Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
The purpose of this paper is to measure the effect of Coronavirus quarantine on the cognition and behavior of children in the early childhood period using the Fuzzy Set Theory. In this study, after the Coronavirus quarantine, the thoughts... more
The purpose of this paper is to measure the effect of Coronavirus quarantine on the cognition and behavior of children in the early childhood period using the Fuzzy Set Theory. In this study, after the Coronavirus quarantine, the thoughts of the children and their parents' observations and thoughts about the cognition and behavior of their children were questioned. This investigation was used to measure the change in children's cognition and behavior of the Coronavirus quarantine, both in questions asked to children and in questions asked to parents. The fuzzy Conjoint Method was used to analyze the data obtained. The measurements of the effect of the Corona-virus quarantine have been recorded in the form of degrees of similarity and its level of agreement.
Book Chapter

Atıf için;

Bardak, M. (2018). Oyun Temelli Öğrenme. (Ed. A. Gürol) içinde, Erken Çocukluk Döneminde Öğrenme Yaklaşımları (s. 207-230). İstanbul: Efe Akademi Yayınları.
ÖNSÖZ 19. yüzyılın son çeyreği ile 20. yüzyılın ilk çeyreğinde gerçekleşen Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş dönemi, birçok alanda olduğu gibi toplum, kültür ve eğitim hayatı açısından oldukça önemli bir devirdir. Bu dönemde eski tabiriyle... more
ÖNSÖZ 19. yüzyılın son çeyreği ile 20. yüzyılın ilk çeyreğinde gerçekleşen Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş dönemi, birçok alanda olduğu gibi toplum, kültür ve eğitim hayatı açısından oldukça önemli bir devirdir. Bu dönemde eski tabiriyle münevver yeni tabirle aydın insanların ortaya çıkmamış hayatları, eserleri, fikir ve uygulamaları tarihin tozlu raflarında beklemektedir. Ahmed Edib Bey’in hayatı, eserleri, fikirleri ile Türk toplum ve kültürüne katkıları şimdilik bütün boyutları ile araştırılıp ortaya konulmuş sayılamaz. Umulur ki benzer yapıdaki kişilikler gibi Ahmed Edib Bey’e de tarihimizde hak ettiği yer ve değer verilir. Yapılan literatür taramasına göre hakkında yapılmış lisansüstü tez olmayan Ahmed Edib Bey’in eserlerini ve fikirlerini konu edinen birkaç araştırma bulunmaktadır.1 Bu araştırmalarda genellikle kadınların eğitimi ile yazdığı eserlerdeki eğitim görüşleri ön plana çıkmaktadır. Ahmed Edib Bey zamanın en iyi sivil öğretim kurumlarından sayılan Mekteb-i Mülkiye’den mezun olduktan sonra kaymakamlık, valilik gibi devlet idaresiyle ilgili bir görev yerine eğitimciliği tercih etmiştir. Bu süreçte kariyerine yazarlık ve süreli yayın faaliyetlerini ekleyerek bu faaliyetlerini eğitim amacıyla kullanması eğitime verdiği önemi göstermektedir. Devlet memuriyeti ile beraber ve ondan sonra yayın faaliyetlerinde özellikle çocuk ve kadınların eğitimine önem vermesi, toplumsal ihtiyaçların farkına varıp bunlara çözüm üretme çabası olarak nitelendirilebilir. Ancak böyle idealist bir kişiliğin hayatına intihar ederek son vermesinin sırrı hâlâ çözülememiştir. Ahmed Edib meslek hayatında öğretmenlik, okul müdürlüğü, il milli eğitim müdürlüğü, merkez teşkilatında genel müdürlük ve eğitim fakültesi dekanlığı gibi önemli birçok görevde bulunmuş, çok sayıda eser ortaya koymuştur. Bu çalışmanın kapsamını oluşturan ve özellikle okul öncesi dönem çocuklarının en önemli araçlarından biri olan eğitici oyunlar ile ilgili yazdığı Terbiyevi Çocuk Oyunları isimli eseri, yazarın döneminde ulusal anlamda ilk olma niteliği taşırken, bugün alanyazına yön veren uluslararası bilim insanlarının eserleri ile çağdaş olma özelliğine sahiptir. Terbiyevi Çocuk Oyunları eserinin ortaya çıkışı, II. Mahmud’un 1824’te eğitim alanında ilköğretimin devlet eliyle ve zorunlu olarak yürütüleceğini emretmesi ile başlayan ve 1924 Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile tamamlanan büyük bir değişim ve dönüşüm sürecinin son çeyreğine denk gelmektedir. Bu dönemin sonunda Osmanlı eğitimi, sivil öğretim kurumlarında “medrese ve vakıflara dayanan” bir yapıdan, “seküler ve devlet eliyle yürütülen” bir eğitim sistemine geçiş yaşamıştır. Bu dönemde eğitim kurumları, özellikle küçük çocuklar olmak üzere tüm çocukların eğitimlerini desteklemek ve daha verimli bir eğitim deneyimi için düzenli ders saatleri ve bunların arasında oyun ve teneffüsü kullanmaya başlamıştır. Genel olarak insanı rahatlatan ve eğlendiren faaliyetler olarak tanımlanabilecek oyun, okullarda eğitsel işlevler yüklenen bir yöntem ve faaliyettir. Oyun, özellikle Ahmed Edib’in yaşadığı dönemlerden bazılarında çocuklara, farklı işlevler yüklenerek yansıtılmış bir araç haline dönüştürülmüştür. Özellikle Osmanlı Devleti’nin son yıllarındaki savaşlar ve artan savaş tehlikeleri, çocukların ileride askerî faaliyetlerde2 ihtiyaç duyacakları becerileri kazanmaları için, oyunların dönemin koşulları ve ihtiyaçları bağlamında değerlendirilerek oluşturulmasını ve oynatılmasını gerektirmiştir. Dönemin iktidarlarından İttihat ve Terakki, eğitim müfredatlarında vatan ve millet sevgisi ve savunması, vatandaşlık görevleri, sağlıklı bir toplum ile beden eğitimi ve oyun faaliyetlerini aynı potada birleştiren bir yapı oluşturmayı hedeflemiştir. Ahmed Edib eserini oluştururken otoritenin politikaları ile örtüşen unsurlara yer vermekle beraber diğer bilimsel ve eğitsel amaçlardan da kopmamıştır. Başka bir ifade ile oyunlarında savaş ve askeri imgelere yer verirken, çocuğun yakın ve uzak çevresi ile ilgili birçok unsuru da ele almıştır. Eğitim ve eğitici oyunlarla ilgili böylesine ciddi bir eserin Türk eğitim düşüncesi tarihine önemli bir katkı sağlaması umulmaktadır. Çalışmanın konuyla ilgilenenlere faydalı olacağı temennisiyle eleştirilerin daha iyi çalışmalara vesile olacağı düşünülmektedir. Bu eser, eğitim bilimleri alanının gelişmesi ve olgunlaşmasına, benzer eserlerin ortaya çıkmasına katkı sağlamak amacıyla, alana ve akademiye sunulmuştur. Eserin hazırlanmasında, yayımlanmasında ve basılmasında emeği geçenlere teşekkür ederiz.
AMAC Turkiye’de ve dunyada okul oncesi egitim kurumlarinda beslenme uzerine calismalari ve yapilan egitimlerin etkilerini genel olarak degerlendirmek calismanin amacini olusturmaktadir. genel olarak incelemek kurumlarda konuya iliskin... more
AMAC Turkiye’de ve dunyada okul oncesi egitim kurumlarinda beslenme uzerine calismalari ve yapilan egitimlerin etkilerini genel olarak degerlendirmek calismanin amacini olusturmaktadir. genel olarak incelemek kurumlarda konuya iliskin verilen
Kültür ve medeniyetimizde derin izler bırakan ve hâlâ da eserleri somut olarak görülebilen vakıf müessesesi, Türk hayırseverliğinin en önemli göstergelerindendir. Farklı sosyal sınıflardan kişilerce vakfedilen eserlerden ilgi çekici... more
Kültür ve medeniyetimizde derin izler bırakan ve hâlâ da eserleri somut olarak görülebilen vakıf müessesesi, Türk hayırseverliğinin en önemli göstergelerindendir. Farklı sosyal sınıflardan kişilerce vakfedilen eserlerden ilgi çekici olanları da mevcuttur. Bu çalışmada Osmanlı bürokrasisinde farklı görevlerde bulunmuş Hacı Selim Ağa ve vakfiyesi konu edinilmiştir. Hacı Selim Ağa 1712?-1789 yılları arasında yaşamış, III. Mustafa ve I. Abdülhamid dönemlerinde birçok farklı görevde bulunmuş orta düzeyde bir devlet adamı olup, Üsküdar’da kendi vakfının eseri olan kütüphane bahçesinde medfundur. Vakfını toplumun en önemli ihtiyaçlarından eğitim öğretim faaliyetlerine katkı sağlamak amacıyla 1782 yılında Üsküdar’da kurmuştur. Daha çok mektep ve kütüphanesinin eğitim yönünün vurgulandığı bu çalışmada vâkıfın hayatı, vakfiyesi, vakıf eserlerinden özellikle mektep ve kütüphanenin tarihi geçmişi üzerinde durulmuştur.Endowment foundations, having a great impact on our culture and civilization, ...
Caglar boyu egitim ile kazandirilmasi dusunulen bilgi, beceri ve tutumlarin iceriginde degismeler ve bu ogelerin ogretiminde farklilasmalar meydana gelmistir. Icinde bulunulan yuzyil bireyleri icin ongorulen egitimsel hedeflerin butuncul... more
Caglar boyu egitim ile kazandirilmasi dusunulen bilgi, beceri ve tutumlarin iceriginde degismeler ve bu ogelerin ogretiminde farklilasmalar meydana gelmistir. Icinde bulunulan yuzyil bireyleri icin ongorulen egitimsel hedeflerin butuncul bir bakis acisiyla 21. Yuzyil becerileri olarak adlandirilmasi ve bu yonde donanimli vatandaslar yetistirmenin amaclandiginin ifade edilmesi yayginlik kazanmaktadir. 21. Yuzyil becerileriyle donanmis bireyler yetistirmeyi hedefleyen egitim anlayislarindan biri de disiplinlerarasi yaklasimlardir. Disiplinlerarasi yaklasimlarla olusturulan egitimler, bir disiplin alaninin diger bir disiplin alanini tamamlayici ya da destekleyici islevi yonuyle, son derece etkili olmaktadir. Fen bilimleri, Teknoloji, Muhendislik ve Matematik alanlarinin amac-surec-cikti acisindan birlikte ele alinmasina dayanan ve ozellikle 2000’li yillardan itibaren bazi ulkelerin gundeminde on siralarda bulunan STEM (Science, Technology, Engineering, Math), bu yaklasimlardan biridir....
This study was conducted to investigate how early childhood children perceive and define various concepts of value. Phenomenology, which is one of the qualitative research patterns, was used in the study. The study group of the study... more
This study was conducted to investigate how early childhood children perceive and define various concepts of value. Phenomenology, which is one of the qualitative research patterns, was used in the study. The study group of the study consisted of 20 5-year-old children who continue preschool education. While determining the children, a typical case sampling, which is one of the purposeful sampling methods, was used. It was noted that the entire sample was not educated in the same socio-economic level and planned value education before. A data collection tool that consist of open-ended questions with 7 value concepts (responsibility, sharing, benevolence, friendship, respect, honesty and courtesy), selected by researchers, was applied to the children with a semi-structured interview technique. The data obtained were evaluated by content analysis method. The data obtained from the answers given by the participants to the questions about value concepts were coded and themes were create...
The world is faced with disasters caused by natural or human effects from time to time. The various political, economic, health, and social consequences of these disasters affect people for different periods of time. In natural disasters... more
The world is faced with disasters caused by natural or human effects from time to time. The various political, economic, health, and social consequences of these disasters affect people for different periods of time. In natural disasters and especially in epidemic diseases, some measures are taken to protect people from the negative effects of the situation. One of the measures that can be taken is quarantine. The target audience of this study is children aged 5-6 in early childhood. Children of this age group are in the process of gaining skills in expressing their feelings during this period. In addition, the emotional responses of these children can be noticed by a careful observer or even an expert. The aim of the paper is to evaluate the risks of the impacts of quarantine status related to the COVID-19 pandemic on cognition and behavior of children staying at home.
Kultur ve medeniyetimizde derin izler birakan ve hâlâ da eserleri somut olarak gorulebilen vakif muessesesi, Turk hayirseverliginin en onemli gostergelerindendir. Farkli sosyal siniflardan kisilerce vakfedilen eserlerden ilgi cekici... more
Kultur ve medeniyetimizde derin izler birakan ve hâlâ da eserleri somut olarak gorulebilen vakif muessesesi, Turk hayirseverliginin en onemli gostergelerindendir. Farkli sosyal siniflardan kisilerce vakfedilen eserlerden ilgi cekici olanlari da mevcuttur. Bu calismada Osmanli burokrasisinde farkli gorevlerde bulunmus Haci Selim Aga ve vakfiyesi konu edinilmistir. Haci Selim Aga 1712?-1789 yillari arasinda yasamis, III. Mustafa ve I. Abdulhamid donemlerinde bircok farkli gorevde bulunmus orta duzeyde bir devlet adami olup, Uskudar’da kendi vakfinin eseri olan kutuphane bahcesinde medfundur. Vakfini toplumun en onemli ihtiyaclarindan egitim ogretim faaliyetlerine katki saglamak amaciyla 1782 yilinda Uskudar’da kurmustur. Daha cok mektep ve kutuphanesinin egitim yonunun vurgulandigi bu calismada vâkifin hayati, vakfiyesi, vakif eserlerinden ozellikle mektep ve kutuphanenin tarihi gecmisi uzerinde durulmustur.
Erken cocukluk donemi olarak adlandirilan 0-6 yas donemi, gelisim ve ogrenmenin en hizli oldugu yillardir. Bu nedenle 21. yuzyil becerileri ile STEM alanlarina yonelik temel becerilerin kazandirilmasina erken cocukluk doneminde... more
Erken cocukluk donemi olarak adlandirilan 0-6 yas donemi, gelisim ve ogrenmenin en hizli oldugu yillardir. Bu nedenle 21. yuzyil becerileri ile STEM alanlarina yonelik temel becerilerin kazandirilmasina erken cocukluk doneminde baslanmalidir. Bu bolumde 'Erken Cocukluk Donemi ve STEM' basligi altinda erken cocukluk donemi ve onemi, okul oncesi egitiminin tanimi, onemi ve amacina deginilmistir. Gelisim ve ogrenme acisindan erken cocukluk donemi, bu donemde cocuklara kazandirilabilecek 21. yuzyil becerileri ile STEM alanlarina yonelik becerilere iliskin aciklamalara yer verilmistir. Okul oncesi egitimde STEM yaklasiminin gerekliligi ve uygulanabilirligi, STEM programlarinin okul oncesi egitimine entegrasyonu, dunyada ve Turkiye'de okul oncesi egitimde STEM Uygulamalari, MEB 2013 Okul oncesi Egitim Programi ve programda yer alan kazanim ve gostergelerde 21. yuzyil becerileri ile STEM kavramlari aciklanmistir. Okul Oncesi STEM egitiminde ogretmenlerin yetistirilmesi surecind...
Kultur ve medeniyetimizde derin izler birakan ve hâlâ da eserleri somut olarak gorulebilen vakif muessesesi, Turk hayirseverliginin en onemli gostergelerindendir. Farkli sosyal siniflardan kisilerce vakfedilen eserlerden ilgi cekici... more
Kultur ve medeniyetimizde derin izler birakan ve hâlâ da eserleri somut olarak gorulebilen vakif muessesesi, Turk hayirseverliginin en onemli gostergelerindendir. Farkli sosyal siniflardan kisilerce vakfedilen eserlerden ilgi cekici olanlari da mevcuttur. Bu calismada Osmanli burokrasisinde farkli gorevlerde bulunmus Haci Selim Aga ve vakfiyesi konu edinilmistir. Haci Selim Aga 1712?-1789 yillari arasinda yasamis, III. Mustafa ve I. Abdulhamid donemlerinde bircok farkli gorevde bulunmus orta duzeyde bir devlet adami olup, Uskudar’da kendi vakfinin eseri olan kutuphane bahcesinde medfundur. Vakfini toplumun en onemli ihtiyaclarindan egitim ogretim faaliyetlerine katki saglamak  amaciyla 1782 yilinda Uskudar’da kurmustur. Daha cok mektep ve kutuphanesinin egitim yonunun vurgulandigi bu calismada vâkifin hayati, vakfiyesi, vakif eserlerinden ozellikle mektep ve kutuphanenin tarihi gecmisi uzerinde durulmustur. Anahtar Kelimeler : Egitim Vakiflari, Haci Selim Aga, Haci Selim Aga Vakfi.
Multiple correspondence analysis is an extension of correspondence analysis that consent one to examine the stencil of intercourses of several categorical dependent variables. The aim of this study is to analyze the cognitions, feelings,... more
Multiple correspondence analysis is an extension of correspondence analysis that consent one to examine the stencil of intercourses of several categorical dependent variables. The aim of this study is to analyze the cognitions, feelings, and thoughts of early childhood children who stayed at home during the quarantine process due to coronavirus with multiple correspondence analysis. The theory and commentary of multiple correspondence analysis in the case of two and more than two variables are provided through an example. The result from multiple correspondence analysis is a graphical monitor of the rows and columns of a contingency table that is conceived to permission visualization of the prominent correlations among the variable responses in a low-dimensional space. Such a presentment discloses a more global picture of the correlations among row-column pairs.
Bu makale erken çocukluk eğitimi verilen anasınıfların genel olarak kimlik oluşturma çalışmaları özellikle de erken STEM kimlik gelişimini destekleme yeri olup olamayacağını tartışmaktadır. Eğitimciler ve araştırmacılar, küçük çocukların... more
Bu makale erken çocukluk eğitimi verilen anasınıfların genel olarak kimlik
oluşturma çalışmaları özellikle de erken STEM kimlik gelişimini destekleme
yeri olup olamayacağını tartışmaktadır. Eğitimciler ve araştırmacılar, küçük
çocukların günlük yaşamlarında erken çocukluk STEM eğitiminin açımlayıcı
rolünü desteklemektedir. Bu çalışmada, erken çocukluk, STEM eğitimi ve
gelişim psikolojisinin yanı sıra kamu yönetimi ile ilgili geniş bir araştırmayla
alanyazından yararlanılarak nitel ve yorumlayıcı bir metodoloji
kullanılmıştır. Günümüzde “Sızan STEM boru hattı”nı (metafor) düzeltmeyi
amaçlayan araştırma ve müdahaleler ile STEM kimlik gelişimi üzerine teorik
araştırmalar ortaokul ve üstü seviyedeki çocuklara odaklanmaktadır. Yine de
çocukların STEM eğitimine ve kendilerinin STEM öğreneni olmaya karşı
tutumları erken oluşur ve kimlik gelişimi de erken çocuklukta gelişen bir
olgudur. Bu çalışma, erken STEM kimlik gelişimini beslemenin bir yolu
olarak küçük çocukların STEM eğitimine katılımına odaklanılması
gereksinimini öne sürmektedir. Bu makale, erken çocukluk eğitiminde
STEM eğitimini genişletilmesi ihtiyacını vurgulamak amacıyla önceki
araştırmaları sentezler. Erken STEM akademik kimlik gelişiminin (Sızan
STEM boru hattını düzeltmek için ortaokulun çok geç olduğu öngörüsüne
dayanarak) kavramsallaştırılmasını önermektedir.
Bu çalışma erken çocukluk dönemi çocuklarının çeşitli değer kavramlarını nasıl algıladıklarını ve tanımladıklarını araştırmak amacıyla yapılmıştır. Çalışmada nitel araştırma desenlerinden fenomenolojik yaklaşım kullanılmıştır.... more
Bu çalışma erken çocukluk dönemi çocuklarının çeşitli değer kavramlarını nasıl algıladıklarını ve tanımladıklarını araştırmak amacıyla yapılmıştır. Çalışmada nitel araştırma desenlerinden fenomenolojik yaklaşım kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu okul öncesi eğitime devam eden 5 yaşındaki 20 çocuk oluşturmuştur. Çocuklar belirlenirken, amaçlı örnekleme yöntemlerinden tipik durum örneklemesi kullanılmıştır. Örneklemin tamamının aynı sosyo-ekonomik düzeyde ve daha önce formal değerler eğitimi almamış olmasına dikkat edilmiştir. Çocuklara araştırmacılar tarafından seçilen 7 değer kavramını
içeren açık uçlu sorulardan (sorumluluk, paylaşma, yardımseverlik, arkadaşlık, saygı, dürüstlük ve nezaket) oluşan veri toplama aracı yarı yapılandırılmış görüşme tekniğiyle uygulanmıştır. Elde edilen veriler içerik analizi tekniği ile değerlendirilmiştir. Katılımcıların değer kavramlarıyla ilgili sorulara verdiği cevaplardan elde edilen veriler kodlanmış ve temalar oluşturularak tablolaştırılmıştır. Bulguların tanımlanıp yorumlanmasıyla elde edilen sonuçlarda çocukların sorumluluk, paylaşma, yardımseverlik ve saygı değerleri ile ilgili algılama
ve tanımlamalarının birbirine benzer olduğu görülmüştür. Sorumluluk değerini tanımlarken çocukların genellikle evde kendilerine telkin edilen görevler üzerinden tanımlamalar yapmaya çalıştığı; paylaşma ve yardımseverlik değerlerine yönelik tanımlamalarda daha önce yaşamış oldukları paylaşma ve yardımlaşma deneyimlerinden etkilendikleri; saygı değerine ilişkin tanımlamalarında ise çevresindeki yetişkinlerin davranış ve öğretilerinden etkilendikleri görülmektedir. Arkadaşlık değerini ise paylaşma ve yardımseverlik değerleri üzerinden açıklamaya çalıştıkları saptanmıştır. Dürüstlük ve nezaket kavramlarının ise çoğunlukla algılanamayan ve tanımlanamayan kavramlar olduğu tespit edilmiştir.
The world is faced with disasters caused by natural or human effects from time to time. The various political, economic, health, and social consequences of these disasters affect people for different periods of time. In natural disasters... more
The world is faced with disasters caused by natural or human effects from time to time. The various political, economic, health, and social consequences of these disasters affect people for different periods of time. In natural disasters and especially in epidemic diseases, some measures are taken to protect people from the negative effects of the situation. One of the measures that can be taken is quarantine. The target audience of this study is children aged 5-6 in the early childhood. Children of this age group are in the process of gaining skills in expressing their feelings during this period. In addition, the emotional responses of these children can be noticed by a careful observer or even an expert. The purpose of this study is to evaluate the risks of the effects of quarantine status related to COVID-19 pandemic on cognition and behavior of children staying at home. A new AHP technique was used to assess the risks of the quarantine process in early childhood children.
Bu çalışmanın amacı Osmanlı Devleti’nde Tanzimat ve Islahat dönemleri ile I. Meşrutiyet döneminde yaşamış eğitimci, sefir ve bürokrat Ahmet Kemal Paşa’nın (1808-1887) hayatı hakkında bilgi vermektir. Bu amaçla başta Osmanlı arşivi olmak... more
Bu çalışmanın amacı Osmanlı Devleti’nde Tanzimat ve Islahat dönemleri ile I. Meşrutiyet döneminde yaşamış eğitimci, sefir ve bürokrat Ahmet Kemal Paşa’nın (1808-1887) hayatı hakkında bilgi vermektir. Bu amaçla başta Osmanlı arşivi olmak üzere birçok arşiv ve kütüphane kataloğu taranarak elde edilen dokümanlar analiz edilmiştir. Paşa’nın eğitimci yönünün ön planda tutulduğu bu çalışma esnasında ulaşılan ve kronolojik olarak sıraya konulan verilerin bir kısmı, Ahmed Kemal Paşa hakkında önceden yazılmış kısa yazıların genişletilmiş ve düzeltilmiş halidir. Yetişme tarzından yaptığı görevlere, ailesinden kişisel özelliklere farklı yönlerinin ortaya konduğu çalışmada Türk eğitim sisteminin bugününü de etkileyen rolleriyle Paşa’nın profili etraflıca tasvir edilmiştir. Bu çalışmada ortaya konulanlar, Ahmed Kemal Paşa hakkında bilimsel ve kapsamlı bir biyografinin altyapısı olarak nitelendirilebilir.
Eğitimde millîlik, Osmanlı devletinin son döneminde tartışılmaya başlanmış bir konudur. II. Meşrutiyet döneminde bu konuda bazı dernekler kurulmuş, yayınlar yapılmıştır. Bunlardan biri de Millî Tâlim ve Terbiye Cemiyeti‟dir. Bu dernek... more
Eğitimde millîlik, Osmanlı devletinin son döneminde tartışılmaya başlanmış bir konudur. II. Meşrutiyet döneminde bu konuda bazı dernekler kurulmuş, yayınlar yapılmıştır. Bunlardan biri de Millî Tâlim ve Terbiye Cemiyeti‟dir. Bu dernek millî bir eğitim sisteminin kurulması için pek çok faaliyet yapmıştır. Bunlardan en önemlisi Millî Tâlim ve Terbiye Cemiyeti Mecmuası adında bir dergi çıkarmasıdır. Dönemin önce gelen eğitimcileri dergide görüşlerini açıklamışlar, projeler sunmuşlardır. Altı sayı yayımlanan dergide Türk eğitim tarihi ve eğitim sosyolojisi açısından oldukça önemli yazılar yayımlanmıştır. Burada tartışılan fikirlerin Cumhuriyet dönemi eğitim politikalarının belirlenmesinde etkili olduğu söylenebilir. Bu makalede adı geçen dergi bütün yönleri ile incelenmiş ve bütün yazılarının özetleri verilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Eğitimde Millîlik, Türk Eğitim Tarihi,
Eğitim Sosyolojisi, II. Meşrutiyet, Millî Tâlim ve Tevriye Cemiyeti Mecmuası
NATIONALITY IN EDUCATION AND A REVIEW ON THE JOURNAL OF NATIONAL TRAINING AND EDUCATION OF SOCIETY
ABSTRACT
Nationality in education has been discussed in the last period of Ottoman State. Some associations were established and some thing published in this regard in the Second Constitutional Period. One of them is National Training and Education of Society. In order to establish national education system, this association has made many activities. The most important of them is that published Journal of National Training and Education of Society. The leading educators of the period express their opinions and submitted projects in this journal. There are very important papers in this journal about history of Turkish education and sociology of education. The ideas discussed here that can be said to be effective in determining Republican period‟s educational policy. In this article examined that mentioned journal all aspects and all articles are summaries of.
Keywords: Nationality in education, History of Turkish Education, Educational sociology, Second Constitutional Period, Journal of National Training and Education of Society
ARTICLE INFO In the current century, it is common to name the educational goals for individuals as 21st century skills from a holistic point of view and to express the aim of raising qualified citizens in this direction is becoming... more
ARTICLE INFO In the current century, it is common to name the educational goals for individuals as 21st century skills from a holistic point of view and to express the aim of raising qualified citizens in this direction is becoming widespread. In the current century, the view that the educational objectives foreseen for individuals is called as 21st century skills from a holistic point of view and that it is aimed to educate equipped citizens in this direction is becoming widespread. Interdisciplinary approaches are one of the educational approaches that aim to educate individuals equipped with 21st century skills. Interdisciplinary approaches are highly effective in the sense that one discipline is complementary or supportive of another discipline. One of these approaches is STEM, which has been in the forefront of the agenda of some countries since 2000s, which is based on the combination of science, technology, engineering and mathematics in terms of purpose-process-output. It is emphasized that this approach should be extended from preschool education to secondary and higher education levels. The aim of this study was to draw attention to the use of STEM approach in early childhood education and to compile the researches on this subject. For this purpose, especially with certain applications in the world ever printed in the literature regarding the use of STEM approach to early childhood education in Turkey and electronic resources compiled and analyzed. Findings obtained from different studies show that independent efforts of public and private sector organizations are far from forming a permanent structure. As a result, it has been suggested that STEM approach, which is considered suitable for use in preschool education in this fragmented structure, will provide the infrastructure for future education levels and be integrated with current programs.
ÖZET AMAÇ Türkiye’de ve dünyada okul öncesi eğitim kurumlarında beslenme üzerine yapılan çalışmaları genel olarak incelemek ve kurumlarda konuya ilişkin verilen eğitimlerin etkilerini genel olarak değerlendirmek çalışmanın amacını... more
ÖZET
AMAÇ
Türkiye’de ve dünyada okul öncesi eğitim kurumlarında beslenme üzerine
yapılan çalışmaları genel olarak incelemek ve kurumlarda konuya ilişkin verilen
eğitimlerin etkilerini genel olarak değerlendirmek çalışmanın amacını oluşturmaktadır.
YÖNTEM
Türkiye ve dünyadaki mevcut literatür taranarak, okullarda uygulanan beslenme programları ve
beslenme araştırmaları ve bu çalışmaların etkililikleri derlenmiştir.
SONUÇ
Eğitim kurumlarında sağlıklı beslenme üzerine yapılan uygulama ve araştırmalara bakıldığında
tüm bu çalışmalar doğrultusunda çocuklarda ve ailelerde verilen eğitimin istendik yönde bir etki yarattığı görülmektedir.
Özet Toplumların varlığını devam ettirebilmesi, dil, tarih ve kültür gibi çeşitli toplumsal niteliklerin gelecek nesillere aktarılması ile sağlanabilecek bir durumdur. Bunun için de çocukların evrensel unsurları ve nitelikleri kazanmadan... more
Özet
Toplumların varlığını devam ettirebilmesi, dil, tarih ve kültür gibi çeşitli toplumsal niteliklerin gelecek nesillere aktarılması ile sağlanabilecek bir durumdur. Bunun için de çocukların evrensel unsurları ve nitelikleri kazanmadan önce kendi kültürüne ait unsurları ve nitelikleri kazanmış olması önemlidir. Bütün disiplinlerde olduğu gibi bireyin eğitiminde de başarı; sağlam bir temelin atılması, köklerin sağlam olması, başka bir ifadeyle geçmişle olan bağlantının kuvvetli olması ile sağlanabilir.
Kendi kültürüne ait değerlerin bireyin eğitimine olabildiğince erken dâhil edilmesi gerekir.
Değerlerin kazanımı informal ve formal eğitimlerle gerçekleşmektedir. Anne karnından ileri yetişkinlik dönemine, hatta yaşamının sonuna kadar, içinde bulunduğu ortamın benimsediği değerleri birey de informal eğitim yoluyla öğrenmektedir. Birey öğrendiği bu değerleri zamanla ya benimsemekte ya da reddetmektedir. Kişinin, değeri benimsemesinde veya reddetmesinde söz konusu değerle ilgili doğru bilgi ve algısı kritik öneme sahiptir. Erken çocukluk döneminde gerçekleşen öğrenmeler, sonraki dönemde gerçekleşen öğrenmelere göre daha kalıcı olduğundan, okul öncesi dönemde değerlerin doğru yansıtılarak kazandırılması gerekir.
Bu çalışma okul öncesi dönemdeki çocukların çeşitli değer kavramlarını nasıl  algıladıklarını ve tanımladıklarını araştırmak amacıyla yapılacaktır. Çalışmada nitel araştırma yöntemi kullanılacaktır. Araştırmanın çalışma grubu okul öncesi eğitime devam eden 5 ve 6 yaşındaki çocuklardan 30’ar çocuk belirlenerek oluşturulacaktır. Çocuklar belirlenirken hepsinin aynı sosyoekonomik düzeyde olmasına dikkat edilecektir. Çocuklara araştırmacılar tarafından seçilen 12 değer kavramından oluşan veri toplama aracı yüz yüze görüşme yöntemiyle uygulanacaktır. Elde edilen veriler betimsel analiz tekniği ile değerlendirilecektir.
Anahtar Kelimeler: Okulöncesi Eğitimi, Değerler Eğitimi, Kültür Aktarımı, Karakter Eğitimi.
Özet Toplumların gelişmişlik düzeyi bireylerinin gelişmişlik düzeyi ile; başarılı, sağlıklı ve mutlu olması gibi niteliklerle doğru orantılıdır. Beklenen bu nitelikler için bireyin tüm gelişim alanlarına ait becerilerin mümkün olduğunca... more
Özet
Toplumların gelişmişlik düzeyi bireylerinin gelişmişlik düzeyi ile; başarılı, sağlıklı ve mutlu olması
gibi niteliklerle doğru orantılıdır. Beklenen bu nitelikler için bireyin tüm gelişim alanlarına ait
becerilerin mümkün olduğunca geliştirilmesi önem taşımaktadır. Bireylerin, istenilen kazanımlara
ulaşabilmesi için iletişim becerisi kritik bir role sahiptir. İletişim becerisinin geliştirilebilmesi için
bilişsel ve dil gelişiminin, en az diğer gelişim alanları kadar desteklenmesi gerekmektedir.
Bireyin etkileşimde olduğu insanların ne söylemek istediğini doğru anlaması iletişimde önemli bir
husustur. Bu husus, kişinin kelime dağarcığı ve onu doğru kullanmasıyla doğrudan ilişkilidir.
Çocukların kelime dağarcığı doğumdan itibaren etkileşimde bulundukları çevreler sayesinde
informal ve formal eğitim yoluyla gelişmektedir. Kelime dağarcığında bulunan somut ve soyut
kavramların çocuk tarafından anlamlandırılması çeşitli değişkenlere göre farklılık gösterir.
Bu çalışma temel eğitim düzeyindeki çocukların soyut kavramlara yükledikleri anlamları araştırmak
amacıyla yapılacaktır. Çalışmada nitel araştırma yöntemi kullanılacaktır. Araştırmanın çalışma
grubu okul öncesi dönemden anasınıfına devam eden, ilkokul döneminden tüm sınıflardan, ortaokul
döneminden bir ve ikinci sınıfa devam eden çocuklardan 10’ar çocuk belirlenerek oluşturulacaktır.
Çocuklar belirlenirken hepsinin aynı sosyo-ekonomik düzeyde olmasına dikkat edilecektir.
Çocuklara araştırmacılar tarafından seçilen soyut kavramlardan oluşan veri toplama aracı yüz yüze
görüşme yöntemiyle uygulanacaktır. Elde edilen veriler betimsel analiz tekniği ile
değerlendirilecektir.
Anahtar Kelimeler: Okulöncesi Eğitimi, İlkokul, Ortaokul, Bilişsel Gelişim, Dil Gelişimi, Soyut
Kavramlar, İletişim.
Research Interests:
Endowment foundations, having a great impact on our culture and civilization, is one of the significant indicators of Turkish philanthropy. There are some interesting works that were endowed by people from different social classes. In the... more
Endowment foundations, having a great impact on our culture and civilization, is one of the significant indicators of Turkish philanthropy. There are some interesting works that were endowed by people from different social classes. In the present study, Hacı Selim Ağa, worked in different positions in Ottoman bureaucracy, and his endowment was under scrutiny. Hacı Selim Ağa, lived between 1712-1789 and worked in different positions during the reign of III. Mustafa and I. Abdülhamid, was burried in the garden of one of his endowments' library in Üsküdar. He founded his endowment in 1782 in Üsküdar in order to contribute to the education system which was then one of the most demanding needs of the society. The present study focuses on his life, his endowment, the history of his mektep and library in educational respects
It is known that since the beginning of humanity the accumulated knowledge is transferred to the next generations first through verbals and gestures and then through symbols that were created on different materials with the discovery of... more
It is known that since the beginning of humanity the accumulated
knowledge is transferred to the next generations first through verbals
and gestures and then through symbols that were created on different
materials with the discovery of writing. For many years, very few people
have benefited from all kinds of knowledge that have been revealed in
different ways in different places through experiences since the first ages.
Therefore, the spread of knowledge to people has been little and slow.
Recording the findings and information obtained through experimental
studies after the discovery of the manuscript has cumulatively expanded
the field of knowledge. The recent spread of formal education has
contributed to the delivery of information to more people in a more
systematic and written form.
Son dönem Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemi toplum, siyaset, ideoloji, eğitim ve kültür hayatı içerisinde oldukça önemli bir yeri olan Ahmed Rıza Bey’in hayatı, eserleri, fikirleri ve Türk toplum ve kültürüne katkıları bütün boyutları... more
Son dönem Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemi toplum, siyaset, ideoloji, eğitim ve kültür hayatı içerisinde oldukça önemli bir yeri olan Ahmed Rıza Bey’in hayatı, eserleri, fikirleri ve Türk toplum ve kültürüne katkıları bütün boyutları ile araştırılıp, -en azından şimdilik- ortaya konulmuş sayılamaz. Yapılan literatür taramalarına göre hakkında yapılmış iki yüksek lisans tezinden başka bir araştırmaya ulaşılamamıştır. Bu araştırmalardan Mutlu Dursun’un çalışması Pozitivist olarak tanımladığı Ahmed Rıza’nın milliyetçiliğini daha çok ikincil kaynaklardan hareketle incelemektedir. Jön Türklerin siyasî, fikrî ve eylem yönünden öncülerinden olan, 1908’de Paris’ten İstanbul’a hürriyetçilerin babası (ebu’l-ahrar) sırfatıyla dönerek Meclis-i Mebusan ve daha sonra Âyan reisliğinde bulunan, devletin en üst kademelerinde uzun süre hizmet yapan, dönemin pek çok dergi ve gazetesinde yazıları bulunan, önemli telif eserler bırakmış bir şahıs üzerine derinlemesine bir/çok eserin olmaması önemli bir eksik olarak görülebilir. Ancak bu eksikliğin de makul sayılabilecek! bazı sebepleri vardır. Bunların başında Ahmed Rıza’nın çok farklı bir hayatının olması, farklı şehirlerde yaşaması ve hepsinden önemlisi de içinden çıkılması zor, karma karışık bir ideolojik yapının içinde boğulmuş bulunmasıdır. Ahmed Rıza’nın eserlerinin dili, konusu ve yayımlandığı yerler de üzerine derinlemesine bir araştırmayı zorlaştırmaktadır. Başta ileri düzeyde bir Osmanlıca, sonra da Fransızca ve kısmen de Arapça, Farsça ve İngilizceye de hâkim olmadan onun eserlerini incelemek ve anlamak neredeyse imkânsızdır.
Erken çocukluk dönemi olarak adlandırılan 0-6 yaş dönemi, gelişim ve öğrenmenin en hızlı olduğu yıllardır. Bu nedenle 21. yüzyıl becerileri ile STEM alanlarına yönelik temel becerilerin kazandırılmasına erken çocukluk döneminde... more
Erken çocukluk dönemi olarak adlandırılan 0-6 yaş dönemi, gelişim ve öğrenmenin en hızlı olduğu yıllardır. Bu nedenle 21. yüzyıl becerileri ile STEM alanlarına yönelik temel becerilerin kazandırılmasına erken çocukluk döneminde başlanmalıdır. Bu bölümde 'Erken Çocukluk Dönemi ve STEM' başlığı altında erken çocukluk dönemi ve önemi, okul öncesi eğitiminin tanımı, önemi ve amacına değinilmiştir. Gelişim ve öğrenme açısından erken çocukluk dönemi, bu dönemde çocuklara kazandırılabilecek 21. yüzyıl becerileri ile STEM alanlarına yönelik becerilere ilişkin açıklamalara yer verilmiştir. Okul öncesi eğitimde STEM yaklaşımının gerekliliği ve uygulanabilirliği, STEM programlarının okul öncesi eğitimine entegrasyonu, dünyada ve Türkiye'de okul öncesi eğitimde STEM Uygulamaları, MEB 2013 Okul öncesi Eğitim Programı ve programda yer alan kazanım ve göstergelerde 21. yüzyıl becerileri ile STEM kavramları açıklanmıştır. Okul Öncesi STEM eğitiminde öğretmenlerin yetiştirilmesi sürecinden bahsedilerek, çocuklara STEM alanlarına yönelik beceri ve kavramların kazandırılmasında öğretmenlere yönelik yararlı ipuçları sunulmuştur. 1.1.Erken Çocukluk Dönemi ve Önemi Erken çocukluk dönemi, doğumdan başlayarak zorunlu eğitim yaşına kadar olan yılları (0-6 yaş) kapsayan dönemdir. Erken çocukluk dönemi, okul öncesi dönem olarak da adlandırılır. Bu dönem, çocuğun gelişiminin en hızlı olduğu evredir. Okul öncesi dönem, gelişimsel açıdan değerlendirildiğinde 2 ana evrede ele alınmaktadır. İlk evre, 0-2 yaşı kapsayan yenidoğan ve oyun çocukluğu (toddlerhood) dönemidir. Bu dönemde algılama ile zihinsel ve motor becerilerde gelişmeyi sağlayan vücut ve beyinde önemli değişiklikler meydana gelir. Ayrıca, bu dönemde konuşma başlar, çocuk bağımlı ama yeteneklidir. Bebeklik ilk 1 yılı, oyun çocukluğu ise ikinci yılı kapsamaktadır. Çocuklar bu süreçte ilk bağımsız adımlarını atmaya başlar. İkinci evre, erken çocukluk dönemi denilen 3-6 yaşı kapsamaktadır. Bu evrede hızlı bir süreç gösteren gelişim alanları öz bakım becerileri, motor, sosyal, duygusal, dil ve bilişsel gelişimdir. Erken çocukluk döneminde çocuğun motor becerileri daha çok gelişir ve çocuklar kendi kendilerini daha iyi kontrol ederek, kendilerine yetebilecek duruma gelirler. Ayrıca bu dönemde çocuklar, gelişim alanlarının tümünü destekleyen hayali oyunlar oynar. Düşünce yapısı, kavram edinimi ve dili çok hızlı bir şekilde gelişir. Ahlak duygusu oluşmaya başlar ve çocuklar akranları ile arkadaşlıklar kurarlar (Ceylan, 2009, s.1). Okul öncesi dönemde erken yaşam deneyimleri çocuğun okula, öğrenmeye ve kendi becerilerine dair geliştireceği tutumları da belirler ve bu da çocuğun okul başarısını etkiler.
Takdim Musa Bardak’ın Osmanlı’da Modern Okul Öncesi Eğitim (1908-1918) başlıklı arşiv belgelerine ve özgün dönemsel kaynaklara dayalı çalışması, Türkiye’de hayli bakir sahalardan biri olan okul öncesi eğitimin tarihine dair ciddi... more
Takdim
Musa Bardak’ın Osmanlı’da Modern Okul Öncesi Eğitim (1908-1918) başlıklı arşiv belgelerine ve özgün dönemsel kaynaklara dayalı çalışması, Türkiye’de hayli bakir sahalardan biri olan okul öncesi eğitimin tarihine dair ciddi katkılardan biridir. Gün geçtikte eğitim sahasındaki meselelerimizin karmaşıklaşmasının temel sebeplerinden biri problemin tarihî, sosyal ve kültürel temellerine ve yapısal niteliklerine bakmaktaki zaaftan kaynaklanmaktadır. Sosyal meselelerin güncelliğine boğularak çalışmalar yapmak araştırmacıları ve bürokratik mekanizmaları çoğu kere teorik zeminden yoksun çözümlemeler yapmaya sevk etmekte, bu da sorunların farkına varmadan katlanarak büyümesine sebep olmaktadır.
Türkiye’de eğitim bilimlerinin hemen her alanında farkına bile varılmayan derin bir kriz, inanılmaz bir sığlık ve yabancılık söz konusudur. Aslında birbiriyle içkin bu meselelerin kaynağı Tanzimat senelerine kadar gitmektedir. Musa Bardak, çalışmasına Osmanlı’da Modern Okul Öncesi Eğitim başlığını koyarken bir anlamda söz konusu tarihsel ayrışmaya da gönderme yapmaktadır. Topluma sadık bir üye adayı olarak çocuk, erken yaşlardan itibaren bilgilenmeye ve çevresinin koşullarına adapte olmaya davet/icbar edilmektedir. Bu süreç istisnasız bütün toplumlar için söz konusudur. Musa Bardak’ın da işaret ettiği üzere Osmanlı toplumunda hem çocuk hem de çocukla ilgili geniş bir kavram ve mekân dünyasından bahsetmek söz konusudur. Bu çoklu yapı, çocuk yetiştirmenin serbest karakterine işaret ederken, geleneksel yapının kendine özgü yerel koşullarını da anlatmaktadır. Ancak modernite hayatı toptan biçimlendirip formele dökerken, bütün bu zengin dünyayı yapı/büyü bozumuna uğratarak darmadağın etmiştir.
Aslında Philippe Ariés’in Centuries of Childhood (“Çocukluğun Asırları”) başlıklı ayrıntılı çalışmasındaki kavramsallaştırmasından da anlaşılacağı üzere “çocuk ve çocukluk” modern bir tasavvur ve inşadır. Modernitenin âdeta şeytanlaştırdığı “ortaçağ”ın imgesel dünyasında çocukların küçük yetişkinler olarak tasvir edildiği ve simgeleştirildiği söylenir. Dönemin görsel sanatlarına yansıyan çocuk imgelerine bakıldığında kılık kıyafetten duruş ve poz veriş tarzına kadar çocuğun bir tür yetişkin olarak tasarlandığı görülebilir. Bu zihinsel tasarımı altüst eden modern “life style” olmuş ve çalışma tarzında ve mekânında katı hiyerarşiler oluşarak, insanlar arasında da belirgin farklılaşmalar inşa edilmiştir. Bu kategorik tasarım, yaş sınırlarına göre hak ve vazifeleri taksim ederken çocukları geleceğin toplumunun sadık üyeleri, devletlerin makbul vatandaşları, şirketlerin verimli/çalışkan üreticileri ve tüketiciler olarak konumlandırmıştır.
XIX. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa’da hemen her bakımdan farklılaşan devlet ve toplum hayatı kendine üstün bir karakter atfederek çevresindekileri birer birer yutmaya başlamıştır. Kendine özgü bir hayatı, varlık tasavvuru ve inanç dünyası olan Osmanlılar da bu yayılma hareketinin istilasından kurtulamayarak, eğitimini gönüllü olarak köklü değişikliklere açık hale getirmiştir. Özellikle II. Abdülhamid döneminde devlet ve topluma saldıran küresel hakim güçlerin tesirinden korunabilmek için düşmanın silahıyla silahlanmayı yegâne çıkar yol görüp modern Batı eğitim sistemine sığınmaktan başka çare kalmamıştır. Bütün paradokslarına ve ironik karakterine rağmen modern Türkiye Cumhuriyeti’nin inşası da bu teslimiyetle mümkün olabilmiştir. Sultan II Abdülhamid döneminin özgül ve özgün eğitim modernleşmesi deneyimini II. Meşrutiyet döneminin paradigmatik değişim ve dönüşüm pratiği takip etmiştir. Musa Bardak, son derece renkli, karmaşık ve bir o kadar da üzerinde çalışması zevkli olan II. Meşrutiyet zamanındaki okul öncesi eğitimin kurumsal, bürokratik ve nicelik yapısını arşiv kaynaklarına dayalı olarak incelemiştir. Bu bakımdan elinizdeki çalışma sadece okul öncesi eğitimin tarihsel gelişimi olarak değil, Türkiye’de eğitim modernleşmesinin sıradışı bir dönemindeki krizlerine de açıklık getirmektedir.
Çocukların mümkün olduğu kadar erken yaşlarda okul ortamına alınması tam anlamıyla bir modern zorunluluktur. Aslında bu zorunluluğun temelinde modern hayatın sanayi inkılabıyla kurduğu kaçınılmaz kaynaşma vardır. Modernitenin ruhu ve var oluşsal gerekliliği kapital hayat, sermaye ve tüketimdir. Bu yeni hayat tarzının organlarına kan gönderen yapısı yok pahasına çalışan çalışkan işçilerdir. Bu yapının devamı için formel toplumsal unsurların inşasını kaçınılmaz kıldığından modern eğitim denilen hiyerarşik bilgilendirme ve yönlendirme ortamı okullar icat edilmiştir. Okullu bir hayatın mümkün olduğu kadar en küçük yaşlara nüfuz etmesi, modern hayatın idamesine katkı sağlayacağından anaokulları ve kreşler başta Prusya’da olmak üzere daha sonra Kıta Avrupası’nın tamamında yaygın hale gelmiştir. Bu haliyle aslında söz konusu okullar geleneksel anne-çocuk tabiatına indirilen ağır darbelerden biri olarak da okunabilir. Bu günün dünyasının zorlaması ve zarureti olarak okul öncesi eğitim; anne, nine, aile büyükleri ve akraba ilişki ve etkileşim dünyasını yeniden şekillendiren vazgeçilmez bir kurumsal yapı haline gelmiştir.
Musa Bardak’ın da işaret ettiği üzere II. Abdülhamid döneminin pratik ve pragmatik sadrazamı [Küçük] Mehmed Saʻîd Paşa ilk defa Almanya’daki örneklerinden esinlenip, çocuk bahçelerinin (kindergarden) yapılmasını salık vererek Osmanlı’da modern okul öncesi eğitimin öncülüğünü üstlenmiştir. 1870’lerden sonra başta Mehmed Şemseddin olmak üzere Ahmed Mithat Efendi, Muallim Naci, Ayşe Sıdıka Hanım gibi Osmanlı münevver maarifçilerinin gayretiyle, devasa bir çocuk yayıncılığı literatürü oluşurken, toplumun geleneksel kodlarının da hızla değişmeye başladığı ve modern tatbikatlara hazır hale geldiği belirtilmelidir. Elbette burada Musa’nın da bir bölüm ayırarak gösterdiği üzere, Avrupa’yla yakın teması olan azınlık ve yabancıların rollerini de unutmamak gerekir.
Okul öncesi eğitim içinde bulunulan toplum, kültür, inanç ve medeniyet dünyasının kodlarının çok büyük bir kısmının çocuğa aşılandığı bir dönemi ifade eder. Bu yönüyle okul öncesi dönem, ekmekteki tuz, çaydaki şeker misali görünmez ama önemi büyüktür. Varlığıyla değil, yokluğuyla menfi tezahürleri hissedilir. Bir taraftan yerli ve millî değerlerin kazandırılması gibi söylemler dillendirilirken, öte yandan tam bir taklit ve kompleks ürünü Batılı eğitim öncülerine öykünen toplum kesimlerinin gün geçtikte artması krizin derinliğine işaret etmektedir. Bu durum, felsefesizliği kendine felsefe edinen eğitim sistemimizin izahı güç çelişkilere boğulduğunun bir başka göstergesidir.
Musa Bardak’ın okul öncesi eğitimin tarihsel temellerini özgün kaynaklardan araştıran çalışması, bu alanda referans eserlerden biri olmaya adaydır. İngiliz Osmanlı eğitim tarihçisi Benjamin C. Fortna’nın editörlüğünde çıkan Childhood in the Late Ottoman Empire başlıklı çalışmada da görüldüğü üzere, değil eğitim tarihimizin ayrıntılarına ana hatlarına dair bile ilgisizliğimizin ve bilgisizliğimin hudutları korkunç bir şekilde artmaktadır. Musa Bardak’ın çalışması söz konusu derin karanlığın okul öncesi eğitim tarihi zaviyesine tutulan güçlü bir ışık huzmesi olarak addedilebilir. Akademik hayatın henüz başında olan yazarın ilerleyen zamanlarda araştırmalarını zaman, mekân, kaynaklar ve teorik kavramsallaştırma yönleriyle daha da genişletip bütünlüklü analitik sentezlerle geliştirmesini dilerim. Bu gelişimi katedeceğine de yürekten inanıyorum.
Mustafa GÜNDÜZ
13 Temmuz 2019 / Yıldız Teknik Üniversitesi
ÖNSÖZ 19. yüzyılın son çeyreği ile 20. yüzyılın ilk çeyreğinde gerçekleşen Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş dönemi, birçok alanda olduğu gibi toplum, kültür ve eğitim hayatı açısından oldukça önemli bir devirdir. Bu dönemde eski tabiriyle... more
ÖNSÖZ
19. yüzyılın son çeyreği ile 20. yüzyılın ilk çeyreğinde gerçekleşen
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş dönemi, birçok alanda olduğu
gibi toplum, kültür ve eğitim hayatı açısından oldukça önemli bir
devirdir. Bu dönemde eski tabiriyle münevver yeni tabirle aydın
insanların ortaya çıkmamış hayatları, eserleri, fikir ve uygulamaları
tarihin tozlu raflarında beklemektedir.
Ahmed Edib Bey’in hayatı, eserleri, fikirleri ile Türk toplum ve
kültürüne katkıları şimdilik bütün boyutları ile araştırılıp ortaya konulmuş
sayılamaz. Umulur ki benzer yapıdaki kişilikler gibi Ahmed
Edib Bey’e de tarihimizde hak ettiği yer ve değer verilir. Yapılan
literatür taramasına göre hakkında yapılmış lisansüstü tez olmayan
Ahmed Edib Bey’in eserlerini ve fikirlerini konu edinen birkaç araştırma
bulunmaktadır.1 Bu araştırmalarda genellikle kadınların eğitimi
ile yazdığı eserlerdeki eğitim görüşleri ön plana çıkmaktadır.
Ahmed Edib Bey zamanın en iyi sivil öğretim kurumlarından
sayılan Mekteb-i Mülkiye’den mezun olduktan sonra kaymakamlık,
valilik gibi devlet idaresiyle ilgili bir görev yerine eğitimciliği
tercih etmiştir. Bu süreçte kariyerine yazarlık ve süreli yayın faaliyetlerini
ekleyerek bu faaliyetlerini eğitim amacıyla kullanması
eğitime verdiği önemi göstermektedir. Devlet memuriyeti ile beraber
ve ondan sonra yayın faaliyetlerinde özellikle çocuk ve kadınların
eğitimine önem vermesi, toplumsal ihtiyaçların farkına varıp
bunlara çözüm üretme çabası olarak nitelendirilebilir. Ancak böyle
idealist bir kişiliğin hayatına intihar ederek son vermesinin sırrı
hâlâ çözülememiştir.
Ahmed Edib meslek hayatında öğretmenlik, okul müdürlüğü, il
milli eğitim müdürlüğü, merkez teşkilatında genel müdürlük ve eğitim
fakültesi dekanlığı gibi önemli birçok görevde bulunmuş, çok
sayıda eser ortaya koymuştur. Bu çalışmanın kapsamını oluşturan
ve özellikle okul öncesi dönem çocuklarının en önemli araçlarından
biri olan eğitici oyunlar ile ilgili yazdığı Terbiyevi Çocuk Oyunları
isimli eseri, yazarın döneminde ulusal anlamda ilk olma niteliği taşırken,
bugün alanyazına yön veren uluslararası bilim insanlarının
eserleri ile çağdaş olma özelliğine sahiptir.
Terbiyevi Çocuk Oyunları eserinin ortaya çıkışı, II. Mahmud’un
1824’te eğitim alanında ilköğretimin devlet eliyle ve zorunlu olarak
yürütüleceğini emretmesi ile başlayan ve 1924 Tevhid-i Tedrisat
Kanunu ile tamamlanan büyük bir değişim ve dönüşüm sürecinin
son çeyreğine denk gelmektedir. Bu dönemin sonunda Osmanlı eğitimi,
sivil öğretim kurumlarında “medrese ve vakıflara dayanan” bir
yapıdan, “seküler ve devlet eliyle yürütülen” bir eğitim sistemine
geçiş yaşamıştır. Bu dönemde eğitim kurumları, özellikle küçük
çocuklar olmak üzere tüm çocukların eğitimlerini desteklemek ve
daha verimli bir eğitim deneyimi için düzenli ders saatleri ve bunların
arasında oyun ve teneffüsü kullanmaya başlamıştır. Genel olarak
insanı rahatlatan ve eğlendiren faaliyetler olarak tanımlanabilecek
oyun, okullarda eğitsel işlevler yüklenen bir yöntem ve faaliyettir.
Oyun, özellikle Ahmed Edib’in yaşadığı dönemlerden bazılarında
çocuklara, farklı işlevler yüklenerek yansıtılmış bir araç haline
dönüştürülmüştür. Özellikle Osmanlı Devleti’nin son yıllarındaki
savaşlar ve artan savaş tehlikeleri, çocukların ileride askerî faaliyetlerde2
ihtiyaç duyacakları becerileri kazanmaları için, oyunların
dönemin koşulları ve ihtiyaçları bağlamında değerlendirilerek
oluşturulmasını ve oynatılmasını gerektirmiştir. Dönemin iktidarlarından İttihat ve Terakki, eğitim müfredatlarında vatan ve millet
sevgisi ve savunması, vatandaşlık görevleri, sağlıklı bir toplum ile
beden eğitimi ve oyun faaliyetlerini aynı potada birleştiren bir yapı
oluşturmayı hedeflemiştir.
Ahmed Edib eserini oluştururken otoritenin politikaları ile örtüşen
unsurlara yer vermekle beraber diğer bilimsel ve eğitsel
amaçlardan da kopmamıştır. Başka bir ifade ile oyunlarında savaş
ve askeri imgelere yer verirken, çocuğun yakın ve uzak çevresi ile
ilgili birçok unsuru da ele almıştır. Eğitim ve eğitici oyunlarla ilgili
böylesine ciddi bir eserin Türk eğitim düşüncesi tarihine önemli bir
katkı sağlaması umulmaktadır. Çalışmanın konuyla ilgilenenlere
faydalı olacağı temennisiyle eleştirilerin daha iyi çalışmalara
vesile olacağı düşünülmektedir. Bu eser, eğitim bilimleri alanının
gelişmesi ve olgunlaşmasına, benzer eserlerin ortaya çıkmasına
katkı sağlamak amacıyla, alana ve akademiye sunulmuştur.
Eserin hazırlanmasında, yayımlanmasında ve basılmasında emeği
geçenlere teşekkür ederiz.
Oyunun insanlığın varlığıyla beraber ortaya çıktığı varsayıldığında tarihsel süreçte yetişkinlerin çocuğa bakışı, ekonomik ve sosyal şartlar, doğal afetler, savaş ve benzeri felaketler gibi nedenlerle farklı bakış açılarıyla şekillendiği... more
Oyunun insanlığın varlığıyla beraber ortaya çıktığı varsayıldığında tarihsel süreçte yetişkinlerin çocuğa bakışı, ekonomik ve sosyal şartlar, doğal afetler, savaş ve benzeri felaketler gibi nedenlerle farklı bakış açılarıyla şekillendiği iddia edilebilir. İlk Çağ insanının genç kuşakların hayata hazırlanmasında iş kadar önemli gördüğü oyun, Orta Çağ’da işle bütünleşmiş hem çocuklar hem de yetişkinler için beceri kazanmaya, rahatlamaya ve dünyayı tanımalarına yardımcı olan bir uğraş olarak kabul edilmiştir.
Toplumların gelişmişliklerinin en önemli göstergelerinden biri halkının fiziksel ve ruhsal sağlığı ve bu yöndeki uygulama ve gelişmelerdir. Hasipek ve Sürücüoğlu’na (1994) göre toplumların hedefledikleri uygarlık seviyesine ulaşabilmesi... more
Toplumların gelişmişliklerinin en önemli göstergelerinden biri halkının fiziksel ve ruhsal sağlığı ve bu yöndeki uygulama ve gelişmelerdir. Hasipek ve Sürücüoğlu’na (1994) göre toplumların hedefledikleri uygarlık seviyesine ulaşabilmesi için bilişsel ve bedensel açıdan kuvvetli, sağlıklı ve yetenekli bireylere ihtiyaçları vardır. Bireylerin fiziksel sağlığını etkileyen birçok faktör sayılabilir. Bunlar genel olarak temizlik, beslenme
ve uyku alışkanlıkları ile doğrudan ilişkilidir. Küçük yaşlardan itibaren formal ve informal yollarla edinilen beceriler yoluyla ülkeler sağlıklı bireyler yetiştirmek için eğitim programlarını bu yönde düzenlemektedirler.
Ülkelerin birçok yönden refah seviyelerinin yükselmesinde sağlıklı bireyler yetiştirmenin önemi tartışmasızdır. Erken çocukluk eğitimiyle birlikte çocuk beslenme, aşı, hijyen, boy-kilo takibi, duygusal destek, sosyalleşme gibi imkanlara doğal yollarla sahip olmaktadır. Böylelikle hem mevcut yaşında hem de gelecekte ortaya çıkabilecek sağlık problemlerinin önüne geçilmektedir. (Schulman, 2005). Bu çalışmanın amacı dünyada ve Türkiye’de erken çocukluk eğitim kurumlarında temizlik alışkanlığı ve uygulamaları hakkında yapılan çalışmaları incelemek ve ilgili kurumlarda konuya ilişkin verilen eğitimlerin etkilerini genel olarak değerlendirmektir. Dünyada ve Türkiye’de konu ile ilgili mevcut literatür taranarak, okullarda uygulanan temizlik programları ve bu yöndeki araştırmaları ile bu çalışmaların etkililikleri derleme yöntemiyle ortaya konmuştur.
Erken çocukluk eğitim kurumlarında temizlik alışkanlığı üzerine yapılan uygulama ve araştırmalara bakıldığında tüm bu çalışmalar doğrultusunda çocuklarda ve ailelerde verilen eğitimin istendik yönde bir etki yarattığı görülmektedir.
Anahtar Kelimler: Temizlik alışkanlıkları, sağlık, okul öncesi eğitim.
Abstract: One of the most important indicators of the development of societies is the physical and mental
health of the people and practices and developments in this direction. According to Hasipek and Sürücüoğlu
(1994), societies need strong, healthy and talented individuals in order to reach their target level of civilization.
There are many factors that affect the physical health of individuals. These are generally directly related to
cleanliness, eating and sleeping habits. Through the skills acquired through formal and informal ways from an
early age, countries organize training programs in this direction to raise healthy individuals. The importance
of raising healthy individuals in increasing the prosperity levels of the countries is indisputable. Together with
early childhood education, the child has natural means such as nutrition, vaccination, hygiene, height-weight
monitoring, emotional support and socialization. Thus, both current age and future health problems are prevented.
(Schulman, 2005). This study aims to examine the world and studies about good hygiene habits and
practices in early childhood education institutions in Turkey and to evaluate the impact of training on the subject
in the relevant institutions in general. The literature available on the subject in the world and Turkey, the
effectiveness of these programs and work with the cleanliness of research in this direction was demonstrated
by the compilation methods applied in schools. When the practices and researches on hygiene habits in early
childhood education institutions are examined, it is seen that the education given in children and families has
a desired effect in line with all these studies.
Key Words: Hygiene habits, health, preschool education.
Erken çocukluk dönemi çocukların geleceğini önemli ölçüde belirleyen kritik dönemdir. Bu dönemde gerçekleştirilen deneyimler, yaşamın tüm alanlarında çocukların başarısını ya da başarısızlığını etkiler. Erken çocuklukta çocuğa deneyim... more
Erken çocukluk dönemi çocukların geleceğini önemli ölçüde belirleyen kritik dönemdir. Bu dönemde
gerçekleştirilen deneyimler, yaşamın tüm alanlarında çocukların başarısını ya da başarısızlığını etkiler. Erken
çocuklukta çocuğa deneyim yaşatan en önemli eylem oyundur. Çocuklar oyun oynamak suretiyle hareket
eder, deneyimler, düşünce alıştırmaları yapar ve çeşitli duygular yaşar. Ayrıca oyun tüm gelişim alanlarına
katkı sağlayarak ve çok sayıda beceri edinilmesine zemin hazırlayarak çocuğun öğrenmesi ve gelişimi konusunda
sağlar. Oyun yoluyla gerçekleştirilen öğrenmelerin daha etkin ve kalıcı olduğu birçok çalışma ile
desteklenmiştir. Bu bağlamda oyunun çocuğun bir hakkı olduğu gerçeğinden söz edilebilir. 20 Kasım 1959
tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilen Çocuk Hakları Bildirgesi’nde çocukların oyun
oynama hakkı güvence altına alınmıştır. Oyun oynamak yasal olarak güvence altına alınmış ve bir hak olarak
çocuklara tanınmış olsa da çeşitli araştırmalar çocukların zaman zaman oyun ve oynama hakkına yeterince
erişemedikleri sonucunu ortaya koymaktadır. Bu çalışmanın amacı çocukların oyun oynama hakkına ve oyun
oynama haklarını kullanmalarını engelleyen sebeplere dikkat çekerek, çocukların oyun hakkına erişebilirliğini
arttırmak için öneriler sunmaktır. Bu amaç doğrultusunda ulusal ve uluslararası düzeyde, konu ile ilgili
mevcut literatür taranarak, çocukların oyun oynama haklarını kullanabilme durumları ile oyundan engellenme
sebepleri hakkındaki bulgular ortaya konmuştur. Araştırmanın sonunda çocukların oyun hakkına erişememe
sebepleri detaylı olarak ele alınarak çeşitli çözüm önerileri getirilmiştir.
Anahtar Kelimler: Erken çocukluk dönemi, oyun, oyun oynama hakkı.
Abstract: Early childhood is a critical period that significantly determines the future of children. Experiences
during this period affect the success or failure of children in all areas of life. Early childhood is the most important
action game that gives the child experience. Children move through play, practice experiences, practice
thought, and experience various emotions. In addition, the game contributes to all developmental areas and
provides the basis for acquiring a large number of skills in the child’s learning and development. It has been
supported by many studies in which learning through play is more effective and permanent. In this context, it
can be mentioned that the game has a right of the child. The Declaration of the Rights of the Child adopted at
the United Nations General Assembly on 20 November 1959 guarantees the right of children to play. Although
playing is legally guaranteed and granted to children as a right, several studies suggest that children sometimes
do not have sufficient access to play and play. The aim of this study is to draw attention to children’s right to
play and the reasons that prevent them from exercising their right to play, and to make recommendations to
increase the accessibility of children to play. In line with this aim, at the national and international level, the
literature on the subject has been searched and the findings about the use of children’s right to play and the
reasons for the prevention of play have been revealed. At the end of the study, the reasons for not being able to
access children’s rights were discussed in detail and various solutions were proposed.
Key Words: Early childhood, play, right to play.