Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Hacı İbrahim Delice
  • Sözcük Türleri: https://talebe.com/kitap/sozcuk-turleri/136911
    Sözdizimi: https://talebe.com/kitap/turkce-sozdizimi/136905
Öz Türkçenin dilbilgisi alanında "etken çatı" teriminin tartışmalıdır. "Çatı", Türkçe dil bilgisinde çeşitli eklerle kurulan fiilin özne ve nesneye göre değişik görünüşlerde gerçekleşmesini ifade eden bir terim olarak ele alınmaktadır;... more
Öz

Türkçenin dilbilgisi alanında "etken çatı" teriminin tartışmalıdır. "Çatı", Türkçe dil
bilgisinde çeşitli eklerle kurulan fiilin özne ve nesneye göre değişik görünüşlerde
gerçekleşmesini ifade eden bir terim olarak ele alınmaktadır; ancak, "etken çatı" terimi,
dilbilgisinde kendine özgü bir kategoriye denk gelmemekte; daha çok kılış fiili terimi ile ifade
edilen kategori ile aynılaşmış biçimde ele alınmakta ve gereksiz bir adlandırmaya yol
açmaktadır.
Bu çalışmada, çatı teriminin tanımlanmasındaki belirsizlikler ve çelişkiler ele
alınacaktır. Etken çatının "etken fiil", "kılış fiili" ve "kılış ismi" gibi terimlerle aynı anlamı ifade
ettiği ve bu terimlerin kullanımlarının birbirinden farklı kategori imiş gibi bir izlenim
uyandırdığı ortaya konacaktır. Çatı kavramının sadece fiilin değişik biçimleri olarak ele
alınmasının doğru olmadığı; cümlenin oluşumunu sağlayan asıl anlam birimciklerinin de göz
önünde bulundurulması gerektiği üzerinde durulacaktır. Çatı teriminin eksik ve belirsiz
tanımları nedeniyle dilbilgisel açıdan bir karmaşanın ortaya çıkmış olduğu ifade edilecektir.
"Etken çatı" teriminin tanım ve ele alınış biçimleri tartışılacak; bu terimin tanım ve kullanımının
diğer dilbilgisel kavramlarla karışıklığa neden olduğu işlenecektir. Özellikle, "etken eylem" ve
"etken çatı" gibi farklı kavramların birbirine karıştırılmasının doğru bir dil bilimsel analiz
yapılmasını zorlaştırdığı ortaya konacaktır.
Bu tespitlerden hareketle de dil bilimindeki terimlerin belirsizliği ve tanımlama
zorluklarının giderilebilmesi için terimlerin doğru ve tutarlı bir şekilde kullanılması gerektiğini
vurgulanacaktır.
Anahtar Kelimeler: Etken Fiil, Etken Eylem, Etken Çatı, Kılış Fiili

Abstract
The term "active voice" is controversial in the field of Turkish grammar. "Voice" is
considered as a term in Turkish grammar that expresses the realization of the verb formed with
various suffixes in different aspects depending on the subject and object; however, the term
"active voice" does not correspond to a specific category in grammar; rather, it is treated as
identical to the category expressed by the verb term, leading to an unnecessary naming.
In this study, the ambiguities and contradictions in the definition of the umbrella term
will be discussed. It will be revealed that the active voice expresses the same meaning as terms
such as "active verb", "action verb" and "action noun" and that the use of these terms gives the
impression that they are different categories. It is not correct to consider the concept of roof
only as different forms of the verb; It will be emphasized that the actual semantic units that
enable the formation of the sentence should also be taken into consideration. It will be stated
that a grammatical confusion has arisen due to incomplete and unclear definitions of the term
roof. The definition and handling of the term "active framework" will be discussed; it will be
discussed that the definition and use of this term causes confusion with other grammatical
concepts. In particular, it will be demonstrated that mixing different concepts such as "active
verb" and "active voice" makes it difficult to make an accurate linguistic analysis.
Based on these findings, it will be emphasized that the terms should be used correctly
and consistently in order to eliminate the ambiguity and definition difficulties of the terms in
linguistics.
Keywords: Active Verb, Active Voice, Active Noun
Bu çalışma, Cumhuriyet Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Türk Dili Bilim Dalında, “Eski Anadolu Türkçesi ile Yazılmış Satır arası Bir Kur’an Tercümesi (Gramer – Metin – Çeviri – Sözlük)... more
Bu çalışma, Cumhuriyet Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili
ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Türk Dili Bilim Dalında, “Eski Anadolu Türkçesi
ile Yazılmış Satır arası Bir Kur’an Tercümesi (Gramer – Metin – Çeviri –
Sözlük) (105b-170b)” ismiyle 1992’de yapılmış yüksek lisans tezinde (Delice, 1992) geçen fiilleri esas alarak çatı ve görüngü ulamını incelemektedir. Bu doğrultuda Türkiye Türkçesi yazı dilinin oluşumunu fiil işletme eklerinin oluşturduğu çatı ve görüngü bağlamıyla sorgulamayı ve bu ulamların söz dizimsel özelliklerini tespit etmeyi amaçlamaktadır.
Eski çalışmalarda da görülmesine rağmen yeni dil bilgisi kaynaklarında -bilhassa, çağdaş Türk lehçeleri gramerlerinde- “-mAm lâzım”, “-mAm gerek” şeklinde yeni ve farklı gereklilik çekimlerinin varlığı sıklıkla görülür olmuştur. Bu tür... more
Eski çalışmalarda da görülmesine rağmen yeni dil bilgisi kaynaklarında -bilhassa, çağdaş Türk lehçeleri gramerlerinde- “-mAm lâzım”, “-mAm gerek” şeklinde yeni ve farklı gereklilik çekimlerinin varlığı sıklıkla görülür olmuştur. Bu tür yaklaşımların anlam bilimi açısından değerlendirilince doğru sanısı uyandırdığı ancak biçim bilimi ve söz dizimi ilkeleriyle enine
boyuna incelemesi yapılınca hiç de doğru bir yaklaşım tarzı olmadığı rahatlıkla anlaşılmaktadır. Bu bildiride, zaten yeterince karışıklığın ve içinden çıkılamazlığın hâkim olduğu Türk dil bilgisinin daha da karışık bir duruma düşmesinin engellenmesi için Türkçenin biçim bilgisi ve söz dizimi kuralları doğrultusunda bu yapıdaki gereklilik çekimi veya kipi kategorisinin yanlışlığı bilimsel verilerden hareketle ispat edilmeye çalışılacaktır
Türkçe gramerin pek çok konusu, tartışmalı ve birbiriyle çelişir bir bilgiler yumağı hâlinde durmakta ve kabul edilebilir şekilde çözülmeyi beklemektedir. Bu konulardan biri “birleşik cümle” ve bu başlık altında ele alınan “sıralı” ve... more
Türkçe gramerin pek çok konusu, tartışmalı ve birbiriyle çelişir bir bilgiler yumağı hâlinde durmakta ve kabul edilebilir şekilde çözülmeyi beklemektedir. Bu konulardan biri “birleşik cümle” ve bu başlık altında ele alınan “sıralı” ve “bağlı” cümleler konusudur. Örneğin, [-sA] eki esas alınarak oluşturulan “şartlı birleşik cümle” başlığı varken bu ekle aynı işleve sahip ve sözdiziminde aynı yapıyı oluşturan [-mAk] isim-fiil ekinin, [-(y)An] sıfat-fiil ekinin, [-(y)IncA] zarf-fiil eki ve bu eklerle benzer tüm fiilimsi eklerinin esas alındığı başlıklar yoktur. Oysa, önceki çalışmalarda kullanılmış olan “girişik birleşik cümle” [-sA] da dâhil olmak üzere tüm ekleri kapsayıcı bir başlıktır. Buna benzer başka bir durum da bağlaç olarak kullanılan “ki” kelimesi için geçerlidir. Bu bağlaç için “ki’li birleşik cümle” başlığı görülür; ancak, “ama’lı birleşik cümle”, “çünkü’lü birleşik cümle” , “lakin’li birleşik cümle” gibi diğer tüm bağlaçlarla ilgili başlıklara rastlanmaz. Hâlbuki, Türkçede “ki” ile aynı işlevde kullanılan pek çok bağlaç mevcuttur. Bu bildiride, yapı açısından cümle yaklaşımları incelenecek ve bu incelemelerde tespit edilen eksiklikler ortaya konacaktır. Bağlaçların cümle kurgusu içinde oluşturduğu kategorilere dikkat çekilip sözdizimi araştırmalarında yapı ve anlamın bir arada düşünülmesinin önemine işaret edilecektir. Ayrıca, sıralı ve bağlı cümle dizilerinin bağlaçlar yoluyla oluşan yapı ve anlam farkları belirlenerek cümle dizisi oluşturan bağlaçların cümlelere kattıkları anlamlar sorgulanarak bu anlamlar bakımından sınıflandırılması yapılacaktır. [Many issues of Turkish grammar remain in the form of a tangle of controversial and contradictory information, waiting to be resolved in an acceptable way. One of these topics is the "compound sentence" and the "sequential" and "dependent" sentences discussed under this heading. For example, while there is a title of "conditional compound sentence" created based on the [-sA] suffix, [-mAk] noun-verb suffix, [-(y)An] adjective-verb suffix, [- There are no titles based on the gerund suffix (y)IncA] and all similar verbal suffixes. However, it is a title that covers all suffixes, including the "intricate compound sentence" [-sA], which has been used in previous studies. Another similar situation is valid for the word “ki” used as a conjunction. The title "compound sentence with ki" appears for this conjunction; However, titles related to all other conjunctions such as "compound sentence with but", "compound sentence with because", "compound sentence with but" cannot be found. However, there are many conjunctions in Turkish that are used with the same function as “ki”. In this paper, sentence approaches will be examined in terms of structure and the deficiencies identified in these examinations will be revealed. Attention will be drawn to the categories that conjunctions create within the sentence structure, and the importance of considering structure and meaning together in syntax research will be pointed out. In addition, the structure and meaning differences of ordered and dependent sentence sequences through conjunctions will be determined, and the meanings that the conjunctions that form the sentence series add to the sentences will be questioned and classified in terms of these meanings.]
Tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilerek tanıtım amacıyla ve araştırma için yapılacak kısa alıntılar dışında, yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir şekilde kopya edilemez, elektronik ve mekanik yolla çoğaltılıp, yayımlanamaz ve... more
Tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilerek tanıtım amacıyla ve araştırma için yapılacak kısa alıntılar dışında, yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir şekilde kopya edilemez, elektronik ve mekanik yolla çoğaltılıp, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.
Türkçe gramer çalışmalarında fiil çekimi ve fiil kipi ayrı ayrı kullanılan birer terim olarak görülmesine rağmen kullanıldıkları anlam alanları sorgulandığında bu iki terimin eş anlamlı imiş gibi birbirinin yerine kullanıldığına da şahit... more
Türkçe gramer çalışmalarında fiil çekimi ve fiil kipi ayrı ayrı kullanılan birer terim olarak görülmesine rağmen kullanıldıkları anlam alanları sorgulandığında bu iki terimin eş anlamlı imiş gibi birbirinin yerine kullanıldığına da şahit olunur. Bunun nedeni, “fiil çekimi” ile “fiil kipi” terimlerinin anlam alanlarını birbirinden ayıracak tanımların yapılamamış olmasıdır. Öyle ki, bu terimlerin kullanım alanlarının birbirine karıştırıldığı ve hatta bu terimlerin kendi anlamlarını ifade etmeyecek şekilde yanlış kullanıldığı yönünde eleştiriler bile yapılmıştır. Bu çalışmada, bu iki terimin anlam alanıyla ilgili çalışmalarda hangi anlambirimciklerin öne çıkartıldığı ve nasıl belirlendiği yönünde tarihî arka plan ele alınacak ve bu terimlerle ilişkilendirilen gramer kategorileri de göz önünde bulundurularak olması gereken anlam alanları doğrultusunda söz konusu terimlerin doğru bir şekilde tanımlanmasına gayret edilecektir. [Although verb conjugation and verb tense are seen as terms used separately in Turkish grammar studies, when the semantic fields in which they are used are questioned, we witness that these two terms are used interchangeably as if they were synonymous. The reason for this is that definitions that would separate the meanings of the terms "verb conjugation" and "verb tense" could not be made. So much so that criticism has been made that the usage areas of these terms are confused with each other and that these terms are used incorrectly in a way that does not express their own meanings. In this study, the historical background of which semantics were highlighted and how they were determined in studies related to the semantic fields of these two terms will be discussed, and efforts will be made to define the terms in question correctly in line with their required semantic fields, taking into account the grammatical categories associated with these terms.]
Türkçenin fiil işletim sistemi tüm ana hatlarıyla -maalesef- tam olarak ortaya konabilmiş değildir. Bunun sebeplerinden biri ve belki en önemlisi gramer için model olarak alınan Arapça, Farsça, Fransızca ve İngilizce gramerlerinin fiil... more
Türkçenin fiil işletim sistemi tüm ana hatlarıyla -maalesef- tam olarak ortaya konabilmiş değildir. Bunun sebeplerinden biri ve belki en önemlisi gramer için model olarak alınan Arapça, Farsça, Fransızca ve İngilizce gramerlerinin fiil çekimi konusunda Türkçe ile eşdeğer yapıya sahip olmamasıdır. Bu yüzden, gramer yazma konusunda büyük bir birikime sahip olan ulusların konuyu değerlendirme tecrübelerinden yararlanılamamıştır. Bir başka sebep de bilhassa fiil çekimi için elde edilen sonuçların tüm gramer çalışmalarında bir birlik içinde ele alınmasından dolayı inceleniş biçiminin, doğruluğundan emin olunmasıdır. Oysa, Türkçenin üzerinde en fazla durulması gereken hususlarının başında “fiil” ve özellikle “fiil kipi” ile “fiil çekimi” gelmektedir; çünkü, Türkçe, Türk toplumunun sosyal hayatı itibarıyla da ayrıcalıklı olarak bir fiil dilidir. Dolayısıyla, dilin kullanıcısı olan insanların tecrübeleriyle geliştiğini göz önünde bulundurduğumuzda Türkçenin fiil işletiminin çok daha fazla gelişmiş olması gerekir. Bu çalışmada, gereklilik çekimi ile ilgili olarak kaynaklarda cümle anlamı olarak beliren “gereklilik” ifadesi ile sadece fiil çekimi ile ortaya çıkan gereklilik yapılarının birbiriyle karıştırılmış olmasına dikkat çekilecek, ne olduğu üzerine değil; de, mevcut çalışmalardan hareketle gereklilik çekiminin ne olmadığı üzerinde durulacaktır. Böylece, kaynaklarda doğrudan yanlışa evrilen gereklilik çekiminin yapısal sınırlarının belirlenmesine gayret edilecektir. [Unfortunately, the verb operating system of Turkish has not been fully revealed in all its outlines. One of the reasons for this, and perhaps the most important one, is that Arabic, Persian, French and English grammars, which are taken as models for grammar, do not have an equivalent structure to Turkish in terms of verb conjugation. For this reason, the experiences of nations that have a great knowledge of grammar writing could not be benefited from. Another reason is to ensure the accuracy of the way of examination, especially since the results obtained for verb conjugation are handled in a unity in all grammatical studies. However, the most important aspects of Turkish that need to be emphasized are the "verb" and especially the "verb tense" and "verb conjugation"; Because Turkish is a verb language that is privileged in terms of the social life of the Turkish society. Therefore, considering that the language users develop with their experiences, the verb operation of Turkish should be much more developed. In this study, attention will be drawn to the confusion between the expression "necessity", which appears as a sentence meaning in the sources regarding the necessity conjugation, and the necessity structures that appear only with verb conjugation, not on what it is; In this study, based on existing studies, it will be emphasized what the necessity inflection is not. Thus, efforts will be made to determine the structural limits of the pull of necessity that evolves from right to wrong in the sources.]
Yardımcı fiiller, aslında doğrudan “Keşfedilmiş bir dilbilgisel anlamı temsil etsin; o anlamın ifade ettiği görevi yerine getirsin; onu karşılasın.” diye yapılmış doğuşu itibarıyla da yardımcı fiil olan bir kelime türü değildir. Bu kelime... more
Yardımcı fiiller, aslında doğrudan “Keşfedilmiş bir dilbilgisel anlamı temsil etsin; o anlamın ifade ettiği görevi yerine getirsin; onu karşılasın.” diye yapılmış doğuşu itibarıyla da yardımcı fiil olan bir kelime türü değildir. Bu kelime türü, dilin gelişim ve değişim seyri içinde dilbilgisi anlamlarının -görev- keşfiyle sözlük anlamlı oluş veya kılış anlamlı asıl fiillerin keşfedilen bu gramer görevleriyle kullanılması sonucu ortaya çıkmıştır.
Türkçede asıl fiilden yardımcı fiil elde etmek için iki değişik şekilde anlam boşanması gerçekleştirilmektedir. Birincisi, dil kullanıcısının bağlam gereği doğrudan asıl fiili anlam değişimi ile yardımcı fiil olarak kullanılmasıdır; ki, iki değişik görev için bu yola başvurulmaktadır. İkincisi ise Türkçenin eklemeli sistemi yoluyla gerçekleştirilmektedir; ki, bu şekilde elde edilmiş yardımcı fiiller sadece bir görev için kullanılmaktadır. Son zamanlarda “anlam boşanması” terimi yerine “dilbilgiselleşme / gramerleşme” terimi çok yaygınlık kazanmıştır; ancak, kelimeleri var olan tüm anlamlarıyla cümle bağlamında kullanmanın ifadesi olan bir kullanımı, sadece kelimenin anlam türü değişimi için kullanmak doğru olmaz.
Bu çalışmada, yardımcı fiillerin nasıl oluştuğu ve bu tür fiillerin Türkçede kaç değişik amaç için kullanıldığı hususları ele alınacaktır.
Türkçe, dünya dilleri arasında, işletim sistemi açısından, sondan eklemeli bir dil kategorisinde ele alınmaktadır. Bu yaklaşım, elbette doğrudur; ancak, birtakım eksiklikleri de bünyesinde barındırmaktadır. Dünya dillerinde ekler,... more
Türkçe, dünya dilleri arasında, işletim sistemi açısından, sondan eklemeli bir dil kategorisinde ele alınmaktadır. Bu yaklaşım, elbette doğrudur; ancak, birtakım eksiklikleri de bünyesinde barındırmaktadır.
Dünya dillerinde ekler, İngilizcede görülen “ordinary” -olağan- > “extra-ordinary” -olağanüstü-; “countabl” -sayılabilen- > “un-countable” -sayılamayan- örneklerindeki “extra” ve “un” eklerinin kullanımında olduğu gibi “ön ek” (kelimeler.gen.tr/a) , Amerikan yerli Yurok dillerindeki “sepolah” -tarla- > “se-ge-polah” -tarlalar- (kelimeler.gen.tr/b) örneğindeki -ge- çokluk ekinin kullanımında olduğu gibi “iç” ve “demir” > “demir-ci” örneğindeki -ci (kelimeler.gen.tr/c) ekinin kullanımı gibi “son ek” (Dilaçar, 1968: 9) olmak üzere üç grupta incelenir.
Türkçe, kesinlikle ön ve iç ek barındırmayan bir dildir; ancak, hiçbir dilde olmayan -gel > gel-i-ver örneğindeki “i” ekinin kullanılması gibi “öncül eklilik” özelliğine de sahiptir. Türkçenin öncül ekliliği bilinmediği için de bu tür yapılarda kullanılan eklerin anlamsal etkisi, üzerinde bulunduğu tabanların anlamları ile ilişkilendirilmektedir; ki, bu, doğru değildir. Örneğin, “gel-i-ver-di” yapısında “i” eki, “gel” fiil tabanının üzerinde bulunmasına rağmen “ver” fiil tabanının anlamı üzerine etki ederek “ver-” asıl fiilinin yardımcı fiile dönüşmesini sağlamaktadır. Yani, sözlüksel anlamdan dil bilgisel anlama geçişini sağlamaktadır.
Aynı şekilde, yukarıda zikredilen Türkçenin öncül ekliliği gibi eklemeli bir dil olan Türkçenin henüz pek bilinmeyen bir özelliği de bir kelimenin üzerinde olmasına rağmen sadece üzerinde bulunduğu kelimenin değil de “{Bu tür örnekler}e de özellikle {sosyal ağlardaki metinler}de rastlanmaktadır.” cümlesindeki “örnekler” kelimesi üzerinde bulunmasına rağmen “bu tür örnekler” sıfat tamlamasının eki olan [-e] ve “metinler” kelimesi üzerinde bulunmasına rağmen “sosyal ağlardaki metinler” sıfat tamlamasının eki olan [-de] ekinin kullanımı gibi eki üzerinde taşıyan kelimenin de bir üyesi olduğu kelime öbeğinin tamamının eki olarak kullanılmasıdır.
Bu bildiride, bir kelimenin üzerinde bulunup da sadece üzerinde bulunduğu o kelime tabanı ile ilişkilendirilemeyecek ve sadece kelime öbeği ile ilişkilendirilecek olan öbek ekleri, söz dizimi içindeki değişik yapı ve işlevlerdeki kullanımları ile irdelenecek; bu tür kullanımların genel bir çerçevesi çizilecek; Türkçenin işletimi açısından bel kemiği olan eklemelilik durumunun bilinmeyen tarafları açığa çıkarılacak ve böylece Türkçenin eklerinin yapı ve işlev bakımından bütün yönleriyle yorumlanabilmesine katkı sağlanmış olacaktır.
Bu çalışmada, çekim edatlarının genellikle durum eki olarak kullanılan ekler ile temsil edilebilmesi bağlamı ele alınmış ve bu işlevde kullanılan ekler için "temsil ekleri" terimi teklifi yapılmıştır.
Bu çalışma, Türkçenin sistemini adlandırabilecek ağırlığa sahip olan eklerin sınıflandırmasının nasıl bir teorik altyapıya ihtiyaç duyduğunu açıklamayı hedeflemekte ve bunu yaparken -elbette- bir sınıflandırmaya işaret etmekte; ancak,... more
Bu çalışma, Türkçenin sistemini adlandırabilecek ağırlığa sahip olan eklerin sınıflandırmasının nasıl bir teorik altyapıya ihtiyaç duyduğunu açıklamayı hedeflemekte ve bunu yaparken -elbette- bir sınıflandırmaya işaret etmekte; ancak, tasniften ziyade, ona da zemin teşkil eden ek ve taban arasında anlam ilişkilerinin kaç değişik fark ile belirginleştiğinin tespitini öne çıkarmaktadır.
Türkçe, istisnası olmayan ve kusursuz işletilebilen bir dildir. Bu dile gramer yazan dil uzmanları, kuralı doğru belirlediği zaman o kuralın dışında kalan kullanım görülmez. Gramerci, dilin gerçekliği ifade ediş biçimini, ona uygun bir... more
Türkçe, istisnası olmayan ve kusursuz işletilebilen bir dildir. Bu dile gramer yazan dil uzmanları, kuralı doğru belirlediği zaman o kuralın dışında kalan kullanım görülmez. Gramerci, dilin gerçekliği ifade ediş biçimini, ona uygun bir şekilde yorumlamadığında ise Türkçenin kural dışında farklı kullanım biçimlerinin de olduğu gibi yanlış bir kanaat ortaya çıkmaktadır. Türkçenin işletimi ile işletiminin yorumu olan gramer yazımı arasında maalesef bu tür yanlışlıklara dayanan çelişkiler görülmektedir. Buna benzer hususlardan biri de ek-fiil (bildirme, cevher fiili) ve yardımcı fiil terimlerinin anlatılma tarzıdır. Bu terimlerin birbirinden farklı imiş gibi anlatılmasından dolayı bu terimlere bağlı üst dilbilgisi kategorilerinde de işleyişe uygun olmayan işletimle yorumlama arasında çelişki oluşturan anlatımlara rastlanabilmektedir. Örneğin, aynı işletimi gerçekleştiriyorken ek-fiile dayalı oluşturulan “birleşik fiil” başlığı ile yardımcı fiile dayalı “tasvir fiili” başlığı bir çelişki oluşturmaktadır. Bu çalışmada, ek-fiil sınıfını oluşturan “ermek” ve “turmak” fiillerinin aslında birer yardımcı fiil olduğu gerçeğinden hareketle farklı kategori oluşturup oluşturmayacağı sorgulanacaktır.
Türkçenin gramer konuları -maalesef- tutarlı bir şekilde henüz oluşturulabilmiş değildir. Türkçenin yapısı gereği herhangi bir konuya bağlı bir yaklaşım, o konuya bağlı olan diğer gramer konularını da et-kilemektedir. Örneğin,... more
Türkçenin gramer konuları -maalesef- tutarlı bir şekilde henüz oluşturulabilmiş değildir. Türkçenin yapısı gereği herhangi bir konuya bağlı bir yaklaşım, o konuya bağlı olan diğer gramer konularını da et-kilemektedir. Örneğin, şekilbilgisi ile ilgili belirlenmiş yanlış bir kural, sözdizimini; sözdizimi ile ilgili yanlış bir kural ise şekilbilgisini etkileyebilmektedir. Bu şekilde, yanlış bir kural, başka konuda da yanlış kuralların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla, gramer konularına bütüncül ve tutarlı yaklaşmamaktan kaynaklanan sorunlar nedeniyle Türkçenin tutarlı bir gramerihenüz yazılamamıştır. Bu şekilde Türkçe gramerinin sorunlu konulardan biri de Türkçenin fiillere hangi yapı ve kurallar doğrultusunda kip anlamı yüklediğidir. Bu bağlamda, kaynakların Türkçenin fiil kipleri konusuna birtakım terim ve küçük küçük değerlendirme farklılıklarına rağmen aynı şekilde yaklaştığı görülmektedir. Oysa, bu konu, “Türkçede asıl fiile kip anlamı sadece yüklemler için mi geçerlidir?”, “Bir eylem, gelecek zamanın hikayesi diye aktarılan okuyacaktım örneğinde olduğu gibi iki ayrı zaman diliminde gerçekleştirilebilir mi?”, “Fiilimsilere kip anlamı yüklenemez mi?” gibi sorulara mantık çerçevesi içinde doğru cevaplar sunmamaktadır. Bu nedenle, bu çalışmada, Türkçenin fiil çekimi konusu, tutarlılık ilkeleri doğrultusunda bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmiş ve fiillere kip anlamı yüklemenin yapı ile kuralları belirlenmeye çalışılmıştır.
Bu çalışma ile, Türkçe yazılmış ilk okçuluk kitaplarından biri olan ve Oğuz ve Kıpçak dil özelliklerinin hâkim olduğu Kitab fi İlmi'n-Nüşşab'da geçen okçuluk terimlerinin tespit edilmesi amaçlanmıştır. Son zamanlarda,... more
Bu çalışma ile, Türkçe yazılmış ilk okçuluk kitaplarından biri olan ve Oğuz ve Kıpçak dil özelliklerinin hâkim olduğu Kitab fi İlmi'n-Nüşşab'da geçen okçuluk terimlerinin tespit edilmesi amaçlanmıştır. Son zamanlarda, okçuluk bilgisi içeren kitap veya sözlük gibi eserlerdeki okçuluk terimlerinin makale çalışması bağlamında yazılması yaygınlık kazanmıştır. Dolayısıyla, bu çalışmalara bir yenisini eklemek, bu çalışmaları desteklemek, ileride hazırlanacak olan okçuluk terimleri sözlüğünün daha kapsamlı olmasını sağlamak ve okçuluk ile ilgili kültür tarihimizi gelecek nesillere tanıtmak gibi hedeflerle bu çalışma ortaya konmuştur. Bu amaç gerçekleştirilirken tespiti yapılan okçuluk terimleri ile ilgili çalışmalar tanıtılmış; sonra, belirtilen eser terimler açısından taranmıştır. Bu bağlamda 77 terim tespit edilmiştir. Bu 77 terim yine metinden yola çıkılarak anlamlandırılıp tanıklandırılmıştır. Başkaları tarafından yayınlanan çalışmalarda da ele alınan terimler için o çalışmalardaki kavramla ilgili açıklamalar da eklenmiştir. Bir değerlendirmeyle de çalışma bitirilmiştir. Türkçenin söz varlığının tespit edilebilmesi için farklı kavramsal alanları kullanan değişik disiplinl
Cogu zaman bir suc veya olumsuz bir davranis, bilinmeyene kapi aralayan isitilmis bir sozcukle baslar. Insanin dogasinda var olan merak, onu ilk kez duydugu ve anlamini bilmedigi sozcugun kavramsal alanini sorgulamaya iter. Simgesel... more
Cogu zaman bir suc veya olumsuz bir davranis, bilinmeyene kapi aralayan isitilmis bir sozcukle baslar. Insanin dogasinda var olan merak, onu ilk kez duydugu ve anlamini bilmedigi sozcugun kavramsal alanini sorgulamaya iter. Simgesel olarak duyulan bir kavram alani, ogrenme sureci ile tum gercekligiyle insanin onune serilir. Bu acidan olumsuz anlam alanina sahip sozcukler, elden geldigince mahrem kalmali; insanlardan ve bilhassa cocuklardan ‐en azindan dogru ile yanlisin ayirimini yapabilecek bir yasa ve olgunluga gelene kadar‐ gizlenmelidir. Ornegin, ogrenim sureci icinde kendinden istenen davranislari tam da istendigi gibi sergileyen, odevlerini arastirmaya dayali olarak yapan ve takdir edilecek bir ogrenci davranisi sergileyen biri, ‘kopya’ sozcugunu fisilti seklinde bile duysa ilk defa duydugu bu sozcugun ne oldugunu ‘merak’ icgudusuyle arastiracaktir. Arastirmaya dayali olarak edindigi ‘kopya’ sozcugunun kavramsal alani da onu, ‘faydacilik’ ve ‘kolaycilik’ kavramlarinin yonlendi...
Bu bildiride Türk Dil Kurumunun Yazım Kılavuzundaki 'Ayrı Yazılan Birleşik Kelimeler' başlığı irdelenecek ve bu konu ile ilgili yaklaşımın nasıl olması gerektiğine dair bilgi ve öneriler sunulacaktır. Türk dili üzerine çalışan... more
Bu bildiride Türk Dil Kurumunun Yazım Kılavuzundaki 'Ayrı Yazılan Birleşik Kelimeler' başlığı irdelenecek ve bu konu ile ilgili yaklaşımın nasıl olması gerektiğine dair bilgi ve öneriler sunulacaktır.
Türk dili üzerine çalışan araştırmacıların en temel açmazlarının başında, kelimelerin dizimsel boyutta kaç değişik kategori ile yer aldığı ve bu kategorileri birbirinden ayıran bilimsel ölçütlerin neler olduğunun tam olarak ortaya konamamış olması gelmektedir. Bu bildiri, bu amaca katkı sağlamayı hedeflenmektedir.
Türk Dil Kurumunun başından beri çıkardığı Yazım Kılavuzları tek tek karşılaştırılacak olursa ayrı ve bitişik yazılış önerilerindeki tutarsızlıklar bu durumun boyutunu gözler önüne sermeye yetecektir. Oysa, kelimelerin dizimsel yan yanalık farkları net bir şekilde ortaya zamanında konabilmiş olsaydı bu çelişkili yazım önerileri de hiç görülmemiş olacaktı.
Kelimeler, öncelikle bir kavramın ismi olarak doğrudan veya dilbilgisel üretimle sözlükbirim olarak ortaya çıkar. Bu ortaya çıkış durumu, dizisel boyutu oluşturur. Dizisel boyut, dikey boyut diye de adlandırılır; ki bu, toplumsallık bağlamında 'söz varlığı', bireysel dil kullanımı bağlamında da 'söz dağarcığı' anlamına gelmektedir.
Bu bildiri ile bir yazım sorunu bilimsel zeminde çözülmeye çalışılırken aynı zamanda söz varlığının da hangi dilbilgisel yapılardan oluştuğu ortaya konmuş olacaktır.
Yunus Emre, sanatın en iyisi olarak nitelediği namazı yine beşerî sanatların en mükemmeli ile akıl ve anlayış sahibi insanların beğenisine sunmuştur. Yunus Emre Divanı’nda “namaz” kavramı, İslam’ın temel kaynaklarında ifadesini bulan... more
Yunus Emre, sanatın en iyisi olarak nitelediği namazı yine beşerî sanatların
en mükemmeli ile akıl ve anlayış sahibi
insanların beğenisine sunmuştur.
Yunus Emre Divanı’nda “namaz” kavramı, İslam’ın temel kaynaklarında ifadesini
bulan söylemlerin sanatkârâne ve Yunusça ifadesinden başka bir şey değildir.
Yunus, Türk dilinin olduğu kadar, Türk
edebiyatının da kurucu şahsiyetlerinden biridir. Onu takip edenler, hem sular
seller gibi Türkçeyi Divan’daki Türkçenin
ilahî büyüsüyle zihinlerine nakşetmişler
hem de “salâtnâme” gibi yeni yeni edebî türlerin öğrenilmesiyle İslam ve İslam
kültürünün toplumda sanatsal aktarımını gerçekleştirmişlerdir.
Bu çalışmada, Türkçe dilbilgisi kaynaklarında “birleşik fiil” diziyapısı -ulam/kategori- içinde kullanılan ve kullanımlarına göre “fiilimsi eki” veya “kip eki” terimleriyle karşılanan eklerin dilsel gerçekliği sorgulanacaktır. “Fiilimsi... more
Bu çalışmada, Türkçe dilbilgisi kaynaklarında “birleşik fiil” diziyapısı -ulam/kategori- içinde kullanılan ve kullanımlarına göre “fiilimsi eki” veya “kip eki” terimleriyle karşılanan eklerin dilsel gerçekliği sorgulanacaktır.
“Fiilimsi eki” ve “kip eki” denen eklerin fiilimsi ve kip tanımlarına uymadığı, dilbilgisinde isimlendirilmemiş yeni bir “diziyapı” oluşturduğu fikri ortaya konacak ve bu “diziyapı” bağlamında kullanılan eklere “kiplik eki” denecektir.Ayrıca, çalışmalarda tespiti yapılmış kiplik ekleri örneklendirilerek listelenecektir.
Geleneksel dilbilgisi çalışmaları, “çatı” terimini oluşturan eklerin “çatı” teriminin tanım ve kategorisine uymayan kullanımlarını da bu terim kapsamı içinde ele almaktadır. Bu ise büyük bir çelişki ortaya çıkarmaktadır. Bu çelişkiyi... more
Geleneksel dilbilgisi çalışmaları, “çatı” terimini oluşturan eklerin “çatı” teriminin tanım ve kategorisine uymayan kullanımlarını da bu terim kapsamı içinde ele almaktadır. Bu ise büyük bir çelişki ortaya çıkarmaktadır. Bu çelişkiyi giderebilmek için asıl fiilin cümle bağlamında gerçekleşme açısından varlık ilgisini değiştiren işlevlerinin farklı bir kategori başlığı altında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu yazıda çatı ekleri olarak bilinen ancak çatı kategorisini oluşturmayan ekler ve bu eklerle kullanılan fiiller araştırıcıların dikkatine sunulacaktır. Asıl fiiller, “kılış” ve “oluş” fiilleri diye ikiye ayrılır. Yine, çatı işlevi için kullanılan ekler, bu iki fiili grubunu birbirinin yerine geçirmek ve isim tabanlarından doüğrudan “kılış” veya “oluş” tabanlı asıl fiiller elde etmek için de kullanılır. Böyle kullanılınca bu eklerin işlevleri “çatı” terimiyle değil; “görüngü” terimiyle ifade edilmelidir.
Bu çalışma ile, Türkçe yazılmış ilk okçuluk kitaplarından biri olan ve Oğuz ve Kıpçak dil özelliklerinin hâkim olduğu Kitab fi İlmi'n-Nüşşab'da geçen okçuluk terimlerinin tespit edilmesi amaçlanmıştır. Son zamanlarda, okçuluk bilgisi... more
Bu çalışma ile, Türkçe yazılmış ilk okçuluk kitaplarından biri olan ve Oğuz ve Kıpçak
dil özelliklerinin hâkim olduğu Kitab fi İlmi'n-Nüşşab'da geçen okçuluk terimlerinin tespit
edilmesi amaçlanmıştır. Son zamanlarda, okçuluk bilgisi içeren kitap veya sözlük gibi
eserlerdeki okçuluk terimlerinin makale çalışması bağlamında yazılması yaygınlık
kazanmıştır. Dolayısıyla, bu çalışmalara bir yenisini eklemek, bu çalışmaları desteklemek,
ileride hazırlanacak olan okçuluk terimleri sözlüğünün daha kapsamlı olmasını sağlamak
ve okçuluk ile ilgili kültür tarihimizi gelecek nesillere tanıtmak gibi hedeflerle bu çalışma
ortaya konmuştur. Bu amaç gerçekleştirilirken tespiti yapılan okçuluk terimleri ile ilgili
çalışmalar tanıtılmış; sonra, belirtilen eser terimler açısından taranmıştır. Bu bağlamda 77
terim tespit edilmiştir. Bu 77 terim yine metinden yola çıkılarak anlamlandırılıp
tanıklandırılmıştır. Başkaları tarafından yayınlanan çalışmalarda da ele alınan terimler için
o çalışmalardaki kavramla ilgili açıklamalar da eklenmiştir. Bir değerlendirmeyle de
çalışma bitirilmiştir. Türkçenin söz varlığının tespit edilebilmesi için farklı kavramsal
alanları kullanan değişik disiplinl
Bu makale ile okuyucuya sunulan metin, Hemdemî’nin Fihrist-i Şâhân’ının yeni bir nüshası ve zeylinden oluşmaktadır. Müellif, ismini veya mahlasını belirtmemiştir. Millî Kütüphane’de bulunan yazma bir esmayıhüsna metninin arkasında 35b-39b... more
Bu makale ile okuyucuya sunulan metin, Hemdemî’nin Fihrist-i
Şâhân’ının yeni bir nüshası ve zeylinden oluşmaktadır. Müellif, ismini
veya mahlasını belirtmemiştir. Millî Kütüphane’de bulunan yazma bir
esmayıhüsna metninin arkasında 35b-39b varakları arasında yer almaktadır.
Osmanlı tarihi yazımında, Fihrist-i Şâhân gibi yazarı belirtilmeyen
veya bilinmeyen ve bugün anonim Tevârih-i Âl-i Osman olarak
nitelenen, manzum ve mensur birçok tarihî metin bulunmaktadır.
Yazarı bilinmeyen bu zeyil, Hemdemî’nin IV. Mehmed ile biten metninin
ardından II. Süleyman, II. Ahmed, II. Mustafa ve III. Ahmed Han
dönemlerini manzum olarak işlemektedir. Metin yarım bırakılmışa benzemektedir.
Bu çalışmayla ilk kez neşredilen metin, Cumhuriyet Üniversitesi
Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Mehmet Arslan tarafından yayımlanan nüshayla
karşılaştırılmış ve aradaki nüsha farkları dipnotlar ile belirtilmiştir.
"Kiplik eki" terimi, yeni kullanılan bir terimdir. Bu terimin karşıladığı ekler, dilbilgisi kaynaklarında "birleşik fiil", "tasvir fiilleri"ve “karmaşık fiiller” başlıkları altında incelenen fiil öbeği yapısı içinde görülmektedir. Bu... more
"Kiplik eki" terimi, yeni kullanılan bir terimdir. Bu terimin
karşıladığı ekler, dilbilgisi kaynaklarında "birleşik fiil", "tasvir
fiilleri"ve “karmaşık fiiller” başlıkları altında incelenen fiil öbeği
yapısı içinde görülmektedir. Bu yapıdaki asıl fiilin üzerinde ama
aslında yardımcı fiilin öncül eki olan ekler, fiilimsi -isim-fiil, sıfatfiil,
zarf-fiil- ve kip eki olarak ele alınmaktadır. Örneğin,
"düşecektim" çekiminde -AcAk gelecek zaman kipi eki; "gitmiş
bulundum" çekiminde -mIş, sıfat-fiil eki; "geliverdi" çekiminde
kullanılan -I ise zarf fiil eki olarak değerlendirilir. İşte, bu bildiride,
"kiplik eki" terimi, bu eklerin yerine kullanılmıştır; çünkü bu dizideki
ekler, fiilimsi eki dendiği hâlde fiili fiilimsiye dönüştürmemekte; kip
eki dendiği hâlde cümleyi tek başına kişi eki alarak
sonlandırmamaktadır.
Kip veya fiilimsi olarak isimlendirilen eklerin belirtildiği
gibi kip veya fiilimsi eki olmadığı tezinden hareketle fiil çekiminde
asıl fiile birinci kip anlamı dışında ikinci kip anlamı yüklemek için
kullanılan bu eklere kiplik eki denmiştir.
Bu çalışmada, Yunus Emre Divanı'ndaki kiplik ekleri tespit
edilecek ve asıl fiile yüklenilen ikinci kip kavramı üzerinde
durulacaktır.
Turkish tops a list of the languages which interprets nature bestly when it is classed with anotherlangusges. Of course, this is a feature of the system constituting the Turkish. The systems of wordlanguages classified in three groups as... more
Turkish tops a list of the languages which interprets nature bestly when it is classed with anotherlangusges. Of course, this is a feature of the system constituting the Turkish. The systems of wordlanguages classified in three groups as agglutinative languages, inflected languages, monosyllabiclanguages. The system which keep up with fast functioning process of deep structure mostly amongthese three systems is systems of agglutinative languages. Turkish is also in group of agglutinativelanguages and one of the languages which represent the meaning perfectly and fastly very much.Unfortunately, to construe this language which interprets nature very well has not been very good anda perfect grammar of Turkish could not been made. Format of interpreting nature in Turkish is fasterand more perfect because of its system. Whereas, its functional properties have not been revealed fullyin accordance with nomenclature categories in itself and these categories belong to nature reality.This is ...
Türkçe Dilbilgisi kaynaklarında belirtili isim tamlaması kurmak için kullanılan tamlayan üzerindeki {-In / -nIn} ekine ilgi veya tamlayan eki denmektedir. Belirtili isim tamlamasının ikinci birleşeni olan tamlananın aldığı ve kişi/şahıs... more
Türkçe Dilbilgisi kaynaklarında belirtili isim tamlaması kurmak için kullanılan tamlayan üzerindeki {-In / -nIn} ekine ilgi veya tamlayan eki denmektedir. Belirtili isim tamlamasının ikinci birleşeni olan tamlananın aldığı ve kişi/şahıs doğrultusunda değişkenlik gösteren {-(I)m}, {-(I)n}, {-I / -sI}, -{(I)mIz}, -{(I)nIz}, -{(I)lArI} ekleri de iyelik veya tamlanan eki olarak adlandırılır. Böylece, ortaya 'kapının kolu', 'gülün rengi', 'çocuğun ayakkabısı' gibi her iki birleşeni de isim olan bir tamlama çıkar. Bu durumda, tamlayan veya ilgi eki olarak isimlendirilen ekler, iki isim arasında kullanılan bir ek olarak öne çıkar; ki, bu isimlendirme, yanlış değil; isabetlidir.
Ne var ki, belirtili isim tamlamalarında birinci birleşen olan ismin sonunda onu ikinci birleşen olan isimle çeşitli anlam ilgileri doğrultusunda birbirine bağlayan {-In / -nIn} ekiyle benzeşen ve bu nedenle de yine dilbilgisi çalışmalarında ilgi veya tamlayan eki olarak isimlendirilen ancak sonunda kullanıldığı zamir ile iyelik eki veya tamlanan eki almaksızın kullanılması gereken edatlar arasındaki {-In / -nIn}’ın kullanımı, iki isim arasındaki kullanımı ile ses olarak benzeşse de yapı ve işlev olarak benzeşmemektedir. Bu durumda, ortaya bir çelişki çıkmaktadır.
Bu bildiride, bu çelişki ele alınacak ve kaynaklarda isim edat arasındaki iyelik veya tamlayan eki olarak betimlenen {-In / -nIn}  seslerinin ek değil; iki kelimeyi kaynaştırmak amacıyla kullanılan bir hece olduğu tezi ispat edilmeye çalışılacaktır.

English In the grammar sources, the suffixes -in and -n on the suffix that is used to establish the named suffix are called suffix or suffix. (I) m, - (I) n, -I / -Si, - (I), - (I), - (I), which are the second combination of the specified name description and varying in person / The suffixes are also called possessive or complementary suffixes. Thus, a constitution is formed which is a name of both associations such as 'the arm of the door', 'the smile of the color', 'the shoe of the child'. In this case, suffixes, which are named as complementary or affirmative, stand out as an attachment between two names; which is an accurate naming without a mistake.
However, at the end of the first association in the nominal pronoun clauses, it is the noun which is finally used in the grammatical studies, which is similar to the suffixes of -in and -in, the prepositions that must be used without the inclusion of -in and -n are analogous to sound but do not resemble structure and function; it emerges as a contradiction.
In this declaration, this controversy will be addressed and the theories in which the voices of -in or -n, described as possessive or complementary between the prepositions and the nouns in the sources, are used to merge the two words as a syllable will be tried to be proved.
Türkçe Ural-Altay dil ailesi grubu içinde sayılan bir dildir. Bu dil ailesinin en temel özelliği, eklemeli bir dil sistemine sahip olmasıdır. Bu yüzden, kelime çekimi ve kelime üretimi, eklerle yapılır. Bu durum da bu dil ailesinin en... more
Türkçe Ural-Altay dil ailesi grubu içinde sayılan bir dildir. Bu dil ailesinin en temel özelliği, eklemeli bir dil sistemine sahip olmasıdır. Bu yüzden, kelime çekimi ve kelime üretimi, eklerle yapılır. Bu durum da bu dil ailesinin en temel özellikleri arasında zikredilir. Çekimli diller sınıfını oluşturduğu var sayılan Hint-Avrupa ve Hami-Sami dil aileleri içinde yer alan dillerin de yer yer kelime işletimi ve türetimi için ek kullandığı görülmektedir. Kelime işletim ve türetimi için ek kullanan dillerin ekleri, dilbilimcilerce "ön ek", "iç ek" ve "son ek" ek diye üçe ayrılır. Dolayısıyla, bu sınıflandırma bağlamında Türkçe, Ural-Altay dil ailesi içinde sondan eklemeli bir dil olarak betimlenir. Bu betimleme, yanlış değildir; ancak eksiktir; çünkü, sınıflandırmada eklerin sadece bulunduğu yapıya bakılmış işlevleri ise gözardı edilmiştir. Türkçede eklerin kelime ile olan anlam ilişkisi dikkate alındığında farklı kategoriler ortaya çıkar. Bu kategorilerden biri, "Ali sınıfa girdi." cümlesinde "sınıfa" kelimesindeki -a ekinin "sınıf" kelimesinin anlamına etki etmesi gibi eklendiği kelimenin anlamına etki etmesidir; ki, bu işlevce de "son ek"tir. İkincisi, "dünden beri", "koşup durmak" kullanımlarında -den ekinin "beri", -up ekinin de "durmak" filinin anlamını etkilemesi gibi kendinden sonra gelen kelimenin üzerinde gerçekleşmektedir; ki, buna "öncül ek" denebilir. Üçüncüsü, "gidip gelmek" kullanımında -ip ekinin hem "gitmek" hem de "gelmek" fiilinin anlamına etki etmesi gibi hem üzerinde bulunduğu kelimeyi hem de kendinden sonra gelen kelimeyi etkilemesi durumudur; ki, bu da "ara ek" terimiyle isimlendirilebilir. Sonuç olarak "Türkçe sondan eklemeli bir dildir." tanımlamasının eksik olduğundan hareketle, bu bildiride, Türkçenin sistemini doğru betimlenebilmesi için "Türkçe sadece sondan eklemeli bir dil değildir; aynı zamanda, yapıca sondan ekli; işlevce son, öncül ve ara ekli bir dildir." tanımının kullanılması gerektiği tezi savunulacaktır.

Turkish is a language which is included in the Ural-Altaic language family group. The main feature of this language family is that it has an agglutinative language system. Therefore, the words are declined and derived with affixes. This is considered as the most basic feature of this language family. It is seen that the affixes are sometimes used for declension and derivation of words in the Indo-European and Hami-Semitic languages families which are supposed in flexional languages. The affixes in languages whose the affixes are used for declension and derivation of words are divided into three groups as "prefix", "infix" and "suffix" by linguists. Therefore, according to this classification, Turkish is defined as a language which has suffix in the Ural-Altaic language family. This description is not wrong; but it is incomplete; because only the position of the affixes in the structure has been considered and their functions have been ignored in the classification. When the meaning relationship between word and affix is taken into account, different categories reveal. One of these categories is based on the fact that the affix affects the meaning of the word which takes itself, as an example in “Ali sınıfa girdi.” sentence, -a affix of “sınıfa” word affects to meaning of “sınıf” word, which is a suffix according to this function. Secondly, the affix affects to meaning of the word which follows itself, for intanse -den affix in “dünden beri” example affects meaning of “beri” word and -up affix in “koşup durmak” example affects meaning of durmak verbs, which could be called as “preliminary affix”. Thirdly, the affix affects both the word which takes itself and the word which follows itself, for example -ip affix in “gidip gelmek” example affects both “gitmek” verb and “gelmek” verb, which could be called as “intermediate affix”. Consequently, in this paper on the grounds that the definition of “Turkish is a language which has the suffixes.” is incomplete, it would been put forward a new theory in the form of “Turkish is a language which has the suffixes according to the structure and has the latter, preliminary and intermediate affixes according to the function.” in order to describe Turkish system correctly.
Türkçede içerikleri bakımından fiiller, oluş fiilleri, kılış fiilleri ve durum fiilleri şeklinde üçe ayrılır. Oluş fiilleri, yüklemin gösterdiği işin olma niteliği taşıdığı, oluşun özneye yöneldiği ve bu fiillerin geçişsiz olduğu... more
Türkçede içerikleri bakımından fiiller, oluş fiilleri, kılış fiilleri ve durum fiilleri şeklinde üçe ayrılır.
Oluş fiilleri, yüklemin gösterdiği işin olma niteliği taşıdığı, oluşun özneye yöneldiği ve bu fiillerin geçişsiz olduğu vurgulanarak açıklanır ve şöyle fiillerle örneklendirilir: "ak-, belir-, cıvı-, coş-, çisele-, doğ-, eri-, göver-, huylan-, ıslan-, islen-, kabuklan-, makineleş-, öl-, parılda-, sarar-, taş-, uza-, yeşer-".
Kılış fiilleri, yüklemin gösterdiği işin yapma niteliği taşıdığı, işin öznenin dışında bir nesneye yöneldiği ve dolayısıyla geçişli olduğu vurgulanarak açılanır ve şöyle fiillerle örneklendirilir: "adımla-, besle-, çevir-, diz-, eğir-, gagala-, kapa-, oku-, öğren-, parçala-, seç-, tara-, uç-, vur-, yaz-".
Durum fiilleri, yüklemin gösterdiği işin sadece hareket hâlinde olmadığı aynı zamanda bir durumu veya takınılan bir tavrı ifade ettiği, genellikle geçişsiz olduğu ancak az sayıda geçişli fiillerin de bulunduğu vurgulanarak açıklanır ve şöyle fiillerle örneklendirilir: "alış-, bağdaş-, çim-, dinel-, gücen-, inle-, kan-, özle-, pepele-, sevin-, şaşır-, tiksin-, uyu-, üşü-, yat-".
Bu sınıflandırmada, oluş ve kılış fiillerinde herhangi bir sorun tespit edilmemektedir. Durum fiilleri incelendiğinde tutarsızlıklar olduğu görülmektedir. Bu bildiride, durum fiilleri ile ilgili tutarsızlık ortaya konacak ve söz dizimi açısından böyle bir ayırımın gerekli olup olmadığı tartışılacaktır.

In terms of their content in Turkish, verbs, intrsansitive verbs, transitive verbs and status verbs are divided into three.
The intrsansitive verbs are explained by emphasizing that the predicate has the quality of being the work, being directed to the subject, and that these verbs are non-transitive and are exemplified with the following verbs: "ak-, belir-, cıvı-, coş-, çisele-, doğ-, eri-, göver-, huylan-, ıslan-, islen-, kabuklan-, makineleş-, öl-, parılda-, sarar-, taş-, uza-, yeşer-".
The transitive verbs are opened by emphasizing that the work shown by predicate has the quality of doing, that the work is directed to an object outside the subject and therefore is transitive and is exemplified by verbs such as: "adımla-, besle-, çevir-, diz-, eğir-, gagala-, kapa-, oku-, öğren-, parçala-, seç-, tara-, uç-, vur-, yaz-".
The status verbs are explained by emphasizing that the work shown by predicate is not only in motion but also expresses a situation or an attached attitude, is generally non-transitive, but there are few transitive verbs and is exemplified by verbs such as: "alış-, bağdaş-, çim-, dinel-, gücen-, inle-, kan-, özle-, pepele-, sevin-, şaşır-, tiksin-, uyu-, üşü-, yat-".
In this classification, no problems are detected in the intrsansitive verbs and transitive verbs. When the situation verbs are examined, it is seen that there are inconsistencies. In this paper, inconsistencies with regard to the verbs of the situation will be revealed and whether such a distinction is necessary in terms of syntax will be discussed.
Bu çalışmada, Türkçede durum (hâl / çekim) kavramları araştırılacak ve bu kategorinin sınıflandırılmasının kaynaklarda nasıl yapıldığı araştırılacak ve bu konunun aslında nasıl sınıflandırılması gerektiği üzerinde durulacaktır. Alan... more
Bu çalışmada, Türkçede durum (hâl / çekim) kavramları araştırılacak ve bu kategorinin sınıflandırılmasının kaynaklarda nasıl yapıldığı araştırılacak ve bu konunun aslında nasıl sınıflandırılması gerektiği üzerinde durulacaktır. Alan uzmanlarınca çok farklı yaklaşımın sergilendiği konulardan biri de -hiç şüphesiz- isim durumu konusudur. Bu konunun farklı farklı değerlendirilmesinin nedeni, "durum" terimi ile ifade edilen anlambirimcik veya anlambirimciklerin ne olduğunun tam olarak anlaşılamamış ve dolayısıyla tespit edilememiş olmasıdır. Bu bildiri ile, doğruyu desteklemek ve doğru yaklaşımın hâkim olmasına katkı sağlamak amaçlanmaktadır. Bu amaç doğrultusunda, konuya özgün yaklaşım sergileyen literatür taraması yapılacak ve var olan yaklaşımlar eleştirel yönden bilimsel metotlarla değerlendirilecektir. Bu konu ile ilgili yapılmış çalışmalarda Türkçedeki isim durumunun dört ile on bir arasında değişen sınıflandırmalarının olduğu görülmektedir. Türkçede isim durumunu aslında kaç ekin gerçekleştirdiğini, bu kategoriyi oluşturan anlambirimcikler vasıtasıyla belirlemenin mümkün olduğu vurgulanacaktır. Bu bağlamda, anlambirimcik sınırlamasıyla yaklaşıldığında aslında Türkçede belirtme, yönelme, bulunma ve ayrılma olmak üzere dört durum eki olduğu dolayısıyla bu eklere bağlı olarak da dört durum /(hâl / çekim) olduğu tezi ortaya konacaktır.

In this study, the case concepts in Turkish would be investigated, it would be researched how this category is classified in the sources and it would be deliberated how this subject should be classified essentially. One of the subject about which experts have different opinions is -beyond any doubt- the case of noun. The reason of diffirenf evaluations about this subject is that the seme or semes related to “case” term haven’t been understood completely and therefore, they haven’t been ascertained.  With this paper, it is aimed to support the truth and contribute to the dominance of the right approach. In accordance with this purpose, the literatures related to the subject would be reviewed and the current approaches would be critically evaluated with scientific methods. In studies on this subject, it is seen that the noun case  in Turkish has four to eleven classifications. It would be emphasized that it is possible to determine with semes how many suffixes actually make the noun case in Turkish. When the subject is considered with seme restrictions, it would be revealed that there are actually four case suffixes as accusative, dative, locative, ablative in Turkish and depending on these suffixes, it would be put forward that there are four cases.
Çoğu zaman bir suç veya olumsuz bir davranış, bilinmeyene kapı aralayan işitilmiş bir sözcükle başlar. İnsanın doğasında var olan merak, onu ilk kez duyduğu ve anlamını bilmediği sözcüğün kavramsal alanını sorgulamaya iter. Simgesel... more
Çoğu zaman bir suç veya olumsuz bir davranış, bilinmeyene kapı aralayan işitilmiş

bir sözcükle başlar. İnsanın doğasında var olan merak, onu ilk kez duyduğu ve anlamını

bilmediği sözcüğün kavramsal alanını sorgulamaya iter. Simgesel olarak duyulan bir

kavram alanı, öğrenme süreci ile tüm gerçekliğiyle insanın önüne serilir. Bu açıdan

olumsuz anlam alanına sahip sözcükler, elden geldiğince mahrem kalmalı; insanlardan

ve bilhassa çocuklardan ‐en azından doğru ile yanlışın ayırımını yapabilecek bir yaşa

ve olgunluğa gelene kadar‐ gizlenmelidir. Örneğin, öğrenim süreci içinde kendinden

istenen davranışları tam da istendiği gibi sergileyen, ödevlerini araştırmaya dayalı

olarak yapan ve takdir edilecek bir öğrenci davranışı sergileyen biri, ‘kopya’ sözcüğünü

fısıltı şeklinde bile duysa ilk defa duyduğu bu sözcüğün ne olduğunu ‘merak’

içgüdüsüyle araştıracaktır. Araştırmaya dayalı olarak edindiği ‘kopya’ sözcüğünün

kavramsal alanı da onu, ‘faydacılık’ ve ‘kolaycılık’ kavramlarının yönlendirmesiyle bu

kavramın gerçekliğini yerine getiren ve öğretmenlerince olumsuz algıyla

değerlendirilebilecek ve cezalandırılabilecek bir öğrenci konumuna getirmiş olacaktır.

Millî ahlak çerçevesinde de düşünülebilecek olan yüzlerce suça ve ahlaksızlığa

kapı aralayacak sözcük dizisi listelemek mümkündür. Bilimsel bir yolu bulunup bu

sözcüklerin listesi yapılmalı ve medyada bu tür sözcükler, ya hiç kullanılmamalı ya da

elden geldiğince çocukların uyanık olmadığı saatler gibi bazı özel durumlar göz önünde

bulundurularak sınırlandırılmış bir şekilde kullanılmalıdır.

Bu denetim, öncelikle gönüllülük esasına dayandırılmalıdır. Bunun için medya

mensupları bilinçlendirilmeli ve yayın yapmak kadar yapılan yayınla insanın bir

şekilde biçimlendirildiğinin de farkında olmaları sağlanmalıdır. Bu bilinçten uzak

hareket eden yayın kuruluşlarına ise RTÜK gibi denetleyici kurumlar son aşama olarak

müdahil de olabilmelidir; çünkü, aslında bu durumun kontrol altında tutulması

kamusal bir hizmettir de.

Bu yazıda, suça veya ahlaksızlığa kapı aralayan olabildiğince önemli sözcüklerin

kısa bir dizin derlemi yapılacak ve medya analizi ile konunun önemi ortaya konmaya

çalışılacaktır.
"Sözlüklerde sözcük türlerine yer verilmeli mi?" sorusunun cevabını araştıracak olan bu bildiri, sorunun çözümü için sözcük ve sözlükbilim verileri doğrultusunda konuyu değerlendirme gayreti içinde olacaktır. Bunu yaparken mevcut durumu... more
"Sözlüklerde sözcük türlerine yer verilmeli mi?" sorusunun cevabını araştıracak olan bu bildiri, sorunun çözümü için sözcük ve sözlükbilim verileri doğrultusunda konuyu değerlendirme gayreti içinde olacaktır. Bunu yaparken mevcut durumu resmî ve en temel sözlük olması hasebiyle Türk Dil Kurumu 'nun Türkçe Sözlük'ünü temel alacaktır çünkü Türk Dil Kurumu, bireysel sözlük yazmak isteyen kişilere aynı zamanda bir kılavuz niteliğindedir. Bu nedenle, bir bakıma konuyu daha özele indirgeyecek ve Türk Dil Kurumu, "Türkçe Sözlük'ünü hazırlarken sözcük türleri bağlamında neler yapmıştır?", "Maddebaşı sözcüklerin sözcük türü belirtilirken gerçekte nasıl davranılmalıydı? " sorularına cevap arayacaktır.
Türkçe Sözlük, bir sözlüksel birimi yazdıktan hemen sonra o sözcüğün türünü kısaltmaları ile yatık yazarak vermektedir. Örneğin, "güzel sf. " (TDK, 2005: 818). "Sözlükte acaba kaç sözcük türüne başvuruldu?" sorusunun uyandırdığı merakla baktığımız Kısaltmalar Bölümü'nde ise bağ. bağlaç, e. edat, is.isim, sf. sıfat, ünl. ünlem, yar. yardımcı fiil, zf. zarf ve zm. zamir (TDK, 2005: XIX-XX) olmak üzere sekiz (8) sözcük türünün belirtildiğini görmekteyiz. Kısaltmayla belirtilmeyen ancak maddebaşı yapılırken hep f-mAk] ekiyle verilen fiiller de ilave edilirse sözlükte belirtilen sözcük türü sayısı 9 'a ulaşır. Buradan anlaşılıyor; ki, sözlükte belirtilen sözcük türü, bir 'kavramı karşılama' durumlarına göre değil; de, 'cümle içinde kullanım larına göre sözlüğe girmiştir.
Bir sözcüğün 'kavramı karşılama' durumu cümle öncesi bir durumdur ve daha çok 'dil'i (language) (İmer vd. 2011: 87) ilgilendirmektedir. Sözcüğün 'cümle içinde kullanımı' ise 'dil' öğelerinin 'söz' (Parole) biçimleridir (İmer vd. 2011: 233-234). Bir kavrama bağlı olan sözcüğün 'öz nitelikler'ine bağlı olarak 'söz' anlamına gelen 'cümle'ye bağlı olmaksızın (isim, fiil ve edat) genel bir tür sınıfından bahsedilebilir; ancak, sözlüklerde bir sözcüğün 'cümle içinde kullanım 'larını esas almak anlamına gelen sözcük türlerine yer verilmemeli; belki, sadece metne girdiğinde hiç değişmeyen türler belirtilmelidir.
Anahtar Sözcükler: sözlük, sözcük, sözcük türleri, sözcükbilim, sözlükbilim.
Research Interests:
Fiil Öbeği, birleşik fiil, fiil çekimi, tasviri fiil, özel birleşik fiil, deyim, yarı deyim.
Türkçe, söz varlığını uydurma sözcük yapımı için ikinci kez kullanan ve bunun için ayrıca sistem geliştirmiş bir dildir.
Research Interests:
Söz dizimi sözcük öbekleri ve cümle olmak üzere iki ayrı başlık -dolayısıyla, iki ayrı bölüm- hâlinde incelenmektedir. Söz diziminin temel konusu olan cümleyi ilgilendiren öğe dizilişi, az çok bellidir ve tartışma dışıdır. Dilcilerin... more
Söz dizimi sözcük öbekleri ve cümle olmak üzere iki ayrı başlık -dolayısıyla, iki ayrı bölüm- hâlinde
incelenmektedir. Söz diziminin temel konusu olan cümleyi ilgilendiren öğe dizilişi, az çok bellidir ve
tartışma dışıdır. Dilcilerin genelinin esas aldığı Muharrem Ergin’in “Türkçede temel öğe hep sonda
bulunur; yardımcı öğe temel öğeden önce gelir.” görüşü cümle için tartışmasız uygulanabilirlik
göstermektedir. Sınırları net olmayan ve üzerinde kafa yorulması gereken söz diziminin ikincil
konusu durumundaki sözcük öbeklerinin oluşturulmasında temel ve yardımcı öğenin diziliş
kurallarıdır. Bu kurallar, şimdiye kadar çok net bir şekilde ortaya konabilmiş değildir. Sözcük
öbekleri de söz diziminden sayıldığı için -genelde- dilciler, Muharrem Ergin’in “Türkçede temel öğe
hep sonda bulunur; yardımcı öğe temel öğeden önce gelir.” görüşünü esas alarak hareket eder ve dil
birliklerindeki dizilişi kayıtsız ve şartsız bir şekilde [yardımcı öğe / temel öğe] şeklinde anlama ve
kullanıma bakmaksızın değerlendirmektedirler. Bu görüş, cümlenin öğelerinin dizilişi için söylenmiş
olabilir; zira, yüklem sonda değilse kuralsız veya devrik terimleriyle ifade edilmektedir; sözcük
öbeklerinde ise ‘kurallı’ veya ‘kuralsız’ terimleri kullanılabilir bir özellik de taşımamaktadır. Sözcük
öbekleri üzerine detaylı çalışmalar da zaten son on yıl içinde yoğunlaşmış ve yoğunlaşan bu
çalışmalara göre sözcük öbeklerinin diziliş kuralları, birleşenlerinin anlamsal ayırımları ve öbek
içinde nasıl bir işlev gördükleri gibi pek çok husus henüz net bir şekilde aydınlatılabilmiş değildir. Bu
bildiride, temel ve yardımcı öğelerin sözcük öbekleri içinde hangi usul ve esaslara göre ayrılması
gerektiği ve sözcük öbeği yapıları içindeki temel ve yardımcı öğelerin diziliş ilke ve yöntemlerinin
neler olduğu belirlenmeye çalışılacaktır. Bu diziliş farklarına göre temel ve yardımcı öğe açısından
sözcük öbeklerinin kaç grup oluşturabileceği üzerine değerlendirmeler yapılacaktır.
Research Interests:

And 27 more

Yayına hazırlama gayreti içine girdiğimiz İbn İsâ-yı Saruhanî’nin Şerâyit-i Fezâyil-i Esmâ’sı da dinî ve edebî kültür varlıklarımızın başında gelmektedir. Allah’ın en güzel isimleri ile ilgili edebî eser üretiminin çağın diliyle yeniden... more
Yayına hazırlama gayreti içine girdiğimiz İbn İsâ-yı Saruhanî’nin Şerâyit-i Fezâyil-i Esmâ’sı da dinî ve edebî kültür varlıklarımızın başında gelmektedir. Allah’ın en güzel isimleri ile ilgili edebî eser üretiminin çağın diliyle yeniden canlanması yönünde bir katkı sağlayabilirse eser için harcanan emekler yerini bulmuş olacaktır.
Eser, 'Hulasa' ismi ile K1p9ak Ttirk9esiyle yazilm1~ olan 'Kitab fi-ilmi'n-Nii~~ab', 'Kitab fi-Riyazeti'l-Hayl' kitaplan ile Arapr;:a yaz1lm1~ olan 'Kitab fi'l-Miisabakati' kitaplanm ir;:eren bir mecmuanm ir;:inde yer almaktadir. Bu... more
Eser, 'Hulasa' ismi ile K1p9ak Ttirk9esiyle yazilm1~ olan 'Kitab
fi-ilmi'n-Nii~~ab', 'Kitab fi-Riyazeti'l-Hayl' kitaplan ile Arapr;:a
yaz1lm1~ olan 'Kitab fi'l-Miisabakati' kitaplanm ir;:eren bir mecmuanm
ir;:inde yer almaktadir.
Bu mecmuanm iki niishas1 bulunmaktadir. Biri, istanbul Bayezid
Umumi Kiitiihanesinde Veliyyiiddin Efendi Boltimiinde K3176
numarada kay1thdir. Riyazeti'l-Hayl, bu mecmuanm 66b ile 102b
varaklan arasmda bulunmaktadir. Bayezid niishasmm miistensihi,
yazmanm sonundaki ibareden anl~lld1gma gore Htiseyin b. Ahmed
el-Erzurumi'dir. Eserin diger niishas1, Paris Biblotheque Nationale
Kiitiiphanesi Tiirk9e Yazmalar Boliimiinde 197 numarada kay1thd1r.
Riyazeti'l-Hayl bu mecmuanm 63a ile 99b varaklan arasmda bulunmaktadir.