Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
KAZAKLARDA HALK TAKVİMİ “AY ADLARI, MÜŞELLİK VE ON İKİ HAYVANLI TÜRK TAKVİMİ” ÜZERİNE Yrd. Doç. Dr. Abdullah KÖK  Özet Bu çalışmanın amacı bundan önce yapılmış Halk takvimi ve on iki Hayvanlı Türk takvimi ile ilgili çalışmaları değerlendirmek ve bundan hareketle Kazak halk takvimi ile karşılaştırmak değildir. Türk konar/göçer kültürünün önemli temsilcilerinden olan Kazakların tabiat olaylarına ad verirken nelerden yararlandıklarını tespit etmektir. Halk Takvimi ciddi bir gözlem, ayrıntılı sayı bilgisi ve uzun deneyimler sonucu ortaya çıkan kültürel bir öğedir. Kazaklar ay adlarını isimlendirirken nelerden yaralanmışlardır. Tabiat olayları karşısında Kazak halkı nasıl pratikler üretmiştir. Ay adlarına isim verirken milli ve dini değerlerini, mitolojik inanışlarını yansıtmışlar mıdır. Konar/göçer kültürün en önemli unsuru hayvancılık halk takvimini ne kadar etkilemiştir. Tarımla uğraşan Kazakların halk takvimine katkısı ne olmuştur. Kazak halkı aysız gecelerde tabiatın tılsımını nasıl çözmüştür. İşte bu çalışmada bütün bu soruların cevapları aranacaktır. Anahtar Sözcükler: Kazak halk takvimi, on iki hayvanlı Türk takvimi, müşel 0. Giriş Kazaklarda Halk Takvimi “Ay adları müşellik ve on iki hayvanlı Türk takvimi” Üzerine adlı bildirimizde Kazakça ay adlarına geçmeden önce DLT’den başlayarak on iki hayvanlı Türk takvimini açıklamaya çalışalım. Takvimin milletlerin kültür hayatında ki rolü çok önemlidir. İnsan hayatına yön veren bir çok olayın gelecek nesillere aktarılması kültürel etkileşimin konusudur. Kültürel etkileşim, kültürel unsurların coğrafi bakımdan yer değiştirerek bir toplumdan başka topluma geçmesi olayıdır. On iki hayvanlı Türk takvimini DLT’den başlayarak tanıklayıp daha sonra Kazak kültüründeki görünümünü inceleyeceğiz. Öncellikle Kazaklardaki halk takvimi (ay adları) ile ilgili bilgileri Kazak kaynaklarından alıp daha sonra on iki hayvanlı Türk takvimi kavramı üzerinde duracağız. Acaba DLT’den başlayarak bu güne gelinceye kadar ay adlarında nasıl bir gelişme/değişme olmuştur. Bu çalışma karşılaştırmalı bir çalışma değildir. Kazaklarda Halk Takvimi “Ay adları müşellik ve on iki hayvanlı Türk takvimi” Üzerine adlı çalışmamızda Kazak halk takvimi ve halk takviminin Kazak Türk kültürüne etkisi tespit edilmeye çalışılacaktır. Çalışmamıza başlamadan önce on iki hayvanlı Türk takvimi üzerine yapılan çalışmaların listesini verelim1. 1. Takvim Türkçe sözlükte şu şekilde açıklanır. Takvim İs. Ar. Takvim 1. Zamanı yıllara, aylara ve günlere ayıran yöntem. 2. Bir yılın günlerini, aylarını, sayılı günlerini gösteren, değişik biçimlerde yapılmış çizelge veya defter. 3. Yapılacak bir işin türlü evrelerini zamana bağlı olarak gösteren program. [TS 2005;1894 a] 1. 1. Türkler’de Zaman Hesabı Bilinen en eski Türk takvimi, On İki Hayvanlı Türk Takvimi'dir. İslam kaynaklarında “Tarih-i Türki”, “Tarih-i Türkistan” “Tarih-i Khıta”, “Uygur” veya “Sâl-i Türkan”, “Alıkâm-ı Sâl-i Türkân” gibi adlarla zikredilmektedir. Türk toplulukları çeşitli kültürlerle tarih  (Kızılorda Korkut Ata Devlet Üniversitesi Dünya Dilleri Fakültesi Türk Dünyası Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Misafir Öğretim Üyesi akok9@yahoo.com, Yayın künyesi; Kazaklarda Halk Takvimi "Ay Adları,Müşellik ve On İki Hayvanlı Türk Takvimi" Üzerine", VI. Uluslararası Türk Dünyasının Geleceği ve Sosyal Bilimler Kongresi, Calalabad, KIRGIZISTAN, 25-28 Mayıs 2008, pp.735-751…. On iki hayvanlı TürkTakvimi Üzerine yapılan çalışmalardan bir kaçı şöyledir. Turan Osman, “Oniki Hayvanlı Türk Takvimi”, İstanbul 1941. Güzelbey Cemil Cahit, “Gaziantep’te Halk Takvimi ile ilgili Töreler” Türk Folklor Araştırmaları, Sayı;346, Mayıs, 1978. Aynakulova Gülnisa, “Gregoryen Kıpçaklar ve Oniki Hayvanlı Türk Takvimi Üzerine” Milli Folklor, 2007, Yıl 19, Sayı 74.; Mustafa Kafalı, "Türk Kültüründe Nevruz Ve Takvim", Türk Kültüründe Nevruz, Uluslararası Bilgi Şöleni (Sempozyumu) Bildirileri, (Ankara, 20-22 Mart 1995), (Yayına Haz. Sadık Tural), Ankara, 1995. Kara Mehmet, “Asya Toplumlarında Ortak Bir kültür Öğesi: On İki Hayvanlı Takvim” Second International Conferance of the Asian Phlisophical Association THE RISE OF ASIAN COMMUNITY AND THE NEW DIALOGUE BETWEN PAST AND FUTURE OF THE WORLD October 26-29 2006, Busan, Korea.; Tavkul Ufuk; “Kültürel Etkileşim Açısından On İki Hayvanlı Türk Takviminin Yayılışı” Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, Cilt 4, Sayı 1 (Mart 2007) 1 boyunca karşıya karşıya kalmışlar, yabancı kültürlere bazı özellikler kazandırmışlardır. Türk takvimi de bazı yabancı kültürlerle az çok etkilenmek suretiyle günümüze kadar gelmiştir. Türk takviminde 12 yıl bir devreyi, her beş devre de bir çağı oluşturur. 12 yılın her yılı bir hayvana nispet olunmuş, bu hayvanların her birinin de ait oldukları yılların kaderini yönlendirdiklerine inanılmıştır. Bu takvimin M. Ö. 220 Asya Hunlarından itibaren kullanıldığı bilinmektedir. On İki Hayvanlı Türk Takvimi'nin dünyanın değişik coğrafyasında yaşayan Türklerde halen varlığı, özellikle hayvancılıkla uğraşan Türk boylarında kullanıldığı bilinmektedir. On iki Hayvanlı Türk Takvimi, güneş yılına göre hesaplanmıştır. Dünyanın güneş etrafındaki hareketiyle veya güneşin 12 burcu devrederken geçiş süresine bir yıl denilmektedir. Bu da 365 gün, 5 saat, 50 dakika, 47 saniyedir. Kesin hesaba göre Türk takvimi 2 dakika, 2 saniyelik bir fazlalık göstermekte, bu da 720 yılda bir güne tekâbül etmektedir. 2 Türk zaman bilgisine göre bir gün 12 eşit kısma ayrılmış olup, her birine çağ adı verilmektedir, sırasıyla 12 çağ, bu on iki hayvanın adı ile anılmaktadır. Günün başlangıcı ise gece yarısıdır. 1. 2. DLT’te Takvim Kaşgarlı Mahmud Divân-ı Lügati't-Türk adlı eserinde on iki hayvanlı Türk takvimi ile ilgili şunları söyler. “Türk hakanlarından birisi kendisinden bir kaç yıl önce geçmiş olan bir savaşı öğrenmek istemiş, o savaşın yapıldığı yılda yanılmışlar; onun üzerine bu iş için Hakan milleti ile keneş (müşavere) yapar ve kurultayda “biz bu tarihte nasıl yanıldıksa bizden sonra gelecek olanlar da yanılacaklardır; öyle ise, ise biz şimdi göğün on iki burcu ve on iki ay sayısınca her yıla bir ad koyalım; hesaplarımızı bu yılların geçmesiyle anlayalım; bu, aramızda unutulmaz bir belge olarak kalsın dedi. Millet hakanın bu önergesini onayladı. Bunun üzerine Hakan ava çıkar; yaban hayvanlarını “ılısu” ırmağına doğru sürsünler diye emreder. Bu, büyük bir ırmaktır. Halk bu hayvanları sıkıştırarak suya doğru sürer. Bu hayvanlardan avlarlar; bir takım hayvanlar suya atılırlar; on ikisi suyu geçer; her geçen hayvanın adı bir yıla ad olarak takılır. Bu hayvanlardan birincisi “sıçgan=sıçan” imiş. İlk önce geçen bu hayvan olduğu için senenin başı bu adla anılmış ve “sıçgan yılı denilmiş; bundan sonra sırası ile geçen hayvanların adları yıllara verilmiş: sıçgan (fare) yılı ud (öküz) yılı pars (pars) yılı tawışgan (tavşan) yılı nek (timsah) yılı yılan (yılan) yılı yund (at) yılı koy (koyun) yılı biçin takagu it toŋuz (maymun) yılı (tavuk) yılı (it) yılı (domuz) yıl Sayı toŋuz yılına varınca dönülerek yine sıçan yılından başlar. Kaşgarlı Mahmud der ki; Biz, şu kitabı yazdığımızda dört yüz altmış altı (466) senesinin Muharrem ayı idi, yılan yılı girmşti. Bu yıl geçipte 467 yılı olunca “yund yılı” girecekti. Türkler, bu yılların her birinde bir hikmet var sanarak onunla fal tutarlar, uğur sayarlar; söz gelimi: Ud yılı girdiğinde savaş çoğalırmış, çünkü öküzler birbirleriyle vuruşurlar, tos yaparlar. Takagu yılında yiyecek çok olur, ancak insanlar arasında karışıklık çıkarmış; çünkü tavuğun yemi danedir. Daneyi bulabilmek için çöpleri, kırıntıları bir birbirine karıştırır. Timsah yılı girdiğinde yağmur çok yağar, bolluk olurmuş; çünkü timsah suda yaşar. Domuz yılı girince kar ve soğuk çok olur, kargaşalık çıkarmış. Böylece Türkler, her yıl bir şey olacağına inanırlar. Ayların adlarına gelince; şehirlerde Arapça ad kullanılır. Göçebe olan ve müslüman olmayan Türkler, yılı dört ayrıma bölerek ad verirler. Her üç ayın bir adı vardır. Yılın geçmesi bununla bilinir. Yeni günden sonra ilkbahara “oglak ay” sonra “ulug oglak ay” derler; çünkü bu ikinci parçada oğlak büyür. Bundan sonra “ulug ay” denir; çünkü bu parça yaz ortasıdır, yer yüzünde nimet bollaşır, hayvanlar büyür, süt çoğalır [DLT –I 2006;344;345;346;347;348] 1. 3. Kazaklarda Takvim Kazak yazarlarının takvimle ilgili görüşlerine bakalım; farklı zamanlarda Kazak alimler Vavilon’nun, Mısır’ın takvimini inceleyerek bu konuda değişik ve önemli eserler yazdılar. Son 2 Abdulhalûk Çay, Türk Ergenekon Bayramı Nevruz, Ankara, 1991, s. 29-37. zamanlarda İ. Depmanın, İ. Şur gibi alimler bu konuda çalışmaya devam ettiler. Geçen asrın ortalarında takvim ile ilgili Kuftin ve Sedelnikov araştırmalar yapmışlardır. Kazak takvimi hakkında farklı görüşler vardır Bazılarına göre bir yılda 13 ay, bazılarına göre ise 12 ay vardır. Kuftin’in Kazak takvimi 13 aydan oluşmaktadır. şilde (temmuz) sarşa-tamız (ağustos) karaşa (kasım) kırküyek (eylül) akpan (şubat) ala sapıran veya naurız (mart) kökek (nisan) mamır (mayis) mausım veya otamalı (haziran) Kuftin’nin hesabına göre yılın ilk ayı temmuzdur, temmuz 40 gündür. Diğer 12 ay ise 27–28 günden oluşmuştur. Kuftin’in hesabına göre 1 yılda 370 gün vardır. A. N. Sedelnikov’a göre Kazak takvimi 12 aya ayrılır, her ay 4 haftaya bölünür. Bu hesaba göre bir yıl 336 gün olur bu da 11 aya denk gelir. Ş. Valihanov (1835-1865) ve V. V. Radlov (1837-1918) gibi araştırmacılara göre Kazak takvimi 12 aydan ibarettir ve 1 ayda 30 gün vardır. kazan (ekim) jeltoksan (aralık) Eki Agayındı kantar (ocak) Şokan Valihanov’a Göre aylar; 1. Otamalı (Mayıs) 2. Şilde (Haziran) 3. Sarşa-tamız (Temmuz) 4. Karaşa-kayıs (Ağustos) 5. Kazan (Eylül) 6. Mizan veya Kırküyek (Ekim) 7. Jeltoksan (Kasım) 8. Kantar (Aralık) 9. Akpan (Ocak) 10. Naurız (Şubat) 11. Kökek (Mart) 12. Mamır (Nisan) V.V. Radlov’a göre aylar; Otamalı (Mart) Saratan (Nisan) Kökek (Mayıs) Şilde (Haziran) Sarşa-tamız (Temmuz) Kırküyek (Ağustos) Kazan (Eylül) Karaşa (Ekim) Toksan (Kasım) Kantar (Aralık) Akpan (Ocak) Nevruz (Şubat) Yukarıda verilen çalışmalarda ayların sayısının yanında ayların adlandırılmasında da farklılıklar vardır. Örnek olarak Kuftin’in çalışmasında yıl başı Şilde ayı ise, Valihanov’un ve Radlov’un çalışmalarında Otamalı ayıdır. Valihanov; Otamalı için mart; Radlov ise mayıs demiştir. Eski eserler ve çalışmalara göre Kazak aylarının sayısı 40’ a yakındır. Eskiden Kazaklarda takvim kullanımı merkezi değil, her bölge kendisine göre takvim kullandığı için her bölgede farklı farklı takvimler meydana gelmiştir. Bu da karışıklığa neden olmuştur. [Исқақов;1963 s. 111-113] 1.4. Kazaklarda Halk Takvimi Kazak halkı tabiatın tılsımını (sırını, gizemini) eskiden beri anlamaya çalışmıştır. Kış ve yaz bozkırda yaşasa bile tabiatın gizemini aysız gecelerde yıldızlara bakarak, rüzgârın hareket ettirdiği otlara bakarak, kuşlara, hayvanlara, sivri-sinek, böceklere bakarak, hava durumunu önceden tahmin etmişlerdir. Yılın her ayındaki hava değişiklerini, ayın özelliklerine bakarak adlandırmışlar ve özel isimler koymuşlardır. Bu duruma yorum yapan yıldızcılar da olmuştur. Yılın 12 ayındaki halk kuralları şu şekildedir: Ölara İki ayın arası demektir. Böylece önümüzdeki aya yorum yapılır. “Yani bu ayda yağmur yağsa önümüzdeki ayda yağmurlu olacak” diyorlar. Bu tahminler hiçbir zaman hatalı çıkmamıştır. Amal Yılın on iki ayında da birkaç kere gelen soğuk ve sıcak, yağmur ve kar, rüzgâr ve tabiat özelliklerine amal denir. Mevsimlerdeki beklenmeden gelen değişikliklerin çeşitlerine denilir. Halk takvim bilgisine göre yedi amal varmış: Bunlar: 1.kunnin tokırauı günün duraklaması 2. karaşanın kaytuı kasımın gidişi 3. ürkerdin sönüi ürker yıldızın batması 4. muzdın katuı buzun donması 5. kiyiktin matauı geyiğin bağlanması 6. kıs toksan kış doksanlık (yani üç ay kış demek) 7. ay togamı ayın dogması (ayın hilal halinde görünmesi) Kus kanatı Nevruz ayının son günlerinde mevsim (göçmen) kuşlar döner. Bunların dönmesiyle birlikte yağmur, kar fırtınası, rüzgâr gelir. Buna halk kuş kanatı der. Bu amalın yani hava değişikliklerinin bir çeşididir. Alasapıran Bahar mevsiminde, mart ayında ara sıra nisan ayında da olacaktır. Kar erir, işçiler için için elverişsiz dönem başlar. Beskonak Yıl sonunda, yani mart ayının 17 ile 21 tarihleri arasındaki yağmurlu, rüzgârlı hava değişimidir. Bu her yıl esen soğuk rüzgârdır. Kızır kamşısı Nisan ayının ortasında ilk şimşeğin düşmesidir. Bu dönemlerde yağmur yağar, kar erir, güney taraflarda hava ısınır. Bu dönemdeki şimşeğin düşmesini Kazak halkı “Kızırın kamçısı parladı, kış gitti” derler. Tobılgı jargan Nisanın son günlerinde esen iki, üç günlük rüzgârdır. Bu dönemde ağaçlar canlanır, çiçek açılır, tabiat yeşillenir. Kızıl jumırtka Mayıs ayının ilk on günüde tavuklar yumurtalar. Halk dilinde buna kızıl jumırtka (kırmızı yumurta) derler. Bu dönem 1-2 gün uzayabilir. Kuralayın salkını Mayıs ayının sonunda esen soğuk esen rüzgârdır. Bu rüzgâra karşı geyik yavrusuna koşmayı öğretir. Bu rüzgâra karşı koşan geyik her türlü sıkıntıya katlanır. Ürkerdin batuı Haziran ayının başında ürkerin tamamen görünmemesidir. Bazen buna ürkerin yere düşmesi de denilir. Bundan sonra 40 temmuz başlar. “Ürker yere düşmeden yer ısınmaz” Kırık kün şilde Haziran temmuz ayında 40 güne devam eden sıcaklıktır. Bu aşırı derecedeki sıcaklığa rağmen halk arasındaki 40 gün temmuz diye adlandırmış halk takvimi ortaya çıkmıştır. Ürkerin tolgagı Hayvanlar için en elverişli dönemdir. Bu dönemde ürker doğar, yer kurur, otlar bollaşır. Tarazının tuuı Ağustos ayının ortasında hava durumu serinler, koyu bulutlar tarım ürünlerine ve hayvanlara faydalı olur. Sonbahar yaklaştığını hiss ettirir. “Terazi doğsa şafak serinleşir” ata sözü buradan ortaya çıkar. Mizam şuak Eylül ayının ikinci on günlük devresinde serinlik, soğuklar başlar, yağmur yağar, gece ot ucunda çiy olur. Havalar yeniden yaz gibi sıcaklaşır, bu sıcaklığa mizam şuak denilir. Sümbülenin tuuı “Sümbüle doğsa su soğur, diye halk ritüeli vardır, yani eylülün son on gününde sonbahar gelir, havalar soğur, yağmur yağar. Karaşanın kaytuuı Kasım ayında mevsim kuşları güneye döner. Bu arada yüksek kesimlere yılın ilk karı yağar. Kırbastın kızılı Aralığın başındaki ilk ayazdır. Kazakistanın kuzey bölgesine soğuk erken gelir. Bu dönemde çok soğuklar olur. Tekenin burkılı Aralık ayının son günlerindeki kar fırtınası, rüzgardır. Bu zamanda geyik tekesini dişi geyiğe bağlar (yani çiftleşir). Bu iki gün devam eder. Mayıs ayında geyiklerin yavrulanması iki üç gün sürer. Künnin talasuı Halk anlatımına göre güneş kalktı denilen zaman ocağın ilk gününe denk gelir. Bu dönem hava durumu aniden değişir, kar yağar. Kıs şildesi Ocağın son günlerinde kış aşırı soğur, tükürdüğün tükürük bile yere yetişmeden donar. Buna Kazaklar kışın haziranı derler. Yani çok soğuk demektir. Böri sırgak Şubat ayının kışı soğuk geçer. Kar fırtınası, ayazlar bu ayda olur. Ay sonunda çok soğukta kurtlar bağlanır. Sırgak diye – burçağın buzlu kar parçalarını söyler. Eskiden bu döneme yani amalın bu çeşidine kurt sırgak denir. 1. 5. Kazaklarda on iki hayvanlı Türk takvimi Yukarıda 1. 1 Türklerde zaman hesabı konusunda on iki hayvanlı Türk takvimini anlatmıştık. Kazak on iki hayvanlı takviminde ay adları şu şekildedir. tışkan (fare) ulu (salyangoz) meşin (maymun) siyir (inek) jılan (yılan) tawık (tavuk, horoz) barıs (pars) jılkı (at) it (köpek, it) koyan (tavşan) koy (koyun) doŋuz (domuz) diye adlandırılır. Bu aylar 30-31günden oluşur, sıçan ayı (ekim), siyir ayı (haziran ) v.b. Şimdi bu gibi adlandırmalar yalnız kitaplarda kalmıştır. Bu aylar bu güne kadar şu şekilde adlandırılır: Hon sar- koy (koyun) ayı Gaha sar- doŋız (domuz) Tuula sar- koyan (tavşan) (mayıs) ayı (eylül) ayı (ocak) Meçin sar- meşin ayı Hulgun sar- tışkan (fare) Lu sar – ulu (salyangoz) (maymun) ayı (haziran) ayı (ekim) ayı (şubat) Taka sar- tawıq (tavuk) ayı Ükip sar- sıyır (inek) ayı Moğa sar - jılan (yılan) ayı (temmuz) (kasım) (mart) Noha sar- it (köpek) ayı Bar sar -barıs (pars) ayı Mörin sar – jılkı (at) ayı (ağustos) (aralık) (nisan) Kazaklarda ‘sumıray kelse su kurıdı' yani “kötü adam geldi her seyi bitirdi” Sumıray “kötü niyetli” demektir. meşin (maymun) ve suır (samuray) aynı anlama gelir. Halk arasında yaygın olan inanışa göre iki hayvan da önce insan olmuşlar, sonra Tanrının bedduasına uğramış ve hayvana dönüşmüşlerdir. G.N. Potaninin ‘Kıtayin Tangut-Tibet jak şeti’ adlı çalışmasın 2. cildinde Tobıl Tatarlarının kendi isteği boyunca toprağa gömülmüş yazıları delil olur. Bunun gibi halkı ‘sıvır’ diyorlar. Tobıldı Tatarları bu efseneyi diri diri toprağa gömülen “Erhe” kahraman’na benzetirler. Yani suır, sıvır, sumır şeklinde dönüşebiliriz. Kazak diline giren hayvan adları meşin (maymun) ayı suır (sıgır)’dır. Kazak dilindeki hayvan isimlerinden bir diğeri de besindir. meşin<meçin<beçin<besin şeklinde olmalıdır. Besin (maymun) saati 3 ve 5 saatleri arasındadır. Meşin sözcüğü Clauson da beçin şeklinde geçer. [ED;295b-296a] Yıl sayma halk bilgisinin bir çeşididir. Bu metot (yöntem) – geçen yılları hesaplamak için çok uygundur. Birincisini 13 yıldan, değerlerini 12 yıldan hesaplayarak insan yaşının kaç olduğunu öğrenebiliriz. Böylece birinci müşel yaş 13, ikincisi ise 25, üçüncü 37, dördüncü 49, beş müşel 61, altı müşel 73, yedi müşel 85 vb. devam edebilir. Tışkan (fare) yılı Fare küçük hayvan olsa bile, yıl sayımının başında gelir. Bu yıl halk bereketli, nimetli ve huzurlu sayar. Gerçekte ise asırlar boyunca bu yılda zorluk ve sıkıntı yaşamamışlardır. Siyir (inek) yılı Fare yılından sonra gelir. Bu yıl halk akılında zorluklar, sıkıntılarla dolu olarak kalmış. Batıl itikatlı halkımız uğursuzlukla karşılaşsa “Bu yıl sıkıntı yılı” der. Bu yıl doğanlar inek kesmezler. Keserlerse uğursuzluk getireceğine inanılır. Barıs (pars) yılı Sıkıntısı ile bereketi aynı zamanda gelen yıldır. Tarihi kayıtlara göre bu yılla ilgili olaylar saklanmamış. Bu sebeplerden dolayı bu yılı sıkıntılı yıl diye sayarlar. Koyan (tavşan) yılı Bu Kazak halk takviminde kıtlık, açlık yılı olarak bilinir. 1879–80 yılı büyük tavşan kıtlık yılı olarak geçer. Bütün Kazak bozkırındaki hayvanlar telef olmuş hak büyük sıkıntılar çekmiştir. 1891–92 yılı küçük tavşan kıtlık yılı 1915–16 yılı ise çorak tavşan kıtlık yılı olarak geçer. Ulu (salyangoz) yılı Kazaklar arasında hayvan ya da böcek olduğu belli değildir. Kazak halkı bu böcek sulu yerde yaşadığı için bu yılda buğday, pirinç gibi tahılların çoğaldığına inanırlar. Bu yılda halk mutluluk, bereket ve dirilik içinde yaşar. Jılan (yılan) yılı Kazak inançlarına göre “yılan yılı yavaş ilerleme yılı, yılkı (at) yılı savaş yılı, koyun yılı mücadele yılı oldu” derler. Yılan sürünerek ilerlediği için bu şekilde adlandırmışlardır. Jılkı (at) yılı Bu yılla ilgili olumsuz hikâyeler yoktur. Yoruma göre bu yılı dünyaya gelenler at kesmezler. Koy (koyun) yılı Halk inancına göre bu yıl çok huzurlu ve bereketli yıldır. Yıl koyun gibi sessiz olurmuş, bundan dolayı kazaklar bu yılı hasretle beklerler. Koyunun karakteri gibi rahat yıl derler. Meşin (maymun) yılı Kazak Efsanesine göre meşin maymun değil meşine dönen insan olduğuna inanılır. Meşin yılı kıtlık, sıkıntı ve zorluk yılıdır. Tauık (tavuk) yılı Tavuk yılı tehlikeli yıl yılıdır. Halk tavuk yılında azap (meşakkat, zorluk) çeker. Tarihte 1920–1921, 1932–1933 yılı kıtlık yıllarıdır. İt (köpek) yılı Yedi hazinenin birisidir. Bu halk için elverişli yıldır. Çünkü 1933’ te açlık, 1945’te Dünya savaşı sona erdi. Donız (donuz) yılı Hayvan yıl sayımının son yılıdır. Kazakistan’ın bazı yerlerinde bu yıla bu hayvanın adını gizleyerek kara geyik derler. Kazak Donız diye alışılmış şoşkayı (donuz) derler. On iki hayvanlı Türk takvimi İslamiyetten öncedir. Herkes tarafında bilinen 1729 yılındaki Kazak-Yongar savaşı Kazakların zaferi ile sonuçlanmıştır. [Кенжеахматұлы; 2006] 1.5. Kazaklarda Müşel Müşe “müçe” sözcüğü Türklerde yaygın olarak “pay hisse” anlamında kullanılır. Bu deyim Yazıcıoğlu’nun Selçuk Tarihi içinde görülür: hem bunların “sunuğu ve nasip ve müçeleri, uca (veya) üce kemiğidir3. [Ögel;282] Ögel’in açıkladığı gibi müçel, müşel; müçe, müşe sözcüğünü uca ile ilişkilendirmek zordur. Çünkü uca sırt, arka demektir. Uca kemiği de hayvanın kürek kemiği demektir. [ED; 20b] Kazaklarda müşel “pay, öğe, hisse, nasip” demektir. Kazaklarda Yıl başı Naurız (Mart) ayının 22’sinden başlar. 12 hayvanlı takvim tamamlandığında müşel (tehlikeli/kritik) yaş gelir. Yıl başı “tışkan” yani “fare” sayılır. 1991 yılının mart ayı “koyun” yılı ise, 2008 yılı mart ayı tışkan “fare” yılına denk gelir. Aşağıdaki listeye göre Kazaklar hangi yılda doğduğunu ve kaçıncı müşel yaşa geldiklerini öğrenirler. İlk müşel (tehlikeli/kritik) yaş 13 yaştır. Bu listedeki doğduğumuz yıldan itibaren 12 yılı (seneyi) eklersek 13. yaş müşel (tehlikeli/kritik) yaştır. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 Tışkan -fare Siyir - inek Barıs-pars Koyan- tavşan Ulu-salyangoz Jılan-yılan Jılkı-at(yılkı) Koy-koyun Meşin-maymun Tauık-tavuk İt-köpek Donız-domuz 1912 1913 1914 1915 1916 1917 1918 1919 1920 1921 1922 1923 1924 1925 1926 1927 1928 1929 1930 1931 1932 1933 1934 1935 1936 1937 1938 1939 1940 1941 1942 1943 1944 1945 1946 1947 1948 1949 1950 1951 1952 1953 1954 1955 1956 1957 1958 1959 1960 1961 1962 1963 1964 1965 1966 1967 1968 1969 1970 1971 1972 1973 1974 1975 1976 1977 1978 1979 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 İnsanoğlu dünyaya geldiğinden başlayarak, büyüme döneminde tehlikeli yılların olacağı bellidir. İşte bu döneme Kazaklarda müşel (tehlikeli/kritik) yaş deriz. Bu yaşlar insanın büyüme evrelerinde önemli zamanlardır. İlk müşel (tehlikeli) yaş on üç yaştır. Bu insanın çocukluktan o zamana kadarki dönemidir. Bu dönemde erkek çocukların sesleri değişir, kız çocuklarının vücut (beden) şekilleri değişir. On üç yaş bazıları için çok tehlikelidir, çünkü büyüme dönemindeki değişme kontrolsüz şekilde değişirse çocuklar kalp hastalığına ya da sinir hastalığına yakalanacaktır. Bu ani değişme/gelişme çocukların ruh sağlıklarını olumsuz olarak etkiler. 3 Bahaeddin Ögel; Dünden Bugüne Türk Kültürünün Gelişme Çağları,TDAV, İstanbul, 2001. S.282. Kazaklar arasında şu şekilde bir inanış vardır. Çocuk bu geçiş yaşa geldiğinde şu şekilde dua etmelidir. “Ey Tanrım, beni bu yaştan tehlikesiz geçir” Yirmi beş yaş delikanlılığın ilk basamağıdır. Bu yaş delikanlının vücut ve ruh olarak gelişimini tamamladığı yaştır. Bu yaşta tehlikelerden kurtulmak için sadaka vermek gerekir. Otuz yedi yaş insan hayatındaki en önemli yaştır. Bu dönemde kişinin duygu düşünceleri olgunlaşır, değişkenlik ortadan kalkar. İnsan zihnindeki değişkenlik süreci tamamlanmıştır. Bütün meselelere ciddi bakacaktır. Etrafındaki insanlarla ilgilenip yaptıklarının hesabını vereceği verdiği kararların yalnız kendisini değil de başklarını da etkileyeceği yaşa gelmiştir. Kırk dokuz yaş insanın bilginliğe olğunluğa geçeceği bir dönemdir. Bu dönemde bazıları torunlu olsa bile yaşlandım demez. “Ben yaşlanmak, ihtiyarlanmak istemem” diyeceği dönemidir. Altmış bir yaş insanın deneyiminin doruk noktasıdır. Kendi çocuğunu deneyerek, iyi ve kötülüğü fark ederek, terbiye edeceği dönemdir. Bu beş müşel (tehlike/kritik) döneminden sonra müşel 12 yılda değil de 13 yılda değişir. Yetmiş üç yaş; bu dönem ihtiyarlık kabul edilen devredir. Kalksa oturması zor, otursa kalkması zor olacak yaşlılık dönemidir. Yorulup “eyvah gençliğim benim” diyeceği yaştır. Rahat değildir. Sola sağa dönerek uyumak isteyecek ama rahat uyayamayacaktır. Seksen beş yaş kendisinden küçüklerle kavga edip, yediği yemeğini yemedim ya da yapılan yemekleri beğenmedim diyerek huzursuzluk çıkaracağı yaştır. Bu dönemde Çocuk gibi herkese küser, darılır. Halk arasında “Gülsen yaşlıya (ihtiyara) gül” gibi söz var. Bu yaşa kadar herkes yaşayamaz. Zamanında o insanın niyeti kötü ise o insan delirir, niyeti iyi ise çocuk gibi, dalga geçmeden geçer. Kazak halk ritüellerine göre her insan müşellik (tehlikeli/kritik) yaştan geçtiğinde sadaka vermeli ya da yedi ekmek dağıtmalıdır. Bu yedi ekmek komşuya/ya da muhtaç insanlara verilir onların gönlü alınır. On üç, yirmi beş, otuz yedi, kırık dokuz vb. müşel (tehlikeli/kritik) yaşlarda akrabalarını, değerli arkadaşlarını davet ederek ekonomik duruma göre kutlama yapılır. [Аяпұлы 1993; S. 11-14] 2. Kazaklarda Aylar Kazaklar ay adlarını şu şekilde sınıflandırırlar. 1. Zodiyak (Yunanaca) aylar (Burçlar), 2. Togıs aylar (mücadele ayı), 3. Azamattı aylar (vatandaşlık aylar). 2. 1 Burçlar Burç Türkçe sözlükte şu şekilde geçer. 2. astr. Zodyak üzerinde yer alan on iki takımyıldıza verilen ad. [TS;2005;327a] 2. 2 KB’ de Burçlar KB’de burçlar bahsi “yiti yulduz on iki ükekni ayur” şekli ile 124. beyitten başlar ve 147. beyite kadar devam eder. KB’de burç “ükek” sözcüğü ile açıklanır. Biz KB’de yıldızlarla ilgili beyitlere bakalım. 131 ile 143 beyitte Has Hacip yıldızlarla ilgili şunları anlatır. bularda eŋ üstün sekentir yorır iki yıl sekiz ay bir evde kalır “Bunlardan en üstte zuhal dolaşır; bir burcda iki yıl sekiz ay kalır.” anıŋda basa boldı ikinç oŋay bir evde kalır on adın iki ay “Ondan sonra ikinci olarak müşteri gelir bir burçta on iki ay kalır.” üçünci kürüd keldi köksün yorır kayuka bu baksa yaşarmış kurır “Üçüncü olarak, merih gelir, gazapla dolaşır; nereye bakarsa yeşermiş olan kurur. ” yaşık boldı törtinç yaruttı ajun yakışsa yarutur bakışsa özün “Dördüncüsü Güneş’tir, dünyayı aydınlatır; yaklaşanları bakışının ışığı ile aydınlatır. ” sevüg yüz urındı bişinçi sevit “Beşincisi Zühre’dir, sevimli yüzünü gösterir; seve baktı erse sen özni avıt sana severek bakarsa, müsterih ol. ” basa keldi arzu tilek arzular kayuka yaguşsa aŋar öz ular “Bundan sonra arzu (yıldızı) gelir; ona kim yaklaşırsa, dilek ve arzularına kavuşur. ” bularda eŋ altın bu yalçık yorır yaşık birle utru bakışsa tolır “Bunlardan en altta bu Ay dolaşır; Günüş ile karşı karşıya gelirse, dolun ay haline gelir.” on iki ükek ol bularda adın kayu iki evlig kayu birke in “Bunlardan başka bir de on iki burç vardır; bunlardan bazıları iki evli, bazısı ise tek evlidir. ” kozı yazkı yulduz basa ud kelir erentir kuçık birle sançu yorır “Koç bahar yıldızıdır, sonra Boğa gelir; İkizler ile Yengeç dürtüşerek yürür. ” kür arslan bile koşnı buğday başı basa ülgü boldı çadan ya işi “Bak, Aslan’ın komşusu Sünbüle’dir; sonra Akrep ve Yay’ın arkadaşı Terazidir. basa keldi oglak könek hem balık bular toğdı erse yarudı kalık Bundan sonra Oğlak, Kova, Balık gelir; bunlar doğunca, gök yüzü aydınlanır. ” üçi yazukı yulduz üçi yaykı bil üçi küzki yulduz üçi kışkı bil “Bil ki, bunlardan üçü bahar yıldızı, üçü yaz; üçü son bahar ve üçü de kış yıldızıdır. ” üçi ot üçi suv üçi boldı yil üçi boldı toprak ajun boldı il “Bunların üçü ateş, üçü su, üçü yel olur; üçü topraktır, bunlardan memleket ve dünya gelir. ” [KB I 1947; 30-31. KB II; 1959; 21] KB’de geçen burç adları şu şekilde listeleyebiliriz. Koç/Kozı/Kuzu burcu (Ar. Hamel Burcu), 21 Mart- 20 Nisan Boğa/Öküz/Ud burcu (Ar. Sevr) 21 Nisan- 20 Mayıs Erentir/İkizler (Ar. Cevzâ) 21 Mayıs-20 Haziran Kuçık/Kuçuk/Yengeç burcu (Ar. Seretân). 21 Haziran- 20 Temmuz. Arslan burcu (Ar. Esed) 21 Temmuz-20 Ağustos. Başak burcu (Ar. Sünbüle), 21 Ağustos-20 Eylül Ülgü/Terazi burcu (Ar. Mizân) 21 Eylül-20 Kasım Çadan Akrep burcu (Ar. Akrep) 21 Ekim- 20 Aralık. Ya/Yay burcu (Ar. Kavs) 21 Kasım-20 Aralık. Oğlak/oğlak (Ar. Cedi) 21 Aralık 20 Ocak Könek//Kova Burcu (Ar. Delv) 21 Ocak-20 Şubat Balık burcu (Ar. Hut) 21 Şubat-20 Mart. 2. 3. Kazaklarda Burçlar Kazaklar gökyüzüne bakarak zamanı belirlemişlerdir. Onlara eski Türkler yıldızcılar derlerdi, Kazaklar ise hesapçılar diye adlandırılmışlardır. Kazak dilinde birçok yıldız isimleri vardır. Kazakların eski takvimlerinde aylar üç çeşit’e ayrılmıştır. 1. Zodiyak (Burçlar) aylar, 2. Togıs aylar (mücadele ayı), 3. Azamattı aylar (vatandaşlık aylar). Yıldızlar bulundukları yerlere göre 88 gruptur. Bunlar, yıldız grupları takımyıldızları diye adlandırılırlar. Güneşin bu görüntülü parça yolunda 12 takımyıldızı vardır. Güneş yolundaki 12 takımyıldızı Kazaklarda şu şekilde adlandırılır. Toktı (Koç) Torpak (Boğa) Ekizler (İkizler) Şayan (Yengeç) Arıstan (Aslan) Bikeş (Başak) Tarazı (Terazi) Büyü (Akrep) Mergen (Yay) Eşkimüyüz (Oğlak) Sukuygış (Kova) Balıklar (Balık) Latince hayvan sözü “zoon” demektir, yani bu sözden hareketle Kazaklarda “zodiyak” sözü çıkmış. Bundan dolayı “12 takımyıldızı” “burç yıldızları” ya da kısaca “burçlar” diye adlandırılmışlar. Eski halkların çoğu burçların her bir parçasını bir ay diye adlandırmışlardır. Onları takvim olarak kullanmışlardır Halk arasında Burç adları şekildedir. Toktı (Koç) Arıstan (Aslan) Mergen (Yay) Torpak (Boğa) Bikeş (Başak) Eşki müyüz (Oğlak) İkizler (İkizler) Tarazi (Terazi) Sukuygış (Kova) Şayan (Yengeç) Büyü (Akrep) Balıklar (Balık) 2. 4. Togıs (Mücadele) aylar Ayın Ürker yıldızını kapatması ‘togıs’ diye adlandırılır. Bu ayın süresi yaklaşık 27 ile 32 gün veya 27 gün 8 saattir. Bir yıl içerisinde ürker ve ay yalnız 13 kere kavuşurlar. Ama onlar görüntüsüzdür, çünkü ‘Ürker’ yıldızı toprakta kalır. Ürkerin ilk yenilenmesinde Ay’ı kapatması birinci togıs (mücadele), beşinci kapatması beş togıs (mücadele) beşinci mücadele denilir. Bu ayda 27 tam gün olmadığı için her zaman tek sayılarla karşılanmaz, tört togıs, altı togıs da olabilir. Fakat geleneğe göre onları tek sayılara uygunlaştırarak beş togıs, yedi togıs diye adlandırırız. O zaman kesir sayılar yuvarlanarak, ay 28 gün olarak kabul edilir. 13 togısta 28 günden toplam 364 gün eder. Bundan dolayı togıs hesabında çift sayılar bulunmamaktadır. Togıs ayı ve azamattık ayı’nın günleri farklı olduğundan dolayı, birbirine benzememektedir. Bundan dolayı yanvar (ocak) 9 togıs, fevral (şubat) 7 togıs, mart (mart) 5 togıs demek yanlıştır. Togıs hesabı işçilikte de sık sık kullanılır. Örnek ‘5 togısta kar ketpez, 3 togısta kar keter’ diyorlar, yani ‘5 mücadele de kar gitmez, 3 togısta (mücadale) kar erir’ demektir. Togıs (mücadele) adı kışın çetin şartlarıyla mücadele kışa veya yaza hazırlık aylarındaki iş yoğunluğundan dolayı verilmiş olmalıdır. Togıs hesabını doğru verebilmek için bilgili, çalışkan ve tabiattaki olayları iyi takip etmelidir. Kazak halkı göçer/konar halk oldukları için tabiat şartlarını göz önünde bulundurarak hayatlarını idame ve ikame etmişlerdir. Togıs takvimini ak sakallar, deneyimli insanlar hesaplamışlardır. Koyun kırkmak, koçu sürüye katmak, ekin ekmek, ürünü hasat etmek, dişi at bağlamak, kımız yapmak gibi işlerin zamanlarını hesapçılar tespit etmişlerdir. Bir togıs (mücadele) ayında göçmen kuşlar ılıman yerlere dönerler. Sedelnikov’un incelemesine göre 28 günlük Kazak ayı, bu yukarıda anlattığımız togıs ayı olarak meydana gelmiştir. Kuftin’in incelemesine göre 13 ay çıkar, ama Kuftin’in listesindeki ay adları togıs aylarının adları değil, azamattık (vatandaşlık) aylar’ın adlarıdır. 2. 5. Azamattık aylar (Vatandaşlık Aylar) Halkın kullandığı takvim azamattık (vatandaşlık) ay’dır. İşçiler bu takvimi kullanırlar. Bir yıl 12 aya ayrılır her bir ayın 30 günü olur. Üç aylık vakit 90 gün olduğu için ‘Toksan’ diye adlandırılır. Örnek olarak: “Üç ay toksan olganda, kutılır koşkar küyekten” denir yani “üç ay doksan bittiğinde koç katım zamanından kurtulur” demektir. 12 ayda 30 gün olduğuna göre bir yıl da 360 güne denk gelir. Kibise (artık) yıl ise 366 gündür. Bu aylara 5 ya da 6 gün eklenir. Bunun gibi 5 gün eski Fars takviminin 8. ve 9. aralığın da ‘fandji’ ya da ‘andargah’ (çalınıp giren ya da ‘eksiği doldurarak), Fransız takvimine ‘jalan but’ diye adlandırılır. Kazak takviminde de bu 5 gün yıl sonuna koyulur. Ve onlar ‘beş konak’ olarak gelir, yani beş misafir demektir. Bu şimdiki takvime göre 16 ve 17 marttan başlayarak 21 marta kadar olan süredir. Kazak takvimindeki azamattık (vatandaşlık) ayları Jüliyan takvimindeki eski modele göre şu şekilde sıralanır: Neurız (Mart) Şilde (Temmuz) Karaşa (Kasım) (9 Mart-7 Nisan) (7 Temmuz 5 Ağustos) (4 Kasım 3 Aralık) Kökek (Nisan) (8 Nisan - 7 Mayıs) Sarşa (Ağustos) (6 Ağustos 7 Eylül) Toksan (Aralık) (4 Aralık 2 Ocak) Mamır (Mayıs) (8 Mayıs 6 Haziran) Kırküyek (Eylül) (5 Eylül 4 Ekim) Kantar (Ocak) (3 Ocak 1 Şubat) Otamalı (Haziran) (7 Haziran 6 Temmuz) Kazan (Ekim) (5 Ekim 3 Kasım) Akpan (Şubat) (2 Şubat 3 Mart) Yukarıda anlattığımız “beş konak” yani beş misafir 4 marttan başlayarak 8 marta kadar devam eder. “Beş konak” günleri halk arsında nisan ayının ikinci haftası gelir. [Исқақов М.,1963, S. 111-113]. Nawrız (Mart) Eski Türklerle İranlıların “yılbaşı” olarak kabul ettikleri gün, Farsça bir sözcük olan “Nevruz” yeni gün anlamına gelir. Bu gün güneşin koç burcuna girdiği gün olup, miladi 22 mart’a rumi 9 mart’a rastlar.[KT; s.1474]. Sözcük çeşitli değişikliklere uğrayarak birçok dilde kullanılmaktadır: rusça-nov (ıy) yeni, almanca-noie, latince-neo, v.b. Nevruzla ilgili olarak bize kadar ulaşan Kazak arkaik “Kobılandı” destanında aşağıdaki mısralar vardır: “Qaz jaylawın saz deymin Nawrızdan soŋ jaz deymin Kölden uşkan kazdaymın Nawrızdan soŋġı jazdaymın” “Hangi yayla saz derim Nevruzdan sonra yaz derim Gölden uçan kaz gibiyim Nevruzdan sonraki yaz gibiyim.” Yılın ilk ayıdır. Kazak halkı arasında yıl başı, baharın başlangıcı ve bayram ayı olarak görülür. Bu gün doğanlara nevruz, nevruz bek, meyrem bek gibi adlar verilir. Bu halk arasında gelenektir. Kökek/Sevir (Nisan). Yılın ikinci ayıdır. Bu mevsimde kar eriyip su taşar. Gün ısınmaya başlar. Ağaçlar çiçek açar. Guguk kuşunun ilk öttüğü aydan dolayı bu şekilde adlandırılmıştır. Nisan ayını bazı Türk boylarında şu şekilde adlandırılır. Sözcük köke:g/k şeklinde olmalıdır. [ED:710b]. Kökek maviye ya da yeşile çalmak/benzemek demektir. Havaların ısınması ile yeryüzü yeşil örtüye bürünür. Mamır (Mayıs). Yılın üçünü ayı baharın en güzel ayıdır. Bu mevsimde gün ısınır, yer yeşillenir, kuşlar yuva yapar, tüm hayvanlar semizleşir. Bu sözcüğe B. A. Kuftin “aksak-topal” der. Doğrusu –“topallamak” değil, “sallanmak” olmalıdır. Mamır “Besili, tüylü” [KS 474 b] Semiz kaz ve ördek uçamaz sallanır (fakat ayağı sağ olur). Ona da “mamırladı” denilir. Fakat ay adını bu şekilde söylemek zor, mayısta kuş semirip mamırlar. Sarsen Amanjolov’un mayıs için “mayıs yıl kuşunun civcivi” der. Bu ayda vahşi/yabani kedi doğururmuş. Bu kedi Moğolcada manul, olarak geçer Buna Altaylar manı, Hakas manul, Tuva manula, Kırgız malin, tobul Tatar malim derler. Mayıs bu kedinin doğurduğu aya söylenebilir. Altaylarda şöyle bir efsane vardır: “Porsuk manının yedi oğlundan biriymiş. O halsiz, korkak olmuş. Bunun için onun 10 alnına “böceklerden başkasına gücü yetmeyen sümük” diye yazmak isteyerek, manı parmayıyla bir çizmiş. Böylece porcuk ala olmuş.” Otamalı/Mavsım (Haziran) Yılın dördüncü ayıdır. Bu ay hayvanın ağzının otla dolmasından dolayı söylenmiş olabilir. Ota- sözcüğü Tarihi metinlerde otlamak anlamında tanıklanamamıştır. Haziran ayı için bazen mevsimde kullanılır. Şilde (Temmuz) Yılın beşinci ayıdır. Bu ay Farsça “çillä” sözcüğünden ortaya çıkmış olmalıdır. (çil) kırk) demektir. ilk zamanlarda kırk günlük zaman dilimi kullanılırdı sonra otuz günlük olarak kullanılmıştır. Bu “çille” sözcüğü de Farsçadan Kazakçaya geçmiştir. Sarşa (Ağustos) Yılın altıncı ayıdır. Bu sözcük “sarı şak” (sarı zaman) kuruyan, otların sarardığı vakit anlamına gelir. Şak sözcüğü şak/çağ devir/zaman anlamına gelir. Sarşa sözcüğü Modern Türk dillerinin hepsinde de vardır. Örneğin: Barabalılarda sarşasargak ay, Çulu Tatarları, Şorlar, Sagaylar ona orgalık (oraklık) ay olarak adlandırmışlardır. Çünkü bu ayda yetişmiş ekimin hasat edileceği zamandır. Altaylarda sarşa ayı “kuraŋ sıbırjıp” deniliyormuş, bunun anlamı ise “kuruyan ot” demektir. Bu ayın eski Slav adı jovten, Kazakların sarşasının tam tercümesidir. Jovten Rus dilindeki anlamı “jeltıy” (желтый) (sarı) demektir. Kırküyek (Eylül) Yılın yedinci ayıdır. Bu ay adının nasıl ortaya çıktığını öğrenmek zordur. Sözcüğü şu dört şekilde kurmak mümkündür: kırk üyek, kır küyek, kur küyek ve kırgi ök. “Kırk üyek” ilk başta ay adı değil, 40 gün süren iş vakti olabilir. Haziran ile Sarşa-Tamızın sıkıcı 40 gününden sonra üyekin huzur veren 40 günün gelmesi doğru olabilir. Üyekin sözcük anlamı -halka uygun, huzur, barış- demektir. Efsaneye göre Asankaygı (kaygulu asan) yer üyeki bazen yer uyuk diye söylenmektedir (Cennet gibi yer) yani halka uygun, barış içinde yaşanabilecek yer ararmış. 40 sayısı da 12 sayısıyla birlikte kazak örf-adetlerinde önemli yer alan sayılardandır. Eğer “kırküyek” “kır küyek” kelimesinden geldiyse o zaman bu kır Kazakların küek öözdüğü ayı olur. Hayvan besleyen göçer/konar Kazaklarda bu adın geçmesi şaşırtıcı bir olay değildir. Kırküyekte (Eylül) III. Mevsim başlar. Bu mevsimde küyeğin çözüldüğü malumdur. Nısanbay ozanın bir şiirinde şöyle denilmiştir. “Ay üş toqsan küni edi, Şarwa şeşken küyegin” Kırgi ök kelimesi kırgı ya Kırgi yırtıcı kuş bağlıdır. Yukarıda adı geçen S. Rayımbayev’in ifadesine göre eylül kırgi’nin güneye döneceği aydır. “Eylülde kırk damlarsa kış yumuşak, damlamazsa sert olacağına yorumlanır. Fakat kırgi’nin Kazak halkına veya bütün halk işçilerine hiçbir etkisi yoktur. Onun için kırgıya dayalı bir ay adı olmamalıdır. “Kırgı” sözcüğüne yakın olan ay adları Çulumlar ve Barabalıklarda vardır. Bu iki ay kazakların kökek ayına denk gelmektedir. Kazan (Ekim) Yılın sekizinci ayıdır. Bazı yazarların söylediğine göre bu ayda hayvan (hisse) kesilir, dişi at serbest bırakılır. Kımız olduktan sonra halk et yer. (Eskiden Kazak yemekleri süt ve et yemekleri ağırlıklı oldurmuş) Bunun için kazan (ekim) diye söylenmiş olmalıdır. Fakat bu inandırıcı değildir. Çünkü kazan faklı aylarda kaynatılır.. Bu ayda yıl kuşları (göçmen kuşlar) sıcak ülkelere dönerler ve sadece kuzgun kalır. Eski Türkçede değişikliklere uğrayarak “kuzgun”dan “kuzan” ortaya çıkmış olmalıdır. Bu sözcük doğru değildir. “Kazan” sözcüğünün Kazak dilinde birkaç anlamı vardır. Kazan “zorluk”, “Kambar Batır” destanında “kazan attıkga baramız” (zorluk çektirmeye gidiyoruz) cümlesi geçmektedir. “Kazan at” düşmana karşı çıkmak için binilen attır. Kazanyemek yapmak için kullanılan kaptır. Kazan üzenginin bir türü (eskiden askeri üzengiye verilen ad). 11 Ekim ayında ekin ile bahçe işleri biter. Gece soğuk olur. Yetişmeyen, olmayan ekin olursa, kıtlık baş gösterir ve zor zaman olur. Sır bölgesi buna “Kazan urdı” der. Karaşa (Kasım) Yılın dokuzuncu ayıdır. B. A. Kuftin’in anlatığına göre bu ayda yer toprağa döner. Yaz boyunca hayvan tırnağı deymiş yazlık yerler aşınır çoraklaşırlar. Abay diliyle söylersek; “Küzew tozgan, otı jok eldiŋ maŋı. Tuman bolar, jel soksa, şaŋ-tozaŋı” “Kırkma eski, otu yok yurdun yanı. Sis olur, rüzgâr eser toz olur.” Almatı ili Şelek ilçesi vatandaşı B. Müsapirov’un söylediğine göre bu ayda Karaşa adlı kuş (Arkaik Kazakların dilinde karaşa kaz) güneye doğru uçarmış. Karaşa adına başka şekilde de açıklayabiliriz. Eski zamanlarda han soyları ile feodallarına “ak süyek (kemik)”; işçilere ise “kara süyek (kemik)” denirmiş. Orhun yazıtlarında da halk için “kara bodun” denilmektedir. [BK D41] Kuvvetle ihtimal Kazaklar Rusların yönetimine girdikten sonra bu ayda vergi toplamışlar. Vergi “haraç” diye adlandırılmış. Bu vergiyi çiftçiler hububatla, göçer/konarlar ise hayvanla ödemişler. Bu vergi için verilen hayvana da “kara mal” denilmiştir. Ticaretle uğraşanlar ise vergiyi para olarak ya da değerli eşyalarla ödemişler. Bugünkü Kazakça da karjı (finans), karajat (para) sözcükleri (harci zat/eşya) sözcükleri buradan kalmıştır. Vergi ödeyemeyen fakirler cezalandırılmış, mallarına el koyulmuştur. Bu bilgilere göre karaşa-haraç ayı için yıllık vergi ödenmesi gereken ay diyebiliriz. İllerdeki küçük valiler hanın karaşası olarak yani vergi memuru olarak adlandırılmışlardır. Onlar hana haraç toplayan ajanlar/kayda alan, yani haraçcılar adını vermişlerdir. Toksan (Aralık) Yılın onuncu ayıdır. Yılın son dönemi demektir. Yılın son dört ayı (toksan, kaŋtar, akpan) dır. Nevruza kadar 90 gün sert kış olur. Toksanı birtakım yazarlar jeltoksan diye adlandırırlar: Valihanov’da Toksan, Abayda ise şu şekilde geçer: “Qaraşa Jeltoqsanmen sol bir eki ay” “Kasım ile Aralık o bir iki ay” Fakat Abay’ın; “Qaraşada ömir tur, Toktatsaŋ toksan turar ma?” “Kasımda hayat var, Durdursan aralık durur mu?” diye başlayan şiiride vardır. Toksan “jädi” yıldız (jeddi burç)’a benzer, bunun için bazen “jädi-toqsan” şeklinde de söyler. Böylece jeltoqsan olarak adlandırılmış olmalıdır. Barabalılar toksana rüzgârlı ay derler. Oysa jeltoksan “rüzgârlı-dönem/jel toksan” denilen ikileme olabilir. Kaŋtar (Ocak) Yılın on birinci ayıdır. Kaŋtar-“qaŋtarılıp baylanatın” (boş bağlanan) ve başını eğip kısalmayan ay demektir. Öğlen vakti Güneş semanın güney kısmında ve o gün en yüksekte olur. Bu durum her gün değişir. Yıl içinde güneşin en yüksekte bulunacağı vakit yaz günlerindeki durgunluk (22 Haziran), en aşağıda bulunacağı vakit kış günlerindeki durgunluk (22 Aralık)’dır. Eğilmiş atın kafasının yere değmediği gibi, Ocaktaki güneş de ufuk’a ulaşamaz. Asırlarca gökyüzünü kontrol ederek, geniş bozkırlarda yaşayan Kazak halkı Güneş sisteminin bu özelliğini tarihi dönemlerde bile fark etmiştir. Bu kontrollerden dolayı bu aya kaŋtar demişlerdir. 12 Ocakta gün kısalır, gece uzar. Buna denk olduğundan, Kazaklar arasında terazinin dayağı Kaŋtar diye söylenir. Terazinin bir tarafı yukarı kaldırıldığında ikinci tarafı aşağı inerek duraklar. Çuvaşça da güney ve öğlen vaktine de kaŋtar derler. Bu da kaŋtar’ın Kazakça anlamıyla aynıdır. Akpan (Şubat) Yılın on ikinci ayıdır. Kazakların “üt keldi, jut keldi” (üt geldi, açlık geldi) dedikleri aydır. Hayvanların açlıktan ölümü bu ayda başlar. Akpan kelimesinin aslı “yılma” fırtına, o bazen “ak yılma”, “ak baskın” olarak da söylenir. S. Amanjolov “akpan” sözcüğünü “akpaŋ” sözcüğünün diyalektoljisi diye göstermiş, o gerçekten “ak ıkpan” ıkpa [ KS 784a] sözcüklerin ortaya çıkan sözcüklerdir. Açlık dönemlerinde yer sert olur. Fırtına durmadan aralıksız devam eder. Hayvanlar dağ kenarlarında, ağaçların arasında yaşarlar. Açık yerlerden kaçarlar. XIX asırda ismi belli olmayan bir yazar 1867 yılındaki “engin tavşan” açlığını şu şekilde anlatır; “Jaz qurıdı, küz ızgırdı, Japalaktap jawdı qar, Boran şıktı, bosıp ıktı Sarı arkada jurgen mal, Jazgı malda az-ak kalgan, Toqsan tua kazakta Koyeken de kıs bekine Şındap saldı azapka. Burıngıdan endi jaman Ak baskın men jel kattı Arbir jerde maldar töbe Töbe bolıp bul jattı.” “Yaz mahv oldu, güz soğudu Lapa lapa yağdı kar, Fırtına çıktı, bastı kuytu yeri, Sarı arkada yürüyen hayvanlar Yazdaki hayvan az kaldı Aralık doğdu Kazakta Koyunlarda kış zor Çekti azabı gerçekte Eskiden de daha beter Ak baskın ile rüzgar sert Her yerde hayvan zirve Zirve olup bu yattı.” ak yılma“ak baskın” ile esen rüzgardır. Abay’ın aşağıdaki mısralarına yakındır. “Erte barsam jerimdi jer koyam dep, Iktırma men küzewde-otırar bay” “Erken gitsen iyi yer alacağım der İşlemeli keçe ile zengin gibi otururum.” Ocak ile şubat DLT’te “ulıg ay”, “kiçik ay” diye adlandırılır. Bunları Sagaylar “ulıg kırlas ay”, “kiçik kırlas ay” derler, Barabalıklar “ulu ızı ay”, “kizu ızı ay” derler. (suak/soğuk, çok soğuk anlamındadır.) Güney Kazakistanda söylenen “iki kardeş” ay bu “ulılı-kişili” “iki soğuk” ay olmalıdır. O zaman “iki kardeş ay”ın büyüğü kaŋtar (ocak), küçüğü akpan (şubat) olmalıdır. Yıl 365 gün, kibise (artık) yıl 366 gündür. ‘Sauir bolmai tauir bolmas’ yani ‘nisan gelmeden etraf canlanmaz’ gibi, ‘karaşa-kauıs kari kurtandı tauıs’ demek yani, ‘kasım ayında bütün eskilerden temizlensin’ demektir. Halk arasında her aya ait anlamlı sözler vardır. [Кенжеахматұлы,; 2006] 13 Sonuç Halk Takvimi Türk sosyal hayatında çok önemli bir yere sahiptir. Göçer/konar tüm Türk halkalarında olduğu gibi Kazaklarda da halk takvimi ile ilgili bir çok ritüel ve adlandırma vardır. Halk takvimi ile ilgili bu kadar zengin malzeme bize Türk muhayyilesinin üstün özelliklerini ve işlenmiş dil varlığını anlatır. Milletlerin hayatında dil, din, tarih kadar geleneklerin de önemi vardır. Bu maddi ya da manevi unsurların bütünü bir milletin tarihe ışık tutan önemli belgeleridir. Gelenekler sözel Türk kültürünün en önemli mihenk taşlarıdır. Tarihlendiremediğimiz dönemlerden kalmış kültür vesikalarıdır. Atadan kalan bu tarihi miras millet bağının en önemli dayanağıdır. Türkler tarihin hangi döneminde ve yeryüzünün hangi coğrafyasında olurlarsa olsunlar kültürel miraslarını keskin zeka, ince hayal gücü ve derin his ile yoğurarak kuşaktan kuşağa maharetle aktarmışlardır. Güneşin, ayın ve burçların hareketlerine bakarak uzun yıllar uçsuz bucaksız kara yere ve mavi gök’e hükmeden Kazak halkı engin bilgi, geniş deneyim ve uzun yıllara dayanan birikimlerini doğa olaylarına ad verirken de kullanmıştır. Bu adlandırmada ekincilik ve hayvancılık önemli etken olmuştur. 14 KAYNAKLAR ARAT, Reşit Rahmeti (1947), Ķutadġu Bilig, I Metin, TDK, İstanbul. ARAT, Reşit Rahmeti (1959), Ķutadġu Bilig, II Tercüme, TTK, Ankara. ARAT, Reşit Rahmeti (1979), (Neşre Hazırlayanlar: Kemal ERASLAN-Osman Fikri SERTKAYA- Nuri YÜCE), Ķutadġu Bilig, III İndeks, TKAE, İstanbul. Аяпұлы М., (1993), Қазақ халқының мұрасынан, Алматы. BAYKARA, Tuncer, (2007), Türklerde Takvim=Zaman ölçümü, Kazakistan ve Türkiye’nin ortak Kültürel Değerleri Sempozyumu, 21-23 Mayıs 2007, Almatı. CLAUSON, Sir Gerard (1972), An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth Century Turkish, Oxford. ÇAY, M. Abdulhaluk, (1991), Türk Ergenekon Bayramı Nevruz, 4. Baskı, TKAE, Ankara. Исқақов М.,( 1963), Халық календары, Алматы. KAFALI Mustafa (1995), "Türk Kültüründe Nevruz Ve Takvim”, Türk Kültüründe Nevruz, Uluslar Arası Bilgi Şöleni (Sempozyumu) Bildirileri. Kazak Dilinin Sözdüği, [KDS]; (1999), Almatı. Кенжеахматұлы, Сейіт (2006), Қазақ халқының тұрмысы мен мәдениеті, Алматы. ÖGEL, Bahaeddin, (2001), Dünden Bugüne Türk Kültürünün Gelişme Çağları, TDAV, İstanbul. RUDENKO, S. İ., (1930), Oçerk Bıta Svero-Vosyoçnıy Kazako, Kazak Akademi Nauk Soyuza Sovetskih Sotsialistçeskih Respublik, Seriya Kazakistantanskaya, Leningrad. SAMİ, Şemseddin (1986), Kamus-ı Türki, İstanbul. Кенжеахматұлы, Сейіт (2006), Қазақ халқының тұрмысы мен мәдениеті, Алматы. TAVKUL, Ufuk, (2007), Kültürel Etkileşim Açısından On İki Hayvanlı Türk Takviminin Yayılışı Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, Cilt 4, Sayı 1, Ankara. TEKİN, Talat (1986), Kensanbayev’in Kazak Tilinin Frajeolojik Sözlüğü, TDAY B, Ankara. TEKİN, Talat (2006), Orhon Yazıtları, TDK, Ankara. TURAN Osman, (1941), Oniki Hayvanlı Türk Takvimi, İstanbul. TÜRK DİL KURUMU, (2005), Türkçe Sözlük, TDK, Ankara 15