Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Avusturya’da yabanci dusmanliginin son seneler uc kat artmasi ulkede yasayan gocmen kokenli bireyleri tedirgin etmektedir. Is hayatinda, egitimde ve sosyal hayatin her asamasinda sozlu ve fiziksel saldirilarin artmasiyla dolayli ve... more
Avusturya’da yabanci dusmanliginin son seneler uc kat artmasi ulkede yasayan gocmen kokenli bireyleri tedirgin etmektedir. Is hayatinda, egitimde ve sosyal hayatin her asamasinda sozlu ve fiziksel saldirilarin artmasiyla dolayli ve dolaysiz ayrimcilik had safhaya ulasmistir. Bircok gocmen yasadigi ayrimciligi kendi dunyasinda yasamakta veya ilgili koruma mekanizmalarini bilmedigi icin itiraz etme hakkini kullanmamaktadir. Bu nedenle kendisine yapilan haksizliga karsi boyun egmekte ve magdur olmaktadir. Halbuki ayrimciliga maruz kalindiginda her yerde ve herkese karsi kullanabilecek haklar mevcuttur. Calisma Avusturya’nin insan haklari alaninda taraf oldugu uluslararasi antlasmalari, Avrupa insan haklari sozlesmesi ve AB direktiflerinde yer alan ayrimcilik yasagi ve uygulamalarini icermektedir. Buna karsi yukselen yabanci dusmanligi, irkcilik ve asiri saga karsi ayrimciliktan korunma mekanizmalarini irdelemektedir.  Mevzuat cercevesinde olusturulan resmi ve sivil toplum kuruluslarini...
2015 yılındaki mülteci akını ile birlikte Almanya’da göç tartışmaları tekrar siyasetin ana gündem konularından biri olmaya başlamıştır. Bu süreçte 2017 yılında yapılan genel seçimlerde aşırı sağ partiler rekor seviyede oy almış, buna... more
2015 yılındaki mülteci akını ile birlikte Almanya’da göç tartışmaları tekrar siyasetin ana gündem konularından biri olmaya başlamıştır. Bu süreçte 2017 yılında yapılan genel seçimlerde aşırı sağ partiler rekor seviyede oy almış, buna paralel merkez partiler de seçim öncesinde yabancı karşıtlığı söylem ve vaatlerde bulunarak bu olumsuz havaya ayak uydurmuştur. Peki gerçekten Almanya bir göç ülkesi mi veya rasyonel olarak düşünüldüğünde Almanya’nın göçmen almaya ihtiyacı var mı? Bu ve benzer soruların yanısıra bir taraftan yaşlanan nüfus diğer taraftan vasıflı/vasıfsız eleman ihtiyacının giderek arttığı gerçeği bazı politikacılar ve bürokratlar tarafıından sıkça dillendirilmektedir. Bu çalışma muhtemel senaryolar ışığında Alman nüfusunun gelecekte nasıl şekilleneceğini ve Almanya’nın göç ülkesi olup olmayacağını nicel araştırmalarla ortaya çıkarmaktadır. Yaşlanan nüfusla birlikte her yıl genç nüfus ihtiyacı artan Almanya’da yetişmiş göçmenler ülkeyi terk etmektedir. Bir taraftan göçme...
Immer mehr gewinnt die Europäische Union mit ihren inzwischen 27 Mitgliedstaaten unter einem Dach an Bedeutung. Innerhalb der Grenzen der Europäischen Union leben rund 500 Millionen Menschen. Die jährliche Wirtschaftsleistung erbringt... more
Immer mehr gewinnt die Europäische Union mit ihren inzwischen 27 Mitgliedstaaten unter einem Dach an Bedeutung. Innerhalb der Grenzen der Europäischen Union leben rund 500 Millionen Menschen. Die jährliche Wirtschaftsleistung erbringt mehr als 11 Billionen Euro. ...
Technology entrepreneurship plays a dominant role in the economy and development of the country, especially in this period of increasing competition and globalization. Related developments contribute significantly to the country’s welfare... more
Technology entrepreneurship plays a dominant role in the economy and development of the country, especially in this period of increasing competition and globalization. Related developments contribute significantly to the country’s welfare and development level traditional commercial and craft habits have been transformed through technological advances. Developing countries attach importance to strong technology-based sectors to sustain growth and create employment for young people. For this reason, country ministers determine technology entrepreneurship as the primary target and strategy. Turkey, with 754 billion dollars, is the world’s 19th largest economy by GDP. Currently, the state of technological entrepreneurship in Turkey comprises 60% of the country’s economy (as created by the private sector) and will be examined within our study. In addition, whether this entrepreneurship has access to sufficient financial resources and the changes and innovations made in this field within other countries will also be compared.
Obwohl Einwanderer in den Medien häufig negativ dargestellt werden, entwickeln sie eine erhebliche Anzahl von Patenten in den Bereichen Informatik, Medizin und Hochtechnologie. Bei der Anzahl der von Einwanderern entwickelten Patenten... more
Obwohl Einwanderer in den Medien häufig negativ dargestellt werden, entwickeln sie eine erhebliche Anzahl von Patenten in den Bereichen Informatik, Medizin und Hochtechnologie. Bei der Anzahl der von Einwanderern entwickelten Patenten belegen die USA und Deutschland die ersten beiden Plätze.
Research Interests:
Sosyal medya günümüz siyasetini ve gündemini belirlemede etkileyici güce sahip. Konvansiyon kamu kuruluşları sosyal medyada tartışılan konuları yazılı ve görsel medyaya taşımaktadır. Suriyeli sığınmacılarla ilgili olumsuz haberler sosyal... more
Sosyal medya günümüz siyasetini ve gündemini belirlemede etkileyici güce sahip. Konvansiyon kamu kuruluşları sosyal medyada tartışılan konuları yazılı ve görsel medyaya taşımaktadır. Suriyeli sığınmacılarla ilgili olumsuz haberler sosyal medya üzerinden ulusal çapta tartışmalara dönüşmektedir. Öyle ki, ideolojilere bakılmaksızın yaygın önyargılar birçokları tarafından ön kabul görmeye başlamaktadır. Birçoğu gerçek olmayan bilgilerin yayılması sonucunda Suriyeli sığınmacılara karşı gösteriler, tepkiler ve protestoların artması endişe vericidir. Ara sıra kısa süreli tepkiler ortaya çıkıp kaybolabilmektedir. Ancak göçmenlere karşı süren tepkiler zamanla içselleşmekte ve fiziksel saldırılara kadar varabilmektedir. Özellikle ekonomik ve sosyal kriz dönemlerinde ortaya çıkan tepkiler süreç içersin de toplumda kalıcı hale gelmesi riskli görülmektedir. Bu çalışma sosyal medyada Suriyeli sığınmacılara karşı yaygın önyargıları ve doğru bilgileri incelemektedir.
Educational, professional, and employment policies play a key role in helping immigrants adapt to social life. Indeed, immigrants can adapt more quickly to the host country when sustainable training is provided in a timely. In specific,... more
Educational, professional, and employment policies play a key role in helping immigrants adapt to social life. Indeed, immigrants can adapt more quickly to the host country when sustainable training is provided in a timely. In specific, Turkey and Germany have been the most affected countries as a result of the open door policy applied to refugees who were forced to leave their homes during the Syrian Crisis of 2011. After the flow of refugees into Turkish borders, Turkey has made comprehensive and sustainable legal and administrative
arrangements in education. Regardless of the immigrant's temporary status, the schooling efforts have been significant, resulting in an increase in the number of refugees receiving education. Similarly, in Germany, all children and young people have the right to access
schools, as required by international law, regardless of their residence status. Since 2015, Germany has made changes in existing regulations with mass migration. In addition to education, vocational training, and inclusion in the employment market are other essential issues for adaptation. This study will examine the similarities and differences between Turkey and Germany by comparing their educational and vocational policy towards asylum seekers.
Turkey, having faced mass migration since April 2011, has been the country hosting world’s largest population asylum seekers. Within Turkey, the question as to whether Syrians will return to their country has often been the subject of... more
Turkey, having faced mass migration since April 2011, has been the country hosting world’s largest population asylum seekers. Within Turkey, the question as to whether Syrians will return to their country has often been the subject of debate. The main objective of the study is to discuss and evaluate the issue of Syrians living in Turkey for short, medium, and long-term periods. This study, via a survey, empirically examines the situation of Syrians from multiple perspectives on their returning tendency. The results of face to face interviews with 284 Syrian asylum seekers in Mardin have been reviewed and according to the results, 56.3% of them are reluctant to leave Turkey. In addition, the Social Adaptation Self-evaluation Scale (SASS), another assessment tool
applied in the study, argued that there was no significant relationship between the social adaptations of the asylum seekers and their tendency to return to their home countries (p>0.05). The low, medium or high levels of social cohesion of asylum seekers do not affect their views on returning. Furthermore, the results of this study indicate that 60.0% of individuals who have spent 5 years and more in Turkey do not plan to return to their home country.
Socioeconomic traumas due to civil wars, terror attacks, climate change and regional instability accelerate the migration in the world. Particularly with the efforts of manipulation of populist and radical right politicians, it is getting... more
Socioeconomic traumas due to civil wars, terror attacks, climate change and regional instability accelerate the migration in the world. Particularly with the efforts of manipulation of populist and radical right politicians, it is getting common to see migrants as a source of problems. The more international migration living in the country adapt to the employment, business sectors and labour market, the more successful they can be in social cohesion. Thus, applying a policy of open gate, receiving countries need to consider the issue of migration in terms of both economy and humanity. International migration can contribute to innovation, business environment , patents and economic growth. Migrants increase the ethnic and cultural diversity where they settle. Is international migration a burden on the consumer price index, competition on the business environment, unemployment and public finances in the states? This chapter will examine the impact of migration in developing and developed countries, economic growth, unemployment, competition on business sector and consumer price indices, and the need for migration in consideration of countries' ageing population.
The increase of trade wars, a shifting economy, and the multi-country interests of radical right parties keep international migration on the global agenda. Following the Syrian civil war, Turkey, which implemented an open-door policy... more
The increase of trade wars, a shifting economy, and the multi-country
interests of radical right parties keep international migration on the global agenda. Following the Syrian civil war, Turkey, which implemented an open-door policy toward Syrian refugees, is one of the most affected countries. This study uses macroeconomic indicators to empirically examine the impact of Syrian inflow on the Turkish economy. An econometric analysis, namely Engle–Granger cointegration, has been performed to investigate its effects on inflation, economic growth, and the unemployment rate for 2012–2020. The results indicate that Syrian migration into Turkey has a positive contribution to economic growth by influencing the demand for goods. This article also shows that, in the short-term, Syrian inflow leads to a rise in inflation and unemployment in Turkey. However, migration can turn out to be a positive influence on the economy, depending on how quickly accepted refugees find jobs and are integrated into the Turkish labor market. Hence, it is strongly recommended that Turkey should provide vocational education, language training, and regional support for Syrians of working-age, and also manage qualified and unskilled Syrian human resources. Moreover, bureaucratic obstacles and processes, as much as possible, should be removed for Syrian entrepreneurs and workers.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avusturya’da, ırkçı partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının faaliyet yürütmesi yasaklanmıştı. Günümüzde, aşırı sağın oylarını artırması ve siyasette güç kazanmasıyla, faşizm ve Nazizm farklı şekilde... more
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avusturya’da, ırkçı partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının faaliyet yürütmesi yasaklanmıştı. Günümüzde, aşırı sağın oylarını artırması ve siyasette güç kazanmasıyla, faşizm ve Nazizm farklı şekilde tezahür etmektedir. İlk olarak 1999 seçimlerinde Avusturya Özgürlük Partisi’nin Nasyonal Sosyalist Parti’ye dönüşmemesi için uluslararası toplum, baskı ve yaptırım tehdidi uygulamıştı. Neticede, baskılara dayanamayan aşırı sağ parti, hükümetten düşmek zorunda kalmıştı. Ekonomik krizler, göç hareketleri ve terör olayları, korumacı eğilimlerin ve milliyetçi siyasi dalganın yeniden yükselmesine neden olmaktadır. Avrupa’da aşırı sağın en güçlü olduğu ülkelerden biri olan Avusturya’da aşırı sağ partileri zaman zaman iktidar ortağı olmakta ve kademeli olarak oylarını artırmaktadır. Etki gücü artan aşırı sağın sadece popülist söylemlerle yetinmediği, aynı zamanda, Avusturya’da ana akım siyaseti ve kurumları etkileyerek göçmenlerin haklarını kısıtlayıcı uygulamalara başladığı da görülmektedir. Başta hak ihlalleri olmak üzere göçmenlerin hayatını zorlaştırıcı uygulamalar artarak devam etmekte, ancak ulusal ve uluslararası kamuoyunda bu duruma tepkiler cılız kalmaktadır. Bu çalışmada, Avusturya’da aşırı sağın popülist söylemlerinin yanında, göçmenlere yönelik hak ihlallerine ve kurumlara olan etkisi incelenecektir. Avusturya’da aşırı sağ ve merkez partilerin söylemleri, gündelik hayatta göçmenlerin yaşamlarına ne derece yansımaktadır? Bu araştırma geçmişten bugüne göçmenlerin Avusturya’da varlığını sorgularken, diğer taraftan aşırı sağın yükselişi, tarihsel ve kuramsal perspektifle anlaşılmaya çalışılacaktır. Ayrıca, bu çalışmada, aşırı sağın yükselişindeki temel sebep-sonuç ilişkisini doğru biçimde anlayabilmek için dünyadaki sosyoekonomik gelişmelere bağlı olarak neo-liberalizm ve küreselleşme tartışmalarına da yer verilmiştir.
The education issue should be dealt with its history and future, with its material and spiritual aspects, with all stages of life. According to Islam, education is a lifelong process “from cradle to grave”. The education issue has been... more
The education issue should be dealt with its history and future, with its
material and spiritual aspects, with all stages of life. According to Islam,
education is a lifelong process “from cradle to grave”. The education issue
has been disintegrated from the unity, and on the other hand it has been
mechanized.
The Imam-Hatip model combines an educational model that nourishes
our humanity with positive sciences through an approach that restores
and develops both matter and meaning. Especially Imam-Hatip Schools
has been giving a novel touch to Turkey since 1950 and it has pioneering
figure in many areas of life.
This success of Imam Hatip Schools has aroused interest in the whole
Islamic world. The Imam Hatip model, which is currently being used as a
model in nearly 50 countries, will be discussed more effectively and
widely in the world.
Çalışma Avusturya’nın insan hakları alanında taraf olduğu uluslararası antlaşmaları, Avrupa insan hakları sözleşmesi ve AB direktiflerinde yer alan ayrımcılık yasağı ve uygulamalarını içermektedir. Buna karşı yükselen yabancı düşmanlığı,... more
Çalışma Avusturya’nın insan hakları alanında taraf olduğu uluslararası antlaşmaları, Avrupa insan hakları sözleşmesi ve AB direktiflerinde yer alan ayrımcılık yasağı ve uygulamalarını içermektedir. Buna karşı yükselen yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve aşırı sağa karşı ayrımcılıktan korunma mekanizmalarını irdelemektedir. Mevzuat çerçevesinde oluşturulan resmi ve sivil toplum kuruluşlarının neler olduğu araştırılmaktadır. Bu kurumlar mercek altına alınarak ve yüz yüze görüşmeler yapılarak pratikte ne kadar etkili olduğu anlaşılmaya çalışılmaktadır. Bilhassa görev tanımı bakımından hakları korumak
için oldukça işlevsel görünen bazı kurumların, uygulamada gerçekten etkili bir koruma sağlayıp sağlamadığı sorgulanmaktadır. Bu çerçevede Avusturya’da göçmenlerle yapılan mülakatlar, kurumlara ilişkin yaygın kanaat ve deneyimler ışığında kurumların etkileri araştırılmaktadır.
Research Interests:
The workshop, organized by the Medipolis Mediterranean Studies Center in 28th May 2016 in İstanbul Medipol University’s Haliç Campus discussed the problems and the viable concrete solution projections of the academics from Arab countries... more
The workshop, organized by the Medipolis Mediterranean Studies Center in 28th May 2016 in İstanbul Medipol University’s Haliç Campus discussed the problems and the viable concrete solution projections of the academics from Arab countries who live in Turkey.
The workshop, gathered so many academics and experts from Arab countries and Turkey, was designed as two main sessions, after the opening speech by İstanbul Medipol University Rector Prof. Sabahattin Aydın.
The first session, moderated by the Senior Advisor to the Prime Minister of Republic of Turkey Mr. Ömer Faruk Korkmaz and the Director of the Medipolis Mediterranean Studies Center Prof. Bekir Berat Özipek, focused on the problems of the academics from Arab countries who live in Turkey; while the second discussed on the concrete solution projections.
We kindly appreciate and thank to Mr. İbrahim Altan, Mr. Murtaza Yetiş, Mr. İbrahim Turgut, Mr. İbrahim Bouzidani, Mrs. Sena Melemez, Mr. Oktay Altın and Mr. Erol Kam for their valuable contributions throughout the organizational process and formation of this report.
We hope this study will contribute and support to the solution of the problems of our colleagues from Arab countries living in Turkey, who were forced to move from their own homeland, university and students in such a tragic breaking stage through the historical process.
2015 yılındaki mülteci akını ile birlikte Almanya'da göç tartışmaları tekrar siyasetin ana gündem konularından biri olmaya başlamıştır. Bu süreçte 2017 yılında yapılan genel seçimlerde aşırı sağ partiler rekor seviyede oy almış, buna... more
2015 yılındaki mülteci akını ile birlikte Almanya'da göç tartışmaları tekrar siyasetin ana gündem konularından biri olmaya başlamıştır. Bu süreçte 2017 yılında yapılan genel seçimlerde aşırı sağ partiler rekor seviyede oy almış, buna paralel merkez partiler de seçim öncesinde yabancı karşıtlığı söylem ve vaatlerde bulunarak bu olumsuz havaya ayak uydurmuştur. Peki gerçekten Almanya bir göç ülkesi mi veya rasyonel olarak düşünüldüğünde Almanya'nın göçmen almaya ihtiyacı var mı? Bu ve benzer soruların yanısıra bir taraftan yaşlanan nüfus diğer taraftan vasıflı/vasıfsız eleman ihtiyacının giderek arttığı gerçeği bazı politikacılar ve bürokratlar tarafıından sıkça dillendirilmektedir. Bu çalışma muhtemel senaryolar ışığında Alman nüfusunun gelecekte nasıl şekilleneceğini ve Almanya'nın göç ülkesi olup olmayacağını nicel araştırmalarla ortaya çıkarmaktadır. Yaşlanan nüfusla birlikte her yıl genç nüfus ihtiyacı artan Almanya'da yetişmiş göçmenler ülkeyi terk etmektedir. Bir taraftan göçmenler sürekli olumsuz haberlerle gündem olurken, diğer taraftan göçmenlerin ülkeye olan katkıları önemsiz gösterilmekte ve Almanya'nın bir göç ülkesi olduğu unutulmaktadır. Bu çalışma Almanya'daki demografik dönüşüm bağlamında artan göçmen ihtiyacını irdeleyecektir. Buna paralel olarak da yabancı düşmanlığı, yükselen ırkçılık ve şiddet eğilimlerinin son senelerde artmasının olumsuz neticelerinin gelecekte ne tür sonuçlar doğuracağı incelenecektir.
Cumhuriyetin kuruluşundan beri kriz bölgelerinden Türkiye’ye dönemsel olarak göç akını olmaktadır. Bulgaristan’daki komünist rejimin baskısıyla 1989’da 300 binin üzerinde Türk ve Pomak, Saddam Hüseyin’in Kürtlere yönelik katliamları... more
Cumhuriyetin kuruluşundan beri kriz bölgelerinden Türkiye’ye dönemsel olarak göç akını olmaktadır. Bulgaristan’daki komünist rejimin baskısıyla 1989’da 300 binin üzerinde Türk ve Pomak, Saddam Hüseyin’in Kürtlere yönelik katliamları sonucunda ise yarım milyon Kürt Türkiye’ye göç etmişti. Son olarak Türkiye, bugün sayları 3,5 milyona varan Suriyeli sığınmacıya ‘’ açık kapı ‘’ politikası uyguladı. Bu rakam ülkesi dışına göç eden Suriyelilerin büyük kısmını oluşturuyordu. Ayrıca Türkiye, Afganistan, Irak, İran ve Pakistan başta olmak üzere 300 binin üzerinde sığınmacıya ev sahipliği yapmaktadır. İlk yıllarında Suriye’deki iç savaşın kısa süreceği ve Suriyeli göçmenlerin ülkelerine gidecekleri ile ilgili yaygın kanaat kısa vadeli planlar yapılmasına neden olmuştu. Göçlerin gerek transit göç gerekse kalıcı göç alması, eğitimde göçmenlere yönelik politika geliştirme zorunluluğu doğurmuştur. Göç edenlerin büyük bir kısmının çocuk ve genç olması göç yönetiminde fırsatlar oluşturduğu gibi riskleri de barındırmaktadır. Kültürel farklılıkları kabullenmenin uyum sürecinde yapıcı adımlar atmanın ve toplumsal uyum sağlayabilmenin en önemli adımlarından biri eğitimdir. Türkiye krizlerle birlikte gündeme gelen göç politikaları yerine göçmenler için uzun, kalıcı ve sürdürülebilir eğitim politikaları geliştirmek durumundadır. Bu makale, 2011 Suriye krizi ile birlikte siyasilerin ve bürokratların, göçmenlerin eğitimleri hususundaki söylemlerini, eğitimde bugüne kadar yapılan hukuki ve idari değişiklikleri ele almakta ve Türkiye’de yaşayan göçmenlerin mevcut durumlarını, eğitimde yaşadıkları sorunları ve bu sorunlara getirilen çözüm önerilerini de içeren perspektif sunmaktadır.
Medipolis Akdeniz Araştırmaları Merkezi tarafından 28 Mayıs 2016 tarihinde İstanbul’da, Medipol Üniversitesi’nin Haliç kampüsünde gerçekleştirilen çalıştayda, Türkiye’de yaşayan Arap ülkelerinden akademisyenlerin sorunları ele alınıp,... more
Medipolis Akdeniz Araştırmaları Merkezi tarafından 28 Mayıs 2016 tarihinde
İstanbul’da, Medipol Üniversitesi’nin Haliç kampüsünde gerçekleştirilen
çalıştayda, Türkiye’de yaşayan Arap ülkelerinden akademisyenlerin sorunları
ele alınıp, bunlara ne gibi çözümler üretilebileceği tartışılmıştır.
Arap ülkelerinden ve Türkiye’den birçok akademisyen ve uzmanın katıldığı çalıştay,
Medipol Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sabahattin Aydın’ın konuşmasıyla
açılmıştır. Moderatörlüğünü, Başbakan Başdanışmanı Ömer Faruk Korkmaz ve
Akdeniz Araştırmaları Merkezi direktörü Prof. Dr. Bekir Berat Özipek’in yaptığı
oturumların ilkinde, Türkiye’de yaşayan Arap ülkelerinden akademisyenlerin
sorunları konu edinilmiştir. İkinci oturumda ise çözüm önerileri tartışılmıştır.
Bu raporun, tarihin trajik bir kırılma anında evlerinden, üniversitelerinden
ve öğrencilerinden ayrılmak durumunda kalan ve şu an Türkiye’de olan Arap
ülkelerinden meslektaşlarımızın karşı karşıya oldukları sorunların çözümüne
katkıda bulunmasını temenni ederiz.
Research Interests:
Almanya gibi insan hakları konusunda Batılı standartları sağlamış bir toplumda insan hakları ihlallerini incelemeye çoğu zaman gerek olmadığı düşünülebilir. Dahası bu incelemenin Türkiye gibi insan hakları sorunlarını henüz tam anlamıyla... more
Almanya gibi insan hakları konusunda Batılı standartları sağlamış bir toplumda insan hakları ihlallerini incelemeye çoğu zaman gerek olmadığı düşünülebilir. Dahası bu incelemenin Türkiye gibi insan hakları sorunlarını henüz tam anlamıyla aşamamış demokratik bir ülkeden gelmesi can sıkıcı bulunabilir. Fakat yabancılar ve mülteciler söz konusu olduğunda demokratik ülkelerin de insan hakları sicillerini iki kere gözden geçirmek gerekebilir. Amerika’da siyahi yurttaşlar, Meksika kökenliler ve Müslümanlar ya da Avrupa’da göçmenler ve mülteciler söz konusu olduğunda Batılı demokratik standartların uygulanmadığına dair sayısız örnek verilebilir. Benzer örnekler ışığında hazırlanan bu rapor, Almanya özelinde demokratik bir ülkenin yabancılar politikası üzerinden yaşadığı insan hakları ihlallerine odaklanmaktadır.
Research Interests:
Öz Türkiye'de yaşayan Suriyeli çocukların eğitiminde başta dil engeli olmak üzere, baş edilmesi gereken bir dizi sorun mevcut. Dil sorununu, okullara kayıt sırasında yaşanan sorunlar, geçici eğitim merkezlerinin kapatılmasının ardından... more
Öz Türkiye'de yaşayan Suriyeli çocukların eğitiminde başta dil engeli olmak üzere, baş edilmesi gereken bir dizi sorun mevcut. Dil sorununu, okullara kayıt sırasında yaşanan sorunlar, geçici eğitim merkezlerinin kapatılmasının ardından bazı öğrencilerin ara sınıflardan başlatılmasın-dan kaynaklanan sorunlarla marjinalleşme tehlikesi izliyor. Bu bağlamda Suriyeli çocukların eğitim sürecinin dışında kalmamaları bakımından alınması gereken bazı önlemler önem kaza-nıyor. Özellikle kız çocuklarının okula kayıt yaptırmaları meselesi başta olmak üzere, Suriyeli ailelerin çocuklarını okula göndermelerini güçleştiren faktörleri mercek altına almak ve çözmek gerekiyor. Bu kapsamda eğitimde çeşitlilik ve çoğulculuğun sağlanması, müfredatın çeşitlen-dirilmesi ve Suriyeli ailelerin çoğulculuğunun tanınması da bu çözümler arasında yer alıyor. Abstract There are various problems on the education of Syrian children to deal with where the language is the foremost impediment. Apart from the language problem, other problems are those experienced during the enrollment procedure, those arosen due to the students joining at intermediary classes because of the abolishment of the temporary education centers and finally the risk of marginalization. In this respect, precautionary measures need to be taken so as not to leave Syrian children out of the education process. Some of the factors restraining the Syrian parents from sending their children to the school need to be considered; particularly the issue of keeping the girls away from schools has to be tackled. Among the solutions within these considerations would be to assure diversity in education, pluralism, to diversify the curricula, and to recognize the plurality of the Syrian families.
İstanbul Ekonomisinde Suriyeli Girişimciler başlıklı bu çalışma, ülkemizin en büyük şehri üzerinden geçici koruma altındaki bireyleri ifade eden göçmenlerin girişimciler olarak neler yaptıklarını, iktisadî hayata nasıl katıldıklarını ve... more
İstanbul Ekonomisinde Suriyeli Girişimciler başlıklı bu çalışma, ülkemizin en büyük şehri üzerinden geçici koruma altındaki bireyleri ifade eden göçmenlerin girişimciler olarak neler yaptıklarını, iktisadî hayata nasıl katıldıklarını ve ne tür bir etki ürettiklerini ortaya koymayı amaçlıyor. İlgili literatür ile rakamlara ve istatistiklere dayalı bu araştırma kişisel şahitliklerin eşliğinde başarı ve başarısızlık hikayeleriyle destekleniyor. Bu çalışmanın sığınmacı meselesinin iktisadî yüzünün aydınlatılmasına, göçün iktisadi yönetimine dair yapılması gerekenlere ışık tutmasına ve bu konuda atılması gereken adımlara katkı sağlamasını temenni ediyoruz.
Durch die Entwicklungen der letzten Jahre zeigen sich viele Länder besorgt über ihre Demokratien. Während sich mit dem Zusammenbruch der Sowjetunion liberale Demokratien etabliert haben, entstanden neue Demokratien und das Konzept der... more
Durch die Entwicklungen der letzten Jahre zeigen sich viele Länder besorgt über ihre Demokratien. Während sich mit dem Zusammenbruch der Sowjetunion liberale Demokratien etabliert haben, entstanden neue Demokratien und das Konzept der Vielfalt und Pluralismus sowie die allgemeine Akzeptanz des Multikulturalismus scheint von breiten Teilen der Gesellschaften hinterfragt zu werden. Das erste Quartal des 21. Jahrhunderts zeichnet sich durch einen allgemeinen Rückschritt in den Demokratien, einen Rückzug von Freiheiten und eine Zunahme der Sicherheitsperspektive sowie eine Zunahme von Populismus, Diskriminierung,
Rassismus und nationalistisch-populistischem Mindset aus. Diese neue Situation, die auch zu Menschenrechtsverletzungen führt, insbesondere die neue Art der subtilen und offensichtlichen Diskriminierung von Minoritäten in Form von Alltagsrassismus, betrifft das gesamte politische Spektrum: Von der rechten bis zur linken Mitte, von den liberalen bis zu den radikalen Demokrat:innen wird sie in der Rhetorik aller Akteur:innen erkennbar. In den westlichen Demokratien ist diese subtile Diskriminierung schwieriger
zu erfassen und zu behandeln, da sie unter dem Deckmantel der Menschenrechte und freie Meinundsäußerung salonfähig gemacht wird. Die "Normalisierung“ des rechten Gedankenguts, das in Europa bis vor kurzem als “Randerscheinung” galt, ist zum Politikum und Gegenstand von Wahlprogrammen geworden, was als eine besorgniserregende Entwicklung festgehalten werden kann. Auch in Deutschland gibt es negative Entwicklungen, was die postmigrantische Gesellschaft anbetrifft. Zahlreiche Studien belegen, dass in den letzten Jahren die Diskriminierung gegenüber
marginalisierten Gruppen, insbesondere gegen Muslim:innen zugenommen hat. In diesem Zusammenhang spielen viele Entwicklungen, wie z.B. die Migrationsbewegung seit dem Sommer 2015, gesellschaftliche sowie sozio-ökonomische Probleme eine wichtige Rolle.
Dünyada son yıllarda yaşanan demokrasi daralması tüm ülkeleri etkiliyor. Doğu Blokunun dağılmasıyla birlikte liberal demokrasilerin yükselişe geçtiği, yeni demokrasilerin ortaya çıktığı, çeşitlilik, çoğulculuk ve çok kültürlülüğün genel... more
Dünyada son yıllarda yaşanan demokrasi daralması tüm ülkeleri etkiliyor. Doğu Blokunun dağılmasıyla birlikte liberal demokrasilerin yükselişe geçtiği, yeni demokrasilerin ortaya çıktığı, çeşitlilik, çoğulculuk ve çok kültürlülüğün genel kabul gördüğü yıllar oldukça geride kaldı. 21. Yüzyılın ilk çeyreğinde genel bir demokrasi daralması, özgürlüklerin geri çekilip güvenlikçi perspektifin ön plana çıkması, ayrımcılık, ırkçılık ve milliyetçi tepkiselliğin yükselişi damga vuruyor.
İnsan hakları ihlalleri üreten bu yeni durum, özellikle de sureti haktan görünen haliyle bu yeni ayrımcılık, eskisinden farklı olarak, siyasi yelpazenin tamamını etkiliyor. Merkez sağdan merkez sola, liberal ve radikal demokratlara kadar her çevrenin diliyle görünürlük kazanıyor. Batı demokrasilerinde bu yeni ayrımcılık, insan haklarının dilini kullanması bakımından teşhisi ve tedavisi daha güç bir nitelik de taşıyor. Avrupa’da yakın zamanlara kadar “marjinal” olarak görülen aşırı sağın normalleşmesi, başlıca iktidar alternatifi haline gelmesi ve insan hakları konusunda yakın geleceğe dair umutları azaltıyor. Avrupa ve Almanya’ da bu küresel ölçekte geçerli olan bu olumsuzluktan payını alıyor. Son yıllarda özellikle Müslümanlara karşı ayrımcılık, göçmen krizinin ve
işsizlik gibi sosyal sorunların da etkisiyle yayılma eğilimi arz ediyor. Müslümanlara yönelik ayrımcılığın genelleşmesi veya normalleşmesi, yabancı düşmanı, ırkçı, anti-Roman ve anti-Semitist çevreler için de kınanmadan konuşabilecekleri veya içinde yer alabilecekleri yeni bir alan açıyor; onlara, kendilerini içinde ifade edecekleri yeni bir çıkış yolu ve siyasi alternatif oluşturuyor.
İnsan hakları ve temel özgürlükler alanındaki gerileme, farklı olana karşı tepki, nefret suçları ve şiddeti beraberinde getiren bu sürecin en fazla hedef haline getirdiği veya bu süreçten en fazla zarar gören grupların biri de Müslümanlar. Günümüzde “İslamofobi,” “Müslüman düşmanlığı,” “Müslüman karşıtı ırkçılık” ve “İslam düşmanlığı” gibi farklı kavramsallaştırma biçimleriyle ifade edilen bu sorun, dünyanın her yanında farklı tezahür biçimleriyle Müslüman bireylerin temel hak ve özgürlüklerine yönelik çok boyutlu bir tehdit oluşturuyor. Almanya’da genel siyasette Müslümanlara karşı ayrımcı ve dışlayıcı fikirlerin daha fazla belirginleşmesi, Müslüman bireylerin din ve vicdan özgürlüğünü daraltıcı mevzuat ve düzenlemelerin ve mahkeme kararlarının artması ile bireylere yönelik taciz, saldırı ve zaman zaman Solingen, Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü (NSU) ve Hanau örneklerinde katliam düzeyindeki cinayetlere varan şiddet gibi
şekillerde görünürlük kazanıyor. Buna karşılık, Almanya’da özgürlük, adalet ve barış
gibi değerlerle hukuk devleti ilkesinin zedelenmesinden endişe eden ayrımcılık karşıtı bireyler, sivil toplum örgütleri ve siyasi aktörler de süreci tersine çevirmek için yoğun bir çaba sarf ediyorlar.
Bu bağlamda Almanya’da toplum içinde olduğu gibi devlet içinde de birbiriyle zıt iki dinamikten söz ediliyor. Bir yandan ırkçılığın kurumsallaşması, ordu, polis teşkilatı ve diğer güvenlik birimlerinde kökleşmesi ve kurumsal müsamaha görmesi durumunun varlığı dile getiriliyor; örneğin NSU cinayetlerinde ve onun adalet duygularını incitici bir dizi soru işaretini beraberinde getiren yargılamalarında ve o süreçte alınan bazı idari kararlarda varlığı hissedilen bir “derin devlet ”ten yakınılıyor; diğer yandan Almanya’da devlet içinde etkili olan bazı güç odaklarının tasfiyesi veya kökleşmemesi için hukuk devleti ilkesi temelinde alınan kararlara ve verilen uğraşlara dikkat çekiliyor. Almanya’da insan hakları açısından sosyal, hukuki ve siyasi durumu ana hatlarıyla belirginleştirmeyi ve bu çerçevede Müslümanların insan hakları sorunlarının mercek altına almayı amaçlayan bu çalışma kapsamında, öncelikle bir literatür taraması yapıldı. Toplumsal alanda bir yıl içinde yaşanan değişim, siyasette yeni dönemin temel özellikleri ve yasama, yürütme ve yargı alanlarında alınan kararlar çerçevesinde insan hakları açısından ülkenin içinde bulunduğu durum ana hatlarıyla resmedilmeye çalışıldı. Almanya’da STK’larda aktif görev alan, ayrımcılık ve insan hakları ihlalleri konusunda çalışmalar yapan kişilerle mülakatlar gerçekleştirilerek, ortaya çıkan görüntü, bireysel algı, görüş ve analizlerle de desteklenmeye çalışıldı. Bu çalışmada, insan hakları açısından Müslümanların içine bulunduğu durum ise ayrı bir başlık olarak ele alındı. Bu kapsamda öncelikle yasama, yürütme ve yargı alanında 2021 yılında yaşanan olumlu ve olumsuz gelişmelere yer verildi. İkinci olarak ise Alman ve uluslararası basına yansıyan göçmenlere yönelik saldırılar, ihlallerle mevzuattaki değişiklikler bir yıl boyunca medya taraması yapılarak derlendi ve haklar ve saldırılar başlığında somut gelişmelere yer verilen tablo halinde gösterildi.
Teknoloji girişimciliği rekabetin ve küreselleşin arttığı bu dönemde ülke ekonomisi ve kalkınmasında başat rol oynamaktadır. Buna bağlı gelişmeler ülke refahını ve gelişmişlik seviyesine önemli katkıda bulunmaktadır. Geleneksel ticari ve... more
Teknoloji girişimciliği rekabetin ve küreselleşin arttığı bu dönemde ülke ekonomisi ve kalkınmasında başat rol oynamaktadır. Buna bağlı gelişmeler ülke refahını ve gelişmişlik seviyesine önemli katkıda bulunmaktadır. Geleneksel ticari ve zanaat alışkanlıkları teknolojilerin gelişimiyle birlikte dönüşüm göstermektedir. Gelişmekte olan ülkeler büyümeyi sürdürebilmek ve genç nüfusa istihdam oluşturabilmek için teknolojiye dayalı güçlü sektörlere önem vermektedir. Bu nedenle ülkelerin bakanlıkları teknoloji girişimciliğini temel hedef ve stateji olarak belirlemektedir. 754 milyar dolar GSYİH ile Türkiye dünyanın en büyük 19'uncu ekonomisidir. Bu çalışma ülke ekonomisinin yüzde 60'ı özel sektörden oluşan Türkiye'nin teknoloji girişimciliğinin mevcut durumunu irdeleyecektir. Ayrıca bu girişimciliğin yeterli finans kaynağına erişip erişmediğini ve bu alanda diğer ülkelerde yapılan değişiklikler ve yenilikler karşılaştırılacaktır.
15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi, eğitim sorunumuzu can yakıcı ve çarpıcı biçimde yeniden gündeme getirdi. Bütün bir hukukisiyasi yapının, bu kapsamda eğitim sisteminin yeniden ele alınmasının artık ertelenemez bir zorunluluk olduğunu trajik... more
15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi, eğitim sorunumuzu can yakıcı ve çarpıcı biçimde yeniden gündeme getirdi. Bütün bir hukukisiyasi yapının, bu kapsamda eğitim sisteminin yeniden ele alınmasının artık ertelenemez bir zorunluluk olduğunu trajik bir biçimde gösterdi. Ancak yaşadığımız felaketten gerekli dersi çıkarıp, sistemi doğru temeller üzerine yeniden kurmamız, onu doğru okumamıza, doğru anlamamıza bağlı.Statükocu çevreler, bütün bu yaşadıklarımızın resmi ideolojiden sapmadan kaynaklandığına bizi ikna etmeye çalışarak, tam da bu sorunu üreten yapı ve işleyişi, üstelik de daha katı biçimiyle, çözüm diye yeniden kabul ettirmeye çalışıyor. Ama çözüm, hastalık yapan eski terkibi, dozunu artırıp yeniden ilaç diye zorla içirmek değil. Çözüm, eğitimde ideolojik şartlandırmayı sürdürmek, din ve vicdan özgürlüğünü ihlal etmek, cemaatleri baskı altına almak olamaz. Bizim sorunumuz özgürlük ve çoğulculuk değildi ve dolayısıyla çare de ondan vazgeçmek değil. Tersine, bütün bir eğitim sistemini, evrensel tecrübeyi de dikkate alarak, çeşitlilik, çoğulculuk ve özgürlük temelinde yeniden kurmaya ihtiyacımız var. Elinizdeki kitap, bu kaygılarla düzenlenen sempozyumda dile getirilen fikir, analiz ve tartışmalardan oluşuyor. Eğitim sistemimizi ana çizgileriyle mercek altına alıyor ve kronik eğitim sorunumuza sağlıklı bir çözümün gereklerini tartışıyor. Bu konuda alınması gereken çok mesafe var. Ama bir yerden başlamak gerek.
Um unsere Rechte zu schützen, müssen wir sie erst einmal kennen. Der häufigste Grund, weshalb der Mensch zum Opfer wird, ist, dass er seine Rechte nicht kennt. Er kann nicht widersprechen und akzeptiert die Ungerechtigkeit, die ihm... more
Um unsere Rechte zu schützen, müssen wir sie erst einmal kennen. Der häufigste Grund, weshalb der Mensch zum Opfer wird, ist, dass er seine Rechte nicht kennt. Er kann nicht widersprechen und akzeptiert die Ungerechtigkeit, die ihm widerfahren ist. Wir haben aber Rechte, die wir jederzeit, überall und gegen jeden/jede einfordern können. Eines dieser Rechte, das allen vorangeht, sind die Menschenrechte. Unabhängig davon, ob wir in Österreich, in Kanada oder in Mosambik leben, wir haben diese Rechte und können uns darauf verlassen, dass man sich daranhält. Österreich gehört zu jenen Ländern, die die “Allgemeine Erklärung der Menschenrechte” unterzeichnet hat. Damit hat Österreich
akzeptiert, dass diese Bestimmungen bindend sind. Des Weiteren gibt es internationale Rechte, die das Land unterschrieben hat. Darüber hinaus gibt es das Recht der Europäischen Union, z. B. die Europäische Menschrechtskonvention. Dafür wurde eigens der Europäische Gerichtshof für Menschenrechte gegründet. Und schließlich gibt es Österreichs eigene Gesetze, die die Rechte und Sicherheiten garantieren.
This study analyses the issue of energy security and natural gas in the Southern Gas Corridor, and its effects on the relationship between the European Union (EU) and Turkey. The increasing consumption of natural gas in the world as an... more
This study analyses the issue of energy security and natural gas in the Southern Gas Corridor, and its effects on the relationship between the European Union (EU) and Turkey. The increasing consumption of natural gas in the world as an energy source has rendered it a greater strategic importance in the world. Additionally, the conflict between Ukraine, Belarus and Russia over natural gas has threatened both the short and long-term security of the EU's gas supply. Consequently this conflict has created the necessity to find alternative routes in order to meet Europe's increasing gas demand. In this context, Turkey's and the EU's dependency on Russian natural gas has increased in the last decades, causing both Turkey and the EU to search for outside energy sources. Turkey plays a key role as part of the strategic Southern Gas Corridor initiative, which is a proposed gas pipeline in corporation with the Trans Anatolia Natural Gas Pipeline (TANAP) project, proposed to run from the Caspian region through Turkey to Europe. This study argues that the energy dependency among the countries not only affects the economic decisions, but also the political decisions.
Tarih boyunca insanlar çeşitli sebeplerle evlerini, yurtlarını terk ederek başka diyarlara savrulmuşlardır. Gittikleri yerlerde bazıları onlara insanca davranmış, horlamış, aşağılamış veya ezmiştir. İki insani durum, iki dünya görüşü veya... more
Tarih boyunca insanlar çeşitli sebeplerle evlerini, yurtlarını terk ederek başka diyarlara savrulmuşlardır. Gittikleri yerlerde bazıları onlara insanca davranmış, horlamış, aşağılamış veya ezmiştir. İki insani durum, iki dünya görüşü veya iki tercih arasındaki
farktır söz konusu olan. İnsanlık tarihi boyunca bu iki yaklaşım tarzı daima var olagelmiştir. Bir insanın hayatta en değer verdiği varlıkları olan, ailesini ve çocuklarını alarak tanımadığı, bilmediği yerlere doğru yola çıkması kolay verilecek bir karar değildir. Böyle bir karar herkesi kendisi ve ailesi adına ürkütür, korkutur ve kaygılandırır. Ama insanlar bu kararı verir; çünkü bu korku ve kaygının dehşetinden çok daha büyüğünü, muhtemelen can havliyle ayrılmak durumunda kaldığı ülkede yaşamış veya yakından şahit olmuştur. Bu çerçevede sığınmacıların hayatını zorlaştırıp, onlara yönelik hak ihlallerini kolaylaştıran bu olumsuz kanaat ve ön yargılarla makul bir dille mücadele etmek önemli hâle gelmektedir. Özellikle de sığınmacılarla ilgili olarak âdeta yaygın yanlış bilgi ve dezenformasyon sağanağı altında olduğumuz ortamda, doğru bilgiyi elde etmenin ve onu yaygınlaştırmanın önemi büyüktür. Suriyeli sığınmacılara yönelik büyüyen ön yargının, toplumsal barışa yönelik tehdit potansiyeli taşıyacak ölçüde yaygınlaşma eğiliminde olduğunu, hatta bu konuda yanlış bilgi ve yargıların kamusal söyleme egemen olduğunu göz önüne alacak olursak, doğru bilgiyi ortaya koymaya ve belirginleştirmeye yönelik her çabanın, akademik değerinin ötesinde ve ondan öncelikli olarak etik değerinden söz edilebilir.
Immer mehr gewinnt die Europäische Union mit ihren inzwischen 27 Mitgliedstaaten unter einem Dach an Bedeutung. Innerhalb der Grenzen der Europäischen Union leben rund 500 Millionen Menschen. Die jährliche Wirtschaftsleistung erbringt... more
Immer mehr gewinnt die Europäische Union mit ihren inzwischen 27 Mitgliedstaaten unter einem Dach an Bedeutung. Innerhalb der Grenzen der Europäischen Union leben rund 500 Millionen Menschen. Die jährliche Wirtschaftsleistung erbringt mehr als 11 Billionen Euro. Mit der Einführung des europäischen Binnenmarktes ist im Jahr 1993 mit seinem freien Personen-, Waren-, Dienstleistungen- und Kapitalverkehr einer der dynamischsten Wirtschaftsräume der Welt entstanden.
Zahllose Unternehmen, Wirtschaftsverbände, Staaten und Politikberater bzw. Lobbyisten verfolgen auf europäischer Ebene die politischen Entscheidungen und nehmen aktiv an der Gestaltung der politischen Rahmenbedingungen in Straßburg und Brüssel teil, um im Dialog mit Politik und Verwaltung zur Aktualisierung und Modernisierung des rechtlichen Rahmens beitragen zu können. Es soll noch hinzugefügt werden, dass diese Organisationen und Staaten von politischen Interessen über fundiertes Fachwissen von politischen Entscheidungen gerne sich beeinflussen ließen.
Diskussionen in den Europäischen Ländern besonders in den Medien wie Zeitungen, Fernsehen etc. gibt es genügend. Obwohl europäische Politikerinnen nach der Wahl dem Türkei- EU-Beitritt zustimmen möchten, schaut die Gesellschaft skeptisch zu und verhindert dies. Die Gesellschaft der Union sollte die Türkische Gesellschaft und Kultur besser kennenlernen, da es viel zu viele Vorurteile gibt, die die Gesellschaft hindern, den Türkei-Beitritt zu genehmigen. Dazu ist es nötig, dass hier Lobbying betrieben wird, um die Gesellschaft über die Türkei zu informieren. Trotzdem läuft es bergab, wobei bergab zu laufen angenehmer ist und positiv gemeint ist. Seit Oktober führt die EU offizielle Verhandlungen mit der Türkei über einen Beitritt.
Ziel der Arbeit ist eine Analyse der Interessen, die Türkei in der Europäischen Union haben zu wollen.