Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Kuzey Makedonya, çok kültürlü -Makedonlar, Arnavutlar ve Türkler gibi- toplum yapısına bağlı olarak yer adlarında çok dilli çeşitlenmelere sahiptir. Makedonca dilindeki karşılığı Skopje olan başkentin, ayrıca Türkçe Üsküp ve Arnavutça... more
Kuzey Makedonya, çok kültürlü -Makedonlar, Arnavutlar ve Türkler gibi- toplum yapısına bağlı olarak yer adlarında çok dilli çeşitlenmelere sahiptir. Makedonca dilindeki karşılığı Skopje olan başkentin, ayrıca Türkçe Üsküp ve Arnavutça Shkup olmak üzere iki dilde telaffuzu bulunmaktadır. Öteki telaffuzlar yasaklı olmamakla birlikte ülke yönetimi, Makedonca olanında ısrarcıdır. Ancak dönem dönem yer adlarında (toponomide) Arnavutça versiyonların kullanımına dair ısrarlı talep ve baskılara da rastlanmaktadır. Kuzey Makedonya her ne kadar Makedonca dilini dolayısıyla tek dilli toponimiyi tercih etse de siyasi endişelere bağlı olarak, esnekliğe dönük bir takım yasal düzenlemelere gitmiştir. Yapılan düzenlemeler, Makedon halkını o denli huzursuz etmiştir ki, bu değişikliği kültürel mirasa karşı inkâr edilemez şiddet, yarı insani ilkelere dayalı yeni bir dünya inşa etme girişimi olarak tanımlayanlar olmuştur. Diğer taraftan bu durum, değişikliğe vesile olan Arnavutları daha da güdülemiştir. Son yıllarda, Kuzey Makedonya’daki azınlık gruplar -Arnavutlar, Boşnaklar, Türkler gibi- arasında yönetsel ve ekonomik düzeyde yetki talep edip alabilenler yine Arnavutlardır. Ülkenin ikinci büyük etnik azınlığı durumunda olan Türklerin ise, diğer etnik azınlıklarla birlikte Arnavut topluluğunun artan görünürlüğünün gölgesinde kaldıkları iddia edilebilir. Bu durum o denli belirgindir ki, bölge Türklerine dair yapılan akademik çalışmalar ve çıkarımlarda onlar, azınlığın azınlığı olarak tanımlanmaktadır. Bu noktada çalışmanın temel gayesi, çok etnikli toplum yapısına sahip Kuzey Makedonya’nın mevcut durumuna ışık tutmak, bunu yaparken de ülkenin toponimi (yer adları) mevzusuna olan yaklaşımını irdeleyebilmektedir. Yapılan saha araştırmaları, gözlem ve akademik minvaldeki taramalar, Kuzey Makedonya’nın önemli oranda Türk nüfusuna sahip olduğunu ve ülkenin muhtelif yerleşim yerlerinde çok sayıda Türkçe yer adının bulunduğunu göstermektedir. Bilhassa ülkenin güneydoğu yakasında Türkçe köy ve kasaba adlarına sıkça rastlandığı anlaşılır. Büyükçe bir kısmı nüfussuzlaşmış durumda olsa dahi, hâlen Başıbos, Çalıklı, Dedeli, Pırnalı, Alikoç, Kocalı, Süpürge gibi Türkçe yer adlarıyla anılan pek çok yerleşim biriminde Türkler ve Yörükler yaşamaktadır. Bu aynı zamanda bölgedeki Türk nüfusunun hem mevcudiyetini hem de tarihsel anlamdaki sürekliliğini ortaya koyması açısından önemli bir göstergedir. Çalışma, Türkçe yer adlarının çok sayıda olmasına rağmen, Kuzey Makedonya özelinde Türkçe toponimiyle ilgili kapsamlı bir akademik çalışmanın ve bu konuyla ilgili bir farkındalığın bulunmadığını, Türk topluluğu gibi Türkçe toponimisinin de göz ardı edildiğini ortaya koymayı amaçlamaktadır.
“Yer isimleri, meydan ve kurum adları gibi alışkanlıklar da bir gecede değişti. [...] Yıllanmış arkadaşlıklar ve evlilikler, çiftlerden birinin veya arkadaşlardan birinin aynı etnik kökenden gelmiyor oluşundan dolayı dağıldı. Şiddet günün... more
“Yer isimleri, meydan ve kurum adları gibi alışkanlıklar da bir gecede değişti. [...] Yıllanmış arkadaşlıklar ve evlilikler, çiftlerden birinin veya arkadaşlardan birinin aynı etnik kökenden gelmiyor oluşundan dolayı dağıldı. Şiddet günün düzeni oldu...”
Belgrad doğumlu psikiyatri profesörü Kecmanovic’in (2002) yukarıdaki
anlatısı, Yugoslavya’yı bir şekilde deneyimlemiş çoğu insanın düşünce ve duygularıyla ortaklaşır. Ortaklaşma nedenine....
Çok-etnikli yapısı ve genç nüfusunun yanında kırılgan ekonomisiyle Kosova halen dikkatleri üzerinde toplayan başlıca Balkan ülkelerden birisidir. Etnik kargaşa, çatışma ve savaş, yakın zamanlara kadar ülkeye odaklanma gerekçeleriyken... more
Çok-etnikli yapısı ve genç nüfusunun yanında kırılgan ekonomisiyle Kosova halen dikkatleri üzerinde toplayan başlıca Balkan ülkelerden birisidir. Etnik kargaşa, çatışma ve savaş, yakın zamanlara kadar ülkeye odaklanma gerekçeleriyken kırılgan ekonomisi ve buna bağlı ardışık olay ve süreçler (işsizlik, yoksulluk gibi), bundan sonraki odaklanma gerekçeleri olarak görünürlük kazanmaktadır. Bugün Kosova, durağan sosyo-siyasal yapıda bir ülke izlenimi vermektedir. Bağımsız bir ülke olarak Sırbistan’dan ayrılması ve uluslararası konjonktürde tanınabilmesi, durağanlaşmasında...

https://bys.trakya.edu.tr/file/open/80448894/
Kültürel miras mekânları ve daha özelde tarihî alanlar, bir kentin kimliği, bilinirliği, turizm potansiyeli ve kent ekonomisi açısından önem taşırlar. Bununla birlikte söz konusu alanlar, bazen o yerin sakinleri bazense turistler için bir... more
Kültürel miras mekânları ve daha özelde tarihî alanlar, bir kentin kimliği, bilinirliği, turizm potansiyeli ve kent ekonomisi açısından önem taşırlar. Bununla birlikte söz konusu alanlar, bazen o yerin sakinleri bazense turistler için bir odak noktası ya da gelip geçilen bir mekân olabilmektedirler. Bu çalışma, bir kültürel miras mekânı olan Bursa Hanlar Bölgesi'ndeki hanların korunması ve yaşatılması için verilecek kararlara katkı sunmayı amaçlamaktadır. Bu amaca yönelik olarak hanların ziyaretçi profili, kullanım pratikleri ve bilinirliği ile ziyaretçilerin mekân kullanımına dair görüş, tutum ve önerileri ortaya konmaya çalışılmıştır. Araştırma mekânı olarak Koza Han, Pirinç Han ve Fidan Han seçilmiş; seçilen hanların ziyaretçilerinden yüz yirmi katılımcıya anket uygulanmıştır. Anketlerden elde edilen veriler çapraz tablolar, ki-kare, t-testi, tek yön anova ve korelasyon analizleri ile yorumlanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre hanların kullanıcı profilleri ve kullanım amaçları birbirinden farklılaşmakla birlikte, daha ziyade ücretli çalışanlar, ev hanımları ve öğrencilerden oluşan kent sakinleri tarafından ziyaret edilmektedirler. Ziyaretçilerin görüşleri, hanları mimarî ve tarihî açıdan yeterince ilgi çekici bulmadıklarını yansıtmaktadır. Ziyaretçilerce Bursa hanlarının miras değerinden ziyade gündelik işlevlere yanıt verebilmesi öncelenmiştir. Hanların gündelik yaşamla süregelen bağı koparılmadan, turistik ve miras potansiyellerinin iyileştirilmesine ihtiyaç duyduğu görülmüştür.
Başta tarih olmak üzere eğitim, sosyoloji, mimarlık ve hatta arkeoloji gibi disiplinlerde kaleme alınmış çalışmalar giderek “sözlü tarih”e alan açmaktadır. Ancak kullanım sahasındaki yaygınlık, sözlü tarihe atfedilen anlamı da... more
Başta tarih olmak üzere eğitim, sosyoloji, mimarlık ve hatta arkeoloji gibi
disiplinlerde kaleme alınmış çalışmalar giderek “sözlü tarih”e alan açmaktadır. Ancak kullanım sahasındaki yaygınlık, sözlü tarihe atfedilen anlamı da çeşitlendirmektedir. Burada aslolan soru, yöntem olarak geliştirilen sözlü tarihin, yöntem harici kullanım türlerinin neler olduğu ve bu farklı türde anlamsallaştırılan sözlü tarihin akademik yayınlarda kullanım sıklığıdır. Çalışma, sözlü tarihin farklı kullanımlarının olduğu ön kabulüne dayanmaktadır. Bu kabulün sorgulanması, çalışmanın başlıca gayesidir. Bunun için Dergipark hizmet sağlayıcısında yer bulan akademik yayınlar arasından “sözlü tarih” anahtar kavramını içerir yayınlara odaklanılmıştır. Literatür taraması yöntemiyle bu çalışmaya, 164 yayın (makale ve bildiriler) dâhil edilmiştir.
Tespit edilen yayınlar, konuları bağlamında hangi alanlara dâhil oldukları,
“sözlü tarih”i kullanım sıklığı ile yıllara göre dağılımları, kullanım şekli ile
nitelikleri gibi dört farklı soru özelinden değerlendirilmeye çalışılmıştır. Değerlendirme için meta analizi uygulanmış, kapsayıcı özetler oluşturabilmek için tablo ve görsel malzemelerden istifade edilmiştir. Analiz sonucu, bir yöntem olarak kullanıldığı yayınların mevcudiyetiyle birlikte sözlü tarihin, bir metin, bir terim, kuram ve hatta gelenek olarak çalışmalarda yer bulduğu anlaşılmıştır. Bu da, sözlü tarihin yanıltıcı bir takım analojilerle çalışmalarda yer aldığını göstermektedir. Sözlü tarihin bir yöntem olarak kullanılan yayınların önemli bir kısmında ise ilgili yöntem, salt bir “görüşme” olarak kavranmakta, metodolojik boyutu göz ardı edilmektedir.
Particularly in rural areas, "deserted/depopulated" settlements are frequently encountered. The underlying factors can be political, geographical, economic, or demographic. Emigration is one of the most frequently mentioned factors among... more
Particularly in rural areas, "deserted/depopulated" settlements are frequently encountered. The underlying factors can be political, geographical, economic, or demographic. Emigration is one of the most frequently mentioned factors among all these. Mobility of people with different motivations, in most cases, creates residential areas that have become depopulated. The emigrations experienced in Western Thrace have created a large number of depopulated settlements. The nature of this process, its causes, and the number of settlements currently lying in ruins top the list of issues ignored by studies on Western Thrace. In this study, Western Thrace Turks are dealt with the “depopulated” places they left behind in the post-migration period. The issue of depopulated villages in Western Thrace and their reasons are examined through a representative example. Dağkaramusa village and its process of “depopulation” are the research subject. Oral history interviews were held with two participants who emigrated from Dağkaramusa on different dates. During the interviews, the sketch drawing technique was used. Explanations in the field claim that the Greek state has been following policies and implementing practices aimed at cleansing the region from the Turkish population. Similarly, findings show that Greece directly intervened to depopulate Dağkaramusa.
...
Başta kırsal bölgeler olmak üzere “boşalan/nüfussuzlaşan” yerleşim birimlerine sıklıkla rastlanır. Altta yatan etmenler siyasi, coğrafi, ekonomik veya demografik nitelikte olabilir. Göç, sıklıkla dile getirilen etmenlerin başında gelir. İnsanların farklı motivasyonlarla yer değişikliğine gitmeleri, çoğu durumda geride nüfussuzlaşmış yerleşim alanları yaratır. Batı Trakya’da yaşanmış göçlerin çok sayıda nüfussuzlaşmış yerleşim birimleri yarattığı anlaşılır. Bu sürecin doğası, nedenleri ve kaçının harabeye dönüştüğü konusu, Batı Trakya’yı esas alan çalışmaların göz ardı ettikleri konuların başında gelir. Çalışmada Batı Trakya Türkleri, göç sonrası süreçte geride bıraktıkları “nüfussuzlaşmış” yaşam yerleriyle ele alınmaktadır. Batı Trakya’da nüfussuzlaşan köyler ve nedenleri konusu, temsili
bir örnek üzerinden irdelenmektedir. Dağkaramusa köyü ve onun “nüfussuzlaşma” süreci, çalışmanın araştırma konusudur. Dağkaramusa’dan farklı tarihlerde göç etmiş iki katılımcı ile sözlü tarih görüşmeleri gerçekleştirilmiştir. Görüşmeler esnasında kroki çıkartma tekniğine başvurulmuştur. Alan yazındaki açıklamalar, Yunan devletinin bölgeyi Türk nüfusundan arındırmaya dönük politika ve uygulamalara gittiğini iddia eder. Benzer şekilde bulgular, Dağkaramusa’nın nüfussuzlaştırılmasında, Yunanistan’ın doğrudan müdahalesinin olduğunu göstermektedir.
Göçmenliği 1970’li yıllarla birlikte kabul görmeye başlayan kadının iş piyasasındaki varlığı, görünmezliği de barındıran bir duyarsızlığa maruz kalmaktadır. Çoğunlukla ikincil ve yedek işgücü ya da “kadın işi” olarak tanımlanan bir... more
Göçmenliği 1970’li yıllarla birlikte kabul görmeye başlayan kadının iş piyasasındaki varlığı, görünmezliği de barındıran bir duyarsızlığa maruz kalmaktadır. Çoğunlukla ikincil ve yedek işgücü ya da “kadın işi” olarak tanımlanan bir pozisyonda yer bulan kadın emeği, göçmenlik söz konusu olduğunda daha da değersizleştirilebilmektedir. Bu noktada çalışmanın odağı, kadının bir göçmen olarak çalışma hayatındaki emeğidir. Göç öncesi ve sonrası kadın deneyimini ve çalışma olgusunu, Bulgaristan göçmeni kadın çalışanlar üzerinden ortaya koymak, bu çalışmanın başlıca amacıdır. Bu doğrultuda 1969-1978 arası “yakın akraba anlaşması göçü” ile 1989 göçü sürecinde Bursa iline göç etmiş Bulgaristan göçmeni kadınlardan altışar kişilik iki grubun bilgisine başvurulmuştur. Literatürdeki örneklerle bu çalışma bulgularının karşılaştırılması, göç ve çalışmaya dair deneyiminin, toplumsal cinsiyet, siyasal ve ekonomik sistem ile sosyo-kültürel yapıdan etkilenerek farklılaştığını ortaya koymaktadır. Kadınların boş vakit pratiklerinin yetersizliği, ev sahibi olma azimleri, “çalışkan muhacir kadın” imgesini sahiplenişleri ve ikinci nesille birlikte kırılmaya uğrayan “çalışkanlık” söylemi ise çalışmanın diğer bulgularıdır.
Anahtar Kelimeler: Bulgaristan göçmeni kadınlar, çalışan göçmen kadın, kadın emeği, çalışma olgusu, çalışma deneyimi
Söylem düzeyinde Yunan hükümeti için Türkler, kökenlerinde “Yunanlı”lık bulunan birer bölge sakini durumundadır. Uygulamada ise ülkeden gönderilmeleri gereken yabancılar veya Yunanlılaştırılmaları elzem azınlıklardır. Bu algıdan hareketle... more
Söylem düzeyinde Yunan hükümeti için Türkler, kökenlerinde “Yunanlı”lık bulunan birer bölge sakini durumundadır. Uygulamada ise ülkeden gönderilmeleri gereken yabancılar veya Yunanlılaştırılmaları elzem azınlıklardır. Bu algıdan hareketle de yönetim, bir yanda bölge Türklerini göçe itmekte diğer tarafta ise kimlik, kültür ve hafıza temelinde Yunanlılaşmalarına dönük bir takım uğraşlar sergilemektedirler. Göç, Yunan hükümetinin Türklere yönelik ilk uygulamalarından birisidir. Yaşanan göçlerle Batı Trakya’daki Türk nüfusu azalmıştır. Bugün tüm Batı Trakya’da 350.000 dolayında kişi yaşarken bu nüfus içinde Türklerin sayısı 150.000 civarındadır. Göçe ilaveten ise bölge içinde ara ara değişik uygulamalara rastlanmaktadır. Türklerin yaşam olanaklarını kısıtlamak, kamulaştırma yoluyla Türk köylerini ortadan kaldırmak ve ismen haritadan silmek, “Türk” ibaresini tabelalardan sökmek ve Türkçe yer isimlerini değiştirmek, başlıca uygulamalardır. Çalışma, Yunanlılaştırma söylemi üzerinden bölgede devam eden asimilasyon hususunun uygulama boyutuna eğilmektedir. Dolayısıyla bu kapsamda, asimilasyona maruz bırakılmış bireyler ve bu bireylerdeki tezahüründen ziyade asimilasyona vesile olacağı düşünülen uygulamalara bakılmaktadır. Gaye, bölgedeki asimilasyonu, unutturma pratiği ve buna vesile olabileceği düşünülen “toponimi değişikliği” mevzusu özelinde değerlendirmektir. Burada, toponiminin veya yer isimlerinin geçmişi temsil kabiliyetinin olduğu ve bu yönüyle yönetimler için müdahalesi kaçınılmaz bir niteliğe büründüğü görülmektedir. Batı Trakya özelindeki duruma bakıldığında, Yunanistan’ın, Osmanlı’dan sadece bir kara parçası almadığı, farklı etnik gruplarla birlikte yoğun bir Türk nüfusu, Türk kültür ve tarihini de devraldığı anlaşılır. Çalışmada, Türk kültür ve tarihiyle şekillenmiş bir geçmişin her anlamda dönüşümünün Yunan hükümetince kaçınılmaz hale geldiği ve hızlıca Türkçe olan yer adlarını, Yunancaya dönüştürdüğü fark edilir.

Regarding the official discourse, for the Greek government, the Turks are simply the residents of the region with "Greek" origin. In practice, they are the foreigners who need to be sent away from the country or essential minorities to be Graecized. Driven by this view, on the one hand, the Greek government forces the Turks of the region to emigrate; on the other hand, it makes efforts towards their Graecization on the basis of identity, culture and memory. Emigration is one of the earliest
policies implemented by the Greek government regarding Turks. The Turkish population in Western Thrace has decreased with the migrations. Today, around 350,000 people live in Western Thrace, while the number of Turks in this population is around 150,000. In addition to emigration, there are some other policies put into effect in the region in various times. Restricting the alternatives available for Turks, eliminating Turkish villages through expropriation and removing them from the Greek map by name, removing the phrase "Turk" from the signs and changing the Turkish place names are the some of the most common practices. The study focuses on the implementation dimension of the ongoing assimilation issue in the region through the Graecization
discourse. Therefore, in this context, rather than the manifestation of assimilation at the individual level and individuals who have been subjected to assimilation, the research focus was placed on the practices that are thought to be conducive to assimilation. The aim is to evaluate the assimilation in the region in terms of the practice of forced forgetting and the "toponymy change", which is thought to be the cause. Here, it is seen that toponymy, or name of a place, has the ability to represent the past, and in this respect, the intervention of the administrations is inevitable. Considering the specific situation in Western Thrace, it is obvious that Greece did not only take a piece of land from the Ottoman Empire, but also a dense Turkish population, culture and history along with different ethnic groups. In the study, it is evident that the transformation of a past shaped by Turkish culture and history in every sense has become inevitable for the Greek government, which quickly changed the place names from Turkish into Greek...
The over-consumption practices of the consumption age have lately been attracting increasing attention by many academic disciplines. This attention focuses mainly on the consumer, but it seems too early to talk about any research interest... more
The over-consumption practices of the consumption age have lately been attracting increasing attention by many academic disciplines. This attention focuses mainly on the consumer, but it seems too early to talk about any research interest on the non-consumer. This study tries to focus on a group of people as an example of who do not consume in the over-consuming world. While non-consumers are the starting point of this study, the population of the immigrants, who are said to be tight-fisted, comprises those who immigrated to Bursa from Bulgaria. 356 people selected from this population are the sample of the study. The claim that immigrants from Bulgaria are frugal is a premise of the study, and certain hypotheses were developed to test this premise. This study employs the survey technique, and the responses were analyzed with the application of Mann-Whitney U and Kruskal-Wallis H tests, and Spearmana's rho correlation analysis. The findings revealed that the immigrants in question were generally frugal. Accordingly, it was concluded that those who migrated to Turkey in 1970-1979 are more frugal, and those immigrating from Kardzhali are less frugal compared to those who came from other cities. Finally, the continuity of the frugality behavior by the second-generation (born in Bursa) immigrants was found to be significant in terms of the continuity of the practices of this immigrant group.
Key Words: Consumption, Frugality, Frugality scale, Immigrants from Bulgaria.
ÖZET Hafıza ve toplumsal ilişkilerin bağlamı olarak mekân arasında önemli bir ilişkisellik mevcuttur. Anılar, birlikte yaşanan gruplara hafızada bir yer tayin edilmesi vasıtasıyla korunur ve şekillendirilir. Mekândan bağımsız bir... more
ÖZET
Hafıza ve toplumsal ilişkilerin bağlamı olarak mekân arasında önemli bir ilişkisellik mevcuttur. Anılar, birlikte yaşanan gruplara hafızada bir yer tayin edilmesi vasıtasıyla korunur ve şekillendirilir. Mekândan bağımsız bir bellekten bahsetmek mümkün değildir. Özellikle toprağa bağlı olarak ev ve bahçe/tarla ile kaynaşmış bir yaşam süren köy topluluklarında, bu gibi mekânlar anının hatırlanması ve kurgulanmasında belirleyicidir. Bu çalışmada, göç gibi mekânsal bir kopuşun ardından geride bırakılan köy yerleşimi ve oradaki yaşama dair gündelik pratiklerin mekânın etkisiyle hatırlanması amaçlanmaktadır. Çalışmanın bir diğer amacı ise alan yazında daha çok doğal afetler, baraj yapımı, terör, mübadele ve kırdan kente göç gibi konularla birlikte işlenen terk edilmiş köyler mevzusunun, Balkanlar ve ulus-aşırı göçler bağlamında ele alınmasıdır. Çalışmada odaklanılacak mekânın seçiminde, uzun bir süreçte göç vermesi ve günümüzde tamamen boşalmış olması nedeniyle Bulgaristan’ın Kırcaali ili Dedeler Köyü tercih edilmiştir. Bu kapsamda, Dedeler Köyü’nden 1970’li yıllarda Türkiye’ye göç etmiş iki kadınla derinlemesine görüşme gerçekleştirilmiştir. Hem köy yerleşiminin tespit edilebilmesi hem de bellekte dağınık hâldeki anıların somut yerlere oturtularak yeniden kurgulanabilmesi için görüşmeler esnasında katılımcılara köyün krokisi çizdirilmiştir. Görüşmelerde, bizzat yaşanılanlar kadar işitilen anlatıların, grup ilişkilerine dair pratiklerle duyguların, mekânla birlikte yeniden ve kronolojik sıçramalarla kurgulandığı görülmüştür. Köy meydanı-tarla-ağaçlar-ev gibi mekânsal öğelerin de anıların aktarımında önemli rol oynadıkları anlaşılmıştır.
* Bu çalışma, Bursa Teknik Üniversitesi BAP Komisyonunca desteklenen 181N17 no.lu projenin bir bölümünü içermektedir.
Uluslararası Göç Örgütü (IOM), 2009 yılında Göç Terimleri Sözlüğü isimli bir çalışma yayımlayarak göçle ilintili tüm kavram ve nitelemeleri bir araya getirmiştir. Göçe dair birçok tanım ve açıklamayla birlikte göçü deneyimlemiş bireylerin... more
Uluslararası Göç Örgütü (IOM), 2009 yılında Göç Terimleri Sözlüğü isimli bir çalışma yayımlayarak göçle ilintili tüm kavram ve nitelemeleri bir araya getirmiştir. Göçe dair birçok tanım ve açıklamayla birlikte göçü deneyimlemiş bireylerin hukuki ve yönetsel düzeydeki nitelenişlerine -göçmen, mülteci, muhacir, sığınmacı, vatansız gibi- de ayrıca yer vermiştir. Buradaki amaç, kavram kargaşasının önüne geçmektir. Göçe dair nitelemelerin literatürdeki karşılığı ile pratik kullanımlarında ne düzeyde eşleştiği sorgulanmaya ve irdelenmeye muhtaçtır. Bu düşünceden hareketle göçü deneyimlemiş bireylerin hukuki ve yönetsel
düzlemde edindikleri nitelemelerin neler olduğu ve bunların yerel halk dilinde ne şekilde anlaşıldığı veya anlaşılıp anlaşılmadığı, bu çalışmanın temel dayanağını oluşturmaktadır.
Çalışma, hukuki ve yönetsel düzeyde çeşitlenen nitelemelerin gündelik dilde ve algıda tektipleştirildiği, anlam ve içerik farklarının anlaşılmadığı ve nitelemelere ilişkin farkındalığın yetersiz olduğu fikrinden beslenmektedir. Söz konusu fikirlerin sorgulanması maksadıyla çalışmada yapılandırılmış görüşme formuna başvurulmuştur.
Göçmen, mülteci, sığınmacı ve vatansız gibi uluslararası göç hukukunda kavramlaştırılan nitelemelerin yanı sıra Türkiye’nin göç yazınında sıklıkla yer bulan muhacir kavramı, çalışmanın başlıca argümanları olarak seçilmiştir. Açık uçlu sorulara verilen yanıtlar, Maxqda nitel veri analiz programında değerlendirilmiş, değerlendirme sonucu ilgili kavramlara ilişkin yoğunluklar ve ilişkiler elde edilmiştir. Buna göre, katılımcılar, söz konusu nitelemelere ilişkin açıklama ve örneklerde birden çok maddeye referans vermektedir. Göçmen ve muhacir Bulgaristan göçmenleri üzerinden tanımlanıp örneklendirilirken, mülteci, sığınmacı ve vatansızda örnekler, önemli bir oranda Suriyeli göçmenler üzerinde birleşmektedir. İlgili nitelemelerin hukuki ve yönetsel tanımlarının katılımcılar arasındaki bilinirliği ise oldukça düşük ve bazı noktalarda yanıltıcıdır. Bulgularda, göçmen nitelemesinden göçebeliği anlayanlar kadar, mültecilikten beleş geçineni anlayanlar, vatansızdan terörist, vatan haini çıkarımında bulunanlara rastlanmaktadır.
Öz Türkiye hedefli Balkan göçlerinin, siyasi ve ekonomik sebeplere bağlı olarak geliştiği iddiaları, günümüz şartlarında kapsayıcı bir açıklama olmaktan çıkmıştır. Zira Balkanlardan Türkiye'ye yönelen göçlerin başlıca motivasyonları... more
Öz Türkiye hedefli Balkan göçlerinin, siyasi ve ekonomik sebeplere bağlı olarak geliştiği iddiaları, günümüz şartlarında kapsayıcı bir açıklama olmaktan çıkmıştır. Zira Balkanlardan Türkiye'ye yönelen göçlerin başlıca motivasyonları arasında artık sosyo-kültürel etmenleri de saymak gereklidir. Çalışma, Makedonyalı Türk kadınlarının evlilik aracılığıyla Türkiye'ye göç ettikleri iddiasını ortaya koymaktadır. Buna bağlı olarak da çalışma, Makedonyalı kadınların göç süreç ve göç kararlarını konu edinmekte, kaçarak gelin gelme ve sınır aşarak evlenme gibi iki olgu üzerinden de kaçma ve sınır terimlerine yeni okumaların getirilmesi gerektiği fikrini ileri sürmektedir. Tekirdağ İli, Ergene ilçesine evlilik göçü ile göç etmiş Makedonyalı Türk kadınlar, çalışmanın araştırma topluluğunu oluşturmaktadır. Kadınlarla yarı-yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Görüşülen 31 göçmen gelin içerisinden sekizi ile ise derinlemesine görüşmeler yapılmış, kaçarak gelin gelme süreçleri ve göç kararları kendi anlatıları üzerinden okunmaya çalışılmıştır. Görüşmelerde elde edilen başlıca bulgular, Balkanların klasik göç kategorilerine kadın göçlerinin eklendiğini, birer gelin olarak kadınların kendi başlarına göç edebildiklerini, göç kararlarında geride bırakılan/gidilen ülkelerin itici/çekici faktörlerinden ziyade ailevi tavır alışların ve/veya uzun süre alan evlilik süreçlerinin etkili olabildiğini göstermektedir.
Toplumsal bir olayı/olguyu araştıran çalışmalar da başka başka çalışmalara konu olabilir. Doküman incelemesi adıyla anılan bu çalışmalar, Yıldırım ve Şimşek’in (1999:189) belirttikleri gibi olgu ve olgular hakkında bilgi içeren yazılı... more
Toplumsal bir olayı/olguyu araştıran çalışmalar da başka başka çalışmalara konu olabilir. Doküman incelemesi adıyla anılan bu çalışmalar, Yıldırım ve Şimşek’in (1999:189) belirttikleri gibi olgu ve olgular hakkında bilgi içeren yazılı materyalin analizini temel alır. Nitel araştırma yöntemleri içerisinde yer alan doküman incelemesi ya tek başına ya da diğer nitel araştırma yöntemleri ile birlikte kullanılabilmektedir. Yıldırım ve Şimşek (1999:189), söz konusu yöntemin
dönem dönem tercih edildiğini dönem dönem de göz ardı edildiğini aktarmaktadırlar. Bununla birlikte yazarlar (Yıldırım ve Şimşek, 1999:189), geleneksel anlamda doküman incelemesinin tarihçiler, antropologlar ve dilbilimcilerce tercih edildiğini ancak bununla birlikte sosyolog ve psikologların da doküman incelemesi yöntemini kullanarak önemli kuramlar geliştirdiklerini iddia ederler. Bu çalışma bir kuram geliştirmekten ziyade durum tespitini esas alır. Başka bir ifade ile çalışma, Balkan ülkelerini konu alan lisansüstü seviyede hazırlanmış
ve YÖK tez merkezince arşivlenen tezlerin Balkan ülkeleri ile Türkiye
arasında mevcut olan ilişkileri doğru yönetebilmek için gerekli bilgi ve
yetkinliği ortaya koyacak veri bütünlüğünü sağlamada yetersiz kaldığını
varsaymaktadır. Varsayımın yanlışlanabilirliğini ve/veya doğrulanabilirliğini sınamak için doküman incelemesi yöntemine başvurulmuş. Bu yöntem ile YÖK Tez Merkezi’nde arşivlenip lisansüstü tezler incelenmiştir.
Research Interests:
Bulgaristan göçlerine eğilen bugünkü çalışmalar, yaşanmış olan göçlerin neden-sonuçlarından ziyade, göçlerle veya göçlerde yaşanan değişimle ilgilidir. Bu ise çalışmaların oy kullanma, çifte vatandaşlık, AB üyeliği etrafında... more
Bulgaristan göçlerine eğilen bugünkü çalışmalar, yaşanmış olan göçlerin neden-sonuçlarından ziyade, göçlerle veya göçlerde yaşanan değişimle ilgilidir. Bu ise çalışmaların oy kullanma, çifte vatandaşlık, AB üyeliği etrafında şekillenmesine, siyasi içerikte motivasyonla göç olgusunun açıklanmasına yol açar. Bu bağlamda çalışma, ulus-ötesi nitelikte yaşanan ilişkilerin salt siyasi ilişkilerden ibaret olduğu düşüncesini reddederek farklı etmenlerden beslendiğini varsayar.
Türkiye’deki Bulgaristan göçmen oranlarının net ve kesin rakamlarla ifade edilemiyor oluşu, evrenin belirlenmesinde sıkıntılar yaratmaktadır. Örneklem seçimi de benzer sıkıntılardan geçmektedir. Ancak, güvenirlik pratiğinden hareketle çalışma için 385 kişiye ulaşılması planlanmış toplamda 356 kişiye uygulanmış anketler çalışmada değerlendirilmiştir. Anket sonuçları, Bulgaristan göçmenlerinin ulus-ötesiliği reel olduğu kadar sembolik düzlemde yaşayabildiklerini ortaya koymaktadır. Bulgaristan göçmenleri Bulgaristan ziyaretleri ile reelde, Bulgaristan/Balkan menşeli ürünleri getirterek/getirerek ve/veya tüketerek/kullanarak sembolik düzlemde Bulgaristan’ı Türkiye’de yaşamaktadırlar. Eski yaşanmışlıkları yeni yaşantıya taşımanın en pratik yolu yiyecek, içecek, giyecek ve kullanılacak ürünleri edinmeden geçer. Bulgaristan göçmenleri, Bulgaristan ziyaretlerinde veya “macır pazarı”, marketler aracılığıyla birer anlam yükledikleri ürünlere, imgelere sahip olmakta, Bulgaristan’ı “sembolik” düzlemde Türkiye’de var etmektedirler. Bu da muhacir olan Bulgaristan göçmenlerinin yeni zamanlarda ulus-ötesi birer göçmen olmasına aracılık etmektedir. Türkiye’de Bulgaristan’ı yaşıyor olmaları, Bulgaristan’ı ve Bulgaristan’daki yaşanmışlığı Türkiye’de –gençleri dahil ederek- yaşatıyor olmaları, hem “ulus-ötesi göçmen” olmayı pekiştirmekte hem de “muhacir”liği yeniden üretebilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Ulus-ötesilik/ulus-aşırılık, Ulus-aşırı göçmen, Muhacir, Bulgaristan göçmenleri.
Research Interests:
Research Interests:
ÖZET Balkanlardaki Türkler pek çok yerde olduğu gibi Kosova'nın Gilan şehrinde varlıklarını sürdürmektedir. Bölgede yaşanan siyasi sorunlar, savaşlar, ekonomik ve sosyal sıkıntılar Türklerin, dönem dönem Anadolu topraklarına geri dönüşüne... more
ÖZET Balkanlardaki Türkler pek çok yerde olduğu gibi Kosova'nın Gilan şehrinde varlıklarını sürdürmektedir. Bölgede yaşanan siyasi sorunlar, savaşlar, ekonomik ve sosyal sıkıntılar Türklerin, dönem dönem Anadolu topraklarına geri dönüşüne yol açmış, Türk nüfusunu olumsuz etkilemiştir. Bugün Balkan Türkleri gibi Gilan Türkleri de asırlar önce gelip yerleştikleri topraklarda yaşam mücadelesini sürdürmekte, sosyal, kültürel ve siyasi anlamda var olma çabası vermektedirler. Gilan Türklerinin yıllardır koruyup kolladığı Türk kültürü, Türk dili ile varlığını korumaktadır. Dil birliğinin yaşatılabilmesini sağlayan kurumların başında ise okulda alınan eğitim gelmektedir. Eğitim, ülke şartlarında görülmeye başlanan yabancılaşma eğilimi ile mücadele ediyor oluşu açısından da Gilan Türkleri için büyük bir öneme sahiptir. Bölge halkı, çocuklarına Türkçe eğitim verebildiği sürece Türklük bilincini koruyabilmekte, Türk kalabilmektedir. Türkçe eğitim alma oranı ise Türklük bilincine ve Türkçe eğitimin sunduğu olanaklara göre değişiklik göstermektedir. Kosova'nın genelinde görüldüğü gibi Türkçe eğitim, yıllardır çözüme kavuşturulamayan sorunlar ve eksiklikler arasında varlığını sürdürmektedir. Bu çalışmada, Gilan'da Türk kültür ve bütünlüğünü korumada kritik role sahip olan Türkçe eğitimin genel seyrine bakılacak; çözüme kavuşturulamayan, ancak bazı yatırım ve uygulamalarla aşılabilecek olan sorunlara değinilecek, Gilan'daki Türk öğretmenlerin bilgilerine başvurulacaktır. Bu amaçla Türk eğitimcileri ile yapılandırılmış ve yapılandırılmamış görüşmeler gerçekleştirilecek, tecrübe ve beklentileri ışığında çözüm öneriler sunulmaya çalışılacaktır.
Research Interests:
Research Interests:
Modern çağlarla görünür ve tartışılır bir konu halini alan göç, esasında insanlık tarihi kadar eski ve insani bir olgudur. Nicelik ve nitelik itibariyle değişkenlik gösterir, oluşum ve sonuçlarına bağlı olarak yadırganır veya olumlanır.... more
Modern çağlarla görünür ve tartışılır bir konu halini alan göç, esasında insanlık tarihi kadar eski ve insani bir olgudur. Nicelik ve nitelik itibariyle değişkenlik gösterir, oluşum ve sonuçlarına bağlı olarak yadırganır veya olumlanır. 20. yüzyıl öncesi dönemde yadırganan tarafıyla anılan göçler, küreselleşen...
Research Interests:
Balkan göçlerini tarihlendirirken, başlangıç noktası olarak Osmanlı-Rus Savaşı esas alındığında hemen hemen iki yüz yıllık bir geçmişten söz etmek gerekir. Üzerinden epeyce süre geçtiği görülen bu göçlerin bugün halen Türkiye gündeminde... more
Balkan göçlerini tarihlendirirken, başlangıç noktası olarak Osmanlı-Rus
Savaşı esas alındığında hemen hemen iki yüz yıllık bir geçmişten söz etmek gerekir. Üzerinden epeyce süre geçtiği görülen bu göçlerin bugün halen Türkiye gündeminde ve alan yazınında irdeleniyor olmasındaysa belli bir takım gerekçeler vardır. Sosyo-kültürel etkisinin bugün halen hissediliyor olması, bunların başında gelir mesela. ilk evrelerinde söz konusu bu göçler, Anadolu...
Sözsüz iletişim ile ilgili bir çalışmada konuya böyle bir ana başlık ve alt başlıkla girmemizin önemli bir sebebi var. Bilginin daha çok üretildiği, daha hızlı yaygınlaştığı bir ortamda iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan... more
Sözsüz iletişim ile ilgili bir çalışmada konuya böyle bir ana başlık ve alt başlıkla girmemizin önemli bir sebebi var. Bilginin daha çok üretildiği, daha hızlı yaygınlaştığı bir ortamda iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi bilimde popülizmdir. Bilimde popülizm her dönemde vardı. Ama hiçbir zaman çağımızdaki kadar yaygınlaşmadı ve sorun haline gelmedi. İletişim teknolojilerinin baş döndürücü gelişimi ile birlikte popülist yaklaşımlar, hem maddi hem de manevi olarak kullanıcısına dünya...
Türkiye örnekleminde Bulgaristan göçmenleri ile ilgili kaleme alınmış çalışmaların fazlasıyla göçün siyasi ve sosyo-kültürel boyutlarına odaklı oldukları görülür. Daha az oranda çalışma ise söz konusu ülke göçmenlerini iş/ekonomi... more
Türkiye örnekleminde Bulgaristan göçmenleri ile ilgili kaleme alınmış çalışmaların fazlasıyla göçün siyasi ve sosyo-kültürel boyutlarına odaklı oldukları görülür. Daha az oranda çalışma ise söz konusu ülke göçmenlerini iş/ekonomi bağlamında irdelemektedir. Bu çalışmalar ya göç sonrası yaşantıya göçmenlerin alışma, memnun kalma düzeyiyle ilgilidir (örn., Utaş-Akhan ve Batmaz, 2015) ya göç sonrası süreçte iş bulmaları ile ilgili (örn., Kümbetoğlu, 2000) ya da Bulgaristan’da elde etmiş oldukları farklı iş anlayışlarıyla işverenlerin gözündeki değerlerine odaklıdır (örn., Karakılıç, 2007). Bununla birlikte yerel gazete haberlerinden hareketle Bulgaristan göçmenlerinin mesleki dağılımlarını içeren çalışmalar (örn., Şimşek ve Arslan, 2012) da yok değildir. Bulgaristan göçmenlerinin iş/ekonomi temelinde araştırıldığı bir diğer bağlam ise göçmenlerin Türkiye’ye iskânı meselesiyle doğrudan ilişkilidir.
Türk göç yazını özelinde, göçmenlerin mesleki niteliklerinin iskândaki etkisi ile ilgili az veya çok bir arşivden (örn. Doğanay, 1996; Geray, 1970; Kara, 2013; Kurtulgan, 2016) bahsetmek mümkündür. Bu, bilhassa Balkan göçleri sonrasında göçmenlerin yerleştirilmesi aşamasında gündeme gelen ve dolayısıyla da akademik çalışmaların zaruri olarak değinmek durumunda kaldıkları bir husustur. Aynı zamanda Bulgaristan göçmenleri konusunda önemli çalışmalara imza atan Geray (1970), ülkeye gelen göçmenlerin (burada Bulgaristan’dan gelen Türkler) mesleklerini gösteren istatistiki kayıtların çok sağlıklı olmamakla birlikte var olduğunu ve bu rakamların göçmenlerin köy veya şehir seçenekleri içerisinden birinde yerleştirilmeleri için göz önünde bulundurulan şartlardan biri olduğu bilgisini aktarmaktadır. Dolayısıyla ve de özellikle Bulgaristan göçmenleri özelinde meslek verilerinin, ilgili grupların yerleştirilmeleri için gözetilen verilerden öteye gitmediği görülür. Daha ayrıntılı bir bilgi vermesi açısından Kara’nın açıklaması dikkate değerdir. Göçmenlerin köy ve şehir seçeneklerinden birine yerleştirilmelerinde mesleğin önemli bir şart olarak göz önünde bulundurulduğu mevzusunu Kara (2013) çalışmasında, şu örnek üzerinden daha anlaşılır hale getirmektedir. Buna göre yazar (Kara, 2013: 336) ülkeye gelen göçmenler arasında meslek ehli olanların sadece şehre iskân edilebilecekleri, bir meslek ehli olmayanların köylere, öküz, tohumluk, alet ve edevat desteği ile yerleştirilecekleri bilgisini vermektedir.
Bu çalışma, Bulgaristan’dan Türkiye’ye farklı tarih aralıklarında göç etmiş Bulgaristan Türkü göçmenleri ve bu göçmenlerin mesleki dağılımını konu edinmektedir. Bunun içinse söz konusu göçmenlerin geldikleri ülkede bir göçmen olarak sahip oldukları meslek çeşitliliği kadar geride bıraktıkları ülke(ler)de (burada Bulgaristan) bir azınlık olarak mesleki durumlarını da anlamaya, tanımaya ihtiyaç vardır. Buradan hareketle, mesleki sermayenin göç ile birlikte bir kesintiye uğrayıp uğramadığına, mesleki kümelenmenin (işçi, çiftçi gibi) azınlık konumundan göçmen konumuna geçişte ve kuşaktan kuşağa taşınıp taşınmadığına bakılacaktır.
Sosyal bilimlerdeki araştırmalarda temel amaç, toplumsal gerçekliğin içerisinde bekleyen olgu ve olaylar hakkında geçerli ve güvenilir bilgiler elde etmektir; ancak bu nitelikli bilgiye ulaşmak için izlenecek yöntem(ler) hakkında alanda... more
Sosyal bilimlerdeki araştırmalarda temel amaç, toplumsal gerçekliğin
içerisinde bekleyen olgu ve olaylar hakkında geçerli ve güvenilir bilgiler
elde etmektir; ancak bu nitelikli bilgiye ulaşmak için izlenecek yöntem(ler)
hakkında alanda çeşitli tartışmalar devam etmektedir. Başlıca tartışma,
sosyalin irdelendiği çalışmalarda nitel yöntemin mi nicel yöntemin mi
tercih edileceği noktasında yaşanmaktadır. Ali Güler’in nicel yönteme
karşın nitel yöntemi öncelemesi, bu tartışmalardan birine örnektir. Güler
(y.y.), toplumsal olayların temel dinamiklerinin nicel bulgulara
indirgenerek yorumlandığını ve bu yöntemin bir anlamda “sayı fetişizm”i
yarattığını iddia eder ve ideal olanın alanın dokusuna uygun nitel bir yolun
izlenmesi olduğunu belirtir. Bu noktada çalışma, söz konusu ikili zıtlığa
dair ne klasikleşmiş tartışmaları gün yüzüne çıkartmayı ne de bu ikili
yapıya alternatif sunmayı amaçlar.
Bu çalışmanın başlıca amacı, hâkim bir konumda bulunan ve pozitivizt
sosyal bilim anlayışıyla şekillenmiş nicel yöntem yerine nitel yöntemi
kullanmayı seçmiş bir grup sosyal bilimcinin nitel yöntemi seçme ve
kullanma nedenini anlamak ve anlatmaktır. Bunun için nitel yönteme
başvurmuş bir grup akademisyenin araştırma deneyimlerine başvurulacak,
anlatımları üzerinden nicel yerine nitelin tercih edilme nedenleri ve nitel
yöntemin güçlü ve zayıf yönlerinin neler olduğu tespit edilecektir.
Bulguların analizine geçilmeden önce, çalışmanın akışına uygun düşecek
şekilde, klasikleşmiş tartışmanın içeriği ve gidişatına değinilecektir.
Elinizdeki bu çalışma, adından da anlaşılacağı gibi, kuşkusuz tarihle ilgilidir, ama kesinlikle ne toplumsal, ne budunsal, ne de tarihsel bir araştırma veya incelemedir. Bir yazarın, yazınsal çalışmaları sırasında aklına takılan veya... more
Elinizdeki bu çalışma, adından da anlaşılacağı gibi, kuşkusuz tarihle ilgilidir, ama kesinlikle ne toplumsal, ne budunsal, ne de tarihsel bir araştırma veya incelemedir. Bir yazarın, yazınsal çalışmaları sırasında aklına takılan veya rastlayınca bir kenara not düştüğü, izlenimleri, yorumlamaları ve (asıl) sorularıdır sadece. Yazar, Demirtaş Ceyhun, Ah Şu Biz "Kara Bıyıklı" Türkler ismini verdiği kitabına bu sözlerle başlar ve sözlerinin devamını, üç bölüme ("Şu Ünlü Göçebeliğimiz…", "Yeniden Türkleşme Serüvenimiz…", "Galiba, Göçebelikten Artık Yerleşikliğe Geçiş") ayırıp da her birinin altına yerleştirdiği alt başlıkları içeren 267 sayfaya yayar. 1992 yılında ilk baskısı yapılan çalışma ise zaman ve mekanın varlığı altında algılarla olayları içeren nedenlere ve değişimin ıspatına yaslanmış sonuçlara sahiptir. Bu değerlendirmede, Göçebe, Türk başlıkları altında kitabın genel fikirlerine yer verilmiş, çalışmanın niteliği detaylarıyla aktarılmaya çalışılmıştır. Doğrudan alıntılarla birlikte yazarın esas fikirleri, okura sorduğu sorular göçebe kimdir, Türk kimdir, biz kimiz gibi, özet cümleler hâlinde metne yer yer serpiştirilmiştir.
Book review
Research Interests:
Research Interests:
Çalışma, “sıradan” tek bir kadının, toplumsal araştırmaya veri sağlayabileceğini savunmaktadır. Önemli olan araştırma tekniğinin seçimidir ki, sözlü tarih kadına hayatıyla ilgili özgürce bir anlatı inşa edebilmeyi sağlıyor olması... more
Çalışma, “sıradan” tek bir kadının, toplumsal araştırmaya veri sağlayabileceğini savunmaktadır. Önemli olan araştırma tekniğinin seçimidir ki, sözlü tarih kadına hayatıyla ilgili özgürce bir anlatı inşa edebilmeyi sağlıyor olması nedeniyle kayda değer bir tekniktir. Burada, kadın anlatıcının anlatısına neleri sığdırmayı seçtiği ve anlatısında fail olarak kendini nasıl konumlandırdığı soruları hazırlamıştır. Bu sorularla kadının, anlatılarından toplumsal bir araştırmaya veri sağlayıp sağlamadığı irdelenmiştir. Bunun için yüksek yaş grubuna mensup (73), hikâyesini anlatmaya istekli ve kırdan kente göçü deneyimlemiş “sıradan” bir kadın olan, HA seçilmiştir. Anlatıcıyla sözlü tarih görüşmesi gerçekleştirilmiş, akabinde anlatısı söylem analizine tabi tutulmuştur. Elde edilen bulgular, kadın anlatıcının sözlü tarih tekniğiyle kendini ve yaşantısını detaylıca anlatabildiğini göstermiştir. Kadının, kendi iradesi ve tercihiyle...