Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Dr. Volkan Yaşar
  • Turkey/Ankara

Dr. Volkan Yaşar

After the National Struggle, Turkish National State was established under the leadership of Atatürk. After the form of government became a republic in 1923, the understanding of national will and national sovereignty were adopted. The... more
After the National Struggle, Turkish National State was established under the leadership of Atatürk. After the form of government became a republic in 1923, the understanding of national will and national sovereignty were adopted. The revolutions made one after the other were meant for the movements to protect and enable this new national state. With the World Economic Depression of 1929, the Repuplic of Turkey changed its economic policy and achived statism step by step in 1932. It is possible to say that the Journal Kadro, which started its publication life in January of the same year and published 36 issues in 3 years, tried to produce a unique theory of the Turkish revolution. The articles in the journal were generally focused on culture, literature, domestic and foreign policy and the current political situation. But actually articles on economics and economy were focused. In this context, the authors of the Journal Kadro, who were motivated by Turkey's need for economic development, published original ideas on industrialisation and technological progress. In this paper, the articles of Mehmet Şevki (Yazman) Bey, one of the authors of the Journal Kadro were evaluated. This study attempted to reveal that the ideas and thoughts put forward by M. Şevki contributed to Turkey's economic, technical and scientific development.
* * *
Millî Mücadele sonrasında Atatürk önderliğinde “Türk Milli Devleti” kurulmuştur. 1923’te hükümet şekli Cumhuriyet olduktan sonra milli irade ve milli egemenlik anlayışı benimsenmiştir. Bundan sonra birbiri ardına yapılan inkılaplar, bu yeni milli devleti korumak ve yüceltmek hareketidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti 1929 Dünya Ekonomik Buhranı ile iktisat politikasında değişikliğe gitmiş, adım adım ilerleyerek 1932’de devletçiliğe ulaşmıştır. Aynı yıl ocak ayında yayım hayatına başlayan ve 3 yılda 36 sayısı yayımlanan Kadro Dergisi’nin bir bakıma Türk inkılabının kendine has teorisini üretmeye çalıştığını söylememiz mümkündür. Dergideki yazılar kültür, edebiyat, iç ve dış politika ve güncel siyasi durum gibi konular üzerinde durmuş ise de iktisat ve ekonomi konulu yazılar ön planda olmuştur. Türkiye’nin iktisadi kalkınma ihtiyacından kaynaklı Kadro Dergisi yazarları bu çerçevede sanayileşme ve teknolojide ilerleme konularında özgün fikirler öne sürmüşlerdir. Bu çalışmada Kadro Dergisi yazarlarından Mehmet Şevki (Yazman) Bey’in dergideki yazıları değerlendirildi. M. Şevki’nin ileri sürdüğü fikir ve düşüncelerin Türkiye’nin iktisadi, teknolojik ve fenni gelişimine katkı sağlamış olduğu ortaya koyulmaya çalışıldı.
Atatürk'ün önderliğinde Milli Mücadele sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin her alanda hak ettiği seviyeye ulaşabilmesi için köklü değişim ve dönüşümlere ihtiyacı vardı. Bu değişim ve dönüşümlerin temeli milli, bağımsız ve... more
Atatürk'ün önderliğinde Milli Mücadele sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin her alanda hak ettiği seviyeye ulaşabilmesi için köklü değişim ve dönüşümlere ihtiyacı vardı. Bu değişim ve dönüşümlerin temeli milli, bağımsız ve Cumhuriyet vasıflarına sahip, kendi benliğine sahip çıkan bütünleştirmiş bir millet oluşturmaktır. Bu amaçla ve halkın modernleşme sürecinde uyum sağlaması adına sosyal, kültürel ve eğitim alanlarında birçok yeni kurumlar oluşturulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli kültür ve halk eğitimi kurumlarından birisi olan Halkevleri, "milli birlik" ve "milli bütünlük" değerleri çerçevesinde, Atatürk'ün bizzat isteğiyle 19 Şubat 1932'de ilk olarak 14 şehirde kurulmuştur. 19 Şubat 1932'de faaliyetlerine başlayan ve çalışmamızın konusu olan Ankara Halkevi, fonksiyonları ve uygulamaları çerçevesinde Başkentte bulunması ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreterliği ile doğrudan yazışması dolayısıyla büyük bir sorumluluk üstlenmiştir. Yüzyıllardan beri süregelen yöneten ile yönetilen arasındaki uçurumu ve halk ile aydın arasındaki kopukluğu ortadan kaldırmayı amaçlamıştır. Bunun yanında yeni kurulan Cumhuriyetin ve Atatürk inkılabı prensiplerinin halk tarafından özümsenmesini sağlamayı ilke edinmiştir. Toplumun kültürel eğitiminde, bilimde ve sanatta çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmasını sağlamak ve bu sayede muasır medeniyet seviyesine yükseltilmesi hedeflenmiştir.

Founded under the leadership of Ataturk after the National Struggle, the Republic of Turkey was in need radical change and transformation to reach a level that is well- deserved in every area. The foundation of this change and transformation is to form a unified nation that has national, independent, and Republican qualities and that owns its own identity. To this end, and to help people adapt to the modernization process, many new institutions in social, cultural and educational fields have been established. Community Centers, which is one of the most important cultural and public education institutions of the history of the Republic of Turkey, within the framework of the "national unity" and "national integrity" values, were established at the request of Atatürk firstly in 14 cities on 9 February 1932. Ankara community Center, which started its activities on 19 February 1932 and is subject of this study, within the framework of its functions and implementations, took a great responsibility due to being located in the capital and for direct correspondence with General Secretariat of Republican People's Party (CHP). It aimed to abolish the gap between the governing and the governed between the public and intelligentsia that had been lasting for centuries. In addition to this, the Community adopted as a principle to ensure that the Public internalized the principles of Ataturk's Reforms and of the republic that was established newly. It also aimed that ensure to reach the level of contemporary Civilization in science and art in cultural education of society.
Administrative and Functional Role and İmportance of Ankara Comunity Center Abstract Community Centers, which operated in Turkey between 1932 and 1951, were the result of the need for radikal changes and transformation in order to... more
Administrative and Functional Role and İmportance of Ankara Comunity Center

Abstract

Community Centers, which operated in Turkey between 1932 and 1951, were the result of the need for radikal changes and transformation in order to ensure that Republic of Turkey, established under the leadership of Atatürk after the national struggle, could reach the level it deserved in every field. The primary aim of the Community Centers was to create a united nation, which would embrace the characteristics of the Republic and its own identity through public education and upbringing. In order to achive this aim, the Community Centers were first established in 14 cities, including Ankara, with 9 operating branches. The Community Center in Ankara, which started its activities on 19th of February 1932, created the perception that it was the main office of all Community Centers as a result of its location in the capital city, its direct correspondence with the General Secretariat of the Republican People’s Party (CHF), the fact that all affairs were under the control of the CHF, its notification of circulars on general management and regulations to other Community Centers, its notification of role model activities, its role model activity branches and its institutional behaviour.
In this paper, we have tried to clarify that the Ankara Community Center was not the main office of other the Community Centers in Turkey, that such a perception was true and that the Ankara Community Center had assumed the role model for other cultural institutions in Turkey.
Key Words: Community Centers, Ankara Community Center, Community Rooms, Public Education

* * *

ANKARA HALKEVİ’NİN İDARİ VE İŞLEVSEL ROLÜ VE ÖNEMİ

Öz

1932-1951 yılları arasında Türkiye’de faaliyet gösteren Halkevleri, Millî Mücadele sonrasında Atatürk’ün önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin her alanda hak ettiği seviyeye ulaşabilmesini sağlamak için köklü değişim ve dönüşüm ihtiyacının sonucudur. Öncelikli amacı halk terbiyesi ve eğitimi ile Cumhuriyet vasıflarına ve kendi benliğine sahip çıkan, bütünleşmiş bir millet oluşturmak olan Halkevleri, bu amacına ulaşabilmek için 9 faaliyet şubesi halinde ilk olarak Ankara’nın da dahil olduğu 14 şehirde kurulmuştur. Kurulmuş olduğu 19 Şubat 1932 günü faaliyetlerine başlayan Ankara Halkevi, Başkentte bulunması ve Cumhuriyet Halk Fırkası Genel Sekreterliği ile doğrudan yazışması, bütün işlerinin CHF kontrolünde olması, genel yönetim ve düzenlemelerle ilgili genelgeleri diğer Halkevlerine bildirmesi, öncü faaliyet şubeleri ve kurumsal davranışları neticesinde diğer Halkevlerinin merkezi algısı yaratmıştır.
Bu bildiride Ankara Halkevi’nin merkez Halkevi olmadığına, böyle bir algının gerçekliğine ve Ankara Halkevi’nin Türkiye’deki diğer kültür kurumlarının öncüsü rolünü üstlenmiş olduğuna açıklık getirmeye çalıştık.
Anahtar Kelimeler: Halkevleri, Ankara Halkevi, Halkodaları, Halk Eğitimi
Research Interests:
Research Interests:
"Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Yazan yapana bağlı kalmazsa değişmeyen gerçek, insanlığı şaşırtacak bir nitelik alır."
Research Interests:
ÖZET Osmanlı Devleti'nde 1839 Tanzimat Fermanı'nın ilanına kadar geçen süreçte kadının sosyal hayattaki yeri ve siyasi hakları üzerine önemli bir gelişme olmamıştır. Ancak bu tarihten sonra Batı'dan gelen düşünce akımlarının etkisiyle... more
ÖZET Osmanlı Devleti'nde 1839 Tanzimat Fermanı'nın ilanına kadar geçen süreçte kadının sosyal hayattaki yeri ve siyasi hakları üzerine önemli bir gelişme olmamıştır. Ancak bu tarihten sonra Batı'dan gelen düşünce akımlarının etkisiyle Osmanlı Devleti aydın ve yazarları, artık kadın sorunlarını eğitim başta olmak üzere eserlerinde incelemeye başlamışlar ve zaman zaman yapılan kısıtlamalara rağmen kadın hakları konusundaki düşüncelerini basın yoluyla topluma aktarabilmişlerdir. II. Meşrutiyet Dönemi ile hız kazanan kadınların toplumsal hayattaki konumu, nihayetinde Cumhuriyet Dönemi ile birlikte Atatürk'ün devrimleri neticesinde önemli bir değişim ve gelişime sahne olacaktır. Bu çalışmamızda Türk kadınının öncelikle Cumhuriyet öncesi dönemden gelen birikimi üzerine, daha sonra da Atatürk ile birlikte Cumhuriyet döneminde Türk kadınının sosyo-kültürel ve siyasal değişimi ve dönüşümü üzerine inceleme ve değerlendirmelerde bulunduk.
Research Interests:
Özet Doğal kaynakların etkisi ve Stratejik öneminden dolayı Orta Doğu bölgesi, yüzyıllar boyunca büyük güç olma hayalinde olan ve bunu emperyalist politikalarla uygulama alanına sokmak isteyen devletlerin çatışma sahası olmuştur. Bugün... more
Özet Doğal kaynakların etkisi ve Stratejik öneminden dolayı Orta Doğu bölgesi, yüzyıllar boyunca büyük güç olma hayalinde olan ve bunu emperyalist politikalarla uygulama alanına sokmak isteyen devletlerin çatışma sahası olmuştur. Bugün Orta Doğu'da yaşanan bunalımların ağırlık noktasını 1948 yılında İsrail'in bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkması ve sonrasında Arap ülkelerinin bu gelişmeye karşı göstermiş olduğu reaksiyonlar oluşturmaktadır. II. Dünya Savaşı sonrasında iki büyük süper güçten birisi olan Sovyet Rusya'nın komünizmi tüm dünyada yaymak istemesi ve buna karşı bir diğer süper güç olan Amerika'nın karşı çıkması, yaşanan gelişmelerin kilit noktasını oluşturmaktadır. Bu bağlamda gerek bu güçlerin birbirleri olan çekişmesi ve gerekse Orta Doğu'da Arap ülkelerinin kendi içerisinde yaşamış olduğu çalkantılar, bölgede otoriter rejimlerin oluşmasında etkili olmuştur. Biz bu çalışmamızda 1954-1959 yılları arasında Orta Doğu'da yaşanan buhranlar ve bunların sebepleri ile oluşan değişim ve dönüşümler üzerinde durmaya çalıştık. GİRİŞ Orta Doğu'nun yeri ve sınırları ile bu sınırlar içine giren ülkeler henüz tam kesinlik kazanmamıştır. Bu da, söz konusu Orta Doğu adının tamamen politik olduğunu ve gelişen politik olaylara bağlı olarak sınırlarının ve içindeki ülkelerin de zamana bağlı, politik koşullar doğrultusunda değişeceğini göstermektedir 1. XX. yüzyılın dünya siyasetine büyük ölçüde etki etmiş olan İngiltere ve Fransa gibi ülkeleri düşündüğümüz zaman, bu ülkelerin coğrafi konumuna göre Asya kıtası doğudadır. Kendilerinin siyasi yönden ilgi duydukları alanlar da Asya kıtasının batısındadır. İşte bu saha için siyasi ve ekonomik emelleri olan ve üzerinde güneşin batmadığı bir imparatorluğa sahip bulunan İngiltere, o devirde Asya'nın bu batı kısmına bir ad vermek gerektiğini düşünmüştür. Buna bağlı olarak XIX. yüzyıl sonu ve XX. yüzyılın başında, özellikle İngiltere ve Fransa'nın coğrafi konumları yerine Avrupa'nın coğrafi * Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Tezli Yüksek Lisans Öğrencisi,
Research Interests:
Bu çalışmada XX. yüzyılın en önemli tarih felsefecilerinden birisi olarak görülen ve aynı zamanda düşünür, diplomat, tarih ve edebiyat Profesörlerinden olan Arnold j. Toynbee ’nin hayatı, yaşadığı dönemin genel özellikleri ve tarih... more
Bu çalışmada XX. yüzyılın en önemli tarih felsefecilerinden birisi olarak görülen ve aynı zamanda düşünür, diplomat, tarih ve edebiyat Profesörlerinden olan Arnold j. Toynbee ’nin hayatı, yaşadığı dönemin genel özellikleri ve tarih görüşü kısaca ele alınmıştır.
Research Interests:
''Dünyayı Değiştiren Kitaplar'' adlı bu eserde dünyanın bugünkü halini almasına etki eden 16 eser incelenmiştir.
Research Interests:
İnsanlar en eski zamanlardan bu yana çevresinde yaşanan gelişmeleri merak etmiş, öğrenme isteği duymuş ve bunları başka insanlarla paylaşmak istemiştir. İşte bu noktada iletişim araçları devreye girmiş ve ilk çağlardan bugüne bu... more
İnsanlar en eski zamanlardan bu yana çevresinde yaşanan gelişmeleri merak etmiş, öğrenme isteği duymuş ve bunları başka insanlarla paylaşmak istemiştir. İşte bu noktada iletişim araçları devreye girmiş ve ilk çağlardan bugüne bu araçlar sürekli olarak yine insan unsurunun gayretleri neticesinde gelişme göstermiştir. Bu gelişmenin en önemli çıktısı, ilk olarak yazının icadı olmuştur. Ardından kâğıdın bulunması ve matbaanın icadı gerçekleşmiştir. Basın ise milletlerin ulaşmak istediği hedefleri doğrultusunda bir bütün olarak ilerleyebilmeleri açısından bir güç, bir okul ve bir rehber olmuştur. Günümüzde yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin yanında dördüncü bir kuvvet olarak görülen basın, dünyada yaşanan olayların geniş kitlelere bildirilmesini ve bu kitlelerin düşünsel, siyasal ve hatta ekonomik alanlardaki gelişimini sağlama amacı taşır. Bu yönüyle basın, hayatı etkileten ve yöneten önemli güç kaynaklarından birisi olmuştur. Türk basın hayatında ilk resmi gazete olan Takvim-i Vekayi 1831 yılında yayın hayatına girmesiyle birlikte Batılılaşma sürecindeki Osmanlı Devleti’nin kamuoyu oluşturmasında ve çeşitli fikirlerin yönetime ve topluma kazandırılmasında çok önemli bir rol üstlenmiştir.
Research Interests:
Nasıl aklın yolu birse, bilimde metod da birdir ve bu kimsenin inhisarında değildir.
Research Interests:
Dursun Kuveloğlu'nun kaleme aldığı "Ben Hain Aklın İhanetle Kalbin Sadakatle Mücadelesi" adlı romanda, 1910-1947 yılları arası (ağırlıklı olarak Osmanlı son dönemi ve Millî Mücadele yılları) Kilis-Halep ve Şam'da konu ediliyor.... more
Dursun Kuveloğlu'nun kaleme aldığı "Ben Hain Aklın İhanetle Kalbin Sadakatle Mücadelesi" adlı romanda, 1910-1947 yılları arası (ağırlıklı olarak Osmanlı son dönemi ve Millî Mücadele yılları) Kilis-Halep ve Şam'da konu ediliyor. Kuveloğlu'nun romanı, Kara Ökkeş adındaki karakterin hayatını esas alıyor ve onun toplumdan uzaklaşması, çektiği sıkıntılar, beklentilerinin karşılık bulmamasından doğan hayal kırıklıkları, kendi benliğine yabancılaşması, milli benlik anlayışından uzak olması itibariyle yasalardan ayrı olarak toplumun bir tür cezalandırma tepkisi karşısında yalnızlığı üzerine odaklanıyor. Bunu yaparken hiçlik, hakikat, masumiyet, arzu, kader, nefret, günah, ihanet, suç, kin, aşk, nefis gibi birçok kavram üzerinden hareket ediliyor. Devlet, kanun, iktidar, savaş gibi kavramlar da dahil olmak üzere öncelikle her bir kavramın özü ile ilgili anlamlı ve etkileyici sözler, cümleler söyleniyor. Ardından bu ifadeler Kara Ökkeş karakterinin duygu ve düşünceleri, hayatı ve çevresiyle olan ilişkileri ile hikayeleştiriliyor. Hayatı boyunca hakir görülen Ökkeş, hayatı boyunca aklı ile yüreğini kavuşturamamış olmanın acısı içerisinde oluyor, fakat nihayetinde geç de olsa kendi ile olan mücadelesinden galip çıktığını, hakikate yöneldiğini görüyoruz. Ökkeş'in var olma nedenini anlaması sonrasında eserin son buluyor olması da dikkat çekicidir. Bundan sonra artık onun eskisi gibi olmayacağı, gelişme ve ulvi olana yönelmesi neticesinde hayatının yepyeni bir boyut kazandığını anlıyoruz. Vatanın içinde bulunduğu zorlu süreci tüm benliğiyle hisseden ve vatanın bağımsızlığı, milletin istiklâli için düşünmeden canını ortaya koyan bilinçli bir vatansever ve kahramanlıkları, genel olarak Türk tarihinde çeşitli evrelerde yaşanılan savaş ve direnişlerde anlatılan ana karakter konumundadır. 311 sayfadan oluşan "Ben Hain" romanının dönem ile ilgili sonradan yazılan diğer romanlardan farkı, böyle bir anlayışın, milli birlik ve beraberlik, milli şuur ve vatanseverlik anlayışından tamamen uzak olan bir bireyin yaşadıkları etrafında anlatılıyor olmasıdır.
Research Interests:
Research Interests:
Özet Bütün ilimlerin ruhunda fikir ve düşünce vardır. Hangi değişme ve gelişmeye bakarsak bakalım ilk başta bir fikirle meydana geldiğini görürüz. Bu bakımdan içerisinde bir fikir ve düşünce olmayan hiçbir ilimin ilerlemesi söz konusu... more
Özet Bütün ilimlerin ruhunda fikir ve düşünce vardır. Hangi değişme ve gelişmeye bakarsak bakalım ilk başta bir fikirle meydana geldiğini görürüz. Bu bakımdan içerisinde bir fikir ve düşünce olmayan hiçbir ilimin ilerlemesi söz konusu olamaz. Burada sözünü ettiğimiz düşünce elbette ki bilimseldir. Dolayısıyla bilimsel düşünce olmadan bir yenilikten söz edilemez. Bunun için öncelikle niçin ve nasıl sorularına cevap aramak gerekmektedir. Bu yazımızda Prof. Dr. Şahin Uçar'ın 25 alt başlıklı makaleden oluşan "Tarih Felsefesi Yazıları" adlı eserinin dört makalesi üzerinde inceleme ve değerlendirmelerde bulunduk. Bu dört alt başlık ise şunlardır: Tarih felsefesine yeni bir yaklaşım (s. 35-82), tarih araştırmalarında metot meselesi (s. 170-179), tarihi metot ve metodoloji (s. 254-261) ve Henry David. Thoreau'nun sivil itaatsizlik görüşü ve otoriteye karşı çıkış biçimi (s. 179-191). Şahin Uçar, "Tarih Felsefesi Yazıları" isimli bu çalışmasında genel olarak tarihi yorumluyor ve bir fikir üretiyor. Biz, onun bu kitabında şimdilik çalışmayı düşündüğümüz ve yukarıda isimlerini söylediğimiz dört makalesi üzerinde durduk.
Research Interests:
Research Interests: