Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content

Sahure Yariş

Süsleme, bütün mimari üsluplara farklı bir bakış ve anlam kazandırır. Güzelşeyh Kasrı süslemeleri ile kültürel etkileşimin en güzel örneklerinden biridir. Kasır, Diyarbakır İlinin Çınar İlçesinde Altınakar Köyü’nde yer almaktadır. Kim... more
Süsleme, bütün mimari üsluplara farklı bir bakış ve anlam kazandırır. Güzelşeyh Kasrı süslemeleri ile kültürel etkileşimin en güzel örneklerinden biridir. Kasır, Diyarbakır İlinin Çınar İlçesinde Altınakar Köyü’nde yer almaktadır. Kim tarafından ve hangi tarihte yapıldığına dair herhangi bir yazılı belge bulunmamaktadır. Yapının kim tarafından ve hangi tarihte yapıldığına dair bilgi bulunmamaktadır. Kullanıldığı malzeme, süsleme ve inşa tekniğinden Osmanlı Döneminde inşa edildiği anlaşılmaktadır. Günümüzde harap olan yapı, iki katlı bir plana sahiptir. Alt kat medrese, üst kat ise kasır olarak düzenlenmiştir. Alt katta medreseye giriş eyvanında, eyvan kemerinin etrafında uygulanmış olan motiflerle başlayan süsleme programı, üst katta yoğun olarak işlenmiştir. Kasrın ayakta kalan bölümünde hem iç, hem de dış cephede süsleme görülmektedir. Yapıda bitkisel, geometrik motiflerin yanı sıra, mukarnas, kemer, silme, sütünce gibi yapısal elemanlara da süsleme niteliği kazandırılarak kasrın cephelerinde hareketlilik devam ettirilmiştir. Cephelerde süslemelerin yanı sıra, taşın düzgün ve temiz işlenmesi yüzeylerin dümdüz bir mermer gibi görünmesine neden olmuştur. Motifleri işlemede kullanılan oyma–kabartma tekniği ile plastik etkisi güçlü zengin kompozisyonlar elde edilmiştir.
Makalede Güneydoğu Anadolu’nun tarihi kentlerinden biri olan Diyarbakır İlinin Çınar İlçesinde yapılmış olan Güzelşeyh Kasrı’nın süslemeleri anlatılarak, bu süslemelerin Türk–İslam sanatındaki yeri ve önemi üzerinde durulacaktır. Kentin tarihini, kültürünü yansıtmaya devam eden yapının bulunduğu bölgedeki benzer örnekleri ile karşılaştırma yapılarak bölgesel etkileşim üzerinde durulmuştur.
Makalede, Diyarbakır Arkeoloji Müzesi’nde bulunan figürlü Artuklu dönemi sikkeleri değerlendirilmektedir. Artuklular, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 1102-1409 yılları arasında Amid (Diyarbakır), Harput, Mardin ve Hasankeyf gibi merkezlerde... more
Makalede, Diyarbakır Arkeoloji Müzesi’nde bulunan figürlü Artuklu dönemi sikkeleri değerlendirilmektedir. Artuklular, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 1102-1409 yılları arasında Amid (Diyarbakır), Harput, Mardin ve Hasankeyf gibi merkezlerde egemen olmuş bir Türkmen beyliğidir.
Müzede beyliğe ait 12.- 13. yüzyıllar arasına tarihlenen 14 adet figürlü sikke bulunmaktadır. Satın alma yoluyla müzeye getirilen bu sikkelerden 6 âdeti bakır, 8 adedi ise bronz malzemeden yapılmıştır. Karakteristik özelliklere sahip olan Artuklu sikkelerinde figürlü süslemenin yanı sıra Arapça yazılar, meliklerin, sultanların, halifelerin adı ve unvanı ile basım yeri, tarihi gibi bilgilerde yer almaktadır. Sikkelerde figür kompozisyonu olarak büst ve portre kullanımına ağırlık verilmiştir. Sikkelerde halife adının belirtilip beyliğin İslam dinine mensubiyetinin vurgusu yapılırken aynı zamanda Grek, Roma, Bizans ve Orta Asya hakanlarının tahta oturur vaziyette tasvirlerinin etkileri ön plana çıkmaktadır. Sikkeler üzerinde uygulanan hükümdar portrelerinde yüz, saç ve elbise kıvrımları gibi ayrıntılar maden üzerinde kabartma olarak işlenmiştir.
İslami dönemde yazı ve bitkisel süslemelerin yoğun işlenmesine rağmen Artuklu dönemi sikkelerinde figüratif süslemelerin kullanılmış olması bu sikkelerin özel bir yerinin olduğunu göstermektedir.
Çalışmada, nümismatik biliminin yanı sıra sanat tarihi, arkeoloji, coğrafya, tarih gibi sosyal bilim dallarına kaynaklık eden sikkelerden Diyarbakır Arkeoloji Müzesi’nde bulunan Artuklu dönemi figürlü sikkelerin, sanatsal üslubu ve kültürel etkileşimi anlatılarak Türk-İslam sanatı içerisindeki yerinin değerlendirilmesi yapılmaya çalışılmıştır.
Mezopotamya’nın kuzeyinde bulunan Diyarbakır, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin orta kısmında yer almaktadır. Etrafı surlarla çevrilerek kentten ayrılmış olan İçkale, kuruluşundan günümüze kadar yönetim birimlerinin bulunduğu bir alandır.... more
Mezopotamya’nın kuzeyinde bulunan Diyarbakır,
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin orta kısmında yer
almaktadır. Etrafı surlarla çevrilerek kentten ayrılmış olan
İçkale, kuruluşundan günümüze kadar yönetim birimlerinin
bulunduğu bir alandır. Alan içerisinde Amida Höyük, Artuklu
Sarayı gibi birçok yapı yer alır.
Osmanlı Devleti’nde, 19. yüzyılda geniş bir bölgenin
yönetim merkezi olan Diyarbakır, Tanzimat Fermanı
sonrasında gerçekleştirilen Batılılaşma hareketlerinden
etkilenmiştir. Bu etkileşimle beraber batılı üslupları taşıyan
birçok yapı inşa edilmiştir. Devletin gücünü simgeleyen kamu
yapıları bu yapılardandır. Şehrin fiziksel gelişimi, hem
mimarisini hem de kültürünü etkilemiştir.
Makalede İçkale içerisinde yer alan kamu yapıları olarak
inşa edilmiş, yedi yapının giriş cepheleri anlatılmaktadır. Bu
yapılar; Müze Teşhir Binası, Valilik Makamı, Müze İdari Binası,
Kafeterya ve Restoran, Teşhir Binası, Atatürk Müzesi ve Bilgi
Belge Merkezi, Müze Eğitim Birimi’dir.
Bu yapı toplulukları genel olarak 19.-20. yüzyıllara
tarihlenmektedir. Taş malzeme ile yapılmış olan bu yapıların
giriş cephelerinde taş işçiliğinin batılı bir üslupla nasıl
birleştiğine dikkat çekilmektedir. Neoklasik üslubun yansıttığı
sadelik, simetri ve düzenli cephe anlayışı yapıların giriş
cephelerinde uygulanarak yapılara, anıtsallık ve resmiyet
kazandırılmıştır. Yapılardan Valilik Makamı ve Kafeterya ve
Restoran’ın iki cephesinde giriş kapılarına yer verildiği için bu
yapıların iki cephesi de anlatılmıştır.
Çalışmada İçkale’de yer alan yapıların giriş cephe
düzenleri üzerinde durularak, neoklasik özellikler ayrıntılı
olarak anlatılıp, aynı dönem içerisinde yapılmış olan yapılarla
benzerlikleri üzerinde durulmuştur.
Mezar taşları, kentlerin gelişim sürecinde en çok zarar gören eserlerin başında yer almaktadır. Bu eserler zamanla ya kaybolup gitmekte ya da ilgisizlik nedeniyle tahrip olmaktadır. Çalışmada; Malatya Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzeleri’nde... more
Mezar taşları, kentlerin gelişim sürecinde en çok zarar gören eserlerin başında yer
almaktadır. Bu eserler zamanla ya kaybolup gitmekte ya da ilgisizlik nedeniyle tahrip
olmaktadır. Çalışmada; Malatya Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzeleri’nde bulunan toplam
39 adet mezar taşı, sanat tarihi açısından belgelenerek değerlendirilmiştir. Kronolojik
olarak tanıtılan taşlar, form bakımından kare ve dikdörtgen kesitli olarak iki ana gruba
ayrılmaktadır. Süsleme programları ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Motifler tanıtılırken
önce motifin ikonografik gelişimi üzerinde durulmuştur. Estetik görünümleri ile
mezarda yatanın kimliğini, sülâlesini, mesleğini unvanını, kullanılan isimleri, lakapları,
ölüm sebeplerini, hastalıkları, yaratandan ve insanlardan istenilen isteklerini anlatması
ve inanışlarla ilgili önemli bilgilerin yer aldığı bu eserler, ayrı ayrı ele alınıp genel bir
değerlendirme yapılmıştır. Türk – İslam sanatı içerisindeki yeri üzerine durulmuş
olan mezar taşlarının müzelere nereden getirildiği belirtilmiştir. Bu eserler; kültürel,
sanatsal çeşitliliği bakımından hem yapıldıkları dönem içerisinde hem de bulundukları
bölgenin aidiyetini temsil etmesi açısından son derece önemli eserlerdir
Eski çağlardan beri Güneydoğu Anadolu’nun önemli şehirlerinden biri olan Diyarbakır, bulunduğu konumdan dolayı birçok medeniyetin buluştuğu şehir olmuştur. Şehirde bu medeniyetlerin bıraktığı zengin maddi bir kültür birikimi vardır. Bu... more
Eski çağlardan beri Güneydoğu Anadolu’nun önemli şehirlerinden biri olan Diyarbakır, bulunduğu
konumdan dolayı birçok medeniyetin buluştuğu şehir olmuştur. Şehirde bu medeniyetlerin bıraktığı
zengin maddi bir kültür birikimi vardır. Bu birikimi oluşturan gruplardan biri evlerdir. 18-19.
yüzyıllara ait evler mimari açıdan Anadolu’nun farklı yöreleri ile benzerlik göstermesinin yanı sıra
süsleme anlayışıyla dikkat çekmektedir. Taş, ahşap, alçı ve maden gibi farklı malzemeden yapılan
süslemelerde bitkisel, figüratif ve geometrik öğeler kullanılmıştır. Çalışmada geleneksel Diyarbakır
evlerinde taş malzemeden yapılmış figürler üzerinde durulmuştur. Şehirdeki 443 ev incelenmiş
bunlardan 14’ünde taş figür bulunduğu tespit edilmiştir. Bu figürler kadın ve erkek başı, boğa başı,
kurt başının yanı sıra yürür vaziyette tasvir edilmiş aslan figürlerinden oluşmaktadır. Bu figürler
ikonografik olarak anlatılarak Türk-İslam sanatı içerisinde değerlendirilmeye çalışılmıştır.
İnsanoğlu var olduğu günden beri çeşitli dönemlerde barınma ihtiyacına cevap veren yapılar yapmıştır. Bu yapılar medeniyetlerin kültürel özelliklerini yansıtan maddi kültür varlıkları haline gelmiştir. İnsanların geçmişten gelen... more
İnsanoğlu var olduğu günden beri çeşitli
dönemlerde barınma ihtiyacına cevap veren
yapılar yapmıştır. Bu yapılar medeniyetlerin
kültürel özelliklerini yansıtan maddi kültür
varlıkları haline gelmiştir. İnsanların geçmişten
gelen kültürel özelliklerinin en iyi yansıtıldığı
maddi kültür varlıklarından biri, inşa ettikleri
evleridir.
Toplumların geleneksel yaşantılarının en
önemli göstergesi, geleneksel evlerdir. Anadolu
insanın geleneksel yaşantısını yansıtan Türk Evi,
Türklerin Orta Asya’da göçebe hayatı yaşayan bir
toplumken kullandığı çadırın iç mekân kurgusuna
dönüştüğü güzel bir örnektir.
İklim ve coğrafi şartlara göre bölgesel
farklılıklar gösteren Türk Evi’nin en güzel
örneklerinden biri Diyarbakır evleridir. Genellikle
iki katlı düzenlemeleri, avlu ve avlu etrafında
şekillenen servis mekânları, üst kat yaşam alanları
ile geleneksel kültürün devamlılığının görüldüğü
yapılardır.
Türk evi plan tipolojisine ve mekân kurgusuna
uygun olarak biçimlenen, geleneksel yaşam
biçimini yansıtan bu evlerin yaşatılması,
korunması kültür sürekliliğinin sağlanması
açısından önemlidir.
Bu çalışmada, Diyarbakır’ın kentsel
dokusunda yer alan geleneksel evlerin mekânsal
yapısının Türk Evi mimarisindeki yeri üzerine bir
değerlendirme çalışması yapılmıştır.
Bu çalışmada Çingene Fırını Cami Haziresi'nde yer alan Osmanlı Dönemine ait 26 mezar taşı sanat tarihi açısından belgelenerek değerlendirilmiştir. Bu örnekler fotoğraflanarak kitabeleri okunmuş, mezar taşlarının başlık tipleri, formları... more
Bu çalışmada Çingene Fırını Cami Haziresi'nde yer alan Osmanlı Dönemine ait 26 mezar taşı sanat tarihi açısından belgelenerek değerlendirilmiştir. Bu örnekler fotoğraflanarak kitabeleri okunmuş, mezar taşlarının başlık tipleri, formları ve bezeme özellikleri ele alınarak Türk mezar taşı sanatı içerisindeki yerleri belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışmada her bir mezar taşı ayrı ayrı ele alınmış ve bu taşlar üzerinden genel bir değerlendirme yapılmıştır. Taşlardan 1'i XVI. yy sonlarına, 25 tanesi ise XVIII. yy. ve XIX yy.'a tarihlenir. Osmanlı mezar taşları estetik görünümlerinin yanı sıra meslekler, unvanlar, aile bağları ve inanışlarla ilgili önemli bilgiler vermektedir. Bu haziredeki mezar taşlarının, sosyal, ekonomik ve kültürel açıdan mezartaşı yapma geleneğini devam ettiren sade örnekler olduğu görülmüştür. Abstract In this study 26 graves, belonging to the Ottoman period and taking place in Çingene Fırını Mosque Cemetery, were documented and evaluated in terms of art history. These samples were photographed, their inscriptions being figured out and forms, decorative features, and stone types of graves were tried to be determined in the Turkish tombstone art. Each grave stone in the study was handled separately a general assessment on these stones was made. One of the stones dated to the end of XVI.century, while the remaining twenty five are dated to XVIII. and XIX. centuries. Ottoman tombstones are aesthetic, and they give important information about occupations, titles, family relations and beliefs. The tombstones of the cemetery were observed to be simple examples continueing the tradition of making the tombstones socially, economically and culturally.
Kendine özgü mimarisiyle sosyo-kültürel bir geçmişi yansıtan eski Erzurum evlerinin cephe düzenlemeleri önemli sivil mimari ögelerdendir. Etkileyici süsleme özelliklerine sahip olan cepheler, Batılı üslupların seçmeci bir biçimde... more
Kendine özgü mimarisiyle sosyo-kültürel bir geçmişi yansıtan eski Erzurum evlerinin cephe düzenlemeleri önemli sivil mimari ögelerdendir. Etkileyici süsleme özelliklerine sahip olan cepheler, Batılı üslupların seçmeci bir biçimde görüldüğü alanlardır. Genellikle 20. yüzyıla tarihlendirilen evlerde taş ve ahşap malzeme süsleme için kullanılmıştır. Cepheleri oluşturan ve sembolik anlamlar taşıyan söveler, profiller, alınlıklar, konsollar, kemerler, sütunlar, giriş kapıları süslemenin yoğunlaştığı mimari elemanlardır. Yazımızın asıl amacı Erzurum evlerinde görülen cephe süslemeleri üzerinde durmak ve değerlendirme yapmak olmakla birlikte pek tabii olarak değerlerimizin korunması, bu yönde bir bilincin oluşması da hedeflenmiştir. Konunun bu yönüne de ayrıca dikkat çekmek isteriz. Anahtar Kelimeler: Erzurum, Ev, Cephe, Süsleme, Konut, Tandırevi. Abstract Reflecting a socio-cultural past with their peculiar architecture, facades of old Erzurum houses form significant elements of civil architecture. Those facades, which have impressive ornamental characteristics, are the places on which various western styles are used selectively. Stone and wood are the materials used for ornamentation in these houses, which are generally dated 20 th century forming the facades and carrying symbolic meanings, the jambs, profiles, frontals, cantilevers, cinctures, columns and entrances are the architectural elements on which ornaments are especially seen. The main aim of this study is to lay emphasis on the facade ornamentation of Erzurum houses and to make an evaluation. Besides, we would like to draw attention to the protection of these (cultural) values and to create awareness in this direction.
Türk El Sanatları arasında önemli bir grup oluşturan madeni eserler malzeme, form, kap türü, teknik ve süsleme bakımından çeşitliliğe sahiptir. Bu çeşitlilik içerisinde buhurdanlar önemli bir yer tutmaktadır.... more
Türk  El  Sanatları  arasında  önemli  bir  grup  oluşturan  madeni
eserler  malzeme,  form,  kap  türü,  teknik  ve  süsleme  bakımından
çeşitliliğe  sahiptir.  Bu  çeşitlilik  içerisinde  buhurdanlar  önemli  bir  yer
tutmaktadır. Buhurdanın sözlük anlamı ateşe atılmak veya özel bir kap
içinde yakılmak sureti ile güzel kokulu dumanından faydalanılan madde,
tütsü  anlamına  gelir.  İnsanoğlunun  var  olmaya  başladığı  ilk  çağlardan
günümüze  kadar  değişik  milletler,  medeniyetler  ve  dinlerden  olan
insanlar tarafından, yakıldığında güzel koku yayan karışım ve buhurdan
kullanılmıştır.
Bu  makalede,  Diyarbakır  Arkeoloji  ve  Etnografya  Müzesi’nde
deposunda  bulunan,  satın  alma  yoluyla  müzeye  getirilen  4  adet
buhurdan  incelenmiştir.  Kitabesiz  olan  bu  eserler,  form  ve  süsleme
özellikleri  bakımından  değerlendirilmiştir.  3  adet  buhurdan  17.-19.  yy.
Osmanlı dönemine, 1 adet buhurdan ise 19. yy. -  20. yy.’a tarihlenmiştir.
Bu  eserler  bakır  malzemeden  döküm  tekniği  ile  yapılmış  olup  kapak,
ateşlik ve kaide bölümlerinin ayrı ayrı imalatından sonra, bu parçaların
birleştirilmesiyle  meydana  getirilmiştir.  Süsleme  tekniği  olarak  ajur,
kazıma  ve  kabartma  teknikleri  kullanılmıştır.  Süslemede  bitkisel  ve
geometrik motifler işlenmiştir.
Maden  sanatı  içerisinde  önemli  bir  yere  sahip  olan  buhurdanlar
form  ve  üzerindeki  süsleme  elemanları  ikonografik  açıdan
değerlendirilmeye  çalışılarak  Türk  Sanatı  ve  kültürü  içindeki  yerleri
üzerinde  durulmuştur.  Bilimsel  olarak  tanıtılacak  olan  buhurdanlar
Türk  maden  sanatının  gelişim  çizgisine  paralel  üslup  özelliklerini  de
yansıtarak ele alınmıştır.
Mezarlar iki dünya arasında bir kapı olarak görülmüş, dünya ile ahiretin kavşak noktası olarak sayılan mezarlıklar yapılmıştır. İçerisindeki mezar yapıları ile bir tarih ve sanat merkezi haline gelmiş olan bu mekânlar, barındırdığı manevi... more
Mezarlar iki dünya arasında bir kapı olarak görülmüş, dünya ile ahiretin kavşak noktası olarak sayılan mezarlıklar yapılmıştır. İçerisindeki mezar yapıları ile bir tarih ve sanat merkezi haline gelmiş olan bu mekânlar, barındırdığı manevi atmosfer ve dinimiz açısından gösterilen değerden dolayı önemini hep korumuştur. Orta Asya'da Türklerin mezarlarına diktikleri "balbal" denen taşlarla başlatılan mezar taşı yapma geleneği, zamana ve dinlere göre şekil değiştirse de hiç kaybolmamış yapılmaya devam ettirilmiştir. Çevrenin ve dönemin inançlarının, sanat geleneklerinin, iktisadi ve sosyal şartlarının ortak ürünü olan mezar taşları bünyesinde bulundurduğu yazı ve süsleme kompozisyonlarıyla, sanat tarihi başta olmak üzere birçok bilim dalına kaynaklık eden; döneminin sanat zevkini, tarihini ve kültürünü yanı sıra, bulunduğu yerin, askeri, sosyal, kültürel, dinsel, ekonomik ve ticari durumlarını öğrenmede verdiği bilgiler nedeniyle de oldukça önem taşımaktadır. Ayrıca mezar taşları, eski Türk şehirlerinin geçmişine şahitlik eden birer belge gibidir. Rum Mehmed Paşa Cami Haziresi'nde tarihi mezar taşları ile ilgili yapılan araştırmada Fatih dönemine (1451-1481) ait olan taşlar tespit edilmiş, farklı tiplerde şekillenmiş genellikle sade örneklerdir. Mezar taşlarında yoğun olarak kullanılan ikonografik anlamların yüklendiği dini kaynaklı çeşitli motiflerin (Selvi, hurma, nar, gül, asma dalı gibi) buradaki taşlarda uygulandığı görülmektedir. Hazirede 63 mezar taşından 43'ü baştaşı, 4'ü ayaktaşı, 16'sında ise hem baş hem ayaktaşı bulunmaktadır. Bu mezar taşlarından kataloglanarak ayrıntılı şekilde değerlendirilmiştir. İncelenen mezar taşlarının 30'u erkek, 24'ü kadın mezarlarına aittir. 9 mezar taşının ise kimliği belli değildir. Mermer malzemenin yanı sıra taş malzemenin de kullanıldığı Cami Haziresi'ndeki mezarlar, XVI-XIX yy. aralığına tarihlenen kitabelere sahiptir.
Maddi kültür varlıklarımız içerisinde önemli bir yere sahip olan mezar taşları; tarih, sanat, edebiyat ve kültürel açıdan değerlidir. Türk-İslam sanatı açısından önemli bir grubu oluşturan bu eserler, hem geç anlaşılmış hem de gerektiği... more
Maddi kültür varlıklarımız içerisinde önemli bir yere sahip olan mezar taşları; tarih, sanat, edebiyat ve kültürel açıdan değerlidir. Türk-İslam sanatı açısından önemli bir grubu oluşturan bu eserler, hem geç anlaşılmış hem de gerektiği gibi korunamamıştır. Bu nedenle bir kısmı yok olup gitmiştir. Bir kısmı ise müze depolarında bulunmaktadır. Bu çalışmada Diyarbakır Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi deposunda bulunan on ikisi baştaşı, altı taştan biri ayaktaşı, ikisi çatma lahite ait yan taşı, üçü ise sanduka veya kapak taşı olmak üzere on sekiz mezar taşı incelenmiştir. Çalışmada depoda yer alan mezar taşlarının yüzeylerinde bulunan kitabeler okunmuş, figürler sembolik açıdan değerlendirilip ikonografik olarak açıklanmaya çalışılmıştır. Kitabeli mezar taşları kronolojik bir düzen içerisinde sıralanmış ve kitabelerde yer alan isim, unvan, meslek, lakap, akrabalık bağları vb. gibi ifadeler açıklanmıştır. Yazı çeşitleri belirlenerek hangi teknikte yazıldıklarına dikkat çekilmiştir. Taşlar, form, malzeme ve süsleme özellikleriyle detaylı bir biçimde tanıtılmıştır. Türk-İslam sanatı içerisindeki yeri üzerinde durulmuş olan bu mezar taşlarının müzeye nereden getirildikleri belirtilerek kültürel, sanatsal çeşitlilik açısından dönemi içerisindeki yeri vurgulanmıştır. Anahtar Kelimeler: Diyarbakır, müze, mezar taşı, sembol, kitabe.
Bu çalışmada Erzurum Arkeoloji Müzesi'nde depoda bulunan 12 ibrik incelenmiştir. Maden sanatı içerisinde önemli bir yere sahip olan ibrikler form ve üzerindeki figürler sembolik açıdan değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bakır malzemeden... more
Bu çalışmada Erzurum Arkeoloji Müzesi'nde depoda bulunan 12 ibrik incelenmiştir. Maden sanatı içerisinde önemli bir yere sahip olan ibrikler form ve üzerindeki figürler sembolik açıdan değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bakır malzemeden yapılan ibrikler dönem içerisinde ve Türk-İslam sanatı içerisindeki yeri üzerinde durulmuştur. Bir Türk hanlığı olan Kaçar Hanlığı'nın ilk dönemlerine tarihlendirilen bu ibriklerin hanlık içerisinde gelişim aşamaları değerlendirilmiş, bu aşamalarda batı ile olan etkileşimlerine dikkat çekilmiştir. Benzer formda imal edilen ibriklerin, gövdeleri üzerine kazıma tekniği ile nakşedilen figürler de ikonografik açıdan değerlendirilmeye çalışılmıştır. ABSTRACT In this study, 12 pitchers in the storage of Erzurum Archaeological Museum are examined. These pitchers which are made out of copper and have a significant place as works of metal-art in Islamic art are evaluated in terms of their forms and symbolic figures on them. The study also aims to reveal the stages that these pitchers went through during the first period of Qajar Khanate, together with a Western influence. The iconographic figures on similar works are also evaluated.
Öz Türk plâstik sanatları içerisinde önemli bir yeri olan mezar taşları, tarih içerisinde değişen ve gelişen sanat değerlerine bağlı olarak bir estetik değer taşımaktadır. Bu eserler, kitabeleri ve süslemeleriyle ait oldukları dönemin... more
Öz Türk plâstik sanatları içerisinde önemli bir yeri olan mezar taşları, tarih içerisinde değişen ve gelişen sanat değerlerine bağlı olarak bir estetik değer taşımaktadır. Bu eserler, kitabeleri ve süslemeleriyle ait oldukları dönemin duygu ve düşüncelerini, sanat zevkini, ekonomik ve sosyal özelliklerini, edebî yönünü, estetik kaygılarını yansıtmaktadır. Makalede İstanbul'un Üsküdar semtinde bulunan Ayazma Camii Hazinesi'ndeki 43 adet mezar taşı incelenmiştir. Bu taşlardan 26'sı erkek, 13'ü kadın mezar taşıdır. 4 taşın ise kimliği belli değildir. Osmanlı Dönemi'ne ait olan bu taşlar, XVII. yüzyılın sonları ve XX. yüzyılın başlarına tarihlenir. Çalışmada eserler fotoğraflanarak kitabeleri okunmuş, mezar taşlarının başlık tipleri ve süsleme özellikleri ele alınmıştır. Hazirede bulunan, estetik görünümleri ile mezarda yatanın kimliğini, sülâlesini, mesleğini, unvanını; kullanılan isimleri, lakapları, ölüm sebeplerini, hastalıkları; yaratandan ve insanlardan istek ve dilekleri; inanışlarla ilgili önemli bilgileri yansıtan bu eserler, ayrı ayrı açıklanmış, nihayette genel bir değerlendirme yapılmıştır. Çalışmada, etnografik ve tarihî belge niteliği taşıyan bu taşlar, bilimsel olarak tanıtılarak Türk-İslam sanatındaki yerleri anlatılmaya çalışılmıştır. Abstract The tombstones, which have an important place in the Turkish plastic arts, have an aesthetic value depending on the changing and developing artistic values in history. These works reflect the emotions and thoughts of the era they belong to, their books and their ornaments, their artistic taste, their economic and social characteristics, their literary direction and their aesthetic concerns. In the article 43 pieces of tombstones in Ayazma Mosque Treasury located in Üsküdar District of Istanbul were investigated. Of these stones, 26 are male and 13 are female gravestones, while the identities of 4 stones are not clear. These Ottoman Period stones are dated to the course from the end of the XVII th C. to the beginning of the XX th C. In the study, the works were photographed and the inscriptions were read, the title types of the tombstones and the decoration features were discussed. The aesthetic appearance and the identity of the lying in the grave, the profile, the profession, the
Osmanlı döneminde Erzurum’da yapılmış hamamlardan biri olan Gümrük Hamamı; XVIII. yüzyılın ilk çeyreğinde inşa edilmiş ve 1113 H.- 1717 M. yılında Hacı Derviş İbrahim tarafından inşa edilen Gümrük Camii’ne vakfedilmiştir. Klâsik... more
Osmanlı döneminde Erzurum’da yapılmış hamamlardan biri olan Gümrük Hamamı; XVIII. yüzyılın ilk çeyreğinde inşa edilmiş ve 1113 H.-  1717 M. yılında Hacı Derviş İbrahim tarafından inşa edilen Gümrük Camii’ne  vakfedilmiştir.  Klâsik  Osmanlı  hamam  plânında,  soyunmalık,  ılıklık,  sıcaklık  ve  külhan bölümlerinden  oluşan  tek  fonksiyonlu  bir  yapıdır.  Hamam,  Erzurum  VGM tarafından  07.  05.  1976 tarihinde  korunması  gereken  kültür  varlığı  olarak  tescil  edilmiş  ve  2005–2006  yılında  VGM  tarafından onarılmıştır.  Orijinal  malzeme  kullanılmadan  restore  ettirilen  hamamın  soyunmalık,  ılıklık,  sıcaklık  ve
külhan kısmı aslına uygun olarak yenilenmiştir.
Erzurum’da bulunan tarihi hamamlar Osmanlı dönemine aittir. XVI.-XVIII. yüzyıllara ait hamamların üzerinde Saray Hamamı dışında kitabe bulunmamaktadır. Klasik Türk hamam mimarisinin özelliklerini yansıtan Erzurum hamamları soyunmalık,... more
Erzurum’da bulunan tarihi hamamlar Osmanlı dönemine aittir. XVI.-XVIII. yüzyıllara ait hamamların üzerinde
Saray Hamamı dışında kitabe bulunmamaktadır.
Klasik Türk hamam mimarisinin özelliklerini yansıtan Erzurum hamamları soyunmalık, ılıklık, sıcaklık ve külhan
bölümlerinden oluşmaktadır. Hamamlar tek ve çift fonksiyonlu olarak düzenlenmiştir. Erzurum hamamlarının girişleri sade
bir görünüme sahiptir.
Hamamların soyunmalık kısımları kubbe, bu kısımlardan geçilen ılıklık bölümleri kubbe ya da tonozla örtülmüştür.
Sıcaklık bölümlerinin orta mekânı kubbeyle, eyvanlar tonozla, halvet hücreleri kubbe veya tonozla kapatılmıştır.
Boyahane, Kırkçeşme, Şeyhler ve Murat Paşa Hamamlarında sıcaklık bölümleri klasik dört eyvanlı plan şemasındadır.
Kesmetaş ve moloztaşla inşa edilen Erzurum hamamlarının üst örtülerinde tuğla kullanılmıştır.
Öz Su mimarisinin önemli yapılarından biri hamamlardır. Türklerin temizliğe verdiği önem hamam mimarisinin ortaya çıkmasına ve geliĢmesine sebep olmuĢtur. Hamamlar mimari kuruluĢları, süsleme özellikleri ve iĢlevleriyle Türk mimarisinde... more
Öz Su mimarisinin önemli yapılarından biri hamamlardır. Türklerin temizliğe verdiği önem hamam mimarisinin ortaya çıkmasına ve geliĢmesine sebep olmuĢtur. Hamamlar mimari kuruluĢları, süsleme özellikleri ve iĢlevleriyle Türk mimarisinde ve sosyal yaĢamında vazgeçilmez bir yere sahiptir. Her dönemde örneklerine rastlanan hamamların yapımları, Anadolu Selçuklu ve Beylikler döneminde de devam ettirilmiĢ, günümüze ulaĢan çoğu hamam ise Osmanlı dönemine aittir. Tarihte çeĢitli medeniyetlerin üzerinde hüküm sürdüğü Erzurum, hamam yapılarının varlığı ve bu kültürün yaĢatılması bakımından önemlidir. ġehirde Osmanlı dönemi hamamlarının örnekleri sağlam olarak günümüze gelmiĢtir. Bu makalede, sıcaklık kısmı ile diğer örneklerden farklılık gösteren Çifte Göbek Hamamı tanıtılarak değerlendirilmeye çalıĢılacaktır. Abstract Hammams are among important water architecture. Ġmportance given to cleaning by the Turks has led to the emergence and dewel opment of hammam architecture. Hammams have an indispensable place in Turkish architecture and social life with their architectural structures, ornamental features and functions. Construction of hammam, whose samples are encountered in all periods throughout history, was maintained during the reigns of the Anatolian Seljuks and Beilics. Most of the surviving hammams belong to the reign of the Ottoman. Erzurum, where various civilisations were prevalent, is an important city with respect to the presence of hammams and sustenance of the hammam culture. Ottoman hammams in the city have survived so far.
ÖZET Bir Türk hanlığı olarak İran' da (1795-1925) 130 yıl hüküm sürmüş Kaçar Hanedanlığı gerek kültürel gerekse sanat açısından İran için bir geçiş dönemidir. Bu devrin hemen başında Feth Ali Şah (1797-1834) zamanından itibaren İran' da... more
ÖZET Bir Türk hanlığı olarak İran' da (1795-1925) 130 yıl hüküm sürmüş Kaçar Hanedanlığı gerek kültürel gerekse sanat açısından İran için bir geçiş dönemidir. Bu devrin hemen başında Feth Ali Şah (1797-1834) zamanından itibaren İran' da etkin bir mimari yapılanma meydana gelmiştir. Bu mimari yapılar arasında dikkate değer ve üslup birliğinin görüldüğü eserlerden biri evlerdir. Evler bireylerin yaşam biçimleri ve kültür düzeyleri arasında sıkı bir ilişkinin olduğunu göstermenin yanı sıra halkın sosyo-kültürel yaşam biçimiyle de paralellik olduğunun bir kanıtı niteliğindedir. Bu bildiride Tebriz' de bulunan Kaçar Hanedanlığına (1795-1925) ait bir grup sivil mimari eser olan üç ev tanıtılacaktır. Bu evler, Emir Nizam, Alavi, Anayasa (Kuzeh Konâni) evleridir. Evlerde ön plana çıkan en önemli özellikler; kuzey-güney olarak iki cepheli olmaları, cephelerin eyvanlı balkonlarının varlığı ve bu balkonların simetriğinde düzenlenmiş olan iç-dış bahçe oluşturulması, ön cephe olan kuzey cepheye açılan "tenabi" adı verilen büyük ve süslü odaları, bu odanın hemen alt kısmında yer alan "havuz odası", yine bu odayı takip eden ve genellikle batı cepheye yerleştirilmiş, Kaçar Hanedanlığının erken, orta ve geç dönemlerinde yapılan yapılarda ana mimari elemanlardan biri olan zemin katta bulunan depo-kiler kısımlarıdır. Restore edilerek korunan bu yapılar, Kaçar döneminin mimari gelişmelerinden olan bütün bu özellikleri kendinden sonra gelen dönemde de devam ettirmesi bakımından önemini korumaktadır. İran toplumunda hâkim olan kapalı ilişkiler ve toplumun dışa dönük olmayışının ev mimarisi üzerinde nasıl bir etki bıraktığı plan, mimari ve süsleme özellikleri ile açıklanıp bilimsel olarak tanıtılmaya çalışılarak evlerin İran' daki ev mimarisine katkıları ve dönem içerisindeki önemleri vurgulanacaktır.
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests: