Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Talat Çelik
Dünya tarihinde bütün milletler kendilerine yabancı olan topluluklar hakkında efsaneler üretmiş, bu toplulukların menşelerini, davranış biçimlerini ve gündelik hallerini mitik düzeyde anlatı haline getirmişlerdir. Birbirleri hakkında... more
Dünya tarihinde bütün milletler kendilerine yabancı olan topluluklar hakkında efsaneler üretmiş, bu toplulukların menşelerini, davranış biçimlerini ve gündelik hallerini mitik düzeyde anlatı haline getirmişlerdir. Birbirleri hakkında efsaneler üretmiş ve yabancı kavimleri kendi halk hikayelerine, masallarına ve destanlarına konu etmişlerdir. Bu anlatılar önce yabancıyı tanıma özelliği gösterirken, yabancıyı tanıdıktan sonra çeşitlenip artar. Özellikle birbirlerine komşu kavimlerde bu durum daha sık görülür. Türkler de tarihin muhtelif devirlerinde kalıcı olmak ve yağma etmek sebebiyle sık sık Avrupa’ya akınlar etmiş, Avrupalı milletlerle komşu olmuş, birlikte yaşamış ve onlarla savaşmıştır. Bu uzun etkileşim süreci, Avrupa halkını Türkler hakkında anlatılar yaratmaya itmiştir. Ancak bu yaratımlar, çoğunlukla savaşlar sonucunda ortaya çıktığı için olumlu yaratımlar değildirler. Tam aksine Türklerin düşman olarak aktarıldığı, Türklere karşı kazanılan zaferlere efsanevi kıymetler biçilen, kimi zaman milletlerin eski hikâyeleriyle karışmış, kimi zamansa tamamen Türkler hakkında, sıfırdan üretilmiş efsanelerdir. Bu çalışmada Avrupa’da Türkler hakkında anlatılan efsaneler ve memoratlar incelenecek, beraberinde Avrupa sözlü kültüründe Türk algısının nasıl geliştiği ve Türklerin, Avrupa halkının sosyal yaşamını nasıl etkilediği tartışılacaktır.
İstanbul, tarihten günümüze kadar birçok kültürün hâkimiyeti altında, kültürel belleğin en hareketli işlediği şehirlerden biri olmuştur. Baskın olan kültürün unsurları diğer kültürlerin unsurlarının kaybolmasına sebep olmaktan ziyade uzun... more
İstanbul, tarihten günümüze kadar birçok kültürün hâkimiyeti altında, kültürel belleğin en hareketli işlediği şehirlerden biri olmuştur. Baskın olan kültürün unsurları diğer kültürlerin unsurlarının kaybolmasına sebep olmaktan ziyade uzun yüzyıllar boyunca harmoni oluşturarak birlikte yaşayabilme refleksi göstermiştir. Kültürel hafızanın bize en yakın halkası ise 19. yüzyılın başlarından bugüne kadar gelişen halka sayılabilir. Bu devirde İstanbul, Batılılaşma süreci, Tanzimat Fermanı, meşrûtî yönetim gibi birçok siyasal ve toplumsal olayın merkezi olmasına karşın şehrin kültürüne dair veriler bilim insanları aracılığı ile elimize ulaşabilmiştir. İşte böyle bir toplumsal zeminde, 1885 yılında hocası A. Vambery'nin önerisi ve teşvikiyle Macaristan'dan İstanbul'a gelen halkbilimci ve Türkolog Ignacz Kunos da kültürümüzün izlerini bugüne taşıyan ve dünyaya tanıtan bilim insanlarından biridir. Gerek Ortaoyunu ve Karagöz hakkındaki çalışmaları, gerek derlemeleriyle yaşadığı dönemin kültürünü bize samimi ifadeler içeren bir biçimde aktarmıştır. Kunos, İstanbul'da bulunduğu süre içinde de Anadolu'ya geziler düzenlemiş, yalnızca İstanbul kültürünü değil, Anadolu kültürünü de dünyaya tanıtmıştır. Bu konuda en önemli eserlerinden biri de Türk Halk Edebiyatı adlı kitabıdır. Bu makalenin amacı Ignacz Kunos'un öncelikli olarak Türk Halk Edebiyatı adlı kitabından yola çıkarak İstanbul'daki kültürel çeşitliliği ve hareketliliği gözlemlemek, kitap içerisinde bahsedilen devirde İstanbul halkının, aydınının ve devlet yöneticilerinin kültürel gelişmelere bakış açısını, ayrıca İstanbul dışında yaşayan toplulukların İstanbul'u nasıl gördüklerini tespit etmek ve Kunos'un Türk kültürüne katkılarını belirlemektir.
Research Interests:
Özet İslam dinin kabul eden Türkler eski inançlarını hemen terk edememiş, anayurtlarından Anadolu sahasına inançlarıyla birlikte göç etmişlerdir. Özellikle göçebe Türk topluluklarında görülen pagan inancın izleri asırlar boyunca yaşamaya... more
Özet İslam dinin kabul eden Türkler eski inançlarını hemen terk edememiş, anayurtlarından Anadolu sahasına inançlarıyla birlikte göç etmişlerdir. Özellikle göçebe Türk topluluklarında görülen pagan inancın izleri asırlar boyunca yaşamaya devam etmiştir. Haliyle pagan Türklerin din adamı ve kanaat önderi olan şaman da Anadolu sahasında İslamlaşmış yahut İslam dininin kanaat önderi olan veli, Türk kültüründe Türkleşmiş ve ortaya Türk-İslam inancının ortaklaşa yarattığı bir veli kültü çıkmıştır. Bundan dolayı Anadolu velilerinde kimi şaman özelliklerini görmekteyiz. Bu çalışmada Sapanca Gölü Efsanesi'ne konu olan gezgin derviş Sabancı Baba'yı ve onun şaman geleneğinden arta kalan özelliklerini incelemeye çalışacağız. Bunu yaparken Pertev Naili Boratav'ın veli kerametlerini tasnif ettiği listesinden faydalanacağız.
Özet: Bu makalede genç Cumhuriyet devrinde halka yöneliş kavramını gösterebilmek adına o devirde gerçekleştirilen folklor çalışmaları listelenecek ve açıklanacaktır.
Research Interests:
Karagöz Oyunu’ndaki Tiryaki tipinin genel özellikleri ve işlevi.
Özet İnsanın yaşamasını sağlayan en önemli öge gıdadır ve insanlık gıdaya ulaşmak, onu yenilebilir hale getirmek adına sürekli olarak çaba sarf etmiştir. Bu yüzden ateşin bulunuşu ve bu vesileyle gıdayı yenilebilir kılma insanlık... more
Özet İnsanın yaşamasını sağlayan en önemli öge gıdadır ve insanlık gıdaya ulaşmak, onu yenilebilir hale getirmek adına sürekli olarak çaba sarf etmiştir. Bu yüzden ateşin bulunuşu ve bu vesileyle gıdayı yenilebilir kılma insanlık tarihinin en önemli olaylarından biridir. Yaratılışı (kozmogoni) ve insanlığın ortaya çıkışını (antropogoni) konu edinen çoğu efsanede de gıdanın topluluklara nasıl ulaştığı anlatılır. Bu ulaşma durumu genellikle üç motif etrafında kümelenir. Çalma, acıma ve görevlendirme. Biz bu makalede Altay ve Göktürk efsanelerinden yola çıkarak Türk topluluklarının gıdayı ve dolayısıyla yaşamı elde edişinin efsanelerine hangi motif yoluyla ulaştığını tespit etmeye çalışacağız. Bunu yaparken onların yaşayış biçimlerinden, üretim yollarından ve ekonomik-coğrafi şartlarından yardım alacağız.
ÖZET Mitolojide mekân, kutsalla bağlantılı veya sıradan mekân olarak karşımıza çıkar. Kutsal mekân başlangıçla yani yaratılışla bağlantılıdır ve merkezde olması dolayısıyla diğer nesneler ancak merkeze bağlantısıyla anlam kazanmaktadır.... more
ÖZET Mitolojide mekân, kutsalla bağlantılı veya sıradan mekân olarak karşımıza çıkar. Kutsal mekân başlangıçla yani yaratılışla bağlantılıdır ve merkezde olması dolayısıyla diğer nesneler ancak merkeze bağlantısıyla anlam kazanmaktadır. Özellikle kozmogoni mitleri; insanın, evrenin ve doğanın dolayısıyla mekânın anlamlandırılmasında mitolojik insana yol göstermektedir. Türk düşüncesindeki mekânı anlamlandırma üzerine kurulu motifler, özellikle geçiş dönemi eseri olan Dede Korkut Kitabı'nın Dirse Han Oğlu Boğaç Han ve Deli Dumrul Boylarında görülmektedir. Türk düşünce dünyasındaki evrenin yer altı, yer ve gök olarak ayrıldığı üçlü tasviri, makro-kozmos ve mikro-kozmos ilişkisi, Kaostan kozmosa geçiş, kahramanın erginlenmesi gibi birçok unsuru bu iki boyda görmemiz mümkündür. Tüm bu unsurlar dağ, köprü, otağ ve kafir ili gibi mekanlarla bağlantılı olarak karşımıza çıkmaktadır. Sonuç olarak da mekân kullanımının eski inanca dayandırılarak kahramanın eylemleriyle ilişkilendirildiği ve eylemlerin mekanla anlamlandırıldığını görmekteyiz. Böylelikle anlatılarda karşımıza çıkan bu motifler, mitolojik düşüncenin bilincimizin bir köşesinde hep yer edindiği ve kendisine her zaman bir alan yarattığı görülmektedir.