Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Bu çalışmanın temel amacı, İslâm’da Da’vâ-yı Kavmiyyet makalesini merkeze alarak Babanzâde Ahmet Naim’in milliyetçilik ideolojisine yönelik eleştirilerini tespit etmek ve bu makalenin Cumhuriyet dönemi Türkçe yayın dünyasında gördüğü... more
Bu çalışmanın temel amacı, İslâm’da Da’vâ-yı Kavmiyyet makalesini merkeze alarak Babanzâde Ahmet Naim’in milliyetçilik ideolojisine yönelik eleştirilerini tespit etmek ve bu makalenin Cumhuriyet dönemi Türkçe yayın dünyasında gördüğü ilgiyi ortaya koymaktır. Bu amacın gerçekleştirilmesi için ilk olarak kendilik bilinci temelinde milliyetçilik ideolojisinin kavramsal zemini tartışılacaktır; sonrasında, Babanzâde’nin milliyetçilik ideolojisine yönelik eleştirileri serimlenecektir. Son olarak, Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinde Türkçe yayın dünyasında gördüğü ilgi ve bu ilginin oluşmasını sağlayan nedenler tartışılacaktır. Böylece Cumhuriyet öncesi dönemde ortaya çıkan milliyetçilik tartışmalarının İslâm’da Da’vâ-yı Kavmiyyet makalesi özelinde incelenmesi, çalışmanın odağını ve sınırlarını oluşturmaktadır. Bu makale milliyetçilik eleştirilerini merkeze alan Babanzâde’nin diğer çalışmalarına kıyasla daha sistematik ve kapsamlı olması, İslâm’da milliyetçiliğin yasaklandığı iddiasını net bir şekilde savunması ve bunu dinî argümanlarla desteklemesi nedeniyle seçilmiştir. Ayrıca bu çalışmayla geç Osmanlı’dan Cumhuriyet’in erken dönemine geçiş sürecindeki milliyetçilik tartışmalarını, İslâm’da Da’vâ-yı Kavmiyyet makalesi üzerinden inceleyerek, İslâmiyet ve milliyetçilik görüşleri arasındaki tartışmalara mütevazi bir katkı sunulması hedeflenmektedir.
Anahtar Kelimeler: Kendilik bilinci, Milliyetçilik, İslâm, Türkçülük, Babanzâde Ahmet Naim
Research Interests:
Toplumun ortaya çıktığı ilk dönemden itibaren düzen, köken ve yasa farklı bağlamlarda sürekli olarak tartışılmıştır. Çünkü bütün toplumlar kendi kökenlerine dair geliştirdikleri açıklama modellerine bağlı kalarak toplumsal düzenlerini... more
Toplumun ortaya çıktığı ilk dönemden itibaren düzen, köken ve yasa farklı bağlamlarda sürekli olarak tartışılmıştır. Çünkü bütün toplumlar kendi kökenlerine dair geliştirdikleri açıklama modellerine bağlı kalarak toplumsal düzenlerini kurmuşlardır. Bununla birlikte toplumlar bütün dinî inanış, kültür, gelenek ve görenek gibi unsurların temelinde yer alan yasalarını toplumsal düzenlerine dayandırırlar. Bu çalışmanın amacı toplumsal köken, yasa ve düzen bağlamında antik Mısır, antik Yunan ve Yahudilik özelinde bir inceleme gerçekleştirmektir. Araştırma sınırının bu düşünce sistemleriyle çizilmesinin gerekçesi, antik Mısır ve antik Yunan düşüncesinin mitolojik anlatıyı sunarken Yahudiliğin ise tek Tanrı inançlı bir yapıyı sunmasıdır. Çalışmada antik Mısır ve antik Yunan düşünce sistemlerinde köken mitolojik anlatıyla, yasa ma'at ve themis kavramlarıyla, düzen ise bu kavramların yönetimin temel ilkesini oluşturmasıyla açıklanmıştır. Bunun yanı sıra, mitolojik anlatının ve bununla ilişkili olan kavramların yerini Yahudilikte kutsal kitap, ahit ve peygamberin aldığı tartışılmıştır.
Bu çalışmada, Farabi'nin entelektüel serencamının yanı sıra felsefesinin genel çerçevesini sunması itibariyle metafizik, varlık, felsefe ve din hakkındaki görüşlerinin öz olarak incelenmesi amaçlanmaktadır.
Bu çalışmada İşrâkî felsefenin kurucusu ve en önemli filozofu olan Şihâbuddîn Sühreverdî'nin (ö. 1191) felsefî sisteminde merkezi bir konumda yer alan Nûru'l-Envâr kavramı ontolojik çerçeve bağlamında incelenmiştir. Ona göre varlık... more
Bu çalışmada İşrâkî felsefenin kurucusu ve en önemli filozofu olan Şihâbuddîn Sühreverdî'nin (ö. 1191) felsefî sisteminde merkezi bir konumda yer alan Nûru'l-Envâr kavramı ontolojik çerçeve bağlamında incelenmiştir. Ona göre varlık hiyerarşisinin en tepesinde Nûru'l-Envâr bulunmaktadır. Onun varlığı kendiliğinden apaçık olduğu gibi aynı zamanda kendisi dışındaki bütün diğer varlıkları da apaçık kılmaktadır. O, nurların nurudur; daima var olan ve mutlak olarak tek olan nurdur. O, zatı gereği feyyaz olduğu için bütün varlıklar ondan feyezan etmiştir. Onun varlığı zatı gereği zorunlu iken, diğer varlıklar zatları gereği mümkün, yani eksik olan varlıklardırlar. Ayrıca onun ontolojik sisteminde varlık, nur/ışık şeklinde nitelendirilirken yokluk ise zulmet, yani karanlık olarak nitelendirilmektedir ki zulmet, mutlak kötülük anlamına gelmektedir.
Bu çalışmada Fârâbî ve Kant'ın siyaset felsefesinde yer alan toplum ve hukuk görüşleri karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Bu filozoflar, insanın yaratılışının başından itibaren kendi türdeşlerine ihtiyaç duyan bir varlık olduğunu ve bu... more
Bu çalışmada Fârâbî ve Kant'ın siyaset felsefesinde yer alan toplum ve hukuk görüşleri karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Bu filozoflar, insanın yaratılışının başından itibaren kendi türdeşlerine ihtiyaç duyan bir varlık olduğunu ve bu nedenle varlığını sürdü-rebilmesi için başka insanlarla birlikte yaşamak zorunda olduğunu savunmaktadırlar. Ancak iptidai yaşamdan çıkış hususunda birbirinden ayrılmaktadırlar. İnsan doğası temelinde teşkilatlı toplumsal yapılanmayı savunan Fârâbî'ye göre toplum, insan tabia-tının bir parçasıdır. Bu çerçevede siyasal örgütlenmeyi de içeren beşerî ictimânın, insan varlığının ortaya çıkışıyla eşzamanlı olarak ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Ancak Kant'a göre devletli teşkilatlanma insan doğasından kaynaklanmadığı gibi onun varlığının bir parçası da değildir. Doğal durumda bulunan insanlar, birey olarak özgürlüklerinin ve eşitliklerinin güvence altına alınmasına yönelik akılsal-hukuksal taleplerini, yine hukuksal sözleşme temelli kurulmuş bir devlet aracılığıyla tesis etmektedirler. Bunun yanı sıra Kant, insanların kemale ermek için kendi akıllarından başka herhangi bir rehbere ihtiyaçları olmadığını savunurken Fârâbî ise yetkinleşmenin ancak doğru bir rehberi takip ederek gerçekleştirilebileceğini düşünmektedir. Bu çerçevede özgür birey, Kant'ın siyaset felsefesinde beşeri hukuk temelinde inşa ettiği cumhuriyetçi bir toplumsal yapıda kemale ererken Fârâbî'de ise böyle bir durum söz konusu değildir. Çünkü ona göre insan yaradılışça eksik olan bir varlıktır, bu nedenle varlık gayesi olan gerçek mutluluğa ulaşmak için bir rehbere ihtiyaç duymaktadır ki bu rehber de ilk başkandır. Fârâbî'nin felsefî sisteminde ilk başkan karakteri, filozof ve peygamberin özelliklerine sahip olan kusursuz bireyi ifade etmektedir.
Z: Kültür, Sanat, Şehir Mevsimlik Tematik Dergi, Güz 2017/2, S. 48-52.
Research Interests:
Research Interests:
Bu çalışmada Mehmet Günenç'in "Ahlakın Felsefi Dönüşümü" isimli eseri yöntem, dil ve üslup, literatüre katkısı ve içeriği bağlamlarında incelenmiştir..
Kutadgubilig: Felsefe-Bilim Araştırmaları, 35. sayı, Eylül 2017.
Research Interests:
İnsanın varlığını devam ettirebilmesi ve yetilerini geliştirebilmesi, düzen kavramının merkezinde şekillenen bir yapının kurulmasına bağlıdır. Doğada ve evrende keşfedilen yasalar, bu yapıyı oluşturan en önemli unsurlardır. Keşfettiği... more
İnsanın varlığını devam ettirebilmesi ve yetilerini geliştirebilmesi, düzen kavramının merkezinde şekillenen bir yapının kurulmasına bağlıdır. Doğada ve evrende keşfedilen yasalar, bu yapıyı oluşturan en önemli unsurlardır. Keşfettiği bu yasalar sayesinde insan, sürekli olarak değişen ve bu yönüyle düzensizliklere kaynaklık eden doğaya, hatta evrene düzenliliği hâkim kılmaktadır. Böylece belirli yasalara göre işleyen doğa ve evren, insanın anlam dünyasını şekillendiren en önemli unsurlar arasında yer alır.
    Doğa ve evrenin bir parçası olan insan, burada keşfettiği düzen ve yasalılık ilkesinin kendisini kuşatan toplum için de geçerli olması gerektiğini fark etmiştir. Çünkü iş birliğinin ve düzenin korunabilmesi ve sürdürülebilmesi ancak insanlar arasındaki ilişkileri belirleyen yasaların ihdâs edilmesiyle mümkündür. Başka bir anlatımla, insanın bilinçli bir canlı olmaya başladığı andan itibaren doğa, evren ve en nihayetinde kendi türdeşleri ile ilişki içerisine girmesinden dolayı doğa ve evrene içkin olan düzen ve yasalılık ilkesinin kendi toplumsal yapısı için de geçerli olduğunu düşünmüştür. Bu bağlamda insanın doğa ve evren ile ilişkisini ve bunun neticesinde ortaya çıkan düzen ve yasalılık fikrini, onun toplumsallığından ayrı düşünmek mümkün değildir. Nitekim bunlar bir bütünün parçalarını oluşturmaktadır.
    Doğa, evren ve toplumsal düzen arasındaki bu ilişki, sosyo-politik yasa meselesinin siyaset felsefesinin en önemli konularından biri olmasını sağlamıştır. İfade edilen anlayış temelinde hazırlanan bu çalışmada, antik Yunan siyaset düşüncesi ve bunun İslâm dünyasına intikali göz önünde bulundurarak, İslâm filozoflarının yasa anlayışı, yasanın kaynağı ve meşruiyeti, yasanın kapsayıcılığı ve müeyyidesi, yasanın sabitliği ve değişkenliği, yasa koyucu kurum ve yasa koyucunun özellikleri konuları merkeze alınarak incelenmektedir.

Anahtar Kelimeler: Nomos/Nâmûs, düzen, toplum, kaynak, akıl, vahiy, filozof, peygamber
Research Interests:
Bu tez, “Fârâbî Felsefesinde Filozof ve Peygamber Tipolojileri” başlığı altında bir yüksek lisans tezi olarak tasarlanmıştır. Tezin bu başlığa sahip olması öncelikle Fârâbî’nin filozof ve peygamber “tipolojileri” olduğu iddiasını... more
Bu tez, “Fârâbî Felsefesinde Filozof ve Peygamber Tipolojileri” başlığı altında bir yüksek lisans tezi olarak tasarlanmıştır. Tezin bu başlığa sahip olması öncelikle Fârâbî’nin filozof ve peygamber “tipolojileri” olduğu iddiasını taşımaktadır. Nitekim tez boyunca Fârâbî’nin felsefî sisteminde filozof ve peygamber tipolojileri bulunduğu ve hatta bu tipolojilerin kendi içinde alt tipolojiler barındırdığı tartışılmıştır. Bunun yanı sıra çalışma sırasında Fârâbî’nin felsefî görüşlerine ancak filozof ve peygamber tipolojileriyle ilişkileri bağlamında değinilmiştir.
Research Interests:
-Felsefe Bölümü Konferans Dizisi -23 Mart 2022
Research Interests:
-ETÜ Düşünce ve Felsefe Kulübü

-Felsefe Konuşmaları I

-31 Mart 2021
Research Interests:
Erzurum Teknik Üniversitesi Kadın Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi
Kadın Seminerleri Dizisi I
"Namus Kavramının Etimolojik Kökeni"
25 Kasım 2020.
Research Interests:
Erzurum Teknik Üniversitesi Kadın ve Aile Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (ETÜ EKAUM) tarafından 24 Mayıs 2024 tarihinde gerçekleştirilen IV. Ulusal Kadın Temalı Öğrenci Kongresi'nin tam metin bildiri kitabı.
Research Interests:
Research Interests:
Türkiye'de Felsefe [1923-2023], ed. Kemal Bakır, DoğuBatı, ss. 69-80.
Research Interests:
ZİYA GÖKALP, ed. Prof. Dr. H. Ömer Özden-Doç. Dr. Gürhan Çopur, İstanbul: Ihlamur, 2024, ss. 271-282
Research Interests:
Erzurum Teknik Üniversitesi Yayınevi, 2023
ETÜ Kadın ve Aile Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi bünyesinde 8 Mayıs 2023 tarihlerinde gerçekleştirilen III. Ulusal Kadın Temalı Öğrenci Kongresi'nin tam metin bildiri kitabı.
Research Interests:
I. Uluslararası Sosyal Bilimler Sempozyumu: Yol, 9-10-11 Mayıs 2022, Bildiri Kitabı, Tam Metin Tr: Müslümanlar, Hz. Peygamber’in vefatından kısa bir süre sonra Filistin-Suriye, Mısır, Irak- İran ve Kuzey Afrika’yı egemenlikleri... more
I. Uluslararası Sosyal Bilimler Sempozyumu: Yol, 9-10-11 Mayıs 2022, Bildiri Kitabı, Tam Metin

Tr:
Müslümanlar, Hz. Peygamber’in vefatından kısa bir süre sonra Filistin-Suriye, Mısır, Irak- İran ve Kuzey Afrika’yı egemenlikleri altına aldılar. Fethettikleri topraklarda Müslümanlar, kendilerinden önceki milletlerin mirasçısı oldular. Bu çerçevede Suriye’de Helenistik ve Irak’ta Sâsânî düşüncesinin tesiri altında gelişen Süryani/Arâmî kültürü çevresinde varlığını sürdüren antik düşünce mirasını benimsediler. Fetihlerle birlikte oluşan yeni kültür ortamında düşüncenin paylaşılması ve yaygınlaşmasını sağlayan en önemli unsur Yunanca, Pehlevice, Süryanice, Sanskritçe ve Kıptîce gibi çeşitli dillerden Arapçaya yapılan tercümelerdir ki, bu diller arasında İslâm düşüncesini etkilemesi anlamında Yunanca öne çıkmaktadır. Yunanca-Arapça tercümelerin yapıldığı döneme kadar Pehlevice ve bilhassa Süryanice, Yunanca düşüncenin anlaşılmasında etkili olan temel dil konumundaydılar. Dolayısıyla İslâm dünyasındaki tercüme hareketinin ortaya çıktığı ve geliştiği ortamın daha iyi anlaşılması için Yunanca-Pehlevice ve Yunanca-Süryanice dillerindeki tercümelerin incelenmesi gerekir. Çünkü Arapçaya tercüme edilen Yunanca felsefe-bilimle ilgili eserlerin önemli bir kısmı daha öncesinde bu dillere tercüme edildiği anlaşılmaktadır. Başka bir ifadeyle, bu dillerin Yunanca felsefe-bilim literatürüyle olan münasebetinin Arapçadan çok daha uzun bir geçmişe sahip olmaları nedeniyle kazandıkları birikim ve tecrübe Arapça tercüme faaliyeti sırasında önemli bir rol oynamıştır. Bu çerçevede bildirimizde, Yunanca- Pehlevice ve Yunanca-Süryanice tercümelerinin Yunanca düşüncenin Arapçaya aktarılmasında aracı bir rol oynamanın yanı sıra, tercüme tekniği ve tercüme edilecek eserlerin belirlenmesinde etkili olup olmadığı tartışmayı amaçlamaktayız.
Research Interests:
ETÜ Kadın ve Aile Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi bünyesinde 13-14 Mart 2021 tarihlerinde gerçekleştirilen I. Ulusal Kadın Temalı Öğrenci Kongresi'nin tam metin bildiri kitabı.