Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Sarf-ı Türkî adlı eserde Kazan Tatar Türkçesi Şekil Bilgisi incelenmiştir. 1900 yılında Kazan’da Kerimov Kardeşler Ticaret Merkezi Matbaasında yayınlanan eserin müellifi Abdurrahman Tevfik Bin Muhammet Can’dır. Eser Arap harfli klasik... more
Sarf-ı Türkî adlı eserde Kazan Tatar Türkçesi Şekil Bilgisi incelenmiştir. 1900 yılında Kazan’da Kerimov Kardeşler Ticaret Merkezi Matbaasında yayınlanan eserin müellifi Abdurrahman Tevfik Bin Muhammet Can’dır. Eser Arap harfli klasik imlayla basılmıştır. İsimler, fiiller, imla, görülen geçmiş zaman, duyulan geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman, geniş zaman, emir kipi, şart kipi, istek kipi, sıfat, edat vb gramer konuları örneklerle ele alınmıştır. Kazan Tatar sahasında yazılan Sarf-ı Türkî Kırım Tatar, Azerbaycan, Osmanlı sahasında yazılmış gramer eserleriyle benzerlik göstermektedir. Osmanlı ve Arap gramer metodolojisi esas alınarak hazırlanan eserdeki gramer terimlerinin tamamına yakını Osmanlı Türkçesi gramer terimleriyle ortaktır. İnceleme: İmlâ Özellikleri, Ünlüler, Ünsüzler, Çok İmlalı Şekiller, İkili İmlalar, Üçlü İmlalar, Sözvarlığı ile İlgili Tespitler, Kapakta Geçen Kelimeler, Özel İsimler, Sarf-ı Türkî’de Kullanılan Gramer Terimleri şeklinde tasnif edilerek yapılmıştır. Tıpkıbasım çeviri yazıyla bakışımlı olarak verilmiştir. Metinde Arapça, Farsça, Moğolca, Fransızcadan alıntılanan kelimeler dizinde alındığı dil belirtilerek yazılmıştır. Türk lehçelerinin tarihî dönemlerini, 20. yüzyıl Tatar Türkçesi şekil bilgisini, yazım ve imla özelliklerini inceleyen dilbilimciler için kaynak eser olacaktır.
Malik Hikâyeti adlı eser 1906 yılında Kazan’da Arap alfabesiyle basılmıştır. Hikâye, Kazan Tatar Türkçesinin klasik imlâlı nesir örneklerindendir. Eser, Şam padişahı Bedreddin ile veziri Ati Elmüluk arasında dünyada gamsız kedersiz... more
Malik Hikâyeti adlı eser 1906 yılında Kazan’da Arap alfabesiyle basılmıştır. Hikâye, Kazan Tatar Türkçesinin klasik imlâlı nesir örneklerindendir. Eser, Şam padişahı Bedreddin ile veziri Ati Elmüluk arasında dünyada gamsız kedersiz kimsenin olup olmadığı hakkındaki tartışmayla başlamakta ve yine bu tartışmayla bitmektedir. Zengin bir tüccarın oğlu olan Malik ile Gazne padişahı Bahaman’ın kızı Şirin arasında geçen maceralı aşk, hikâyedeki olay örgülerinden biridir. Felsefi içerikli eserde, yalanın insanı yarı yolda bırakacağı, kaderden kaçılamayacağı gibi konular da işlenmektedir. Tatar Türkçesi Arap alfabesi imlâ özellikleri, ünlüler, ünsüzler, çok imlalı şekiller incelenmiştir. Metinde geçen Arapça, Farsça şekillere, Türkçe ve Rusça sözcüklere ayrı başlıklar altında yer verilmiştir. Gramatikal indeks eserin sonuna eklenmiştir. Eserin tıpkıbasımı dil tarihi araştırmalarına kolaylık oluşturması için çalışmada çeviri yazıyla bakışımlı olarak verilmiştir.
Başkurt Türkçesi şekil bilgisi bakımından kendine has birçok gramer tasnifine sahiptir. Türk lehçeleri arasında farklılık arz eden bir yazı dilidir. Başkurt Türkçesi şekil bilgisi ayrıntılarıyla edebî eserlerin içinden örneklerle... more
Başkurt Türkçesi şekil bilgisi bakımından kendine has birçok gramer tasnifine sahiptir. Türk lehçeleri arasında farklılık arz eden bir yazı dilidir. Başkurt Türkçesi şekil bilgisi ayrıntılarıyla edebî eserlerin içinden örneklerle incelendi. Elinizdeki eserde yöntem olarak Türk gramerciliğinin usulleri, özellikle Muharrem Ergin’in “Türk Dil Bilgisi” adlı eserinde izlediği yöntem esas alındı. Başkurt Türkçesi şekil bilgisi, Türkiye Türkçesi şekil bilgisiyle mukayese edildi. Eserde, Başkurt Türkçesi morfolojisi edebî örneklerle incelendi. Atasözlerinden, şiirlerden, hikâyelerden, romanlardan, monografilerden, biyografi eserlerinden, sempozyum kitaplarından ve ilmî makalelerden alıntılar yapıldı. Bu çalışmayla Çağdaş Türk Yazı Dilleri arasında önemli bir yeri olan Başkurt Türkçesinin şekil bilgisi incelenerek tespitlerin, değişimlerin ve benzerliklerin akademik camiayla paylaşılması hedeflendi.Bu inceleme bu alandaki çalışmalara önemli bir katkı sağlayacaktır.
Research Interests:
Musa Carullah Bigiyef tarafından Kazan Tatar Türkçesine şerh edilen “Hâfız Dîvânı” 1910 yılında Kazan’da Ürnek Matbaası’nda yayımlandı. Elinizdeki kitapta bu eser kelime hazinesi açısından incelendi. Metnin Lâtin Alfabesine trankripsiyonu... more
Musa Carullah Bigiyef tarafından Kazan Tatar Türkçesine şerh edilen “Hâfız Dîvânı” 1910 yılında Kazan’da Ürnek Matbaası’nda yayımlandı. Elinizdeki kitapta bu eser kelime hazinesi açısından incelendi. Metnin Lâtin Alfabesine trankripsiyonu verildi. Eser, Türkiye Türkçesine çevrildi. Metnin kelime hazinesi Osmanlı Türkçesinin kelime hazinesiyle, Şemsettin Sami’nin Kâmus-ı Türkî lügati esas alınarak mukayese edildi. Osmanlı Türkçesiyle ses ve anlam bakımından ortak olan kelimeler, Osmanlı Türkçesi’yle anlam bakımından ortak olup aralarında ses farklılığı olan kelimeler,  Osmanlı Türkçesiyle ses ve anlam bakımından farklı olan kelimeler tespit edildi. Kazan ve İstanbul edebî muhiti arasında 20. yüzyılın başındaki dil ilişkisi, ortak ve farklı kelimelerin tespit edilmesi hedeflendi. Eserin sonunda tıpkı basımı verildi. Böylece okurların eseri orijinalinden 1910 baskısından okuma ve inceleme imkanına sahip olması sağlandı. Geniş bir medeniyet dairesini içerisine alan ve uzun yıllar süren bir çalışmanın emeği olan elinizdeki eser, günümüzde eski edebiyat araştırmaları alanına da kaynaklık edecektir.
Research Interests:
“Kırım Tatar Millî Matbuat Tarihi” adlı eserde, Kırım Tatarlarının Kırım dışında ve Kırım’da 1853 yılından itibaren yürüttüğü süreli yayın faaliyetleri; 1917 Ekim ihtilali devri ve sonrası matbuat faaliyetleri; Kırım Tatarların 1944... more
“Kırım Tatar Millî Matbuat Tarihi” adlı eserde, Kırım Tatarlarının Kırım dışında ve Kırım’da 1853 yılından itibaren yürüttüğü süreli yayın faaliyetleri; 1917 Ekim ihtilali devri ve sonrası matbuat faaliyetleri; Kırım Tatarların 1944 yılında Kırım’dan sürgünü ve sürgün devri; sürgün sonrası Orta Asya’daki Kırım Tatar matbuat faaliyetleri; Kırım’a döndükten sonraki dönemden günümüze kadar bütün millî matbuat faaliyetleri hakkında önemli bilgiler yer almaktadır.
Tatar Türkolog Doç. Dr. Leniyara Celilova tarafından kaleme alınan “Kırım Tatar Millî Matbuat Tarihi” adlı eser başlangıçtan günümüze geniş bir coğrafyada süreli yayınlara ışık tutuyor.
Her dil başka dillerden kelimeler alıntılamaktadır. Dünyadaki kültürlerin birçoğu birbiriyle etkileşim içerisindedir. Bugün günümüz Tatar Türkçesinde Arapça, Fransızca, İngilizce, Türkçe, Farsça, Rusça vb birçok dilden kelimeler... more
Her dil başka dillerden kelimeler alıntılamaktadır. Dünyadaki kültürlerin birçoğu birbiriyle etkileşim içerisindedir. Bugün günümüz Tatar Türkçesinde Arapça, Fransızca, İngilizce, Türkçe, Farsça, Rusça vb birçok dilden kelimeler mevcuttur. Bu kelimelerin bir kısmını aldıkları dildeki fonetik şekillerine göre bir kısmını da tamamen fonetik olarak değiştirerek kullanmaktadırlar. Aldıkları dildeki fonetik yapı Tatar Türkçesinin ses yapısıyla uyuşuyorsa kelimeyi olduğu gibi alıntılamaktadırlar. Türk Dünyası Karahanlıların İslam dinini topluca kabulünden sonra İslam medeniyet dairesi içerisine girdi. İslam dininin etkisiyle Arapların alfabelerini de kullanmaya başladı. Araplarla Türkler arasında kültürel ilişkiler gelişmeye başladı. Arapçadan alınan kelimelerin birçoğunda fonetik değişikliklere rastlıyoruz. Kazan Tatar Türkçesinin Arapçadan alıntıladığı sözcüklerde de ıslah edilmiş Arap, Latin ve Kiril alfabesiyle yazarken fonetik değişiklikler oldu. Arapça alıntı kelimeler Kazan Tatar T...
Türk edebiyatının yabancı dillere tercümesi son yıllarda yükselen bir seviyede seyretmektedir. Küreselleşen dünya içerisinde Türkiye’nin dış ticaret hacminin artması ve dünya ile etkileşimi kaliteli tercüme ihtiyacını doğurmaktadır.... more
Türk edebiyatının yabancı dillere tercümesi son yıllarda yükselen bir seviyede seyretmektedir. Küreselleşen dünya içerisinde Türkiye’nin dış ticaret hacminin artması ve dünya ile etkileşimi kaliteli tercüme ihtiyacını doğurmaktadır. Ülkemizde tercüme artık bir sektör olarak ele alınmakta, tercüme büroloru kurulmakta resmi kurumlar, üniversiteler tercüme projelerine destek vermektedirler. Mütercimlik bir meslek hâline dönüşmekte, mütercimler dernek, vakıf gibi sivil toplum örgütleri kurarak teşkilatlanmaktadırlar.  Bildiride TEDA projesi dahilinde Türk edebiyatından diğer dillere tercüme edilen eserler ve projenin etkileri, kapsamı incelenecektir.
Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk Kazak Üniversitesi Hazırlık Fakültesi’nde dört dilde eğitim yapılmaktadır. İngilizce, Kazakça, Rusça ve Türkçe dil öğretim merkezleri mevcuttur. Hazırlık fakültesinde okuyan Afganistanlı öğrenciler bir... more
Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk Kazak Üniversitesi Hazırlık Fakültesi’nde dört dilde eğitim yapılmaktadır. İngilizce, Kazakça, Rusça ve Türkçe dil öğretim merkezleri mevcuttur. Hazırlık fakültesinde okuyan Afganistanlı öğrenciler bir yıl boyunca Kazakça ve Türkçe öğrenmektedirler. Türkçe öğrenen Afganistanlı öğrenciler öğrenim sürecinde birçok problemle karşılaşmaktadırlar. Ana dillerinin fonoloji, morfoloji ve sentaks özelliklerinin Türkçenin fonoloji, morfoloji ve sentaks özellikleriyle farklılık göstermesinden dolayı Türkçe öğrenirken zorluk yaşamaktadırlar. Bu makalede Afganistan’dan gelen öğrencilerin Türkçe öğrenirken yaptığı morfolojik hatalar üzerinde durulacak ve çözüm önerileri getirilecektir.
Turgut Özal vefat ettikten sonra Türk Dünyasıyla ilgili çalışmalar durdu. O dönemde ben Birleşmiş Milletler’de çalışıyordum. Birleşmiş Milletler’in Orta Asya ve Kafkasya temsilciliğini yürüttüm. 2004 yılında Dünya Türkleri Ansamblini... more
Turgut Özal vefat ettikten sonra Türk Dünyasıyla ilgili çalışmalar durdu. O dönemde ben Birleşmiş Milletler’de çalışıyordum. Birleşmiş Milletler’in Orta Asya ve Kafkasya temsilciliğini yürüttüm. 2004 yılında Dünya Türkleri Ansamblini kurdum.
Herkesin kendi Abay’ı var. Edebiyat’a gönül veren her yazar, her âlim, her okur düşünürlerimizin, fikir adamlarımızın eserlerinden kendi Abay’ını arayıp buldu. Filozof babamızın umman dünyası Muhtar Avezov’dan başlayarak Tursın Curtbay’a... more
Herkesin kendi Abay’ı var. Edebiyat’a gönül veren her yazar, her âlim, her okur düşünürlerimizin, fikir adamlarımızın eserlerinden kendi Abay’ını arayıp buldu. Filozof babamızın umman dünyası Muhtar Avezov’dan başlayarak Tursın Curtbay’a kadar ilim adamları tarafından araştırılmıştır. Bu ilim adamları filozof babamızın ruh dünyasını, gönül alemini idrak edebildikleri kadar sadırlarından satırlara dökerek bizlere ulaştırmaya çalıştılar. Sosyal psikolojiyi çok iyi anlayan Abay’ın fikirlerini araştırarak, imbikten geçirerek bizlere ulaştırdılar.
Uygur Türkçesi ağız grupları ve ağızları ile edebî dil ortasındaki farklar kendi arasında anlaşılamayacak derecede değildir. Böyle olmasına rağmen yerli ağızlarda konuşulan Uygurların bir nahiye ile nahiye şöyle dursun, bir köy ile başka... more
Uygur Türkçesi ağız grupları ve ağızları ile edebî dil ortasındaki farklar kendi arasında anlaşılamayacak derecede değildir. Böyle olmasına
rağmen yerli ağızlarda konuşulan Uygurların bir nahiye ile nahiye şöyle dursun, bir köy ile başka bir köyün dil açısından küçük farkları da hissedilmektedir. Onlara kendi etraflarındaki bölgelerin dilini tanıştıran ise “falan mahalle veya filanlar böyle diyor biz böyle diyoruz” deyip dildeki bazı ince farkları hatta uluslarası açıdan farkları da ortaya koymaktadır. Lakin ağız gruplarıyla uğraşanlar bu farkların hepsini dikkate almamaktadır. Onlar için en önemlisi ağız grubu veya ağızdan farklılaştıran en temelli, sistemli özellikler olması gerekmektedir.
Kazaklarla Arapların kültürel, edebî ilişkilerinin temeli asırlar öncesine uzanmaktadır. İlk ilişkiler Kazakların İslam dinini kabul etmesine kadar uzanmaktadır. Konar göçer halkımıza İslam kaidelerini öğreten hocalar, imamlar Kuran... more
Kazaklarla Arapların kültürel, edebî ilişkilerinin temeli asırlar öncesine uzanmaktadır. İlk ilişkiler Kazakların İslam dinini kabul etmesine kadar uzanmaktadır. Konar göçer halkımıza İslam kaidelerini öğreten hocalar, imamlar Kuran surelerini okumakla birlikte Arapların eski halk edebiyatı ve yazılı edebiyatından eserleri de öğretmişlerdir. Bu ilişki asırlar boyu gelişmiş ilerlemiş, sonunda gelenek haline dönüşmüştür. İlk dönemlerdeki dinî efsane ve menkıbelerin sonu halk melodili tarihî destanlara, manzumelere, halk edebiyatı eserlerine yansımıştır.
Afganistanlı öğrencilerin Türkiye Türkçesini öğrenirken karşılaştıkları problemlerden bir tanesi Türkçedeki ünlüleri düzgün telaffuz edememeleri ve yazamamalarıdır. Türkçede olan bazı sesler Farsçada yoktur. Türkçe öğrenen Fars dilli... more
Afganistanlı öğrencilerin Türkiye Türkçesini öğrenirken karşılaştıkları problemlerden bir tanesi Türkçedeki ünlüleri düzgün telaffuz edememeleri ve yazamamalarıdır. Türkçede olan bazı sesler Farsçada yoktur. Türkçe öğrenen Fars dilli öğrenciler “ü”, “ı”, “ö” ünlülerini söylerken çok zorluk çekmektedirler. Bu ünlülerin yazımında hata yapmaktadırlar. Fonolojiyi düzgün öğrenemeyen öğrenci daha sonra ekleri kelimeye eklerken de hata yapmaktadır. Türkçe ses uyumunu anlamakta zorluk çekmektedir. Her şey Türkçedeki sekiz tane ünlünün düzgün öğrenilmesiyle alakalıdır. Türkçenin Afganistan’dan gelen öğrencilere yabancı dil olarak öğretilmesinde alfabe, ünlüler ve ünsüzler çok temel rol oynamaktadır. Bir dili yabancı dil olarak öğrenen öğrenciye mutlaka o dilin ses bilgisi çok iyi öğretilmelidir. Öğrenci yukarıda belirttiğimiz ünlüleri yazarken bazen doğru yazsa bile telaffuzda yine hata yapmakta ana dilinin fonetiğini Türkçeye uygulamaktadır. Türkçedeki sekiz ünlü öğrencinin düzgün telaffuzu gerçekleşene kadar alıştırma yaptırılarak öğretilmelidir. Bir dilin müzikalitesi, ahengi o dilin ünlüleri üzerine kuruludur. Ayrıca ünlü uyumlarının doğru uygulanabilmesi için Türkçenin fonetik sisteminin doğru öğrenilmesi gerekmektedir. Farsça “sinif” olarak telaffuz edilen ve yazılan kelime Türkçede “sınıf” olarak yazılmakta ve telaffuz edilmektedir. Farsça “zit”, “cumle” kelimelerini yine buna örnek olarak verebiliriz. Makalede Ahmet Yesevi Üniversitesi Hazırlık Fakültesi’nde Türkçe eğitim gören, Afganistan’dan gelen ve ana dili Derîce olan öğrenciler örneklemi üzerinden bu hataların tespiti yapılmış ve çözüm önerileri ortaya konmuştur.
Kırgız Edebiyatı’nın kurucusu, büyük devlet adamı Kasım Tınıstanov 9 Eylül 1901 tarihinde dünyaya geldi. 1912-1914 yıllarında değişik Özbek mekteplerine devam etti. 1914-1916 yılları arasında Karakol şehrindeki Rus Tüzem Mektebi’nde... more
Kırgız Edebiyatı’nın kurucusu, büyük devlet adamı Kasım Tınıstanov 9 Eylül 1901 tarihinde dünyaya geldi. 1912-1914 yıllarında değişik Özbek mekteplerine devam etti. 1914-1916 yılları arasında Karakol şehrindeki Rus Tüzem Mektebi’nde okudu. Taşkent’te yayımlanan Cas Kayrat, Canga Öris, Sana, Ak Col adlı Kazak gazetelerinde çeşitli görevlerde çalıştı. Kasım Tınıstanov sosyal içerikli, pedagojik hikayeleriyle, şiirleriyle, eğitimciliğiyle, dilciliğiyle, gazeteciliğiyle, aydın kimliğiyle tanınmış bir insandır. Kasım Tınıstanov, Kırgız Türklerinin medeniyet tarihinde çok önemli bir yere sahiptir. Kırgız Türkçesinin önemli gramer âlimi, Kırgız Türkçesi Morfolojisi, Kırgız Türkçesi Sentaksı, Kırgız Türkçesi Grameri kitaplarının müellifidir. Kasım Tınıstanov, yirminci yüzyılda Manas destanını derleme çalışmalarını da Kırgızistan’da başlatan halk bilimcilerdendir. 1926 yılında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de gerçekleştirilen Türkoloji kongresine Kırgız Türkleri adına katılmış ve alfabe değişikliğiyle ilgili Bakü’de ilmî bir konuşma yapmıştır.
Kırgız Türkolog Kasım Tınıstanov’un Bakü Türkoloji Kongresi’nde Latin alfabesine geçişle ilgili görüşleri ve Latin alfabesine geçişte bugünkü durum makalede incelenecektir.
Ses bilgisi dilin en temel unsurlarından biridir. Konuşma, sesle var olur. Seslerin nitelikleri dilden dile az, fakat çeşitleri çok fark eder. Çeşitleriyle birlikte bunlar bir dilin sesleri deriz. Sesler hece, kelime ve söz içinde yan... more
Ses bilgisi dilin en temel unsurlarından biridir. Konuşma, sesle var olur. Seslerin nitelikleri dilden dile az, fakat çeşitleri çok fark eder. Çeşitleriyle birlikte bunlar bir dilin sesleri deriz. Sesler hece, kelime ve söz içinde yan yana gelip birleşirken değişirler, konuşma aygıtının işleme şartlarına uyarlar. Kiril asıllı Başkurt Türkçesi alfabesinde 42 harf vardır. Bu harflerden 9 tanesi sesli, 27 tanesi sessiz harf, iki tanesi kalınlaştırma ve inceltme işaretleri, 4 tanesi çift ses veren diftonglardır ve bu harfler Rusçadan alınmıştır. 1921 yılının Temmuz ayında gerçekleştirilen toplantıda Sovyetler Birliği’nin İkinci Bütün Başkurdistan Kurultayı’nda Başkurt Türkçesini fonetik olarak esas alarak yazma kararı alındı. Makalede Başkurt Türkçesi ses bilgisi ilmî olarak incelenecektir.
Başkurt Türkçesinde “İsemden İsim Yahaw Affiksı” olarak adlandırılan isimden isim yapım ekleri morfolojinin içerisinde önemli bir konudur. Başkurt dil bilimciler yapım eklerini morfolojinin içerisinde farklı tasnife tabi tutmuşlardır.... more
Başkurt Türkçesinde “İsemden İsim Yahaw Affiksı” olarak adlandırılan isimden isim yapım ekleri morfolojinin içerisinde önemli bir konudur. Başkurt dil bilimciler yapım eklerini morfolojinin içerisinde farklı tasnife tabi tutmuşlardır. Fiilden fiil yapım eklerini, isimden fiil yapım eklerini “Fiil” bölümünün içinde incelemektedirler. Bu durum Başkurt Türkçesinin morfolojisinde farklı bir özellik olarak karşımıza çıkmaktadır.
Şekil bilgisi dilin omurgasını oluşturmaktadır. Başkurt Türkçesi şekil bilgisi kendine has birçok özellik taşımaktadır. Özellikle şekil bilgisindeki tasnifler ve Başkurt Türkçesinde bulunan diğer Türk lehçelerinde mevcut olmayan yapılar bu alanda yapılacak incelemelerin önemini artırmaktadır.
Edatlar manaları olmayan, sadece gramer vazifeleri bulunan kelimelerdir. Tek başlarına manaları yoktur. Hiçbir nesne veya hareketi karşılamazlar. Fakat manalı kelimelerle birlikte kullanılarak onları desteklemek suretiyle bir gramer... more
Edatlar manaları olmayan, sadece gramer vazifeleri bulunan kelimelerdir. Tek başlarına manaları yoktur. Hiçbir nesne veya hareketi karşılamazlar. Fakat manalı kelimelerle birlikte kullanılarak onları desteklemek suretiyle bir gramer vazifesi görürler. Onun için manalı kelimeler olan isimlerin ve fiillerin yanında edatlara da vazifeli kelimeler diyebiliriz. Cümlede kelimeleri birbirine bağlayan sözcüklere edat denir. Edatlar cümle öğesi olmazlar ve morfolojik değişikliğe uğramazlar. Cümle içinde kelimelerin anlamını, zaman, yer, amaç olarak belirtirler. Başkurt şekil bilgisinde edatlar çeşitlilik arz etmektedir. Mesela “üsün, kеwеk, hımak, şikеllе, tüšlü, mеnan, üta, hayın, aşa, buyı, buyınsa, buyına, arkahında, turahında” (için, gibi, ile, her, sayesinde, aracılığıyla, hakkında, diye) vb. edatlar yalın ve iyelik halinde kullanılırlar. Başkurt Türkçesi gramerinde edatların ismin yalın ve iyelik hallerinde kullanılan edatlar, yönelme hâlinde kullanılan edatlar ve ayrılma hâlinde kullanılan edatlar olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Ayrıca edatlar birleşik cümlede yan cümleye gelerek onu asıl cümleye bağlar. Cümleyi sentaks olarak tamamlar. Bildiride Başkurt Türkçesi morfolojisinde edatların kullanım şekli ve morfolojik işlevi, gramer içerisindeki morfolojik yeri incelenecektir.
Başkurtlar İslam dairesine girdikleri onuncu yüzyıldan itibaren Arap alfabesiyle eserlerini yazdılar. Daha sonra 1929 yılında Arap alfabesinden Latin alfabesine geçme kararı aldılar. On bir yıl Latin alfabesini kullandıktan sonra 1940... more
Başkurtlar İslam dairesine girdikleri onuncu yüzyıldan itibaren Arap alfabesiyle eserlerini yazdılar. Daha sonra 1929 yılında Arap alfabesinden Latin alfabesine geçme kararı aldılar. On bir yıl Latin alfabesini kullandıktan sonra 1940 yılında Başkurt Kiril alfabesini kabul ettiler. Günümüzde de bu alfabeyi kullanmaktadırlar.  Tarihî eserler eşliğinde Başkurtların kullandıkları alfabeleri incelemeye çalışacağız. Orenburg’da 1892 yılında yayımlanan “Bukvar Dılya Başkir” adlı eser 1925 yılında Arap alfabesiyle yazılan “Başkurt Telenen Sarfı” (Başkurt Dilinin Grameri) adlı eser, 1929-1940 yılları arasında yazılmış Latin alfabesiyle basılmış eserleri gözden geçirdik ve bu eserlere bakarak alfabeleri ilmî analizler eşliğinde mukayese yoluna gittik. Bildiride Başkurtların alfabe deneyimleri Başkurt fonolojisinin değişiminin akademisyenlerle paylaşılması hedeflenmiştir.
Başkurt ilim adamı NuriağzamTahirof, Başkurt Türkçesinin izahlı lügatini hazırlamıştır. Bu lugat 1926 yılında Ufa’da Başkiniga Yayınları tarafından yayımlanmıştır. Sözlük Arap alfabesiyle yayımlandı. Eserin üzerinde birinci kitap... more
Başkurt ilim adamı NuriağzamTahirof, Başkurt Türkçesinin izahlı lügatini hazırlamıştır. Bu lugat 1926 yılında Ufa’da Başkiniga Yayınları tarafından yayımlanmıştır. Sözlük Arap alfabesiyle yayımlandı. Eserin üzerinde birinci kitap yazmaktadır. Eserin önsözünde Başkurtların tarih boyunca Ural dağlarının eteklerinde tabiatla iç içe yaşayan şair bir halk olduğu dile getirilmektedir. Ayrıca burada Başkurtlarla ilgili bilgi verilmekte, önsözün sonunda esere emeği geçenlere teşekkür edilmektedir. Başkurt alfabesinin dizilişine göre ilk harf olan “A”dan son harf olan “Ya”ya kadar bütün harflerle ilgili maddeler yer almaktadır. Önce kelime yazılmış daha sonra kelimeye izah verilmiştir. Madde başı kelimeleri izaha göre daha siyah olarak tab edilmiştir. Bildiride  Başkurt ilim adamı NuriağzamTahirof tarafından kaleme alınan 1926 yılında Ufa’daBaşkiniga Yayınları tarafından yayımlanan “Başkurt Lugati” adlı eser incelenecektir.
Bu ekler isimlerin kök ve gövdelerine eklenerek isim ve sıfatlara olumsuzluk anlamı katarlar. Hakaniye (Karahanlı) ve Harezm-Altın Ordu yazı dillerinin devamı olarak Timurlular devrinde (1405-1502) kullanılan Çağatayca, Rusya Fedarasyonu... more
Bu ekler isimlerin kök ve gövdelerine eklenerek isim ve sıfatlara olumsuzluk anlamı katarlar. Hakaniye (Karahanlı) ve Harezm-Altın Ordu yazı dillerinin devamı olarak Timurlular devrinde (1405-1502) kullanılan Çağatayca, Rusya Fedarasyonu içerisinde Başkurdistan’da kullanılan Başkurt Türkçesi ve Türkiye’de kullanılan Türkiye Türkçesinin gramer yapılarında bazı unsurlar benzerlik arz etmektedir.  Makalede Başkurt Türkçesinde “+һыҙ,+һеҙ,+һоҙ,+һөҙ” (+hıź,+hеź,+hǔź,+hǚź) Yapım Eklerinin Çağatay Türkçesi ve Türkiye Türkçesindeki morfolojik görünüşleri incelenecektir.
Başkurtlar bugün Rusya Fedarasyonu içerisinde özerk bir statüde hayatlarını sürdürmektedirler. Başkurtlarla ilgili ilk yazılı belgeler 10. yüzyıla kadar gitmektedir. İbni Fadlan seyahatnamesinde Başkurtlardan bahsetmektedir. Ayrıca 11.... more
Başkurtlar bugün Rusya Fedarasyonu içerisinde özerk bir statüde hayatlarını sürdürmektedirler. Başkurtlarla ilgili ilk yazılı belgeler 10. yüzyıla kadar gitmektedir. İbni Fadlan seyahatnamesinde Başkurtlardan bahsetmektedir. Ayrıca 11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmut’un kaleme aldığı Divanu Lügatit Türk’te Başkurtlarla ilgili bilgiler yer almaktadır. Tarih boyunca kendi dillerini yaşatan Başkurtlar Latin alfabesine geçmeden önce 1929 yılına kadar Arap alfabesiyle eserler yazdılar. Yaklaşık 10 asır, 1000 yıl Arap alfabesini kullandılar. Arap alfabesiyle 1925 yılında basılan Başkurt Tarihi adlı eser, G. Fahreddinov tarafından yazıldı. Bildiride Arap alfabesiyle 1925 yılında basılan Başkurt Tarihi adlı eser incelenecektir.
Başkurt Türkleri Ural dağlarının kuzey ve doğu kısımları ile Volga nehri etrafında yaşamaktadırlar. Başkurt Türkleri İdil Bulgar Devleti, Altın Orda Devleti, Kazan Hanlığı, Çarlık Rusyası, SSCB, Rusya Federasyonu içerisinde varlıklarını... more
Başkurt Türkleri Ural dağlarının kuzey ve doğu kısımları ile Volga nehri etrafında yaşamaktadırlar. Başkurt Türkleri İdil Bulgar Devleti, Altın Orda Devleti, Kazan Hanlığı, Çarlık Rusyası, SSCB, Rusya Federasyonu içerisinde varlıklarını devam ettirdiler. Başkurt Türkleri günümüzde Rusya Federasyonu içerisinde özerk bir statüde yaşamaktadırlar. Başkurt Türkçesi çok zengin bir kültürel mirasa sahiptir. Başkurt Türkleri kendi dillerini asırlarca korumuşlardır. Zengin bir halk edebiyatına sahip olan bu dil, Çağatay Türkçesinden, Eski Türkçeden birçok arkaik unsuru da muhafaza etmiştir. Diğer Türk lehçelerinde olduğu gibi Başkurt Türkçesinde de cins kategorisi yoktur. 1921 yılının Temmuz ayında Sovyetler Birliği’nin İkinci Bütün Başkurdistan Toplantısı gerçekleştirilmesi ve bu toplantıda Başkurt hükümetine Başkurt Türkçesini kullanma, Başkurt Türkçesini fonetik olarak esas alan kitapların hazırlanması emri verilmesi Başkurt Türkçesinin şekillenmesinde etkili olduğu görülmektedir. Başkurt hükümeti 5 Aralık 1922 tarihinde bu konuda birçok karara imza attı. Bu tarihten itibaren bu fikir artık uygulanmaya başlanmıştır. Bu kararın neticesi olarak 1924 yılının Ağustos ayında Başkortostan Gazetesi, Başkurt Türkçesi fonolojisini esas alarak yayın hayatına başladı. Gazetenin peşi sıra Başkurt Türkçesini fonetik olarak esas alan kitaplar neşredildi. Ekim Devrimi’nden sonra yürütülen çalışmalar neticesinde Başkurt Türkçesinin Kuvan ve Yumatı ağızları esas alınarak yazı dili olduğu görülmektedir. Bildiride Başkurt Türkçesinin Kuvan ve Yumatı ağızları esas alınarak yazı dili olması süreci incelenecektir.
Yapı bakımından isimler Başkurtçada basit, türemiş ver birleşik olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Bir dilin söz varlığı kök+ek, gövde+ek, kelime+kelime birleşmeleri yoluyla genişletilip geliştirilmektedir. Basit isim hiçbir yapım eki almamış... more
Yapı bakımından isimler Başkurtçada basit, türemiş ver birleşik olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Bir dilin söz varlığı kök+ek, gövde+ek, kelime+kelime birleşmeleri yoluyla genişletilip geliştirilmektedir. Basit isim hiçbir yapım eki almamış türetilmemiş isimlerdir. Türemiş isimler isme yapım eki eklenerek türetilen isimlerdir. Birleşik isimler ise iki veya birden fazla kelimenin birleşerek bir anlamı ifade eden isimlere birleşik isimler denir. Bildiride Başkurt morfolojisinde isimler yapı bakımından incelenecektir.
Ek kelime bünyesinde görülen, tek başına anlamı olmayan ve kullanılmayan, ancak köklerle birleşmek suretiyle kullanılan ve mana ile ilgili bir vazife gören şekillere denir. Türkiye Türkçesinde isimleri küçültmek için isme “+CIk” ekleri... more
Ek kelime bünyesinde görülen, tek başına anlamı olmayan ve kullanılmayan, ancak köklerle birleşmek suretiyle kullanılan ve mana ile ilgili bir vazife gören şekillere denir. Türkiye Türkçesinde isimleri küçültmek için isme “+CIk” ekleri getirilir. Bu türeyen isme küçültme adları denir. Küçültme adları çoğu zaman sevgi, şefkat, acıma, bazen de aşağılama anlamında kullanılır. Ayrıca küçültme adlarının üstün vasıflı anlamına geldiği de olur. Başkurt Türkçesinde küçültme ekleri eklendiği isme sevgi, şefkat, acıma, bazen de aşağılama anlamı katarlar. Ayrıca küçültme adlarının üstün vasıflı anlamına geldiği de olur. Bildiride Başkurt Türkçesinde “+ķay, +käy, +ķas, +käs” küçültme eklerinin ve Türkiye Türkçesinde  “+CIk” ekinin morfolojik işlevleri incelenecektir.
Çocuk okul çağına gelene kadar vaktinin çoğunu evin içinde geçirmekte annesini babasını ve kardeşlerini görmektedir. Erken çocukluk eğitiminde rol oynayan en önemli kurum aile ocağıdır. Anne baba ve üçüncü nesil dede ve nine çocuk... more
Çocuk okul çağına gelene kadar vaktinin çoğunu evin içinde geçirmekte annesini babasını ve kardeşlerini görmektedir. Erken çocukluk eğitiminde rol oynayan en önemli kurum aile ocağıdır. Anne baba ve üçüncü nesil dede ve nine çocuk üzerinde çok etkili olmaktadır. Bu eğitim anne babanın çocuğa ayırdığı vakitle doğru orantılı olarak değişmektedir. Büyükleri onu dış çevreye, dünyaya hazırlamak için nasihatler, örnek olaylar anlatmaktadırlar. Çocuğun dünya görüşünü şekillendiren, bilinçaltına etki eden en önemli araçlardan biri de şüphesiz masallardır. Erken çocukluk eğitiminde masallar çocuğa şahsiyet kazandırmakta kişilik eğitimine büyük katkı sağlamaktadır. Çocuk masalda kendisine iyi kahramanı, küçük şehzadeyi kendisine örnek almakta ve iyilerin tarafında kendini bulmaktadır. Bu da onun iyi bir birey olarak yetişmesine, bilinçaltına büyük etki yapmaktadır. Masallar yörelere göre değişiklik arz etmektedir. Maraş yöresine has birçok masal tespit edilmiştir.
Batı’nın masalları ile Doğu’nun masallarının kültürel öğeleri farklıdır. Maraş yöresine has birçok masal tespit edilmiştir. Fare ile Karaböcek, Hacı Leylek, İki Avcı ve Kurt, Pamuk Eğiremeyen Kız, Külden Eşek, Topal Serçe, Eki ile Çeki, Lekes ile Cömert, Öksüz Gamber ile Ham Mahmut, Yedi Kız Babası ve Yedi Oğlan Babası, Porsuk ile Tilki K.Maraş yöresinden derlenmiş masallardan bazılarıdır. Porsuk ile Tilki masalında aç gözlülüğün insanın başına açtığı belalar, Topal Serçe masalında aksiliğin insana nasıl bir son hazırladığı anlatılmaktadır. Her bir masal kendi içinde farklı felsefeleri ve bakış açılarını bulundurmaktadır. Çocukları hayata hazırlamak dünyayı ve insanları tanıması için onlara yol göstermek maksadıyla masallar anlatılmaktadır. Bu masalların çocuğunu çocukluğumuzda bizim yöremizde ninelerimizden dinledik. Görsel teknolojinin artmasıyla bu değerler, masallar hızla kaybolmaktaydı. Bu masalların derleme çalışmaları bu yılın sonunda tamamlandı ve kitap şekline getirildi. Masallar sadırdan satıra geçerek ebedîleştiler. Bir örneklem olarak diğer yörelerde de aynı tip çalışmalar yapılabilir. Bildiride erken çocukluk döneminde masalların önemi ve K.Maraş yöresinde erken çocukluk dönemi masal örneklemi incelenecektir.
Research Interests:
Başkurt Türkçesi, Doğu ve Batı Türkçesi olarak iki büyük grubu teşkil eden Türkçenin Doğu kolunun içerisindedir. Doğudaki Türkler tek bir alfabeyle yazıyorlardı, edebî dil yazarların kullandıkları küçük ağız özellikleri dışında farklılık... more
Başkurt Türkçesi, Doğu ve Batı Türkçesi olarak iki büyük grubu teşkil eden Türkçenin Doğu kolunun içerisindedir. Doğudaki Türkler tek bir alfabeyle yazıyorlardı, edebî dil yazarların kullandıkları küçük ağız özellikleri dışında farklılık arz etmiyordu. Deşt-i Kıpçak, Türkistan ve Kazak bozkırında anlaşılan edebî dil, milyonlarca kilometrelik bir medeniyet sahasına sahipti. Taşkent’te, Andican’da, Semey’de, Orenburg’da, Kazan’da, Ufa’da basılan eserler bu geniş coğrafyada yaşayan insanlar tarafından rahat okunup anlaşılıyordu. Bu coğrafyadaki siyasî dalgalanmalar, ülkelerin sınırlarının değişmesi milletlerin kaderleri üzerinde etkisini gösterdi. Bu hareketlerin en çok değişime zorladığı kültür haritası, dil ve medeniyetin sınırları oldu. Başkurt Türkçesi şekil bilgisi içerisinde incelenen fiilden fiil yapım ekleri yedi adettir. Fiillere eklenerek yeni fiiller türetirler. Başkurt Türkçesi üzerine günümüzde Türkiye’de akademik araştırmalar çok kısıtlıdır. Genelde gramer ve edebiyat üzerine yapılmış olan çalışmalar vardır. Doktora ve yüksek lisans tezleri Başkurtçadaki Arapça Farsça unsurlar, zarf fiil, masallar, fiil, kip, söz varlığı vb. konularda incelemeler yapılmıştır. Başkurt morfolojisini sınıflandırmada kendine has bazı özellikler dikkat çekmektedir. Bildiride Çağdaş Türk Yazı Dilleri arasında önemli bir yeri olan Başkurt Türkçesinin fiilden fiil yapım eklerinin işlevleri incelenecektir.
İn Turkey the PHD Thesıs related to Kazakhs are carried out. After getting indefendence of Kazakhstan the relationship between Kazakhstan and Turkey is developed such as on fields social, kultural and poitical. The depelopment of... more
İn Turkey the PHD Thesıs related to Kazakhs are carried out. After getting indefendence of Kazakhstan the relationship between Kazakhstan and Turkey is developed such as on fields social, kultural and poitical. The depelopment of relationship between Kazakhstan and Turkey makes posibility to make and develop new academic studies. İn this article statistical informations are given with tables and the helping of them, there were doing the analisis. At that time the main aim of this work to give general information of Thesıs are written in Turkey, which are contains statistical informaions of Kazakhs. İn Turkey there are many social sience enstitutions which are done researches and thesis works. The development of social sciences are
the development of humanity. Nowadays the operating social sience enstitutions and academics are created new themes. İn this article is researched the thesis’ fields. There are many PHD Thesises and researches on the studiyes which are Turkish Language and Literature, Sociology, International Relations, History, Radio-Television, Anthropology, Economics, Folklore, Public Administration, Communication Sciences, Business, Linguistics, Banking, Economics, Law, Political Science, Religion, History, Education. At that time there were found many comprehensive thesis. There were noted on the tables, the thesis’s numbers which are registrated by Higher Education İnstitution of Turkey. By this numbers everyone who is interested in thesises can be look at the website. İn order to help to development of social sience we have to
note the researches which are made till this days. İn Turkey are working with the mistakes of making researches on the same themes. İn this article is trying to research the PHD Thesis which are releated with Kazakhs. Especially it wil be considered that this work can be helped to academic studyies in future.
Kazak, Özbek, Tatar, Kırgız, Azerbaycan edebiyatlarından Türkçeye edebî çeviriler son yıllarda hızla artmaktadır. Hece Yayınları tarafından 2014 yılı içerisinde Çağdaş Kırım Tatar Öyküsü, Çağdaş Kazakistan Öyküsü, Çağdaş Kırgızistan... more
Kazak, Özbek, Tatar, Kırgız, Azerbaycan edebiyatlarından Türkçeye edebî çeviriler son yıllarda hızla artmaktadır. Hece Yayınları tarafından 2014 yılı içerisinde Çağdaş Kırım Tatar Öyküsü, Çağdaş Kazakistan Öyküsü, Çağdaş Kırgızistan Öyküsü, Çağdaş Azerbaycan Öyküsü, Çağdaş Özbek Öyküsü olmak üzere Türk Dünyası edebiyatı serisi yayımlandı.  Türkiye’deki edebiyat dergilerinde Türk Dünyası edebiyatından yüzlerce eser okurlarla buluştu. Bunun yanında Türkiye’deki önemli yayınevlerinde Türk Dünyası Edebiyatı serileri basılmaya başlandı. Bildiride çeviri faaliyetleri, çevirinin kültürlerarası etkileşimdeki yeri ve önemi incelenecektir.
Türkiye-Kazakistan ilişkilerinin gelişmesinin en bariz yansıdığı alanlardan biri de şüphesiz kültür ve edebiyat sahası olmuştur. Kazakistan’da eğitim almış Kazakçayı edebî seviyede öğrenmiş mütehassısların Türkçeye yaptığı çeviriler bu... more
Türkiye-Kazakistan ilişkilerinin gelişmesinin en bariz yansıdığı alanlardan biri de şüphesiz kültür ve edebiyat sahası olmuştur. Kazakistan’da eğitim almış Kazakçayı edebî seviyede öğrenmiş mütehassısların Türkçeye yaptığı çeviriler bu etkileşimi güçlendirmektedir. Abay başka dillere çevrildikçe onun hakkında yeni makaleler, incelemeler, monografiler, dergilerde özel sayılar hazırlandıkça onun dünya edebiyatındaki yeri ve insanlığa katkısı güçlenecektir. Ulu filozof Abay’ın 170. doğum yıldönümü Türkiye’de Köroğlu Dergisi tarafından kutlandı. Bildiride ona ithaf edilen özel sayı ve diğer çalışmalar incelenecektir.
Tarihte önemli kültür merkezlerinden biri olan Kazan’da birçok ilim adamı, yazar, şair ve düşünce adamı yetişmiştir. Fikir adamlarından, müctehit, âlim, yazar Musa Carullah Bigiyef Rusya Müslümanları içerisinden çıkmış önemli bir... more
Tarihte önemli kültür merkezlerinden biri olan Kazan’da birçok ilim adamı, yazar, şair ve düşünce adamı yetişmiştir. Fikir adamlarından, müctehit, âlim, yazar Musa Carullah Bigiyef Rusya Müslümanları içerisinden çıkmış önemli bir şahsiyettir. Musa Carullah, 1875’te Rostov-na-Donu şehrinde doğmuştur. Babasını 6 yaşlarında iken kaybeden Carullah ilk eğitimini annesi Fatma Hanım’dan almış ve daha sonra ağabeyi Muhammed Zahir Bigi’nin de okumakta olduğu Kazan’daki Gölboyu medresesinde tahsil görmüştür. Annesi küçük Musa’ya eski usülle yazılmış kitaplardan ders vererek gerekli ilk bilgileri verdikten sonra, onbir yaşındayken onu Rostov’daki Real Devlet Lisesi (Rus Teknik Lisesi)’ne yazdırır. Ancak gönlünde onun büyük bir İslam âlimi olması yattığı için, on üç yaşında iken buradan alarak Kazan’daki Gölboyu Medresesine, ağabeyi Zahir’in yanına gönderir. Ancak çocuk bu medrese hayatına uyum sağlayamaz. Kısa bir müddet burda kaldıktan sonra tekrar Rostov’a dönerek yarım kalmış lise tahsilini tamamlamıştır.
Research Interests:
Fikir adamlarından, müctehit, âlim, yazar Musa Carullah Bigiyef Rusya Müslümanları içerisinde yetişmiş önemli bir ceditçidir. Musa Carullah hayatına yüzlerce eser sığdırmıştır. Onun biyografisi ve görüşleriyle ilgili Türkiye’de Mehmet... more
Fikir adamlarından, müctehit, âlim, yazar Musa Carullah Bigiyef Rusya Müslümanları içerisinde yetişmiş önemli bir ceditçidir. Musa Carullah hayatına yüzlerce eser sığdırmıştır. Onun biyografisi ve görüşleriyle ilgili Türkiye’de Mehmet Görmez, Ahmet Kanlıdere iki önemli kitap yazmışlardır. Ayrıca vefatının 50. yılındaki sempozyumda ceditçiliği ve dinî görüşleri tartışılmıştır. Hayatıyla ilgili Türkçe oldukça fazla malumat mevcuttur. Dünyanın dört bir yanını gezmiş olan büyük alimin biyografisine burada sadece kısaca değiniyoruz. Musa Carullah Bigiyef, 1875 yılında Rusya’nın Rostov şehrinde dünyaya gelir. Babasının adı Molla Carullah’tır. İlk eğitimini 28 Ekim 1949 tarihinde Mısırda vefat eden büyük âlim Musa Carullah, Kahire’de Afîfî Kabristanlığına defnedilir. Rusya, Finlandiya, Japonya, Mısır, Avrupa, Hindistan ve daha birçok ülkede faaliyetlerine çalışmalarına devam etmiştir. Kuranı ezberleyerek hafız olmuştur. Arapça, Farsça, Rusça, Tatarca, Türkçe ve birçok dili eser verecek seviyede bilmektedir.
Research Interests:
Muhterem okuyucu, Sevgili dostlar Azerbaycan’ın çağdaş hikâyeci ve romancılarından Eyvaz Zeynalov özel sayısıyla sizlerin karşınızdayız. Ekinlerin başak tuttuğu ve serpildiği hasat zamanın yaklaştığı Temmuz ayı Köroğlu’nun da Türk Dünyası... more
Muhterem okuyucu,
Sevgili dostlar Azerbaycan’ın çağdaş hikâyeci ve romancılarından Eyvaz Zeynalov özel sayısıyla sizlerin karşınızdayız. Ekinlerin başak tuttuğu ve serpildiği hasat zamanın yaklaştığı Temmuz ayı Köroğlu’nun da Türk Dünyası edebiyatı içerisinde on birinci hasatını yaşadığı aydır aynı zamanda. Dergimiz yeni ufuklara açılmaya Türk Dünyasının söz ve sanat hazinelerini keşfetmeye devam ediyor. Çağdaş Azerbaycan nesri içerisinde önemli bir yeri olan Eyvaz Zeynalov, 18 Ocak 1950 tarihinde bugün işgal altında olan Karabağ’ın Ağdam şehrinde dünyaya gelmiştir. Eyvaz Zeynalov 1970’li yıllarda kısa müddet Bakü’de “Azerbaycan Mektebi” dergisinde çalıştı. Daha sonra Ağdam’da çıkan Lenin Yolu Gazetesi’nde çalışmıştır. Çeşitli gazetelerde yazılar yayımlamıştır. Ağdam Ermeniler tarafından işgal edilince ailesiyle Bakü’ye göçmüş Garadağ Rayonu, Lökbatan kasabasına yerleşmiştir. Hikâyeleri Rusya’da, Kırım’da Kırım Tatarca, Gürcistan’da Gürcüce, Kırgızistan’da Kırgızca, Ukrayna’da Rusça ve Ukraynaca olarak; Türkiye’de Türkiye Türkçesi’nde Hece Öykü, Bizim Külliye, Edebiyatta Yankı, Dönence, Berceste, Türk Ocağı Dergisi (Kayseri Şubesi) dergilerinde ve Türk Ocağı web sayfasında yayımlanmıştır. Hece Yayınları’nın “Çağdaş Azerbaycan Öyküsü” adlı antolojide iki hikâyesi yer aldı. Azerbaycan Yazarlar Birliği, Avrasya Yazarlar Birliği, Gürcistan Yazarlar Birliği, Yazarlık Akademisi üyesi olan Eyvaz Zeynalov sanatını Bakü’de devam ettirmektedir. Köroğlu dergisi Azerbaycan diyarından Ramiz Asker, Ejder Ol, Sabir Rüstemhanlı; Kırgız diyarından Murza Gaparov, Kasım Tınıstanov; Kazak elinden Abay, Mukagali Makatayev, Alihan Bökeyhan ve Alaş Edebiyatı, Türkiye’den Ahmet Midhat Efendi özel sayılarını hazırladı. Türk Dünyasının dört bir köşesine uzanmaya çalışan dergimiz aynı zamanda gençlerin bir araya geldiği fikir teatisinde bulunduğu bir edebî platforma da dönüştü. Köroğlu edebî hareketi yeni sayılar hazırlamaya devam edecektir. Çevirmen bölümümüzde Kırgız edebiyatından yaptığı çevirilerle tanınan, meşhur Türkolog Prof. Dr. Gülzura Cumakunova’yı tanıtıyoruz. Gelecek sayımızı Kırgızların önemli tarih romancısı Tölögön Kasımbek özel sayısı olarak yayımlayacağız. Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle…
Köroğlu'ndan...
Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi, 21.yüzyıl uygarlığının liderlerini yetiştirmek, Kırgızistan, Türkiye ve diğer Türk cumhuriyetleri ile Türk topluluklarındaki üniversite çağında bulunan gençleri bir çatı altında toplamak ve bunları... more
Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi, 21.yüzyıl uygarlığının liderlerini yetiştirmek, Kırgızistan, Türkiye ve diğer Türk cumhuriyetleri ile Türk topluluklarındaki üniversite çağında bulunan gençleri bir çatı altında toplamak ve bunları çağdaş eğitim standartlarıyla okutmak amacıyla kurulmuş uluslararası bir üniversitedir. Bu ülkü doğrultusunda Edebiyat Fakültesi bünyesinde 1997 yılında Türkoloji bölümü açılmıştır. Türkoloji bölümü, Türkoloji alanında, özellikle Türk lehçeleri ve edebiyatları alanında üst düzeyde öğretim elemanlarını yetiştirmeyi, Türkoloji alanında en eski çağdan bugüne kadar bilinen bütün yazılı kaynakları okuyabilecek ve yararlanabilecek seviyede uzmanlar hazırlamayı ve tarihi Türk lehçeleri alanında bilim adamları yetiştirmeyi amaçlamaktadır. Bölümümüzün amacı Türk ve Kırgız dili ve edebiyatlarının dünya dil ve edebiyatları içindeki yerinin belirlenmesi, özellikleri, gelişimi ve ürünlerinin değerlendirilmesi konularında bilimsel araştırma ve incelemeler yapabilecek, buradaki eğitim ve öğretimden elde ettiği bilgi ve deneyimi, eğitim ve kamu kurumlarına aktarabilecek elemanlar yetiştirmektir. Bölüm derslerinde asıl olarak Kırgız dili ve edebiyatı, Türk dili ve edebiyatı, diğer Türk dilleri ve edebiyatları ve tarihî dönemleri okutulur. Eğitim Kırgız ve Türk dillerinde yürütülür.
İstanbul Üniversitesi oldukça köklü ve zengin bir Türkoloji geleneğine sahiptir. Bizler bu geleneği koruyarak geleceğe taşımanın yanı sıra, yeniliğe de açık olmak durumundayız. Bu yönden oldukça ağır bir sorumluluğumuz var. Genç... more
İstanbul Üniversitesi oldukça köklü ve zengin bir Türkoloji geleneğine sahiptir. Bizler bu geleneği koruyarak geleceğe taşımanın yanı sıra, yeniliğe de açık olmak durumundayız. Bu yönden oldukça ağır bir sorumluluğumuz var. Genç arkadaşlarımız bu bakımdan bana ümit veriyor, bakış açıları geniş ve özgüvenleri yüksek.
Kırgız tarihî romancılığının kurucularından Tölögön Kasımbek’in doğumunun 85. yıldönümünde özel sayıyla siz değerli okurlarımızı selamlıyoruz. Meşhur yazar, romancı Tölögön Kasımbek 15 Ocak 1931 tarihinde Celalabad’a bağlı Aksı kazasının... more
Kırgız tarihî romancılığının kurucularından Tölögön Kasımbek’in doğumunun 85. yıldönümünde özel sayıyla siz değerli okurlarımızı selamlıyoruz. Meşhur yazar, romancı Tölögön Kasımbek 15 Ocak 1931 tarihinde Celalabad’a bağlı Aksı kazasının Akcol köyünde doğdu. Kırgız, Rus ve Özbek edebiyatlarını yakından tanıdı. Bu üç dili çok iyi seviyede bilmektedir. Onun kültür havzası çok geniştir. Kırgızların 19. asrın sonu 20. asrın başındaki çalkantılı hayatını eserlerinde çarpıcı şekilde yansıttı. Onun eserleri bugün de aktüelliğini korumaktadır. Köroğlu edebî mektebi kurulduğu günden itibaren Türk Dünyası edebiyatının nabzını tutan bir dergi oldu. Dergimiz bir yılını doldurdu. On ikinci sayımıza ulaşmanın bahtiyarlığını yaşıyoruz. Sevgili dostlar, bir yıl içerisinde Türk Dünyası edebiyatından yazarlarla ilgili özel sayılar hazırladık. Bize destek olan başta devlet büyüklerimiz olmak üzere çevirmen, yazar, akademisyen, eleştirmen bütün gönül dostlarımıza minnettarlığımızı bildiriyoruz. Köroğlu dergisi bir yıl içerisinde Türk Dünyasının dört bir köşesine seslenmeye çalıştı. Azerbaycan diyarından Ramiz Asker, Ejder Ol, Sabir Rüstemhanlı, Eyvaz Zeynalov; Kırgız diyarından Murza Gaparov, Tölögön Kasımbek, Kasım Tınıstanov; Kazak elinden Abay, Mukagali Makatayev, Alihan Bökeyhan ve Alaş Edebiyatı, Türkiye’den Ahmet Midhat Efendi özel sayılarında katkısı olan bütün gönül dostlarımıza teşekkür ediyoruz. Karınca kararınca Türk Dünyasına Allah rızası için hizmet etme yolunda emeklerimiz boşa çıkmadı. Aziz milletimiz bizden desteklerini esirgemedi. Dergimiz her sayısında yeni yazar ve çevirmen arkadaşlarla güçlendi. Köroğlu edebî hareketi çığ gibi büyüdü, bir çınar gibi tedricen gelişti kök saldı. Türk Dünyasının dört bir köşesine uzanmaya çalışan dergimiz aynı zamanda genç çevirmen ve yazar arkadaşların bir araya geldiği bir edebî mahfil hâline geldi. Türk Dünyasına gönül veren çevirmen dostlarımızı da tanıtmaya çalıştık. Her sayımızda bir çevirmen arkadaşımızın çeviri ve edebiyat çalışmalarının bibliografyasını, çevirmenin hâl tercümesini siz değerli okurlarımızla paylaştık. Bu sayımızda çevirmen bölümümüzde Kazak edebiyatından yaptığı çevirilerle tanınan, şair çevirmen Zafer Kibar’ı tanıtıyoruz. Gelecek sayımızı Azerbaycan’ın lirik şairi Mikail Müşfik özel sayısı olarak yayımlayacağız. Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle…
Azerbaycanlı büyük Türkolog, dilci âlim Ramiz Asker özel sayısıyla karşınızdayız. Ramiz Asker’i takdimimizde kısaca tanıyacak olursak onun kaleminden 10 monografi, 200’e yakın ilmi makale çıkmıştır. Azerbaycan’da Kutadgu Bilig ve Divanu... more
Azerbaycanlı büyük Türkolog, dilci âlim Ramiz Asker özel sayısıyla karşınızdayız. Ramiz Asker’i takdimimizde kısaca tanıyacak olursak onun kaleminden 10 monografi, 200’e yakın ilmi makale çıkmıştır. Azerbaycan’da Kutadgu Bilig ve Divanu Lugati’t-Türk adlı eserleri incelemiş, bu eserler hakkında kitaplar hazırlamıştır. 2011 yılında ilmî çalışmalarından dolayı yılın ilim adamı seçilmiştir. Usta bir mütercim olan Ramiz Asker Rusça, Almanca, Türkçe, Kazakça, Türkmence, Özbekçe, Uygurca, Tatarca, Başkurtça, Gagavuzcadan 40 eser tercüme etmiştir.  Faruk Sümer’in Oğuzlar, Baheddin Ögel’in Türk Mitolojisi, Zahireddin Muhammed Babür’ün Babürname kitaplarını, Sultan Hüseyin Baykara, Babür ve Mihri Hatun’un divanlarını, Azadi’nin, Andelib’in, Mahdumkulu’nun, Molla Nefes’in, Abdullah Tukay’ın, Oraz Yağmur’un, Todur Zanet’in seçilmiş eserlerini Azerbaycan Türkçesine çevirmiştir. Ramiz Asker tercümeleri ve araştırmaları dolayısıyla Türkiye’de Türk Dünyasına Hizmet, Özbekistan’da Uluslararası Babür, Ukrayna’da Uluslar arası Bekir Çobanzade, Türkmenistan’da uluslar arası Altın Eser ödüllerine layık görülmüştür. Büyük Türkolog Ramiz Asker hakkında Anar, Süleyman Demirel, Nizami Caferov, Tofik Hacıyev, Sabir Rüstemhanlı, Bekir Nebiyev, Nuride Novruzova, Semih Tezcan, Anna Vladimirovna Dıbo, Almaz Ulvi, Elçin Gafarlı, İlham Abbasov gibi dünyanın dört bir tarafından önemli aydınların yazılarını bu güzide sayımızda okuyacaksınız.  Aziz dostlar gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle…
Köroğlu’ndan...
İlkbaharın çiçek çiçek açtığı, yağmur yağmur coştuğu ve sel olup taştığı bu demde; dergimizin sayfaları arasında, bahar seli gibi yatağından taşan, kabına sığmayan soylu Türk şairi Sabir Rüstemhanlı’yı misafir etmenin derin hazzı ve... more
İlkbaharın çiçek çiçek açtığı, yağmur yağmur coştuğu ve sel olup taştığı bu demde; dergimizin sayfaları arasında, bahar seli gibi yatağından taşan, kabına sığmayan soylu Türk şairi Sabir Rüstemhanlı’yı misafir etmenin derin hazzı ve sonsuz bahtiyarlığı içindeyiz... Dergimizin aboneleri ve dergimizi takip eden edebiyatseverler, Köroğlu dergisi ekibi olarak Türk Dünyasının ölmez edebi şahsiyetleri ile ilgili özel sayılar yaptığımızı hatırlayacaklardır. Sevindirici bir hal ki, bu özel sayılarımız, Kazakistan’dan Kosova’ya, Kırım’dan Kerkük’e kadar, bütün Türk Dünyasında güçlü bir aksi seda buldu ve bu durum elbette bizim bu yöndeki gayretlerimizi artırdı, Türk Dünyası edebiyatına hizmet etme istek ve arzumuzu kamçıladı, nihayet yeni bir özel sayıyı hazırlamamıza neden oldu. Bu güne kadar yayımladığımız her sayımızla, siz değerli okuyucularımızı Türk Dünyasının farklı diyarlarına götürmeyi amaçladık. Sesimizi şiirlere, ezgilere katıp havalandırdık ve sözün kanatlarıyla sizin selamlarınızı Türk ellerine; oradaki kardeşlerimizin dost selamlarını da sizlere taşımaya çalıştık. Bu sayımızla da hem sizleri yeniden kardeş ülkemiz Azerbaycan’a götürmeyi, kardeş edebiyatımızın görkemli şair, yazar ve fikir adamı Sabir Rüstemhanlı’yı sizlere daha yakından tanıtmayı; hem de bu sayımızla, büyük şairin 70. doğum yıldönümü kutlamalarına iştirak etmeyi istedik. Sabir Rüstemhanlı bir şair, yazar ve fikir adamı olarak öne çıksa da, temelde bir aksiyon ve mücadele adamıdır. Bu nedenle de o, sanatını ve hayatını milletinin bekasına adamış ve bu amaçla “söz”ü bayrağa çevirerek milletin ruhundaki en yüksek burçlara dikmeyi başarmış, sırası geldiğinde de eserleriyle ihtilala hazırladığı milletin önüne düşerek, düşüncelerini Azatlık Meydanında ete kemiğe büründürmüş bir şairdir. Bu sayımızda, başkalarının söz söylemeye cesaret edemediği bir dönemde “söz”ü bayrağa çevirerek komünizmin son dişlerini söken, azatlığa giden yolda korkusuzca ilerleyen, Azerbaycan semalarına yeniden azatlık bayrağı çeken, bu büyük edebi ve siyasi şahsiyetin destansı hayat hikâyesini, bayraklaşan şiirlerini, milli ruhu ayakta tutan makalelerini bulacak; dostlarının onun hakkında yazdıklarını okuyacaksınız. Ömrünü millet uğrunda mücadeleye adayan ve nerdeyse yarım asırdır, şiir, roman ve deneme türlerinde dev eserler veren; öte yandan düşüncelerini aksiyona çevirerek Bağımsız Azerbaycan’ın yeniden ihyasında öncü rol oynayan bir devlet adamını, seksen sayfalık bir dergiyle okuyuculara tanıtmanın çok zor olduğunun bilincindeyiz. Bu seksen sayfalık dergiyle okuyucularımızın zihnine bir büyük şair ve devlet adamının resmini nakşetmeyi; dergimizin imkânları ölçüsünde, onu okuyucularımıza daha yakından tanıtmayı amaçladık. Amacımıza ulaşmışsak, ne mutlu bize... Dergimizin bu sayısında, Sabir Rüstemhanlı’nın düşünce yüklü, mücadele ruhlu, ritimli ve ahenkli şiirlerini orijinal haliyle, yayımlamayı ve okuyucunun anlamakta zorlanacağı bazı kelimeleri de dipnotlarla açıklamayı düşünmüştük. Ancak Sabir Bey: “Şiirlerim defalarca Türkiye Türkçesi ile yayımlansa da; ben bu şiirlerin Azerbaycan Türkçesi mi Türkiye Türkçesi mi olduğuna karar veremedim. Maalesef önceki aktarmalar, benim gönlümce değildi. Ben şiirlerimin nitelikli bir aktarımla, Türkiye Türkçesinde nasıl seslendiğini görmeyi çok istiyorum,” deyince, onun şiirlerini Türkiye Türkçesinde yayımlamanın bir vefa borcu olduğunu düşündük. Azerbaycan edebiyatından çeviriler konusunda Türkiye’deki en yetkin kalem olan dergimiz yazarlarından İmdat Avşar’ın Türkçeye uygunlaştırdığı şiirlerin, Sabir Beyin gönlünce olacağından emin olduğumuzu belirtmek isteriz.  Sözümüzün sonunda, bu sayımızı yayına hazırlayan dergimiz yazarlarından ve Azerbaycan edebiyatının tercümesinde ve Türkiye’deki tebliğinde öncü rol oynayan İmdat Avşar’a, desteklerinden dolayı Ömer Küçükmehmetoğlu’na teşekkür ediyoruz.
Köroğlu dergisi olarak Avrasya coğrafyasının belirli sahalarından ve ülkelerinden seçkin yazarları ve eserleri, okuyucularımızın daha önceki sayılardan bildiği üzere, her ay dergimiz sayfalarında neşretmekten bahtiyarlığımızı bildirir ve... more
Köroğlu dergisi olarak Avrasya coğrafyasının belirli sahalarından ve ülkelerinden seçkin yazarları ve eserleri, okuyucularımızın daha önceki sayılardan bildiği üzere, her ay dergimiz sayfalarında neşretmekten bahtiyarlığımızı bildirir ve gelen eleştirilerle ne kadar doğru bir yolda olduğumuzu bize hissettirmiş olduğunuzdan dolayı teşekkür eder ve bu hususiyetle yeni bir sayıyla siz değerli okuyucularımızın karşısında olmaktan mutluyuz. Bu dosya sayımızda baharın gelişinin verdiği coşkuyla Kazakistan ellerinden muteber bir şahsiyetle tekrardan karşınızdayız. Evet, bu muteber şahsiyet Mukağali Makataev’dir. Kazak edebiyatına yapmış olduğu batı edebiyatından çevirileri, kültür mirasını koruyup yeni bir üslupla gelecek nesillere aktardığı şiirleri ve dillere pelesenk olmuş şarkılara, nağıllara dönmüş mısraları hiç kuşkusuz çağıyla bir olmuş ömrü, dergimiz sayfalarında hak vereceğiniz gibi zamanımıza kadar gelmesiyle bir hakikati bize öğretmiştir.  Nitekim bir ölümsüzlüktür bu. Yunus Emre’nin“Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası”dır. Bu mahiyetle yazısıyla dosya yazarımızı ölümsüzleştiren Kazakistan Türkiye Büyükelçimiz, bize yardımlarını her daim esirgemeden oluşturan kültür şahsiyeti, Sayın Canseyit Tüymebayev’e ve çevirileri ve yazısıyla gerek geçmiş sayılarımızda gerekse bu dosya sayımızda da emeği çok geçen çevirmenimiz ve yazarımız Zafer Kibar Bey’e teşekkürlerimizi bir borç biliriz. Rabbim hem bu dünyada hem öteki dünyada yardımcıları olsun. Köroğlu sayfalarında dosya sayısı dışında diğer ülkelerden de değerli yazıları sunmaktayız. Hikaye bölümümüzde,Türkiye’den Zeynep Özkişi’nin,Hasan Kallimci’nin  ve Azerbaycan’dan Eyvaz Zeynelov’un muhkem hikayeleri bulunmaktadır. Yine dergimiz sayfalarında Eda Bildek ve Betül Savaş Hanımın kıvrak kalemlerinden çıkmış samimi, gönüle dokunan yazılarını okuyacaksınız. İnceleme kısmında ise Nergis Biray’ın, Şair Akit Uliciulı’nın şiirlerinin incelemesini ve Azerbaycan’dan bir yazıyla karşınızda olan hocamızın dikkatlerini göreceksiniz. Dergimizin diğer sayfalarında buradan ismini veremediğimiz yazarlarımızın yazılarını okumanız temennisiyle, Mayıs sayısında Sabir Rüstemhanlı’nın özel sayısıyla karşınızda, yine aynı heyecanla olacağımızı bildirir, Nevruz’u yaşadığımız bugünlerde tabiatın hazzına vararak, gelecek sayılarda buluşmak dileğiyle.
Muhterem okuyucu, Köroğlu dergisi yine dopdolu bir sayıyla karşınızda. Edebiyat kervanımıza her sayımızda yeni yazarlar katılıyorlar. Kazak tarihinin içerisinde büyük şahsiyetler vardır. Abılay Han, Hoca Ahmet Yesevî, Abay, Rayımbek... more
Muhterem okuyucu,
Köroğlu dergisi yine dopdolu bir sayıyla karşınızda. Edebiyat kervanımıza her sayımızda yeni yazarlar katılıyorlar.
Kazak tarihinin içerisinde büyük şahsiyetler vardır. Abılay Han, Hoca Ahmet Yesevî, Abay, Rayımbek Batır, Bögenbay Batır bunlardan sadece birkaç tanesidir. 20. yüzyıl başında Kazakların önderi, millî bağımsızlık ve Alaş Hareketinin lideri Alihan, 1866 yılında Semey bölgesinde doğmuştur. Alaşorda Hükümetinin başkanlığını yürütmüştür. Alihan Bökeyhan, L. N. Tolstoy, A. P. Çehov, V. G. Korolenko, D. M. Mamin-Sibiryak gibi Rus yazarlarının yanı sıra Avrupa ve Hint edebiyatından da Kazakçaya tercümeler yapmıştır. Alihan’ın ilk eseri “Kazak Ülkesinin Tarihî Serüveni ve Kültürel Başarıları” adıyla 1903 yılında Petersburg’da yayımlandı. Kazak millî edebiyatının oluşmasında büyük rol oynamıştır. Alihan Bökeyhan, Kazakların kültürünü, edebiyatını, iktisadi ve sosyal durumunu inceleyen sayılı halk mimarlarından, âlimlerdendir.
Alihan Bökeyhan, 27 Eylül 1937 tarihinde Sovyet Rusya yönetiminin emriyle kurşuna dizilerek şehit edilmiştir.
Aziz dostlar, Köroğlu dergisi güzel faaliyetlere imza atmaya devam ediyor. Azerbaycanlı aydın ve halk mimarlarından Ganira Paşayeva’yı Eskişehir’de misafir ettik. Kıymetli çevirmen İmdat Avşar ile birlikte hazırladıkları Karabağ Hikâyeleri adlı eserin imza gününü gerçekleştirdik. Köroğlu ailesi olarak bu tip faaliyetlerimize devam edeceğimizi müjdeliyorum.
Köroğlu dergisi Azerbaycanlı Türkolog Ramiz Asker, Azerbaycanlı yazar Ejder Ol sayılarıyla Azerbaycan diyarına, Kırgız senarist Murza Gaparov özel sayısıyla Kırgızistan’a, Abay özel sayısıyla Kazakistan’a seslendi.
Türk Dünyası yazarlarıyla ilgili yeni özel sayılar hazırlayacağız. Siz değerli çevirmen, yazar ve akademisyenlerden gelecek her türlü katkı ve projeye açığız. 
Aziz dostlar hepinizin bahar bayramını kutluyorum. Gelecek sayımızda görüşmek ümidiyle.
Köroğlu’ndan…
Muhterem okuyucu, Türk Dünyasının başkenti Eskişehir’de çıktığımız kutlu yolda Köroğlu edebî hareketine her sayıda yeni yazarlar çevirmenler katılıyor. Köroğlu, Türk Dünyasından klasik, çağdaş yazarlarla birlikte daha çok gençlerin yer... more
Muhterem okuyucu,
Türk Dünyasının başkenti Eskişehir’de çıktığımız kutlu yolda Köroğlu edebî hareketine her sayıda yeni yazarlar çevirmenler katılıyor. Köroğlu, Türk Dünyasından klasik, çağdaş yazarlarla birlikte daha çok gençlerin yer aldığı bir edebî platform hâline dönüştü. Türk Dünyasının gençleri birbirlerinin sanatlarıyla tanışıyor ve edebiyat ortamında kaynaşıyorlar.  Bu sayımızı Osmanlı matbuatının büyük hizmetkârı, nesrimizin gelişmesine, fikir dünyamızın zenginleşmesine önemli katkılar sağlayan Ahmet Midhat Efendi’ye ayırdık. Ahmet Midhat Efendi’yi daha yakından tanındıkça, onu daha iyi anladıkça matbuatta ilerlememiz bir o kadar artacaktır. Ahmet Midhat Efendi, 1878 yılında yayım hayatına başlayan ve 1921 yılında kapanan tam 43 yıl yayın hayatına devam etmiş Tercüman-ı Hakikat Gazetesi’nin başmuharriridir. Tanzimat döneminin popüler yazarlarından, gazetecilerinden ve fikir adamlarındandır. 1844 yılında İstanbul Tophane’de dünyaya gelen Ahmet Midhat Efendi 28 Aralık 1912 tarihinde edebî âleme göçmüştür. Fatih Camii’ne öğrencilerinin omzunda getirilen naşı cenaze namazından sonra caminin haziresine defnedilmiştir. Cennet mekan ulu hakan, Fatih Sultan Mehmet’in kabrine yakın bir yerde medfundur.  Ahmet Midhat Efendi hem doğu medeniyetini hem de batı medeniyetini çok iyi anlamış, Osmanlı fikir tarihinde, Türk Dünyası aydınları üzerinde silinmez izler bırakmış büyük bir mütefekkirdir. Köroğlu edebî hareketi olarak onun hakkında özel sayı hazırlamanın bahtiyarlığını yaşıyoruz. İnşallah onun hakkında Türkiye’de özel sayılar artar. Çevirmen bölümümüzde Azerbaycan Bakü Devlet Üniversitesi Türkoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ramiz Asker’i tanıtıyoruz. Usta bir mütercim olan Ramiz Asker Rusça, Almanca, Türkçe, Kazakça, Türkmence, Özbekçe, Uygurca, Tatarca, Başkurtça, Gagavuzcadan 40 eser tercüme etmiştir. Faruk Sümer’in Oğuzlar, Baheddin Ögel’in Türk Mitolojisi, Zahireddin Muhammed Babür’ün Babürname kitaplarını, Sultan Hüseyn Baykara, Babür ve Mihri Hatun’un di-vanlarını, Azadi’nin, Andelib’in, Mahdumkulu’nun, Molla Nefes’in, Abdullah Tukay’ın, Ali Ağbaş’ın, Oraz Yağmur’un, Todur Zanet’in seçilmiş eserleri çevirilerinden birkaç tanesidir. Onun tercümesiyle Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de yayımlanan Moğolların Gizli Tarihi, Türk Edebiyatı Tarihi, Özbek ve Türkmen Şiirleri Antolojisi Azerbaycanlı okurlar tarafından büyük bir ilgiyle karşılanmıştır. Gelecek sayımız Azerbaycanlı yazar Eyvaz Zeynalov özel sayısı olarak yayımlanacak. Türk Dünyasına gönül vermiş yazar, çevirmen ve akademisyenlerden gelecek her türlü yeni proje ve katkılara açık olduğumuzu ayrıca belirtmek isterim. Sevgili dostlar, İslam âleminin mübarek Ramazan ayını tebrik ediyor, bu ayın insanlık için huzura ve kardeşliğe vesile olmasını temenni ediyorum. Türk Dünyası Edebiyat araştırmalarının artması dileklerimizle… Köroğlu’ndan…
Muhterem okuyucu, Yeni bir yıla başladık. Yeni ve dolu bir özel sayıyla karşınızdayız. Türk Dünyasının Başkenti Eskişehir’de yayın hayatına devam eden Köroğlu edebî mektebi, 2016 yılında da Türk Dünyası gündemine özel sayılarla damga... more
Muhterem okuyucu,
Yeni bir yıla başladık. Yeni ve dolu bir özel sayıyla karşınızdayız. Türk Dünyasının Başkenti Eskişehir’de yayın hayatına devam eden Köroğlu edebî mektebi, 2016 yılında da Türk Dünyası gündemine özel sayılarla damga vurmaya devam ediyor. Geçtiğimiz yıl içerisinde Murza Gaparov, Ramiz Asker, Abay bu sene ilk sayımızda Ejder Ol gibi önemli yazar, şair, Türkologlara özel sayılar hazırlayan dergimiz Türk Dünyası Edebiyatı’nda ilklere imza atmaya devam ediyor. Köroğlu kıratın dizginlerini zapt edemedi, Kafkaslardan, Maveraünnehirden, Tanrı dağlarından geçerek Isık Göl’e doğru yol aldı. Doğumunun 115. yıldönümünü kutladığımız Kasım Tınıstanov hakkında hazırladığımız özel sayıyla merhum âlimin ruhunu bir nebze de olsa bahtiyar etmek istedik. Otuz yedi yaşında Stalin terörünün kurbanı olan, kurşuna dizilerek şehit edilen Kasım Tınıstanov, Kırgız medeniyet tarihinde müstesna bir yere sahiptir. Kırgızcanın önemli gramer âlimi, Kırgızcanın Morfolojisi, Kırgızcanın Sentaksı, Kırgızcanın Grameri kitaplarına imza atan Kasım Tınıstanov, Türk Dünyasının yetiştirdiği güzide Türkologlardan biridir. Kasım Tınıstanov Manas destanını derleme çalışmalarını da Kırgızistan’da başlatan halk bilimcilerdendir. 1926 yılında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de gerçekleştirilen meşhur Türkoloji kongresine Kırgızlar adına katılmış ve alfabe değişikliğiyle ilgili orada bir bildiri sunmuştur. Köroğlu, bu bildiriyi sizler için hazırladı. Köroğlu edebî mektebi ilk sayısından itibaren Türk Dünyası matbuatında geniş yer buldu, Türk diyarlarında sevinçle karşılandı. Kazakistan, Kırgızistan, Kırım, Azerbaycan, Türkiye matbuatlarından yansımaları siz değerli okurlarımızla paylaşmaya çalıştık. Çağdaş Azerbaycan edebiyatının önemli yazarlarından Ejder Ol sayısı Azerbaycan basınında haber olarak yayımlandı. Burada Türkiye ve Azerbaycan basınına yansımaları siz değerli okurlarla paylaşıyoruz. Önümüzdeki sayılarda yine bu yansımaları sizlerle paylaşacağız. Çevirmen olarak bu sayımızda Azerbaycanlı yazar, çevirmen Eyvaz Zeynalov’u sizlere tanıtıyoruz. Kasım Tınıstanov ile ilgili özel sayılar arttıkça Kırgız dilci yakından tanınacak, fikirleri geniş okuyucu kitlelerine ulaşma imkanı oluşacaktır. Kasım Tınıstanov hakkında özel sayıların artmasından kazanan Türk Dünyası Edebiyatı ve Türkoloji âlemi olacaktır. Böyle güzel çalışmaların, özel sayıların artması dileklerimizle.  Gelecek sayımızda görüşmek üzere, sağlıcakla kalın…
Muhterem okuyucu, Bu sayımızda sizlere, Köroğlu’nun diyarından; yani Azerbaycan ellerinden, sevgi dolu nağmeler, şiirler ve hikâyelerle seslenmek istedik. Önceki sayılarımızı takip eden okuyucularımız, elbette dergimizin Türk Dünyasıyla... more
Muhterem okuyucu, Bu sayımızda sizlere, Köroğlu’nun diyarından; yani Azerbaycan ellerinden, sevgi dolu nağmeler, şiirler ve hikâyelerle seslenmek istedik. Önceki sayılarımızı takip eden okuyucularımız, elbette dergimizin Türk Dünyasıyla olan yakın edebi ilişkilerinden haberdarlar. Dergimizin her bir sayısıyla sizlere, Türk Dünyasının farklı coğrafyalarından kardeş sesleri, kardeş renkleri sunmaya gayret gösteriyoruz. Elbette, kendi kültür coğrafyamızdan farklı edebi eserlere, ortak kültürümüze edebi armağanlar bahşetmiş yazarlar ve şairlerimize daha fazla yer verebilmek için, zaman zaman özel sayılar çıkarmak da gerekiyor. Bu nedenle, dergimizin bu sayısını, Azerbaycan edebiyatının önemli simalarından olan ve edebiyatın, şiir, hikaye, drama, derleme vesaire hemen her alanında nitelikli eserler veren, usta şair ve yazar Ejder Ol’a hasrettik. Bu nedenle dergimiz sizleri, Azerbaycan’dan hoş bir esintiyle karşılayacaktır. Bu sayımızda Ejder Ol’un nefis şiir ve ödüllü hikayelerinden örneklerin yanında; onun Azerbaycanlı siyasetçiler, bilim adamları, yazarlar, şairler ve sanatçıların gerçek yaşantılarından derlemiş olduğu ve artık herbiri darb-ı mesel olmuş “edebi latifeler”e ve Ejder Ol’a ithaf edilen şiirlere de yer verdik. Hemen belirtmek gerekir ki, hem Ejder Ol’un şiirlerini hem de şaire ithaf edilen şiirleri, orjinal haliyle; yani Azerbaycan Türkçesiyle yayımlamayı ve şiirlerin sonuna da anlaşıması zor olan sözcükleri açıklayan küçük dipnotlar koymayı uygun gördük. Çünkü şiir bir üst dil ve şiirin özel bir okuyucu kitlesi var. Azerbaycan Türkçesiyle yazılmış  şiirlerin Türkçeye aktarılması ise ses  ve ahenk kaybetmesine neden oluyor. Dolayısıyla Ejder Ol gibi usta bir şairin kaleminden çıkan nefis mısraların ses, kafiye, ritm ve ahenk unsurlarını kaybetmeden okuyucuya ulaştırmak istedik. Elbette edebiyatın hemen her alanında eserler vermiş, ciltler dolusu şiirlerin, drama ve nesir eserlerinin sahibi bir şairi, yazarı bütün yönleriyle tanıtmak, onun edebi yaratıcılığıyla ilgili derin analizler yapmak mümkün değildir. Ama biz, derginin imkanları ölçüsünde onun daha fazla eserini yayımlamayı ve okuyucularımızın onu daha iyi tanımasını amaçladık. Eğer bu amacımıza ulaşmışsak, ne mutlu bize. Derginin bu sayısının hazırlanmasında bizlere yol gösteren, yazıları ve tercümeleriyle bize destek olan şair Ejder Ol’un yakın dostu yazar, şair İmdat Afşar’a teşekkür ediyoruz. Bir sonraki sayıda sizleri, hem Türkiye’den; hem de diğer Türk diyarlarından yazar ve şair dostlarımızın eserleriyle selamlamak ümidiyle, hoşçakalın.
Köroğlu'ndan...
Azerbaycan tarihine ait en ilginç hatıralardan biri Azerbaycan şairi Mikail Müşfik’in hayat arkadaşı Dilber Ahundzade tarafından yazılan “Menim Müşfikli Günlerim” adlı günlüktür. Müşfik, Stalin repressiyasının, baskı ve zulmün en ağır... more
Azerbaycan tarihine ait en ilginç hatıralardan biri Azerbaycan şairi Mikail Müşfik’in hayat arkadaşı Dilber Ahundzade tarafından yazılan “Menim Müşfikli Günlerim” adlı günlüktür. Müşfik, Stalin repressiyasının, baskı ve zulmün en ağır olduğu dönemde 31 yaşında hapsedilmiş ve kurşuna dizilmiştir. O dönemde Stalin’e göre devlete tehlike çıkaran on binlerce aydın ve yazarlar hapsedilmiş, Sibirya’ya sürgün edilmiş veya öldürülmüştü.
Dilber’in hatıraları Sovyet devrinde, 1970’li yıllarda yazılmıştı. Bu yüzden o hayat arkadaşının ölümüne sebep olan siyasi baskı dönemi hakkında hiçbir şey söyleyememişti.
O hatta Müşfik’in ne zaman ve nasıl tutuklandığı hakkında bile bilgi vermemişti. Böyle olsa da onun eseri bize bu istidatlı şairin hayatı hakkında birinci elden kaynak olacak nitelik ve değerdedir.
Dilber hanım, Müşfik’in çocukken bile çok mert biri olduğunu yazmış. Müşfik anne ve babasını çocuk yaşta kaybetmişti. O ninesinin yanında büyümüştü. Ninesi onu dinî mektebe gönderir. Fakir çocukları için olan bu mektep karanlık bir bodrumda bulunuyordu. Müşfik daha sonra bu mektebi bıraktı. Sovyet devrinde Müşfik modern okula kaydolmuş ve yüksek tahsil almıştı. Kendi şiirlerinde Müşfik işçileri, çiftçileri terennüm ediyordu. Bakü ve diğer şehirlerdeki sanayileşmeyi övüyordu. Yirmili yaşlarda olmasına rağmen Müşfik şiirleriyle nam salmış, meşhur olmuştu. O aşk ve muhabbet konulu sayısız şiirler kaleme aldı.
Müşfik’in hayat arkadaşı, Müşfik’in 1920’li yıllarda Azerbaycan’da Arap alfabesinden Latin alfabesine geçilmesini alkışladığını, söylemiştir.
Müşfik zor ve girift Arap alfabesinden sade Latin alfabesine geçişin Azerbaycan’da ve diğer şark ülkelerinde okuma yazma oranını yükselteceğini ümit ediyordu. O, hatta bu önemli hadise için bir şiir yazmıştı.
“Sende günahı var bir mükessirin,
Budur müddeinin en son hitabı:
Elvida! Elvida, ey köhne esrin,
Köhne elifbası, cındır kitabı.”
Müşfik zıt meseleler hakkında da konuşmaktan çekinmiyordu. Mesela Stalinciler, Azerbaycan’ın millî musıkî aletleri, özellikle de 11 telli musiki aleti olan tar yasaklanmalıdır diyorlardı. Azerbaycan Kommunist Partisi’nin lideri Mir Cefer Bağırov tar çalmayı yasakladığında, Azerbaycanlı aydınlar dehşet içerisinde kaldılar.
Müşfik’in hayat arkadaşı bu konuda şunları yazmıştır:
“Meşhur tar ustası Kurban Pirimov bize geldi ve bu mesele hakkında çok kederli olduğunu bildirdi. ‘Evet, evet ben bu konuda bir şeyler duydum,’ diyerek Müşfik konuşmaya başladı. ‘Ben buna inanamıyorum… Halkı onun sevimli millî musıkî aletinden mahrum etmek, onu sevinçten mahrum ederek ebedî bir kedere duçar etmek demektir.’ Müşfik odasındaki duvara asılmış tarı aldı ve Kurban’dan çalmasını rica etti. Kurban, Rast makamını çalarken Müşfik düşünceye daldı. Sonra onun sesi, muğamın musıkîsine karıştı:
“Ohu tar, ohu tar! Seni kim unudar?
Ohu tar, ohu tar!”
Müşfik tarın önemi hakkında uzun bir şiir yazdı ve bu şiire “Ohu tar, ohu!” adını verdi. Bu şiir yayımlandı ve toplumun geniş desteğini kazandı. Müşfik arzusuna nail olmuştu. Tar yasaklanmadı. Üzeyir Hacıbeyli’nin  “Köroğlu Operası” gibi (1937) orkestraya tar aleti ilave edilen eserler yazılmaya başlandı. Bestekâr Hacı Hanmemmedov tar için ayrıca 3 konser vermekle bu işe devam etti.