Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Ferhunde Özbay Anısına hazırlanan bu kitap, 9 Mart 2018'de Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü ev sahipliğinde düzenlenen “Birinci Ferhunde Özbay Anma Konferansı: Türkiye’de Aile, Evlilik ve Kadın İstihdamı” başlıklı konferansta... more
Ferhunde Özbay Anısına hazırlanan bu kitap, 9 Mart 2018'de Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü ev sahipliğinde düzenlenen “Birinci Ferhunde Özbay Anma Konferansı: Türkiye’de Aile, Evlilik ve Kadın İstihdamı” başlıklı konferansta yapılan sunumların yeniden kaleme alınarak bir araya getirildiği makalelerden oluşuyor. Ferhunde Özbay göç, gençlik, demografik davranışlar, kadın bedeni ve emeği alanında yaptığı çalışmalarla ve Türkiye toplumunun demografik yapısının zaman içinde nasıl değiştiğini siyasi iktidarın toplumu şekillendirme hedefi çerçevesinde inceleyerek Türkiye’deki sosyal bilimlere fevkalade önemli bir katkı sağlamıştır. Bu derlemede, Ferhunde Özbay’ın kadın ve aile ekseninde yürüttüğü çalışmalarıyla açılan yoldan ilerleyen genç kuşak araştırmacılar, kadınların özgürleşme sorununun sosyal bilimler açısından olduğu kadar, toplumsal yaşamın sürdürülebilirliği açısından da ne kadar tayin edici bir yerde durduğuna ışık tutuyor; Türkiye’nin bu bağlamda içinden geçtiği güncel süreci farklı kavramsal yaklaşımlar ve metodolojilerle ele alıyorlar. Hepsi kariyerlerinin başlarında olan yazarlar sayesinde Ferhunde Özbay’ın mirasının emin ellerde olduğuna şüphe yoktur. Sosyal bilim anlamında hepimize, insani ve akademik alanda öğrencilerine, meslektaşlarına ve çevresindekilere her zaman ilham ve güç vermiş sevgili Ferhunde Özbay’ı saygı ve minnetle anıyoruz.
Research Interests:
Research Interests:
Providing an empirical and conceptual context for the volume, this chapter discusses patterns and trends in women’s social and economic participation in the region, draws together the themes explored in individual chapters, and offers... more
Providing an empirical and conceptual context for the volume, this chapter discusses patterns and trends in women’s social and economic participation in the region, draws together the themes explored in individual chapters, and offers policy recommendations and suggestions for future research. Middle East and North Africa (MENA) countries have made good progress in educating women, whose schooling attainments often outstrip those of men, and in reducing fertility rates, but most of MENA women remain out of the labor force, and those who do work outside the home face a wide range of difficulties associated with their gender. Having so few women working is costly for the countries in the region, limiting their economic size and growth prospects. From a policy perspective, it is important to understand why so few women work. Reasons include discriminatory practices in the workplace and difficulty in obtaining access to credit and productive assets; women’s reservation wages and internalized gender roles in traditionally patriarchal societies; and discrimination by government policies against female market-based activities. The chapter seeks to understand the links between these causual factors within a coherent analytical framework that can handle both diversity and difference.
Başbakan Erdoğan, 2011'in son çeyreğinde, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından 2012 yılından itibaren sosyal güvencesi olmayan eşi vefat etmiş yoksul kadınlara yönelik yeni bir nakit transferi programı başlatılacağını açıkladı.... more
Başbakan Erdoğan, 2011'in son çeyreğinde, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından 2012 yılından itibaren sosyal güvencesi olmayan eşi vefat etmiş yoksul kadınlara yönelik yeni bir nakit transferi programı başlatılacağını açıkladı. Belirli bir grup kadını hedefleyen bu programla, refah sunma sorumluluğunu aileden alıp kamuya vererek, bir anlamda refah hizmetlerini aile dışına çıkararak, Türkiye'de sosyal politika alanında kendi türü içinde bir ilke imza atılmış oldu. Bu tür bir yardım programının başlatılmasına, öncelikle, ailenin geçimini sağlayan eşlerin hayatlarından çıktığı belli bir grup kadının sosyal yardım kurumlarından gittikçe artan oranda yardım talebi neden oldu. Bu artan sosyal yardım talebi kadınların eşlerinin hayatlarından çıkmasıyla, yaşamlarındaki bu yeni duruma uyum sağlamak yerine gittikçe yoksullaştıklarına ve ailelerinin yaşamını kendi olanakları ile sürdüremez duruma geldiklerine işaret etmekteydi. Kadınların kendi başına bir aileyi geçindirmekten yoksun olmaları, Türkiye'deki ücretli ve ücretsiz işlerin toplumsal cinsiyet açısından dağılımına olduğu kadar ülkedeki refah rejiminin yapısıyla da oldukça ilişki içindedir. Gøsta Esping-Andersen'ın 1990 yılında çıkardığı Refah Kapitalizminin Üç Dünyası (Three Worlds of Welfare Capitalism) başlıklı eserini takiben ortaya çıkan " refah rejimleri " yaklaşımı, sosyal politika alanında geniş bir akademik yazına öncülük yaptı. Bu yaklaşım içerisinde, " refah rejimi " kavramı ülkelerin kamu, piyasa ve aile/hane tarafından paylaşılan refah hizmetleri alanında kurumsallaşmalarını ifade etmektedir. Genel bir çerçeve içinde
Research Interests:
Research Interests:
Esping-Andersen's “welfare regime” approach has been criticized on different accounts. Most prominently, Orloff emphasizes its ignorance of the relationship between gender-based inequalities and social policies. Her contribution in... more
Esping-Andersen's “welfare regime” approach has been criticized on different accounts. Most prominently, Orloff emphasizes its ignorance of the relationship between gender-based inequalities and social policies. Her contribution in gendering the welfare regimes is extremely valid in understanding the case of Turkey. Only a very limited number of women who are formally employed are entitled to take part in the social security system as subjects (the actively insured) in Turkey. Thus, the majority of women are either totally excluded or included in the system by means of their husbands or fathers (a male member of their family), primarily as dependants of men reflecting the gender roles attributed to men and women within the society. In this setting, those women who are not under the protection of any form of social security scheme face increased vulnerability when divorced, deserted or widowed. We argue that women without men often go unnoticed by or frankly invisible from the domain of social policies in general since existing set of policies and their everyday practices are far from providing support to this group of women. Our main aim in this paper is to disclose the circumstances as to how women without men live in Turkey. We show the ways in which material conditions, and norms and values of the society make life difficult to cope with for this group of women. By doing so, we intend to demonstrate not only the discriminatory and gender biased nature of the welfare regime in Turkey, but also, and maybe more importantly, the gendered construction of norms and attitudes towards women without men in the society.
Research Interests:
Bu yazı, Türkiye’de boşanmış kadınlarla yapılan bir araştırmanın bulgularından hareketle, kadınların boşanma sonrası karşı karşıya kaldığı sorunları ele alıyor. Türkiye’deki refah rejiminin kamu, aile ve piyasadan oluşan üç bileşeninin... more
Bu yazı, Türkiye’de boşanmış kadınlarla yapılan bir araştırmanın bulgularından hareketle, kadınların boşanma sonrası karşı karşıya kaldığı sorunları ele alıyor. Türkiye’deki refah rejiminin kamu, aile ve piyasadan oluşan üç bileşeninin boşanmış kadınlara karşı ayrımcı ve eşitsiz tutumu nasıl yeniden ürettiğini tartışıyor. Yazıda, mevcut refah rejiminin boşanmış kadınlara insanca bir yaşam sürmeleri için destek olmak bir yana, kadınlar arasında kategorik farklar yaratarak geçim sıkıntılarını derinleştirebildiği vurgulanıyor.
Research Interests:
Research Interests:
This paper analyzes the patterns of employment in Turkey's banking sector during the post-1980 era from the perspective of occupational sex segregation. Occupational status of women and men in the banking sector is studied using sample... more
This paper analyzes the patterns of employment in Turkey's banking sector during the post-1980 era from the perspective of occupational sex segregation. Occupational status of women and men in the banking sector is studied using sample survey data collected from 16 private banks. Indices for occupational segregation are computed for each bank as well as for the sector. Although the sampled banks are not homogenous in terms of the patterns of segregation, there is evidence of weak segregation.
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
This study attempts to explore the determinants of non-participation, that is, factors influencing women's decision not to enter the labour force in urban Turkey. It adopts an approach which emphasises women's socio-demographic... more
This study attempts to explore the determinants of non-participation, that is, factors influencing women's decision not to enter the labour force in urban Turkey. It adopts an approach which emphasises women's socio-demographic characteristics and their family backgrounds. The evidence comes from a field survey undertaken in four big cities of Turkey during Fall 1995. Factors underlying female non-participation are discussed on the basis of two logistic regression models. One for the whole data set and another for the subset of married women. The findings of the models indicate the importance of the role of women as " wives and mothers " in the household as a determinant of non-participation. ÖZET Bu çalışma Türkiye'de büyük kentlerde yaşayan kadınların işgücü piyasasına katılmama kararlarını etkileyen faktörleri ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Araştırmada kadınların sosyo-demografik özelliklerini ve aile yapılarını ön plana çıkaran bir yaklaşım benimsenmiştir. Kadınları çalışma yaşamının dışında kalmaya iten nedenler, tüm kadınları ve sadece evli kadınları kapsayan, iki logit model çerçevesinde ele alınmaktadır. Araştırmada, 1995 yılında İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana'da yapılan bir saha çalışmasının verileri kullanılmaktadır. Elde edilen bulgular, kadınların aile içindeki " eş ve anne " konumlarının işgücüne katılmamaları konusunda önemli bir rol oynadığına işaret etmektedir.
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
This study examines the performance of enterprises of different size that operate in different subsectors of the manufacturing sector during one of the major financial crises experienced in Turkey in 2001. Results of our analysis show... more
This study examines the performance of enterprises of different size that operate in different subsectors of the manufacturing sector during one of the major financial crises experienced in Turkey in 2001. Results of our analysis show that the impact of the financial crisis in 2001 was quite heterogeneous by size categories and subsectors. Enterprise responses to the crisis demonstrate wide variation. The year following the crisis a recovery was observed for the larger enterprises whereas the performance of most of the small enterprises continued to deteriorate. The results of this study indicate that policy interventions addressing enterprises during a crisis should consider their diversity. JEL Classification: D21, O12, O53
Research Interests:
Research Interests:
This study attempts to make an essential contribution to the knowledge of MSEs in Turkey by investigating both the internal conditions and the dynamics of MSEs as well as examining the external economic and social conditions pertaining to... more
This study attempts to make an essential contribution to the knowledge of MSEs in Turkey by investigating both the internal conditions and the dynamics of MSEs as well as examining the external economic and social conditions pertaining to their performance and development.
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
“Ekonomi” çökerken kadınların ev içi üretimi katlanarak artıyor; kayıt dışı istihdamdaki düşüş ile üretimin düştüğü ve daha da düşmesi beklenen sektörlerde kadın/erkek işsizliğinde de değişim bekleniyor.
Mahkemeniz beni " Bu Suça Ortak Olmayacağız " metninin imzacılarından biri olarak yargılamaktadır. Bu metnin ifade özgürlüğü kapsamında olduğu ve iddianamenizde suçun kanıtı olarak sunduğunuz iddia silsilesinin yanlışlığı benden önce... more
Mahkemeniz beni " Bu Suça Ortak Olmayacağız " metninin imzacılarından biri olarak yargılamaktadır. Bu metnin ifade özgürlüğü kapsamında olduğu ve iddianamenizde suçun kanıtı olarak sunduğunuz iddia silsilesinin yanlışlığı benden önce İstanbul Adalet Sarayı'nın farklı ağır ceza mahkemelerinde meslektaşlarım tarafından defalarca dillendirildi. Bu iddianamenin yanlışlarını dile getiren meslektaşlarıma değerli beyanları için çok teşekkür ediyorum ve ifade ettiklerine katılıyorum. İddianamede kanıt olarak sunulanlar, kanıt değil temelsiz suçlamalardır.
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
1990'ların ilk yarısı, Türkiye Kürdistanında devlet güçlerinin PKK'ye karşı bölgede hâkimiyet sağlamak için binlerce köyü boşalttığı, yaktığı, yıktığı yıllar. Köylülerin, ya devletin safına geçerek korucu olmaya ya da köylerini terk... more
1990'ların ilk yarısı, Türkiye Kürdistanında devlet güçlerinin PKK'ye karşı bölgede hâkimiyet sağlamak için binlerce köyü boşalttığı, yaktığı, yıktığı yıllar. Köylülerin, ya devletin safına geçerek korucu olmaya ya da köylerini terk etmeye zorlandığı yıllar. Bir milyonun üzerinde insanın ait olduğu toprakları, evlerini, tarlalarını, hayvanlarını, hatıralarını, ölülerini arkada bırakıp bilinmeze doğru yola düştüğü yıllar. Kavar Havzası köylüleri de aynı geçmişi paylaşıyor; köyleri boşaltılıyor, yakılıp yıkılıyor. Nurcan Baysal, İletişim Yayınları'ndan çıkan O Gün başlıklı kitabında İstanbul, İzmir, Mersin gibi illere göçmek zorunda bırakılan Kavar köylülerinin, on yılı aşkın bir süre sonra köylerine geri dönüşlerini ve yeniden hayatı kurma çabalarını aktarıyor. Zorla yerlerinden edilen Kürtlerin büyük bir çoğunluğunun henüz yerlerine yurtlarına dönmediklerini/dönemediklerini biliyoruz. Devlet tarafından köye dönüşlerle ilgili olarak, köy boşaltmaları sırasındaki zarar ziyanı karşılamak üzere Tazminat Yasası ve Köye Dönüş programları hazırlanmış olmasına rağmen, bu yasa ve programlar maddi açıdan son derece yetersiz kalmıştır. Buna ek olarak, birçok bölgede, aynı Kavar'da olduğu gibi, devletin kolluk kuvvetleri, jandarma ve özel harekât birlikleri dönüşleri engellemiştir. Kitapta, bir Kavarlı bu süreçte niye tazminat alamadıklarını tüm açıklığıyla dillendiriyor: " 15 yıl sonra köye dönüş projesi çıktı. Bize dediler ki şu kâğıdı imzalayın. Kâğıtta köyü PKK'nin yaktığı yazıyordu. Kabul etmedik. Onlar yaksaydı, onlar yaktı derdik ama devlet yaktı. " Aslında kitabın çıkış noktası, yazarın belirttiği gibi " kalkınma " nın ne olduğu, varlığı/yokluğu, yararı/zararı üzerine bir sorgulama. Nurcan Baysal, yıllar boyunca bölgede kalkınma konusunda yaptığı çalışmalardan hareketle, Kavar Havzası'nda yeni başlatılacak bir " kırsal kalkınma " uygulamasının yolunu açmaya çalışıyor; uygulamanın başarılı olması için neler yapılması gerektiğini sorguluyor. Amartya Sen, 1999 yılında basılan Özgürlükle Kalkınma kitabında, ana akım iktisat disiplininin kalkınmayı bireylerin gelirlerindeki artışı merkeze alarak açıklamasına karşı çıkarak, kalkınmanın belirleyici öğesinin bireylerin değer atfettiği bir hayatı yaşamak olduğunu yazar; insanların değerli buldukları bir yaşamı yaratma sürecindeki " yapabilme " , " eyleyebilme " kapasitelerinin genişlemesi olarak ele alır. Bu yapabilme/eyleyebilme kapasitesinin genişlemesi de, Sen için, özgürlükler alanının genişlemesini ifade eder. Değer verdiğimiz şeylere erişim özgürlüğümüz var mı? Değer verdiğimiz türden bir yaşamı kurma özgürlüğümüz var mı? İnsanların yapabilme/eyleyebilme kapasitelerinin genişlemesi eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi belirli temel hizmetlere erişim kadar, üzerlerindeki baskı ve zulmün ortadan kaldırılmasına da bağlıdır. Sen'e göre, bu değişimi yaratacak olan fail, bireyin kendisidir. Sen'in bu yaklaşımı bireyi odak noktasına koymakla beraber, birey toplumsal bir bağlam içinde ele alınır. Bireyin değer verdiği bir yaşamı seçme ve kurabilme imkânı, benzer bir yaşamı değerli bulan ve kurmaya çalışanlarla birlikte hareket etme olanağına bağlıdır. Kalkınmayı, özgürlüklerin genişlemesi olarak yaşamak kolektif olarak hareket etmeyi gerektirir. Bu kolektif etkileşim
Research Interests:
Sendikaların 1980 sonrası dönemde kadın emeği üzerine yürüttükleri faaliyetler incelendiğinde, kadın çalışanların hak arama mücadeleleri ve örgütlülüğü konusunda ne denli isteksiz davrandıklarını görmemek mümkün değil. Büyük ölçüde bu... more
Sendikaların 1980 sonrası dönemde kadın emeği üzerine yürüttükleri faaliyetler incelendiğinde, kadın çalışanların hak arama mücadeleleri ve örgütlülüğü konusunda ne denli isteksiz davrandıklarını görmemek mümkün değil. Büyük ölçüde bu isteksizliğin bir sonucu olarak, günümüzde kadın çalışanların gerek sendika üyeliği gerek sendikaların karar organlarında temsili hâlâ son derece düşük. Siyasal yelpazenin farklı yerlerinde duran, ülkenin siyasi konuları ve emekçilerin hak mücadelesi alanında birbirleriyle uzlaşmaz tutumlar sergileyebilen üç konfederasyonun (DİSK, HAK-İŞ ve TÜRK-İŞ) ve bu konfederasyonlara üye sendikaların, konu kadınlara geldiğinde oldukça benzer bir tavır içine girmeleri dikkate değer bir durum. Sendikal örgütlerin kadın-erkek eşitsizliği ve kadın hakları konularındaki faaliyetleri, genellikle 8 Mart'larda düzenlenen toplantılar ve konfederasyon/sendika başkanlarının yaptığı konuşmalar ile sınırlı kalıyor; kadın hakları, sendikaların esas meseleleri arasına alınmıyor. Birçok ülkede uygulana gelen, kadınların sendika üyeliğini ve karar süreçlerine aktif olarak katılımını artırıcı olumlu eylem programları da Türkiye'deki sendikaların gündemine giremiyor. Sendikaların üye oldukları uluslararası sendikal örgütlerin kadın-erkek eşitliği programlarına tam anlamıyla duyarsız kalınamadığı için olsa gerek, 1990'lı yıllarda bazı sendikalarda kadın komiteleri kuruluyor. Ne var ki, bu girişimler süreklilik ve işlevsellik kazanamıyor. Az sayıdaki kadın sendikacı ve uzmanın gayretiyle oluşturulmuş kadın birimleri ve yayın organları[1] ise katı erkek egemen yapının oluşturduğu sendikal hareketin ana ekseninin dışında kalıyor. Halen, kadın emeği ile ilgili konuların sendikaların esas mücadele alanının içine alınmaktan çok uzak olduğunu, bu konuların sendikaların genel kurul belgelerinde ele alınış biçimlerini sergileyerek ya da gösterişli açılış törenleri ile kamuoyuna tanıtılan kadın komitelerinin akıbetini sorgulayarak göstermeye çalışacağım.[2] DİSK'in[3] 1994 yılında toplanan 9. Genel Kurulu'nda alınan kararlar arasında Kadın Sorunları ve Örgütlenme başlığı altında kadın üye sayısının artırılması ve "bunun sağlanması için varolan kadın dairesinin işlerliğe kavuşturulmasını sağlayacak ivedi önlemlerin alınması" yer alıyor. Aynı zamanda, "sendikalarda yönetim kademelerinde kadın üyelerin sayıları oranında temsil edilmeleri için gerekli çalışmaların yapılmasına" karar veriliyor. 1994 yılında alınan bu kararlar ile ilgili gelişmelerin bir sonraki genel kurulda değerlendirileceğini bekliyoruz. Ne var ki, 1997 yılında gerçekleştirilen 10. Genel Kurul, son üç yılda kadın üye sayısının artırılması konusunda yürütülen faaliyetleri değerlendireceği yerde, neredeyse bir önceki genel
Research Interests:
Bu yazıda, önce son yıllarda Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası ve IMF gibi uluslararası kuruluşların ardı ardına yoksulluk üzerine raporlar yayınlamaları ve yoksulluğu azaltıcı politikalar önermelerine yol açan süreç üzerinde duracağım.... more
Bu yazıda, önce son yıllarda Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası ve IMF gibi uluslararası kuruluşların ardı ardına yoksulluk üzerine raporlar yayınlamaları ve yoksulluğu azaltıcı politikalar önermelerine yol açan süreç üzerinde duracağım. Ardından da, genellikle bu örgütlerin önerileri doğrultusunda, ülkemizde uygulanan ve kadınları hedef alan bazı yoksulluğu azaltıcı program ve politikaları değerlendirmeye çalışacağım. Washington ve Post-Washington mutabakatı 1970'lerin sonlarında kapitalist sistem, neoliberal olarak adlandırılan dönemine evrilmeye başladı. Bu yeni düzenin yapı taşlarını oluşturan ve yaratıcıları tarafından vazgeçilmez olduğu iddia edilen varsayımların başında piyasaların üstünlüğü, devletin üretimden elini çekmesi ve sosyal refah devleti işlevini terk etmesi gerektiği ve gelişmekte olan ülkeler için tek alternatifin ihracatla büyüme olduğu geliyordu. Bu çerçevede devletin işlevleri hukuksal düzeni ve asayişi korumak, istikrarı sağlamak ve üretim ve tüketimin genişlemesi için gerekli altyapıyı oluşturmak olarak saptanmıştı. 1970'lerin sonunda, borç krizini atlatabilmek ve ekonomileri için gerekli olan dövizi sağlayabilmek için gelişmekte olan ülkelerin büyük çoğunluğu IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlarla anlaşmalar imzaladı. Böylelikle, Washington Mutabakatı1 olarak da anılan bu yeniden yapılanma projesine katılmaya başladılar. Türkiye'nin Washington Mutabakatı ile karşılaşması, hepimizin bildiği gibi 1980'de gerçekleşti. O tarihlerden beri bizim gibi birçok ülke gerek finansal açıdan gerek üretim ve tüketim açısından ekonomilerini küresel sermayeye eklemlemeye çalışıyor. Hâlâ sürmekte olan bu süreçte, gelişmiş ülkeler emek-yoğun üretimlerinin, bazen tümünü bazen de bir bölümünü ucuz emek ülkelerine kaydırıyor. Bu ülkelerin içindeki en ucuz emek ise yereldeki toplumsal eşitsizliklerden faydalanılarak bulunuyor. Bu durum kadınlar, çocuklar, azınlıklar ve göçmenler gibi toplum içindeki güçsüzlerin ücretlerine, iş ve yaşam koşullarına yansıyor. Sermayenin hegemonyasını dünyaya yayma biçimi, çocuklarını bırakacak yeri olmadığı ya da ev dışında çalışmasına izin verilmediği için yok pahasına iş yapmaya hazır kadınların evlerinin içine kadar uzanıyor. Fabrikalarda dokunan kumaşlar, küçük atölyelerde dikiliyor, sonra evlere taşınarak çicekler, boncuklarla süsleniyor ve dünyanın diğer bir ucuna satılıyor. Neoliberal düşünceyi oluşturan ekonomi politika, aynı zamanda, devletin kendisinin bir çıkar grubu olduğunu savunur. Kendi çıkarını halkın çıkarının üstünde tutan, her türlü kayırma ve rüşvet mekanizmasıyla beslenen bu kurum mümkün olan en daraltılmış hale getirilmelidir. Oysa, piyasaların sahibi yoktur, onlar kimsenin çıkarını gütmeden kendi başlarına çalışır,
Research Interests:
Research Interests:
Kadınlara mahsus gazetede krizi anlatmak… Bizim bildiğimiz kadınlara mahsus tek kriz histeri krizi… Hani nedense erkekler kenarda sakin sakin otururken kadınların saçlarını başlarını yolarak avaz avaz bağırdıkları durum… Hanımlar... more
Kadınlara mahsus gazetede krizi anlatmak… Bizim bildiğimiz kadınlara mahsus tek kriz histeri krizi… Hani nedense erkekler kenarda sakin sakin otururken kadınların saçlarını başlarını yolarak avaz avaz bağırdıkları durum… Hanımlar kendinize geliniz, bu kriz başka kriz, bu kriz ekonomik kriz. Üstelik ekonominin cinsiyeti falan olmaz, ekonomi cinsiyet tanımaz, hatta insanların biribirinden farklı davranışlar içinde olabileceğini bile kabul etmez. Ekonomide tek tip insan vardır. Kendi çıkarını kollayan, her hareketi rasyonel, her adımını atmadan önce sonuçlarının kendi yararına olacağını bilerek hareket eden insan. İster işçi ol ister patron, ister kadın ol ister erkek, ister Dünyalı ol ister Marslı, hepimiz farkında olmasak da aslında aynı insanız (Anlıyacağınız ekonomi biliminin kimlik sorunu yok). Çocuğun ayağına giyeceği ayakkabı yokken, kocan Galatasaray-Juventus maçına gidiyorsa öyle histeri krizi falan geçirmek yok. Çünkü o kocanın rasyonel davranışı. Elbette adamın bir bildiği vardır…
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
İnsan Hakları Okulu söyleşileri
https://www.youtube.com/watch?v=8mDWdcVxrFg
Research Interests:
Research Interests:
MEDYASCOPE, BİR KADIN Programı, 4 Mart 2019
https://www.youtube.com/watch?v=nUgoKmNReK4
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Kürt Kadınlarının Zorunlu Göç Deneyimi 90'lı yıllarda Doğu ve Güneydoğu'da binlerce yerleşim yeri boşaltıldı, 3 milyondan fazla insan göç etmek zorunda bırakıldı. "Ne Değişti?" kitabında, göçün getirdiği değişimden belki de en çok zarar... more
Kürt Kadınlarının Zorunlu Göç Deneyimi 90'lı yıllarda Doğu ve Güneydoğu'da binlerce yerleşim yeri boşaltıldı, 3 milyondan fazla insan göç etmek zorunda bırakıldı. "Ne Değişti?" kitabında, göçün getirdiği değişimden belki de en çok zarar görenler, yani kadınlar, olan biteni kendi pencerelerinden anlatıyor.
Page 23. Giriş: Epistemik şiddet Sosyal bilimlerdeki verili disiplinlerarası işbölümü sonucu olsa gerek, emek-sermaye arası ilişkiler iktisat disiplinin araştırma konusu olmuştur. 1970'li yıl-larla birlikte başlayan iktisadi... more
Page 23. Giriş: Epistemik şiddet Sosyal bilimlerdeki verili disiplinlerarası işbölümü sonucu olsa gerek, emek-sermaye arası ilişkiler iktisat disiplinin araştırma konusu olmuştur. 1970'li yıl-larla birlikte başlayan iktisadi toplumsal ...
The views in this report are the author's own and do not necessarily reflect those of the Center for Policy Studies, Central European University or the Open Society Institute. We have included the reports in the form they were... more
The views in this report are the author's own and do not necessarily reflect those of the Center for Policy Studies, Central European University or the Open Society Institute. We have included the reports in the form they were submitted by the authors. No additional copyediting or ...
The male-dominated social structure in Turkey constitutes a serious barrier to women's entrepreneurship. Gender discrimination experienced by women in the private as well as the public sphere significantly limits their visible... more
The male-dominated social structure in Turkey constitutes a serious barrier to women's entrepreneurship. Gender discrimination experienced by women in the private as well as the public sphere significantly limits their visible participation in the economic life outside their homes. A sample survey of nearly 5,000 Turkish micro and small enterprises (MSEs), 6 percent of them led by women, shows that women's businesses tend to be very small. Nearly half are in trade and one-third are in industry. Many of the one-person women's enterprises are in home-based manufacturing. Women entrepreneurs tend to be younger and have more education than men entrepreneurs, and about half of the women entrepreneurs were employed as wage earners before starting their own businesses. Virtually none of them made use of credit for starting their businesses and very few had access to business support services of any kind. Recommendations are made for improving the environment for women's MSEs, including establishing a Women's Entrepreneurship Center.
Gecmisten Gunumuze Turkiye'de Paramiliter Bir Yapilanma: Koy Koruculugu Sistemi [From Past to Present a Paramilitary Organization in Turkey: Village Guard System]
... Unfortunately, there is no data source that provides data on human capital characteristics and occupational cate ... feature of future employees is not knowledge of banking, but an overallintellectual ability. ... Gender-Based... more
... Unfortunately, there is no data source that provides data on human capital characteristics and occupational cate ... feature of future employees is not knowledge of banking, but an overallintellectual ability. ... Gender-Based Occupational Segregation in the Turkish Banking Sector ...