Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Ufuk  Uğur

Ufuk Uğur

Sinema, tarihi boyunca görsel imgeler yoluyla anlamlar üretmektedir. İçinde bulunduğu dönemin koşullarından etkilenmekte ve her ülke kendi kültürünün izlerini taşıyarak evrensel bir sanat izlenimi yaratmaktadır. Ortaya çıktığı dönemlerden... more
Sinema, tarihi boyunca görsel imgeler yoluyla anlamlar üretmektedir. İçinde bulunduğu dönemin koşullarından etkilenmekte ve her ülke kendi kültürünün izlerini taşıyarak evrensel bir sanat izlenimi yaratmaktadır. Ortaya çıktığı dönemlerden itibaren gerçeklik olgusunu ele alan sinema, gelişen toplumların ve teknolojik ilerlemelerin etkisiyle bu olgunun algılanmasında etkili bir rol üstlenir. Son dönemde anlatı biçimi olarak dünya ve Türk sinemasında üçleme film yapma geleneğiyle oluşturulan filmlerin özel bir yeri vardır. Bir fikrin ya da bir karakterin özelinde üç farklı boyutu ele almak üzere kurgulanan üçleme filmler yönetmenlerinin sinemasını özetlemek açısından da ayrı bir yerde dururlar. Dünya sinemasındaki etkisini Kieślowski'nin Üç Renk Üçlemesi, Satyajit Ray'in Apu Üçlemesi gibi yapımlarla özetleyebileceğimiz bu gelenek Türk sinemasında Ö. Lütfi Akad'ın Göç üçlemesi Gelin, Düğün, Diyet, Metin Erksan'ın Mülkiyet üçlemesi Yılanların Öcü, Susuz Yaz, Kuyu gibi örn...
Bu çalışma, günümüz sanat anlayışının neredeyse bütün biçimlerinde kendini gösteren ve halen tartışılmaya devam eden bir olgu olarak postmodern yaklaşımın sinemasal örneklerini incelemektedir. Bilindiği gibi postmodernizm, modern dönemin... more
Bu çalışma, günümüz sanat anlayışının neredeyse bütün biçimlerinde kendini gösteren ve halen tartışılmaya devam eden bir olgu olarak postmodern yaklaşımın sinemasal örneklerini incelemektedir. Bilindiği gibi postmodernizm, modern dönemin bütün kurallarına karşı çıkan, sürekli yenilik ve ilerleme söylemini reddeden yapısıyla kültürel çeşitliliği savunmaktadır. Genel olarak modernitenin sorgulanması ve aşılması olarak değerlendirilen postmodernizm, sanatsal alanda önceki dönem yapıtlarını, alıntılama, öykünme, alaysılama vb. yöntemlerle yeni olanla yinelemektedir. Günümüzde neredeyse hemen her şeyin alıntılama üzerine kurulu olduğu postmodern sanat yaklaşımı ve sinemasal metinler temel bir estetik seçim olarak metinlerarasılık yöntemlerine başvurmaktadır. Postmodern öğretinin okuma yöntemi olarak kabul gören metinlerarasılık kavramı iki ya da daha fazla metin arasındaki bir tür söyleşim, etkileşim ya da iki farklı gösterge dizgesi arasındaki alışveriş işlemleri olarak tanımlanmaktadır...
1960'li yillarda yazin, 70'li yillarda mimari ve 80'li yillarda sinemada beliren postmodern ogretinin belirleyici unsurlarindan biri, okuma yontemi olarak metinlerarasiliktir. Metinlerarasilik, baslangicta farkli metinler... more
1960'li yillarda yazin, 70'li yillarda mimari ve 80'li yillarda sinemada beliren postmodern ogretinin belirleyici unsurlarindan biri, okuma yontemi olarak metinlerarasiliktir. Metinlerarasilik, baslangicta farkli metinler arasindaki alis veris islem ve yontemlerini ifade ederken, metin disinda da bulunan sanatsal bicimler arasindaki alis veris islemlerini belirtmek icin gostergelerarasilik kullanilir olmustur. Bir sanat yapitinin baska bir sanat yapitindaki somut varligi ya da sanat eserinin izlerinin baska bir eserde gorulmesi olarak algilanan gostergelerarasilik kavrami farkli sanatlar arasindaki alis veris islem ve yontemleri olarak degerlendirilmektedir. Sinema-Edebiyat, Fotograf-Sinema, Resim-Sinema gibi alanlari iceren kavram, sinemanin ozellikle 80'li yillarda kendi kaynaklarina yonelmesiyle beraber, metinlerarasilik alanina ait olan pastis ve parodi islemlerinin siklikla kendini gostermesi ve otekinden yola cikarak yeniyi uretmesi nedeniyle, sinemada filmlera...
Bu calismanin amaci surrealizm akiminin sinema sanati uzerindeki etkilerini incelemektir. Surrealizm baslangicta farkli sanat disiplinlerinde karsimiza cikmakla beraber, sinemada akimdan etkilenerek urunler vermistir. Ozellikle Salvador... more
Bu calismanin amaci surrealizm akiminin sinema sanati uzerindeki etkilerini incelemektir. Surrealizm baslangicta farkli sanat disiplinlerinde karsimiza cikmakla beraber, sinemada akimdan etkilenerek urunler vermistir. Ozellikle Salvador Dali ve Luis Bunuel’in calismalari sinema alaninda surrealizmi temsil etmektedir. Surrealizme gore sanatcilar bilincaltini disa vurarak eserlerini olusturur. Akla karsi olup bilincaltini temel kabul eden surrealizm sanatsal alanda kendi dil ve uslubunu yaratmistir. Soz, yazi ya da baska bicimlerde dusuncenin disa vurumu surrealist sanatcinin kaygisidir. Sinema alaninda ise ozellikle resim sanati ile kurulan iliskilerde surrealist bicimler yogun olarak ortaya cikmaktadir. Sinema diger butun sanat disiplinlerinden etkilendigi gibi resim sanatiyla da ortak calismalar yapmistir. Surrealist yonetmenler kendi duslerinden yola cikarak carpici sahneler kullanmislar ve icsel duygulara onem vererek nesneleri yeniden anlamlandirmislardir
Sanat tarihi boyunca her disiplin kendi anlatim olanaklarini gelistirirken farkli sanatsal elemanlardan yararlanmistir. Isik, kompozisyon ve renk bunlardan sadece birkacidir. Sanatsal urunun uretim biciminde farkli yontemler olmakla... more
Sanat tarihi boyunca her disiplin kendi anlatim olanaklarini gelistirirken farkli sanatsal elemanlardan yararlanmistir. Isik, kompozisyon ve renk bunlardan sadece birkacidir. Sanatsal urunun uretim biciminde farkli yontemler olmakla beraber kullanilan temel maddeler neredeyse aynidir. Resim heykel fotograf ya da sinemasal bir urun temel olarak nesneleri temsil ederken isik ve renk araciligiyla anlami guclendirir. Neredeyse butun sanat disiplinleri teknik ve estetik acidan insanda duygu olustururken bu doygunluga ihtiyac duyar. Etkili bir aktarimda nesnelerin kendi renklerine yakin tasvir edilmeleri onlarin inandiriciliklarini da arttirir. Bir sanatsal urunde anlam ve derinligi arttirmak ya da anlami guclu kilmak ozellikle isik ve rengin etkin kullanimi sayesinde mumkun olmaktadir. Sinema ve resim sanatlari da temelde yakin terminolojileri kullanmalari acisindan benzerdir. Resim sanati kendinden sonra gelen fotograf ve sinemaya isik, kompozisyon, altin oran, renk vb. unsurlari odunc ...
Sinema, sosyal politik ve kulturel acidan toplumun aynasi olarak kabul gorur ve genellikle var olan gercekligi perdeye yansitir. Filmler icerik olarak baslangicindan itibaren yasanan toplumsal olaylara benzer sekilde gelisim gosterir.... more
Sinema, sosyal politik ve kulturel acidan toplumun aynasi olarak kabul gorur ve genellikle var olan gercekligi perdeye yansitir. Filmler icerik olarak baslangicindan itibaren yasanan toplumsal olaylara benzer sekilde gelisim gosterir. Donemsel olarak yasanan toplumsal degisimler her zaman sinemaya konu olmustur. Insanlarin sinema salonlarinda izlemek istedigi filmler kendilerine yakin buldugu hikâyelerden olusur. Bir eglence araci olarak klasik sinema tanidik oykuler anlatarak kitleleri salonlara cekmek ister. Bu sayede yildiz sistemine dayali renkli dunyalar ilgi cekicidir ve birey bu tanidik oykulerde kendini bulur. Yakin tarihimizde yasanan ic goc olgusu da edebiyat ve sinemaya siklikla konu olmustur. Ayni zamanda kentlerde kendi kulturunu olusturan bu goc hareketi Turk sinemasinda da orneklenmistir. Gurbet Kuslari adli film ilk goc filmlerindendir ve oldugu donemi basariyla yansitmistir. Bu calisma Gurbet Kuslari filmi uzerinden Turkiye’de yasanan goc olgusuna sosyolojik ve sine...
Kitle iletisim araclarinin ortaya ciktigi donemden bu yana onemli oldugu, bu araclarin bilgilendirmenin yani sira propaganda ve reklam amacli olarak ta kullanildigi gorulmektedir. Insanlarin algilama ve degerlendirmede referansi olarak bu... more
Kitle iletisim araclarinin ortaya ciktigi donemden bu yana onemli oldugu, bu araclarin bilgilendirmenin yani sira propaganda ve reklam amacli olarak ta kullanildigi gorulmektedir. Insanlarin algilama ve degerlendirmede referansi olarak bu araclardan etkilendigi bir gercektir. Ozellikle televizyon karsisinda gecirilen zamanin oldukca fazla oldugu arastirmalar tarafindan da kanitlanistir. Televizyonun toplumlari yonlendirme ve ozellikle de pasifize etme yonunde olumsuz etkileri oldugu da bilinmektedir. Televizyonun prestij yapimlarindan olan haber bultenleri ozellikle bu anlamlandirma sureclerini direkt olarak etkilemektedir. Ancak son donem televizyon haberciligindeki ciddi bozulmalar, sahiplik yapisi ve iktidar iliskileri, haberin magazinleserek insanlari bir goruse gore rahatlatma baska bir goruse gore ise onlari depolitize etmektedir. Anahtar Kelimeler: Haber, Televizyon, Magazinlesme, Kitle Iletisim. Abstract When appear of mass circulation media until today it've been seened...
A case of utopia; which produced mentally, willing to be occurred and reached but, is seen as imposible, which can be stated as a dream that built and produced in the mind to, constitude and reveal more optimal and beter government model... more
A case of utopia; which produced mentally, willing to be occurred and reached but, is seen as imposible, which can be stated as a dream that built and produced in the mind to, constitude and reveal more optimal and beter government model or community structure and that can be seen in the sumerian’s clay tablets as a narrative become a craving for the human beings designing futurewith the desire of convergence and reach to a beter and beautiful life. In this study, primarily, some of the literary classical utopias will be evaluated, subsequently, short description about works which include utopian items in terms of Turkish literature and included items will be given. In the general evaluation and conclusion part, utopian structures will be discussed from different points of view
Sinema ilk yillarindan itibaren kitleleri etkileyerek pesinden surukleyen bir aygit olmustur. Gunumuzun en genc sanat disiplini olan sinema kendi yolculugunda cesitli anlati yapilari kullanmistir. Baslangicta Aristo’nun klasik geleneksel... more
Sinema ilk yillarindan itibaren kitleleri etkileyerek pesinden surukleyen bir aygit olmustur. Gunumuzun en genc sanat disiplini olan sinema kendi yolculugunda cesitli anlati yapilari kullanmistir. Baslangicta Aristo’nun klasik geleneksel anlati yapisi benimsenerek filmler uretilirken ilerleyen yillarda modern anlati yapisi olusmustur. Karma bir disiplin olan sinemada klasik anlatidaki ozdeslesme kavrami reddedilerek modern yapida yabancilasma unsuru one cikmistir. Izleyicinin film boyunca kendine verilen mesaji sorgulamasini bekleyen modern anlati yapisi yonetmenin egemenligini kabul eder. Son yillarda postmodern yaklasimin ortaya cikmasi anlati dilinde karmasik bir bicim olusmasina neden olmustur. Geleneksel ve modern anlati unsurlarinin cesitli yontemler ile karma bicimde sunulmasi, olay zaman ve kahramanin kurgusal yapisinda kopukluklar olusturmaktadir. Metinlerarasilik kavrami postmodern yaklasimin okuma yontemi olarak kabul edilmekte ve kavram sinemada da siklikla yer bulmaktad...
Görsel sanatlar, teknolojinin gelişmesiyle seyir dünyamıza yenilikçi deneyimler sunmaya başlamıştır. Sinemada bu süreçte kitlelere hitap eden en etkili aktarım biçimlerinden birisi olmuştur. Animasyon film yapımcıları, mitolojik... more
Görsel sanatlar, teknolojinin gelişmesiyle seyir dünyamıza yenilikçi deneyimler sunmaya başlamıştır. Sinemada bu süreçte kitlelere hitap eden en etkili aktarım biçimlerinden birisi olmuştur. Animasyon film yapımcıları, mitolojik hikâyelerle kurguladıkları senaryolarını büyüleyici görsel efektlerle süsleyip sürükleyici bir anlatı yapısı oluşturmaktadırlar. İncelediğimiz film olan “Tadeo Jones 2: Kral Midas’ın Sırrı”, M.Ö. 738 – M.Ö. 696 yılları arasında Gordion kentinde; günümüz Afyonkarahisar, Eskişehir, Kütahya şehirlerini kapsayan bölgede krallık sürmüş, efsaneleriyle ünlü Kral Midas’ın hikâyesini anlatan başarılı bir animasyon örneğidir. Masalların yapısını inceleyen Rus masal bilimci Vladimir Proop’un Masalın Biçim Bilimi kitabında ortaya koyduğu yapısal çözümleme yöntemi, farklı türlerde birçok metin üzerinde çözümleme yapan çalışmacıların kullandığı bir yöntemdir. Bu çalışmada, Proop’un yapısal çözümleme yöntemi kullanılarak “Tadeo Jones 2: Kral Midas’ın Sırrı” filminin anlatı...
Dijital çağ olarak adlandırılan günümüzde internet ve sosyal medya dünyadaki sınırları yıkmış, görme kavramı gözden koparılarak sanal bir gerçeklik ve görme algısı oluşturulmuştur. İnsanların gidemedikleri ya da göremedikleri yerler bir... more
Dijital çağ olarak adlandırılan günümüzde internet ve sosyal medya dünyadaki sınırları yıkmış, görme kavramı gözden koparılarak sanal bir gerçeklik ve görme algısı oluşturulmuştur. İnsanların gidemedikleri ya da göremedikleri yerler bir bilgisayar komutuyla yaşam alanının içine kadar gelmektedir. İnsanlar bilmedikleri bir şeyi öğrenmek, bilgi paylaşımı ve eğlenmek gibi birçok aktivite için internet ve sosyal medya kullanmaya başlamıştır. Bu durum internet ve sosyal medyanın, kar amaçlı olsun ya da olmasın bütün kuruluşlar için önemli bir iletişim mecrasına dönüşmesine sebep olmuştur. Yeni kamusal alan olarak ifade edilen sosyal medya, sivil toplum örgütlerinin takipçileriyle etkileşim içerisinde olabilecekleri bir yere dönüşmüş ve örgütler sosyal medyayı dijital eylemcilik kapsamında etkin bir şekilde kullanmaya başlamıştır. Bu çalışmanın amacı sivil toplum örgütlerinin sosyal medya kullanımlarını belirlemektir. Bu amaçla Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın Twitter sayfası örnek olay incelemesi olarak ele alınmış, yöntem olarak ise; nitel ve nicel araştırma yöntemlerinde kullanılan içerik analizi tekniğinden faydalanılmıştır. Araştırma sonucunda Mor Çatı Vakfı’nın twitterı yüksek düzeyde bir etkileşim içerisinde kullanmadığı, daha çok takipçilerini bilgilendirmek amaçlı paylaşımlar çerçevesinde kullandığı ortaya çıkmıştır
Cinema has a relationship with all other art disciplines thanks to its mixed structure. Script writing is about literature and acting theater, framing composition and light photography. Although it is the youngest discipline, it is... more
Cinema has a relationship with all other art disciplines thanks to its mixed structure. Script writing is about literature and acting theater, framing composition and light photography. Although it is the youngest discipline, it is perhaps the reason that it is the means of transfer that affects the masses the most and that it can benefit from all types of art. Although it has various phases as a language of expression, cinema uses postmodern structure today. Unlike the classic action structure that serves to enchant the viewer, the postmodern narrative is based on a fragmented and alienating effect. Uses intertextuality methods and techniques as postmodern narrative reading method. According to this narrative form, there is nothing new and everything is based on the past. In the field of cinema, previous narratives are influenced by each other and new forms emerge. It is in constant relationship with cinema, literature, theater painting and others that make production by making use...
Sinema da diger sanat disiplinleri gibi caginin ruhunu yansitan oykuler anlatir. Modern donem aygiti olarak icinde bulundugu toplumun degerlerinden etkilenen sinema politik, ekonomik ve kulturel degisimlerden bagimsiz degildir. Her ulke... more
Sinema da diger sanat disiplinleri gibi caginin ruhunu yansitan oykuler anlatir. Modern donem aygiti olarak icinde bulundugu toplumun degerlerinden etkilenen sinema politik, ekonomik ve kulturel degisimlerden bagimsiz degildir. Her ulke sinemasi kendi kulturunden beslenerek urettigi filmler ile bir tur toplumsal ayna gorevi gorur. Seyirci izledigi her filmde o ulkenin sosyal ve kulturel yapisina da taniklik eder. Sinema ticari yapisinin yani sira ayni zamanda hem bir kultur olusturucu hem de bir kultur aktaricidir. Kultur aktaricisi olarak sinema oldukca gucludur ve ayni zamanda ulkelerin gorsel hafizasini olusturur. Iran sinemasi da var oldugu toplumun degerlerinden yola cikarak ticari urunlerin yani sira Dunya’da kabul gormus onemli sanatsal eserler vermistir. Iran sinemasi devrimden once ticari ve ayni zamanda Yeni Dalga akiminin ilk donemini yasamis devrimden sonra ise bu akimin en verimli donemine taniklik etmistir. Yonetmenlerin kisisel dunyalarini gorsellestirerek aktardiklar...
Dunya genelinde propaganda; toplumlari yonlendirme, ikna etme ve manipule etme amaci tasiyan eylemlerin tumu olarak ifade edilmektedir. Bu amac dogrultusunda kullanilan kitle iletisim araclarinin tumu, birer propaganda araci olarak... more
Dunya genelinde propaganda; toplumlari yonlendirme, ikna etme ve manipule etme amaci tasiyan eylemlerin tumu olarak ifade edilmektedir. Bu amac dogrultusunda kullanilan kitle iletisim araclarinin tumu, birer propaganda araci olarak gorulmektedir. Kitleler arasi iletisimin artmasi ile birlikte egemen guclerin insanlari yonlendirme ve yonetme arzusu, farkli propaganda turlerinin ortaya cikmasina neden olmustur. Bu baglamda genis kitlelere hitabeden ve insanlar arasinda bir eglence araci olarak ilgi goren sinema, egemen gucler tarafindan fark edildigi gunden beri, ideolojik ve politik cikarlar veya amaclar dogrultusunda propaganda amacli kullanilmaya devam edilmektedir. Ozellikle farkli propaganda tekniklerinin uygulandigi savas donemlerinden sonra, kuresellesmenin artmasi ile birlikte, cogunlukla askeri ve siyasi propaganda disinda kulturel propaganda da karsimiza cikmaktadir. Calismamizda bahsi gecen propaganda teknikleri incelenerek, propagandanin sinema uzerindeki etkisini anlamak ...
G Gunumuz dusun ve sanat anlayisinin postmodern olarak bicimlendigi gorulmektedir. Sinema, resim, edebiyat ve neredeyse sanatin tum disiplinlerinde bu yaklasim siklikla karsilik bulmaktadir. Metinlerarasilik kavrami da icinde bulundugumuz... more
G Gunumuz dusun ve sanat anlayisinin postmodern olarak bicimlendigi gorulmektedir. Sinema, resim, edebiyat ve neredeyse sanatin tum disiplinlerinde bu yaklasim siklikla karsilik bulmaktadir. Metinlerarasilik kavrami da icinde bulundugumuz postmodern ogretinin okuma yontemi olarak kabul gorur. Bir tur soylesi, cokseslilik ya da yapitlararasi alis veris islemlerini ifade eden kavram sanatsal urunlerin incelenme surecinde cesitli yontemler ile varlik gosterir. Gunumuzde sanatsal alanda eserler alinti, gonderge, oykunme ve yansilama gibi farkli yontemler ile de cozumlenmektedir. Sinema da karma yapisi nedeniyle bu tur arastirmalara siklikla konu edilmektedir. Yapisi geregi diger disiplinler ile dogal bir iliski icerisinde olan sinema ayni zamanda kendi oz metinleri ile de alis veris islemleri icerisindedir. Ozellikle bir ustayi anma, hatirlatma ya da alaysilama baglaminda sinema tarihinin onemli orijinal sahneleri taklit ve tekrar edilir. Bu islemler kult kabul edilen sahnelerin yeniden...
Sinema kitlesel bir anlatı olarak kabul gördüğünden bu yana aksiyoner yapısıyla kitleleri etkileyerek peşinden sürüklemektedir. Farklı anlatı biçimlerine sahip olmakla beraber klasik, geleneksel, modern ya da postmodern yapılarla... more
Sinema kitlesel bir anlatı olarak kabul gördüğünden bu yana aksiyoner yapısıyla kitleleri etkileyerek peşinden sürüklemektedir. Farklı anlatı biçimlerine sahip olmakla beraber klasik, geleneksel, modern ya da postmodern yapılarla günümüzde en çarpıcı görsel hikâye anlatıcısıdır. Günümüz endüstriyel yapısında popüler Hollywood sineması olarak ilgi gören bu anlatı çoğunlukla izleyicinin kolayca kavrayabileceği masalsı hikâyeler anlatmaktadır. Yapılan çalışmalara göre klasik/popüler anlatı yapısı benzer kahraman ve öyküleme biçimlerine sahiptir. Klasik geleneksel sinema çoğunlukla filmlerde aşk temasını işler ve bu tema sayesinde bireysel olarak ortak duygu oluşumları sağlanır. İnsanlık tarihinde bilinen en eski aşk öyküsü olan Eros ve Psykhe miti neredeyse yapılan tüm film çalışmalarının esin kaynağı olmuştur. Rus biçimbilimci Propp'un incelediği masallarda da biçimsel olarak eylem ve işlevler açısından aşk teması belirleyicidir. Tematik olarak, sürükleyici, izleyiciyi etkileyen ve özdeşleşme yaratan romantik aşk hikâyeleri farklı anlatı biçimlerinde kendini gösterir. Çalışmanın amacı sinemada aşk söyleminin farklı yaklaşımlarını incelemek ve biçimsel olarak gösterdiği değişkenliği açıklamaktır. Bu bağlamda günümüz popüler aşk sinemasının son örneklerinden biri olan 'Suyun Sesi' filmi sahne ve içerik analizi yapılarak değerlendirilmekte ve romantik aşk miti sekans analizi yöntemi ile çözümlenmektedir. Abstract Since cinema has been accepted as a mass narrative, it has been following the masses with its action-oriented structure. Although it has different narrative forms, it is the most striking visual storyteller with classical, traditional, modern or postmodern structures. This narrative, which is regarded as a popular Hollywood cinema in today's industrial structure, mostly tells fairy tales that the audience can easily grasp. According to the studies, the classical / popular narrative structure has similar heroes and narration styles. Classical traditional cinema mostly deals with the theme of love in films and this theme creates individual emotions. The myth of Eros and Psykhe, the oldest known love story in the history of humanity, has inspired almost all the film works. In the fairy tales studied by Russian morphologist Propp, the theme of love is formal in terms of actions and functions. Main theme, for example, romantic love stories that are immersive, affect the audience and create identification is manifested in different narrative forms. The aim of this study is to examine the different approaches of love discourse in cinema and to explain the variability it shows formally. In this context, 'Suyun Sesi', one of the latest examples of popular love cinema, is evaluated by performing stage and content analysis and analyzed by romantic love myth sequence analysis method.
Öz Sinema kitlesel bir anlatı olarak kabul gördüğünden bu yana aksiyoner yapısıyla kitleleri etkileyerek peşinden sürüklemektedir. Farklı anlatı biçimlerine sahip olmakla beraber klasik, geleneksel, modern ya da postmodern yapılarla... more
Öz Sinema kitlesel bir anlatı olarak kabul gördüğünden bu yana aksiyoner yapısıyla kitleleri etkileyerek peşinden sürüklemektedir. Farklı anlatı biçimlerine sahip olmakla beraber klasik, geleneksel, modern ya da postmodern yapılarla günümüzde en çarpıcı görsel hikâye anlatıcısıdır. Günümüz endüstriyel yapısında popüler Hollywood sineması olarak ilgi gören bu anlatı çoğunlukla izleyicinin kolayca kavrayabileceği masalsı hikâyeler anlatmaktadır. Yapılan çalışmalara göre klasik/popüler anlatı yapısı benzer kahraman ve öyküleme biçimlerine sahiptir. Klasik geleneksel sinema çoğunlukla filmlerde aşk temasını işler ve bu tema sayesinde bireysel olarak ortak duygu oluşumları sağlanır. İnsanlık tarihinde bilinen en eski aşk öyküsü olan Eros ve Psykhe miti neredeyse yapılan tüm film çalışmalarının esin kaynağı olmuştur. Rus biçimbilimci Propp'un incelediği masallarda da biçimsel olarak eylem ve işlevler açısından aşk teması belirleyicidir. Tematik olarak, sürükleyici, izleyiciyi etkileyen ve özdeşleşme yaratan romantik aşk hikâyeleri farklı anlatı biçimlerinde kendini gösterir. Çalışmanın amacı sinemada aşk söyleminin farklı yaklaşımlarını incelemek ve biçimsel olarak gösterdiği değişkenliği açıklamaktır. Bu bağlamda günümüz popüler aşk sinemasının son örneklerinden biri olan 'Suyun Sesi' filmi sahne ve içerik analizi yapılarak değerlendirilmekte ve romantik aşk miti sekans analizi yöntemi ile çözümlenmektedir. Abstract Since cinema has been accepted as a mass narrative, it has been following the masses with its action-oriented structure. Although it has different narrative forms, it is the most striking visual storyteller with classical, traditional, modern or postmodern structures. This narrative, which is regarded as a popular Hollywood cinema in today's industrial structure, mostly tells fairy tales that the audience can easily grasp. According to the studies, the classical / popular narrative structure has similar heroes and narration styles. Classical traditional cinema mostly deals with the theme of love in films and this theme creates individual emotions. The myth of Eros and Psykhe, the oldest known love story in the history of humanity, has inspired almost all the film works. In the fairy tales studied by Russian morphologist Propp, the theme of love is formal in terms of actions and functions. Main theme, for example, romantic love stories that are immersive, affect the audience and create identification is manifested in different narrative forms. The aim of this study is to examine the different approaches of love discourse in cinema and to explain the variability it shows formally. In this context, 'Suyun Sesi', one of the latest examples of popular love cinema, is evaluated by performing stage and content analysis and analyzed by romantic love myth sequence analysis method.
METİNLERARASILIK BAĞLAMINDA SİNEMA RESİM İLİŞKİSİ Öz Sinema keşfinden günümüze kadar öncelikle ticari bir araç ve kitlelere eğlence su-nan kapitalist bir pratik olarak ortaya çıkmıştır. Sinemanın sanat formu olarak ka-bul görmesi,... more
METİNLERARASILIK BAĞLAMINDA SİNEMA RESİM İLİŞKİSİ Öz Sinema keşfinden günümüze kadar öncelikle ticari bir araç ve kitlelere eğlence su-nan kapitalist bir pratik olarak ortaya çıkmıştır. Sinemanın sanat formu olarak ka-bul görmesi, kurgusal nitelik ve etkili anlatımı sayesinde dış dünyanın aktarılması ya da yorumlanması süreciyle gerçekleşmiştir. Sinemanın günümüze kadar geçir-diği süreç ve anlatı yapıları da dikkate alarak klasik ve modern dönemin ardından özellikle postmodern dönem günümüz sanat yaklaşımı belirlemektedir. Günümüz postmodern sineması da karma yapısı sayesinde bütün sanat dallarını kendinde bir-leştiren, harmanlayan yapıdadır. Kendine özgü anlatım dilini resim fotoğraf gibi sanatlardan aldığı yansıtmacı, tiyatrodan devraldığı kurgusal hikaye anlatımı ile bi-çimleyen sinema bu özellikleri işleyip zenginleştirebilen etkili ve günlük yaşam içerisinde yoğun olan popüler sanat dalıdır. Teknik olarak bir film şeridi üzerine fotografik görüntülerin ard arda kaydedilip beyaz perdeye yansıtılması ilkesine da-yanan sinema anlatım dilini oluştururken neredeyse bütün sanat disiplinlerinden yararlanır. Günümüz postmodern sanat anlayışı da farklı sanat disiplinlerinin bir-birleriyle olan ilişkileri üzerine örülüdür. İçinde bulunduğumuz postmodern dönem sanat anlayışında metinlerin okuma yöntemi olarak metinlerarasılık kavramının be-nimsendiği görülmektedir. Bu çalışmanın omurgasını oluşturan sinema alanında farklı çalışmaların birbirlerini alıntılama, kopyalama, birbirlerine gönderme vb. iş-lemler metinlerarasılık bağlamında değerlendirilir. Sanat disiplinleri arasındaki yo-ğun ilişkilerin artması nedeniyle günümüzde metinlerarasılık kavramından başka onun özel bir biçimi olan göstergelerarasılık yaklaşımının kullanılması da kaçınıl-maz görünmektedir. Bu çalışmada sanat evreninde resim ve filmler arasındaki öy-künme, yansılama vb. alışveriş işlemlerini ifade etmek için göstergelerarasılık ta
Özet Günümüz düşün ve sanat anlayışının postmodern olarak biçimlendiği görülmektedir. Sinema, resim, edebiyat ve neredeyse sanatın tüm disiplinlerinde bu yaklaşım sıklıkla karşılık bulmaktadır. Metinlerarasılık kavramı da içinde... more
Özet Günümüz düşün ve sanat anlayışının postmodern olarak biçimlendiği görülmektedir. Sinema, resim, edebiyat ve neredeyse sanatın tüm disiplinlerinde bu yaklaşım sıklıkla karşılık bulmaktadır. Metinlerarasılık kavramı da içinde bulunduğumuz postmodern öğretinin okuma yöntemi olarak kabul görür. Bir tür söyleşi, çokseslilik ya da yapıtlararası alışveriş işlemlerini ifade eden kavram sanatsal ürünlerin incelenme sürecinde çeşitli yöntemler ile varlık gösterir. Günümüzde sanatsal alanda eserler alıntı, gönderge, öykünme ve yansılama gibi farklı yöntemler ile de çözümlenmektedir. Sinema da karma yapısı nedeniyle bu tür araştırmalara sıklıkla konu edilmektedir. Yapısı gereği diğer disiplinler ile doğal bir ilişki içerisinde olan sinema aynı zamanda kendi öz metinleri ile de alışveriş işlemleri içerisindedir. Özellikle bir ustayı anma, hatırlatma ya da alaysılama bağlamında sinema tarihinin önemli orijinal sahneleri taklit ve tekrar edilir. Bu işlemler kült kabul edilen sahnelerin yeniden çekilmesi ya da ötekinden yola çıkarak yeni metinlerin üretilmesi biçiminde güncellenir. Sinema alanında iki ya da daha çok metin arasındaki söyleşim biçimi olarak değerlendirilen kavram bir tür yeniden yazma (çekme) olarak da değerlendirilebilir. Bu yaklaşıma göre orijinal metin taklit ya da tekrar edilerek çeşitli amaçlarla güncellenir. Sinemanın kült filmi olarak görülen Potemkin Zırhlısı adlı filmin özellikle paralel kurgu tekniğinin uygulandığı merdiven sahnesi de yıllar sonra bir tür ustayı anma ya da saygı çerçevesinde taklit edilerek yeniden çekilmiştir. Abstract It is seen that today's sense of thought and art is shaped as postmodern. In cinema, painting, literature and almost all disciplines of art, this approach frequently has a counterpart. The concept of intertextuality is accepted as the reading method of postmodern discipline that we are in. The concept, which expresses the processes of a kind of conversation, polyphony or exchange between works, makes its presence felt during the process of analyzing artistic products through various methods. Today, works of art are analyzed through different methods such as quotation, reference, imitation and mirroring. Cinema frequently becomes the subject of such researches with its composite structure. Cinema, which has a natural association with other disciplines as required by its nature, also makes exchanges with its own texts. Especially within the context of commemorating a master or irony, important original scenes of cinema history are imitated and repeated. These processes are updated as remaking of scenes which are accepted as cult or producing new texts by setting off from the other one. The concept which is assessed as the way of dialogue between two or more texts is the process of a kind of rewriting (reshooting). According to this approach, original text is updated for different purposes by imitating or repeating. The ladder scene of the film named Battleship Potemkin, which is seen as a cult film of cinema, in which especially parallel fiction technique is applied, was also remade years later by imitation within the context of commemoration or respect.
Özet Sanat tarihi boyunca her disiplin kendi anlatım olanaklarını geliştirirken farklı sanatsal elemanlardan yararlanmıştır. Işık, kompozisyon ve renk bunlardan sadece birkaçıdır. Sanatsal ürünün üretim biçiminde farklı yöntemler olmakla... more
Özet Sanat tarihi boyunca her disiplin kendi anlatım olanaklarını geliştirirken farklı sanatsal elemanlardan yararlanmıştır. Işık, kompozisyon ve renk bunlardan sadece birkaçıdır. Sanatsal ürünün üretim biçiminde farklı yöntemler olmakla beraber kullanılan temel maddeler neredeyse aynıdır. Resim heykel fotoğraf ya da sinemasal bir ürün temel olarak nesneleri temsil ederken ışık ve renk aracılığıyla anlamı güçlendirir. Neredeyse bütün sanat disiplinleri teknik ve estetik açıdan insanda duygu oluştururken bu doygunluğa ihtiyaç duyar. Etkili bir aktarımda nesnelerin kendi renklerine yakın tasvir edilmeleri onların inandırıcılıklarını da arttırır. Bir sanatsal üründe anlam ve derinliği arttırmak ya da anlamı güçlü kılmak özellikle ışık ve rengin etkin kullanımı sayesinde mümkün olmaktadır. Sinema ve resim sanatları da temelde yakın terminolojileri kullanmaları açısından benzerdir. Resim sanatı kendinden sonra gelen fotoğraf ve sinemaya ışık, kompozisyon, altın oran, renk vb. unsurları ödünç vermiştir. İyi bir sinema filminde etki yaratan, izleyicide estetik duygu uyandıran dürtü fotoğraf gibi kare ya da resim gibi görüntü söylemidir. Sinema ve resim arasında yapısal olarak ortak kullanılan terimler her iki disiplini birbirine yakınlaştırır. Özellikle filmlerin afiş çalışmaları fotoğraf ya da resim etkisi yarattığı sürece izleyicinin daha çok dikkatini çeker. Sinema resmin temel kavramlarını kendi anlatı diline adapte ederek sanatsal değerini arttırır. Bu çalışmada sinema ve resim sanatında ortak kullanıldığı düşünülen renk konusuna odaklanılmıştır. Çalışmada renk olgusu film afişlerinden örnekler üzerinden değerlendirilirken resim sanatında da rengin ne kadar etkin kullanıldığı incelenmiştir. Abstract Throughout the history of art, each discipline has benefited from different artistic elements while developing their own expression possibilities. Light, composition and color are just a few of them. The basic materials used together with the different methods of production of artistic product are almost the same. Painting sculptural photography or a cinematic product basically represents objects while light and color strengthens the meaning. Almost all disciplines of art need this saturation while creating technical and aesthetic human feeling. In an effective transfer, the objects being depicted close to their own colors also increase their credibility. Increasing the meaning and depth or strengthening the meaning in an artistic way is made possible by the effective use of light and color. Cinema and painting arts are basically similar in terms of their use of close terminology. The art of painting comes to the photograph and cinema after itself, light, composition, golden ratio, color and so on. lent elements. The impulse that creates an aesthetic sensation in the viewer that creates an effect in a good motion picture is a picture or image such as a picture or a picture. The terms commonly used structurally between cinema and painting bring both disciplines closer to each other. The viewer gets more attention, especially if the banner work of the films creates the effect of photography or painting. The cinema increases the artistic value by adapting the basic concepts of the picture to its narrative language. This work focuses on the color theme that is commonly used in cinema and painting. In the study, it was examined how samples were used in the posters of color phenomena films and how effective the use of color was in painting art. Giriş Renk ve ışık konusu insanlık tarihi kadar eskidir. Mağaralarda çizgi kullanarak hikayeleme insanlığın ilk somut şekillenme çabalarıdır. Belli bir yüzey üzerine çeşitli materyaller ile gördüklerini aktaran insanlar zamanla ışık ve renk olgusunu da bu hikayeleme sürecine zenginleştirici bir unsur olarak katmıştır. Yüzey üzerinde somutlaştırma, sınırlamaya gidiş, belirsizlikten belirliliğe geçiş çizgiyle olmuştur. İnsanın çizgiyle somut olarak sezdirdiği şekil, çizgiyle yapılan bir sınırlamadır. Bu sınırlamanın içine ifade katmak söz konusu olduğunda renkle karşılaşılır. Çizgiyle sınırlanan şekil renkle zenginleşir (Erbaş, 1996:2). Görme yetisine sahip bir insan çevresindeki nesneleri onların kendi renkleri ile algılar.
SİNEMADA MASALSI ANLATI VE MİTOLOJİK ÖGELER: PAN'IN LABİRENTİ FİLMİ Öz Fantastik anlatılardan önce sözlü olarak nesilden nesile aktarılan, bir insanın veya toplumun yaşamını, mücadelelerini, hikâyelerini dilden dile çocuklara anlatan... more
SİNEMADA MASALSI ANLATI VE MİTOLOJİK ÖGELER: PAN'IN LABİRENTİ FİLMİ Öz Fantastik anlatılardan önce sözlü olarak nesilden nesile aktarılan, bir insanın veya toplumun yaşamını, mücadelelerini, hikâyelerini dilden dile çocuklara anlatan ma-sallar yıllar boyunca önce yazıya, sonrasında ise beyaz perdeye yansıtılmıştır. Böy-lece gündelik yaşamlardan ortaya çıkarılan mitler, semboller ve hikâyeler daha renkli bir biçimde sinemaya uyarlanmıştır. 20.yy'da teknolojinin gelişmesi ve si-nemanın sanayileşme sürecine girmesi ile yapılan çok sayıda fantastik masalsı filmler, kendini yine kendi içinde yenileyerek ve dönüştürerek var olmayı başar-mıştır. Klasik anlatı biçiminin temelini oluşturan masallar, postmodern dönemde metinlerarası etkileşim içine girmiştir. Kendi içinde yeni metinler, yeni anlamlar üretmeye başlayan sinema, bu doğrultuda izleyiciye yeni bir haz ve yeni mitolojik öyküler aktarırken diğer yandan da günümüzde izleyiciye geçmişten izlekler sun-maya devam etmektedir. Sinema başlangıcından itibaren belgesel tür ile dış gerçek-liği olduğu gibi yansıtan hikâyeler üretmenin yanı sıra günümüze kadar Melies'in gittiği yoldan düşsel ve fantastik anlatı yapıları kurgulamaya devam etmiştir. Ça-lışmamızda bu doğrultuda sinemada masalsı anlatı ve mitolojik ögeleri incelemekte ve bu bağlamda 'Pan'ın Labirenti' filmi örnek alınmaktadır.
Feminizm bir fikir akımıdır. Hedefi, kadınlarla erkeklere eşit haklar sağlamaktır. 18. yüzyılın başlarına kadar kadınların sosyal hakları erkeklere göre çok sınırlıydı. Bu bakımdan bu yüzyılın başlarında kadınlar haklarını aramaya... more
Feminizm bir fikir akımıdır. Hedefi, kadınlarla erkeklere eşit haklar sağlamaktır. 18. yüzyılın başlarına kadar kadınların sosyal hakları erkeklere göre çok sınırlıydı. Bu bakımdan bu yüzyılın başlarında kadınlar haklarını aramaya başladılar. Feminizmin temeli çoğunlukla kadınların özgür olmasına dayanır. Cinsiyetle ilişkisi olduğuna inanılan unsurların analizini yapmayı kendine odak almıştır. Yine çoklukla cinsiyet eşitsizliği ve kadınların haklarını, kadınların genel sorunlarını araştırmaya ve çözümlemeye odaklıdır. Sinemada feminizme baktığımızda " Feminist film kuramına göre sinemada kadın, görselliğin ve dolayısıyla anlatımın merkezi bir unsuru olmakla birlikte temel öznesi değildir: Kadın yalnızca bir imgedir. Feminist film kuramı kadınların sinemadaki temsilini hem politik (kadınlar için, kadınlar adına ve kadınlar hakkında) hem de estetik (bedenin cinsel temsili) bir analizin konusu yapar " (Timisi, 2011: 158). Feminist söylem üzerinden yapılan filmlerde kadının konumuna bakıldığında, 1980 öncesi filmlerden çok farklı oldukları görülmektedir. 80 öncesi filmlerde kadın, sosyal hayattan kısıtlanmış, yalnızca evinde var olan, eril söylemin istekleri doğrultusunda yaşayan, hiçbir söz hakkı olmayan karakterler olarak karışımıza çıkmaktaydılar. 1980 sonrası yani feminizmin sinemada iyice boy göstermesi ile birlikte, filmlerde kadın sorunlarına değinilmiş, kadın artık toplum içine karışıp sosyal hayatta boy göstermeye başlamıştır. Çalışmanın ana konusunu feminist kuram ve filmlerinde bu kadın sorunlarını kusursuz bir şekilde ele alan yönetmen Atıf Yılmaz oluşturmuştur.
Research Interests:
Bu çalışma nitel ve nicel araştırma yöntemlerinden doküman analizi tekniğini içermektedir. Çalışma, ülkemiz sinema sektörü içerisinde yer alan yabancı dağıtım şirketlerinin etkilerini konu aldığından, bu etkilerin ne yönde ve hangi... more
Bu çalışma nitel ve nicel araştırma yöntemlerinden doküman analizi tekniğini içermektedir. Çalışma, ülkemiz sinema sektörü içerisinde yer alan yabancı dağıtım şirketlerinin etkilerini konu aldığından, bu etkilerin ne yönde ve hangi boyutta olduğunu incelemek adına önem taşımaktadır. Bu bağlamda, çalışmanın evrenini oluşturan film endüstrisi ülkemiz açısından ele alınacak olup bu konuda tarihsel bilgilere değinilecek ve endüstrinin yapısı ve işlevleri hakkında açıklamalarda bulunulacaktır. Çalışmanın örneklemi ise Türkiye sinema endüstrisi içerisinde yer alan yabancı dağım şirketlerini kapsamaktadır. Bu örneklem dâhilinde kuruluşlar oluşum süreçleri, yapı ve özellikleri bakımından incelenerek, Türk sinema sektörüne etkilerinin ne yönde ve hangi boyutta olduğu araştırılacak ve elde edilen bulgular doğrultusunda yorumlara yer verilecektir. Anahtar Kelimeler: Film Endüstrisi, Türkiye Sineması, Yabancı Dağıtım Şirketleri, The Foreign Distibution Compaines In Turkish Film Industry And Effects In Turkish Cinema Sector
İnsanların gidemedikleri ya da göremedikleri yerler bir bilgisayar komutuyla yaşam alanının içine kadar gelmektedir. İnsanlar bilmedikleri bir şeyi öğrenmek, bilgi paylaşımı ve eğlenmek gibi birçok aktivite için internet ve sosyal medya... more
İnsanların gidemedikleri ya da göremedikleri yerler bir bilgisayar komutuyla yaşam alanının içine kadar gelmektedir. İnsanlar bilmedikleri bir şeyi öğrenmek, bilgi paylaşımı ve eğlenmek gibi birçok aktivite için internet ve sosyal medya kullanmaya başlamıştır. Bu durum internet ve sosyal medyanın, kar amaçlı olsun ya da olmasın bütün kuruluşlar için önemli bir iletişim mecrasına dönüşmesine sebep olmuştur. Yeni kamusal alan olarak ifade edilen sosyal medya, sivil toplum örgütlerinin takipçileriyle etkileşim içerisinde olabilecekleri bir yere dönüşmüş ve örgütler sosyal medyayı dijital eylemcilik kapsamında etkin bir şekilde kullanmaya başlamıştır. Bu çalışmanın amacı sivil toplum örgütlerinin sosyal medya kullanımlarını belirlemektir. Bu amaçla Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'nın Twitter sayfası örnek olay incelemesi olarak ele alınmış, yöntem olarak ise; nitel ve nicel araştırma yöntemlerinde kullanılan içerik analizi tekniğinden faydalanılmıştır. Araştırma sonucunda Mor Çatı Vakfı'nın twitterı yüksek düzeyde bir etkileşim içerisinde kullanmadığı, daha çok takipçilerini bilgilendirmek amaçlı paylaşımlar çerçevesinde kullandığı ortaya çıkmıştır.
Medya kanalını kullanarak insanları ikonlaştıran popüler kültür diğer insanları ötekileştirir. Bu şekilde etkisi altına alarak, kendi sınırları içerisinde içsel özgürlüklerini sunar. İnsanı insana özendirerek kendi içinde hayran... more
Medya kanalını kullanarak insanları ikonlaştıran popüler kültür diğer insanları ötekileştirir. Bu şekilde etkisi altına alarak, kendi sınırları içerisinde içsel özgürlüklerini sunar. İnsanı insana özendirerek kendi içinde hayran toplulukları oluşturan medya, şöhret ve hayranlık kavramlarını yüceltir. Kendi aidiyetinden kopararak, özünden uzaklaştırır. Popüler kültür ürünleri olarak bilinen şöhret ikonlarının hayatlarını özümseyerek yaşantımıza dâhil ederken, gündelik yaşantıya farkında olmadan etki etmelerine sebep olmaktayız. Söz konusu medya unsuru olduğunda izleyicinin neden karakterler ile bağ kurduğu veya takip ettiği, içerikten ne şekilde etkilendiği sorusu önemli olmuştur. İzleyici özdeşleşme kurduğu şöhret ikonu ile parasosyal etkileşim ilişki içerisine girer. Günümüzde medyanın popüler kültür üzerindeki etkisi yadsınamaz bir gerçek olup ve bu doğrultuda oluşan şöhret ve hayranlık olguları parasosyal etkileşimin bir ürünüdür. Bu çalışma popüler kültür ürünleri olan şöhret ikonlarıyla bireyin parasosyal etkileşimi, ekranda yansıtılan kimliklerin rolü ve toplumda yaratılan hayranlık bağlarının oluşum nedenleri açıklanmaya çalışılmıştır. Çalışmada literatür taraması yapılarak, şöhret ve hayranlık kültürü parasosyal perspektifle incelenmiştir. Bunun için internet ve televizyonun toplum üzerindeki etkisi, şöhret kavramının oluşumu parasosyal etkileşim ile popüler kültür ilişkisi çerçevesinde ele alınmış ve etkileri değerlendirilmiştir. Araştırmamızda ele aldığımız konular, medya aracılığıyla egemen güçlerin kitleleri etkilemek için birtakım popüler kültür ikonlarını parasosyal etkileşimle kitleleri hipnoz etme isteğidir.
Research Interests:
Research Interests:
Sinema da yeniden yorumlayan bir pratik olarak kabul görmüştür. Öncelikle klasik anlatı yapısını benimseyen sinema bir eğlence olgusu olarak gelişimini devam ettirmiştir. Hollywood klasik sinema anlatısına karşıt olarak İtalya’da ortaya... more
Sinema da yeniden yorumlayan bir pratik olarak kabul görmüştür. Öncelikle klasik anlatı yapısını benimseyen sinema bir eğlence olgusu olarak gelişimini devam ettirmiştir. Hollywood klasik sinema anlatısına karşıt olarak İtalya’da ortaya çıkan Yeni Gerçekçilik Akımı ile Fransız Yeni Dalga Akımı, sinemada modern anlatı yapısını ortaya koymuştur. Modern anlatıya göre yönetmen bir edebiyatçının kalemini kullandığı özgürlükte kamerasını kullanmalıdır. Filmin sahibi olan yönetmen belli bir stil ve içsel bütünlükle filmin tek yaratıcısı olmalıdır. Bu çalışmada Türk Sinemasında auteur olarak kabul edilen yönetmenler arasında olan, Zeki Demirkubuz’un sineması auteur kuram çerçevesinde incelenmektedir. Çalışma kapsamında auteur kuram bağlamında yönetmenin sanatçı ruhunun, hayata karşı duruşunun filmlerinin sinematografik dili, anlatı yapısı, temaları ve karakterlerine nasıl biçim verdiği ele alınmış; yönetmenin sinema dilinin öğelerinden faydalanarak, anlatımda yeni katmanlara ulaşıp ulaşmadığı sorgulanmıştır. Filmlerin çözümlenmesinde yararlanılan analiz tekniği tematik içerik analizidir. Çalışma sonucunda, Zeki Demirkubuz’un bir auteur olup olmadığı filmlerinin yaratılmasında en
büyük sorumluluğu taşıyıp taşımadığı, filmleri arasındaki ortak karakteristik yapılar göz önünde bulundurularak ortaya konulmaktadır.
Research Interests:
Varoluşçuluk, insan varlığının, varoluşunun özden önce geldiğini, insanın tutum ve davranışlarıyla kendini sonradan yarattığını ya da biçimlendirdiğini savunan felsefi akımdır. İnsanın yaradılışını anlamlandırma çabasında olan... more
Varoluşçuluk, insan varlığının, varoluşunun özden önce geldiğini, insanın tutum ve davranışlarıyla kendini sonradan yarattığını ya da biçimlendirdiğini savunan  felsefi akımdır. İnsanın yaradılışını anlamlandırma çabasında olan varoluşçuluk insan ne ise o değil, ne olmuşsa odur yaklaşımını benimseyen öğreti biçimidir. İnsanın kendi varlığını anlamlandırma ve değerlerini oluşturma yeteneğine sahip olduğunu savunan akım yansımalarını edebiyat, resim, tiyatro ve sinema gibi sanatsal alanlarda da bulmuştur. Varoluşçuluk, özgürlük, sevgi, inanma, adalet, bulantı, kaygı, saçma, hiçlik, sıkıntı, umutsuzluk, bırakılmışlık ve yabancılaşma gibi kavramları ele alarak insanın tüm bu olumsuzluklara rağmen ayakta kalması gerektiğini savunur. Edebiyatta Kafka, Camus, Sarte gibi  örnekleri olan varoluşçu akım dünya sinemasında Tarkovski, Antonioni ve Bergman anlatılarında ifade bulur. Yönetmenler modern insanın yaşadığı ve tanıklık ettiği ilişkileri, değerleri, yaşadığı trajedileri, filmlerinde yalnızlaşan ve yabancılaşan birey üzerinden anlatmışlardır. Karamsar bir atmosferde geçen hikayelerde yolculuk, aşk, iletişimsizlik ve bireysel yalnızlıklar anlatılır. Varoluşçuluk Türk sinemasında ilk olarak Ömer Kavur‟un Gece Yolculuğu‟nda ortaya çıkar. Yeni Türk sinemasında ise Demirkubuz, Zaim, Ceylan ve Kaplanoğlu filmlerinde belirtilerini bulan varoluşçu temalar bu çalışmanın ana konusunu oluşturmaktadır.
Research Interests:
Sanat dallarının birbiri ile olan etkileşimleri geçmişten günümüze devam etmektedir. Bu etkileşim gitgide sanatların iç içe geçtiği, birbirleriyle kesiştiği bir yapıya dönüşmüştür. Kendinden önceki sanat disiplinlerinin biçimsel ve... more
Sanat dallarının birbiri ile olan etkileşimleri geçmişten günümüze devam etmektedir. Bu etkileşim gitgide sanatların iç içe geçtiği, birbirleriyle kesiştiği bir yapıya dönüşmüştür. Kendinden önceki sanat disiplinlerinin biçimsel ve içeriksel özelliklerini taklit eden, uygulayan ya da yorumlayan sanat dalları, kendi yapılarına ve dillerine uygun hale getirdikleri bu özellikleri teknik ve kuramsal çerçevede ele almışlardır. Günümüzde sinema kültürü, toplumun her kesimi tarafından benimsenmiştir. Sinemayı diğer sanat dallarından ayıran özelliği, tümel yapısı sayesinde farklı sanat disiplinlerini, kendi sanat yapısının süzgecinden geçirip, izleyiciye farklı deneyimler sunabilmesidir. Dolayısıyla görüntü ve sesten oluşan yapısı sayesinde diğer sanat dallarıyla hem kesişmekte hem de ayrılmaktadır. Şüphesiz sinematografinin yol arkadaşlarından biri de resimdir. Önce fotoğraf, ardından sinema için estetik çerçevede yol gösterici olan resim ile sinemanın işbirliği, geçmişten günümüze farklı deneyimleri de ortaya koyarak devam etmektedir. Şüphesiz bu iki sanatı sürrealizm çerçevesinden sinemada yorumlayan Luis Bunuel, bu işbirliğini beyaz perdeye en iyi yansıtan yönetmenlerden biri olmuştur.
Zihin tarafından üretilen, gerçekleşmesi ve ulaşılması istenen fakat bu amacın imkânsız olarak görüldüğü daha ideal ve daha iyi bir devlet modeli ya da toplum yapısı oluşturmak veya ortaya çıkarmak amacıyla zihin dünyasında kurgulanan ve... more
Zihin tarafından üretilen, gerçekleşmesi ve ulaşılması istenen fakat bu
amacın imkânsız olarak görüldüğü daha ideal ve daha iyi bir devlet modeli ya da
toplum yapısı oluşturmak veya ortaya çıkarmak amacıyla zihin dünyasında
kurgulanan ve üretilen bir düş olarak ifade edilebilen ve Sümerler’in kil
tabletlerinde bile bir anlatı şeklinde görülebilen ütopya olgusu daha iyi ve güzel
bir yaşama kavuşma ve ulaşma arzusu ile geleceğe yönelik tasarımlarda bulunan
insanoğlu için adeta bir özlem olmuştur. Bu çalışmada öncelikle yazınsal klasik
ütopyalardan bazıları kısa bir değerlendirmeye tabi tutulacak, akabinde Türk
Edebiyatı bağlamında ütopik öğeler barındıran eserler ve barındırdıkları öğeler
hakkında kısa bilgiler verilecektir. Genel değerlendirme ve sonuç bölümünde ise
ütopik yapılanmalar çeşitli açılardan ele alınmaya çalışılacaktır.
Research Interests:
İnsan kendini bildiğinden bu yana sürekli olarak bir şeyleri anlatma ihtiyacı duymuştur. Resim, şiir, edebiyat gibi farklı biçimlerde ortaya çıkan bu ihtiyaç 20. Yüzyılın başlarında sinema ile devam etmiştir. Bütün sanat disiplinlerini... more
İnsan kendini bildiğinden bu yana sürekli olarak bir şeyleri anlatma ihtiyacı duymuştur. Resim, şiir, edebiyat gibi farklı biçimlerde ortaya çıkan bu ihtiyaç 20.
Yüzyılın başlarında sinema ile devam etmiştir. Bütün sanat disiplinlerini kapsayan
bir yapı olarak sinema anlatı açısından çeşitli biçimlerde karşımıza çıkar. Öncelikle
bir eğlence aracı olarak görülen sinemanın kendine ait bir dil yapısına sahip olduğu
yıllar sonra kabul edilir. Sinema gerçekliği olduğu gibi aktarmanın dışında öykü
anlatmaya başladığı bu yıllarda klasik anlatı yapısına sahiptir. Aristoteles’in tarif
ettiği yansıtmacı anlatım biçimi sonraları değişik formlar edinir. Özellikle 1960’lı
yıllarda Brecht ile birlikte özdeşleşmeye dayalı anlatı biçimine karşıt olarak yabancılaşma üzerine kurulu modern anlatı yapısı kendini göstermiştir. Sinemada klasik,
göstermeci ya da konvansiyonel olarak kabul gören Aristotales’çi anlatı biçimi yerine bu yıllarda yabancılaşma efekti üzerine kurulu anlatı formu ortaya çıkmıştır.
Brecht’in öncülük ettiği bu biçim özdeşleşmeye karşıt ve izleyicinin aktif katılımını
savunmaktadır. Haneke sineması örneklerinden “Funyy Games” adlı filminde de
bu yabancılaşma efekti çeşitli biçimlerde uygulamıştır. Oyunculuk ve hikaye kurgusu açısından adı geçen film yabancılaşma unsurlarını kullanarak izleyiciye klasik
anlatı dışında Brechtyen bir anlatı dili sunmaktadır.
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Kitle iletişim araçlarının ortaya çıktığdönemden bu yana önemli olduğu, bu araçların bilgilendirmenin yanı sıra propaganda ve reklam amaçlı olarak ta kullanıldığı görülmektedir.nsanların algılama ve değerlendirmede referansı olarak bu... more
Kitle iletişim araçlarının ortaya çıktığdönemden bu yana önemli olduğu, bu araçların bilgilendirmenin yanı sıra propaganda ve reklam amaçlı olarak ta kullanıldığı görülmektedir.nsanların algılama ve değerlendirmede referansı olarak bu araçlardan etkilendiği bir gerçektir. Özellikle televizyon karşısında geçirilen zamanın oldukça fazla olduğu araştırmalar tarafından da kanıtlanıştır. Televizyonun toplumları yönlendirme ve özellikle de pasifize etme yönünde olumsuz etkileri olduğu da bilinmektedir. Televizyonun prestij yapımlarından olan haber bültenleri özellikle bu anlamlandırma süreçlerini direkt olarak etkilemektedir. Ancak son dönem televizyon haberciliğindeki ciddi bozulmalar, sahiplik yapısı ve iktidar ilişkileri, haberin magazinleşerek insanları bir görüşe göre rahatlatma başka bir görüşe göre ise onları depolitize etmektedir.
Research Interests:
Sinema da diğer sanat disiplinleri gibi çağının ruhunu yansıtan öyküler anlatır. Modern dönem aygıtı olarak içinde bulunduğu toplumun değerlerinden etkilenen sinema politik, ekonomik ve kültürel değişimlerden bağımsız değildir. Her ülke... more
Sinema da diğer sanat disiplinleri gibi çağının ruhunu yansıtan öyküler anlatır. Modern dönem aygıtı olarak içinde bulunduğu toplumun değerlerinden etkilenen sinema politik, ekonomik ve kültürel değişimlerden bağımsız değildir. Her ülke sineması kendi kültüründen beslenerek ürettiği filmler ile bir tür toplumsal ayna görevi görür. Seyirci izlediği her filmde o ülkenin sosyal ve kültürel yapısına da tanıklık eder. Sinema ticari yapısının yanı sıra aynı zamanda hem bir kültür oluşturucu hem de bir kültür aktarıcıdır. Kültür aktarıcısı olarak sinema oldukça güçlüdür ve aynı zamanda ülkelerin görsel hafızasını oluşturur. İran sineması da var olduğu toplumun değerlerinden yola çıkarak ticari ürünlerin yanı sıra Dünya'da kabul görmüş önemli sanatsal eserler vermiştir. İran sineması devrimden önce ticari ve aynı zamanda Yeni Dalga akımının ilk dönemini yaşamış devrimden sonra ise bu akımın en verimli dönemine tanıklık etmiştir. Yönetmenlerin kişisel dünyalarını görselleştirerek aktardıkları sinemasal ürünler aynı zamanda yaşadıkları toplumun yansımasıdır. Majid Majidi'de İran toplumunda yetişmiş ve İran Yeni Dalga sinemasının son kuşak temsilcileri arasındadır. Kendi coğrafyasında ülkesinin kültürel ve sosyal değerlerinden etkilenerek filmler üreten Majidi'nin anlatı dilindeki çok katmanlılık İran sanatlarındaki zenginlikten kaynaklanmaktadır. İslami görüşten yola çıkarak yaptığı filmleri genel insani değerlere vurgu yapmaktadır. Sinemada gerçekçilik yaklaşımını benimseyen Majidi cennetin çocukları filmi ile oldukça doğal ve yalın bir anlatım diliyle çocuk masumiyeti üzerinden insan doğasını yansıtan bir anlatı sunmuştur. Çocuk bakış açısıyla aktardığı ahlak ve erdem gibi unsurları işlediği 'Cennetin Çocukları' filmi dış gerçekliği olduğu gibi aktaran sade bir anlatı diline sahiptir. Filmde kamera kullanımının yanı sıra aydınlatma ve mekan unsuru da gözün algıladığı biçimde aktarılmıştır.

Cinema also tells the story that reflects the spirit of the age like other art disciplines. The cinema, influenced by the values of the society it is in as a modern era, is not independent of political, economic and cultural changes. Each country cinema serves as a kind of mirror with films produced by feeding it from its own culture. The audience witnesses the social and cultural structure of that country in every film they watch. In addition to being commercial, cinema is both a cultural creator and a cultural transporter. As a culturist, the cinema is quite powerful and at the same time constitutes the country's visual memory. Iranian cinema witnessed the most productive period of this movement after the revolution before the revolution and the commercial and at the same time the first wave of the New Wave movement Iranian cinema has given way to important artistic works accepted in the world as well as commercial products, starting from the values of the society where it exists. The cinematic products that the directors transmit by visualizing their personal world are the reflection of the society they live in at the same time. Majidi's multi-layered narrative language originates from the richness of Iranian art, producing films that are influenced by the cultural and social values of his country in his own geography. Majid Majidi is the last generation representative of the cinema, known in Iranian society and known as the Iranian New Wave. He emphasizes the general human values of the films he made by going out of his way to Islam. Adopting a realism approach in cinema, Majidi presented a narrative that reflects human nature through child innocence with a fairly natural and simple narrative language. It has a simple narrative language that conveys the elements of morality and virtue that children convey from a child's point of view as if it were the reality of the 'Children of Paradise' film. In addition to the use of the camera in the film, the lighting and the space are also conveyed in a way that they perceive.
Research Interests:
Sinema ülkemizde Osmanlı’nın son döneminden itibaren bir batılılaşma etkisi olarak kendini göstermiş ve gelişmiştir. Öncelikle belgesel formda gösterimlerin yapıldığı sinemasal yolculuk imgesel anlatımın gelişimiyle birlikte... more
Sinema ülkemizde Osmanlı’nın son döneminden itibaren bir
batılılaşma etkisi olarak kendini göstermiş ve gelişmiştir. Öncelikle
belgesel formda gösterimlerin yapıldığı sinemasal yolculuk
imgesel anlatımın gelişimiyle birlikte ticarileşmiştir. Özellikle
1960’lı yıllar yerli sinemanın gişede başarı sağladığı ve Türk
sinemasında çeşitli türlerin ortaya çıktığı dönemdir. Belgesel
sinemada bu dönemden itibaren çeşitli kurum ve kuruluşlarca
Türkiye’de desteklenmiştir. Başlangıcından itibaren sinema sanatı
ve alt kategori olarak belgesel tür bir toplumsal iletişim aracı
ve kuşaklar boyu eğitim sağlayan aktarım biçimidir. Öncelikle,
belgeleme, kayıt altına alma ve arşivleme özellikleriyle kurmaca
film anlayışından ayrılan belgesel sinema yakın tarihimizde
önemli olayların görsel hafızasını da oluşturmaktadır. İnsanın
ve toplumun değişim ve dönüşümlerine tanıklık eden (belgesel)
sinema toplumsal hafızanın oluşumunda yer tutan en önemli
görsel araçlardan biridir. Türkiye yakın tarihini konu edinen
belgesel filmler, belgelere dayalı, gerçek olgu ve olayları ele alan
ve tarihe ışık tutacak biçimde görselleştirilmiş bellek oluşturucudurlar.
Belgeler, mektuplar, anılar, makaleler, bilgiler, raporlar,
haberler, çoğunlukla aslına bağlı kalınarak aktarılmaktadır. Buaçıdan belgesel sinema toplumsal belleği oluşturma sürecinde en
önemli görsel araçlardan biri olarak dönemin toplumsal siyasal
ve kültürel öğelerini hem kayıt etmekte hem de aktarmaktadır.
Dönemsel olarak hayatı gerçekçi yaklaşım biçimiyle sunan,
yansıtan belgesel hayalle gerçeğin buluştuğu yer olan sinema
perdesinde bir kültür oluşturucu ve aktarıcıdır. Türkiye tarihi
çeşitli sınıflandırmalar ile tanımlanmakla beraber “yakın tarih”
olgusu genellikle Osmanlı’nın son dönemi ve Cumhuriyet sonrasını
kapsamaktadır. Kurtuluş savaşı sonrası yeni kurulan Türkiye
Cumhuriyeti yaşanan devrimler ile birlikte batıya entegreolma
amacında olmuştur. Özellikle 1950 ve sonrası dönemde Türkiye
batılılaşma çabasına girmiş ancak çeşitli demokrasi kesintilerine
de maruz kalmıştır. Özellikle Türk siyasi tarihinin çalkantılı
dönemlerinin başladığı bu yıllar belgeselin yanı sıra kurmaca
olarak kabul edilen sinemasal üretimlerle de belgelenmiştir.
Research Interests: