Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Assoc.Prof.Dr. Emete Gözügüzelli
  • Turkish Republic of Northern Cyprus
Research Interests:
Özet: Osmanlı döneminden Cumhuriyet dönemine değin geçen sürede Belçika Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti arasında kurulan olumlu ilişkiler bugün sözde Ermeni Soykırımı söylemi ile sarsılmış ve karşılıklı güven sorununa dönüşmüştür. Bu... more
Özet: Osmanlı döneminden Cumhuriyet dönemine değin geçen sürede Belçika Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti arasında kurulan olumlu ilişkiler bugün sözde Ermeni Soykırımı söylemi ile sarsılmış ve karşılıklı güven sorununa dönüşmüştür. Bu sorun Belçika'da yaşayan ve " göçmenler " olarak görülen Türklerin normal yaşamlarını etkilemiş ve konunun siyasal aktörler tarafından ele alınması ile ülkede demokratik duruşu askıya alacak hareketlerin yaşanmasına imkan kılmıştır. Mahinur Özdemir vakası bunlardan biri olmuştur. İlaveten sürece, Belçika'da yeşeren İslamofobya tehdit algısının da bir güvenlik meselesi olarak yerleşmesi ve Belçika'da yaşayan Türklere eklemlenmesi ile göçmenlere karşı oluşan tehdit algısına vurgu yapılmıştır. Belirtilen konuyu daha iyi analiz etmek adına çalışmada teorik olarak Kopenhag Okulu'nun güvenlikleştirme kuramı çerçevesinde Türkiye-Belçika ilişkileri özetle açıklanmış ve özellikle Belçika'da yaşayan Türklerin yaşadıkları temel sorunlara toplumsal güvenlik anlayışı çerçevesinde değinilmiştir.
Research Interests:
Research Interests:
Türkiye ve Güney Kıbrıs arasındaki deniz yetki alanları meselesi 2003 yılında Mısır ile imzalanan sözde münhasır ekonomik bölge anlaşması ile başlamıştır. Söz konusu ihtilafın devamında, Güney Kıbrıs'ın ilan etmiş olduğu sözde MEB... more
Türkiye ve Güney Kıbrıs arasındaki deniz yetki alanları meselesi 2003 yılında Mısır ile imzalanan sözde münhasır ekonomik bölge anlaşması ile başlamıştır. Söz konusu ihtilafın devamında, Güney Kıbrıs'ın ilan etmiş olduğu sözde MEB alanları içerisinde 2007'den bugüne uluslararası enerji şirketleri ile ruhsatlandırma antlaşmaları yaparak Türk kıta sahanlığı ve Kıbrıs Türklerinin haklarını görmezden gelen tutum içerisinde bulunmuştur. İlaveten Türk deniz yetki alanlarının 2002'den bugüne fiili delme girişimleri gerçekleşmiştir. Tüm bu ihtilaflar yanında Güney Kıbrıs Arama Kurtarma Bölgesi Koordinatlarının Türkiye ile çakışmaktadır. Ayrıca Rumların SAR faaliyetlerinin yürütüldüğü Zenon Merkezi çerçevesinde güney Kıbrıs'ın sözde MEB alanlarını koruma adına uluslararası ölçekli askerileşme (silahlanma ve askeri anlaşmalar, tatbikatlar) faaliyetlerini Türkiye aleyhine bulunmasıdır. Deniz Alanları ile ilgili diğer mesele Güney Kıbrıs'ın Türkiye'nin Deniz alanlarında seyir uyarıları yayımlarını (NAVTEX) tanımamasıdır. Tüm bu sorunsallıklara ilave olarak Doğu Akdeniz'de Güney Kıbrıs'ın Yunanistan, Mısır'ı da kapsayacak üçlü bir MEB sınırlandırma antlaşmasını gerçekleştirme niyeti (08/01/2018/KHA, Cumhurbaşkanı: Kıbrıs MEB'inin sınırlandırılmasıyla ilgili Yunanistan'ın görüşünü bekliyor , http://www.cna.org.cy/webnews-tr.aspx?a=d3b8053a078b43d393c5c21ad30ccd84)(01/02/2018 /KHA, Mısır Cumhurbaşkanı Zohr'daki alanın keşfiyle Kıbrıs'la bir sınır belirleme anlaşması imzalamanın önemini belirtti , http://www.cna.org.cy/webnews-tr.aspx?a=96142b05c2a54a25999ad101446cf815) ve adanın kuzeyin de kapsayan deniz alanlarının coğrafi koordinatlarını kendi bölgeleri gibi BMGS'ne tevdi etme niyeti ile Türkiye'yi Akdeniz'de Antalya Körfezine kapatma çabaları yatmaktadır. Güney Kıbrıs'ın gerçekleştirdiği sözde MEB sınırlandırmasında sadece ortay hat üzerinden ve düz esas hatların kullanımı ile sınırlandırma yoluna gitmesinin BMDHS'nin sınırlandırma hükümleri, uluslararası hukuk, örf adet hukuk ve içtihat hukuku kapsamında tamamı ile uluslararası hukuka aykırılık içeren eylemlerde bulunmaktadır. FIR hattı üzerinde de bölgede yer alan uyuşmazlık Kıbrıs meselesinin de eklemlenmesi ile kompleks yapıya bürünmüştür. Yakın bir zamanda, Güney Kıbrıs'ın sözde ilan ettiği MEB alanları içerisinde bulunan 3. Bölgede yer alan sondaj krizi esasen yukarıda belirtilen yasadışılıkların bugün ki yansımasıdır. Türkiye kıyı uzunluğu olarak Akdeniz'de yer alan en büyük ülkelerdendir. Dolayısıyla bölgesel haklarını her koşulda koruma kararlılığını da yürütmektedir. 2018 yılının başlaması ile TC Enerji Bakanı Berat Albayrak'ın " en kısa zamanda Akdeniz'de sondaj gemilerinin gönderileceğini " belirtmesinin ardından Şubat ayının ilk gülerinde Kathimerini gazetesine konuşan TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Güney Kıbrıs'ın Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon aramalarına ilişkin " 6'ncı parselde keyfi hareketlere izin verilmeyeceğini, en kısa zamanda Ankara'nın da sondajlara başlayacağını " duyurmuştur. Son günlerde Yunanistan'ın Kardak kayalıklarını ve Türk karasularını delme girişimleri karşısında TC Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar'ın da Ege'ye ani ziyaret gerçekleştirerek " Gerek Ege gerekse Doğu Akdeniz'deki haklarımızın korunmasında kararlıyız" çıkışında bulunması Türkiye'nin Afrin operasyonununu fırsat sayan ve eş zamanlı hareket eden Rum-Yunan'a karşı uyarı olmuştur. Nihayetinde TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Yunanistan'a: " Bizim için Afrin neyse, Ege ve Kıbrıs'taki haklarımız da odur " mesajını göndermesi ile sonuçlanmıştır. Görüleceği üzere Güney Kıbrıs ve Yunanistan Türkiye'nin ve hatta Kıbrıs Türklerinin bölgesel haklarını görmezden gelerek,
Research Interests:
Kıbrıs anlaşmazlığını değerlendirirken evvela Türk-Yunan ilişkilerine tarihsel süreçte bakıldığında Selçuklu-Bizans, Osmanlı-Bizans, Osmanlı- Rum ahali, Yunan isyanları ve 1821 Yunan krallığı kurulması sonrasında Osmanlı-Yunanistan... more
Kıbrıs anlaşmazlığını değerlendirirken evvela Türk-Yunan ilişkilerine tarihsel süreçte bakıldığında Selçuklu-Bizans, Osmanlı-Bizans, Osmanlı- Rum ahali, Yunan isyanları ve 1821 Yunan krallığı kurulması sonrasında Osmanlı-Yunanistan (Girit, On İki Adalar, Yedi Adalar, Epir, Teselya, Selanik), Kurtuluş savaşı mücadelesi yılları-Yunanistan sorunlar(Batı Anadolu, İzmir, İstanbul) ve nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti-Yunanistan(Hatipoğlu,1988, p.1) ilişkilerinde cereyan eden, Adaların silahlandırılması, Ege sorunu, Kıbrıs sorunu, deniz yetki alanları sorunu, FIR Hattı meselesi, Batı Trakya Türklüğü sorunu ve son zamanlarda hortlatılmak istenen Pontus meselesi dikkat çekmektedir.
Bu çalışmada özellikle de Girit meselesi ışığında Kıbrıs konusunda Garanti Antlaşmalarının hukuki konumu ile GKRY-Yunanistan politikaları çerçevesinde Avrupa Devletlerinin tutumu ele alınacaktır. Her iki mesele arasındaki benzerlikler gösterilecek ve Garantiler konusunda Avrupa’nın Girit politikası işlenecektir.
Research Interests:
Cyprus issue has always been on the agenda of UN,on and off, since 1968. Latest UN plan named as Comprehensive Settlement Plan was offered in 2002. Its seperate simultaneous referanda were held on 24 April 2004,when the two communities in... more
Cyprus issue has always been on the agenda of UN,on and off, since 1968. Latest UN plan named as Comprehensive Settlement Plan was offered in 2002. Its seperate simultaneous referanda were held on 24 April 2004,when the two communities in Cyprus were asked to vote in a referendum over a UN-plan for the re-unification of Cyprus. It was finalized and submitted to the two sides on 31 March.The plan was approved in the Turkish Cypriot referandum by 65% of the votes whereas 76% of the Greek Cypriot people rejected the plan. The main target was to reach viable and comprehensive solution on the island. But, the result, as well known now, was an expected failure.In fact, the efforts of the Kofi Annan,and Gutterres Plan which failed to reach an agreement,did not bring the solution regarding the island`s situation. It can be asked whether UN plan was well balanced or not? The Greek Cypriots found the UN plan not well balanced. Whereas UN Security Council resolution numbered 1475 (2003) gives the full support to the Secretary General's carefully balanced plan. Of course, conflict between the Turkish Cypriots and the Greek Cypriots can not be accepted only regarding its security issue. But, we should ask: " Why Annan or Gutteres plan did not bring any comprehensive solution for the both sides? " Can we argue that it depends on the main security concerns regarding the UN plans? Undoubtedly, the strong rejection of the Annan plan on the 24 April 2004 and Gutteres plan in 2017 showed that the Greek Cypriots were unwilling to accept new partnership on the island or to agree upon longer support of new state as well as of many international efforts since 1968 despite the various UN Security Council resolutions. To understand this stance of the Greek Cypriots there must be made a focus on the security concerns of the both sides, which still provides the barriers for viable solution. Fautsman in his research pointed out the main psychological barriers on security: " Especially, From the Greek side, core security issues are safeguards against the partition of the island, the presence of Turkish troops, demilitarisation and the right of Turkish intervention based on the Treaty of Guarantee. Issues where the security element is one predominant feature are safeguards for the implementation of the agreement, the presence of Turkish settlers and the possible permanent flow of Turkish immigrants, and limitations of sovereignty in the context of the European Security and Defence Policy. The main security demands of the Turkish side deal with the exclusion of the unification of the island with Greece, the guarantee of political equality, the permanent presence of Turkish troops and preservation of the Treaty of Guarantee. Issues where the security element does play an important role are the return of The Greek Cypriot refugees and threats deriving from the economic and numeric superiority of the The Greek Cypriot community. On an unofficial level, there is also the fear of domination of mainland Turkey over the domestic affairs of the The Turkish Cypriot community ". (Fautsmann,1999)
Research Interests:
Research Interests: