Hakemli Derleme Makalesi
100. Yılını kutluyoruz
Dünyayı Sarsan Türk Devrimi
Cüneyt Akalın*
Prof. Dr.
*1945’te İstanbul'da doğdu. İlköğretimini Ankara'da tamamladıktan sonra girdiği Galatasaray
Lisesi'nden 1965 yılında mezun oldu. AFS burslarından yararlanarak, öğrenimine bir yıl ABD'de
devam etti. 1965’te girdiği Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden 1969'da mezun
oldu. Aynı yıl adı geçen Fakültede asistan olarak kaldı ve doktora çalışmasına başladı. İstanbul'da
yayıncılık ve gazeteciliğe başladı. Hürriyet, Cumhuriyet, Aydınlık gazetelerinde muhabir, dış
politika yazarı, araştırma sayfası editörü, spor editörü vb. olarak çalıştı. Bu arada, başladığı doktora
çalışmasına İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Siyaset Kürsüsünde devam etti. Öğretim görevlisi
olarak çalışmaya başladığı Galatasaray Üniversitesi'nde 1999’de Yard. Doçentliğe getirildi, 2006'da
doçentliğe yükseltildi Marmara Üniversitesi İletişim ve Güzel Sanatlar Fakültelerinde görev yaptı.
Marmara Üniversitesi’nden 2012 yılında emekli olduktan sonra 10 yıl Arel Üniversitesinde dersler
verdi. Bir yandan da serbest gazeteciliğe devam etti. Akalın'ın çeşitli dergilerde yayımlanmış çok
sayıda bilimsel-siyasal makalesi, İngilizce-Fransızcadan Türkçeye aktardığı 10'u aşkın kitap çevirisi
ve çok sayıda telif eseri bulunmaktadır.
Geliş Tarihi: 26.05.2023
Kabul Tarihi: 07.07.2023
Atıf: Akalın, C. (2023). Dünyayı Sarsan Türk Devrimi. BRIQ Kuşak ve Yol Girişimi Dergisi, 4(4),
06-27.
Cüneyt Akalın - Dünyayı Sarsan Türk Devrimi
ÖZ
Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılını kutluyoruz. Türk Devrimi’nin etkileri Türklerle sınırlı kalmadı,
dünya çapında sonuçlar doğurdu; Asya’nın, Afrika’nın, Latin Amerika’nın mazlum halklarının ayağa
kalkışının öncüsü, Mustafa Kemal Paşa bütün mazlumların kahramanı oldu. Türk Devrimi’nin dünya
çapındaki öneminin bir başka boyutu, tarihin 20. yüzyıldaki kırılma noktası sayılan Sovyet Devrimi ile
kader birliği içine girmiş oluşudur. İki devrim uzun süre dayanışma içinde yaşadılar. Türk Devrimi’nin
uluslararası düzlemde dengeleri sarstığı bir başka alan, Hindistan coğrafyası oldu. Günümüzde üç ülke
tarafından temsil edilen bu bölge, Türk Devrimi’nden derinden etkilendi. Özellikle Hintli müslümanların
Türk Devrimi’ne gösterdiği yakın ilgi Hinduları da etkiledi. Hindistan’ın birliğinin Müslümanlarla
Hinduların birliğinden geçtiğini saptayan Gandi ve Nehru, var güçleri ile Türk Devrimi’ni desteklerken,
bu devrimi Hint halkının birleşmesinde bir manivela olarak kullandılar. Türk Devrimi, Çin’de ÇKP
içinde tartışmalara yol açtı. Türk Devrimi feodal Osmanlı devletini tasfiye ederken, Osmanlı’ya tabi
ülkelerin özgürleşmesine de vesile oldu. Bu nedenle özellikle Batı Asya’daki Arap ülkelerini, yani Suriye,
Irak, Mısır, İran, Filistin vd. ülkeleri dahası Kuzey Afrika’daki müslüman ülkeleri derinden etkiledi. Milli
mücadeleden sonra ilan edilen, Hilafetin kaldırılması ile tümüyle laik bir karakter kazanan Türkiye
Cumhuriyeti yarı-sömürge yarı-feodal ülkeler için bir model oluşturdu.
Anahtar Kelimeler: M. Kemal Paşa, Türkiye Cumhuriyeti, mazlumlar dünyası, Gandi-Nehru-M. Kemal Paşa
işbirliği.
Giriş
ÖNCELİKLE, TÜRK DEVRİMİ’NİN
etkilerinin Türklerle sınırlı kalmadığını, dünya
çapında sonuçlar doğurduğunu özellikle
belirtmeliyiz. Anadolu Devrimi Asya’nın,
Afrika’nın,
Latin
Amerika’nın
mazlum
halklarının ayağa kalkışının öncüsü ve simgesi
oldu.
Türk Devrimi’nin dünya çapındaki öneminin
bir başka boyutu, tarihin 20. yüzyıldaki kırılma
noktası sayılan Sovyet Devrimi ile kader birliği
içine girmiş oluşudur. İki devrim dayanışma
içinde idiler, birbirlerini desteklediler.
Türk Devrimi’nin dünya çapındaki etkilerini
incelerken, bir ayrım yapmak gerekiyor. Türk
Bağımsızlık Savaşı yıllarında Asya, Afrika, Latin
Amerika ülkelerinin büyük çoğunluğu sömürge
boyunduruğu altında yaşıyordu. Mustafa
Kemal Paşa’nın yaktığı bağımsızlık meşalesi,
savunduğu tam bağımsızlık ilkesi, bir güneş gibi
ışımalı, emperyalizmin kolu kanadı kırılmalı,
yeryüzünde özgürlük hakim olmalıydı. Mesaj
dört bir yana ulaştı, dünyayı sarstı.
7
BRIq
•
Cilt 4 Sa yı 4 Sonbahar 2023
Daha önemlisi, Türk Devrimi’nin ezilen
dünyanın halkları için yarattığı modeldir.
Görece geri de olsa kapitalist-emperyalist bir
ülke olan Rusya’da gerçekleşen Sovyet Devrimi
mazlum ülkeler için bir gelişme-kalkınma modeli
olamazdı. Türk Devrimi ise emperyalizmin
boyunduruğu altında sömürge veya yarı-sömürge
yarı-feodal ülkelerde yaşayan yüz milyonlarca
insan için kurtuluşun adı idi. Türk Devrimi’nin
özellikle Hindistan milli hareketi ile etkileşiminin
İngiliz sömürgeciliğinin yıkılışında çok önemli
rol oynadığı, Çin’de (ÇKP içinde) tartışmalara
yol açtığı özellikle vurgulanmalıdır (Alan, 2020;
Demircan, 2021/2022; Mao, 1976; Nehru, 2016).
Sakarya Zaferi’nden (Eylül 1921) sonra
Mustafa Kemal adı özellikle İslam dünyasında
büyük heyecan yarattı; resimleri Cezayir’den
Endonezya’ya kadar dükkanlara, her yere asıldı,
camilerde hutbeler okundu, adı korkusuz, kurşunun
işlemediği kişi (Koloğlu, 1994) olarak anıldı, Yeni
Selahattin Eyyubi1 olarak selamlandı.
400 yıl islam hilafetinin muhafızlığını yapan
Osmanlı devletinin ardılı Türkiye’yi hedef
alan emperyal saldırının islam dünyasında
özellikle tepki doğurduğunu belirtmek gerekir.
O sıralarda İran dışında kalan islam ülkeleri
sömürge boyunduruğu altında inliyordu. Batılı
emperyalistler hem bu ülkeleri sömürüyor hem
de aşağılıyordu. Asyai despotizm, Geri Asya,
İslamın anti-demokratik karakteri savları islam
ülkelerinin aydınlarının elini kolunu bağlıyordu.
Türk Devrimi’nin milliyetçi görüşleri ve programı
sadece aydınları etkilemekle kalmadı, geniş köylü
kitlelerini, emekçileri, kadınları hatta aşiretleri
sarsarak, Asya’nın toplumsal yapısını derinden
etkiledi.
Türk Devrimi’nden sonra Asya artık eski Asya
olmayacaktır. 1923’te ilan edilen ve Hilafetin
kaldırılması ile tümüyle laik bir karakter kazanan
8
Türkiye Cumhuriyeti islam dünyasına yepyeni
ufuklar açtı. Siyasal nitelikli Hilafet kurumu tarih
oldu. Türk Devrimi Sovyet Devrimi ile eski dünyayı
çatırdattı. Asya’ya Dr. Sun Yat Sen ile Çin’den
giren Cumhuriyet düşüncesi, Türk Devrimi ile
birlikte yerkürede hızla yaygınlaştı. Türk Devrimi,
bir bakıma, Batı’ya Eşitlik-Özgürlük-Dayanışma
getiren Fransız Devrimi’nin Asya ayağıdır. Türk
Devrimi Batı Asya’nın haritasını şekillendirdi,
güçler dengesini yeniden oluşturdu.
Türk Devrimi’nin Sovyet Devrimi ile
Etkileşimi
1917 Şubatında St. Petersburg ve Moskova’da
patlak veren, önce Çarlık’ın yıkılması ile
sonuçlanan ardından Ekim devrimi ile birlikte
büyük bir sosyal devrime dönüşen başkaldırı,
Türkiye’deki aydınlar ve ilericiler tarafından
dikkatle izlendi.
Sovyet Devrimi’nde Rusya’da yaşayan TürkTatar devrimcileri de kısmi roller üstlendiler
ancak önemli olan Anadolu’daki devrimcilerin
Sovyet Devrimi’ne bakışıdır.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra emperyal
güçlerin Devrimi yok etmeye çalıştığı
koşullarda Mustafa Kemal ve arkadaşları
Sovyet Devrimi’nin önemini iyi kavradılar.
Sovyet güçlerinin bir bölümünü işgal altında
tuttukları Anadolu topraklarından tek taraflı
irade göstererek çekilmeleri, Türk-Osmanlı
devletini bölen parçalayan gizli Sykes-Picot
Anlaşması’nı açıklamaları, Türk milliyetçilerini
çok etkiledi. Bu gerçeği Atatürk’ün yakın
çalışma arkadaşlarından gazeteci Falih Rıfkı
Atay çok açık ifade ediyor:
“Eğer Lenin Çarlığı yıkmasaydı, Rusya zafer
gününe erişmeseydi İstanbul Rus olacaktı.
İnsanın acaba bir İstanbul köşesine Lenin’in
Cüneyt Akalın - Dünyayı Sarsan Türk Devrimi
31 Mart 1922, Afyonkarahisar, Mustafa Kemal Atatürk ve Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti heyeti.
Soldan sağa: Batı Cephesi Komutanlığı Kurmay Başkanı Asım Gündüz, Batı Cephesi Komutanı Tümgeneral İsmet
İnönü, Sovyet Rusya temsilcisi K.K. Zvonarev, Sovyet Rusya Büyükelçisi Semyon Aralov, Azerbaycan Sovyet
Sosyalist Cumhuriyeti Temsilcisi İbrahim Ebilov ve Birinci Ordu Komutanı Ali İhsan
(Afyon Kocatepe Üniversitesi, 2023).
büstünü koysak mı diyeceği gelir” (Atay,
1969:166).
İki ülke devrimcilerinin kaderi önce
Kafkasya’da birleşir. İtilaf devletleri Bakü
petrollerini elde tutmak, İran ve Irak yollarını
kapatmak ve Anadolu hareketinin Sovyetlerle
birleşmesini önlemek için Batı yanlısı Taşnak
(milliyetçi Ermeniler) ve Menşevik Gürcü
güçlerine dayanan bir Kafkas seddi kurmaya
çalışırlar.
Mustafa Kemal Sovyet Rusya ve Anadolu
hükümetini tehdit eden Kafkas Seddi’nin
yıkılmasını, Kurtuluş Savaşı’nın zaferi için
zorunlu görür. Mustafa Kemal’in planı Doğu’da
dayanak yaratarak İzmir’i (Batı Anadolu)
kurtarmaktır. İki devrim, ortak askeri harekatlar
yürüterek birbirlerini destekleyecek ve ayakta
kalacaktır. Doğu Anadolu’daki Türk güçlerinin
komutanı General Kazım Karabekir bu durumu
şöyle açıklar:
“Bugün Anadolu’nun kurtuluşu için Bolşevik
ordularıyla el ele vererek hareket etmekten
başka çaremiz kalmamıştır” (Karabekir,
2000:665).
M. Kemal Paşa, milli direnişin lideri sıfatıyla
26 Nisan 1920’de Lenin’e gönderdiği telgrafta
askeri güçlerini Bolşeviklerle birleştirme çağrısı
yapar, Azerbaycan ve Gürcistan’ın Sovyet
Cumhuriyetleri’ne katılmaları için zorlanmalarını
ister, Ermenistan’a karşı ortak operasyon önerir
(Atatürk, 2002c:114). Bu telgraf TBMM’nin ilk
dış politika eylemi olacaktır (Perinçek, 2016:51).
Nitekim Taşnak Ermenistan’ı Türk-Sovyet
Askeri İşbirliği sonucunda yıkılır. Türk
ordularının Ermenistan’a yönelik harekatı başta
Stalin olmak üzere Sovyet önderleri tarafından
desteklenir. Kafkasya’daki Türk-Sovyet ittifakı
16 Mart 1921’de Moskova Anlaşması’nın ve
özellikle 13 Ekim 1921’de Kars Anlaşması’nın
imzalanması ile pekişir.
9
BRIq
•
Cilt 4 Sa yı 4 Sonbahar 2023
Rusya ile Türkiye’nin Kafkasya üzerinden
yardımlaşmasının
tek
yolu
Taşnak
Ermenistanı’nın tasfiyesidir. İki ülke bu
zorunluğu tespit eder. Türk ve Sovyet ordularının
14 Ağustos günü Nahçıvan’da buluşmalarını
müjdeleyen haber Ankara’da Meclis’de alkışlarla
karşılanır (Atatürk, 2002d:174). Öte yandan,
Türk ve Sovyet güçleri Gürcistan ve Dağıstan’da
da işbirliği içine girerler.
Sovyetlerle Dostluk, 2. Dünya
Savaşı yıllarına kadar Türk dış
politikasının temel ilkesi haline
gelir.
16 Mart 1921 tarihli Türk-Sovyet Anlaşması,
Anadolu hükümetinin bir büyük devlet ile
imzaladığı dolayısıyla iki devletin birbirini
tanıdığı ilk anlaşmadır. Bu arada Sovyetlerin, M.
Kemal Paşa’dan gelen talep üzerine Türkiye’ye
mali ve askeri yardım yaptığı da kaydedilmelidir.
Altınlar, Erzurum üzerinden kara yolu ile ve
Karadeniz üzerinden deniz yolu ile Anadolu’ya
ulaştırılır. M. Kemal gelen altınları elçi
Aralov’dan teslim alırken yaptığı teşekkür
konuşmasında maddi yardımlar için “Bizim için
büyük nimet ama Rus insanının yüreği daha
değerli” ifadesini kullanır (Perinçek, 2016:67).
Türk-Sovyet askeri ittifakının en önemli adımı
Sovyet komutanı Frunze’nin başkanlığındaki
heyetin Aralık 1921’de Ankara’ya yaptığı
ziyarettir. Mustafa Kemal Paşa ile Frunze askeri
konuları ele alırlar. Görüşmenin dikkat çekici
yanı, M. Kemal’in mebuslara bile açıklamadığı
bazı sırları Frunze ile paylaşmasıdır (Perinçek,
2016:74).
Askeri işbirliği açısından dikkat çekici bir
10
başka olay, M. Kemal Paşa’nın Sovyet elçisi
Aralov’u, Azerbaycan elçisi Abilov’u ve Rus
askeri ataşesi Zvonaryev’i 27 Mart 1922’de yani
Büyük Taarruzdan önce Batı Cephesi’ne davet
etmiş olmasıdır. İngiliz belgelerine göre Ankara,
Büyük Taarruzdan önce Sovyet hükümetiyle
savunma ve saldırı konularında gizli bir anlaşma
yapar (Perinçek, 2016:79). Büyük Taarruz
hazırlıkları sırasında M. Kemal Paşa’nın yanında
Sovyet komutanlarının bulunduğu fotoğraflarda
da saptanır.
Atatürk Türk Devrimi ile Sovyet Devrimi’nin
ortak hedeflerini vurgular:
“Anadolu’da ortaya çıkan silahlı milli
ayaklanma hareketi, siyasi konum ve hedeflerde
Sovyet Rusya ile tam benzerlik arz ediyordu.”
(Kemalist Eğitimin Tarih Dersleri, 2001:59)
Sovyet Hükümeti Mart 1921’de imzaladığı
Moskova Anlaşması ile Ankara Hükümetini
tanır. Milli hükümet için büyük destek anlamına
gelen bu tanıma Ankara’yı hem rahatlatır hem
de özgüvenini artırır. Türkiye Cumhuriyeti ile
Sovyetler Birliği sıkıntılı yıllarda yakın ilişkileri
sürdürecektir. O kadar ki, 1932’ye yani Sovyetler
Birliği, ABD tarafından tanındığı, Milletler
Cemiyeti’ne kabul edildiği tarihe kadar Ankara
uluslararası ilişkilerde Sovyet Hükümetini
temsil edecektir (Perinçek, 2016).
Sovyetlerle Dostluk, 2. Dünya Savaşı
yıllarına kadar Türk dış politikasının temel
ilkesi haline gelir. 1929 Dünya Buhranı’ndan
sonra devletçiliğe yönelen Türk ekonomisi
hem ekonomik yardım alır hem de Sovyet
uzmanlarının desteği ile planlı bir ekonomiye
geçer.
Cumhuriyet’in 10. yılı törenlerine katılan
Sovyet Heyeti “Priezdim” (safalar getirdiniz)
nidaları ile karşılanır (Cumhuriyet Gazetesi,
1933).
Cüneyt Akalın - Dünyayı Sarsan Türk Devrimi
Ankara ile Hindistan’ın etkiletişimi Hindistan birliğine katkı sağlamış, Hindistan’da Türkiye’ye karşı ilgi 19. Yüzyıl sonunda artmıştır.
(BRIQ , 2023)
Hindistan’la Etkileşim
Milli Mücadeleye öteki büyük destek
Hindistan’dan gelir. Hakim kanı, yardımların
Hintli müslümanlardan geldiği şeklindedir.
Oysa, Hindistan milli mücadelesi yakından
incelendiğinde, Hint toplumunun müslümanlar
dışındaki kesiminden özellikle Hindulardan da
büyük destek gördüğü belirtilmelidir. Daha da
önemlisi, Ankara ile etkiletişimin Hindistan’ın
birliğine sağladığı katkıdır.
Hindistan’da Türkiye’ye karşı ilgi 19. yüzyıl
sonunda artar. İngiliz emellerinin Hindistan’da
açık seçik görülür hale gelmesi, Hint ulusal
hareketini giderek şekillendirir. Her iki
ülkede, milli partilerin kuruluşunun2 Fransız
Devrimi’nin 100. yılına rastlaması, tesadüf
sayılamaz.
Hindistan’da ulusal birlik
Hindistan’daki iki büyük kesimin, HinduMüslüman birliğinin temelleri savaş sırasında,
1916’da atıldı. Lucknow Kongresi’nde iki
kesim arasında anayasanın esasları konusunda
anlaşma sağlandı. Nehru’ya göre Müslümanların
Kongre Partisi ile el sıkışmaları, büyük ölçüde
İngiltere’nin Türkiye’ye karşı tavrına duydukları
öfkenin eseriydi (Nehru, 2015:131).
Dünya Savaşı İngiltere’nin zaferi ile
sonuçlanmış, fakat birçok alanda belirsizlikler
kendini göstermişti.
11
BRIq
•
Cilt 4 Sa yı 4 Sonbahar 2023
İngiliz Başbakanı Lloyd George’un 5
Ocak 1918’de “Türkiye’yi Türk nüfusunun
çoğunlukta olduğu başkentinden, Küçük
Asya ve Trakya’daki topraklarından mahrum
etmek niyetinde olmadıklarını” belirtmekle
birlikte, Kutsal Toprakların Yönetiminden söz
etmemesi, (Yılmaz, 2008:129). Emir Hüseyin’in
isyanının ardındaki İngiliz varlığını saptayan
Hintli Müslümanların kuşkularını derinleştirir.
Muhammed Ali’nin Tüm Hindistan İslam
Birliği başkanı seçilmesi, Dr. Ensari’nin 1918’in
sonunda Genel Vali’ye müslümanların taleplerini
sunması, İngilizlere karşı girişimleri başlatır.
Nisan 1919’da İngiliz güçlerinin Sihlerin kutsal
kenti Amritsar’da yaptığı katliam ulusal tepkileri
sertleştirir. Yunanistan’ın 15 Mayıs 1919’da
İzmir’e asker çıkarması, İngiliz-karşıtlarını,
özellikle Müslümanları öfkelendirir. Hintlilerin
ulusal ozanı Dr. Muhammed İkbal, zaferine
sonsuz bir güven duyduğu milli mücadeleyi
“Türk aslanı yine uyanacak, yine kükreyecek,
yine düşmanı titretecek” duygularıyla yüceltir.
“Allah Ona Yardım Etsin” dizesiyle başladığı “M.
Kemal Paşa’ya Hitap” şiirini “Atın nereye kadar
giderse oraya atıl, düşünme, biz bu meydanlarda
çoğu kez tedbir yüzünden mat olduk” diye
sürdürür (İkbal, 1956:87-88).
Hint Hilafet Hareketinin anlamı
Türkiye’de Milli Mücadele kızıştıkça, özellikle
İstanbul’un İtilaf devletlerince işgalinden ve
Sevr Antlaşması’nın İstanbul hükümetine
dayatılmasından sonra Hindistan’da Türkiye
İçin Adalet sloganıyla yürütülen hareket gittikçe
güçlendi (Şimşir, 2009:205).
Hint Hilafet Hareketi Türkiye’deki Millî
Mücadeleye maddi-manevi büyük katkılar sağladı.
Müslümanlarca başlatılmış olmakla birlikte, bu
12
destek Hint halkının (Hindu-Müslüman-Sih
vb.) tümünden geldi. Hilafet Hareketi’ne verilen
destek, ulusal programın temeli, işbirliğinin
başlangıcıdır (Sarkar, 2007:144).
Hilafet Hareketi’ne önderlik
edenlerin amacı, Barış Konferansı
başlamadan İngilizlere baskı
yaparak Türkiye/Müslümanlar
lehinde sonuçlar elde etmekti.
Hint Hilafet Hareketi’nin esasları Muhammed
ve Şevket Ali kardeşler tarafından geliştirilir.
Millî Mücadele döneminde Anadolu’ya da gelen,
7 Aralık 1920’de Mustafa Kemal ile görüşen
Muhammed Ali, 4 Ağustos 1920’de Mustafa
Kemal’e yazdığı mektupta, barış antlaşmasının
Türkler aleyhine sonuçlanması halinde bir İslam
kongresinin toplanmasını teklif edeceklerini
bildirmişti (Yılmaz, 2008:106).
Hilafet Hareketi’ne önderlik edenlerin amacı,
Barış Konferansı başlamadan (Ocak 1919)
İngilizler’e baskı yaparak Türkiye/Müslümanlar
lehinde sonuçlar elde etmekti. 1919 yılının
ortalarında oldukça etkin duruma gelen,
Hilafetçiler Osmanlı Devleti’nin savaştan önceki
statüsünün korunmasını, Hilafetin merkezi
İstanbul’a dokunulmamasını talep ediyorlardı.
Geniş bir medrese-mescit ağına sahip, güçlü
bir dini-siyasi örgütlenme olan Hint Ulema
Cemiyeti’nin katkılarıyla hareket iyice güçlendi.
İşte bu noktada Kongre Partisi’nin lideri
Gandi devreye girdi. Gandi, Hilafet Hareketi’nin
Merkez Komitesi’ne katılarak destek verdi.
Artık Hindistan’ın direnci sadece Müslümanlara
özgü değildi. Bir Hintli yazara göre “Hindular
müslümanlara katıldılarsa, Çinliler ve Japonlar
Cüneyt Akalın - Dünyayı Sarsan Türk Devrimi
OSMANLI İMPARATORLUĞUNUN KÜÇÜLMESİ 1699-1920
Sevr Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu’nun kalan topraklarına dair harita (Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1953).
gibi Asyalı halkların da hissettikleri gibi
üzülmelerindendi. Yara alan dinleri değil, Asyalı
gururlarıydı” (Metta, 1921).
Hilafetçiler İngiltere’ye isteklerini kabul
ettirebilmek için heyetler göndererek, yazılı
başvurular yaparak ve direnişler örgütleyerek
baskı uygulamaya başladılar. 2 Ağustos 1919’da
Bombay’da Gandi’nin başkanlığında toplanan
kongrede Yunanistan’ın Türkiye’deki zulmü
nefretle anıldı, Türkiye’ye yardım için seferberlik
ilan edildi. 23 Kasım 1919’da Delhi’de toplanan
Hilafet Komitesi ilk kez İngilizlere karşı açık tavır
aldı.
Delhi’de yapılan ilk konferanstan Hilafet
Hareketi’nin bildirisinin yayımlandığı Bombay
Konferansı’na (Şubat 1920) kadar, Türk Kurtuluş
Savaşı’na destek olmak üzere halktan önemli
miktarlarda bağış toplandı.
19 Ocak 1920’de Gandi, Muhammed Ali, Şevket
Ali ve M. Ali Cinnah’ın ortaklaşa imzaladıkları
metin Hint Genel Valisi’ne “Müslüman-Hint hep
birlikte omuz omuzayız, İngilizleri suçluyoruz”
diye sesleniyordu (Koloğlu, 2007:7). Gandi Hilafet
Hareketi’ne desteği ulusal birliğin inşasına yönelik
bir hareket olarak görüyordu.
2 Haziran 1920’de Gandi ve Müslüman
liderlerden oluşan kurul, program çalışmasına
başladı. Gandi yabancı malların boykot edilmesini
öneriyordu.
Kongre’den sonra İngiltere’ye yönelik direniş
arttı.
10 Ağustos 1920’de İngilizlerin Osmanlı
yöneticilerine dayattığı Sevr Anlaşması’nın
imzalanması,
birlik
sürecini
hızlandırdı.
13
BRIq
•
Cilt 4 Sa yı 4 Sonbahar 2023
Müslümanlar için Gandi’nin İngiliz karşıtı
İşbirliğine Hayır (non-cooperation) hareketine
katılmaktan başka çare kalmamıştı. Günün
koşullarında Türkiye davası öne çıkıyordu.
İngilizlerin Hindistan
siyasetine ancak içte bir devrimle
cevap verilebileceğini söyleyen
Gandi, Hintlileri İngiliz-Hint
ordusundan firara çağırır.
Hilafet Kongresi ikinci kez 26 Aralık 1920’de
yaklaşık 15 bin kişinin katıldığı büyük bir
kalabalıkla Nagpur’da toplandı. “Kongre işlenen
büyük hatalar düzeltilmedikçe Hindistan’ın
tatmin edilmesine imkân olmadığını kabul eder.
Hilafet sorunu, Pencap konusu ve zedelenen
ulusal gururun onarılması. Bundan sonra
benzeri hataların tekrarına engel olmanın tek
yolunun bağımsızlık olduğu görüşünde birleşir”
(Yılmaz, 2008). Gandi’nin Hintli kitlelerle
kurduğu sıcak ilişkiler islamcı eğilimli M. Ali
Cinnah’ın siyasetten çekilmesine neden olur.
Nagpur Kongresi’nden sonra pasif konuma
geçen Cinnah, 1930’larda Londra’ya göç eder.
Ankara (Mustafa Kemal Paşa) 14 Şubat
1921’de süreci şöyle değerlendirir:
“320 milyonluk bir halk kütlesi taşıyan
Hindistan’da vukua gelmekte olan hadisat
bugünün en mühim meselesidir. (…) Kalküta’da
millî kongrede yapılan konuşmalar buna şüphe
bırakmıyor. Şimdiye kadar İngiltere’ye sadakat
yeminiyle bağlı hükümeti hafifçe tenkit etmekle
yetiniyordu. Fakat Pencap’ta millî bir tezahüre
karşı İngilizlerin ittihaz ettikleri caniyane ve
vahşiyane tedabir, diğer taraftan Türkiye’nin
14
taksimi ve ona teklif edilen muahedename Hint
siyasilerinin gözlerini açtı” (Yılmaz, 2008:121).
Nagpur Kongresi’nden sonra genel grevler
(hartal), iş bırakmalar ve ayaklanmalar yeniden
hız kazanır. Kalküta’da öğrenci grevi günden
güne büyür. Delhi’de yerli mağazalar, dükkânlar
kapatılır. Şimendifer amelesinin grev ilan
etmesinin ardından petrol kuyularında çalışan
ameleler de greve iştirak ederler (Yılmaz,
2008:123). İngilizler Şubat 1921’de Hindistan’a
özerklik vaadinde bulunur.
4 Mart 1921 tarihli Hâkimiyeti Millîye
gazetesinde Hindistan’daki son durum şöyle
açıklanır:
“Hintliler Delhi’de toplanan Hindistan
Meclisi’nde Türkiye’ye karşı Avrupa devletlerinin
izlediği zalimane siyaseti şiddetle eleştirmektedir.
Trakya’da ekseriyetin Türk ve Müslümanlardan
oluştuğu pek çok tetkik ve istatistiklerle sabit
iken bölgenin Yunanistan’a verilmesi, İngilizlerin
ve Avrupa devletlerinin hainane siyasetlerinin
bir parçasıdır” (Yılmaz, 2008:126).
1921 sonunda Hindistan’da durum İngilizler
aleyhine vahim bir hal alır. Türklere olumsuz
tavırlarından dolayı İngiliz sömürgelerinde
isyan beklentisi artar. İngilizlerin Hindistan
siyasetine ancak içte bir devrimle cevap
verilebileceğini söyleyen Gandi, Hintlileri
İngiliz-Hint
ordusundan
firara
çağırır
(Yılmaz, 2008:127). 27 Aralık 1921’de Gandi
başkanlığında
Ahmetabad’da
toplanan
Hindistan Ulusal Kongresi Mustafa Kemal
Paşa’yı Sakarya Zaferinden dolayı kutlar
ve “Türkiye’nin bağımsızlığının korunması
konusunda Hint halkının yardımının süreceği”
belirtilir (Yılmaz, 2008:128). 30 Ağustos’ta
Türk Ordusu’nun kazandığı zafer, Hindistan’da
büyük yankı yaratır. Türklerin zaferi günlerce
Cüneyt Akalın - Dünyayı Sarsan Türk Devrimi
Hindistan Bağımsızlık Hareketi lideri Mahatma Gandi, Hindistan'ın ilk başbakanı Cevahirlal Nehru,
Hindistan Hilafet Hareketi Üyesi Ebu'l Kelam Azad (Gandhi Museum, 2023).
törenlerle kutlanır. Mustafa Kemal Paşa, Hint
Müslümanları ve Hindular için bağımsızlık
sembolü haline gelmiştir. Hindistan Hilafet
Komitesi adına Çotani, Ankara’yı tebrik
eder. Daha çarpıcı olanı, 9 Eylül’den önce
yaşananlardır. Eylül’ün sekizine rastlayan Cuma
günü Hindistan’da ibadet günü sayılır (abç),
ülkede camiler ışıklandırılır, Cuma namazından
sonra Türk ordusunun zaferi için Tanrı’ya
dua edilir, camilerin duvarlarına “Zindabat
Mustafa Kemal”3 yazılır. Çanakkale ve İzmit
bölgelerinde İngilizler adına cepheye sürülmüş
Hintli askerlerden, ordularından kaçarak subay
rütbesiyle Türk ordusuna katılmalar yaşanır
(Hülagü, 1999).
Hindistan Hilafet Hareketi, Türkiye’ye
gösterdiği özel ilginin yanı sıra öteki halkların
anti-emperyalist mücadelelerine de omuz
verir. İngilizlerin Hint birliklerini Çin’e
yollamalarını kınayan Hilafet Hareketi, 1927’de
Lucknow Kongresi’nde Çin halkının özgürlük
mücadelesini desteklediğini ilan eder (Bengalee,
1927).
Hint Müslümanlarının maddi yardımları
Hint yardımları sadece dayanışma ve
İngilizlere baskı ile sınırlı kalmaz. Hilafet
Komitesi’nin Haziran 1921’de Allahabad’daki
toplantıdan sonra başlatılan Türklere yardım
kampanyası Millî Mücadele boyunca sürer.
Mustafa Kemal Paşa, Hariciye Vekâletine,
19 Şubat 1922 tarihli telgrafında Hindistan’dan
gelen ilk yardımdan söz eder: “Türkiya’ya
yardım için Hindistan’dan gönderildiği Cami
Bey’in telgrafnamesinde bildirilen 26 bin İngiliz
lirasının karşılığı olan 144 bin 440 Osmanlı lirası
alınmıştır” (Atatürk, 2002e:266).
15
BRIq
•
Cilt 4 Sa yı 4 Sonbahar 2023
Afganistan gerçeği
Afgan toprakları 19. yüzyılda Asya’nın kalbine
hakim olmaya çalışan İngiltere ile Çarlık Rusya’sı
arasında büyük çatışmalara sahne oldu. 1919’da
yani dünya savaşından sonra İngiltere’den sınırlı
da olsa bağımsızlığını kazanan Afganistan’ın lideri
Emanullah Han’ın temel politikası bağımsızlığını
korumak, çağdaşlaşmaktı. İngiltere’nin tehdidi
altındaki Afganistan ve Türkiye destek arayışı
içinde idiler. Sovyet Devrimi her iki ülkeyi de
rahatlatmıştı.
“Türkiye devleti Afganistan
devletinin bağımsızlığını gerçek
anlamda tanımayı görev bilir”
Sovyetlerle
anlaşma
imzalamak
üzere
Moskova’ya giden Türk heyeti, Sovyet Rusya’nın da
desteği ile Afganistan’la bir anlaşma imzalar. 1921
Moskova Anlaşmasından önce gelen bu anlaşma
Ankara hükümetinin imzaladığı ilk uluslararası
anlaşmadır. Anlaşmanın 1. Maddesi “Türkiye
devleti Afganistan devletinin bağımsızlığını
gerçek anlamda tanımayı görev bilir” diye başlar.
Ankara hükümetinin hem Afganistan’la hem
de Hintli Müslümanlarla kurduğu, İngiltere’yi
rahatsız eden ilişkiler, Türk dış politikasının
önemli bir başarısıdır (Oran, 2022:209).
İran’daki Yansımalar
Doğu-Batı ekseninde Asya’yı Avrupa’ya bağlayan
İran tarihsel ve coğrafi bakımdan Türkiye’ye
benzer. Güçlü devlet geleneği, düşüncede ve dilde
zenginlik İran’ı tarihte hep önemli kıldı. İran’ın bu
bölümde ele alacağımız öteki islam ülkelerinden
16
farkı, bağımsız varlığını korumuş oluşudur.
İran da Türkiye gibi 19. yüzyılda yarısömürgeleşti. İranlı aydınlar çareyi modernleşmede
buldular. 1906 Anayasa Devrimi, ülkeye, Meclis
hâkimiyeti, demokratik haklar, merkezi yönetim
gibi çağdaşlaşmanın temel esaslarını getirdi.
Meşruti yönetime giden süreçte Türk ve İranlı
aydınlar işbirliği içine girdiler.
İran Anayasa Devrimi, çeşitli nedenlerle
başarıya ulaşamadı. Ardından, Basra Körfezi’nde
petrolün bulunması üzerine artan emperyal iştah,
1. Dünya Savaşında ülkenin kuzeyinin Rusya,
güneyinin ise İngiliz işgaline girmesine neden
oldu. 1. Dünya Savaşı İran’da yokluğu, yoksulluğu
artırdı. Patlak veren yerel isyanlar, güçlükleri
katladı. Bu zorlukların ancak bağımsız bir devlet
kurarak, Batılı kurumları ve anlayışları hâkim
kılarak alt edileceği görüşü İranlı aydınlarda
güçlendi. Türk Devrimi’nin kazandığı zafer derin
izler bıraktı.
Güçlü modernleşme akımı, istikrarsızlığı
önlemesi için Rıza Şah’ı önce savaş bakanlığına,
ardından iktidara taşıdı. Aslında modernleşme
yanlılarının savundukları, temelleri Anayasa
Devrimi ile atılan düşüncelerdi.
Rıza Şah modernleşme yanlısı idi ancak
aydınlar arasında Türkiye ile ilgili ürkeklik Şah’ı
da etkiliyordu. Türk milliyetçiliğinin dine karşı
mesafeli tutumu,
İranlı aydınları etkilemekle birlikte, Türkiye
Cumhuriyeti'nin Sünni karakterli Hilafeti
kaldırması Şiiler arasında bir rahatlama yaratsa
da Şii mollalar Türk milliyetçilerinin dine karşı
tavrına karşı ikircikli idiler.
Türk yönetimi 1920’li yıllarda yapıcı siyasetler
izleyerek İran’ın çekingenliğini aştı. 1926’da
imzalanan Dostluk ve Güvenlik Anlaşması iki ülke
ilişkilerini rahatlattı, karşılıklı güven ortamını
geliştirdi (Oran, 2022).
Cüneyt Akalın - Dünyayı Sarsan Türk Devrimi
İran Şahı Rıza Pehlevi'nin Türkiye ziyaretinde Mustafa Kemal Atatürk ile yaptığı bir sohbet karesi
(Cumhuriyet Gazetesi, 1934).
1928’de kapitülasyonları kaldıran Şah içeride
ulemanın muhalefetin sindirdi.
İran Şahı Rıza Pehlevi’nin 1934 yılında
Türkiye’ye ziyareti, ilişkileri bir üst düzeye çıkardı.
Haziran ayında Tebriz üzerinden Trabzon’a ulaşan
Şah Ankara’da Atatürk ve öteki Türk liderlerle bir
araya geldi. Atatürk Şah’a çok saygılı davrandı,
gördüklerinden çok etkilenen Şah da bir hafta
olarak planlanan ziyaretini iki aya kadar uzattı.
Dönüşte Türkiye’de gördüklerini ülkesinde
uygulamaya çalıştı ancak mollaların direnişi ile
karşılaştı. 1936’da çıkartılan güvenlik güçlerinin
peçeleri zorla sökmeye yönelten Keşf-i Hicap Yasası
büyük tepki topladı (Gökalp & Georgeon, 2007).
2. Dünya Savaşı yaklaşırken Şah’ın Almanya ile
yakınlaşması üzerine İran bir kez daha kuzeyden
ve güneyden işgal edilecek, Şah tahtını oğluna
bırakmaya zorlanacaktır (Abrahamian, 2009).
Batı Asya - Arap Dünyası
Türk Devrimi’nin sarsıntıları en çok islam
dünyasında hissedildi. Suriye, Irak (ÜrdünFilistin-Hicaz) son ana kadar Türklerle aynı kaderi
paylaştılar. 1510’larda Yavuz Selim’in İran ve Mısır
seferinin ardından Osmanlı İmparatorluğu’na
katılan Irak ve Suriye, varlıklarını 20. yüzyılın
başına kadar Osmanlı vilayetleri olarak sürdürürler.
Bu birliktelik, İngiliz-Fransız emperyalistlerinin
Ortadoğu’ya hakim olma emelleri yüzünden
bozuldu.
20. yüzyılın başında Basra Körfezinde petrol
kaynaklarının keşfi, İngiliz emperyalizminin
iştahını kabartır. Fransa’nın ise gözü Doğu
Akdeniz’dedir. İngiltere ve Fransa, Rusya ile
anlaşarak 1916’da Sykes-Picot Anlaşması ile
Osmanlının Batı Asya’daki topraklarını paylaşırlar.
17
BRIq
•
Cilt 4 Sa yı 4 Sonbahar 2023
Savaşı sonlandıran Paris Anlaşması (1919) ile Irak
ve Filistin’in İngiliz, Suriye-Lübnan’ın Fransız
mandası altına girişi, yani Türklerden koparılışı,
1918 Eylül’ünde Osmanlı güçlerinin yenilgiye
uğrayarak Suriye topraklarını terk etmeleri üzerine
doğan boşluğu Fransa doldurur, Suriye’yi işgal
eder. Fransa’nın kısa sürede ortaya çıkan emperyal
niyeti üzerine Arap milliyetçileri Türkiye’den
yardım isterler. Ancak Türk halkı kendi kurtuluş
davasının peşindedir. “Türkiye’nin güney sınırı
neresidir?” sorusuna M. Kemal Paşa Erzurum ve
Sivas Kongrelerinde “Türk süngülerinin işaret
ettiği hat” yanıtını vererek silahla korunamayan
toprakların vatan sayılamayacağına işaret eder
(Atatürk, 2002).
Batılı yazarların üzerini örtmelerine karşın
Arap milliyetçilerinin Türk devriminden
etkilenmeleri kimi yazarlarca açıkça ifade edilir.
Arap kökenli İngiliz tarihçi Albert Hourani’ye
göre “Arap milliyetçiliği, Jön Türklerden çok
etkilenmiş, özellikle Atatürk’ün başarısı onlara
örnek olmuştur” (Koloğlu, 1994:371).
Türk devriminden etkilenen Arap milliyetçiliği
sonuca birkaç on yıl sonra ulaştı.
2. Dünya Savaşının ardından İngiliz-Fransız
sömürgeciliği dünya çapında yenilgiye uğrayıp
tasfiye olunca, Araplar da, süreç içinde, özledikleri
ulusal devletlerine kavuştular.
Suriye
Birinci Dünya Savaşı sonrası, kargaşa yıllarıdır.
Fransızların vaatleri karşısında Türklere karşı
ikircikli tutum alan Suriye milliyetçileri, Fransa’nın
ülke topraklarını terk etmeyeceğini saptayınca,
işgalcilere karşı direnişe geçerken, Türklerden
yardım isterler. M. Kemal Paşa, Suriye’de Fransız
Mandasına baştan beri karşı idi ancak Türklerin başı
belada olduğu için önceliği Türk milli mücadelesine
18
vermesi kaçınılmazdı (Perinçek, 2015:123-159).
Türkiye ile Suriye’nin bir konfederasyon
oluşturması önerileri o yıllarda ortaya atıldı.
Milli mücadelenin liderleri buna karşı olmamakla
birlikte o sıralarda Fransa ile açıktan muharebelere
girmenin ülke menfaatlerine aykırı olduğunu tespit
ederek “öncelikle Suriye’nin bağımsız bir Arap
hükümeti teşkil etmesi, ardından Konfederasyonda
birleşmenin düşünülmesi” tutumunu benimsedi
(Atatürk, 2002b:354).
Suriyeli heyeti kabul eden M.
Kemal Paşa, “Suriye’nin kendi
kaderini tayin etmesini arzu
ediyorum.” der.
Mustafa Kemal Paşa’nın 1923’te Mersin’e gelişi
sırasında Suriyeli müslümanlar siyah bayraklarla
süslü, üzerinde “Türk Arap Dostluğu; Suriyeli
hemşerilerinizi unutmayın, kurtarın bizi” yazan
bir zafer takı dikerler. Suriyeli heyeti kabul eden M.
Kemal Paşa “yüzyıllar boyunca Osmanlı devletinin
parçası olan bir ülkenin yabancı boyunduruğu
altında inlemesi kabul edilemez” dedikten sonra
şunları söyledi: “Suriye’nin kendi kaderini tayin
etmesini arzu ediyorum. (Şimşir, 1999)”
Arap ülkelerinin en köklü olanlarından Suriye,
Türkiye Cumhuriyeti’nin inşasından en çok etkilenen
ülkelerdendir. Özellikle bağımsızlık ve laiklik
ilkeleri Suriyeli ilericilere esin kaynağı oldu. Milli
mücadeleye önderlik eden BAAS Partisi’nin temel
ilkeleri Birlik (Arapların birliği), Özgürlük (sömürge
boyunduruğundan kurtuluş) ve Sosyalizm (halkçılık,
devletçi ulusal ekonomi) idi. Egemenliğin Tanrı’dan
alınıp halka verilmesini savunan Eflak-Bitar’a göre
Arap ulusu, tarihte süreklilik göstermişti. Yapılması
gereken, dirilişi sağlamaktı. Arap ülkelerinin
Cüneyt Akalın - Dünyayı Sarsan Türk Devrimi
Baasçılık fikrinin ve Baas Siyasal Hareketi'nin fikir babası, sosyolog Mişel Eflak
(ön sıra sağdan birinci) Irak'ta 14 Temmuz 1958 İhtilali üyeleri ile birlikte
(TRT, 2020).
çoğunda örgütlenmeye giden, Mişel Eflak’ın
1951’de hazırladığı BAAS partisinin tüzüğü, Arap
toplumlarına yeni ufuklar açtı. Parti’nin laikliğe özel
önem vermesinin nedeni, sömürgeciliğe karşı ulusun
direnişini artırmak kaygısıydı. Fransızlar ayrı ayrı
dinsel seçmen grupları oluşturarak yeni sorunların
tohumlarını ektiler, Müslümanlar, Rum Katolikler
ve Ortodokslar, Yahudiler kendi dinsel gruplarına
oy vermeye zorlandılar (Nehru, 2016:805).
Ulusal bütünleşme, mezhepçiliğe karşı çıkmaktan
geçiyordu. BAAS Partisi Meclis’te sandalyelerin
inançlara göre dağıtılmasına karşı çıktı; buna karşılık
İslam’ı, Arap kimliğini oluşturan temel öğelerden
biri olarak kabul ediyordu. Eflak’a göre “Sosyalizm
hayatın dini, ölüme karşı onun zaferi idi. Herkese
iş vererek, herkesin yeteneklerini ortaya çıkararak
hayat için uğraşıyordu” (Tibi, 1998:290).
Eflak’a göre, birliğini gerçekleştirmiş Arap
toplumu yeni bir kimlik kazanacak, ahlaki
açıdan ideal sosyalist bir toplumun kurulmasını
sağlayacaktı. Parti 1948-51 arasında “Birleşik bir
Arap devleti” sloganı altında faaliyetlerini Suriye
dışına taşırdı. Özellikle Ürdün, Lübnan ve Irak’ta
etkili oldu. Ürdün’ün kuruluşu 1948, Lübnan’ın
1949-1950, Yemen ve Irak’ın kuruluşu ise 1952
tarihlerine rastlamaktadır.
Irak
Hindistan yolu üzerindeki, dahası zengin
petrol yataklarına sahip Irak, 1. Dünya Savaşı
yıllarında İngilizler tarafından hedef alındı.
“Dünya Savaşında İngilizler Irak’ı Türkiye’ye
karşı yürüttükleri operasyonun üssü yaptılar
(Nehru, 2016:818). Türkler kuzeye sürüldü,
İngilizler Bağdat’a girdiler, ardından Musul’a
ulaştılar. Savaşın sonunda Irak’ın bütünü İngiltere
tarafından işgal edilmişti.
19
BRIq
•
Cilt 4 Sa yı 4 Sonbahar 2023
1. Dünya Savaşının ardından Anadolu’dan
koparılan Irak, Paris Anlaşması (1919) ile İngiliz
mandasına verildi. Diğer bir deyişle 1916’da gizli
Sykes-Picot ile tasarlanan bölünme savaştan sonra
hayata geçirildi.
Suriyeli Arap milliyetçileri
arasında olduğu gibi Iraklı Arap
milliyetçiler arasında da Türkiye
ile Konfederasyon fikirleri
tartışıldı ancak bu fikirler fiiliyata
dönüştürülemedi.
“Irak’ın mandasının İngilizlere teslim
edilmesi 1920’lerin başında güçlü protestolara
yol açtı, giderek ayaklanmaya dönüştü. Irak’taki
ayaklanma büyük ölçüde Hint birliklerinin
yardımıyla ezildi” (Nehru, 2016:818). Irak
ayaklanması İngiltere tarafından kısmen güçle,
kısmen bağımsızlık vaadiyle bastırıldı.
İngiltere direnişi zorla bastırdı, “İngiliz
uçakları bombalarla Londra’nın iktidarını tesis
ettiler” (Nehru, 2016:819). Mustafa Kemal’in emri
ile İngilizlere karşı mücadeleyi örgütlemek üzere
Revandüz’e gönderilen Türk komutan Özdemir
Bey İngiliz güçleri ile mücadeleye başladı.
Kürt aşiretleri ile ilişkiye geçti. Belirli başarılar
kazanması üzerine İngiliz hükümeti hem Irak’ta
Kürt bölgesinde yoğun bir hava bombardımanına
başlarken, bir yandan da konuyu diplomatik
alana çekti, Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarını
onaylayan Lozan Anlaşmasında sınırın çizilmesini
engelleyerek, Kerkük ve Musul’u Türk sınırlarının
dışına çıkardı. Türkiye’nin Musul ve Kerkük için
plebisit yapılması önerisi, İngilizlerin etkisindeki
Milletler Cemiyetince reddedildi (Oran, 2022).
Lozan Anlaşması’nın ardından iyi niyetli
çabalarını sürdüren Türkiye, Irak’ı resmen tanıdı;
20
1926’da İngiltere ve Irak ile Türk-Irak Sınırı ve
İyi Komşuluk Anlaşmasını imzaladı. İki ülke
arasındaki sınırlar belirlendi.
İngiltere, Irak’ı Anadolu’dan koparma
operasyonunu sonuca ulaştırdı. Arap milliyetçiliği
kendi başına kendi çizdiği yoldan ilerleyişini
sürdürdü.
Nehru 1920-30’larda İngiltere’nin “uçakları
yarı-sömürge ülkelerde polis gücü olarak
kullandığını” belirttikten sonra “bunun daha
ucuz ve daha çabuk ama korkunç derecede zalim
ve öldürücü” olduğunun altını çizer (Nehru,
2016:821).
Suriyeli Arap milliyetçileri arasında olduğu
gibi Iraklı Arap milliyetçiler arasında da Türkiye
ile konfederasyon fikirleri tartışıldı ancak bu
fikirler fiiliyata dönüştürülemedi (Atatürk, 2018).
Aslında Irak içinde Türkiye ile yakınlaşmayı
savunanlarla, İngiliz denetimine tabi olanlar
arasında sert, kanlı mücadeleler yaşandı.
Cumhuriyet Türkiye’si, kısmi bağımsızlığını
kazanan Irak’la ilişkilerini adım adım geliştirdi.
Irak kralı Faysal Türkiye’nin daveti üzerine
Temmuz 1931’de Ankara’yı ziyaret etti. Atatürk,
1932’de Milletler Cemiyeti üyeliğine kabul edilen
Irak’ı kutladı (Atatürk, 2002f:28).
İngilizlerin uzun süre bastırmayı becerdikleri
Arap milliyetçileri, 1958’de bir darbe ile krallığı
yıktılar cumhuriyeti ilan ettiler.
Mısır
Batı Asya ile Afrika’yı birleştiren Mısır,
coğrafyası ve tarihi ile, Araplar arasındaki merkez
ülke konumuyla bölgenin en önemli ülkelerinden
biri olma özelliğine sahiptir. Mısır, bu özelliklerini
Türk Osmanlı devleti içinde de korudu. Mısır,
Türklerin hem Afrika ile hem de Hint dünyası ile
bağlantısını sağlıyordu. İngiliz emperyalistleri,
Cüneyt Akalın - Dünyayı Sarsan Türk Devrimi
1956-1970 yıllarında Mısır'ın ikinci cumhurbaşkanı olarak görev yapan Cemal Abdülnasır Hüseyin (solda),
1955 yılında Bağlantısızlar Hareketi'nin kurulduğu Bandung Konferansı'nda. (Xinhua, 2015).
1878 Berlin Kongresi’nde Osmanlıya verdikleri
desteğin bedeli olarak Mısır’a ve Kıbrıs’a sözde
geçici olarak el koydular. 1. Dünya Savaşında Mısır’ı
bölgedeki çatışmalarda ana üs olarak kullandılar.
Türk milli uyanışının Arap aydınlarını sarstığını
Arap kaynakları doğruluyor.
Aslında Mısır’daki uyanış da Türkiye’dekine
koşut gelişti. Fellahlıktan yani köylülükten çıkıp
yükselen Saad Zağlul Paşa 1881-82’de İngilizlere
kafa tuttu, bağımsızlık için girişimlerde bulundu.
1918’de barışın yaklaşması ile milliyetçiler yeniden
faal hale geldiler. Wafd Partisi bu sırada kuruldu.
Saad Zaglul ve öteki liderler bir kez daha tutuklandı.
Tutuklama kanlı bir ayaklanmaya yol açtı. Kahire
kenti ve bazı merkezler devrimci komitelerin
eline geçti (Nehru, 2016:786). Ardından taktik
değiştirerek pasif direnişe geçti. Eylemler başarılı
olunca İngiliz hükümetinin 1922’de tanıdığı kısmi
bağımsızlık Mısır tarafından reddedildi. Çünkü
İngilizler kısmi bağımsızlık karşısında koşullar öne
sürüyorlardı.
- İngiliz imparatorluğunun güvence altına
alınması,
- Mısır’da yabancı çıkarların korunması
- Sudan’ın geleceği
Mısır’a dayatılan yeni Anayasa ile iktidarı kral
Faruk’a devretmekle birlikte İngilizler etkinliklerini
ve müdahalelerini sürdürdüler.
Cemal Abdülnasır: Cemal Abdülnasır 15
Ocak 1918’de babasının postane görevlisi olduğu
İskenderiye’nin fakir bir mahallesinde dünyaya
geldi. Babası Cemal adını Osmanlı’nın Suriye valisi
Cemal Paşa’dan esinlenerek vermişti.
Sudan’da görev yaparken arkadaş olduğu üç
subayla (Zekeriya Muhyettin, Abdülhakim Amir,
ve Enver Sedat) birlikte İngiliz egemenliğine ve
krallık yönetimine son vermeyi amaçlayan gizli
Hür Subaylar örgütünü kurdu.
21
BRIq
•
Cilt 4 Sa yı 4 Sonbahar 2023
Hür Subaylar örgütü 23 Haziran 1952
tarihinde kansız bir darbeyle yönetime el
geçirip Kral Faruk’u devirdi. İktidar Nasır’ın
denetimindeki Devrimci Komuta Konseyi’nin
eline geçti. Haziran 1953’te Cumhuriyet ilan
edildi, İngiltere ile Süveyş Kanalı bölgesinin
boşaltılmasını öngören bir antlaşma imzalandı.
Nasır'ın, Nehru ve Tito ile birlikte
önderlik ettiği Bağlantısızlar
Hareketi 20. yüzyılın ikinci
yarısında çok etkili oldu.
Cemal
Abdülnasır,
cumhurbaşkanlığı
sırasında ülkede bir dizi reforma girişti.
İşe toprak reformuyla başladı. Assuan’da
kurulması tasarlanan baraj için kredi isteği
ABD-İngiltere’ce geri çevrilince, 1956’da
İngiliz denetiminde olan Süveyş Kanalı’nı
kamulaştırdı. Süveyş’in kamulaştırılmasını
öbür İngiliz ve Fransız şirketlerinin
kamulaştırılması izledi.
Bunun üzerine İngiltere, Fransa ve İsrail,
Mısır’a karşı ortak bir askeri harekâta girişti.
İsrail, Mısır’a saldırdı. İngiliz ve Fransız hava
kuvvetleri Mısır hava alanlarını bombaladı.
Bunalım Birleşmiş Milletler’in Süveyş
Kanalı’nın denetimini Mısır’a bırakma
kararıyla sona erdi.
Nasır, elde ettiği bu başarıyla gücünü
pekiştirdi. Arap dünyasında bağımsızlık
mücadelesinin önderi olarak benimsendi.
Nehru ve Tito ile birlikte önderlik ettiği
Bağlantısızlar Hareketi 20. yüzyılın ikinci
yarısında çok etkili oldu.
Bağımsızlık ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalan,
Süveyş’i millileştiren, krallığı kaldıran, milli
22
ekonomiyi kurma yönünde ciddi adımlar atan,
siyonizme karşı Filistin davasını kararlılıkla
savunan, Suriye ile birleşerek Arap birliği
yolunda adımlar atan, uluslararası düzlemde
barışçı çabalar gösteren, islamcı gericilerle
kıyasıya mücadele eden Abdülnasır’ın,
Atatürk’ün izinde yürüyen bir devrimci olduğu
görülüyor. Batılı kaynakların, bu benzerliği
bilinçli olarak göz ardı ettiği düşünülebilir.
Cezayir
Cezayir, Kuzey Afrika sahil şeridinin tam
ortasında yer alır. Arapça ifadeyle Magreb’in
kalbindeki ülke, 45 milyona (tahmini)
yaklaşan nüfusu ile Kuzey Afrika ülkelerinin
en büyüğüdür. Cezayir’in geçmişi, Emevilerle,
Memlüklerle ve son 500 yıllık tarihi de
Türklerle iç içedir. 1530’larda Türk denizcilerin
tarafından Osmanlı İmparatorluğu’na bağlanan,
merkezden yani İstanbul’dan gönderilen Türk
asıllı Dayılarca4 yönetilen Cezayir eyaleti,
Fransız sömürge yönetimince bir tertip sonucu
Osmanlı
topraklarından
kopartıldığında,
takvimler 1830 yılını gösteriyordu (Gökalp &
Georgeon, 2007:164-165).
Arap Milliyetçiliği, 1. Dünya Savaşı sonrası
özellikle Türk ve Sovyet Devrimlerinin ardından
Fas, Suriye ve Mısır’ın yanı sıra Kuzey Afrika’da
da yükselişe geçti. Fransız / Batı kaynakları
bu yükselişin kökeninde hep Fransız solunun
etkilerini aradılar. Fransız solunun payı olmakla
birlikte, Cezayir’de uluslaşma mücadelesinin
esas esin kaynağının Türk Devrimi olduğunu,
yüzeysel bir araştırma bile ortaya koyuyor.
1. Dünya Savaşı’nda sömürgeci güçler,
arasında Filistin’in de bulunduğu Arap
Yakındoğusunu (Maşrık) elinde tutan Hasta
Cüneyt Akalın - Dünyayı Sarsan Türk Devrimi
Cezayir’de uluslaşma mücadelesinin esas esin kaynağının
Türk Devrimi olduğunu, yüzeysel bir araştırma bile ortaya koyuyor
(United World, 2022).
Adama yani Osmanlı Devleti’ne karşı harekete
geçtiler. Ardından Türk milli mücadelesi
başladı. Telemsen’de o sırada her köşede
Türkiye’nin tartışıldığını belirten Mesali El Hac,
Anadolu’dan gelen zafer haberlerini aldığında
yaşadığı mutluluğu şu sözlerle anlatır:
“Mustafa Kemal Paşa’nın askeri başarıları
İslam dünyasında büyük yankı yarattı, halkı çok
yüreklendirdi. Gazetelerde gördüğümüz Türk
askerlerinin ve Mustafa Kemal’ın fotograflarına
hayranlık duyuyor, bu resimleri özenle keserek
üzerimizde sihirli bir tılsım gibi taşıyorduk”
(Gökalp & Georgeon, 2007:178).
1920-30’lu yıllar mücadele ve arayış
yıllarıdır. Cezayir ile Fransa arasında mekik
dokuyan, yerin altında-üstünde mücadeleye
atılan Mesali Hac defalarca hapse girer, çıkar.
Fransa’da Cezayirli işçiler ve aydınlar arasında
propaganda yapmak üzere 1926’da kurduğu
Kuzey Afrika Yıldızı örgütünde halkın gördüğü
keyfi muamelelere isyan eder, bağımsızlık
düşüncesini ortaya atar.
1927’de arkadaşları ile birlikte -ana hatlarıylaaşağıdaki programı geliştirir:
- Üç Kuzey Afrika ülkesinin bağımsızlığı
- Magreb’in birliği
- Fellahlara (Arap yoksul köylüleri) toprak
dağıtımı
- Genel oya dayanan bir milli meclisin
oluşturulması
- Bankacılıkta, madencilikte, demiryollarında,
limanlarda ve Fransa’nın elinde tuttuğu kamu
hizmetlerinde önceliğin Cezayir devletine
verilmesi.
23
BRIq
•
Cilt 4 Sa yı 4 Sonbahar 2023
Kuzey Afrika Yıldızı ayaklanma çağrısında
bulunduğu için 1929’da kapatılır.
Cezayir Halk Partisi: Mesali El Hac Kuzey
Afrika Yıldızı’nın devamı olarak Cezayir Halk
Partisi’ni 1937’de kurar. Dönem Fransa’da ılımlı
Halk Cephesi’nin iktidarıdır. Halk Cephesi
sömürgecilik karşıtı hareketlere daha yumuşak
yaklaşır. Mesali, kurduğu Halk Partisi’nin
başkanı seçilir. Cezayir bayrağı ilk kez Cezayir
sokaklarında dalgalandırılır. Öte yandan fikri
tartışmalar, arayışlar devam eder. Mesali El Hac
Arap milliyetçisi Şekip Arslan’ın etkisi altına girer.
Ülkesinde bağımsızlık bayrağını
ilk yükselten Mesali Hac’ın
anılarından Türk Devrimi’nin
özellikle Cezayir ile Tunus’ta derin
izler bıraktığı görülüyor.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında Fransa
Almanya’nın önünde yenilgiye uğrayıp ülke
Vichy Rejiminin yönetimine girince Fransa’da
vatan savunması tartışmaları yoğunlaşır. Bu
tartışmalarda Mesali El Hac ısrarla, Cezayirlinin
vatanının Cezayir olduğunu, dikkati o noktada
toplamak gerektiğini savunur. 1941’de angaryaya
mahkûm edilen Mesali El Hac’ın özgürlüğünü
isteyen göstericiler, 1945’te tarihe Setif Hareketi
olarak geçen ve Fransızlar tarafından kanla
bastırılan direnişi gerçekleştirirler.
Ulusal Kurtuluş Cephesi: 2. Dünya Savaşı’nın
ardından sömürgeciliğin tasfiye süreci içine
girmesi Cezayir’de de büyük bir dinamizm yaratır.
Mesali El Hac 1954’te sol eğilimli Cezayir Ulusal
Hareketi’ni kurar. Birlik tartışmaları yoğunlaşır.
24
Mesali’nin önderlik ettiği halkçı eğilim, Ferhat
Abbas’ın başını çektiği milliyetçi eğilim ve Şeyh
Abdülhamid Bin Badis’in İslamcı eğilimi Ulusal
Kurtuluş Cephesi’nin çatısı altında birleşir.
Mücadelede inisiyatif Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin
eline geçer.
Ulusal Kurtuluş Cephesi kanlı çatışmalardan
sonra Bağımsızlık Hareketi’ni zafere ulaştırır.
Yenilgiye uğrayan Fransa’nın ülkeden sökülüp
atılmasından sonra Cezayir Cumhuriyeti ilan edilir.
Ülkesinde bağımsızlık bayrağını ilk yükselten
Mesali Hac’ın anılarından Türk Devrimi’nin
özellikle Cezayir ile Tunus’ta derin izler bıraktığı
görülüyor (Gökalp & Georgeon, 2007).
Libya
Osmanlı toprağı Libya, 1912’de yayılmaya
çalışan İtalyanların saldırısına uğrar. Balkan
Savaşı ile uğraşan Türkler, Libya’yı koruyamaz.
Libya İtalyan işgaline girer. Ancak Libya halkı bu
işgali kabul etmez. Libya hükümdarı Şeyh Sunusi,
Osmanlı devletine sığınır, Türk milli mücadelesine
gönüllü katılır (Erdaş, 2023).
Öte yandan, Ömer Muhtar adındaki vatansever
1922’de İtalya’da iktidara gelen Faşistlerin Libya’yı
sömürgeleştirme politikasına karşı 1923’te
Berka’da yeni bir direniş hareketi başlattı. Cebelü’lAhdar’da yaşayan aşiretlerden topladığı gerilla
güçleriyle başarılı baskınlar gerçekleştirerek
İtalyan kuvvetlerine ağır kayıplar verdirdi. Mısır
ve Suriye’den gelen yardımların kesilmesine
karşın köylülerin yardımıyla direnişini 1931’e
değin sürdürdü. 11 Eylül 1931’de bir çarpışmada
yaralanarak İtalyanlara esir düştü. İtalyan
general Graziani’nin başkanlığındaki bir savaş
mahkemesince ölüme mahkûm edildi, Saluk’ta
asıldı (Kavas, 2007).
Cüneyt Akalın - Dünyayı Sarsan Türk Devrimi
Nerimanov: ‘Paşam, gardaş gardaşa borç vermez, el tutar."
Bakü Doğu Halkları Kongresi. Kürsüde (soldan ikinci) N. Nerimanov, G. Zinoviev, K. Radek.
Bakü, Eylül 1920 (Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi, 1920).
Türk Zaferinin Mazlumlar Dünyasındaki
Yankıları
Türk Devrimi, Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan bir
ülkenin galiplerin dayattığı anlaşmayı yırtıp atığı
ilk örnektir. Bu açıdan, uluslararası alanda sarsıntı
yarattı. Ancak Türk Devrimi’nin uluslararası
alandaki büyük sonucu, mazlumlara esin kaynağı
oluşudur. Mazlumlar dünyasının tepkileri Büyük
Zafer ve Cumhuriyet’in ilanının ardından yükseldi.
İstiklal Savaşı’nda dönüm noktası Büyük
Taarruz oldu. Nehru, Sakarya Savaşı sonrası
duygularını şöyle anlatıyor:
“Mustafa Kemal’in Yunanlılara karşı kazandığı
büyük mücadeleyi, yaklaşık on bir yıl önce,
duyduğumuz zaman ne kadar çok sevindiğimizi çok
iyi hatırlıyorum. Ağustos 1922’de Afyonkarahisar’da
kazandığı ve ardından Yunan ordusunu İzmir’de
denize döktüğü savaşı kastediyorum. Birçoğumuz
Lucknow Bölge hapishanesindeydik ve Türklerin
zaferi için hapishane barakamızı sağdan soldan
bulabildiğimiz şeylerle süslemiş, dahası o akşamı,
cılız biçimde bile olsa, ışıklandırmaya çalışmıştık”
(Nehru, 2016:51-52).
Azeriler bayram ediyor: Anadolu’dan gelen
zafer haberleri Türk Dünyası’nda bayram sevinci
yarattı. Fransa’daki Azerbaycan Türkleri 8 Eylül
1922’de, Ankara’nın temsilcisi Ahmet Ferit (Tek)
Bey’e şu imzalı mektubu gönderdiler:
“Türk ordusunun kazandığı savaşlar her bir
Müslüman Türün göğsünü samimi olarak sevinçle
kabartıyor…. Bugünkü darbe yalnız Yunanlılar
üzerine değil, onları teşvik eden devlet-i muazzama
ya da indirildi” (Şimşir, 2009:216).
25
BRIq
•
Cilt 4 Sa yı 4 Sonbahar 2023
Nerimanov’un desteği: Milli Mücadelenin
en zor günlerinde Mustafa Kemal Paşa, Sovyet
Azerbaycanı Hükümeti'nden borç istemesi için
Kazım Karabekir Paşa’yı görevlendirir. Azerbaycanlı
yazar Şamil Qurbanov, dönemin Sovyet Azerbaycan
Hükümetinin başındaki Neriman Nerimanov'un
konu hakkındaki duygularını şöyle anlatıyor:
“…Türkiye’nin sefiri Memduh Şevket Bey,
1921-ci il Mart’ın 17. de Mustafa Kemal Paşa’nın
mektubunu Nerimanov’a çatdırdı: Türkiye
Hökümeti, Nerimanov’dan borç pul (para) isteyirdi.
Nerimanov derhal bir milyon rubl deyerinde qızıl
para gönderdi. Özü de yazdırdı: ‘Paşam, gardaş
gardaşa borç vermez, el tutar.’ Eşk olsun bele
dostluğa ve gardaşlığa!..” (Qurbanov, 2003:160).
Fas: Rif Dağlarında İspanyollara karşı savaşan
mücahitler adına Bin Hamoun İzmir’in kurtuluş
gününde Ankara’nın Paris temsilciliğine şu telgrafı
yollar: “RİF militanları adına Türk Ordularının
zaferinden dolayı sizi kutlarız” (Şimşir, 2009:219).
Tunus: Başta öncü Düstur Partisi, Asr el Cedid
gazetesi ve Tunus’un Büyük Medrese öğrencileri
olmak üzere çeşitli kuruluşlardan ve kişilerden çok
sayıda mesaj Türkiye’nin Paris temsilciliğine ulaştı:
Tunus’lu vatansever Hammudra ez Hamasi’nin
telgrafı şöyle idi: “Türk ordusunun kazandığı büyük
zafer ve İzmir’in Anavatana kavuşması dolayısıyla
içten tebriklerimizi hükümetinize, islamın büyük
şahsiyeti M. Kemal’e ve dindaşlarımıza iletmenizi rica
ederim” (Şimşir, 2009:220).
Cezayir: Cezayir’den Emir Haled 11 Eylül 1922
günü çektiği telgrafta “Cezayir Müslümanları
Anadolu’yu Yunan boyunduruğundan kurtaran
Kemalist ordunun parlak zaferinden mutlu
ve sevinçlidirler. Ellerini açarak yüreklerinin
derinliğinden Tanrı’ya yakarırlar…Muzaffer Gazi
Mustafa Kemal Paşa’ya coşkun ve saygılı tebriklerini
iletirler” (Şimşir, 2009:220).
26
Kenya: Nairobi Müslümanlar Birliğinden
İstanbul’daki Yüksek Komiserliğe 8 Eylül 1922 günü
yollanan telgrafta “Türk Zaferi kutlanıyor, Mustafa
Kemal’in kahraman ordusunun daha nice zaferler
kazanması için yürekten dua edildiği” bildiriliyordu
(Şimşir, 2009:222).
Hırvatistan-Bosna: Yugoslav basını M. Kemal’i
emperyalizme karşı zafer kazanmış bir lider olarak
kutlar. Hırvatska Sloga şunları yazar:
“Biz Kemal’in zaferini büyük bir coşkuyla
alkışlıyoruz…. Yunan yenilgisi bir kez daha şunu
kanıtlıyor: ulusların bağımsızlığı ve özgürlüğü ilkesine
karşı suç işleyenler cezasız kalmayacaktır” (Şimşir,
2009:223).
Saraybosna’da yayımlanan İrşad gazetesi “Son bir
yüzyıldır İngiltere, Türkiye’ nin mezarın kazdı. Şimdi
kazdığı mezara kendisi düşüyor” diyordu (Şimşir,
2009:224).
Cumhuriyet’in ilanı
Milli Mücadelenin Zaferi’nin özellikle mazlumlarca
büyük sevinçle karşılanmasını, büyük devletlerin
zulmünden çok çeken halklarca doğal karşılamak
gerekir. Belki de bir o kadar önemli olanı, Türkiye’nin
padişahlığı yıkarak bir cumhuriyetin inşasına geçmiş
oluşudur. Cumhuriyet’in ilanı üzerine Hindistan Hilafet
Merkez Komitesi, Gazi Mustafa Kemal’e gönderdiği 13
Kasım 1923 tarihli mesajda şunları belirtti:
“Cumhuriyet’in teşkilini terakkiyat-ı islamiye’ye
büyük bir hatve ve itibar sayarız… Hintli Müslümanlar
Türkiye Cumhuriyetini… Terakkiyat-ı İslamın ümidi
olarak tanırlar” (Şimşir, 2009:228).
Cumhuriyet’in ilanı sadece mazlumlar dünyasında
değil, bölgeye getirdiği barış ve huzur ortamı ile Batılı
ülkelerce de memnuniyetle karşılandı.
Mustafa Kemal Atatürk, yaraları sarmada tereddüt
etmedi. Lozan Barışından sonra Yunanistan’a el
Cüneyt Akalın - Dünyayı Sarsan Türk Devrimi
uzattı. Bunun sonucunda Yunan Başbakanı Venizelos
Atatürk’ü Nobel Barış Ödününe aday gösterdi.
1937’de Atatürk’ü çabalarıyla Türkiye-İran-IrakAfganistan arasında imzalanan Sadabat Paktı, İngilizFransız emperyalistlerinin kan gölüne çevirdiği bir
coğrafyaya barış getirdi, Batı Asya, yaklaşan dünya
savaşının arifesinde bir barış gölüne döndü.
Erdaş, S. (2023). Şeyh Ahmed Eş-Şerif Es-Senûsî (1873-1933). Atatürk
Araştırma Merkezi Başkanlığı Atatürk Ansiklopedisi. (2023, 8 Ağustos). Erişim Adresi: https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/seyh-ahmed-es-serif-es-senusi-1873-1933/
Notlar
Qurbanov, Ş. (2003). Neriman Nerimanov Ömrünün Son İlleri. Azerbaycan
Neşriyatı.
1 Selahattin Eyyubi, Haçlıları Kudüs’te durduran islam
ordularının büyük komutanı
2 Hindistan Milli Kongre Partisi 1885; Türkiye İttihat ve Terakki,
1889
3 Zindabat: Yaşa
4 Dayı: Cezayir’i yöneten Osmanlı valisine Dayı adı verilir
Kaynakça
Abrahamian, E. (2009). Modern İran Tarihi. İş Bankası Kültür Yayınları.
Afyon Kocatepe Üniversitesi. Atatürk’ün Afyonkarahisar Ziyaretleri
(1922-1934). (2023, 8 Ağustos). Erişim adresi: https://aku.edu.tr/ataturkun-afyonkarahisar-ziyaretleri-1922-1934/
Alan, E. (2020). Çin Devrimi'nin kıvılcımı Gao Junyu’nün Türk Devrimi'ne bakışı. BRIQ Kuşak ve Yol Girişimi Dergisi, 1(3).
Atatürk, M. K. (2002a). Atatürk'ün Bütün Eserleri. (Cilt 3). Kaynak Yayınları.
Atatürk, M. K. (2002b). Atatürk'ün Bütün Eserleri. (Cilt 5). Kaynak Yayınları.
Atatürk, M. K. (2002c). Atatürk'ün Bütün Eserleri. (Cilt 8). Kaynak Yayınları.
Atatürk, M. K. (2002d). Atatürk'ün Bütün Eserleri. (Cilt 9). Kaynak Yayınları.
Atatürk, M. K. (2002e). Atatürk'ün Bütün Eserleri. (Cilt 12). Kaynak Yayınları.
Atatürk, M.K. (2002f). Atatürk'ün Bütün Eserleri. (Cilt 26) Kaynak Yayınları.
Atatürk, M. K. (2018). Atatürk’ün Kaleminden 8: Suriye ve Irak. Kaynak
Yayınları.
Gandhi Museum. (2023, 8 Ağustos). Erişim adresi: https://www.gandhimuseum.in/photographs/photogallery.php?album=1.Indian+Freedom+Movement&p=2
Gökalp, İ. & Georgeon, F. (2007). Kemalizm ve İslam Dünyası. Kaynak
Yayınları.
Hülagü, M. (1999). Milli Mücadele Dönemi Türkiye-İslam Ülkeleri Münasebetleri. Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 15(45).
İkbal, M. (1956). Şarktan Haber (A.N. Tarlan, Çev.). Ankara: Yayınevi.
Karabekir, K. (2000). İstiklal Harbimiz (Cilt 1). Emre yayınları.
Kavas, A. (2007). Ömer el-Muhtar. Türkiye Diyanet Vakfı İslam
Ansiklopedisi. (2023, 8 Ağustos). Erişim adresi: https://
islamansiklopedisi.org.tr/omer-el-muhtar
Kemalist Eğitimin Tarih Dersleri. (1931-1941). 3. Basım. İstanbul: Kaynak
Yayınları.
Koloğlu, O. (1994). Gazi’nin Çağında İslam Dünyası. Boyut Kitapları.
Koloğlu, O. (2007). Kurtuluş Savaşı’nda Hint Desteği. ICANAS Kongresi
2007.
Zedung, M. (1976). Yeni Demokrasi Üzerine. İstanbul, Türkiye: Eylem Yayınları.
Metta, V. B. (1921, Aralık). New York Times Current History.
Nehru, P. C. (2016). Dünya Tarihi-Kesitler. (Çev. C. Akalın). İstanbul, Türkiye: Kaynak Yayınları.
Nehru, J. (2015). Türkiye ve Batı Asya Tarihi. İstanbul: Kaynak Yayınları.
Oran, B. (Ed.). (2022). Türk Dış Politikası (Cilt I). İletişim Yayınları.
Perinçek, D. (2015). Kemalist Devrim-8: Birinci Dünya Savaşı ve Türk
Devrimi. Kaynak Yayınları.
Perinçek, M. (2016). Türk-Rus Diplomasisinin Gizli Sayfaları. Kaynak yayınları.
Sarkar, S. (2007). Modern India. Macmillan Press.
Şimşir, B. (2009). Doğu’nun Kahramanı Atatürk. İstanbul: Bilgi Yayınevi.
Şimşir, B. (1999). Dış Basında Laik Türkiye’nin Doğuşu. Bilgi Yayınevi.
Tibi, B. (1998). Arap Milliyetçiliği. Yöneliş Yayınları.
Atay, F. R. (1969). Çankaya. İstanbul, Türkiye: Doğan Kardeş Matb.
TRT. Tarixda bugun 08.02.2020. (2023, 8 Ağustos). Erişim adresi: https://www.trt.net.tr/uzbek/tarixda-bugun/2020/02/08/tarixda-bugun-08-02-2020-1355434
Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi. (2023, 8 Ağustos). Erişim
adresi: https://files.preslib.az/projects/azdiplomacy/a2_2.pdf
Türk Tarih Kurumu Yayınları. (2023, 8 Ağustos). Erişim Adresi: https://ttk.
gov.tr/wp-content/uploads/2016/11/6-Sevr.pdf
Bengalee Gazetesi. (1927, 27 Şubat).
United World. On the sixtieth anniversary of Algerian Independence. (2023, 8 Ağustos). Erişim adresi: https://unitedworldint.
com/25775-on-the-sixtieth-anniversary-of-algerian-independence/
Cumhuriyet Gazetesi. 27 Ekim 1933 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 1.
(2023, 8 Ağustos). Erişim adresi: https://www.gastearsivi.com/gazete/
cumhuriyet/1933-10-27/1.
Cumhuriyet Gazetesi. 27 Haziran 1934 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa
1. (2023, 8 Ağustos). Erişim adresi: https://www.gastearsivi.com/gazete/cumhuriyet/1934-06-27/1
Demircan, N. (2021/2022). İki cumhuriyet arasında etkileşim: Türkiye
Cumhuriyeti ile Çin Cumhuriyeti ilişkileri (1923-1949). BRIQ Kuşak
ve Yol Girişimi Dergisi, 3(1), 26-39.
Yılmaz, H. (2008). Kurtuluş Savaşımız ve Asya Afrika’nın Uyanışı. Kaynak
Yayınları.
Xinhua. Down the memory lane: Bandung Conference. (2023, 8 Ağustos).
Erişim adresi: https://www.chinadaily.com.cn/world/2015xivisitpse/2015-04/22/content_20507424_7.htm
Atıf düzenlemesi ve kaynakça: EGK 08.08.2023
27