Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2019, İslam Uygarlıkları Tarihi Cilt 2
Lübnanlı Ortodoks bir aileden gelen Corcî Zeydân 19. yüzyılın en önemli İslâm tarihi, dil ve kültürü araştırmacılarından biriydi. İngilizce, Latince, Fransızca, Almanca, İbranice ve Süryanice bilen Zeydân, tarihin yanı sıra Arap dili ve edebiyatı konusunda da birçok eser verdi. İslâm tarihinin, ağırlıklı olarak da Osmanlı öncesi dönemin ele alındığı bu ünlü eserinde Corcî Zeydân, İslâm uygarlığı ve Arap halkları konusunda hayli zengin bir kaynak sunuyor. Lübnanlı Ortodoks bir aileden gelen Corcî Zeydân 19. yüzyılın en önemli İslâm tarihi, dil ve kültürü araştırmacılarından biriydi. İngilizce, Latince, Fransızca, Almanca, İbranice ve Süryanice bilen Zeydân, tarihin yanı sıra Arap dili ve edebiyatı konusunda da birçok eser verdi. İslâm tarihinin, ağırlıklı olarak da Osmanlı öncesi dönemin ele alındığı bu ünlü eserinde Corcî Zeydân, İslâm uygarlığı ve Arap halkları konusunda hayli zengin bir kaynak sunuyor.Günümüzde klasik bir İslâm uygarlığı tarihi olarak kabul edilen bu kitap, Batı dillerinin yanında, Farsça ve Urducaya da çevrildi. Orjinali beş cilt olan, Türkçesini iki cilt halinde yayımladığımız İslâm Uygarlıkları Tarihi, Oxford Üniversitesi’nden Türkiye’deki ilahiyat fakültelerine kadar, birçok üniversitede bir asra yakın süredir ders kitabı olarak okutulmaktadır. Konya Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Doç. Dr. Nejdet Gök’ün günümüz Türkçesine çevirdiği ve dipnotlarla yayına hazırladığı bu eşsiz eser önemli bir başvuru kaynağı. “Dr. Nejdet Gök tarafından dipnotlar ve bir girişle zenginleştirilerek dilimize kazandırılan bu önemli kitaba Türk okurlarının büyük ihtiyacı olduğu kanaatindeyim. Özellikle Arap dünyasında standart bir kitap olarak kabul edilen bu klasik eserin yayımı, önemli bir kültür hizmeti olmanın yanında, Türk bilim çevresinde büyük bir boşluğu dolduracak, İslâm tarihi ve uygarlığı ile ilgili çalışmalara da bir zenginlik kazandıracaktır.” Prof. Dr. Halil İnalcık
Mazlum Şahin Demir Özet IX. yüzyılda Abbasî halifesi Me'mun tarafından başlatıldığı düşünülen çeviri hareketleri dönem dünya tarihini derinden etkilemiştir. Nitekim bu çeviri hareketleri sonucu İslâm dünyasında ilmi çalışmalar hız kazanıp Avrupa'yı etkilemiştir. Avrupa bu çevirilerle Haçlı Seferleri esnasında karşılaşıp kendi ülkelerine götürerek üniver-sitelerin oluşumunu sağlamışlardır. Bunlardan başka çeviri hareketleri sonucu İslâm dünyası ilmi yönden altın çağını yaşamıştır. Kindî, İbnü'n-Nedim gibi filozoflar bu hareketin sonucudur. Hatta dolaylı da olsa İbn Sînâ, Fârâbî, İbn Rüşd gibi önemli âlimleri de bu sınıfa koyabili-riz. Bu bildirimizde Beytü'l-Hikme'den üniversitelerin oluşumuna dek Pehlevice, Grekçe, Süryanice, Arapça, Latince yapılan çeviri hareketlerini ele alıp IX-XIII. yüz-yıllar arası dünya tarihine etkisini tartışacağız.
Diyarbakır, Mekân, Toplum, Ekonomi
KOÇAL, Ahmet Vedat, "Kültürün Mekânsal Temsili ve Tarihsel Aktarımı İşlevi Bağlamında Mimarînin Rolü- Diyarbakır'da Çok Kültürlü Medeniyet Mirası Örneği", İbrahim Özçoşar vd. (Ed.), Diyarbakır: Mekân, Toplum, Ekonomi, (ss. 83-103), Ensar Neşriyat, İstanbul, 2018.2018 •
İnsanoğlunun barınma amaçlı mekân inşa etmesi başta fizyolojik temelli bir eğilim olsa da, zamanla mekâna farklı kazanımlar katarak, mekânı barınma ihtiyacının dışına taşan çok yönlü bir yapıya dönüştürmüştür. Bu dönüşüm sonucunda çok geniş mekânlar olarak kabul edebileceğimiz şehirler ortaya çıkmıştır. Öte yandan, toplumların kendilerini bir mekân üzerinden var edip gerçekleştirdikleri düşünülecek olduğunda, insanlığın kendi arasındaki mücadelelerinin büyük bir kısmının bir mekâna egemen olma mücadelesi olduğu görülür; bu yüzden, tarih, iktidarların olduğu kadar, mekânların da hikâyesi olarak tanımlanır. ve daha pek çok eser veya mekân, Diyarbakır'ın tarihteki serüveninin birer hikâyesi sayılır. Mekân ve toplum arasındaki ilişki devamlılık arz eden bir ilişkidir. Toplum, insan ilişkilerinin yoğun olarak yaşandığı, kültürün içinde büyüdüğü ve karakterini kazandığı bir alandır. İbn-i Haldun'a göre toplum, "yatağı hiçbir zaman kurumayan bir ırmak" gibidir. Yatağında ilerlerken tepelere rastlar ve eğilmek zorunda kalır. Bu eğiliş bir şehir söz konusu olduğunda, o şehrin farklı kültürlerin etkisine uğraması veya farklı siyasi yönetimlerin güdümüne girmesi olarak değerlendirilebilir. Tarihi süreçte şehrin büründüğü kültürel ve siyasi kimlik, onu kimi zaman ilerleme ve kimi zaman da gerileme süreçlerine soksa da, şehrin öznesi olan toplum her zaman vardır ve sürekli yenilenerek kalıcılığını sürdürür.
After the death of Probhet Mohammed in Rashidun Caliphate era, Islam widened till out of Arabian Peninsula. In caliphate Umar era, Sassanid Empire was defeated severely again in 642 AD. in Nihawand Battle after Sassanians capital city Madain was captured in Qadisiyya Battle in 636 AD. So, Muslim people gained a great victory ending sovereignty of Sassanid Empire in that land. Besides the conquorings which took place in caliphate Umar era, some considerable steps were taken in state organisation. Military camp cities such as Kufa, Basra and Fustat were the most important founded cities. Since the founding of these cities, some important social and political events by Sa’d İbn Abi Waggas, since which had strategical location and productive lands provided improving of the city in economic and cultural ways. Thanks to its features, it was prefered as a capital city by caliphate Ali and Abbasid caliphates until Bagdad to be found. Besides these, the Kufa was the centre of school of thoughts, sufism and Islamic science and culture that formed in Islamic World. Keywords: Kufa, Sa’d İbn Abi Waggas, Umar, Ali
In this study, a group of poets who are the intruders of weddings and banquets, and known as "Tufaylî" will be discussed. Both because of their wittiness and being repartee and poets, they are considered different from other groups who are described as bandits by some authorities in literature. It is aimed with this study to define Tufaylîs within the frame of historical processes and some stories about them.
Öz XIX. yüzyılda İslam toplumlarının içine düştüğü siyasi ve iktisadi buhranlar Müslüman aydınların önemli bir bölümünü İttihad-ı İslam yani İslam birliği fikrine yönlendirmiştir. İslam birliği üzerine yapılan ilk çalışmalardan biri Esad Efendi'nin İttihad-ı İslam isimli risalesidir. Esad Efendi'ye göre, İslam birliği Müslümanlar için dini bir yükümlülük olduğu gibi, İslam dünyasının kurtuluşu ve kalkınması için de bir zorunluluktur. Devlet başkanına itaat ile İslam birliği arasında doğrudan ilişki kuran Esad Efendi, görüşlerini izah etmek için Kur'an'dan bazı ayetleri delil göstermiş, İslam ve Batı tarihinden karşılaştırmalı olarak çeşitli misaller vermiştir. Ayrıca hac ibadetinin İslam birliği için çok önemli olduğunu dile getirmiştir. İttihad-ı İslam risalesinde dikkati çeken bir husus da İslam birliği ile medeniyet arasında kurulan bağdır. Esad Efendi, İslam birliğinin Müslüman toplumların her bakımdan gelişmelerine katkı sağlayacağı kanaatindedir. İslam birliğinin gerçekleşmesini de Osmanlı Devleti'nin çatısı altında mümkün görmüştür. Bundan dolayı özellikle bedevi hayatı yaşayan Müslümanlara bir yandan halifeye itaat etmelerinin gerekliliği öğretilirken öte yandan onların medenileştirilmeleri gerektiğini belirtmiştir. Osmanlı padişahının Müslümanların refah seviyesini yükseltmek için büyük bir gayret sarf ettiğini, Müslümanların da halife sıfatından dolayı ona bağlılık göstermelerinin zaruri olduğunu savunmuştur. Biz makalemizde öncelikle Esad Efendi'nin İttihad-ı İslam risalesinin metin incelemesini yaparak onun görüşlerini ortaya koymaya çalıştık. İkinci olarak da, metindeki bilgilerin mahiyeti, çıkarımların tutarlılığı ve iddiaların uygulanabilirliği açısından değerlendirmelerde bulunduk. Abstract The political and economic depressions in the 19th century that Islamic societies experienced led some of the prominent Muslim intellectuals to the idea of Ittihad-ı İslam, in other words Islamic Unity. One of the first studies made on Islamic Unity is Esad Efendi's pamphlet, Ittihad-ı Islam. To Esad Efendi, Islamic Unity is a religious duty for Muslims as being an obligation for the Islamic World to be independent and stronger. Esad Efendi, who associated the obedience to the head of the state and Islamic Unity gave some verses of Koran as evidence and some examples from the Islamic and Western History to explain his ideas. He also mentioned the importance of duty of pilgrimage for the Islamic Unity. Another significant point in the pamphlet of Ittihad-ı Islam is the connection between the Islamic Unity and civilisation. Esad Efendi is of the opinion that Islamic Unity will contribute to the development of Muslim societies in all respects. He thought that the recognition of Islamic Unity would be possible under the roof of the Ottoman State. For this reason, on one hand while the necessity of obedience to the caliphate was being taught to the Muslims especially the ones who were living as Bedouins, on the other hand he emphasized the necessity of making those Muslims civilized. He argued that the Ottoman caliphate exerted great effort to enhance the welfare level of Muslims and Muslims were obliged to obey him because of his role. We primarily made a text analysis of Esad Efendi's pamphlet of Ittihad-ı Islam and tried to present his ideas. Secondly, we made an evaluation in terms of property of the information, consistency of the inferences and practice of the claims.
Hz. Peygamber’in vefatını müteakip onsuz bir hayatı tecrübe etmek zorunda kalan İslâm toplumu, kısa bir bocalamanın ardından Hz. Ebû Bekir’i halife seçerek yaşamış olduğu travmayı ve yönetim krizini atlatmıştır. Ancak Hz. Ebû Bekir dönemi, bizzat Allah Rasûlünün kurmuş olduğu devletin temellerini sarsabilecek hareketleri, yani Müslüman kalmakla birlikte zekât vermeyerek merkezi otoriteyi tanımayanların, sahte peygamberlerin ve onların etrafında bir araya gelen asi grupların isyan girişimlerini bastırmakla geçmiştir. Dolayısıyla bu dönem, devletin ve toplumun birlik ve beraberliğini temin etme dışında Hz. Peygamber döneminden pek de farklı değildir. Hz. Ömer’in hilâfet yılları ise devletin kurumsal teşekkülü ve yönetim tarzında farklı bir anlayışa geçilmesi bakımından oldukça dikkat çekicidir. Çünkü Hz. Ömer, câhiliye yıllarından kalma elçilik, Hz. Peygamber ve Hz. Ebû Bekir dönemlerinden kalma müşavirlik ve kadılık görevlerinden dolayı devleti idare etme konusunda belli bir birikime sahiptir ve bu birikimini halifeliği sırasında yönetim anlayışına da yansıtmıştır. Bundan dolayı bu çalışmada Hz. Ömer’in yönetim anlayışı, kendi dönemine has uygulamalarıyla idarî, malî ve askerî açıdan ele alınacaktır. Anahtar Kelimeler: Hz. Ömer, Devlet, İdarî, Malî, Askerî, Yönetim After the death of Prophet Muhammad, the Islamic society, which had to experience a life without it, survived the trauma and the management crisis that Abu Bakr lived after choosing a caliph after a short fooling. However, the Caliph Abu Bakr period suppressed the attempts of the rebellion of those who did not know the central authority, the false prophets, and the rebellious groups that gathered around them, not by their actions, which would shake the foundations of the state. Therefore, this period is not much different from the period of Prophet Muhammad except for ensuring unity and solidarity of state and society. The years of the caliphate of Umar are very striking in terms of the transition of the state to a different understanding in the institutional organization and management style. Because Caliph Umar has a certain accumulation in the administration of the state because of his ambassadorship from the years of the internal affairs, from the periods of Prophet Muhammad and Caliph Abu Bakr, and his counselor and judge, and he reflected this accumulation to his understanding of the administration during his calumny. Therefore, in this study, Caliph Umar’s understanding of management will be handled from the standpoint of administrative, financial and military aspects with its own applications. Keywords: Caliph Umar, State, Administrative, Financial, Military, Governance
ÖZET Büyük Selçuklu Devleti sultanları, İslâm dinine ve Türk hâkimiyet anlayışına uygun olarak idare ettikleri halkı soy ve inanç ayrımı yapmadan refah içinde yaşatabilmek için büyük bir çaba göstermişlerdir. Nitekim hâkimiyetleri altındaki milletlere karşı âdil, cömert ve hoşgörülü olmaya son derece özen gösteren Selçuklu sultanları; ele geçirdikleri yerlerde cami, medrese, kütüphane, han, hamam gibi kamu yararına pek çok yeni yapılar inşa ettirmişlerdir. Yine bu yerlerde üretimin artmasına ve ticaretin gelişmesine destek olacak bazı ekonomik tedbirler almayı da ihmal etmemişlerdir. Ayrıca maddi imkâna sahip olmayan yetenek sahibi kişileri himaye etmişler ve yoksullara da yardım etmişlerdir. Öte taraftan Selçuklu devlet adamları da tıpkı sultanlar gibi idare ettikleri bölgelerde halkın rahat ve huzur içinde yaşayabilmesi için önemli faaliyetler gerçekleştirmişlerdir. ABSTRACT Great Seljuqid Sultans, the dominant conception of Islamic religion, and the Turks have ruled in accordance with the welfare of the people without distinction of belief in the descent and made every effort to perpetuate. Indeed, toward the nation under the domination of a fair, generous and tolerant, showing to be very careful Seljuqid Sultans, where that took over the mosque, madrasah, library, khan, Turkish bath have built new structures such as the public benefit. Again some of these places, increase pruduction and economic measure to support the development of commerce have received. In addion, by protecting people who have talent do not have the financial opportunity, helping the poor have also. In side to other Seljuqid state men were in use such as in areas like sultans people in comfortable and peace of mind for living conducted important activities. Giriş Devlet " halk (insan unsuru), ülke (toprak unsuru) ve egemen otoritenin birlikteliğinden oluşan siyasal örgütlenmedir. " 1 Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi halk, devletin olmazsa olmaz en temel unsurlarından birisini teşkil etmektedir. Dolayısıyla halkın memnuniyet ve huzur içinde yaşaması, devlet idaresinin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesinde ayrı bir öneme sahiptir. Devletin ayrılmaz bir parçası olan halkın memnuniyeti ise kendisine tanınan siyasi, sosyal, hukuki ve ekonomik haklarla doğru orantılıdır. Fakat tarihteki birçok siyasi irade ve hükümranlık bu konuya gereken önemi vermemiş ve idare ettikleri milletlerin haklarını çoğu zaman göz ardı ederek toplum içinde ayrımcılık yapmayı tercih etmişlerdir. Nitekim İran medeniyetinin en önemli temsilcilerinden Sâsânî İmparatorluğu'nda çok güçlü bir aristokratik toplum yapısı bulunduğu gibi, Hindistan'da da adına " kast sistemi " denilen ve toplumdaki tabakalar arasında geçişleri yasaklayan bir anlayış hâkim olmuştur. Avrupa kıtasında ise din adamları ile askerî ve ekonomik güce sahip senyörler birtakım ayrıcalıklara sahip bulunurlarken, köylüler de karın tokluğuna çalıştırılmışlardır. 2 Bu tarz bir sosyal statü ise, kimi zaman devletlerin çıkarlarına zarar verebilecek
This study is criticizing Corci Zeydan’s book, Tarikh al-Tamaddun al-Islami. The critic is Shibli al-Numani from India. Mehmet Akif Ersoy translated it into the Ottoman Turkish Language and it was published in the Review of Sabil al-Rashad. Here, it has been translated into Turkish with some notes.
2016 •
Tunceli Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi
Emeviler Dönemi'nde Şuubiyye'nin Toplumsal Muhalefetteki Rolü/The Role of Shuubiyyah in Social Opposition during the Umayyad Dynasty2013 •
Gelecek Geçmişi Tartışıyor Ulusal Öğrenci Sempozyumu/National Student Symposium
DOKUZ EYLÜL GAZETESİNDE İZMİR'İN İŞGALİ VE MUSTAFA KEMAL'İN SAMSUN'A ÇIKIŞI İLE İLGİLİ MAKALELER/OCCUPATION OF IZMIR IN DOKUZ EYLUL NEWSPAPER AND ARTICLES RELATED TO MUSTAFA KEMAL'S GOING TO SAMSUN2013 •
Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi
Orta Çağ'da Doğu ve Batı'daki Din ve Devlet İlişkilerinin Karşılaştırılmasına Bir Örnek: Charlemagne ve Sultan Tuğrul Dönemleri2019 •
III. Disiplinlerarası Turizm Araştırmaları Kongresi
KOÇAL, “Kentsel Tarihin Turizm Potansiyeli Bakımından Değerlendirilmesi Bağlamında Çok Kültürlü Geçmiş ve Medeniyetler Arası İletişim İlişkisi: Mardin ve Diyarbakır Örnekleri”, [III. Disiplinlerarası Turizm Araştırmaları Kongresi Bildiri Kitabı, 4-5 Nisan 2014, Kuşadası, Aydın], ss. 12-22.2014 •
2019 •