Hülya KÖKMEN SEYİRCİ
Akdeniz University, Achaeology, Faculty Member
- Architecture, Hellenistic and Roman Asia Minor, Ancient Greek and Roman Art, Roman architectural ornament, Archaeological Science, Ancient building techniques, and 43 moreAchaeology, Classical Archaeology, History of Religions, History of Archaeology, Roman Architecture, Ancient Lycia, Lycian, Roman Sarcophagi, Pamphylia, Ancient Landscapes, Greek and Roman Art and Architecture, Cultural history of the Ancient world, Lycia Rock-cut Tomb, Roman tombs and burial customs, Hellenistik ve Roma Çağları Likya, Tourism, Roman History, Archaeometry, Anatolian Studies, Anatolian History, Roman Archaeology, Capitelli Corinzi, Corinthian Capital, Korinthische Kapitelle, Lycia, Ancient History, Hellenistic Pottery, Greek Architecture, Roman Art, Roman Marble trade and distribution, Ancient Lycia, Lycian Reliefs, Eastern Provinces, Asia Minor, Architectural History, Pergamon, Rome, Aphrodisias, Roman Temples, Roman Nymphaeum, Ephesos, History of Construction, Roman Trade Networks, Ancient Technology (Archaeology), Ancient construction (Archaeology), and Xanthosedit
Yozgat ili ve ilçeleri günümüze kadar birçok dönemde iskân edilmiş ve bu uygarlıklardan günümüze çok sayıda kültürel miras öğesi ulaşmıştır. Kent ve çevresinde 2017 yılından itibaren Klasik, Roma ve Bizans Dönem’lerine ait eserleri... more
Yozgat ili ve ilçeleri günümüze kadar birçok dönemde iskân edilmiş ve bu uygarlıklardan günümüze çok sayıda kültürel miras öğesi ulaşmıştır. Kent ve çevresinde 2017 yılından itibaren Klasik, Roma ve Bizans Dönem’lerine ait eserleri belgelemek ve kentin arkeolojik zenginliklerini ortaya koymak amacıyla yüzey araştırmaları başlatılmıştır. 2018 ve 2019 yıllarında Çekerek, Kadışehri ve Aydıncık ilçelerinde arkeolojik yüzey araştırmaları gerçekleştirilmiştir. Yüzey araştırması sırasında Çekerek İlçesinde Özükavak Beldesi, Kızlar Kayası, Elemin Mahallesi, Çandır Mahallesi’nde, Aydıncık İlçesinde, ilçe merkezi, Kösrelik Mahallesi, Tatlar Mevkii, Kazankaya Beldesi, Kadışehri İlçesinde, ilçe merkezi, Yoncalık Mahallesi’nde tespit edilen arkeolojik materyallerin envanter kayıtları yapılmıştır. Bu makalede, Çekerek, Kadışehri ve Aydıncık ilçelerinde tespit edilen Doğu Roma Dönemi mimari taş eserleri incelenmektedir. Makalede incelenen taş eserler işlevlerine göre gruplandırılmış ve dönemleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Yapılan çalışmada 3 adet sütun kaidesi, 18 adet sütun ve sütun tamburuna ait parça, 3 adet sütun başlığı, 1 adet friz bloğu, 2 adet çörten, 1 adet templon payesi, 1 adet eşik taşı, 1adet lento bloğu, 1 adet postament/altlık, 15 adet mezar steli ve parçası, 5 adet vida ağırlık taşı, 2 adet mortarium, 2 adet öğütme/değirmen taşı, 1 adet altar masası (ökoristi)?, 3 adet dibek olmak üzere toplam 59 adet eserin detaylı belgelemesi yapılmıştır. Dönemsel değerlendirme yapıldığında Çekerek, Kadışehri ve Aydıncık ilçelerinde tespit edilen taş eserler MS 4.-6. yüzyıl aralığına tarihlendirilebilmiştir. Eserler mimari ve mimari işlevi olmayan taş eserler olarak ikiye ayrılmış ve kendi grupları altında incelenerek katalog oluşturulmuştur. Eserlerin tipolojik özellikleri dikkate alınarak analojik olarak genel bir değerlendirmesi yapılmıştır. Eserlerin bir bölümü, üzerlerinde herhangi bir bezeme içermemesinden dolayı tarihlendirilememiştir.
Research Interests:
Yozgat ili ve ilçeleri günümüze kadar birçok dönemde iskân edilmiş ve bu uygarlıklardan günümüze çok sayıda kültürel miras öğesi ulaşmıştır. Kent ve çevresinde 2017 yılından itibaren Klasik, Roma ve Bizans Dönem’lerine ait eserleri... more
Yozgat ili ve ilçeleri günümüze kadar birçok dönemde iskân edilmiş ve bu uygarlıklardan günümüze çok sayıda kültürel miras öğesi ulaşmıştır. Kent ve çevresinde 2017 yılından itibaren Klasik, Roma ve Bizans Dönem’lerine ait eserleri belgelemek ve kentin arkeolojik zenginliklerini ortaya koymak amacıyla yüzey araştırmaları başlatılmıştır. 2018 ve 2019 yıllarında Çekerek, Kadışehri ve Aydıncık ilçelerinde arkeolojik yüzey araştırmaları gerçekleştirilmiştir. Yüzey araştırması sırasında Çekerek İlçesinde Özükavak Beldesi, Kızlar Kayası, Elemin Mahallesi, Çandır Mahallesi’nde, Aydıncık İlçesinde, ilçe merkezi, Kösrelik Mahallesi, Tatlar Mevkii, Kazankaya Beldesi, Kadışehri İlçesinde, ilçe merkezi, Yoncalık Mahallesi’nde tespit edilen arkeolojik materyallerin envanter kayıtları yapılmıştır. Bu makalede, Çekerek, Kadışehri ve Aydıncık ilçelerinde tespit edilen Doğu Roma Dönemi mimari taş eserleri incelenmektedir. Makalede incelenen taş eserler işlevlerine göre gruplandırılmış ve dönemleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Yapılan çalışmada 3 adet sütun kaidesi, 18 adet sütun ve sütun tamburuna ait parça, 3 adet sütun başlığı, 1 adet friz bloğu, 2 adet çörten, 1 adet templon payesi, 1 adet eşik taşı, 1adet lento bloğu, 1 adet postament/altlık, 15 adet mezar steli ve parçası, 5 adet vida ağırlık taşı, 2 adet mortarium, 2 adet öğütme/değirmen taşı, 1 adet altar masası (ökoristi)?, 3 adet dibek olmak üzere toplam 59 adet eserin detaylı belgelemesi yapılmıştır. Dönemsel değerlendirme yapıldığında Çekerek, Kadışehri ve Aydıncık ilçelerinde tespit edilen taş eserler MS 4.-6. yüzyıl aralığına tarihlendirilebilmiştir.
Eserler mimari ve mimari işlevi olmayan taş eserler olarak ikiye ayrılmış ve kendi grupları altında incelenerek katalog oluşturulmuştur. Eserlerin tipolojik özellikleri dikkate alınarak analojik olarak genel bir değerlendirmesi yapılmıştır. Eserlerin bir bölümü, üzerlerinde herhangi bir bezeme içermemesinden dolayı tarihlendirilememiştir.
Eserler mimari ve mimari işlevi olmayan taş eserler olarak ikiye ayrılmış ve kendi grupları altında incelenerek katalog oluşturulmuştur. Eserlerin tipolojik özellikleri dikkate alınarak analojik olarak genel bir değerlendirmesi yapılmıştır. Eserlerin bir bölümü, üzerlerinde herhangi bir bezeme içermemesinden dolayı tarihlendirilememiştir.
Research Interests:
Paleolitik Dönem’den itibaren birçok medeniyete ait kalıntıları bünyesinde barındıran Anadolu, tüm insanlığın ortak mirası olarak kabul edilen eserlere ev sahipliği yapmaktadır. Sahip olduğu bu değerler, tarihe ve arkeolojiye meraklı... more
Paleolitik Dönem’den itibaren birçok medeniyete ait kalıntıları bünyesinde barındıran Anadolu, tüm insanlığın ortak mirası olarak kabul edilen eserlere ev sahipliği yapmaktadır. Sahip olduğu bu değerler, tarihe ve arkeolojiye meraklı Avrupalı seyyah, gezgin ve araştırmacıların gözlerini ve ellerini Anadolu topraklarına çevirmesine neden olmuştur. 19. yüzyılda öncelikle yabancı bilim heyetleri tarafından planlı ve düzenli kazılar yapılmaya başlanmıştır. Bu dönemde Osmanlı yöneticileri Batı’da yaşanan gelişmelerin gerisinde kalmamak adına yurtdışına, daha çok da Fransa’ya, belirli alanlarda eğitim alması için öğrenci göndermeye başlamıştır, ancak arkeoloji bu alanlardan biri değildir. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte yetişmiş insan açığını hızla kapatmak için yurtdışına çok daha fazla öğrenci gönderilmiş ve hatta bu uygulama için özel kanun çıkarılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra Mustafa Kemal, zengin kültürel mirasa sahip olan ülkemizde arkeoloji bilimine gerekli önemin verilmediğini görmüş eserlerin toplanması, kazı ve müze sayısının arttırılması için çeşitli talimatlar vermiş ve arkeoloji, eskiçağ tarihi, sanat tarihi, Hititoloji alanında da ivedilikle yurtdışına öğrenci gönderilmesini sağlamıştır. Bu çalışmada, Erken Cumhuriyet Dönemi’nde devlet bursu ile yurtdışında eğitim alarak yurda dönen, ülkemiz taşınır ve taşınmaz kültürel mirasının araştırılmasına büyük emek veren Türk bilim insanları ve arkeoloji bilimine katkıları sunulmaya çalışılmıştır.
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests: Humanities and Art
Research Interests:
Antik Attaleia’nın Roma Dönemi agorası içine inşa edilen ve 16. yüzyılda camiye dönüştürülen bir kilise Anadolu’daki Erken Bizans Mimarlığı açısından büyük önem taşımaktadır. Popüler adı ile Kesik Minare olarak anılan yapı kullanıldığı... more
Antik Attaleia’nın Roma Dönemi agorası içine inşa edilen ve 16. yüzyılda camiye dönüştürülen bir kilise Anadolu’daki Erken Bizans Mimarlığı açısından büyük önem taşımaktadır. Popüler adı ile Kesik Minare olarak anılan yapı kullanıldığı evrelere çok farklı biçimlerde, Erken Bizans Dönemi’nde örneğin Panhagia Kilisesi, Osmanlı Dönemi’nde ise en yaygın şekilde Cumanın Camii olarak adlandırılmıştır. Kullanıldığı uzun süreçteki farklı evrelerde değişiklik ve onarımlar geçiren yapı 19. yüzyıl sonundaki büyük yangın sonrası terk edilmiştir. Kentin bilinen en büyük kilisesi olup, araştırmacılar tarafından “Anadolu Bizans mimarlığının benzersiz bir örneği” olarak tanımlanan ve ilk evresi MS 5.-6. yüzyıllara tarihlenen çok evreli yapı neredeyse tamamen Hellenistik ve Roma Dönemi yapılarından devşirilen yapı malzemesi ve sütun gövdesi, kapı çerçeveleri, arşitravlar gibi yapı donanımı ile inşa edilmiştir. Yapının Erken Bizans Dönemi’nde kullanılan donanımları arasında özellikle paye başlıkları öne çıkmaktadır. Mimarlık tarihinde benzeri bulunmayan paye başlıklarının tamamı Roma Dönemi arşitrav bloklarından oluşturulmuştur. Bu süreçte uzun yüzleri kesilerek kısaltılan ve yaklaşık kare formu kazandırılan blokların Roma Dönemi’nde şekillenen faskialı ve bezekli yüzeyleri tamamen korunmuş, yüzlerden birindeki iki faskia sarmaşık, asma dalı ve örgü motifleri ile donatılmıştır. Erken Bizans Dönemi’nde kesilen yüzler de Antik Dönem yüzlerini taklit eder şekilde bezenmiş ve iki faskiasına anılan motifler ve madalyonlar işlenmiştir. Erken Bizans Dönemi’nde işlenen yüzler ile birlikte dikey yüzeylerinin tamamında bezek içeren başlıklara teknik ve bezeksel açıdan Bizans mimarisinde benzeri bulunmayan bir görünüş kazandırılmıştır. Başlıkların haç formlu paye kollarında kullanılmaları yüzlerden birinin paye içinde kalmasına, dolayısıyla da blokların üç yönden görünmelerine yol açmıştır. Başlıklar ön ve arka yüzlerinde Roma Dönemi, yan yüzlerde ise Erken Bizans Dönemi işçiliğini yansıtacak şekilde kullanılmışlardır. Ön ve yan yüz faskiaları üzerine işlenen sarmaşık, asma dalı ve örgü motifleri yanında yan yüzlerin bazıları üzerine işlenen madalyonlar ile Antik Dönem arşitravı izlenimi yok edilmeye çalışılmıştır. Haç formlu payelerin yapının üçüncü evresinde inşa edilen kubbe nedeniyle güçlendirilmeleri, başlıkların yan yüzlerinin bu dönem itibarı ile kapanmasına ve sadece ön yüzlerinin görülebilmesine yol açmıştır. Sonraki dönemde gerçekleştirilen onarımlar sırasında özgün konumu dışında kullanılan ya da yapının geçirdiği yangın nedeniyle ön yüzleri de tahrip olan bazı başlıklar 19. yüzyıl sonunda tamamen gözden kaybolmuşlardır. Tahribat nedeni ile çok sayıda paye başlığının günümüze ulaşmadığı yapının haç formlu payelerinin galeri katında kullanılan beş blok 2017 yılı itibarı ile başlayan restorasyon çalışmaları sırasında tekrar gün yüzüne çıkarılmıştır. Bu çalışmada ilk kez ele alınan bu önemli başlıklar Roma ve Erken Bizans Dönemi’ndeki konumları yanında gösterdikleri işçilik, bezek düzeni ve stil açısından kapsamlı olarak değerlendirilmektedir.
Research Interests:
Research Interests: Humanities and Art
Xanthos was one of the most important cities of Lycia, in Southwestern Anatolia. In the northeast of the Ancient City of Xanthos, to the west of the Lycian Building along the western wall of this building, the soundings taken in a... more
Xanthos was one of the most important cities of Lycia, in Southwestern Anatolia. In the northeast of the Ancient City of Xanthos, to the west of the Lycian Building along the western wall of this building, the soundings taken in a south-north direction revealed in the initial strata that these areas were used as workshops during the Byzantine Period. When the work continued in the south-north direction, an "annex place", built adjacent to the west wall of the Lycian Building, was identified in 2013. From the soundings made in the area many pottery sherds belonging to the Hellenistic Period were unearthed from the filling layer during the 2013 excavation season. Among these finds, twenty-three stamped amphora handles are noteworthy. The amphora handles document the origin of the amphorae that reached Xanthos and its surroundings, and the commercial activities of the city and the Lycia Region during the Hellenistic Period. Eighteen of these stamped amphora handles are of Rhodian and five of Knidian origin. The Rhodian amphora stamps recovered from the site are generally dated to between the 3rd century B.C. and the 1st century A.D., while the Knidian amphora stamps are dated to between the 2nd and 1st century B.C. Through this study, the role of Xanthos in the distribution maps of commercial amphorae of the island/islands and Western Anatolian cities that traded with the cities in the Lycian Region during the Hellenistic Period is, to some extent, established. The information on the fabricans and the eponyms which dated them, who were active in the ancient cities of Rhodos and Knidos, with which the city of Xanthos was in commercial contact, are presented here for the first time, although it is a small group.
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Antik Attaleia’nın Roma Dönemi agorası içine inşa edilen ve 16. yüzyılda camiye dönüştürülen bir kilise Anadolu’daki Erken Bizans Mimarlığı açısından büyük önem taşımaktadır. Popüler adı ile Kesik Minare olarak anılan yapı kullanıldığı... more
Antik Attaleia’nın Roma Dönemi agorası içine inşa edilen ve 16. yüzyılda camiye dönüştürülen bir kilise Anadolu’daki Erken Bizans Mimarlığı açısından büyük önem taşımaktadır. Popüler adı ile Kesik Minare olarak anılan yapı kullanıldığı evrelere çok farklı biçimlerde, Erken Bizans Dönemi’nde örneğin Panhagia Kilisesi, Osmanlı Dönemi’nde ise en yaygın şekilde Cumanın Camii olarak adlandırılmıştır. Kullanıldığı uzun süreçteki farklı evrelerde değişiklik ve onarımlar geçiren yapı 19. yüzyıl sonundaki büyük yangın sonrası terk edilmiştir. Kentin bilinen en büyük kilisesi olup, araştırmacılar tarafından “Anadolu Bizans mimarlığının benzersiz bir örneği” olarak tanımlanan ve ilk evresi MS 5.-6. yüzyıllara tarihlenen çok evreli yapı neredeyse tamamen Hellenistik ve Roma Dönemi yapılarından devşirilen yapı malzemesi ve sütun gövdesi, kapı çerçeveleri, arşitravlar gibi yapı donanımı ile inşa edilmiştir. Yapının Erken Bizans Dönemi’nde kullanılan donanımları arasında özellikle paye başlıkları öne çıkmaktadır. Mimarlık tarihinde benzeri bulunmayan paye başlıklarının tamamı Roma Dönemi arşitrav bloklarından oluşturulmuştur. Bu süreçte uzun yüzleri kesilerek kısaltılan ve yaklaşık kare formu kazandırılan blokların Roma Dönemi’nde şekillenen faskialı ve bezekli yüzeyleri tamamen korunmuş, yüzlerden birindeki iki faskia sarmaşık, asma dalı ve örgü motifleri ile donatılmıştır. Erken Bizans Dönemi’nde kesilen yüzler de Antik Dönem yüzlerini taklit eder şekilde bezenmiş ve iki faskiasına anılan motifler ve madalyonlar işlenmiştir. Erken Bizans Dönemi’nde işlenen yüzler ile birlikte dikey yüzeylerinin tamamında bezek içeren başlıklara teknik ve bezeksel açıdan Bizans mimarisinde benzeri bulunmayan bir görünüş kazandırılmıştır. Başlıkların haç formlu paye kollarında kullanılmaları yüzlerden birinin paye içinde kalmasına, dolayısıyla da blokların üç yönden görünmelerine yol açmıştır. Başlıklar ön ve arka yüzlerinde Roma Dönemi, yan yüzlerde ise Erken Bizans Dönemi işçiliğini yansıtacak şekilde kullanılmışlardır. Ön ve yan yüz faskiaları üzerine işlenen sarmaşık, asma dalı ve örgü motifleri yanında yan yüzlerin bazıları üzerine işlenen madalyonlar ile Antik Dönem arşitravı izlenimi yok edilmeye çalışılmıştır. Haç formlu payelerin yapının üçüncü evresinde inşa edilen kubbe nedeniyle güçlendirilmeleri, başlıkların yan yüzlerinin bu dönem itibarı ile kapanmasına ve sadece ön yüzlerinin görülebilmesine yol açmıştır. Sonraki dönemde gerçekleştirilen onarımlar sırasında özgün konumu dışında kullanılan ya da yapının geçirdiği yangın nedeniyle ön yüzleri de tahrip olan bazı başlıklar 19. yüzyıl sonunda tamamen gözden kaybolmuşlardır. Tahribat nedeni ile çok sayıda paye başlığının günümüze ulaşmadığı yapının haç formlu payelerinin galeri katında kullanılan beş blok 2017 yılı itibarı ile başlayan restorasyon çalışmaları sırasında tekrar gün yüzüne çıkarılmıştır. Bu çalışmada ilk kez ele alınan bu önemli başlıklar Roma ve Erken Bizans Dönemi’ndeki konumları yanında gösterdikleri işçilik, bezek düzeni ve stil açısından kapsamlı olarak değerlendirilmektedir.
Research Interests:
A Group of Architrave Blocks from Antalya Old Town (Kaleiçi) Until the end of the Ottoman period, the defence system of the ancient Attaleia city was fortified through extensive repairs and patches, while it was particularly enlarged on... more
A Group of Architrave Blocks from Antalya Old Town (Kaleiçi)
Until the end of the Ottoman period, the defence system of the ancient Attaleia city was fortified through extensive repairs and patches, while it was particularly enlarged on the southwest by a large number of plain building blocks, pieces of columns, bases, inscribed and ornamented blocks, which were removed from other buildings including notably public buildings. The major threats in the 7thcentury AD led to measures taken at the gates as they were the weakest points of the defence system, while at the same time the entrances of the city lost their characteristic appearances due to the additions and they were extensively narrowed as if they were closed down.
As of the end of 19th century, these entrances were considerably purified from later additions and the vast majority of the high-quality spolia were moved to the newly established Antalya Museum. During the restoration works in 1958 at the Hadrian’s Arch, which was one of the most important land entrances to the city, part of this material was also removed while three blocks of architraves next to a couple of blocks and pieces of columns were left near the building. The latest comprehensive study about Hadrian’s Arch has persuasively revealed that the architrave blocks do not belong to the aforementioned building. These blocks, which have contributed greatly to the understanding of the structural background of the city, are examined within the scope of this study and recommendations are given for the building that they possibly belong to.
Until the end of the Ottoman period, the defence system of the ancient Attaleia city was fortified through extensive repairs and patches, while it was particularly enlarged on the southwest by a large number of plain building blocks, pieces of columns, bases, inscribed and ornamented blocks, which were removed from other buildings including notably public buildings. The major threats in the 7thcentury AD led to measures taken at the gates as they were the weakest points of the defence system, while at the same time the entrances of the city lost their characteristic appearances due to the additions and they were extensively narrowed as if they were closed down.
As of the end of 19th century, these entrances were considerably purified from later additions and the vast majority of the high-quality spolia were moved to the newly established Antalya Museum. During the restoration works in 1958 at the Hadrian’s Arch, which was one of the most important land entrances to the city, part of this material was also removed while three blocks of architraves next to a couple of blocks and pieces of columns were left near the building. The latest comprehensive study about Hadrian’s Arch has persuasively revealed that the architrave blocks do not belong to the aforementioned building. These blocks, which have contributed greatly to the understanding of the structural background of the city, are examined within the scope of this study and recommendations are given for the building that they possibly belong to.
Research Interests:
ANTİKÇAĞDA GIDALARIN KORUNMASIFOODSAFETY IN ANTIQUITYHÜLYAKÖKMEN-SEYİRCİ∗ÇİSEM ÇAĞ∗∗Öz:Yiyecek ve içecekler insan yaşamı için temel bir ih-tiyaçtır. Evrimin başlangıcından beri insanlar, muhteme-len içgüdüsel olarak, tesadüfler ve... more
ANTİKÇAĞDA GIDALARIN KORUNMASIFOODSAFETY IN ANTIQUITYHÜLYAKÖKMEN-SEYİRCİ∗ÇİSEM ÇAĞ∗∗Öz:Yiyecek ve içecekler insan yaşamı için temel bir ih-tiyaçtır. Evrimin başlangıcından beri insanlar, muhteme-len içgüdüsel olarak, tesadüfler ve deneme-yanılma yön-temi ile gıdaları muhafaza etmeye çalışmışlardır. Prehis-torik dönemlerin başlangıcında doğadan toplanan yiye-ceklerin bozulmasını engellemek amacıyla koruma ve saklama ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bazı yemek ve beslen-me kitaplarında antikçağda gıda koruma yöntemlerine kısaca değinilmiştir. Bu çalışma, bugüne kadar yapılan araştırmalar da dikkate alınarak edebi metinler, epigrafik ve arkeolojik verilerin bir arada değerlendirilmesi, konu-nun kapsamlı bir şekilde araştırılması ve bilinen yöntem-ler yanında antikçağda kullanılan ancak günümüzde ar-tık kullanılmayan yöntemlerin genel olarak değerlendi-rilmesini amaçlamaktadır. Prehistorik Dönem’de yiye-cekler için tümüyle doğaya bağımlı olan insanlar, zaman içerisinde hammaddelerin de el verdiği ölçüde, yiyecek/içeçek miktarı ve çeşitliliğini arttırmıştır. Bu dönemde insanlar birçok hayvan türünü avlamış ve aynı zamanda doğadan meyve, bitki ve baharat gibi ürünleri toplamış-lardır. Başlangıçta yiyecekleri nasıl koruyacağını bilme-yen insanoğlu, onları mümkün olan en kısa sürede tüket-mek zorunda kalmıştır. Ancak zamanla öğrenilen koru-ma yöntemleri diğer kent ve bölgelere sözlü olarak ya-yılmıştır. Bugün kullanılan yiyecek koruma yöntemleri-nin bir bölümünün antikçağ öğretileri ile birebir örtüş-tüğü de gözden kaçmamaktadır. Antikçağda tuzlama, kurutma, tütsüleme, fermantasyon, salamura ve tatlan-dırma gibi yöntemler kullanılmıştır.
Research Interests:
Xanthos South City Gate and Its Phases Three gates providing access to the city from the east, west, and south have been identified on the oft-restored walls of Xanthos. This ancient city has been inhabited uninterruptedly from the... more
Xanthos South City Gate and Its Phases
Three gates providing access to the city from the east, west, and south have been identified on the oft-restored walls of Xanthos. This ancient city has been inhabited uninterruptedly from the Archaic period until the Middle Ages. This article focuses on the detailed study of the entrance designated as the “South Gate” that provided access to the city from the direction of the Xanthos Plain in the south. An exhaustive study of this gate had not been conducted to date.
...
Three gates providing access to the city from the east, west, and south have been identified on the oft-restored walls of Xanthos. This ancient city has been inhabited uninterruptedly from the Archaic period until the Middle Ages. This article focuses on the detailed study of the entrance designated as the “South Gate” that provided access to the city from the direction of the Xanthos Plain in the south. An exhaustive study of this gate had not been conducted to date.
...
Research Interests: Archaeology, Architecture, Architectural History, Hellenistic and Roman Asia Minor, Ancient Greek and Roman Art, and 16 moreRoman Period, Ancient Lycia, Hellenistic period, Archaic Period, Xanthos, Ancient Greek Architecture, Lycia, Classical Period, Doric order, Likya, Hellenistik ve Roma Çağları Likya, Ancient City Walls, Ksanthos, City Gates, Architectural Orders (Doric, Ionic, Corinthian etc), and Ancient city gate
ABSTRACT: This study introduces a new vessel form termed: "Lidded bowls", which were found during the 2013 excavations at the ancient city of Xanthus. 16 partially restored examples of lids and bowls were analysed and then catalogued.... more
ABSTRACT: This study introduces a new vessel form termed: "Lidded bowls", which were found during the 2013 excavations at the ancient city of Xanthus. 16 partially restored examples of lids and bowls were analysed and then catalogued. These were obtained from what has been termed the "Annex Place", which was attached to the "Lycian Structure" on the north eastern side of the city. Unlike the more common lidded bowls, these have four corresponding holes both in the lids and on the bowls. These not only provide a new insight into the pottery of antiquity in terms of form and function but also contribute to our knowledge of the local pottery production within the region of Lycia.
No preview · Article · May 2016
No preview · Article · May 2016
Research Interests:
Research Interests:
Yiyecekler ve içeçekler insan yaşamı için temel bir ihtiyaçtır. Evrimin başlangıcından beri insanlar, muhtemelen içgüdüsel olarak, hastalıklardan kaçınmak için deneme yanılma yöntemi ile gıdaları muhafaza etmeye... more
Yiyecekler ve içeçekler insan yaşamı için temel bir ihtiyaçtır. Evrimin başlangıcından beri insanlar, muhtemelen içgüdüsel olarak, hastalıklardan kaçınmak için deneme yanılma yöntemi ile gıdaları muhafaza etmeye çalışmışlardır. Prehistorik dönemlerin başlangıcında doğadan toplanan yiyeceklerin bozulmasını engellemek amacıyla koruma ve saklama ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu ihtiyaçların karşılanmasında görev alan dini kurumlar da gelişmiş ve yayılmışlardır.AntikÇağ’da yiyeceklerinin korunması üzerine yapılan çalışmalar oldukça sınırlı sayıdadır. Bazı yemek ve beslenme kitaplarında kısaca bu konuya değinilmiştir. Bu çalışma, bugüne kadar yapılan araştırmalar da dikkate alınarak antik kaynaklar, epigrafik veriler ve arkeolojik buluntuların bir arada değerlendirilmesi, konunun kapsamlı bir şekilde araştırılması ve bilinen yöntemler yanında Antik Çağ’da kullanılan ancak günümüzde artık kullanılmayan yöntemlerin genel olarak değerlendirilmesini amaçlamaktadır.Prehistorik Dönem’de yiyecekler için tümüyle doğaya bağımlı olan insanlar, zaman içerisinde ham maddelerin de el verdiği ölçüde, yiyecek /içeçek miktarı ve çeşitliliğini arttırmıştır. Bu dönemde insanlar birçok hayvan türünü avlamış ve aynı zamanda doğadan meyve,bitki ve baharat gibi ürünleri toplamışlardır. Başlangıçta yiyecekleri nasıl koruyacağını bilmeyen insanoğlu, yiyecekleri mümkün olan en kısa sürede tüketmek zorundaydı. Aksi takdirde doğadan elde ettikleri tüm yiyecekler bozulabilirdi. Öğrenilen koruma yöntemleri diğer kent ve bölgelere sözlü olarak yayılmıştır. Bugün kullanılan yiyecek koruma yöntemlerinin bir bölümünün Antik Çağ öğretileri ile birebir örtüştüğü de gözden kaçmamaktadır. Antik Çağ’da kurutma, tütsüleme, fermantasyon, salamura, şekerleme ve tuzlama yöntemlerinin kullanıldığı tespit edilmiştir. Bu yöntemlerin yanı sıra yiyeceklerin muhafazasında kullanılacak kap kacaklar da üretilmiştir. Bu kap kacaklar içerisinde yer alan yiyeceklerin korunmasını sağlamak için de çeşitli yöntemlerin geliştirildiği antik kaynaklardan öğrenilmektedir. Ayrıca yiyeceklerin korunmasını sağlamak için çeşitli memuriyetler ve yasalar da epigrafik veriler ışığında tespit edilmiştir.Sonuç olarak, Antik Dönem’de yiyeceklerin korunmasını sağlamak amacı ile yukarıda sayılan yöntemler geliştirilmişir. Bu yöntemlerin büyük bir bölümü Antik Çağ’dan günümüze miras kalmıştır. Bazı araştırmacılar yiyeceklerin korunmasının sadece korumak için değil aynı zamanda kültürel bir anlama da sahip olduğuna inanmaktadırlar.