Reserach Methodology

To the Editor. A commentary published in July 8, 2009 Journal of the American Medical Association (JAMA) underscored the importance of Food and Drug Administration (FDA) approval documents in conducting truly independent evaluations of the therapeutic value of new drugs.1 The author concluded “…agency reviews are the most complete and accurate syntheses of clinical trial data available—it is time to make better use of them.” FDA approval packages contain rigorously reviewed data submitted by manufacturers in support of new drug approvals. These documents have been available free of charge on the agency's Web site for over a decade. Fundamental to the importance of these FDA documents is the evidence that only an estimated 30% to 50% of the randomized clinical trials submitted to the agency are published, and the majority of those that are not published appear to be trials with negative results.2,3 This, of course, may result in an overly optimistic impression of the therapeutic ...

İnsanoğlunun doğup büyüdüğü coğrafya, içinde bulunduğu kültürel ortam, ailesi, yakın çevresi, mesleği vb. birçok faktör sahip olduğu yaşam biçimini etkilemektedir. Söz konusu yaşam biçimi içerisinde de beslenme alışkanlıkları önemli bir yere sahiptir. Toplum genelinde kabul edilen yaygın beslenme alışkanlıklarının dışında toplumsal azınlık denebilecek farklı gruplar tarafından tercih edilen vegan ve vejetaryen yaşam biçimleri ise son yıllarda oldukça ilgi görmektedir (Tunçay Son, 2016). Bu çalışmanın amacı 2000- 2018 yılları arasında yayımlanmış gazete haberlerinde veganlığın ve vejetaryenliğin nasıl betimlendiğini ortaya koymaktır. Çalışma kapsamında 2000-2018 yıllarında yayımlanmış toplam 2161 haber metnine PRNet medya takip sistemi üzerinden ulaşılmıştır. Ulaşılan haberlere içerik analizi uygulanması amacıyla kodlama cetveli oluşturulmuş ve veriler SPSS paket programına girilerek içerik analizi uygulanmıştır. Araştırmada elde edilen bulgulara göre, 2000-2018 yılları arasında vega...

Pedagogy as a social-humanistic science that deals with upbringing and education expresses its complexity through a plurality of ideas, understandings and opportunities for studying, learning and researching educational practice. The methodology dealt with by experimental and quasi-experimental pedagogy is exact and serves to establish reliable data, i.e., it searches for facts and evidence that can replace research hypotheses. A synonym for quasi-experimental pedagogy is “new pedagogy” because the evaluation of research quality in educational practice can be defined through the methodological basis of research, originality, novelty and significance. The question arises: how many quasi-experiments have been conducted so far that researchers are not even aware of, that is, they have not called this type of research by its real name? The main goal of theoretical research is to analyze the crucial differences between non-experimental, experimental and quasi-experimental research. From ...

Bu calismada, Turkiye'de her yil 25 Nisan'da Avustralya ve Yeni Zelandalilar tarafindan kutlanan Anzak Gunu'nun ve dolayisiyla Anzak kimliginin yazili basinda nasil sunuldugu arastirilmistir. Bu baglamda, kulturlerarasi iletisim perspektifinde Turk yazili basininin, sembolik bir gun olarak kutlanan Anzak Gunu dolayimiyla Anzak kimligine bakisi ve bu kimligi isleyis biciminin ortaya konulmasi amaclanmaktadir. Boylelikle arastirma, kulturlerarasi iletisim disiplinindeki akademik bilgi birikimine de katkida bulunmaktadir. Calismada veri toplama teknigi olarak icerik analizi kullanilmis ve 2005-2008 yillari arasinda 25-26 Nisan tarihlerinde yaygin basinda yayinlanan Anzak Gunu'ne iliskin haberler analiz edilmistir. Arastirmada, gazetelerde yayinlanan haberlerin tonu acisindan 58 haberin pozitif, 15 haberin negatif ve 47 haberin de notr tonda oldugu bulgulanmistir. Dolayisiyla yazili basinda Anzak Gunu ve kimliginin agirlikli olarak pozitif bicimde ele alindigi soylenebil...

Health protection seen as a method of conveying the monetary risk connected with the variety of singular's human services used by pooling expenses over the long run through prepayment and other individuals with risk pooling. The health protection approach seeks to evacuate financial boundaries to gaining a satisfactory level of health care and requires the affluent to experience the expense of support of the sick; the element of cross-subsidy is crucial. Therefore, the objective of this study was to carry out Data gathering in respect to Data screening and preliminary analysis in related to investigating the impact of community based health insurance scheme among the rural dwellers of Sokoto state Nigeria. The study employed convenience sampling techniques, equally the exercises was carried in order to suit the supposition of multivariate analysis. In view of that, an appraisal of Data is missing, identify univariate and multivariate outlier and lastly, skewness and kurtosis wer...

abstract: The extension of Cagan and Vogels “Value Creation Model” with culture as an additional component may enhance the search for superior value and competitive advantage. However, to manage different judgments and positioning of different evaluators, contextual research on users is needed in order to find more valid classifications. It is important to understand how users consider each of these dimensions when they want to define an identity for a product.

1. Introduction The theme of market segmentation is connected to theoretical reflections upon imperfect competition. In economic theory the moment of discontinuity as compared to the general equilibrium of perfect competition is marked by the configuration of systems in which firms ...

The present paper assembles contributions from the areas of education,
psychology, cognitive science, and of course, neuroeducation itself to
introduce the basic principles of research in the field of neuroeducation
studies. It is particularly important, as such it is a useful way to justify
researchers about what neuroeducation as a specific domain do that no other field can do as well or cannot do at all. Based on the literature reviewed, neuroeducational research can be understood as an interdisciplinary endeavor to develop an insightful understanding and holistic picture of problems related to learning and education. It thus epistemologically is based on an integrated methodological pluralism paradigm. This requires researchers to understand multiple methods and methodologies and employ as they formulate their own research projects. Researchers have a critical role to play in providing systematic evidence and conclusions that are scientifically valid and reliable and educationally relevant and usable. One significant implication of this argument is the need to strengthen the quality of the research component in graduate programs of the field and train interested researchers in the identification and formulation of relevant research questions.

Öz Toplumumuzda öğretmenlik mesleğinin sosyal statüsü son yıllarda hız-la düşmektedir. Sosyal statünün toplumsal boyutunun gündeme alındığı bu çalışmada, öğretmenlerin sosyal statülerinin toplumsal görünürlük yansıma-larından biri olarak ana akım medyadaki sunumlarını, Din Kültürü ve Ah-lak Bilgisi öğretmenleri örnekleminde eleştirel bir incelemeye tabi tutmak amaçlanmaktadır. Araştırmada yöntem olarak; eleştirel söylem çalışması ve tematik veri analizi kullanılmıştır. İncelenen haber örnekleri olumlu bireysel sunumlar, olumsuz bireysel sunumlar ve mesleki sunumlar olarak temalandı-rılmıştır. Haberlerin yüksek düzeyde olumsuz örneklerden oluştuğu ve çarpıcı başlıklarla sunuldukları tespit edilmiştir. Gazetelerin ideolojik duruşlarının en çok hissedildiği tepkisel haberler kategorisinde öğretmenlerin sınıf ortamında gerçekleştirdiği eğitimsel faaliyetler ya da okul dışındaki eylemlerinin kamu-sal tartışma ve ahlaki panik oluşturmaya yol açacak bir tavırla haberlere konu edildiği tespit edilmiştir. İncelenen on yıllık süreçte hem haberlerin kayna-ğını oluşturan vakalarda hem de gazetelerin sunum biçimlerinde bir değişim yaşandığı görülmüştür. Yazılı basının öğretmenlerin sosyal görünürlüğünü yansıtma noktasında daha pozitif bir tutum benimsemesi gerektiğine dikkat çekilmiştir.

Faks: 0 (312) 286 8085 ALEVİLİĞİ KENDİ DEĞERLERİNDEN KOPARMA ÇABALARI: "ÂLİ'SİZ ALEVİLİK" SÖYLEMLERİNE DAİR HASAN ÇELİK Bugün Aleviliğin karşı karşıya olduğu problemlerden en büyüğü olarak "tanımlama" probleminin gündemde tutulduğu ifade etmek istiyorum. Tarihin getirdiği kimi hadiseler neticesinde kendini Alevi kimliği içinde tanımlayan kimi sosyolojik ya da etnik yapılar, bugün kendi Aleviliğini yaratmanın (!) gayreti içerisindedirler. Aleviliği bu anlamda "örtü olarak" kullanmak isteyen bu oluşumlar, Alevilik tarihinin başlangıcına dair söylemlerle yola çıktılar ki Aleviliği hem İslâm hudutlarından hem de Muhammedî ahlâktan uzaklaştırarak bu istikametlerinde yol alacaklarına inandılar! Unuttukları husus şuydu ki: "Bir tek Alevilik vardı ve o da Tevhit hırkasını giymeden ve İslâm'ı anlamadan yaşatılamazdı veya Horasan'dan koparılan bir Alevilik, Alevilik olamazdı!" Aleviliğin içerisinde yer alan ibadetlerin bütünü Kur'ân'i bir edep (referans) ve Muhammedî bir ahlâkla anlam bulmuş ve yaşatılmıştır. Öyle ki Aleviliğin temel ibadeti olan cemler, Hazreti Peygamber'in Miraca çıkışının tasavvufi perdeden ele alınışını yaşatır. O ilahî meclis o kadar ulvidir ki kadınlar, kadınlığını; erkekler de erkekliklerini dışarıda bırakırlar. Yani cemevinin eşiğinden içeri "cinsiyet" girmez/giremez! O mecliste sadece "can" vardır, o da Miracını (cemini) yapmak ve üzerindeki kul haklarının hesabını vermek için o meclise alınır. Aleviliğin, özellikle Orta Asya coğrafyasında şekillendiği ve Türkmen topluluklarca büyük kabul gördüğü dönemlere ilişkin birçok kayıt mevcuttur. Pir-î Türkistan Hoca Ahmed Yesevî dönemine ait cemlerin bugün ki cemlerden "farksız" olduğunu, o döneme dair belgeleri okuyanlar göreceklerdir. 1950'lerde başlayan şehirleşme sürecinin 1970'lere geldiği dönmeler de siyasi (Sol patentli) söylemlerin Alevi toplumu içerisinde yankılarının güçlendiğini görebiliriz. Bu sürece ve Aleviliğin bir "inançtan" ziyade bir "kimliğe" dönüşüne ilişkin tespitlerini derli toplu okumak için Akademisyen Rıza Yıldırım'ın "Geleneksel Alevilikten Modern Aleviliğe: Tarihsel Bir Dönüşümün Ana Eksenleri" başlıklı makalesini inceleyebilirsiniz. Aslında tartışmaları devam ettirmek ve bu alanla ilgili uzun uzadıya bu yazıyı sürdürmek mümkündür ancak biz burada söz konusu hususlara bir virgül koyarak, konu başlığımızda ifade ettiğimiz gibi "Ali'siz Alevilik" söylemlerinin üzerine durarak değerlendirmelerimizi sonlandırmak istiyoruz.

Η εξήγηση της προέλευσης του σύγχρονου καπιταλισμού και του πνεύματός του,
σύμφωνα με τον Weber (1864-1920), είναι περίπλοκη. Επιδρούν πολλοί παράγοντες,
ενώ κάποια γεγονότα εμφανίζονται συμπωματικά. Οποιαδήποτε επιμέρους προσέγγιση,
είναι ανεπαρκής ως προς την ερμηνευτική της δεινότητα, στοιχείο που εξηγεί γιατί ο
Weber συμπεραίνει πιθανολογώντας. Αυτό που θέλει να επιτύχει με την Προτεσταντική
Ηθική του, είναι να εξετάσει το βαθμό στον οποίο κάποια στοιχεία του καπιταλισμού
δημιουργήθηκαν ως αποτέλεσμα της Μεταρρύθμισης του 15ου αιώνα. Πόσο καθοριστική
επιρροή είχε δηλαδή ο Προτεσταντισμός στη διάδοση του «καπιταλιστικού πνεύματος»
(Weber, 2006:80).
Ο Ένγκελς αναφέρει: «Ο Μαρξ και εγώ είμαστε οι μόνοι που διασώσαμε
συνειδητά τη διαλεκτική από τη γερμανική ιδεαλιστική φιλοσοφία και την εφαρμόσαμε
στην υλιστική αντίληψη της φύσης και της κοινωνίας». Εδώ η ύλη είναι αντιληπτή ως η
«πρώτη αρχή» του κόσμου, αδημιούργητη και άφθαρτη, αιώνια και αδιάκοπα
μετασχηματιζόμενη, κινούμενη, αυτοκινούμενη. Ο όρος διαλεκτικός-ιστορικός υλισμός
δηλώνει ότι οι αρχές του διαλεκτικού υλισμού βρίσκουν εφαρμογή στη φύση και στην
ανθρώπινη κοινωνία και ιστορία (Αντωνοπούλου, 2008:63). Στην εργασία αυτή, θα γίνει
μια προσπάθεια καταγραφής των επιστημολογικών και μεθοδολογικών επιχειρημάτων
των Μαρξ και Βέμπερ. Θα παρουσιαστούν οι θέσεις τους για τον καπιταλισμό και το
ζήτημα της εργασίας και θα αναζητηθούν οι βασικότερες συγκλίσεις και αποκλίσεις
αυτών.

Kent planlama ve coğrafya yazınındaki güçlü bir akım, kimlik mekânları
sorunsalını planlamanın kapsayıcılığı bağlamında tartışmaktadır.
Artan göç, iltica vb. nüfus hareketliliklerinin yanı sıra farklı kültürel
kimliklerin kent mekânında görünür olma talepleri arttıkça “kimlik
yerleri” planlamanın önemli bir meselesi haline gelmektedir (Healey, 1997;
Sandercock, 2000; Germain ve Gagnon, 2003; Gale, 2005). Önceleri kentin
çokkültürlü olmasının anlamı üstüne yürütülen tartışmaların odağı bugün,
çokkültürlülük gerçeğinin gerektirdiği planlama araçlarının tartışılması
noktasına kaymıştır (Ponzini, 2014; Tasan-Kok ve Ozogul, 2017). Türkiye’de
ise yürürlükte olan planlama anlayışında böylesi çabalar henüz gündemde
yerini alamamıştır. Bunun aksine standartlaştırılmış toplumsal eylemler
için standart tekniklerle mekân organizasyonu yapılmaktadır. Ne var ki,
kentteki varlıklarını tescil ettirmek isteyen etnik-dinsel kümeler planlama
kurumunun karşısına bu standartların dışındaki yeni kavramlarla ve
taleplerle çıkmaktadırlar. Bu durum; kültürel kimlik mekânları, dini veya kutsal mekânlar, ibadet yeri gibi kentsel donatı alanları standartlarının
mekânsal planlama açısından yeniden düşünülmesi gereğini ortaya
çıkarır. Türkiye’de bu tartışma Aleviler’in cemevlerinin ibadethaneleri
olarak tanınmasına ilişkin talepleri ve devam eden mücadelelerinde
somutlaşmaktadır. Bu bağlamda makalede toplumsal ve kültürel kimliklerin
Türkiye’deki planlama kurumu tarafından mekânsallaştırılması problemi
azınlıktaki toplulukların ve özellikle Alevilerin deneyimleri ve algılaması
çerçevesinde ele alınacaktır.

She was one of those pretty and charming girls born, as though fate had blundered over her, into a family of artisans. She had no marriage portion, no expectations, no means of getting known, understood, loved, and wedded by a man of wealth and distinction; and she let herself be married off to a little clerk in the Ministry of Education. Her tastes were simple because she had never been able to afford any other, but she was as unhappy as though she had married beneath her; for women have no caste or class, their beauty, grace, and charm serving them for birth or family, their natural delicacy, their instinctive elegance, their nimbleness of wit, are their only mark of rank, and put the slum girl on a level with the highest lady in the land. She suffered endlessly, feeling herself born for every delicacy and luxury. She suffered from the poorness of her house, from its mean walls, worn chairs, and ugly curtains. All these things, of which other women of her class would not even have been aware, tormented and insulted her. The sight of the little Breton girl who came to do the work in her little house aroused heart-broken regrets and hopeless dreams in her mind. She imagined silent antechambers, heavy with Oriental tapestries, lit by torches in lofty bronze sockets, with two tall footmen in knee-breeches sleeping in large armchairs , overcome by the heavy warmth of the stove. She imagined vast saloons hung with antique silks, exquisite pieces of furniture supporting priceless ornaments, and small, charming, perfumed rooms, created just for little parties of intimate friends, men who were famous and sought after, whose homage roused every other woman's envious longings. When she sat down for dinner at the round table covered with a three-days-old cloth, opposite her husband, who took the cover off the soup-tureen, exclaiming delightedly: "Aha! Scotch broth! What could be better?" she imagined delicate meals, gleaming silver, tapestries peopling the walls with folk of a past age and