Arab World Research, China Social Science
Today gibi çeşitli dergi ve gazetelerde birçok makalesi yayınlamıştır. İlgilendiği konular, Türkiye’de
siyasal İslam hareketi, Türkiye’deki siyasi parti düzeni, Türk Dış Politikası ve Çin-Türkiye ilişkileri
olarak sıralanabilir.
E-posta: ycwf2008@163.com
http://orcid.org/0000-0002-4840-6427
Geliş Tarihi: 11.04.2023
Kabul Tarihi: 30.04.2023
Atıf: Yi, S. X. & Yang, C. (2023). Çin-NATO ilişkileri: tarih ve gerçeklik. BRIQ Kuşak ve Yol Girişimi
Dergisi, 4(3), 26-37.
* Çeviri: Tolga Dişçi
Yi Shaoxuan, Yang Chen - Çin-NATO İlişkileri: Tarih ve Gerçeklik
ÖZ
Son 70 yılda Çin ile NATO arasındaki ilişki şu aşamalardan geçti: İzolasyon ve düşmanlık (1949-1972),
stratejik işbirliği (1972-1989), siyasi karşıtlık (1989’dan 21. yüzyılın başına kadar) ve angajman ve diyalog
(2002-2020). Soğuk Savaş’tan sonra NATO küreselleşme aracılığıyla gelişmeye devam etti. Politikaları ve
eylemleri kademeli olarak Avrupa-Atlantik bölgesinden Ortadoğu, Orta Asya ve Asya Pasifik’e yayıldı
ve Asya’nın içişlerine müdahale etmeye başladı. ABD’nin Ortadoğu’da stratejik olarak daralması ve
Afganistan’dan çekilmesiyle “NATO’nun Asya versiyonu”, ABD’nin Çin’in yükselişini durdurmak için
yarattığı bir araç haline geldi. Bununla birlikte, AB ülkeleri, Hindistan, ASEAN, Japonya ve diğerleri ABD
ile işbirliğine gelecekte devam etmeyebilirler. Çin kendini geliştirmeye devam edecek ama aynı zamanda
NATO ile temkinli temas, diyalog ve işbirliğini de sürdürecek.
Anahtar Kelimeler: Amerika Birleşik Devletleri, Çin, küresel güç rekabeti, NATO, NATO'nun Asya versiyonu
Giriş
SOĞUK SAVAŞ’TAN SONRA EN BÜYÜK RAKİBİ
olan Sovyetler Birliği’nin (SB) dağılması
nedeniyle NATO bir meşruiyet krizi ile karşı
karşıya kaldı. Bunun sonucunda NATO,
meşruiyetine yeni temeller inşa etmek üzere bir
dönüşüme girdi. Bu süreçte NATO, üyelerini
genişletmeye ve geleneksel olmayan güvenlik
sorunlarına önem vermeye başlayarak yeni
uluslararası ortamda güvenlik birliğinden,
siyasi birliğe dönüşmeye çalıştı. Bu, askeri
işbirliğine ek olarak, kendisine yeni meşruiyet
kaynakları aramak amacıyla Atlantik’in iki
yakası arasında siyasi alışverişler ve istişareler
için bir platform sağlamaktadır.
2014 yılında NATO ile Rusya arasındaki
ilişkiler gerginleşti ve bu bağlamda Çin’in
yükselişi Amerika Birleşik Devletleri (ABD)
ve müttefikleri ile olan gerilimi de yükseltti.
NATO-Rusya ilişkilerinin kopması ve Çin-ABD
sürtüşmelerinin yoğunlaşması “yeni bir Soğuk
Savaş” tartışmalarını alevlendirdi. Bu bağlamda
ABD, NATO’nun Çin’in yükselişine direnmek
için güçlü bir araç olabileceğini, özellikle de
Çin’i çevrelemek amacıyla “NATO’nun Asya
versiyonu”
yaratabileceğini
ummaktadır.
Bu yüzden, Çin ile NATO arasındaki ilişki
araştırmaya değer bir soru haline gelmiştir.
Bu bağlamda, bu makale şu bölümleri
içermektedir:
İlk
olarak,
Çin-NATO
ilişkilerinin
gelişiminin
dört
aşaması;
ikincisi, NATO’nun Asya işlerine müdahalesi;
üçüncüsü, “NATO’nun Asya versiyonunun”
yaratılması; ve dördüncüsü, “NATO’nun Asya
versiyonunun” imkansızlığı.
27
BRIq
•
Cilt 4 Sa yı 3 Yaz 2023
Çin ve NATO İlişkilerinin Tarihsel Evrimi
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin beş
daimi üyesi arasında yer alan Çin, NATO ile en
mesafeli ilişkiye sahip olan ülkedir. 1949'daki
kuruluşlarından bu yana birbirlerine düşmanca
yaklaşıyorlar. Dahası, coğrafi olarak birbirlerinden
uzak oldukları için Çin ve NATO uzun süredir
doğrudan etkileşim ve temastan yoksundur. Ancak
iki önemli uluslararası aktör olarak Çin ve NATO,
birbirlerini açık veya dolaylı olarak etkilemiştir.
Son 70 yılda iki taraf arasındaki ilişki düşmanlık,
işbirliği, şiddetli çatışmalar ve iletişim içinde
olmuştur (Ze & Wei, 2020). Yine de bu ilişkiler şu
anda daha ciddi bir çatışmayla karşı karşıya. İki
taraf arasındaki ilişkinin tarihi genel olarak dört
ayrı aşamada değerlendirilebilir.
İlk aşama: Tecrit ve düşmanlık
(1949-1972)
NATO, “Almanları bastırmak”, “Rusları uzak
tutmak” ve “Amerikalıları içeride tutmak” amacıyla
Nisan 1949’da kurulmuştur (Wei, 2013). Ancak
ABD’nin NATO’yu kurmadaki birincil amacı, Batı
Avrupa ülkelerini birleştirmek ve Avrupa’da Sovyetler
Birliği tarafından temsil edilen komünist hareketin
büyümesini engellemekti. Benzer şekilde NATO,
özellikle 1950’de Kore Savaşı’nın patlak vermesinden
bu yana, yeni kurulan Çin’i Doğu Asya’da Sovyetler
Birliği’nin vekili olarak görüyordu. Daha sonra ABD,
Çin’i “düşman ülke” ilan etmiştir ve ABD gemilerinin
Çin limanlarına yanaşmasını ve Çin’e ihracat yapmasını
yasaklamış, Çin’in ABD’ye ihracatını da kısıtlamıştır.
Aynı dönemde, NATO kontrolündeki Komünist
Ülkelere İhracat Koordinasyon Komitesi 1952’de
Çin’e Sovyetler Birliği’ne uygulanandan iki kat daha
güçlü bir ambargo uygulayan “Çin Komitesi”ni
kurdu ve bu ambargo ancak 1957’de kaldırıldı. Çin
28
Halk Cumhuriyeti kurulduktan sonra “tek taraflı”
bir dış politika izledi ve Sovyetler Birliği ile ittifak
halinde oldu. Dolayısıyla NATO’ya bakışı tamamen
olumsuzdu, onu “saldırgan bir Kuzey Atlantik bloğu”
olarak görüyor ve eylemlerini kınıyordu.
İkinci aşama: Stratejik işbirliği
(1972-1989)
Uluslararası koşullar 1960’ların sonlarında
ve 1970’lerin başlarında önemli ölçüde değişti.
Birincisi, ABD ve Sovyetler Birliği dehşet verici
bir askeri güç dengesine ulaştı. İkincisi, Çin ve
Sovyetler Birliği ideolojik farklılıklar nedeniyle
yollarını ayırdı ve hatta iki taraf arasında savaş
çıkma ihtimali bile bulunuyordu. Üçüncüsü, ABD
Vietnam Savaşı’nın batağına saplanmış ve stratejik
bir çekilme uygulamaya mecbur kalmıştı. Bu
çerçevede, Başkan Richard Nixon’un 1972’de Çin’e
yaptığı ziyaret, Çin-Amerikan temaslarına kapı
araladı ve Çin-Amerikan-Rusya ilişkilerinde büyük
bir değişikliğe yol açtı. Bu sırada Çin, Sovyetler
Birliği’nin en büyük güvenlik tehdidi olarak
ABD’nin yerini aldığını bile düşündü ve diplomatik
stratejisi “İki yumrukla savaşmak”tan (yani ABD
ve Sovyetler Birliği ile aynı anda savaşmak) “Tek
Savaş Hattı, Tek Geniş Alan”a dönüştü. Tek Savaş
Hattı ABD, Japonya, Çin, Pakistan, İran, Türkiye
ve Avrupa’yı ifade ediyordu. Tek Geniş Alan ise
ABD, Japonya ve Sovyetler Birliği’nin yayılmacı
hamlelerine karşı birleşebilecek tüm ülkeleri ifade
etmekteydi. 1974’te Başkan Mao Zedung, Üç Dünya
Teorisi’ni ortaya atarak Avrupa’nın ve Kanada
gibi NATO üyesi ülkelerin Çin’in birleşebileceği
İkinci Dünya’ya ait olduğunu ifade etti. Sovyetler
Birliği’ne karşı ortak çıkarlar, Çin ve NATO’yu bu
dönemde fiili bir stratejik işbirliği oluşturmaya
yöneltti. Bu sırada, iki taraf arasında resmi bir
yazışma olmamasına rağmen, NATO üyeleri Çin’in
Yi Shaoxuan, Yang Chen - Çin-NATO İlişkileri: Tarih ve Gerçeklik
ana yabancı silah tedarikçileri haline geldi.
Üçüncü aşama: Siyasi karşıtlık
(1989-2002)
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra
Çin ile NATO arasındaki ortak işbirliği zemini
ortadan kalkarken, ideolojik alanda büyük bir
uçurum ön plana çıktı. Çin-Amerikan ve ÇinAvrupa ilişkileri keskin bir şekilde soğudu. ABD,
Çin’e silah ihracatını ve askeri teknoloji transferini
yasaklamaya başladı. Özellikle, 8 Mayıs 1999’da
NATO’nun Yugoslavya’daki Çin büyükelçiliğini
bombalaması ve üç Çinli gazetecinin ölümü, Çin
ile NATO arasındaki ilk cephe çatışmasıydı. Bu
olay Çin halkı arasında güçlü protestolara neden
oldu ve Çin’in NATO ile ilişkilerinin gerilemesine
neden oldu (Xiong, 2000). Ayrıca o zamana kadar
sürdürülen alt düzey resmi temaslar da koptu.
Rusya da, Sovyet dönemindeki Batı düşmanlığını
değiştirdi ve NATO’ya üyelik arayışına girdi.
Sonunda, NATO doğuya doğru genişledikçe
Rusya ile Batı arasında bir “soğuk barış” ortaya
çıktı. Bunun sonucunda Rusya, kademeli olarak
tamamen Batı yanlısı olmaktan Doğu-Batı “çift
başlı kartal” politikasına geçti. Bu çerçevede, Rusya
ve Çin arasında çıkarlarını korumak için stratejik
olarak birlikte çalışma konusunda bir fikir birliği
oluştu.
Dördüncü aşama: Angajman ve diyalog
(2002-2020)
11 Eylül 2001'den sonra ABD, güvenlik
tehditleri algılamasını değiştirmiş, terörizm ve
kitle imha silahlarının (KİS) yayılması ABD için
bir numaralı güvenlik tehdidi haline gelmiştir.
ABD’nin kilit bir aracı olan NATO’nun stratejisi de
önemli değişikliklere uğramıştır. Özellikle Kasım
2002’de “Reform Zirvesi” olarak bilinen Prag
Zirvesi’nde, bu değişikliklere yönelik üç ana yön
belirlendi. İlki, savunma amaçlı bir askeri örgütten
terör örgütlerini hedef alan bir askeri ittifaka
dönüşen yeni bir misyon tanımlamaktı. İkincisi,
Litvanya, Bulgaristan ve diğer yedi Orta ve Doğu
Avrupa ülkesi dahil olmak üzere yeni üyeleri
2004 yılında NATO’ya kabul ederek NATO’nun
doğuya doğru genişlemesini sürdürmekti.
Üçüncüsü, yeni kabiliyetler keşfetmek ve
NATO’nun konuşlandırma kapasitesini ve esnek
tepki kabiliyetini geliştirmekti. O zamandan
beri NATO’nun Avrupalılaşan, küreselleşen ve
gevşeyen özellikleri giderek daha belirgin hale
geldi.
ABD’nin terörle mücadele hedeflerine
dayanarak Rusya, ABD’ye iyi niyetini ifade etmiş
ve NATO ile ilişkilerini geliştirmiştir. Rusya ve
NATO 28 Mayıs 2002’de Roma Deklarasyonu’nu
imzalamıştır. İki ülke, Moskova’daki NATO ofisleri
ve NATO karargâhında çalışan Rus yetkililer
aracılığıyla NATO-Rusya Konseyi’ni kurmuştur.
11 Eylül’den sonra ABD, Çin’i stratejik bir rakip
olarak konumlandırma anlayışını değiştirmiş
ve bunun yerine Çin’i terörle mücadelede kilit
bir ortak olarak görmüştür (Xue, 2021). ABD
liderliğindeki NATO, Çin ile güvenlik alanında
diyaloğa girme isteğini defalarca dile getirmiştir.
ABD ile diplomatik yollarla ilişki yürütmek
birinci öncelik olduğu için Çin ve NATO
etkileşime geçti ve iletişim kurmaya başladı.
Bu, Çin ve ABD arasındaki güvenin artmasına
yardımcı olduğu gibi, Çin'in batısındaki güvenlik
ve istikrarı için avantajlıdır ve çok taraflı diplomasi
yoluyla daha büyük bir rol oynaması için Çin'e
fayda sağlamaktadır. 2020 itibariyle, iki taraf
dokuzuncu Çin-NATO siyasi istişare toplantısını
gerçekleştirmiştir. Tabii ki, Çin’in NATO ile ilişkisi
henüz emekleme aşamasındadır.
29
BRIq
•
Cilt 4 Sa yı 3 Yaz 2023
NATO'nun dört genişleme dalgasının sonucunda üye ülke sayısı
Nisan 2023 itibarıyla 31'e ulaştı. (NATO, 2023)
NATO’nun Dönüşümü ve NATO’nun Asya
İçişlerine Müdahalesi
Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra NATO,
Sovyetler Birliği’nin ortadan kalkmasıyla bir
meşruiyet kriziyle karşı karşıya kaldı. NATO’yu
ABD hegemonyasının bir aracı olarak sürdürmek
için, geleneksel tehditlerin (Sovyetler Birliği
veya Rusya) azalmasıyla ortaya çıkan meşruiyet
krizini ortadan kaldırmak adına ona yeni savunma
işlevleri ve coğrafi savunma alanları eklemek
gerekiyordu. 11 Eylül’ün ardından, terörizm ve
uyuşturucuya bağlı suçlar gibi geleneksel olmayan
güvenlik sorunları sıkça ortaya çıktı. Bu tür olaylar
yalnızca Avrupa ve ABD’yle sınırlı kalmamakta,
30
dolayısıyla NATO operasyonlarının geleneksel
NATO savunma alanlarının ötesine geçmesi ve
“küreselleşme” konseptinin hayata geçirilmesi için
bir fırsat sunmuştur. Bu iki şekilde tezahür etmiştir.
İlk olarak, NATO üyeliği veya NATO ortaklığı yavaş
yavaş Avrupa’nın ötesine geçerek Avrupalı olmayan
komşu ülkelere yayılmıştır. İkinci olarak, NATO’nun
sınır ötesi operasyonları Avrupa’nın “anayurt
savunmasından”, “küresel krizlerle başa çıkmaya”
dönüşmüştür.
NATO transatlantik bir ittifaktır. Dolayısıyla
Asya politikası, Asya’nın siyasi ve güvenlikle ilgili
mimarisini yaratmayı veya yeniden şekillendirmeyi
amaçlamamaktadır. Bunun yerine Asya’da ortaya
çıkan çeşitli sorunlara cevap vermeyi ve belirli kurallar
Yi Shaoxuan, Yang Chen - Çin-NATO İlişkileri: Tarih ve Gerçeklik
ve mekanizmalar oluşturmayı amaçlamaktadır.
Bunlar esas olarak Avrupa-Atlantik siyasi ve güvenlik
çerçevesini tamamlayıcı niteliktedir. Bu nedenle,
NATO’nun güvenlik stratejisine ve Asya’nın farklı
bölgelerinin NATO’nun güvenlik çıkarları açısından
önem düzeyine bağlı olarak, NATO’nun Asya
politikası temelde üç bölgeye odaklanır: Ortadoğu,
Orta Asya ve Asya-Pasifik.
NATO’nun Orta Asya politikası gerçek
bir tehdide yönelmekten ziyade,
jeopolitik bir stratejinin uzantısıdır.
NATO’nun Asya’daki müdahalesi esas olarak iki
ana alanda yansıtılmaktadır: Bir yandan Afganistan’da
Birleşmiş Milletler’in yetkisi altında barışı koruma,
terörle mücadele ve yeniden yapılanma görevlerine
katılmak, diğer yandan da Avrupa-Atlantik
Ortaklık Konseyi mekanizması, Akdeniz Diyaloğu
mekanizması, İstanbul İşbirliği Girişimi mekanizması
ve Küresel Ortaklık Mekanizması gibi birden fazla
mekanizma aracılığıyla Asyalı ortaklarıyla güvenlik
işbirliğini kurmak ve güçlendirmek (Dong, 2020).
Akdeniz Diyaloğu ve İstanbul İş Birliği
Girişimi’ni NATO “Genişletilmiş Ortadoğu”
için önerdi. Bunun nedeni, Ortadoğu’nun tarih
boyunca Akdeniz kıyıları, Arap Yarımadası ve
Avrasya kıta levhası bölgelerindeki en büyük
istikrarsızlık kaynağı olmasıydı. Aynı zamanda
dünya genelinde en fazla çatışma yaşanan bu
bölgede, özellikle Arap Baharı’ndan bu yana
mülteci sorunları, yasadışı göç, terör saldırıları ve
uluslararası suçlarla boğuşulmaktadır. Yukarıdaki
sorunlar Ortadoğu’daki barış ve istikrarı doğrudan
etkilemekte ve dolaylı olarak NATO’nun bir AvrupaAtlantik bölgesel güvenlik düzeni oluşturma
çabalarını sınırlamaktadır. Bu nedenle NATO’nun
Ortadoğu bölgesindeki çelişkileri ve çatışmaları
kontrol altına alması ve temelde NATO’ya meydan
okuyan güvenlik tehditlerini kontrol etmesi ve
azaltması gerekmektedir.
Bu amaçla, NATO’nun Ortadoğu bölgesine
yönelik politikası temel olarak aşağıdaki unsurları
içermektedir. Öncelikle, siyasi ve askeri varlığı
etkili şekilde sürdürmek için ekonomik ve askeri
yardımlara dayanarak Ortadoğu müttefikleri,
İsrail, Suudi Arabistan, Katar ve diğer ülkeler
gibi diyalog ülkeleri ve ortaklık ülkeleri arasında
güvenlik ittifakını sağlamlaştırmaya devam etmek.
İkincisi, Suriye, İran ve diğer ülkeler dahil olmak
üzere Ortadoğu’daki heterojen güçleri, çeşitli terör
örgütlerini ve aşırılık yanlısı dini örgütleri en aza
indirmek veya zayıflatmak. Bu yolla NATO’yu
doğrudan veya dolaylı olarak tehdit etmelerinin ya
da NATO’nun Ortadoğu’daki bazı önemli stratejik
kararlarına müdahale etmelerinin önüne geçmek.
Üçüncüsü, Ortadoğu’daki geleneksel ve geleneksel
olmayan güvenlik tehditleriyle mücadele etmeye
devam etmek ve terörizm, mülteci sorunları, yasadışı
göç ve korsanlığın üreme zeminini kaynağında
ortadan kaldırmak. Yani Ortadoğu’daki çeşitli
çatışmaları ortadan kaldırmak.
Geniş Orta Asya bölgesi için NATO’nun politikası
şu şekilde özetlenebilir: Orta Asya’daki çeşitli
terörist güçlerle aktif olarak mücadele etmek,
Rusya’ya karşı stratejik bir dayanak oluşturmak,
İran’a karşı caydırıcı bir güç oluşturmak ve Çin’in
batı bölgesinde stratejik olarak kısıtlama oluşturmak.
Yani, NATO’nun Orta Asya politikası gerçek bir
tehdide yönelmekten ziyade, jeopolitik bir stratejinin
uzantısıdır ve iki yöne odaklanmıştır. Bir taraftan
Afganistan’da terörizme karşı savaş başlatmış ve
çeşitli aşırılık yanlısı ve terörist güçlerle savaşmak
için Orta Asya ülkeleriyle işbirliği yapmıştır. Diğer
taraftan, Afganistan’daki savaşı Orta Asya ülkelerinde
askeri üsler kurmak ve Orta Asya’da uzun vadeli
askeri varlığını sürdürmek için kullanmıştır.
31
BRIq
•
Cilt 4 Sa yı 3 Yaz 2023
(merkezde) NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, (soldan sağa) Avustralya, Japonya, Yeni Zelenda, Güney Kore liderleri
Haziran 2022'de Madrid'de düzenlenen NATO Zirvesi'ne katıldı. (China Daily, 2022)
Asya-Pasifik bölgesi NATO'dan ve NATO'nun
temel güvenlik çıkarlarından uzak olduğu için,
NATO'nun
Asya-Pasifik
bölgesine
yönelik
önceki politikası daha temkinli ve ölçülüdür. Bu
nedenle daha çok önleyici güvenlik politikalarına
odaklanmıştı. Sonra Japonya, Güney Kore,
Avustralya ve Yeni Zelanda “Barış İçin Ortaklık”
programına dahil edilerek NATO’nun ortakları
haline geldiler. Bu ülkeler ayrıca NATO ile sık sık
etkileşime girmiş ve giderek NATO’nun Asya-Pasifik
güvenlik stratejisinin uygulanmasının itici gücü
konumuna gelmişlerdir. Eylemleri, Asya-Pasifik
bölgesinde stratejik değişikliklere yol açmıştır.
Öte yandan NATO, Çin ve Rusya'ya karşı stratejik
kısıtlama uygulamak amacıyla Moğolistan'ın NATO
ortak ülkesi olmasını desteklemek ve Moğolistan
ile askeri tatbikatlar düzenlemek gibi Çin'in komşu
ülkeleriyle de yakın işbirliği kurmuştur.
Yukarıda anlatılanlardan NATO'nun Asya
politikasının hala parçalı olduğu ve tam ve olgun
bir sistem oluşturmadığı, sadece Avrupa-Atlantik
32
bölgesel güvenlik politikasının bir tamamlayıcısı
olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, NATO’nun
Asya politikası görünüşte siyasal ve güvenlikle ilgili
işbirliğini savunsa da, her zaman rekabeti ve karşıtlığı
vurgulamıştır. Bu politika ve uygulamaların hem
genel anlamda Asya’nın siyasal ve güvenlikle ilgili
koşulları üzerinde, hem de Asya’daki yerel dengeler
ve stratejiler üzerinde önemli etkileri olmuştur.
“Birincil Hasım Olarak Çin” ve NATO’nun
Asya Versiyonunun Yaratılması
2010’dan bu yana Çin-ABD ilişkileri, işbirliğinden
ziyade rekabete dayanan inişli çıkışlı bir seyir
izlemiştir. Obama yönetimi, Çin’i kontrol altına
almak için “Asya-Pasifik’e Dönüş” ve “Asya-Pasifik
Yeniden Dengeleme” isimli stratejiler dahil bir dizi
girişim başlatmıştır. Çin’in “Çin ile ABD arasında
yeni tip bir büyük güçler ilişkisi” önerisini soğuk
karşılamıştır. ABD’de Çin tehdidi ve yükselişinin
nasıl kontrol altına alınabileceği konusunda büyük
Yi Shaoxuan, Yang Chen - Çin-NATO İlişkileri: Tarih ve Gerçeklik
bir tartışma yaşanmış ve yavaş yavaş Çin karşıtı
bir stratejik uzlaşma ortaya çıkmıştır. Donald
Trump, göreve geldikten sonra Çin’e yönelik yeni
bir suçlama ve saldırı dalgası ve müteakiben bir
ticaret savaşı başlattı ve Çin’i ABD’ye yönelik ana
tehdit olarak açıkça ifade eden belgeler ve yasa
tasarıları getirdi. ABD, Çin’i “düzeni bozan bir
devlet” olarak konumlandırmaya çalışmakta ve
ABD-Çin ilişkisini stratejik bir rekabet olarak ele
almaktadır (ABD Savunma Bakanlığı, 2019). Biden
yönetimi altındaki ABD de, insan hakları, güvenlik,
ekonomi, bilim ve teknoloji olmak üzere dört koldan
saran bir yaklaşımla Çin’e karşı bir baskı kampanyası
başlattı ve ABD ile Çin arasındaki rekabeti daha da
kuvvetlendirdi (Feng & Hua, 2022).
Ortadoğu’daki stratejik geri
çekilmeden ve Afganistan’dan
çıkmasından sonra ABD,
Çin’i kontrol altına almak için
NATO’nun Asya versiyonunu
oluşturmaya odaklanmaktadır.
ABD'nin dünya hegemonyası arayışının bir aracı
olarak ABD-Çin ilişkilerinin bozulması, NATO'nun
da Çin'e yönelik düşmanlığını artırmasına neden
olmuştur. Haziran 2021’de NATO üyeleri Çin'i ilk
kez bir bildiride güvenlik tehdidi olarak nitelemiş
ve "açık hırsları ve aşırı özgüvenli davranışlarının
kurallara dayalı uluslararası düzene ve ittifakın
güvenlikle ilgili alanlarına sistemik bir meydan
okuma olduğunu" belirtmişlerdir. NATO Genel
Sekreteri Jens Stoltenberg, Çin’in de içinde
bulunduğu bazı ülkelerin NATO çıkarlarına,
güvenliğine ve değerlerine meydan okuduğunu
yinelemiştir. Ayrıca Pekin’in ekonomik gücünü
kullanarak, baskıya başvurarak ve diğer çeşitli
araçlarını kullanarak bölgesel gücünü ilerletmeye
çalıştığını ifade etmiştir (Wei, 2022). 11 Nisan
2023’te Jens Stoltenberg, Çin’in Rusya’yı kınamayı
reddettiğini, “Rus propagandasından etkilendiğini”
ve Rusya’nın ekonomisini canlandırmasına yardım
ettiğini söylemiştir. Bu, Çin’i, NATO’nun “on yıldır
ana hasmı” olan Rusya ile eş tutmaya çalışan taraflı
bir siyasi söylemdir.
Ortadoğu’da başlattığı stratejik geri çekilmeden
ve Ağustos 2021’de Afganistan’dan aceleyle
çıkmasından sonra ABD, Çin’i kontrol altına almak
için NATO’nun Asya versiyonunu oluşturmaya
odaklanmaktadır. NATO’nun önceden Asya’nın
içişlerine karışırken izlediği dağınık politikanın
aksine, bugün NATO’nun Asyalılaşmasına yönelik
mevcut süreç, bir politik inşa aşamasına girmiştir.
2020’den bu yana, Dörtlü Güvenlik Diyaloğu
(QUAD) tarafından düzenlenen dört uluslu güvenlik
ittifakı güç kazanmaktadır. Dışişleri ve savunma
bakanları düzeyinde ilişkiler kuruldu ve güvenlik
alanında ikili ve çok taraflı koordineli askeri tatbikatlar
kademeli olarak genişletildi. Amaç, Filipinler’i ve
Vietnam’ı Güney Çin Denizi’ne getirip “QUAD+”
mekanizmasını kurarak askeri caydırıcılığı ön plana
çıkarmak ve daha fazla jeopolitik fayda elde etmektir.
Geleneksel olmayan güvenlik alanında özellikle
bilim ve teknoloji güvenliği ve biyo-ilaçlarda, Çin’i
dışlayan tedarik zincirleri ve endüstriyel zincirler
kurmaya çalışmaktadırlar (Xing, 2022).
Avustralya-İngiltere-ABD “Üçlü Güvenlik
Ortaklığı” (AUKUS) programı, ABD, İngiltere ve
Avustralya’nın nükleer denizaltılar konusundaki
işbirliğini güçlendireceğini ve üst düzey askeri
alanlarda bilgi ve teknoloji paylaşımını teşvik
edeceğini iddia etmektedir. Bu program,
hipersonik silahlar, siber yetenekler, yapay zeka,
kuantum teknolojisi ve diğer deniz altı teknolojik
işbirliği alanlarını kapsamaktadır (Çin’in Londra
Büyükelçiliği, 2023).
33
BRIq
•
Cilt 4 Sa yı 3 Yaz 2023
5 Mart 1946'da ABD ve Birleşik Krallık Beş Göz Anlaşması olarak bilinen ve Birlleşik Krallık, ABD, Kanada, Avustralya ve
Yeni Zelanda arasında elektronik istihbarat işbirliğini içeren UKUSA'yı imzaladı. (ABD Savunma Bakanlığı, 2023)
ABD, İngiltere ve Avustralya’nın denizaltı
programı, Çin’in Pasifik Okyanusu ve Hint
Okyanusu’nda artan nüfuzuna karşı, deniz gücüne
bir su altı ablukası oluşturmayı amaçlamaktadır.
Bu, yalnızca Nükleer Silahların Yayılmasını
Önleme Antlaşması’nın (NPT) ihlali değil,
aynı zamanda Asya-Pasifik bölgesindeki deniz
barışının da bozulması anlamına gelmektedir.
Beş Göz (UKUSA) ittifakının bilgi güvenliği
konusunda açıkça Çin karşıtı bir önyargıya sahip
olması tesadüf değildir. Örneğin ABD, İngiltere,
Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda, Huawei
ve ZTE’yi 5G iletişim ağlarında yasaklamış ve
diğer ülkelere de benzer kararlar almaları için
baskı yapmıştır. Bu noktada Doğu Asya’da ABD,
Japonya ve Güney Kore istihbarat grupları
arasında “üç gözlü bir ittifak” oluşturduğundan
bahsediliyordu (Beijing Daily, 2023). Güney
Kore ve ABD başkanlarının, iki ülke arasındaki
siber güvenlik işbirliğini güçlendirmek, ABD34
Güney Kore istihbarat ittifakını kurmak ve
gelecekte Japonya’nın dahil edilmesini görüşmek
üzere Nisan 2023’te Washington’da bir belge
imzalayacağı bildirildi. Güney Kore medyasına
göre bu, Güney Kore, ABD ve Japonya arasında
“üç gözlü bir ittifakın” gündemde olduğu
anlamına geliyor. Eğer ABD, Japonya ve Güney
Kore istihbarat teşkilatlarını ABD stratejisine
hizmet etmeleri için seferber etmeyi ve onlarla bir
ittifak kurmayı başarırsa, araştıracakları ilk şey
komşu Asya ülkelerinin gizli bilgileri olacaktır ve
bunun Çin üzerinde de açıkça etkileri olacaktır.
ABD’nin “NATO’nun Asya versiyonunu” veya
“Asya NATO’su”nu kurma girişiminin esası,
kendi stratejik planlarına ilgili ülke ve bölgelerin
hizmet etmesini sağlamaktır. Ayrıca, bu ittifak
ABD’nin ülkelerin içişlerine ve egemenliklerine
müdahale etmesine de izin vermektedir. Bu
noktada en kullanışlı araçlar, Japonya’nın Çin
tehdidi korkusundan, Tayvan’ın bağımsızlık
Yi Shaoxuan, Yang Chen - Çin-NATO İlişkileri: Tarih ve Gerçeklik
arzusundan, Kuzey ve Güney Kore arasındaki
düşmanca dinamiklerden yararlanmak ve daha
fazla Asya ülkesini ABD’ye bağlamak için askeri
işbirliği anlaşmaları oluşturmaktır.
Örneğin, ABD Dışişleri Bakanlığı internet
sitesindeki “ABD-Tayvan ilişkilerinin olgusal
listesi” güncellendi ve “Tayvan Çin’in bir
parçasıdır” gibi ifadeler listeden çıkartıldı
(Lei, 2022). Aynı zamanda Japonya ve Tayvan
arasındaki ilişkilerin derinleşmesi de teşvik
edilmektedir. ABD ayrıca Çin-Hindistan sınır
anlaşmazlığını Hindistan’ı Çin ile karşı karşıya
getirmek için kullanmış ve Asya stratejisini,
Hindistan’ın önemini vurgulayarak, “HintPasifik Stratejisi” olarak yeniden adlandırmıştır.
Son olarak, Güney Kore ve Singapur potansiyel
müttefikler olarak görülmekte ve Asya’da ABD
müttefiklerinin merkezde olduğu “yeni bir
NATO” kurulmaktadır.
“NATO’nun Asya Versiyonu”
Başarılı Olabilir mi?
Haziran 2022’deki Madrid zirvesinde NATO
liderleri, Kuzey Atlantik Antlaşması’ndan sonra
ikinci derecede önemli olan yeni bir Stratejik
Konsept’i resmen kabul ettiler. Belgede, 1991,
1999 ve 2010 NATO Stratejik Konseptlerinin
altında yatan temel varsayımların yıkıldığı
belirtilmektedir. Özellikle Avrupa-Atlantik
bölgesinin barış içinde olduğu, küresel güç
rekabetinin olmadığı ve uluslararası güvenlik
düzeninin öngörülebilir ve işbirlikçi olduğu
görüşleri artık mevcut güvenlik ortamına
uymamaktadır (Cai, 2022).
NATO’nun güvenlik önceliklerini değiştiren
ana faktörler şunlardır: Birincisi, Çin’in
yükselişi, küresel gücün Avrupa-Atlantik
bölgesinden Hint-Pasifik bölgesine kaymasına
neden olmaktadır. İkincisi, bilimsel ve
teknolojik gelişmeler NATO’nun toplu savunma
yeteneklerini etkilemektedir. Üçüncüsü, iklim
değişikliği, gıda güvenliği ve diğer geleneksel
olmayan güvenlik sorunları NATO’nun kriz
yönetimini etkilemektedir. Dördüncüsü, RusyaUkrayna çatışması NATO’yu çeşitli karmaşık
sorunlarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu
nedenle NATO, küreselleşmek istemektedir
ve Asya’yla ilgili meselelere uzanabilmek için
QUAD ve AUKUS gibi birçok küçük grup
oluşturmuştur. Ancak bunu müteakiben şu
soru ortaya çıkıyor: ABD “NATO’nun Asya
versiyonu” ile istediğini yapabilecek mi? Bu
soruyu cevaplarken birçok faktörün göz önünde
bulundurulması gerekmektedir.
Birincisi, Avrupa ülkeleri, özellikle Çin ile
ilgili konularda, Asya-Pasifik bölgesindeki
koşullarla ilgili bir görüş birliği içinde değildir
(Ming & Zheng, 2020). Çin ve ABD arasındaki
stratejik rekabetin aksine, Çin ve Avrupa daha
yakın işbirliği yapmakta ve birçok ortak çıkarı
paylaşmaktadır. Çin, Avrupa için önemli bir
pazar ve önemli bir ticaret ortağıdır ve iki
ekonomi son derece tamamlayıcı niteliktedir.
Yavaşlayan ekonomik büyüme, devam eden kriz
ve İngiltere’nin AB’den çıkışı gibi nedenlerle,
Çin ile daha yakın ekonomik işbirliği Avrupa
için önemlidir. Buna ek olarak, Çin ve
Avrupa’nın Ortadoğu’da istikrarı koruma,
nükleer silahların yayılmasını önleme, siber
uzay ve diğer uluslararası güvenlik konularının
yanı sıra çok taraflılığı destekleme, iklim
değişikliğiyle mücadele ve uluslararası kamu
malları sağlama konularında ortak çıkarları
vardır. Daha da önemlisi Avrupa, uluslararası
alanda stratejik bir güç olabilmek için, NATO’da
özerk olmak ve ABD kontrolünün dışında
kalmak istemektedir.
35
BRIq
•
Cilt 4 Sa yı 3 Yaz 2023
İkincisi, ABD’nin “Asya-Pasifik Stratejisi”nin
“Hint-Pasifik Stratejisi”ne dönüştürülmesi, yalnızca
önceki müttefiklere güvenerek Çin’i kontrol altına
alma hedefine ulaşılamayacağının ve Hindistan’ın
resme dahil edilmesi gerektiğinin sinyallerini veriyor.
Bunun yanında Hindistan, ABD’nın Hint-Pasifik
stratejisinin kesinlikle projeye en az bağlı parçasıdır
ve Rusya-Hindistan ilişkileri, “Asya’dan ayrılma ve
ABD’nin yanında yer alma” planının önünde önemli
bir engeldir (Juan, 2022).
Japonya, Hindistan ve
Avustralya’nın bir numaralı
ticaret ortakları Çin’dir ve bu
ülkeler Çin’in kendilerini askeri
olarak işgali yönünde bir endişe
duymamaktadır.
Kaldı ki Hindistan’ın görüş ve çıkarları birçok
konuda ABD, Japonya, Avustralya ve diğer ülkelerin
görüş ve çıkarlarıyla örtüşmemektedir. Hindistan,
Güney Çin Denizi ve Tayvan gibi konulara tam
olarak karışmamaktadır. İklim değişikliği ile ilgili
olarak, her ikisi de gelişmekte olan ülkeler olan
Hindistan ve Çin çok benzer pozisyonlara sahiptir.
Üst düzey teknolojilerde ise Hindistan, Huawei’nin
5G teknolojisini benimseme konusunda isteksiz olsa
da, ABD teknolojisinin Hindistan pazarına hakim
olduğunu görmek de istemektedir. Daha da önemlisi,
Hindistan hala tarafsız bir diplomasi geleneğine
yaslanıyor olmasıdır. ABD, Hindistan’ı “dört uluslu
mekanizmaya” sokmuş olsa da, ABD ile Hindistan
arasında ekonomik ve askeri anlaşmalar konusunda
anlaşmazlıklar var ve bu ABD’nin ittifaklar kurma
stratejisini de etkileyecektir.
Üçüncüsü, Çin’in komşu ülkelerle büyüyen
ekonomik ve ticari işbirliği, ABD’nin bu bölgede sözde
36
“NATO’nun Asya versiyonuna” karşı daha büyük bir
direnişle karşılaşacağı anlamına gelmektedir. Çin’in
en büyük ticaret ortağı olarak AB’yi geride bırakan
ASEAN, artık 1998 mali krizinin ASEAN’ı olmaktan
çıkmış, barışçıl ve istikrarlı bir ortamda hızlı bir
ekonomik kalkınma sağlamıştır. Dolayısıyla ABD’nin
Çin’i hedef alma, bölgesel gerilimleri artırma ve
böylece ASEAN’ın merkezi konumunu zayıflatma
girişimlerini, en azından gönüllü olarak, kabul
etmeyecektir (Han, 2021).
Dahası Japonya, Hindistan ve Avustralya’nın
bir numaralı ticaret ortakları Çin’dir ve bu ülkeler
Çin’in kendilerini askeri olarak işgali yönünde bir
endişe duymamaktadır. Japonya ve Hindistan’ın Çin
ile tarihsel toprak anlaşmazlıkları bulunmaktadır
ve Çin’le karşı karşıya gelmektense, karşıtlıkları
yönetmek ulusal çıkarlarına daha uygundur (Global
Times, 2021). Çin, kendi bakış açısına göre, ABD’nin
Asya ülkeleri üzerindeki baskısının aksine, ASEAN,
Japonya, Hindistan ve diğer Asya ülkeleriyle tam
işbirliğini de güçlendirecektir.
Dördüncüsü, ABD’nin Çin’i kontrol altına almak
için kullandığı Beş Göz ittifakı, AUKUS ve QUAD
gibi çoklu alt gruplar birleşebilir ve karşılıklı güçler
arasında dengeleyici bir etki oluşturabilirler (Xiang
& He, 2023). NATO ittifak sistemi, Anglo-Sakson
devletlerinin yani Birleşik Krallık ve ABD’nin
çekirdeğini oluşturduğu bir hiyerarşiye sahiptir.
Birleşik Krallık ve ABD, Avustralya’nın nükleer
denizaltılar geliştirmesine yardım edebilir, ancak
Hindistan, Japonya ve Güney Kore’ye yardım edemezler
ve bu onlara çekirdek güç olmadıklarını, yalnızca
yardımcı güçler olduklarını hatırlatır. Hindistan,
Japonya ve Avustralya’nın ABD liderliğindeki
“NATO’nun Asya versiyonuna” katılmalarının temel
nedeni, yükselişi bölgedeki güç dağılımını önemli
ölçüde değiştiren, Çin’i frenlemektir. Zamanla, Çin’in
gücü bu ülkelerin genel gücünü çok aşarsa, bu dört
uluslu mekanizmayı sona erdirebilir.
Yi Shaoxuan, Yang Chen - Çin-NATO İlişkileri: Tarih ve Gerçeklik
Sonuç
Çin’in karşı karşıya olduğu uluslararası koşullar
pek ideal değildir, özellikle de Çin ile ABD
arasındaki rekabet bu kadar yoğunlaşırken. Bu,
temel olarak ABD’nin yükselen güçlerle ilişkilere
“sıfır toplamlı oyun” bakış açısıyla yaklaşmasından
kaynaklanmaktadır. Batı baskısı karşısında Çin
geri adım atamayacağına göre, “savaşmaya cesaret
etmeye ve iyi savaşmaya” mecburdur. Bu nedenle
Çin’in NATO’ya karşı tutumu nettir: NATO’yu
Soğuk Savaş’ın bir ürünü ve kalıntısı, ABD
hegemonyası altındaki askeri ve siyasi bir blok
ve ABD hâkimiyetindeki dünya düzeninin temel
taşlarından biri olarak görmektedir.
Çin, Rusya-Ukrayna çatışmasının patlak
vermesinin temel nedeni olarak gördüğü
NATO’nun doğuya doğru genişlemesine ve
Rusya’nın güvenlik alanını sürekli olarak baskı
altında tutmasına karşı çıkmaktadır. Çin, Batılı
ülkelerin Çin sınırlarına yakın askeri tatbikat
yapma imkanını artıracağı için, NATO’nun
Moğolistan’ı ittifaka dahil etmek istemesinden
endişe duymaktadır. Ayrıca Ortadoğu ve Orta
Asya’daki batı sınırlarının güvenliğini tehdit eden
NATO’nun askeri varlığına ilişkin endişelerini
dile getirmiştir. Çin, Asya’da barış ve istikrar için
bir tuzak olan “NATO’nun Asya versiyonuna”
karşı ihtiyatlı davranmakta ve ona şiddetle karşı
çıkmaktadır. Aynı zamanda, Çin ve NATO tedbirli
bir ilişki, diyalog ve işbirliğini sürdürüyorlar.
Çatışmalar geleneksel güvenlik alanlarında daha
belirgin olmakla birlikte, geleneksel olmayan çeşitli
güvenlik tehditlerinin ortaklaşa ele alınmasında
da önemli bir işbirliği alanı bulunmaktadır.
Teşekkür: Bu makale, “Çin Eğitim Bakanlığı’nın
Temel Felsefe ve Sosyal Bilimler Projesi” (17JZD036)
ve “Ulusal Sosyal Bilimler Vakfı” (21FGJB004)
fonlarıyla desteklenmiştir.
Kaynakça
ABD Savunma Bakanlığı (2019). Indo-Pacific Strategy
Report Preparedness, Partnerships, and Promoting a
Networked Region. https://media.defense.gov/2019/
Jul/01/2002152311/-1/-1/1/DEPARTMENT-OF-DEFENSE-INDO-PACIFIC-STRATEGY-REPORT-2019.PDF
Cai, S. S. (2022). NATO 2022 Strategic Concept: Reaching
Out to Indo Pacific. Military Digest, (10), 48-52.
Dong, L. H. (2020). Analysis of NATO’s Principles and Actions to Safeguard Western Security. Academic Frontiers.
23, 60-63.
Editorial (2021). The United States cannot afford to build or
pull the “Asian version of NATO” car. Global Times.
Editorial (2023). Is the United States, Japan, and South Korea Engaging in the “Three Eyes Alliance”?. Beijing
Daily. Retrieved from https://baijiahao.baidu.com/s?id=1763770724345184378&wfr=spider&for=pc
Feng, Z. & Hua, N. G. (2022). The Situation and Dilemma
of Biden Administration’s Strategic Competition towards China. Asia Pacific Security and Ocean Research. (1),
1-18.
Han, L. Z. (2021). Will the United States achieve its wish to
launch the “Asian version of NATO”?. People’s Daily Overseas Edition.
Juan, H. (2022). NATOization of the Indo-Pacific and QUAD
Cooperation: The Limits of India’s Participation. South
Asia Studies. (3), 33-35.
Lei, Z. (2022). Beware of US Attempts to Build an “Asian Version of NATO” around the Taiwan Issue”. Cross Strait Relations. (6), 30-31.
Ming, C. X. & Zheng, L. Y. (2020). The Practical Difficulties
and Future Prospects of Strategic Coordination under the
US-Europe Transatlantic Alliance.World Politics Studies,
(3), 81-83.
The Chinese Embassy in the UK (8 April, 2023). The US,
UK, and Australia are determined to promote cooperation on nuclear submarines, and the Chinese Embassy
in the UK answers questions from reporters. The Paper.
Retrieved from https://www.thepaper.cn/newsDetail_
forward_22622171
Wei, W. Y. (2013). What is NATO?. Beijing: World Knowledge
Publishing House. 1-3.
Xiong, Y. (2000). Sword and Blood: Behind NATO’s Eastward
Expansion. Beijing: Xinhua Publishing House. 288-315.
Wei, Y. L. et al (1 July, 2022). It’s Difficult for the US and the
West to Develop the” Asia Pacific Version of NATO”. Global Times.
Xiang, Z. & He, W. L. (2023). The United States’ “Reverse Free
Ride” towards its Asia Pacific Alliance. World Outlook.
(3), 54-55.
Xing, L. J. (19 July, 2022). The Layout of the “Quadrilateral
Mechanism” in the United States, Japan, India, and Australia. Qin’an Strategy. Retrieved from https://baijiahao.
baidu.com/s?id=1738710496228018490&wfr=spider&for=pc
Xue, Y. D. (2021). Assessment of Management Dilemmas of
American Asia-Pacific Alliance. Asia-Pacific Security and
Maritime Affairs. (5), 17-18.
Ze, W. X. & Wei, W. Y. (2020). Paradoxes Confronting NATO’s Retransformation and the China-NATO Relations.
Pacific Journal. 28 (10), 34.
37