Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Mehmet Hanefi Topal
  • Kirklareli, Turkey
One of the most important moral questions of our time is how to ensure the endless growth despite some of its limits. The question of whether endless growth is possible is not only on the agenda of advanced capitalist economies. It is... more
One of the most important moral questions of our time is how to ensure the endless growth despite some of its limits. The question of whether endless growth is possible is not only on the agenda of advanced capitalist economies. It is also a fundamental problem for less developed economies and capitalist industrial civilizations as a whole. In the economic literature, there are two opposing views on whether endless growth is possible. According to proponents of capitalism and endless growth, it is possible through the creation of accumulation based on technological progress and efficiency. On the other hand, opponents consider the limits of economic growth, especially in the context of green thinking and human well-being. This study attempts to answer the question of whether we have reached the end of the ideology of endless growth and capitalism by presenting the arguments of the two opposing views.
Research Interests:
Kamu politikaları, yalnızca kolektif politika aktörlerinin eylemlerine karşı bir reaksiyon değildir. Aynı zamanda kolektif politika aktörlerinin örgütlenme gücü üzerinde de etkili olabilir. İkinci duruma literatürde politika geri besleme... more
Kamu politikaları, yalnızca kolektif politika aktörlerinin eylemlerine karşı bir reaksiyon değildir. Aynı zamanda kolektif politika aktörlerinin örgütlenme gücü üzerinde de etkili olabilir. İkinci duruma literatürde politika geri besleme etkisi denir. Bununla beraber, sendikalaşma ile sosyal harcama ilişkisini politika geri besleme etkisi bağlamında araştıran çok az sayıda ampirik araştırma mevcuttur. Bu çalışmanın temel amacı, 1990 sonrası dönemde sendikalaşma ile sosyal harcamalar arasındaki ilişkileri incelemektir. 24 OECD ülkesinin 1990-2015 dönemi verilerinin kullanıldığı ve panel regresyon ile nedensellik analizlerinin uygulandığı araştırmada, sendikal yoğunluk ve sosyal harcamalar arasındaki ilişkiler analiz edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, OECD ülkelerinde 1990 sonrası dönemde sendikal yoğunluk sosyal harcamaları, sosyal harcamalar da sendikal yoğunluğu anlamlı bir şekilde arttırmaktadır. Bu sonuçlar, politika geri besleme etkisine dair güçlü bir kanıt sunmaktadır.
This study investigates the long-run asymmetric price dynamics of Islamic equity indexes and their conventional peers during the 2002–2018 period with respect to global equity prices (represented by a broad global equity index). We... more
This study investigates the long-run asymmetric price dynamics of Islamic equity indexes and their conventional peers during the 2002–2018 period with respect to global equity prices (represented by a broad global equity index). We applied hidden cointegration and asymmetric causality tests to the indexes for 20 developed and 17 developing countries. Our findings have revealed neither the positive nor negative components of Islamic and conventional indexes to be cointegrated with the broad global equity index apart from a few cases. Rather than hidden cointegration results, we have found significant asymmetric causality effects, particularly in developing countries. Our findings suggest that neither the Islamic or conventional indexes share any common stochastic trend with the broad global equity index in bear and bull markets, which implies different degrees of downward and upward rigidities in the aggregate series. The conclusion section of the research illustrates the implications for international investors.
This study aims to empirically analyze the impact of governance quality on tax effort in Sub-Saharan African (SSA) countries. Based on a dataset for 37 SSA countries over the time period of 2002-2015, the governance and tax effort... more
This study aims to empirically analyze the impact of governance quality on tax effort in Sub-Saharan African (SSA) countries. Based on a dataset for 37 SSA countries over the time period of 2002-2015, the governance and tax effort relationships is examined by using conventional panel data models and system-generalized method of moment (Sys-GMM) estimators. Unlike previous studies, this study analyzes the impact of both six governance indicators of the World Bank and the composite quality of governance index on tax effort. The empirical findings indicated that composite governance and all of the governance indicators positively affect tax effort in SSA countries. The robust empirical findings also indicate that democracy representatives such as voice and accountability and the rule of law are relatively more important determinants of tax effort in SSA countries.
AFAD personelleri yoğun çalışma temposu, uzun çalışma saatleri, fazla iş yükü sebebiyle yüksek strese maruz kalmaktadırlar. Bu şartlar göz önünde bulundurulduğunda, çalışma koşullarının personeli psikolojik anlamda zaman zaman yorduğu... more
AFAD personelleri yoğun çalışma temposu, uzun çalışma saatleri, fazla iş yükü sebebiyle yüksek strese maruz kalmaktadırlar. Bu şartlar göz önünde bulundurulduğunda, çalışma koşullarının personeli psikolojik anlamda zaman zaman yorduğu düşünülmektedir. Bu bağlamda, Suriye insani krizi nedeniyle yoğun göç almış bölgelerde Adıyaman, Gaziantep, Kilis İl Afet ve Acil Durum Müdürlüklerinde görev yapan personellerinin iş doyumu, örgütsel sessizlik ve tükenmişlik düzeylerinin belirlenmesi ve iş doyumunun tükenmişlik üzerine etkisinde örgütsel sessizliğin aracılık etkisini belirlemeyi amaçlamıştır. Nicel araştırma deseni olan çalışmamız 101 çalışan ile yürütülmüştür. Araştırmada ''Tanıtıcı Bilgi Formu'', ''İş Doyumu Ölçeği'', ''Tükenmişlik Ölçeği'' ve ''Örgütsel Sessizlik Ölçeği'' kullanılmıştır. Araştırma sonucuna göre iş doyumu ile tükenmişlik arasındaki ilişkide örgütsel sessizliğin kısmi aracılık etkisi olup, örgütsel sessizlik bu iki olgu arasındaki negatif ilişkiyi zayıf da olsa etkisini azaltmaktadır.
The purpose of this study is to examine the causal linkage between military expenditures and economic growth in 27 North Atlantic Treaty Organization (NATO) member countries. Different periods are studied due to the unavailability of data... more
The purpose of this study is to examine the causal linkage between military expenditures and economic growth in 27 North Atlantic Treaty Organization (NATO) member countries. Different periods are studied due to the unavailability of data for the common period for all countries. Both the symmetric and the asymmetric causality between military expenditures and economic growth are investigated under cross-sectional dependence and panel heterogeneity by using the bootstrap panel Granger causality testing approach. The results indicate that there is both symmetric and asymmetric Granger-causality between military expenditures and economic growth, which vary from one country to another. The robust empirical findings support the military expenditures and economic growth nexus in 12 of the 27 NATO member countries. Moreover, the findings show that more empirical evidence between military expenditures and economic growth can be obtained when the asymmetric causality is considered, in addition to the symmetric causality.
Merkez bankalarının enflasyon hedeflemesi stratejisi ya da fiyat istikrarını sağlama hedefi ile birlikte uygulanan başarılı bir mali disiplin para ve maliye politikaları arasındaki koordinasyonun iyileşmesine katkı sağlamaktadır. Buna... more
Merkez bankalarının enflasyon hedeflemesi stratejisi ya da fiyat istikrarını sağlama hedefi ile birlikte uygulanan başarılı bir mali disiplin para ve maliye politikaları arasındaki koordinasyonun iyileşmesine katkı sağlamaktadır. Buna karşılık mali baskınlığın ortaya çıkması ve merkez bankalarının bağımsızlığını zayıflatması pek çok sorunu beraberinde getirmektedir. Bu bağlamda çalışmanın amacı mali baskınlık ile merkez bankası bağımsızlığı arasındaki ilişkiyi ampirik olarak araştırmaktır. Diğer çalışmalardan farklı olarak bu çalışmada Euro bölgesine dâhil olmayan AB ülkeleri (Bulgaristan, Çekya, Danimarka, Hırvatistan, İngiltere, İsveç, Letonya, Litvanya, Macaristan, Polonya, Romanya) ve AB’ye aday statüsünde bulunan Türkiye örneklem olarak alınmıştır. 2000-2016 dönemi verileri ile yapılan panel eşbütünleşme ve nedensellik testlerinin sonuçlarına göre mali baskınlık ile merkez bankası bağımsızlığı arasında eşbütünleşme ilişkisi ve iki yönlü nedensellik ilişkisi olduğu belirlenmiştir. Dinamik en küçük kareler (DOLS) eşbütünleşme tahmincisi sonuçlarına göre, panelin genelinde mali baskınlıkta meydana gelen %1’lik artış merkez bankası bağımsızlığını %0.22 azaltmakta iken ülkelere özgü sonuçlar farklılaşmaktadır.
Obeziteyle mücadelede ön plana çıkan kamusal çözüm önerilerinden biri obezite vergileridir. Türkiye’de henüz uygulanmamakla birlikte, zaman zaman gündemde yer bulduğu düşünüldüğünde bu vergilere yönelik toplumun algı ve düşüncelerinin... more
Obeziteyle mücadelede ön plana çıkan kamusal çözüm önerilerinden biri obezite vergileridir. Türkiye’de henüz uygulanmamakla birlikte, zaman zaman gündemde yer bulduğu düşünüldüğünde bu vergilere yönelik toplumun algı ve düşüncelerinin araştırılması önem arz etmektedir. Bu çalışmanın amacı obezite vergisinin kabulü üzerinde etkili olan faktörleri ve obezite risk bilgisinin obezite vergisinin kabulündeki rolünü ampirik olarak incelemektir. Literatürde obezite vergilerinin kabul edilebilirliği üzerinde etkili çeşitli faktörler ön plana çıkmakla birlikte, obezite risk bilgisinin bu verginin kabulü üzerindeki etkisini irdeleyen bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu kapsamda Gümüşhane Üniversitesi öğrencisi 430 kişiden elde edilen veriler, çok değişkenli istatistiksel yöntemlerle analiz edilmiştir. Analiz sonucunda obezite vergilerinin kabul ve obezite risk bilgi düzeyinin oldukça düşük düzeyde olduğu görülmüştür. Ayrıca obezite risk bilgisinin obezite vergilerinin kabul edilebilirliği üzerinde anlamlı bir etkisi olmadığı gibi diğer faktörler üzerinde anlamlı düzenleyici bir etkisinin de olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Obezite vergisinin kabulünde sosyo-psikolojik, ekonomik ve sağlık faktörlerinin anlamlı etkisi tespit edilmiştir. Obeziteyle mücadelede eğitim ve bilgilendirme faaliyetleri gibi diğer çözüm politikalarının yürütülmesinin gerekli olduğu, çalışmada öne çıkan öneriler arasındadır.
The middle income trap (MIT) is a concept that is often used in the economic development literature but is not defined clearly enough. The purpose of this study is to revise previous discussions on MIT and to make an empirical... more
The middle income trap (MIT) is a concept that is often used in the economic development literature but is not defined clearly enough. The purpose of this study is to revise previous discussions on MIT and to make an empirical investigation of the existence of MIT in 44 middle-income countries based on Ye and Robertson's (2016) time series approach. Unlike conventional time series analyses, this study takes into consideration non-linearity in time series and smooth transition of structural breaks. The empirical findings of this study show the following results. There is strong evidence of the existence of MIT in seven countries. The stochastic convergence is valid for twenty one countries, including Turkey. The trend findings of the countries show that the income gap between ten countries and the US is decreasing quite slowly or increasing steadily. These results also indicate that economic and institutional reform requirements maintain their priority in the political agenda in most middle income-especially in Latin American-countries.
Bireylerin elde ettiği gelirlerinin bir kısmının kamuya aktarması ile vergi yükü kavramı ortaya çıkmakta ve vergi yükü çeşitli şekillerde sınıflandırılmaktadır. İşgücü üzerindeki vergi yükü ise vergi takozu kavramıyla ifade edilmektedir.... more
Bireylerin elde ettiği gelirlerinin bir kısmının kamuya aktarması ile vergi yükü kavramı ortaya çıkmakta ve vergi yükü çeşitli şekillerde sınıflandırılmaktadır. İşgücü üzerindeki vergi yükü ise vergi takozu kavramıyla ifade edilmektedir. Vergi takozu emek piyasası başta olmak üzere pek çok ekonomik olguyu etkileyebilmektedir. Bu açıdan bakıldığında vergi takozunun emek piyasasına ve üretim düzeyine etkisinin incelenmesi önemli görülmektedir. Bu çalışmanın amacı, vergi takozunun emek piyasası ve üretim üzerindeki etkilerini 36 OECD ülkesinin 2000-2015 dönemi verilerini kullanarak panel veri analizleriyle incelemektir. Diğer çalışmalardan farklı olarak bu çalışmada vergi takozunun emek piyasası ve üretim etkileri alternatif vergi takozu göstergeleri dikkate alınarak kapsamlı olarak incelenmiştir. Araştırma sonuçları çok açık bir biçimde OECD ülkelerinde işgücü üzerindeki vergi yükü artışlarının istihdamı ve üretimi cezalandırdığını göstermektedir. Bununla beraber işgücü vergilerinin verimlilik ve kayıt dışı ekonomi üzerindeki etkilerine yönelik sonuçlar muğlaktır. Araştırmanın diğer bir sonucuna göre OECD ülkelerinde genç işgücü üzerindeki yüksek vergi yükü genç işsizliğini ve gençlerin a-tipik istihdamını arttırmakta ve ayrıca ekonomilerin büyüme hızlarını nispeten daha fazla düşürmektedir.
Son yıllarda artan çevre sorunları karşısında kamusal önlemlerin sürdürülebilir çevre için etkili olup olmadığı tartışması akademik ve politik bir gündem haline gelmiştir. Ciddi çevresel tahribata neden olan plastik poşetlerin... more
Son yıllarda artan çevre sorunları karşısında kamusal önlemlerin sürdürülebilir çevre için etkili olup olmadığı tartışması akademik ve politik bir gündem haline gelmiştir. Ciddi çevresel tahribata neden olan plastik poşetlerin kullanımının mali çözüm araçları ile azaltılması bu ilginin bir yansımasıdır. Yakın zamanda ülkemizde de plastik poşet kullanımının azaltabilmesi için ücretli poşet (ücret ve vergi) uygulaması hayata geçirilmiştir. Bu çalışmanın amacı çevresel kaygılar, algılanan tüketici etkinliği ve çevre bilinci ile genişletilmiş sebepli eylem teorisi bağlamında ücretli plastik poşet kullanım niyeti üzerinde etkili olan faktörlerin belirlenmesidir. Araştırmanın örneklemini Gümüşhane ilinde ikamet etmekte olan 434 kişi oluşturmaktadır. Anket yöntemiyle toplanan veriler çok değişkenli istatistiksel analizler ve yapısal eşitlik modeli kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırma bulguları şu sonuçları göstermektedir. Uygulama tüketicilerin ücretli poşet kullanımını azaltmıştır. Tüketicilerin çevresel kaygıları, algılanan tüketici etkinliği, çevre bilinci, ücretli plastik poşetlere yönelik tutumu ve sübjektif normları plastik poşet kullanmama niyeti üzerinde pozitif yönde etkilidir. Araştırma sonuçları tüketicilerin plastik poşet kullanımını azalttığını ortaya koymakla beraber bunun sürdürülebilirliği noktasında bazı soru işaretlerinin olduğuna da göstermektedir.
The impact of taxation on long-run gross domestic product (GDP) level is one of the most important controversial issues in the literature. Nevertheless, there is no consensus how a non-distortionary taxation can be applied. The purpose of... more
The impact of taxation on long-run gross domestic product (GDP) level is one of the most important controversial issues in the literature. Nevertheless, there is no consensus how a non-distortionary taxation can be applied. The purpose of this study is to investigate the long-run relations between tax structure and GDP growth by using the annual data of 13 European transition economies covering the period of 1995-2015. The pooled mean group (PMG) estimation method developed by Pesaran et al (1999) was used to analyze the relations between tax structure and long-run GDP growth. The income effects of tax burden, tax mix, tax composition and revenue-neutral shifts were estimated by applying alternative model specifications The findings indicate the following results. (1) Tax policy affects long-run GDP growth in transition economies, (2) high tax burden with direct taxation (personal income tax, corporate tax and property taxes) are generally associated with lower long-run GDP growth while indirect taxation is associated with higher long-run GDP growth, (3) consumption taxes (except trade taxes) are the most growth-friendly while all the other taxes damage long-run growth. (4) Additionally, revenue-neutral reduction in income, property and trade taxes, offset by increases in domestic consumption taxes, appear to be growth-friendly.
Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerde kamu harcamalarının sürekli artışı karşısında vergi gelirlerinin buna uyum sağlaması, kısa dönemde bütçe disiplinin korunabilmesi ve uzun dönemde mali sürdürülebilirlik için etkin işleyen bir... more
Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerde kamu harcamalarının sürekli artışı karşısında vergi gelirlerinin buna uyum sağlaması, kısa dönemde bütçe disiplinin korunabilmesi ve uzun dönemde mali sürdürülebilirlik için etkin işleyen bir vergi sistemi elzem bir gerekliliktir. Ülkemizde geçmişte çok sayıda vergi reformu yapılmıştır. Ancak sınırlı sayıda çalışmada vergi reformlarının başarısı, vergi sisteminin esnekliği ve canlılığı üzerindeki etkisinden hareketle değerlendirilmiştir. Vergi esnekliği ile vergi canlılığı farklı durumları ifade etmekle beraber bir vergi sisteminin etkinliğini değerlendirmek amacıyla kullanılan faydalı mali ölçütlerdir. Bu çalışmada, 1965-2016 dönemi için PAA yaklaşımı ve ARDL ekonometrik tahmin yöntemi kullanılarak Türk vergi sisteminin etkinliği ve canlılığı tahmin edilmiş olup dolaylı vergi reformlarının bu ölçütler üzerindeki etkisinden hareketle ilgili reformların başarıları da değerlendirilmiştir. Araştırmanın temel sonuçları şunlardır;
1. İncelenen dönemde, Türk vergi sisteminin vergi esnekliği ve canlılığı yaklaşık 1,06 düzeyinde tahmin edilmiş olup mali sürdürülebilirlik için Türkiye etkin bir vergi sistemine sahip değildir denilebilir.
2. İncelenen dönemde, Türk vergi sisteminin esnekliği ve canlılığı zayıf olduğu belirlenmiş olmakla beraber kısa dönem vergi canlılığı (=0,947) vergi esnekliğinden (=0,825) daha yüksek bulunmuştur. Bu sonuç aslında, ülkemizde bütçe disiplininin sağlanması amacıyla hükümetlerin sıklıkla vergi düzenlemelerine gitmelerinin rasyonel bir tercih olduğuna dair bir destek sunmaktadır. Ancak her iki büyüklüğün de 1’den küçük olması reform niteliğinde olmayan vergi düzenlemelerinin mali istikrar sağlayıcı olmayacağına da işaret etmektedir.
3. 1985 (yürürlülük) tarihli KDV reformu, kısa dönem vergi canlılığını azaltsa da uzun dönemde vergi canlılığını, kısa ve uzun dönemde vergi esnekliğini anlamlı bir şekilde arttırmaktadır. Dolayısıyla KDV sisteminin Türk vergi sisteminin etkinliğini yükselten başarılı bir vergi reformu olduğu ifade edilebilir.
4. 2002 tarihli ÖTV reformu, kısa ve uzun dönem vergi esnekliğinin, uzun dönem vergi canlılığının üzerinde anlamlı bir etkisi bulunmamışken kısa dönem vergi canlılığını azalttığı belirlenmiştir. Buradan hareketle ÖTV reformunun başarılı bir vergi reformu olmadığı ifade edilebilir.
Reformların etkilerine dair sonuçlar topluca değerlendirildiğinde dolaylı vergi reformları içerisinde KDV reformu başarılı olmakla beraber bu reformların tek başlarına Türk vergi sisteminin etkinliği arzu edilen düzeylere çektiği söylenemez. Dolayısıyla özellikle ÖTV sistemi başta olmak üzere bu iki verginin yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.
Abrams (1999) eğrisi hipotezi, kamu sektörü hacminin genişlemesinin işsizlik oranını arttırdığını iddia etmektedir. Kamu sektörü hacminin genişlemesinin işsizlik oranlarını olumsuz etkilemesinin pek çok nedeni olabilir. (1) Kamusal olarak... more
Abrams (1999) eğrisi hipotezi, kamu sektörü hacminin genişlemesinin işsizlik oranını arttırdığını iddia etmektedir. Kamu sektörü hacminin genişlemesinin işsizlik oranlarını olumsuz etkilemesinin pek çok nedeni olabilir. (1) Kamusal olarak finanse edilen sağlık sigortası programı çalışanların işgücü maliyetlerini arttırır. (2) Kamu harcamalarının artması vergi yükünü yükseltir ve bu da çalışma-boş zaman tercihlerini değiştirebilir. (3) Kamu harcamalarının özel sektör yatırımlarını dışlaması işsizliği arttırabilir. (4) Kapsamlı kamusal düzenlemelerle işgücü piyasasına müdahale edilmesi, işgücü piyasasında fiyat sinyallerinin bozulmasına, işgücü piyasasının işleyiş kapasitesinin zayıflamasına ve belirsizliklere neden olur. Daha önce yapılmış çoğu çalışma, Türkiye’de kamu sektörü hacminin ekonomik büyüme üzerindeki etkisine odaklanmıştır. Öte yandan kamu sektörü hacmi – işsizlik oranı ilişkisini araştıran çok az çalışma vardır. Bu çalışmanın amacı, 1965-2016 dönemi için Türkiye’de Abrams eğrisi hipotezinin geçerli olup olmadığını ampirik olarak araştırmaktır. Kamu sektörü hacminin kısa ve uzun dönem işsizlik oranları üzerindeki etkileri, ARDL sınır testi ve tahmin yöntemi kullanılarak incelenmiştir. Araştırmanın bulguları, Türkiye’de Abrams eğrisi hipotezinin kısa dönemde geçerli olmadığını göstermektedir. Ancak bulgular, uzun dönemde Abrams eğrisi hipotezinin geçerli, kamu sektörü hacmi ile işsizlik oranı arasında pozitif ilişki olduğunu da göstermektedir.
The establishment, use, and continuity of nuclear energy/power plants can be ensured by the adoption of nuclear energy by the society. In this context, determining the extent to which the society accepts nuclear power plants and... more
The establishment, use, and continuity of nuclear energy/power plants can be ensured by the adoption of nuclear energy by the society. In this context, determining the extent to which the society accepts nuclear power plants and determining the factors affecting this acceptance have an important role for the future of nuclear power plants. The aim of this study is to specify the attitude and behavior of the people towards nuclear power plants being built in Turkey and the factors that influence these behaviors. For this purpose, 650 people were interviewed in the cities of Sinop and Mersin where the nuclear power plants are being constructed and the data collected is analyzed by employing SEM. As a result of the analysis, it was found that the traditionalism and nuclear trust increased the nuclear acceptance level of the people of the region. It was determined that altruism and nuclear risk perception decreased this level. The results are evaluated and recommendations for improvement of nuclear acceptance are presented.
Twin deficits hypothesis has been one of the most widely-applied phenomenon in the economics literature. In this study, the twin deficits hypothesis was tested for the EU-27 member states and Turkey with the data covering the... more
Twin deficits hypothesis has been one of the most widely-applied phenomenon in the economics literature. In this study, the twin deficits hypothesis was tested for the EU-27 member states and Turkey with the data covering the 2002:Q1-2014:Q1 period. Unlike other studies, the twin deficits hypothesis was tested by using second generation panel causality tests that considered the cross-sectional dependence. According to the findings of this study, which used panel Granger causality tests suggested by Dumitrescu-Hurlin (2012) and Emirmahmutoğlu-Kose (2011), there is statistically significant bidirectional causality between budget deficit (BD) and current account deficit (CAD) in the relevant period. It was found out a bidirectional causality between BD and CAD in sixteen of the twenty-eight countries Turkey and the UK) and a unidirectional causality from BD to CAD was also noticed in five EU countries (Cyprus, Latvia, Lithuania, Poland and Slovakia). Nevertheless, the findings indicated that there is a unidirectional causality from CAD to BD in Hungary, Luxembourg and Malta but there is no causality between BD and CAD in Ireland, Portugal, Slovenia, and Sweden.
Kalkınma sürecinde kritik bir sorun olan enerji güvenliği için nükleer enerji, politik alanda ciddi biçimde önemsenmektedir. Öte yandan, Türkiye'de nükleer enerji politikalarının sürdürülebilirliğini sağlamak için kamuoyunun bu... more
Kalkınma sürecinde kritik bir sorun olan enerji güvenliği için nükleer enerji, politik alanda ciddi biçimde önemsenmektedir. Öte yandan, Türkiye'de nükleer enerji politikalarının sürdürülebilirliğini sağlamak için kamuoyunun bu yaklaşımları ne ölçüde desteklediği de önemlidir. Daha önce yapılmış çalışmalar, Türkiye kamuoyu ekseninde nükleer politikaları kabullenmede etkili olan faktörlerin hangileri olduğu sorusuna yeterince odaklanmamıştır. Bu çalışmanın amacı; halkın bireysel ve çevreci değerlerinin, nükleer risk algısının ve nükleer farkındalığının nükleerin toplumsal kabul düzeyi üzerinde etkili olup olmadığını araştırmaktır. Bu bağlamda nükleer güç santrallerinin inşa edilmekte olduğu Sinop ve Mer-sin illerinde 650 kişiye anket uygulanmıştır. Toplanan verilerin analizi yapısal eşitlik modellemesiyle gerçekleştirilmiştir. Analizler sonucunda altruizmin, çevre duyarlılığının ve algılanan nükleer riskin bölge halkının nükleer kabul düzeyini azalttığı; hedonizmin ve daha yüksek nükleer farkındalığın ise bu dü-zeyi arttırdığı belirlenmiştir. Ayrıca bulgular, nükleer karşıtı bakışın açıkçası daha çok nükleer farkında-lığın düşüklüğü ve nükleer risk algısının yüksekliğinden kaynaklandığını da göstermektedir. Buna bağlı olarak, bu araştırmada, nükleer farkındalığın arttırılması gerekliliğinin dışında, nükleer politikaların sür-dürülebilir olması amacıyla kamuoyu için çevresel hassasiyet ve risk endişeleri hususlarında ikna edici mekanizmaların oluşturulması önerilmektedir.
Bu çalışmanın amacı, PIIGS ülkeleri ile Türkiye özelinde ve zaman serisi analizi kullanılarak kamu borçları ekonomik büyüme ilişkisini araştırmaktır. Bu bağlamda, 1960-2015 donemi verileri kullanılmış ve PIIGS ülkeleri ile Türkiye’de kamu... more
Bu çalışmanın amacı, PIIGS ülkeleri ile Türkiye özelinde ve zaman serisi analizi kullanılarak kamu borçları ekonomik büyüme ilişkisini araştırmaktır. Bu bağlamda, 1960-2015 donemi verileri kullanılmış ve PIIGS ülkeleri ile Türkiye’de kamu borç yükünün (KBY), uzun donem ekonomik büyüme (Y) üzerindeki etkisi ampirik olarak araştırılmıştır. Çalışmanın bulgularına göre İtalya dışında diğer beş ülkede kamu borç yükündeki artışların uzun donem ekonomik büyüme performansını cezalandırdığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuç, 2008 küresel krizinin ardından Yunanistan, Portekiz, İrlanda ve İspanya gibi yüksek borçlu ülkelerde resesyonun neden uzun sureli olduğuna dair ampirik kanıtlar ortaya koymaktadır. Benzer şekilde çalışmanın sonuçları, yüksek borçluluk düzeyinin ve kamu mali disiplinin bozulmasının Türkiye’nin uzun donem ekonomik performansı için olumsuz sonuçları olacağına dair deliller de ortaya koymaktadır.
Research Interests:
Askeri harcamalar, teknolojik yayılım etkisine neden olarak veya artan talep yaratarak işsizliği azaltabilir. Bununla beraber, askeri harcamaların ekonomik etkinsizliklere neden olarak işsizliği artırması da beklenebilen bir durumdur.... more
Askeri harcamalar, teknolojik yayılım etkisine neden olarak veya artan talep yaratarak işsizliği azaltabilir. Bununla beraber, askeri harcamaların ekonomik etkinsizliklere neden olarak işsizliği artırması da beklenebilen bir durumdur. Türkiye'de askeri harcamalar ile ekonomik büyüme ilişkisini araştıran çok sayıda çalışma bulunmaktadır. Buna rağmen Türkiye'de askeri harcamaların işsizlik üzerindeki etkisini araştıran sınırlı sayıda çalışma yapılmıştır. Bu çalışma, 1955-2016 yılları arasında reel askeri harcamaların işsizlik oranları üzerindeki etkisini çoklu yapısal kırılmalı eşbütünleşme testleri ve zamanla değişen nedensellik analizini kullanarak yeniden ele almaktadır. Bu çalışmanın bulguları, Türkiye’de reel askeri harcamalar ile işsizlik oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı ve uzun dönemli bir ilişki olmadığını göstermektedir. Bununla beraber, zamanla değişen nedensellik analizinin bulguları, askeri harcamalar ile işsizlik oranları arasındaki nedenselliğin istikrarsız ve ancak dönemsel olduğunu da göstermektedir.
Research Interests:
The relationship between public debts and economic growth performance has played a part in the literature for a long time. The developments which occurred especially after the global economic crisis in 2008 have raised the debt problem of... more
The relationship between public debts and economic growth performance has played a part in the literature for a long time. The developments which occurred especially after the global economic crisis in 2008 have raised the debt problem of some countries once again. Thus, the impact of the debt problem on economic performance has become controversial. In this regard, the aim of the study is to analyse the relationship between public debt burden and economic growth by using time series analysis for PIIGS countries (Portugal, Ireland, Italy, Greece, Spain) and Turkey. In the study, the data set for the period 1960-2015 was used and the impact of public debt burden on long-term economic growth was investigated empirically. According to the findings of the study, the increase in public debt burden reduces long-term economic growth performance in mentioned countries except Italy. This result provides empirical evidence that why the 2008 global crisis has led to a long-term of recession in high-debt countries such as Greece, Portugal, Ireland and Spain. Similarly, the results of the study states that high levels of indebtedness and the deterioration in fiscal discipline cause negative consequences for Turkey’s long-term economic performance.
Research Interests:
This study has analysed the causal relationship between public debt and unemployment - youth unemployment in the PIIGS countries and Turkey for the period of 1990–2015. Availing country-based comparisons, Kònya (2006) panel bootstrap... more
This study has analysed the causal relationship between public debt and unemployment - youth unemployment in the PIIGS countries and Turkey for the period of 1990–2015. Availing country-based comparisons, Kònya (2006) panel bootstrap Granger causality test estimation results indicate that in five of the sample countries except Portugal there is causality between public debt and unemployment (and youth unemployment). Public debt increases unemployment (and youth unemployment) in Turkey, Italy and Greece. Similar to numerous studies (i.e. Jimenez and Mishra, 2010; Fedeli and Forte, 2012; Korel and Cerkas, 2015; Kurocic and Kokotovic, 2016; Kokotovic, 2016), these findings do not support the Keynesian thesis that public debt have positive effect on unemployment. On the contrary, it may be said that the results endorse policy inefficiency and debt’s distortionary effect claims of the Monetarist and New Classical economics.  Another conclusion to be made out of the analysis is that unemployment (and youth unemployment) have an increasing effect on public debt in Turkey, Ireland and Spain. In these economies—with tight monetary policies, fiscal policies are regarded as the only policy option albeit it is evident that public debt is not a proper and efficient remedy for unemployment.
Research Interests:
A growth number of empirical studies have investigated the relationship between military expenditures and economic growth in Turkey. However, there is no consensus on the relationship between military expenditures and economic growth in... more
A growth number of empirical studies have investigated the relationship between military expenditures and economic growth in Turkey. However, there is no consensus on the relationship between military expenditures and economic growth in literature. The aim of this study is re-examining the relationship between military expenditures and economic growth covering the period of 1960 and 2016 within the context of cointegration and causality analysis. In addition to traditional analysis, we employed cointegration test with multi structural breaks and time-varying causality analysis. According toBayer and Hanck’s (2013) standart cointegration test results the military expenditures negatively affect long-run GDP per capita. However, Maki’s (2012) cointegration test with multiple breaks results show that there is no relationship between military expenditıres and GDP per capita. On the other hand, time-varying causality results also indicate that the causal linkage between military expenditures and economic growth has disappeared due to economic and politic shifts in Turkey after the middle of 1970s.
This study used the data of 24 OECD countries from 1990 to 2015 to empirically analyze the reciprocal relationship between unionization and social expenditures and made estimates using the panel fixed effects model with Driscoll-Kraay... more
This study used the data of 24 OECD countries from 1990 to 2015 to empirically analyze the reciprocal relationship between unionization and social expenditures and made estimates using the panel fixed effects model with Driscoll-Kraay robust standard errors. The research results indicated that unionization has a weak but positive effect on social expenditures in the period concerned and social expenditures has a strong policy-feedback effect which, in turn, increases unionization. These results run in parallel with those of Hooghe and Oser (2016). Additionally, the research results also confirm that trade unions had a say in the policy-making process in the OECD countries in the post-1990 period. Although the results reveal the reciprocal interaction between unionization and social expenditures, they do not provide information as to whether this interaction is valid in different welfare regimes. The research results also do not explain the mechanisms by which the policy-feedback effect emerges. Thus, further studies can expand the scope of research considering these limitations.
Research Interests:
Kamu ihalelerinin daha şeffaf, adil, güvenilir, hesap verilebilir, hızlı ve rekabetçi süreçlerle yapılmasında, bilgi iletişim teknolojilerinin etkin kullanımına önemlidir. Bu kapsamda elektronik kamu alımları platformu (EKAP), Türkiye’nin... more
Kamu ihalelerinin daha şeffaf, adil, güvenilir, hesap verilebilir, hızlı ve rekabetçi süreçlerle yapılmasında, bilgi iletişim teknolojilerinin etkin kullanımına önemlidir. Bu kapsamda elektronik kamu alımları platformu (EKAP), Türkiye’nin en önemli e-devlet projelerinden biridir. Proje ile her yıl ciddi rakamlarda işgücü, zaman ve kaynak tasarrufu sağlanmaktadır. Sistemden beklenilen faydaların yüksek olması için teknolojik altyapısının güçlü olması tek başına yeterli değildir. Bununla birlikte daha çok isteklinin sistemi benimsemesi gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı firmaların sistemi benimsemesinde etkili olan faktörlerin belirlenmesidir. Bu kapsamda teknoloji kabul modeli çerçevesinde bu faktörler araştırılmıştır. Araştırmada TR90 bölgesindeki 800 firmadan toplanan veriler yapısal eşitlik modeli ile analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda algılanan kullanışlılığın, online güvenin ve devlete güvenin firmaların EKAP’ı benimsemelerinde etkili olduğu belirlenmiştir
Research Interests:
Kamu harcamalarını finanse etmek için kaynak zengini ülkeler dışında çoğu ülkede vergiler kamu gelirlerinin en güvenilir kaynağıdır. Ayrıca dünyanın çoğu ülkesinde halen vergiler, kamu idareleri eliyle toplanmaktadır. Ancak 1990’lı... more
Kamu harcamalarını finanse etmek için kaynak zengini ülkeler dışında çoğu ülkede vergiler kamu gelirlerinin en güvenilir kaynağıdır. Ayrıca dünyanın çoğu ülkesinde halen vergiler, kamu idareleri eliyle toplanmaktadır. Ancak 1990’lı yıllardan sonra yeni kamu yönetimi anlayışı çerçevesinde ve özellikle de Latin Amerika ve Afrika ülkelerinde vergi yönetiminde etkinliği sağlamak amacıyla yarı özerk gelir idareleri (SARAs) modelinin uygulanması popüler hale gelmiştir. Verginin tabanının genişletilmesi, daha yüksek vergi geliri, vergi kayıp ve kaçaklarının azaltılması ve yolsuzlukların kontrolü gibi beklentilerle uygulamaya konulan yarı özerk gelir idareleri modeli, teoride ve uygulamada tartışılmaya halen devam etmektedir. Bu çalışmanın amacı, daha önce yapılan teorik ve ampirik çalışmalardan elde edilen sonuçları da dikkate alarak, farklı ülke uygulamalarının başarısını değerlendirmektir. Uygulama deneyimlerine ve ilgili ampirik analizlerin bulgularına göre, yarı özerk gelir idareleri modelinin etkin bir vergi yönetiminin oluşturulmasında garanti sunmadığı ve kendisinden beklenilen sorunların çözümünde etkili olabilmesine karşın yeni sorunlar doğurmasının da olası olduğu ifade edilebilir.
Research Interests:
Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de bölgesel düzeyde kamu yatırımlarının istihdam üzerindeki etkisini araştırmaktır. Diğer çalışmalardan farklı olarak bu çalışmada ayrıca kamu yatırımlarının genç işsizler için istihdam yaratma potansiyeline... more
Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de bölgesel düzeyde kamu yatırımlarının istihdam üzerindeki etkisini araştırmaktır. Diğer çalışmalardan farklı olarak bu çalışmada ayrıca kamu yatırımlarının genç işsizler için istihdam yaratma potansiyeline sahip olup olmadığı da incelenmiştir. 2004-2016 dönemi için 26 bölgeye ait yıllık verilerin kullanıldığı araştırmada, kamu yatırımları ile istihdam arasındaki dinamik ilişkiler panel eşbütünleşme ve nedensellik testleriyle analiz edilmiştir. ECM eşbütünleşme testi ve ARDL-PMG tahmin sonuçlarına göre, kamu yatırımları ile istihdam arasında uzun dönemli ve anlamlı bir ilişki vardır. Bulgular, TR90 ve TRC3 dışında tüm bölgelerde kamu yatırımlarının uzun dönemde işsizliği ve genç işsizliğini azalttığını göstermektedir. VECM Granger nedensellik testinin sonuçları da bunu desteklemektedir. Bulgular, kamu yatırımları ile istihdam arasında yalnızca uzun dönem nedensellik olduğunu ve kamu yatırımlarından işsizliğe ve genç işsizliğine doğru tek yönlü nedensellik olduğunu ortaya koymaktadır. Bu sonuçlara göre, Türkiye’de işsizlikle mücadele için kamu yatırımlarının etkili bir maliye politikası tercihi olduğu söylenebilir.
Research Interests:
Amaç: Genç işsizliği, Türkiye’nin önemli sosyo-ekonomik problemlerinden biridir. Türkiye’de genç işsizliği üzerinde yapılan daha önceki araştırmalar, özellikle genç işsizliğinin nedenleri ve ekonomik etkileri üzerine odaklanmıştır. Genç... more
Amaç: Genç işsizliği, Türkiye’nin önemli sosyo-ekonomik problemlerinden biridir. Türkiye’de genç işsizliği üzerinde yapılan daha önceki araştırmalar, özellikle genç işsizliğinin nedenleri ve ekonomik etkileri üzerine odaklanmıştır. Genç işsizliğinin ortaya çıkardığı toplumsal sorunlar üzerine yapılmış çalışmalar ise oldukça sınırlıdır. Bu çalışma, Türkiye’de genç işsizliğinin suç, göç, intihar ve boşanmalar gibi diğer toplumsal sorunlar üzerinde etkili olup olmadığının ampirik olarak incelemeyi amaçlamaktadır.

Yöntem: Analizlerde, Türkiye’nin 26 bölgesinin (Düzey-II) 2004-2016 dönemi verileri kullanılmıştır. Değişkenler arasındaki ilişkiler ise klasik panel regresyon (en küçük kareler) analizi ve ikinci nesil panel nedensellik analizlerinden Dumitrescu ve Hurlin (2012) nedensellik testi yardımıyla incelenmiştir.

Bulgular ve Sonuç: Panel en küçük kareler tahmin sonuçlarına göre, genç işsizlik suç, göç, intihar ve boşanmalar üzerinde istatistiksel olarak anlamlı ve pozitif yünde etkilidir. Dumitrescu ve Hurlin nedensellik testi sonuçlarına göre, genç işsizliği göç, intihar ve boşanma gibi toplumsal sorunların nedenlerinden biridir. Bu bulgulardan hareketle, Türkiye’de istihdam politikaları oluşturulurken gençlere odaklanmış daha proaktif kamu politikası araçlarının üretilmesi gerektiği söylenebilir.
Research Interests:
Bu çalışmanın amacı, vergi yapısının uzun dönem ekonomik büyüme üzerindeki etkisini, 22 OECD ülkesinin 1971-2014 dönemi için araştırmaktır. Konu üzerine daha önce yapılmış çok sayıda çalışma bulunmaktadır. Bununla beraber, ampirik... more
Bu çalışmanın amacı, vergi yapısının uzun dönem ekonomik büyüme üzerindeki etkisini, 22 OECD ülkesinin 1971-2014 dönemi için araştırmaktır. Konu üzerine daha önce yapılmış çok sayıda çalışma bulunmaktadır. Bununla beraber, ampirik metodoloji farklılıklarına bağlı olarak elde edilen sonuçlar da değişebilmektedir. Ayrıca daha önce yapılmış az sayıda çalışma, panelde yatay kesit bağımlılığını dikkate almıştır. Bu makalede, yatay kesit bağımlılığını dikkate alan panel nedensellik ve dinamik panel tahmin yöntemleri kullanılmıştır. Ampirik bulgular, uzun dönem ekonomik büyüme performansı üzerinde tüketim vergilerinin (dolaylı vergilerin) pozitif, vergi yükü ile gelir ve servet vergilerinin (dolaysız vergilerin) ise negatif etkisinin olduğunu ortaya koymaktadır. Bu güçlü tahmin sonuçları, uzun dönem ekonomik büyüme performansı için tüketim vergilerinin bozucu olmayan vergiler olduğu iddiasını desteklerken servet vergilerinin büyüme dostu vergiler olduğu iddiasına ise ampirik kanıt sunamamaktadır.
Research Interests:
Yeni yatırımları finanse etmek için yeterli kaynaklara sahip olmayan bir ülke için dış borçlanma önemli finansman kaynaklarından biridir. Bununla beraber bu finansman kaynağının etkin kullanılamaması durumunda ekonomi üzerinde ciddi... more
Yeni yatırımları finanse etmek için yeterli kaynaklara sahip olmayan bir ülke için dış borçlanma önemli finansman kaynaklarından biridir. Bununla beraber bu finansman kaynağının etkin kullanılamaması durumunda ekonomi üzerinde ciddi yükleri de olmaktadır. Etkin olmayan dış borç yönetiminin ekonomide ortaya çıkardığı yüklerden biri de işsizliktir. Kuşkusuz Türkiye’nin karşı karşıya olduğu önemli yapısal sorunlarından biri yüksek düzeyde işsizliktir. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de dış borçlar ile işsizlik arasında bir ilişki olup olmadığını araştırmaktır. Bu bağlamda, 1932-2016 dönemine ait veriler kullanılarak zaman serileri analizi yardımıyla toplam dış borç stoku ile işsizlik oranları arasındaki ilişki araştırılmıştır. Johansen eşbütünleşme testi bulgularına göre Türkiye’de dış borç stoku ile işsizlik oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir eşbütünleşme ilişkisi söz konusudur. En küçük kareler (OLS), dinamik en küçük kareler (DOLS), tam değiştirilmiş en küçük kareler (FMOLS) ve gecikmesi dağıtılmış otoregresif model (ARDL) tahmin sonuçlarına göre ilgili dönemde dış borç stokundaki ortalama % 1’lik artış uzun dönemde işsizlik oranını yaklaşık % 0.24 düzeyinde arttırmaktadır. Ayrıca vektör hata düzeltme modeli (VECM) bulgularına göre de dış borç stokundaki ortalama % 1’lik artış kısa dönemde işsizlik oranını % 0.14 düzeyinde arttırmaktadır. Öte yandan TYDL nedensellik testi bulgularına göre Türkiye’de dış borç stoku ile işsizlik oranı arasında iki yönlü bir nedensellik ilişkisi bulunmaktadır. Bulgular topluca değerlendirildiğinde Türkiye’de dış borçların etkin değerlendirilemediği, dış borç yönetiminin zayıf olduğu ve Türkiye’nin dış borç fazlası ile karşı karşıya olduğu söylenebilir. Bu sonuçlardan hareketle Türkiye’de işsizliğe neden olmaması için dış borçların azaltılmasının ya da en azından açık bir iktisadi kurala bağlanmasının gerekli olduğu ileri sürülebilir.
The relationship between central bank independence and macroeconomic developments has an important place in the economic literature. Studies of Alesina and Summers (1993), Cukierman et al. (1993), Bleaney (1996) and Fuhrer (1997) are... more
The relationship between central bank independence and macroeconomic developments has an important place in the economic literature. Studies of Alesina and Summers (1993), Cukierman et al. (1993), Bleaney (1996) and Fuhrer (1997) are considered as primary studies on this topic. Findings from the studies suggest that central bank independence is particularly effective on inflation developments and economic growth. The relationship between central bank independence and economic stability has been studied extensively in the literature but it is rare to see the studies which examine the relationship between central bank independence and fiscal dominance. In this regard, the aim of this study is to investigate the relationship between central bank independence, inflation, economic growth and fiscal dominance by using annual data (central bank independence index, GDP growth, consumer price index and fiscal dominance index)  of 2000-2016 period for non-Eurozone countries and Turkey. In the first stage of the analysis process, cross-section dependence tests were used to examine whether there is cross-section dependence in the series and research models used in empirical analyzes.Since the cross-section dependence is determined, the causality relationship between the variables was examined by Emirmahmutoglu and Köse (2011) panel causality test which is one of the second generation panel data models which consider the cross-section dependence. The stationarity of the series was analysed by CADF-CIPS panel unit root test of Pesaran (2007) due to Emirmahmutoglu and Kose (2011) panel causality test is susceptible to the cointegration levels of the series. According to the results of the unit root test, it is observed that all the series are stationary at the level except the fiscal dominance series. When we look at the results of Emirmahmutoglu and Kose (2011) panel causality test, it is determined that causality relations differ across the countries at the same time there is a unidirectional causality from fiscal dominance to central bank independence and bidirectional causality among central bank independence, inflation and economic growth. Thus it is possible to say that the relationship between central bank independence and macroeconomic developments such as inflation, economic growth and fiscal dominance is supported empirically.
Genç işsizliği Türkiye’nin önemli sosyo-ekonomik problemlerinden biridir. Türkiye’de genç işsizliği üzerinde yapılan daha önceki araştırmalar, özellikle genç işsizliğinin nedenleri üzerine odaklanmıştır. Genç işsizliğinin ortaya çıkardığı... more
Genç işsizliği Türkiye’nin önemli sosyo-ekonomik problemlerinden biridir. Türkiye’de genç işsizliği üzerinde yapılan daha önceki araştırmalar, özellikle genç işsizliğinin nedenleri üzerine odaklanmıştır. Genç işsizliğinin ortaya çıkardığı toplumsal sorunlar üzerine yapılmış çalışmalar ise oldukça sınırlıdır. Bu çalışma, Türkiye’de bölgesel düzeyde genç işsizliğinin suç, göç, intihar ve boşanmalar gibi diğer toplumsal sorunlar üzerinde etkili olup olmadığının ampirik olarak incelemeyi amaçlamaktadır. Analizlerde, Türkiye’nin 26 bölgesinin (Düzey-2) 2004-2016 dönemi verileri kullanılmıştır. Değişkenler arasındaki ilişkiler ise klasik panel regresyon analizi ve ikinci nesil panel nedensellik analizlerinden Dumitrescu-Hurlin (2012) testi yardımıyla incelenmiştir. Panel EKK sonuçlarına göre, genç işsizlik suç, göç, intihar ve boşanmalar üzerinde istatistiksel olarak anlamlı ve pozitif yönde etkilidir. Dumitrescu-Hurlin nedensellik testi sonuçlarına göre, genç işsizliği göç, intihar ve boşanma gibi toplumsal sorunların nedenlerinden biridir. Bu bulgulardan hareketle, Türkiye’de istihdam politikaları oluşturulurken gençlere odaklanmış pro-aktif araçlar üretilmesi gerektiği söylenebilir.
Bu çalışmanın amacı, militarizm ve küreselleşme ilişkisini ampirik olarak araştırmaktır.11 MENA ülkesi ve Türkiye’nin 1980-2016 döneminin dikkate alındığı çalışmada, ikinci nesil panel nedensellik testleri [Kònya (2006) bootstrap,... more
Bu çalışmanın amacı, militarizm ve küreselleşme ilişkisini ampirik olarak araştırmaktır.11 MENA ülkesi ve Türkiye’nin 1980-2016 döneminin dikkate alındığı çalışmada, ikinci nesil panel nedensellik testleri [Kònya (2006) bootstrap, Emirmahmutoğlu ve Köse (2011), Dumitrescu ve Hurlin (2012)] kullanılmıştır. Bu testlerden elde edilen ortak bulgulara göre; militarizm ve küreselleşme arasında nedensellik ilişkisinin olup olmadığı ve eğer varsa yönü ele alınan ülkeler arasında farklılık göstermektedir. Buna göre; Türkiye, Cezayir, İran, Kuveyt ve Lübnan’da militarizm ve küreselleşme arasında anlamlı bir nedensellik ilişkisi yoktur. Mısır, İsrail, Ürdün, Fas ve Umman’da militarizm küreselleşmenin bir nedeni iken, Bahreyn’de küreselleşme militarizmin nedenidir. Suudi Arabistan’da ise militarizm ve küreselleşme arasında çift yönlü bir nedensellik ilişkisi söz konusudur. Militarizmin küreselleşme için bir tehdit oluşturduğunu gösteren ampirik kanıtlar aynı zamanda, küreselleşme düzeyindeki artışın militarizmi zayıflattığını ileri süren liberal yaklaşımı da güçlü bir biçimde desteklemektedir.
Turkey has provided asylum for Syrian refugees following the civil war in Syria. This process has given rise to considerable public debate, which is often associated with negative attitudes within the community. Previous studies have... more
Turkey has provided asylum for Syrian refugees following the civil war in Syria. This process has given rise to considerable public debate, which is often associated with negative attitudes within the community. Previous studies have indicated that realistic and symbolic threats are important components of the integrated theory of threat for understanding opposition towards immigrants and refugees. But the extended Integrative Threat Theory (ITT) suggests that the citizens of the host country may perceive refugees as both threat and benefit. The purpose of this study is to examine the public perception of Syrian refugees in Turkey using extended ITT model. The main results of the analysis are that Turkish people perceive Syrian refugeesboth as a threat and benefit. Nevertheless, benefit perception is higher than threat perception in Turkey.
Merkez bankalarının fiyat istikrarını sağlama hedefi ile birlikte uygulanan başarılı bir mali disiplin para ve maliye politikaları arasındaki koordinasyonun iyileşmesine katkı sağlamaktadır. Bu iddiayı destekleyen pek çok ampirik... more
Merkez bankalarının fiyat istikrarını sağlama hedefi ile birlikte uygulanan başarılı bir mali disiplin para ve maliye politikaları arasındaki koordinasyonun iyileşmesine katkı sağlamaktadır. Bu iddiayı destekleyen pek çok ampirik araştırma bulunmaktadır. Bununla birlikte literatürde mali baskınlığın merkez bankası bağımsızlığını azalttığını ileri süren sınırlı sayıda çalışma da mevcuttur. Bu bağlamda çalışmanın amacı mali baskınlığın merkez bankası bağımsızlığı üzerindeki etkisini ampirik olarak araştırmaktır. Önceki çalışmalar ağırlıklı olarak Euro bölgesine dahil olan Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde mali baskınlığın merkez bankası bağımsızlığı üzerindeki etkisine odaklanmıştır. Diğer çalışmalardan farklı olarak bu çalışmada Euro bölgesine dahil olmayan AB ülkeleri (Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Hırvatistan, İngiltere, İsveç, Letonya, Litvanya, Macaristan, Polonya, Romanya) ve AB’ye aday statüsünde bulunan Türkiye örneklem olarak alınmıştır. Çalışmada, 2000-2016 dönemi için on iki ülkede mali baskınlığın merkez bankası bağımsızlığı üzerindeki etkisi panel eşbütünleşme ve nedensellik testleriyle incelenmiştir. Johansen eşbütünleşme ve Granger nedensellik testlerinin sonuçlarına göre mali baskınlık ile merkez bankası bağımsızlığı arasında eşbütünleşme ilişkisi ve iki yönlü Granger nedensellik olduğu belirlenmiştir. Dinamik en küçük kareler (DOLS) eşbütünleşme tahmincisi sonuçlarına göre, panelin genelinde mali baskınlıkta meydana gelen %1’lik artış merkez bankası bağımsızlığını %0.22 azaltmakta iken ülkelere özgü sonuçlar farklılaşmaktadır. Danimarka hariç diğer ülkelerde mali baskınlık ve merkez bankası bağımsızlığı arasında uzun dönemli ilişkiyi veren eğim katsayıları anlamlıdır. Bulgaristan, Hırvatistan, Macaristan, Romanya ve İsveç’te mali baskınlıkta meydana gelen artış merkez bankası bağımsızlığını artırırken, Çek Cumhuriyeti, Letonya, Litvanya, Polonya, Türkiye ve İngiltere’de ise mali baskınlıkta meydana gelen artış merkez bankası bağımsızlığını azaltmaktadır.
Küreselleşmenin yoksulluk ve küresel barış üzerindeki etkileri şiddetli bir şekilde halen tartışılmaya devam etmektedir. Popüler küresel işbirliği yaklaşımlarından biri olan küresel kamu malları yaklaşımına göre yoksulluk ve güvenlik gibi... more
Küreselleşmenin yoksulluk ve küresel barış üzerindeki etkileri şiddetli bir şekilde halen tartışılmaya devam etmektedir. Popüler küresel işbirliği yaklaşımlarından biri olan küresel kamu malları yaklaşımına göre yoksulluk ve güvenlik gibi fayda ve zararları ülke sınırlarını aşan mal ya da hizmetlerin üretim ve bölüşüm kararlarının küresel işbirliğiyle yürütülmesi gerekmektedir. Bu yaklaşımdan hareketle bu çalışmanın amacı, 120 ülkenin 2007-2014 dönemine ait kapsamlı küreselleşme (KOF), küresel barış (GPI) ve yoksulluk (HDI) endeks verileri kullanılarak ve korelasyon, regresyon ve nedensellik gibi geleneksel panel veri analizleri yardımıyla küreselleşme, yoksulluk ve küresel barış arasındaki ilişkileri incelemektir. Analiz sonuçlarına göre küreselleşme hem yoksulluğu azaltmakta hem de küresel barışa pozitif katkı yapmaktadır. Öte yandan ülkelerin yoksulluk düzeyinin azalması küresel barışı arttırmaktadır. Bu sonuçlara göre yoksulluğun azaltılması ve küresel barışın sağlanması için ülkelerin küresel işbirliğini arttırıcı ekonomik, sosyal ve politik tedbirleri almaları gerektiği iddia edilebilir.
At the present time, defence economics suggests that military expenditures are likely to affect economic growth. Therefore, numerous studies have been conducted to explain the relationship between military expenditures and economic... more
At the present time, defence economics suggests that military expenditures are likely to affect economic growth. Therefore, numerous studies have been conducted to explain the relationship between military expenditures and economic growth. Although there is a large literature on the military-growth nexus, overall findings depict that there is no consensus about this relationship. While some papers found quite highly significant and negatively or positively linkage between military expenditures and economic growth, there are variously some papers with insignificant findings. The purpose of this paper is to examine the causal linkage between military expenditure and economic growth in 27 North Atlantic Treaty Organization (NATO) members for the different periods because of the data problems associated with the availability. In this regard, we investigated both symmetric and asymmetric relationship between military expenditures and economic growth by using panel causality testing approach developed by Kònya (2006) under the cross-sectional dependence and panel heterogeneity.. In this context, the results depict that there are symmetric and asymmetric Granger-causality relationships between military expenditures and economic growth, varying from country to country. Here, we will generally express our results in terms of four outcomes. Firstly, there is no any relationship between military expenditures and economic growth in Albania, Lithuania, Spain, Turkey and United States. Secondly, there is a unidirectional causality in Belgium, Czech Republic, Denmark, France, Germany, Greece, Hungry, Italy, Luxembourg, Netherlands, Norway and United Kingdom from military expenditures to economic growth. Moreover, in addition to these findings, we found that there exists a strong symmetric and asymmetric Granger causality between military expenditures and economic growth in Belgium, Denmark, France, Greece, Italy and Norway. Thirdly, a strong symmetric and asymmetric Granger causality between military expenditures and economic growth is found in Estonia and Latvia while there is a unidirectional causality from economic growth to military expenditures in Croatia, Estonia, Latvia, Slovakia and Slovenia. Finally, for Bulgaria, Canada, Poland, Portugal and Romania, the results of causality tests indicate that there is a bidirectional causality between the military expenditures and economic growth. Also, the results indicate that there are symmetric and asymmetric relationship with a strong bidirectional Granger causality between variables for both Portugal and Poland. For Bulgaria, Canada and Poland, we also found only limited evidence of asymmetric relationship between variables. Consequently, our results show that we can empirically reach stronger evidences for military expenditures-growth nexus when we consider asymmetric relationship between military expenditures and economic growth.
Research Interests:
Gelişmekte olan ekonomiler için turizm sektörü ekonomik ve toplumsal gelişmenin bir kaynağı olduğu kadar hükümetler için daha yüksek vergi gelirini ifade etmektedir. Türkiye'de turizm sektörünün makroekonomik etkilerini inceleyen önceki... more
Gelişmekte olan ekonomiler için turizm sektörü ekonomik ve toplumsal gelişmenin bir kaynağı olduğu kadar hükümetler için daha yüksek vergi gelirini ifade etmektedir. Türkiye'de turizm sektörünün makroekonomik etkilerini inceleyen önceki çalışmalar turizm talebinin vergi geliri üretme potansiyeline yeterince odaklanmamıştır. Bu çalışmada, turizm talebi ile vergi gelirleri arasındaki uzun dönemli ilişki, çeyrek dönemlik veriler kullanılarak 1998-2016 dönemi için Gregory-Hansen yapısal kırılmalı eşbütünleşme testi ve FMOLS, DOLS, CCR tahmincileri ile incelenmiştir. Araştırma sonucunda Türkiye'de turizm talebi ile vergi gelirleri arasında istatistiksel olarak anlamlı ve uzun dönemli bir ilişki olduğu belirlenmiştir. Her üç tahminci sonucuna göre turizm talebindeki artış, vergi gelirlerini pozitif yönde etkilemektedir. Bu sonuçtan hareketle daha yüksek vergi geliri amaçlayan hükumetin kamu politikalarıyla turizm sektörünü özendirmesi gerektiği söylenebilir.
Research Interests:
One of the theoretical approaches explaining the impact of globalisation on countries’ fiscal policies is compensation hypothesis. According to supporters of this hypothesis suggested by Cameron (1978) for first time, increasing... more
One of the theoretical approaches explaining the impact of globalisation on countries’ fiscal policies is compensation hypothesis. According to supporters of this hypothesis suggested by Cameron (1978) for first time, increasing competition and possible external shocks may occur a set of social risks as long as economies open to foreign countries, and thus also governments is obliged to intervene the economy with public expenditures to compensate losses of units affected from these risks (Ruggie, 1982; Rodrik, 1998). In this regard, some studies reveal that compensation hypothesis is not valid for every economy while some previous empirical studies in the literature confirm the claim of this hypothesis. Similarly, research findings in the literature that test the validity of this hypothesis in Turkey do not overlap with each other. Therefore, this study basically aims to clarify uncertaity in the literature by testing the validity of compensation hypothesis in Turkey. In this study used cointegration and causality analyses, the linear relationship between trade openness and public sector size is investigated. Also, in this paper unlike some other studies, we investigated whether there are hidden relationships and asimetrik causality among variables.
Research Interests:
The aim of this study to investigate the impact of institutional quality on environmental performance, taking into account the economic development levels of countries. Data from 124 countries of 34 developed countries and 90 developing... more
The aim of this study to investigate the impact of institutional quality on environmental performance, taking into account the economic development levels of countries. Data from 124 countries of 34 developed countries and 90 developing countries were used for the period 2000-2014 and unlike other studies the environment was defined in broad sense. Additionally, in the research that used three different indicators of institutional quality (political risk, governance and democracy), the relationship between institutional quality and environmental performance were analyzed by panel data analysis methods -fixed effects, random effects and two step system-GMM estimation methods.- Empirical results show that low political risk, high governance quality and democracy affects the environmental performance of countries positively at every level of economic development. However, according to other institutional indicators, political risk in developed economies and democracy in developing economies are more effective on environmental performance. According to the findings obtained it can be said that the institutional structures of the countries should be created in order to meet the environmental needs for higher environmental performance.
Research Interests:
In the last quarter century, governments around the world have been working to capture the vast potential of the Internet to improve government processes. Turkish government has increasingly benefited from information technology to... more
In the last quarter century, governments around the world have been working to capture the vast potential of the Internet to improve government processes. Turkish government has increasingly benefited from information technology to enhance their services, known as electronic government (e-government). However, the success of these efforts depends, to a great extent, on how well the targeted users for such services, citizens in general, make use of them. Electronic tax payment system is one of the critical e-government services, which assists tax payers in paying their tax debts electronically each pay period. Since citizens' acceptance of electronic tax payment system is influenced by their trust to this system, there is a need to understand the factors that predict the users' trust on internet tax office. For this reason, the purpose of the presented study was to identify what factors could affect the citizens' trust in e-government services. The study was conductedby surveying 426 citizens from all Turkish regions. The theoritical and practical implications of the study are discussed in the paper. Öz Son yıllarda, hükümetler devlet süreçlerini geliştirmek ve iyileştirmek için internetin geniş imkânlarından yararlanmaya çalışmaktadırlar. Türk devleti de elektronik devlet (e-devlet) olarak bilinen hizmetlerini geliştirmek için bilgi teknolojisinden giderek daha fazla faylanmaya başladı. Bununla birlikte, bu gayretlerin başarısı büyük ölçüde bu tür hizmetlerin hedef kullanıcıları olan vatandaşlar tarafından ne kadar iyi kullanıldıklarına da bağlıdır. Elektronik vergi ödeme sistemleri, mükelleflerin vergi borçlarını her ödeme döneminde elektronik olarak ödemelerine yardımcı olan önemli e-devlet hizmetlerinden biridir. Vatandaşların elektornik vergi ödeme sistemlerini benimsemesi onların sisteme olan güveninden etkilendiği için elektronik vergi dairelerine karşı güveni etkileyen faktörlerin belirlenmesi önemlidir. Bundan ötürü, bu çalışmanın amacı, vatandaşların e-devlet hizmetlerine karşı güvenlerini etkileyen faktörlerin belirlenmesidir. Çalışma kapsamında Türkiye genelinde 462 vatandaşa anket uygulanmıştır. Çalışmanın teorik ve pratik sonuçları metinde tartışılmıştır.
Research Interests:

And 18 more