Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Tez (Doktora) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013Thesis (PhD) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2013Kent, her türlü toplumsallığın barındığı ve üretildiği çoğullukların... more
Tez (Doktora) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013Thesis (PhD) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2013Kent, her türlü toplumsallığın barındığı ve üretildiği çoğullukların toplamı olarak algılanabilir. Mimarlık pratiği ise, kentte varlık kazanan sayısız toplumsallıklardan sadece biridir. Kentsel mekan üretim süreçleri, farklı aktörlerin ve çıkar gruplarının değişen ağırlıklarda roller oynadıkları mekanizmalardır. Doğal olarak her süreç, rol alan aktörlerin kimlikleri, ağırlıkları, üstlendikleri sorumluluklar ve belirledikleri hedefler doğrultusunda farklı ve kendine özgüdür. Hedef, eğilim, öncelik, finansman gücü ve hareket kapasitesi anlamında farklılıklar taşıyan aktörlerin önayak oldukları süreçler farklı mekânsal üretim örüntüleri oluşturur; dolayısıyla farklı mimari hizmet talepleri ve mimarlık yapma biçimleri üretir. Özetle küresel durumda tekil bir mimarlık pratiğinden değil, örüntülerin yapısıyla belirlenen çeşitli...
URBANIZATION PROCESSES OF NORTHERN İSTANBUL IN THE 2000’S: YAVUZ SULTAN SELIM BRIDGE AND THE NORTHERN MARMARA HIGHWAY Author: Evren Aysev, eaysev@gmail.com İstanbul Bilgi University, Department of Architecture Please cite... more
URBANIZATION PROCESSES OF NORTHERN İSTANBUL IN THE 2000’S: YAVUZ SULTAN SELIM BRIDGE AND THE NORTHERN MARMARA HIGHWAY


Author: Evren Aysev, eaysev@gmail.com
İstanbul Bilgi University, Department of Architecture



Please cite as: Aysev, E. (2022). Urbanization Processes of Northern İstanbul in the 2000’s: Yavuz Sultan Selim Bridge and the Northern Marmara Highway. METU Journal of the Faculty of Architecture, Vol: 39, No:1, pp:137-164.
DOI: 10.4305/METU.JFA.2022.1.7


URBANIZATION PROCESSES OF NORTHERN İSTANBUL IN THE 2000’S: YAVUZ SULTAN SELIM BRIDGE AND THE NORTHERN MARMARA HIGHWAY

ABSTRACT

Istanbul of the 2000’s is a striking example of urbanization through mega projects. It is clear that the mega infrastructure projects that have come to the fore in the North of Istanbul, especially in the last decade, will have large-scale and irreversible effects on the ecological systems and growth dynamics of the city. This study focuses on Yavuz Sultan Selim Bridge and Northern Marmara Highway (YSS-NMH), being the first of the mega projects aiming to move the transportation infrastructure and center of gravity of Istanbul towards North, passing through the Northern forests. YSS-NMH and the subsequent mega projects, being the Istanbul Airport and Kanal Istanbul can be seen as parts of a strategy to expand the city towards North and transform it into a global transportation hub. In this article, a critical reading of the project is provided through the problematization of neoliberal urban space production mechanisms of the 2000’s. While doing this reading, Ananya Roy's "informality" (2009, 819-830) and Bent Flyvbjerg's "four categories of sublime" (2014, 6-19) are taken as key concepts forming the theoretical framework.
The study adopts discoursive analysis as a qualitative research method. First of all, the legal inconsistencies in the emergence and implementation processes of the project are discussed through Roy's concept of "informality". Then, through the processing of structured open-ended interviews with the senior executives of the project and the examination of promotional project materials and related newspaper articles; the neoliberal discourse in the public presentation of the project is analyzed through Flyvbjerg's "four categories of sublime". “Informality”, meaning the manipulation and violation of laws and regulations by the administrative authority, has been an instrumental mechanism in the realization process of the YSS-NMH project. During the execution process, starting from the selection of the project route to the construction stages, a number of laws and regulations, especially the 1/100,000 Istanbul Upper Level Land Use Plan and the Environmental Impact Assessment Regulations, were inactivated. Moreover, the technological, aesthetic, political and economic sublimation discourses, which are the "four categories of sublime", have been a discursive strategy frequently used in the promotion, legitimation and implementation processes of the project.
The aim of this dual analysis is to reveal the neoliberal execution and affirmation mechanisms of the YSS-NMH project during the emergence, implementation and public presentation stages. Through the dual analysis of YSS-NMH, this study intends to bring a critical account to the dynamics of neoliberal urbanization through mega projects in general, drawing parallels between similar processes that are experienced in many of the metropolitan cities of developing countries in the 21st century.

Keywords: Urban space production, neoliberal urban policies, global city, northern İstanbul, mega projects
2000’li yılların İstanbulu, yoğun kentsel mekan üretimi ve yeniden üretimi süreçlerine sahne olmaktadır; neredeyse tüm şehrin kesintisiz bir şantiyeye dönüştüğü söylenebilir. Bir yanda kentsel alanın sınırları yeni konut bölgeleri ve... more
2000’li yılların İstanbulu, yoğun kentsel mekan üretimi ve yeniden üretimi süreçlerine sahne olmaktadır; neredeyse tüm şehrin kesintisiz bir şantiyeye dönüştüğü söylenebilir. Bir yanda kentsel alanın sınırları yeni konut bölgeleri ve merkezi iş alanlarıyla genişlerken, öte yanda kent merkezinde yoğunlaşan kentsel dönüşüm projeleri soru işaretleri yaratmaktadır. Dahası, kentin müşterek belleğinde yer etmiş kültürel, tarihi ve doğal kentsel simgeler, mekanın kapitalistleşmesi adına yeniden şekillendirilmekte ve şehir peyzajı önemli sayıda can alıcı müdahaleye maruz kalmaktadır. Kısacası günümüz İstanbulu, kentin dokusunu geri dönülemez bir biçimde dönüştürmekte olan bir dizi büyük ölçekli uygulamanın nesnesidir.
2000’li yılların İstanbulunda ana akım kentsel mekan üretim pratikleri küresel sermaye, merkezi ve yerel otoritelerin işbirliği içinde benimsedikleri neoliberal kentsel politikalar doğrultusunda şekillenmektedir. Bu pratikleri çözümleyebilmek için öncelikle 2000’li yılların kentsel politikalarının anlaşılması önemlidir. Bu çalışma, İstanbul’un tarihi merkezindeki mekansal üretim süreçlerine; 2000’li yıllarda Haliç bölgesinde ardışık olarak gündeme gelen; sosyal, mekansal ve ekonomik yaklaşımları keskin biçimde farklılaşan iki projenin karşılaştırmalı değerlendirmesi üzerinden eleştirel bir bakış getirmeyi amaçlar. İlk proje, Avrupa Birliği ve Fatih Belediyesi öncülüğünde  2003 ve 2008 yılları arasında uygulaması gerçekleşen Fener Balat Rehabilitasyon Projesi, ikincisi ise hazırlık süreci 2007 yılında başlayan ve Fatih Belediyesi’nin özel bir firmaya ihale yoluyla başlattığı Fener Balat Ayvansaray Kentsel Yenileme Projesi’dir.
Research Interests:
n the post-industrial period, Golden Horn is subjected to a number of revitalization projects with acutely different approaches in terms of preservation and the re-production of space. The “Golden Horn Cultural Valley Project”, defined by... more
n the post-industrial period, Golden Horn is subjected to a number of revitalization projects with acutely different approaches in terms of preservation and the re-production of space. The “Golden Horn Cultural Valley Project”, defined by the Istanbul Greater Municipality, owns its rhetorical basis to catching up with the glorious Ottoman past (Sadabad) on one side, and the much repeated aim of “establishing Istanbul as a global cultural center”, on the other side. Focusing on the Golden Horn revitalization projects as the ‘stage’ of contradictory local and global dynamics, our paper explores different architectural approaches and various social actors in the re-production of space. Introducing the shifting position of the architect in the complex process of revitalizations, this study aims at giving a critical analysis of the political, rhetorical, architectural mechanisms that play part in the reproduction of a historical settlement in global Istanbul.
Research Interests:
While reshaping the social and daily life, neoliberalism aims to fill the social and urban gaps through creative destruction. The neoliberal urbanization of Turkey in the 2000’s led to rent-oriented creative destruction processes. While... more
While reshaping the social and daily life, neoliberalism aims to fill the social and urban gaps through creative destruction. The neoliberal urbanization of Turkey in the 2000’s led to rent-oriented creative destruction processes. While the urban space is constantly demolished and reproduced via urban transformation, the goals and perceptions of different subjects vary. In this article, creative destruction-oriented urban transformation processes in the Istanbul of 2000’s are discussed through Fener - Balat Urban Renewal Project.
Research Interests:
ÖZET: Ev; birbirine karşıt ama iç içe geçmiş iki anlam taşıyor. İnsanın yaşamı boyunca bu iki evi ile kurduğu ilişkiler sürekli değişiyor. Birinci EV; toplumsal, domestik /”evcil”, statükoyu sürekli yeniden üreten, paylaştığın EV -... more
ÖZET:
Ev; birbirine karşıt ama iç içe geçmiş iki anlam taşıyor. İnsanın yaşamı boyunca bu iki evi ile kurduğu ilişkiler sürekli değişiyor. Birinci EV; toplumsal, domestik /”evcil”, statükoyu sürekli yeniden üreten, paylaştığın EV - ailenin EV’i. İkinci ev ise; bireysel, “evcilleşmemiş”, kendin olarak var olabildiğin, dış dünyadan sakındığın, esirgediğin ev - yaratıcı bireyin evi. Her iki varoluş durumunun da mekansal karşılıkları var. İnsan ömrünün farklı dönemlerinde bu iki duruma denk düşen mekanlar değişiyor, bazen iç içe geçiyor, bazen biri hayatı kaplarken diğeri küçülüp kavruk kalıyor, nadiren de denk düşüyor, örtüşüyor. Bu metin insanın iki evine; diğerleriyle paylaşılan, toplumsal olan EV ile mahrem, bireysel, iç dünyaya ait olan ev’in aralarındaki git gellere, tutturulan ya da kaçan dengelere dair bir tartışmayı kişisel deneyim üzerinden ele alıyor.
İnsana dair sayısız pratiği kapsayacak ve karşılayacak tek bir mekanda barınma, pek çok açıdan ele alınması gereken bir fikir. Tek mekanda barınma pratikleri bilinçli sanatsal, politik, ekolojik seçimler ile ilgili olabildiği kadar... more
İnsana dair sayısız pratiği kapsayacak ve karşılayacak tek bir mekanda barınma, pek çok açıdan ele alınması gereken bir fikir. Tek mekanda barınma pratikleri bilinçli sanatsal, politik, ekolojik seçimler ile ilgili olabildiği kadar ekonomik kısıtlar, yoksunluk ve siyasi baskı rejimlerinin dayatması ile de biçimlenebilmekte.
Konuyu tartışırken, yeryüzünde minimum ayak izi bırakarak varolmanın, mekanı ve hayatı konvansiyonel, programatik kompartmanlara ayırmadan barınmanın yaratıcı enerjisi kadar mahremiyetten yoksun,
kapatılmış, mahrum bırakılmış, istiflenmiş olmanın yıpratıcılığından da
bahsetmek gerek.
1950’li yıllardan itibaren Türkiye’nin orta sınıfa yönelik konut ihtiyacını karşılayan birincil mekanizma olan yapsat, piyasa şartları doğrultusunda küçük- orta ölçekli girişimcinin bireysel inisiyatifiyle gelişen bir kentsel mekan üretme... more
1950’li yıllardan itibaren Türkiye’nin orta sınıfa yönelik konut ihtiyacını karşılayan birincil mekanizma olan yapsat, piyasa şartları doğrultusunda küçük- orta ölçekli girişimcinin bireysel inisiyatifiyle gelişen bir kentsel mekan üretme pratiği olarak değerlendirilebilir. Son otuz yılda Türkiye kentlerinde yaşanan küreselleşme süreçlerinin tetiklediği gayrimenkul piyasalarındaki değişime paralel olarak yapsat’ın dinamikleri de dönüşüm içindedir.
1950 – 1980 yılları arasında, mimari değerlerden ziyade işin çabuk ve karlı bir şekilde yapılması önemliyken; 1980’lerin ortasından itibaren hız kazanan küreselleşme dinamikleriyle birlikte tasarım bir tüketim nesnesi ve pazarlama aracı haline gelir; mimari tasarım ise ticari değer kazanarak yapsat mekanizmasının içinde yer almaya başlar. 1980 öncesinde yapsatçı firmalar, kentin konut talebini en kısa yoldan karşılayan, çoğu “alaylı olarak işe başlamış” girişimcilerdir. Günümüzde ise, inşaat piyasasındaki küçük - orta ölçekli özel sektörün profesyonel anlamda giderek daha donanımlı, mimarlık ve mühendislik projelendirme, emlak geliştirme ve pazarlama hizmetlerini de kendi bünyesinde üreten ya da dışardan talep eden bir yapıya sahip olmaya başladığı gözlenebilir. Bu yönelimin önde gelen sebeplerinden biri, küresel piyasalara entegre olma isteğidir.
Bu çalışma, 20. Yüzyıl ortasından itibaren Türk kentlerinin konut dokusunun üretim süreçlerinde ortaya çıkan kendine özgü yapsat mekanizmasının 2000’li yılların küresel kentleşme dinamikleri ile karşılaşması sonucu geçirmekte olduğu dönüşümü, İstanbul kenti üzerinden okumayı hedefler. Çalışmanın çerçevesi, küreselleşme dinamiklerinin en yoğun hissedildiği Türkiye kentlerinden İstanbul’da, bir kentsel mekan üretim mekanizması olarak yapsat’ın ne tür bir dönüşüm geçirdiğini, belirli bir örnek üzerinden tartışarak ortaya koymaktır. Çalışmanın amacı, İstanbul’un orta – üst gelir grubunu barındıran konut bölgelerindeki yapı stoğunun yenilenmesi sürecinde özel sektörün piyasa koşulları çerçevesinde geliştirdiği müdahale biçimlerini tartışmak ve 20. Yüzyılın ortalarından itibaren Türk kentlerinin hakim konut dokusunun ortaya çıkışının birincil sebebi olan yapsat mekanizmasının, günümüzün küresel durumunda, neoliberal piyasa koşullarına nasıl uyum sağladığını incelemektir. Çalışmanın örneklemi olarak, başta Nişantaşı bölgesi olmak üzere İstanbul’u rant değeri yüksek semtlerinde yoğun bir inşai etkinliği olan Keten İnşaat A.Ş (KI) ele alınacaktır.
Çalışmada öncelikle, tarihsel olarak yapsat’ın Türkiye’deki etkinliği tartışılacaktır. Ardından, 2000’li yılların küresel İstanbul’unda, konut dokusunun yeniden üretimi sürecinde yapsat mekanizmasının dönüşümü,  KI’nin işleyiş kurgusu, yapısı ve mekânsal üretimi üzerinden ele alınacaktır. Çalışma, sonuç tespitleri ile tamamlanacaktır.
Research Interests:
Türkiye’de 2001 sonrası etkinlik kazanan kentsel politikaları, ülke ekonomisinin tümüyle neoliberalleşmesi; yani kapitalist piyasa güçlerinin politik ve ekonomik alanlarda daha geniş ve engelsiz alanlar bulması şeklinde okumak mümkün. Bu... more
Türkiye’de 2001 sonrası etkinlik kazanan kentsel politikaları, ülke ekonomisinin tümüyle neoliberalleşmesi; yani kapitalist piyasa güçlerinin politik ve ekonomik alanlarda daha geniş ve engelsiz alanlar bulması şeklinde okumak mümkün. Bu neoliberalleşme süreci 1980’lerde başlamış olsa da ; 2001 sonrasını öncesinden ayıran farklar var. En önemli fark, 2001 öncesinde benimsenen ve enformel yapılaşmaya göz yuman popülist konut politikalarının, 2001 sonrasında hakim olan ‘gecekondulara sıfır tolerans’ mantığı ile ortadan kalkması. İkincisi, son yıllarda devlet eliyle büyük ölçekli kentsel dönüşüm projelerinin uygulanmaya başlanması. Üçüncüsü ise, kentlerin küresel ölçekte pazarlanacak metalar olarak algılanması paralelinde değerli kamu arazilerinin satılarak özelleştirilmesi. Bu metin, Türkiye’nin kentsel rejiminin 2000’lerde geçirdiği dönüşümü; bu dönüşümün başlıca uygulama ajanlarından biri olan T.C Toplu Konut İdaresi’nin (TOKİ) işleyişi üzerinden ele almayı hedefliyor. Bu bağlamda, öncelikle mevcut kent yönetiminin benimsediği politikalara kısaca değiniliyor, ardından TOKİ üzerinden uygulanan mekansal politikaların eleştirel bir okuması yapılıyor ve nihayetinde mimarlık disiplininin süreç içinde nasıl bir rol oynadığına da değinen bir sonuç bölümü veriliyor.
Research Interests:
Research Interests:
‘Küreselleşen İstanbul’da bir Sosyal Aktör Olarak Mimarın Rolü’, Mimarlık Dergisi, TMMOB Yayını, Ankara, Kış 2011, ISSN.1300-4212. 20. Yüzyıla üç imparatorluğa başkentlik etmiş emperyal bir kent olarak giren İstanbul, yüzyıl aradan sonra... more
‘Küreselleşen İstanbul’da bir Sosyal Aktör Olarak Mimarın Rolü’, Mimarlık Dergisi, TMMOB Yayını, Ankara, Kış 2011, ISSN.1300-4212.

20. Yüzyıla üç imparatorluğa başkentlik etmiş emperyal bir kent olarak giren İstanbul, yüzyıl aradan sonra dünya sahnesinde yeniden ‘küresel kent’ olarak beliriyor: başat ekonomik bölgeleri dünya ekonomisine bağlayan çok önemli dünya kentleri arasında gösteriliyor. Radikal kentsel gelişmelerin ışığında, 1983-2010 arası yılları, Korkmaz ‘küreselin basıncı’ olarak isimlendiriyor.  İstanbul’da yasanan kentsel dönüşümün bize özgü taraflarının yanında, pek çok yerde yaşananlarla benzerliklerine işaret etmek gerek. Tıpkı diğer dünya kentlerinde olduğu gibi İstanbul kent mekanı, farklı aktör ve çıkar gruplarının değişen ağırlıklarda roller oynadıkları karmaşık süreçler sonucunda her gün yeniden üretiliyor. Bu coğrafi büyüme, aynı zamanda, kentsel ve mimari alanda olağanüstü bir çeşitliliğin de ev sahibi. Tam da bu noktada  21. Yüzyılın İstanbul’u artık ‘fazla sayıda bileşenli bir çoğulluğa sahip’.  Bu çoğulluktaki her süreçte rol alan aktörlerin kimliği, ağırlıkları, sorumlulukları ve hedefleri doğrultusunda kendine özgü. Farklı mekansal üretim süreçlerinin farklı mimari hizmet talepleri ve mimarlık yapma biçimleri üreteceği düşünülürse; kentin gündelik hayat akışı içinde yer alan tekil bir mimarlık pratiğinden değil, örüntülerin yapısıyla belirlenen çeşitli ‘mimar’ rollerinden bahsedilebilir. Meslek içinde memur -bürokrat - belediyeci mimar, müteahhit mimar, akademisyen- teorisyen-eğitimci mimar, aktivist-sivil toplum ve mesleki örgütlenmelerin içinde rol üstlenen mimar gibi çok sayıda farklı, kimi zaman yer değiştiren, üst üste binen, örtüşen; kimi zaman da çelişen ve çatışan rol var. Şüphesiz bu mesleki pozisyonların tümü, kentsel mekan üretiminde, farklı etkinlik derecelerinde roller üstlenen aktörler. Ocak ve Eylül 2010’da iki yabancı derginin kapağında olan İstanbul ve Türkiye, olumlu okumalarla, özellikle genç mimarların önünün çok açık olduğunu vurgulayan dosyalarla ele alınıyor.  Ama Uğur Tanyeli yine de zaman zaman yazılarında ve konuşmalarında ‘mimarlık şimdi neden bu kadar heyecansız?’ diye soruyor.

Bu metin, inşaat sektörüne mimari tasarım hizmeti sunan ‘serbest mimar’ pozisyonu üzerinden giderek günümüz kent mekanının üretiminde biz mimarların oynadığı rolü tartışmayı hedefliyor. Gündelik hayatın içinde mimarın yeri nedir? Sayıları her gün artan emlak projelerinin reklamlarında boy gösteren, kamusal bilinirliği giderek artan, imzası proje için bir prestij göstergesi olan mimarlar, nasıl bir mesleki pozisyon tarifliyorlar? İstanbul’un kentsel mekan üretiminde yer tutan çeşitli mimar rolleri, bu rolleri üreten bağlam, süreç ve sosyal ilişkilerle birlikte ele alınarak nasıl yorumlanabilir? En önemlisi, bu rollerin çoğulcu, kamu yararını gözeten, katılımcı, kurumsal gücün çizdiği sınırların dışına sızabilen pratikler üretme potansiyeli nedir?

Bu soruların ışığında çalışma, öncelikle mimarın mesleki pozisyonunu ve bu pozisyonun Türkiye bağlamında dönüşümünü ele alıyor; ardından, günümüz kentsel mekan oluşum dinamiklerini kısaca tartışarak, İstanbul’da halen üretimi devam eden iki kentsel ölçekli proje üzerinden kent mekanı üretiminde yer tutan bir sosyal aktör olarak mimarın rolüne odaklanıyor. Günlük hayat pratiği içinde mimarın rolüne odaklanma, günümüz kentinin dönüşümüne ve mekan üretimine ışık tutabilir.
Research Interests:
Research Interests:
ARCHITECTURE BEYOND CONSTRUCTION The modes of existence in today’s post-industrial, globalized, neo liberalized world are subjected to a constant state of change. The ways in which we perceive the world, communicate, produce and consume... more
ARCHITECTURE BEYOND CONSTRUCTION

The modes of existence in today’s post-industrial, globalized, neo liberalized world are subjected to a constant state of change. The ways in which we perceive the world, communicate, produce and consume are all transforming. Architecture, being one of the fields of many human practices that build up culture, is no exception. As the modern, centralized, national state of the industrialized society is superseded by the post-modern, decentralized, global state of the post-industrial society, it could be argued that the discipline of architecture is shifting from professionalism to a post-professional condition. 
As a profession based on the corporealization of power, the discipline of architecture has been in close relationship with dominating power structures throughout its history. Yet it has never been focused on mere image production and creating exchange value to the extent it is, in today’s neoliberal political climate. On one hand, the globalized economy is celebrating the construction industry as a highly profitable means for capital accumulation. In the last two decades, while some cities such as Dubai were built from scratch, becoming new global business centers; some industrial cities on the verge of recession, such as Bilbao were reinvented as artistic and cultural hubs by inserting iconic architectural pieces. In any case, architecture have become a tool for marketing cities in the global scene; leading to a simultaneous popularization of architecture and loss of disciplinary content.
This chapter focuses on the current state of the architectural profession and the practicing architect as a spatial intellectual in the globalized world; reflecting on the possibility of an architectural practice beyond the constraints of the construction industry. This issue is handled through a threefold discussion. Firstly an account on the condition of normative / conventional urban space making practices at the age of neoliberal urban politics is given; through the “construction” practices going on in the last 20 years in the city of Istanbul. As the cultural and economic capital of a developing country, namely Turkey; İstanbul has been going under a tremendous amount of construction work during the 2000’s. This quantitative magnitude is the reason why Istanbul is chosen as the case of this part of the discussion. Secondly, a reflection upon the conventional architectural practices in the global city of the 21th century is presented in order to understand the current condition, capabilities and shortcomings of the normative profession. Thirdly, the possibility of generating an architectural practice beyond the constraints of construction industry, having the potential to produce alternative spatial practices that could engage with urgent social issues will be addressed through looking into a number of global cases. Lastly, concluding remarks underlining the necessity for an architectural practice beyond construction is given.
Bugünün Türkiyesi’nde Mimarlık? kitabının hikayesi, 2015’in Ekim ayında İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ve Yapı Endüstri Merkezi (YEM) işbirliği ile düzenlenen “Bugünün Türkiyesi’nde Mimarlık Tartışmak?” konulu konferans... more
Bugünün Türkiyesi’nde Mimarlık?  kitabının hikayesi, 2015’in Ekim ayında İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ve Yapı Endüstri Merkezi (YEM) işbirliği ile düzenlenen “Bugünün Türkiyesi’nde Mimarlık Tartışmak?” konulu konferans ile başladı. Akademik ve profesyonel mimarî pratiklerin içinden gelen 25’i aşkın mimarın katıldığı konferans sürecinde , Türkiye’de mimarlık alanında yaşanmakta olan değişimler, varolan sorunlar, mimarlığın gündelik siyasetle ilişkisi, mimarın rolleri, konvansiyonel pratikler, alternatif yaklaşımlar ve tüm bunların mekânsal üretim süreçlerine yansımalarıyla  biçimlenen geniş bir tartışma çerçevesi oluştu.
Konferansın sonunda, dünyada ve Türkiye’de mimarlık eğitiminden meslekî ortama, mimarlığı tartışma kültüründen mesleğin güç ve siyasal iktidarlarla ilişkisine kadar uzanan çok boyutlu bir tablo ortaya çıktı.

Bu kitap, söz konusu konferansın gündemini oluşturan tartışmalar üzerinden geliştirilen bir diyaloglar dizisi olarak tasarlandı. Soru – cevap yöntemiyle ilerleyen diyaloglar,  “Tartışma Kültürü ve Eleştiri; Erk ve Mekân Politikaları; İnşaat, Yapılaşma ve Kentleşme Dinamikleri; Alternatif Yaklaşımlar; Eğitim; Meslekî Ortam; Roller ve Aktörler” olmak üzere yedi alt başlıkta toparlanıp biçimlenerek kitap haline getirildi.
Mesleğin farklı cephelerinden, önde gelen mimarların seslerini biraraya getiren bu çalışma, Türkiye’de 21. yüzyılın ilk çeyreğinde oluşan mimari iklime ilişkin güçlü bir söz üretirken, geleceğe dair öngörü ve ipuçları da barındırmakta. 

İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları olarak, Dr. Evren Aysev’in derlediği bu eserin mimarlık dünyamıza önemli katkılar sağlayacağına inanıyoruz.

BELKIS ULUOĞLU BÜLENT TUNA BOĞAÇHAN DÜNDARALP EMRE ALTÜRK EMRE AROLAT EVREN AYSEV GÖKHAN AVCIOĞLU GÜLSÜM BAYDAR GÜVEN ARİF SARGIN HASAN ÇALIŞLAR HÜLYA ERTAŞ KEREM ERGİNOĞLU KEREM PİKER KEREM YAZGAN SEVİNCE BAYRAK ŞEVKİ PEKİN SUHA ÖZKAN UĞUR TANYELİ