Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Murat Ukray
  • Istanbul, İstanbul, Turkey

Murat Ukray

  • BİLİMİ, BİLİMKURGU İLE BULUŞTURAN YAZAR! THE AUTHOR WHO BRINGS SCIENCE TOGETHER WITH SCIENCE FICTION! MURAT UKRAY, W... moreedit
"UKRAY" - UNIFIED FIELD THEORY - - A New Unification Theory on Electromagnetic Gravitation- THIS THEORY, GETS THESE QUESTIONS INTO; - A CHANGE into Gravitational field and field equations, STATIC AND UNIVERSAL GRAVITATIONAL CONSTANTS, -... more
"UKRAY" - UNIFIED FIELD THEORY -
- A New Unification Theory on Electromagnetic Gravitation-

THIS THEORY, GETS THESE QUESTIONS INTO;

- A CHANGE into Gravitational field and field equations, STATIC AND UNIVERSAL GRAVITATIONAL CONSTANTS,
- THE DYNAMICS OF Gravitational field with Combining the Electromagnetics Theory.
- THE VELOCITY OF LIGHT COULD BE EXCEEDED?
- THIS THEORY WAS PREPARED AS A CONSEQUENCE OF APPROXIMATELY 16 YEARS STUDY,
- WHOLE "666" PAGE
- INCLUDES ABOUT 100 THEOREMS,
- AND 1000 ILLUSTRATED DRAWINGS,

I imagined the situation of a mass falling towards the singularity point in a blackhole singularity in electrodynamic gravity conditions for some relative structures in the electromagnetic theory which is the most important and understandable theory in the classical physics I had comprehensive knowledge in my last years of my undergraduate term of the academic life (in about 2000) in an article of Faraday on the topic of the law of induction I had incidentally seen while I was examining the existing physics literature in the faculty's library. I wondered if the law of induction in a circular conducting wire differently perceived according to an observer in the train and the one on the land in the special relativity of Einstein may occur by the increase and decrease of mass during the course of falling to singularity in this blackhole and may create an electromagnetic gravity wave and a magnetic charge current which would decrease the impact of gravitation in parallel to this.

This oriented me to a series of researches to study and create this theory for years and then directed me to create a unified electromagnetic gravity theory composed of SEVEN ARTICLES in total I will submit here in order and step by step. Even though the theory includes a deductive mathematical approach, tensor calculation and geometric modellings, I will give solutions of Einstein-Maxwell Equations with a different mathematical 4×4 Pauli-Dirac Spinors and Tensor calculation construction in direction of closed extra dimension of the space (5 Dimension Effect)

This study which aims to prove that all forces and laws of physics exist in a single unified structure at the Starting and Ending moment of the Universe analyzes all laws of physics within the framework of a unified structure from Newton Mechanics to Quantum Theory, Einstein Relativity to modern 11-dimensional Super string theory. The study may also be considered as a "MODERN ERA PRINCIPIA" since it was started to be written in about 300 years (early 2007) after the publication of the great study of Newton named "PRINCIPIA" (1703-1707) on the topic of gravity theories.

The volume also includes SEVEN CHAPTERS in the form of SEVEN different articles which follow each other and make clear the subject when they are read consecutively. In addition, FOUR additional chapters in the form of APPENDIXES in nature of FUNDAMENTALS OF MATHEMATICS were also included at the end of the volume for readers who have a less degree of technical knowledge about the topic…”

What Does the Theory Tell?
{Short Abstract and Philosophy of the Theory}

The THEORY summarizes the general and simple mathematical description of the universe in the form of general conclusion items and forecasts the followings;

Basic Projections of the Theory?

– NEW MODEL OF AN ATOM,
– NEW MODEL OF THE UNIVERSE,
– CHANGE IN GALILEO Inertia Principle,
– A FUNDAMENTAL CHANGE IN THE STRUCTURE OF MAXWELL's EQUATIONS, AN ADDITIONAL TERMS AND ADDITIONS,
– A CHANGE IN POYNTING ENERGY THEORY,
– A NEW ATOMIC MODEL,
– A NEW UNIVERSE MODEL,
– CHANGE IN GALILEO'S PRINCIPLE OF INERTIA,
– A FUNDEMENTAL CHANGE AND AN ADDITIONAL TERM IN THE STRUCTURE IF MAXWELL EQUATIONS,
– A CHANGE IN STATIC FIELD EQUATIONS OF THE GRAVITY FIELD AND IN THE UNIVERSAL GRAVITY CONSTANT.
– CHANGE IN POYNTING ENERGY THEOREM,
– HOW CAN THE VELOCITY OF LIGHT BE EXCEEDED?
Toplam 7 Makaleden oluşan bu kuram, Evrenin Başlangıç ve Bitiş anında tüm Fizik kuvvetlerinin & yasalarının tek bir birleşik yapıda olduğunu işbatlamaya yönelik, 16 YILLIK bir emeğin sonucu olan çalışma, Newton Mekaniğinden, Kuantum... more
Toplam 7 Makaleden oluşan bu kuram, Evrenin Başlangıç ve Bitiş anında tüm Fizik kuvvetlerinin & yasalarının tek bir birleşik yapıda olduğunu işbatlamaya yönelik, 16 YILLIK bir emeğin sonucu olan çalışma, Newton Mekaniğinden, Kuantum Kuramına, Einstein Relativitesinden Modern 11-boyutlu Süper sicim kuramına kadar, tüm fizik yasalarını birleşik bir yapı çerçevesi içerisinde incelediği gibi, Newton’un kütlecekim kuramlarıyla ilgili büyük çalışması "PRİNCİPİA"yı yayınlamasından (1703-1707) yaklaşık 300 yıl sonra kaleme alınmaya başlanması (2007 başı) ile; bir ‘MODERN ÇAĞ PRİNCİPİA’sı olarak ele alınabilir..

Kitap olarak düşünüldüğünde Kuram, birbirini takip eden ve sırayla takip edildiğinde, okunması konuyu anlaşılır kılan, YEDİ makale şeklinde YEDİ BÖLÜM’den oluşmaktadır. Bunun yanında, konuya yabancı olan daha az teknik bilgiye sahip olan okuyucular için de, kitabın sonuna kuramın MATEMATİKSEL TEMELİ niteliğinde DÖRT APPENDİX niteliğinde EK BÖLÜM yerleştirilmiştir.

Birleşik alan kuramına giden ana yolun sayın Behram Kurşunoğlu'nun 1950'li yıllarda Einstein'a da sunduğu gibi kuantum boyutunda tanımlanan manyetik monopol mekanizmasından geçtiği (ki o bu yüklerin orbitron'lar olduğunu teorisinde ortaya koyar; bu kitapta bunların aslında planck ölçeğindeki manyetik yükler olması gerektiğini ve Einstein'ın alan denklemlerini 5-boyutlu uzay zamana genişleterek denklemlerde gösterildi (Q ile sembolize edilirler)) ve bu monopol mekanizmasının bilinen ve şimdiye kadar deneysel olarak saptanmaya çalışılan Higgs bozonunda kütle olarak çok daha büyük olması gerektiği (birleşik alan teorisi bu kütle değerinini sonsuza yakın çıktığını öngörür ve standart modelin 5. boyuta genişletilmesiyle elde edilen ışık hızı duvarına kadar hızlanabilen kararlı partiküller ile ışık hızını aşan kararsız partiküllerin lineer hız spin değerlerine göre ayrımı da yine kitabın içerisinde tablo halinde verilmiştir).

Birleşik alan teorisine göre, ayrık duran evrenin sınır-teğet yüzeyi üzerindeki çift Quasarların kendi ekseni etrafındaki dönüş hızlarının ışık hızına yaklaşması durumunda, Evrenin yakın bir gelecekte büyük karadelik tekilliklerinin birleşmesiyle hızlı ve eksponensiyal bir çöküşe geçmesinini mümkün olabileceği, ve bunun da tüm kainatın sonunu getirebileğini, öngörür.

KURAMIN DİĞER TEMEL ÖN GÖRÜLERİ:

- YENİ BİR ATOM MODELİ,

- YENİ BİR EVREN MODELİ,

- GALİLEO EYLEMSİZLİK İLKESİNDE DEĞİŞİM,

- MAXWELL DENKLEMLERİNİN YAPISINDA TEMEL BİR DEĞİŞİM VE İLAVE EK BİR TERİM,

- POYNTING ENERJİ KURAMINDA DEĞİŞİM,

- KÜTLEÇEKİM ALANININ STATİK ALAN DENKLEMLERİNDE VE EVRENSEL KÜTLEÇEKİM SABİTİNDE BİR DEĞİŞİM,

- DİNAMİK DURUMDA KÜTLEÇEKİM ALANININ ASLINDA BİR ELEKTROMANYETİK DALGA YAPISINDA OLDUĞUNUN İSBATLANMASINI,

- ELEKTROMANYETİK ALAN KURAMI İLE KÜTLEÇEKİM ALAN KURAMINDA & ÇEKİRDEK KUVVETLERİNDE BİR ÖN/BİRLEŞİM,

- RELATİVİTEDEKİ IŞIK HIZI DUVARI’NIN (C) SABİT DEĞERİ VE PARTİKÜLLERİN
SINIFLANDIRILMASINDA BİR DEĞİŞİM,

- HIGGS ALAN KURAMININ GENİŞLETİLMESİYLE EVRENİN DOKUSUNUN ÇOK DAHA
YÜKSEK BOYUTLARDA MANYETİK MONOPOLLER AĞI ALANIYLA KUŞATILDIĞINI,

- EVRENİN EN TEMEL TEKİL NOKTASI OLAN BİR SİNGULARITY CİVARINDA YOĞUNLAŞMIŞ BİR ŞEKİLDE MANYETİK KÜTLE (MANYETİK MONOPOL)’LERİN (±Q) OLMASI GEREKTİĞİ VE BUNLARIN KAPALI 5. BOYUT ZARFI BOYUNCA TÜM EVRENİ KAPLADIĞI,

- MANYETİK MONOPOLÜN BİR KÜTLE TRANSFORMATÖRÜ GİBİ ÇALIŞTIĞI (“GM MEKANİZMASI” OLARAK TANIMLANMIŞTIR) VE KÜTLENİN, YUMURTA BİÇİMİNDE KÜTLESİ ÇOK AĞIR OLAN ÇÖKEN BU MANYETİK MONOPOL HACİM YOĞUNLUĞUNUN SINIR YÜZEYİNDE MEYDANA GETİRİLDİĞİNİ.

Yine, Özet olarak öngörür."
Hücredeki ATP üretimini, bir elektriksel dirençten, bir kondansatör ve bir bobinden oluşan bir klasik elektrik devresinde üretilen ve harcanan enerjiye de benzetebiliriz. Dolayısıyla hücredeki bazı yapılar, bir KONDANSATÖR veya BOBİN... more
Hücredeki ATP üretimini, bir elektriksel dirençten, bir kondansatör ve
bir bobinden oluşan bir klasik elektrik devresinde üretilen ve harcanan
enerjiye de benzetebiliriz. Dolayısıyla hücredeki bazı yapılar, bir
KONDANSATÖR veya BOBİN gibi enerji depolarken; bazı yapılar
da bir DİRENÇ gibi enerjiyi harcayarak ısıya dönüştürür. Dolayısıyla
hücrede yakılan enerji de CO2 olarak ısı enerjisine dönüştürülür.

Bir transistörlü nano amplifikatör güç kazancı devresi ile Hücrenin
ATP üretim mekanizmaları arasında şaşırtıcı derecede benzerlikler
vardır. Eğer tüm süreç birleştirilirse, yukarıdaki karşılaştırmalı
şekillerde verildiği gibi, bir Transistörlü Amplifikatör (Güç
kuvvetlendiricisi) gibi çalışan ve girişinden aldığı çok zayıf bir akımla
çok yüksek bir Enerji üreten bir yapı kazanır ve hücrenin gereksinim
duyduğu ATP Enerjisini üretmiş olur. ATP olarak tutulmayan serbest
enerjinin geri kalan kısmı ise, Isı Enerjisi şeklinde salıverilir. Bu
döngüsel süreç, bir bütün olarak solunum sisteminin denge halinden
tutularak, yeterli Ekzergonik (Enerji çıkışı sağlayan reaksiyon zinciri)
halde olmasını sağlayarak, devamlı tek yönlü bir akışa ve sabit bir
ATP eldesine olanak verir ve sıcakkanlı hayvanlarda vücut ısısının
sürdürülmesine katkıda bulunur.

Ayrıca bu enerji üreten kompleks
yapılar, tekrar tekrar kullanılabilme özelliğine sahip oldukları için,
aynen şarj edilebilen pillerde olduğu gibi, stabil bir enerji santrali
olarak çalışırlar. Eğer hücre içerisinde aktif hale gelebilecek böyle bir
nano FET transistör tasarlanabilirse, Biyolojide çok önemli uygulama
alanı bulabilir. Örneğin, Adenozin trifosfat (ATP), Tyrosin Kinaz
isimli bir enzimi (Abl) aktif hale getirerek bir çeşit Kanserin
gelişmesinde var olan bir süreci tetikler.
Research Interests:
BİRLEŞİK ALAN TEORİSİ'NİN BU SON VE FİNAL VERSİYONUYLA, KÜTLEÇEKİMİYLE ELEKTROMANYETİZMAYI TEMEL DÜZEYDE MÜKEMMEL BİR ŞEKİLDE BİRLEŞTİREN ANA DENKLEMLERE ULAŞILDI. BUNUN DA ÖTESİNDE, TÜM "TEMEL 4 KUVVETİ" BİRLEŞTİREN ANA DENKLEMLERE DE... more
BİRLEŞİK ALAN TEORİSİ'NİN BU SON VE FİNAL VERSİYONUYLA, KÜTLEÇEKİMİYLE ELEKTROMANYETİZMAYI TEMEL DÜZEYDE MÜKEMMEL BİR ŞEKİLDE BİRLEŞTİREN ANA DENKLEMLERE ULAŞILDI. BUNUN DA ÖTESİNDE, TÜM "TEMEL 4 KUVVETİ" BİRLEŞTİREN ANA DENKLEMLERE DE ULAŞILARAK KURAMIN EN SON KISMINDA BUNLAR DA VERİLDİ.

BÖYLECE, EINSTEIN'IN İZLERİNE ULAŞTIĞI BAZI DENKLEMLERDEN HAREKET EDEREK EVRENİN TÜM YAPISINI AÇIKLAYAN TEMEL DENKLEMLER AÇIK VE BASİT BİR ŞEKİLDE MATEMATİK OLARAK İNDİRGENEREK KURAMIN YAPISINI AÇIKLAYACAK ŞEKİLDE VERİLDİ.

SONUÇ OLARAK KURAMIN HANGİ ÖNEMLİ PROBLEMLERE ULAŞTIĞINI ŞU AŞAĞIDAKİ MADDELER İLE ÖZETLEYEBİLİRİZ:

KURAMIN TEMEL ÖNGÖRÜLERİ?
{Kısaca Maddeler & Halinde}

- YENİ BİR ATOM MODELİ,

- YENİ BİR EVREN MODELİ,

- GALİLEO EYLEMSİZLİK İLKESİNDE DEĞİŞİM,

- MAXWELL DENKLEMLERİNİN YAPISINDA TEMEL BİR DEĞİŞİM VE İLAVE EK BİR TERİM,

- POYNTING ENERJİ KURAMINDA DEĞİŞİM,

- KÜTLEÇEKİM ALANININ STATİK ALAN DENKLEMLERİNDE VE EVRENSEL KÜTLE-ÇEKİM SABİTİNDE BİR DEĞİŞİM, DİNAMİK DURUMDA KÜTLEÇEKİM ALANININ ASLINDA BİR ELEKTROMANYETİK DALGA YAPISINDA OLDUĞUNUN İSBATLANMASINI,

- ELEKTROMANYETİK ALAN KURAMI İLE KÜTLEÇEKİM ALAN KURAMINDA & ÇEKİRDEK KUVVETLERİNDE BİR ÖN/BİRLEŞİM,

- RELATİVİTEDEKİ IŞIK HIZI DUVARI’NIN (C) SABİT DEĞERİ VE PARTİKÜLLERİN SINIFLANDIRILMASINDA BİR DEĞİŞİM,

- HIGGS ALAN KURAMININ GENİŞLETİLMESİYLE EVRENİN DOKUSUNUN ÇOK DAHA YÜKSEK BOYUTLARDA MANYETİK MONO-POLLER AĞI ALANIYLA KUŞATILDIĞINI,

- EVRENİN EN TEMEL TEKİL NOKTASI OLAN BİR SİNGULARITY CİVARINDA YOĞUNLAŞMIŞ BİR ŞEKİLDE MANYETİK KÜTLE (MANYETİK MONOPOL)’LERİN (±Q) OLMASI GEREKTİĞİ VE BUNLARIN KAPALI 5. BOYUT ZARFI BOYUNCA TÜM EVRENİ KAPLADIĞI,

- MANYETİK MONOPOLÜN BİR KÜTLE TRANSFORMATÖRÜ GİBİ ÇALIŞTIĞI (“GM MEKANİZMASI” OLARAK TANIMLANMIŞTIR) VE KÜTLENİN, YUMURTA BİÇİMİNDE KÜTLESİ ÇOK AĞIR OLAN ÇÖKEN BU MANYETİK MONOPOL HACİM YOĞUNLUĞUNUN SINIR YÜZEYİNDE MEYDANA GETİRİLDİĞİNİ.

ÖZET OLARAK ÖNGÖRÜR.
BİRLEŞİK ALAN TEORİSİ'NİN BU İKİNCİ VERSİYONUNDA, KÜTLEÇEKİMİYLE ELEKTROMANYETİZMANIN BİRLEŞTİRİLMESİNE YÖNELİK İLK TEMEL DENKLEMLER OLUŞTURULMASI İÇİN, KİTABIN BAŞINDA KUANTUM MEKANİĞİNE VE HAREKET DENKLEMLERİNE GİRİLDİ. İLERLEYEN... more
BİRLEŞİK ALAN TEORİSİ'NİN BU İKİNCİ VERSİYONUNDA, KÜTLEÇEKİMİYLE ELEKTROMANYETİZMANIN BİRLEŞTİRİLMESİNE YÖNELİK İLK TEMEL DENKLEMLER OLUŞTURULMASI İÇİN, KİTABIN BAŞINDA KUANTUM MEKANİĞİNE VE HAREKET DENKLEMLERİNE GİRİLDİ. İLERLEYEN KISIMLARDA İSE KÜTLEÇEKİMİ VE ELEKTROMANYETİZMA İLE ZAYIF VE GÜÇLÜ ÇEKİRDEK KUVVETLERİNİN DE BİR ARA BİRLEŞİMİ YAPILMAK ÜZERE VE "HERŞEYİN TEORİSİ"NE İLK ADIM ATILARAK 3. KİTAPTA VERECEĞİMİZ "FİNAL TEORİNİN" ÖN TEMELLERİ ATILDI.

NOT: AYRICA, KİTABIN SONUNA, "TEORİNİN MATEMATİKSEL TEMELİNİ" OLUŞTURAN İLERİ MATEMATİK BİLGİLERİ EKLENDİ VE BENZERİ HİÇBİR YERDE BULUNMAYAN "11- BOYUTLU UZAY-ZAMAN DİYAGRAMLARI" İLE KONUYLA İLERİ DERECEDE İLGİLİ OLAN OKURUN BİLGİSİNİ ÖLÇMEK İÇİN 100 SORUDAN OLUŞAN BİR "BİRLEŞİK ALAN KURAMI TESTİ" KONULDU.

Fizik kuramlarının genel bir sınıflandırmasını şu şekilde yapabiliriz:

1- KLASİK FİZİK (NEWTON)
2- GÖRELİ FİZİK (EINSTEIN)
3- KUANTUM MEKANİĞİ (SCHRODINGER, HEISENBERG, BOHR)
4- KUANTUM ALAN TEORİSİ (DIRAC, PAULI, FEYNMAN)

Newton fiziğinin yetersiz olduğu geçtiğimiz yüzyılın başlarında anlaşılmıştı. Bu fizik, “Günlük yaşam” deneyimlerine uygundu, fakat yüksek (Işık hızına yakın) hızlarda yanlış sonuçlar veriyordu. Yerini 1905 yılında Einstein’ın “özel görelilik teorisine” bıraktı. Yine, Newton mekaniği çok küçük (Atomik) boyutlarda hatalı oluyor ve yerini 1920’lerde Bohr, Schrödinger, Heisenberg ve diğerlerinin geliştirdiği “kuantum mekaniği” aldı. Hem çok hızlı ve hem de çok küçük cisimler  için, hem görelilik ve hem de kuantum ilkelerini birlikte sağlayan bir teori gerekiyordu; kuantum alan teorisi denilen bu teori ana hatlarıyla 1930-40’lı yıllarda geliştirilmesine rağmen, bugün dahi tam olarak yeterli değildir. Fizik (Hikmet) yasaları, bir cisme kuvvet uygulandığında nasıl davranacağını öğretir. Bu doğrultuda yapacağımız bu çalışmanın esas amacı, İSLAM MATEMATİĞİ ve FİZİĞİNİN oluşturularak dinî ve aklî ilimlerde Kur’an ekseninde bir bütünlük ve birleştirme sağlayarak, Modern İslam Medeniyetine katkıda bulunmaktır. Bugün fizikte bilinen dört temel kuvvet vardır:

1. Güçlü Çekirdek Kuvveti,
2. Elektromanyetik Kuvvet,
3. Zayıf Nükleer Kuvvet,
4. Gravitasyon (Yerçekimi) Kuvveti.

Başlangıçta (yani evrenin ilk yaratılış anında) tüm bu kuvvetler (ilmî tabirle hepsine birden “câzibe” kuvvetleri de denir) bir tek ana kudretin içindeydi. Literatürde buna “Birleşik Alanlar Kuvveti” veya teoremi de deniyor. Bu tek kudret, ALLAH Vahdâniyyeti ve Ehâdiyyeti ilkeleri uyarınca bitişikken, evrenin genişlemesi ile birlikte bir hikmete binâen fazlara ayrıldı. Fakat ilk zamanlarda bu kuvvetlerde elektromanyetizma ve gravitasyon daha güçlü kuvvet halindeydi. Diğer iki kuvvet olan çekirdek kuvveti ve zayıf nükleer kuvvet daha zayıf haldeydi. Dolayısıyla bu dört kuvvet genel olarak iki grupta toplanabilir:

1. Çekim Kuvvetleri: Gravitasyon ve Elektromanyetizma,
2. Çekirdek Kuvvetleri: Güçlü Çekirdek Kuvveti ve Zayıf Nükleer Kuvvet.

Manyetizma gizemli bir olay olup, teorisi iyice bilinen ELEKTRİK ALANIN beşinci boyutla birleşmesi sonucu SINIRDA ortaya çıkmaktadır. Kuantum yüklerin oluşturduğu kütleçekimi olarak da adlandırabileceğimiz bu olgu, Schwarzschild GEOMETRİSİ ve Kaluza RELATİVİTESİ ile birlikte MAXWELL Denklemlerinin; MANYETİZMANIN, bir üst sonucu olduğunu göstermektedir. Bu yapı, açıklanması güç olan KARADELİK TEKİLLİĞİNDEKİ Kuantum Kütleçekimi Teoremini, bir elektromanyetizma yapısı ile açıklar. BEŞİNCİ BOYUT saklıdır.

Evrenin büyük patlamayla (BIG BANG) açılması sırasında 4-Boyutun açılmasının tersine beşinci boyut, HELİS (SPİRAL) çizerek burgaç şeklinde yuvarlatılmış olup, açılmamıştır. Dolayısıyla bu burgaç hareketini yapan her cisim, Beşinci Boyutun ve KARADELİK TEKİLLİĞİNİN habercisidir. BİRLEŞİK ALAN TEORİSİ,  belirli bir yarıçapta (Schwarzschild Yarıçapında) kütle aktarım diski barındıran ve çökmekte olan Yıldız çiftleri (PULSAR) ve büyük kütleli yıldızların çökmesi sonucu oluşan çok hızlı dönen NÖTRON Yıldızlarının yaydıkları “RADYO SİNYALLERİNİ” açıklamaktadır. İşte bu radyo sinyalleri aslında elektrik alan ve manyetizmanın birleşimi olan Kütleçekimsel Elektromanyetik (Birleşik Alan) dalgalarından başka bir şey değildir.

Evreni fizik yasalarıyla (yeni eklenen kuramlarla) daha iyi açıklayan birtakım kuramlar olacaktır. Fakat tüm yapıyı detaylarıyla açıklayabilecek bir her şeyin teorisini elde etmek oldukça zor görünüyor. Çünkü evrendeki varolan (Ölümlü, sınırlı) maddenin ardında, kendisine iman etmeyi gerektiren sonsuz bir güç olduğunu kabul etmeden yapılabilecek tüm girişimler ve deneyimlerimiz bizi daha büyük açmazların ve fiziksel fenomenler zincirinin içine sürükleyecektir. İşte bu sonsuz güç ise, her şeyi yoktan var eden  (“KÛN FEYEKÛN” emrinde olduğu gibi) ALLAH  (C.C.)  ve onun madde üzerindeki sınırsız yaratma gücüdür.


Bu kabulü yapmadan yapılacak tüm birleşik teoriler ileride yerini bir başkasına bırakmak zorundadır. Nitekim geçen zamanla üretilen teorilerin çokluğundan bunu anlayabiliriz. Kısaca şöyle diyebiliriz: Bilim artık ALLAH’ın varlığını bilimsel bir gerçeklik olarak da elde etmeli veya bu sonuca götürmelidir. Dolayısıyla buradan yola çıkarak şunu söyleyebiliriz: Kur’an’ın 21. asırdaki modern yorumu, günümüz Biliminin ve Teknolojisinin de dili olan MATEMATİK’le yapılmalıdır. Aksi takdirde teoriler zincirinin sonu gelmeyecek ve ulaşmayı hedeflediğimiz “SON BÜYÜK TEOREME” yaklaşamayacağız. Kimbilir belki de “SON BÜYÜK TEOREM”, evrenin hızlı bir çöküş sürecine girdiği ve “SONSUZLUĞA” doğru akıp giden “SON” dönemini yaşadığı bir tabloyu ortaya koyacaktır..
BİRLEŞİK ALAN TEORİSİ'NİN BU İLK VERSİYONUNDA KÜTLEÇEKİMİYLE ELEKTROMANYETİZMANIN BİRLEŞTİRİLMESİNE YÖNELİK İLK TEMEL DENKLEMLER OLUŞTURULDU VE TEORİNİN TEMELLERİ ATILDI. Fizik kuramlarının genel bir sınıflandırmasını şu şekilde... more
BİRLEŞİK ALAN TEORİSİ'NİN BU İLK VERSİYONUNDA KÜTLEÇEKİMİYLE ELEKTROMANYETİZMANIN BİRLEŞTİRİLMESİNE YÖNELİK İLK TEMEL DENKLEMLER OLUŞTURULDU VE TEORİNİN TEMELLERİ ATILDI.

Fizik kuramlarının genel bir sınıflandırmasını şu şekilde yapabiliriz:


1- KLASİK FİZİK (NEWTON)
2- GÖRELİ FİZİK (EINSTEIN)
3- KUANTUM MEKANİĞİ (SCHRODINGER, HEISENBERG, BOHR)
4- KUANTUM ALAN TEORİSİ (DIRAC, PAULI, FEYNMAN)

Newton fiziğinin yetersiz olduğu geçtiğimiz yüzyılın başlarında anlaşılmıştı. Bu fizik, “Günlük yaşam” deneyimlerine uygundu, fakat yüksek (Işık hızına yakın) hızlarda yanlış sonuçlar veriyordu. Yerini 1905 yılında Einstein’ın “özel görelilik teorisine” bıraktı. Yine, Newton mekaniği çok küçük (Atomik) boyutlarda hatalı oluyor ve yerini 1920’lerde Bohr, Schrödinger, Heisenberg ve diğerlerinin geliştirdiği “kuantum mekaniği” aldı. Hem çok hızlı ve hem de çok küçük cisimler  için, hem görelilik ve hem de kuantum ilkelerini birlikte sağlayan bir teori gerekiyordu; kuantum alan teorisi denilen bu teori ana hatlarıyla 1930-40’lı yıllarda geliştirilmesine rağmen, bugün dahi tam olarak yeterli değildir. Fizik (Hikmet) yasaları, bir cisme kuvvet uygulandığında nasıl davranacağını öğretir. Bu doğrultuda yapacağımız bu çalışmanın esas amacı, İSLAM MATEMATİĞİ ve FİZİĞİNİN oluşturularak dinî ve aklî ilimlerde Kur’an ekseninde bir bütünlük ve birleştirme sağlayarak, Modern İslam Medeniyetine katkıda bulunmaktır. Bugün fizikte bilinen dört temel kuvvet vardır:

1. Güçlü Çekirdek Kuvveti,
2. Elektromanyetik Kuvvet,
3. Zayıf Nükleer Kuvvet,
4. Gravitasyon (Yerçekimi) Kuvveti.

Başlangıçta (yani evrenin ilk yaratılış anında) tüm bu kuvvetler (ilmî tabirle hepsine birden “câzibe” kuvvetleri de denir) bir tek ana kudretin içindeydi. Literatürde buna “Birleşik Alanlar Kuvveti” veya teoremi de deniyor. Bu tek kudret, ALLAH Vahdâniyyeti ve Ehâdiyyeti ilkeleri uyarınca bitişikken, evrenin genişlemesi ile birlikte bir hikmete binâen fazlara ayrıldı. Fakat ilk zamanlarda bu kuvvetlerde elektromanyetizma ve gravitasyon daha güçlü kuvvet halindeydi. Diğer iki kuvvet olan çekirdek kuvveti ve zayıf nükleer kuvvet daha zayıf haldeydi. Dolayısıyla bu dört kuvvet genel olarak iki grupta toplanabilir:

1. Çekim Kuvvetleri: Gravitasyon ve Elektromanyetizma,
2. Çekirdek Kuvvetleri: Güçlü Çekirdek Kuvveti ve Zayıf Nükleer Kuvvet.

Manyetizma gizemli bir olay olup, teorisi iyice bilinen ELEKTRİK ALANIN beşinci boyutla birleşmesi sonucu SINIRDA ortaya çıkmaktadır. Kuantum yüklerin oluşturduğu kütleçekimi olarak da adlandırabileceğimiz bu olgu, Schwarzschild GEOMETRİSİ ve Kaluza RELATİVİTESİ ile birlikte MAXWELL Denklemlerinin; MANYETİZMANIN, bir üst sonucu olduğunu göstermektedir. Bu yapı, açıklanması güç olan KARADELİK TEKİLLİĞİNDEKİ Kuantum Kütleçekimi Teoremini, bir elektromanyetizma yapısı ile açıklar. BEŞİNCİ BOYUT saklıdır.

Evrenin büyük patlamayla (BIG BANG) açılması sırasında 4-Boyutun açılmasının tersine beşinci boyut, HELİS (SPİRAL) çizerek burgaç şeklinde yuvarlatılmış olup, açılmamıştır. Dolayısıyla bu burgaç hareketini yapan her cisim, Beşinci Boyutun ve KARADELİK TEKİLLİĞİNİN habercisidir. BİRLEŞİK ALAN TEORİSİ,  belirli bir yarıçapta (Schwarzschild Yarıçapında) kütle aktarım diski barındıran ve çökmekte olan Yıldız çiftleri (PULSAR) ve büyük kütleli yıldızların çökmesi sonucu oluşan çok hızlı dönen NÖTRON Yıldızlarının yaydıkları “RADYO SİNYALLERİNİ” açıklamaktadır. İşte bu radyo sinyalleri aslında elektrik alan ve manyetizmanın birleşimi olan Kütleçekimsel Elektromanyetik (Birleşik Alan) dalgalarından başka bir şey değildir.

Evreni fizik yasalarıyla (yeni eklenen kuramlarla) daha iyi açıklayan birtakım kuramlar olacaktır. Fakat tüm yapıyı detaylarıyla açıklayabilecek bir her şeyin teorisini elde etmek oldukça zor görünüyor. Çünkü evrendeki varolan (Ölümlü, sınırlı) maddenin ardında, kendisine iman etmeyi gerektiren sonsuz bir güç olduğunu kabul etmeden yapılabilecek tüm girişimler ve deneyimlerimiz bizi daha büyük açmazların ve fiziksel fenomenler zincirinin içine sürükleyecektir. İşte bu sonsuz güç ise, her şeyi yoktan var eden  (“KÛN FEYEKÛN” emrinde olduğu gibi) ALLAH  (C.C.)  ve onun madde üzerindeki sınırsız yaratma gücüdür.


Bu kabulü yapmadan yapılacak tüm birleşik teoriler ileride yerini bir başkasına bırakmak zorundadır. Nitekim geçen zamanla üretilen teorilerin çokluğundan bunu anlayabiliriz. Kısaca şöyle diyebiliriz: Bilim artık ALLAH’ın varlığını bilimsel bir gerçeklik olarak da elde etmeli veya bu sonuca götürmelidir. Dolayısıyla buradan yola çıkarak şunu söyleyebiliriz: Kur’an’ın 21. asırdaki modern yorumu, günümüz Biliminin ve Teknolojisinin de dili olan MATEMATİK’le yapılmalıdır. Aksi takdirde teoriler zincirinin sonu gelmeyecek ve ulaşmayı hedeflediğimiz “SON BÜYÜK TEOREME” yaklaşamayacağız. Kimbilir belki de “SON BÜYÜK TEOREM”, evrenin hızlı bir çöküş sürecine girdiği ve “SONSUZLUĞA” doğru akıp giden “SON” dönemini yaşadığı bir tabloyu ortaya koyacaktır..
CİLT-II: EVREN VE CANLILARIN YARATILIŞI YARATILIŞI İSBAT EDEN EN BÜYÜK BİYOKİMYA ATLASI! Yaratılış konusunu SORU-CEVAP şeklinde ele aldığımız bu ikinci cildimizde, meselelerin ilmi boyutuna ve derinliğine göre bazı meselelere kısa cevap... more
CİLT-II: EVREN VE CANLILARIN YARATILIŞI
YARATILIŞI İSBAT EDEN EN BÜYÜK BİYOKİMYA ATLASI!

Yaratılış konusunu SORU-CEVAP şeklinde ele aldığımız bu ikinci cildimizde, meselelerin ilmi boyutuna ve derinliğine göre bazı meselelere kısa cevap şeklinde açıklama getirilirken, bazı önemli meseleler uzunca gitmiştir. Bununla beraber, her konunun teferruatına yeterince inilip, meselenin imani boyutuna bakan tahkiki kısmı aydınlatılmaya çalışılmaktadır.

Bununla birlikte, herkes her meselenin cevabını tam anlamasa da, hissesiz de kalmaz. Yaratılış konusunu ele aldığımız ve sık sık sorulmakla beraber genellikle Felsefeden kaynaklanan bazı kafa karıştırıcı unsurların ve konunun inkarına götüren bazı meselelerin güncel olarak yorumlanmasına çalışılmış, nakli ilimlerin kaynağı olan Kur’an ve Hadis kaynaklı açıklamalarla beraber modern akli ilimlere (Fizik, Kimya, Biyoloji, Organik Kimya, Botanik gibi vs.) dayanan delillerinin araştırmaya dayalı tahkiki kısımlarının verilmeye çalışıldığı bu biyoloji eserimizde, her konuyu genel olarak DÖRT bölüm halinde ele alıp;

Önce Kur’an ayetleri ışığında yaratış konusunda sıkça gündeme gelen ve evrim teorisi ile benzeri yaratılış karşıtı görüşleri sık sık çatıştıran önemli konu başlıklarını genellikle felsefeden kaynaklanan önemli meselelere soru-cevap şeklindeki açıklamalarla “Felsefeden Kaynaklanan Yaratılış Meseleleri” kısmında izah ve isbat getirmeye çalışacağız.
Daha sonra, yaratılışı meydana getiren yapılanmaların temellerini teşkil eden moleküler yapıları Organik Kimya biliminden yararlanarak açıklamaya ve canlı bir organizmanın hangi maddelerden teşekkül ettiğini ve nasıl meydana geldiğini basitten karmaşığa doğru detaylı bir şekilde “Canlılığın Yapıtaşı Hücre ve Organik Kimya” kısmında inceleyeceğiz.

Daha sonra ise, Yaratılışın sürekli ve dinamik olarak yinelenmesiyle meydana gelen doku ve organ topluluklarının sistemli bir şekilde nasıl meydana geldiğini, bunların vücutta hangi fonksiyonları yerine getirdiğini “Canlılığı oluşturan Organel ve Sistemler” kısmında inceleyeceğiz. Bu bölüm, eserimizin en geniş kısmını ve esas içeriğini oluşturmaktadır. Eğer iki ciltten oluşan eserimiz, tek bir bölümden ibaret olsaydı, sadece bu bölüm yeterli olabilirdi. Bu yüzden, eserlerimizi sırasıyla takip eden okuyucu, yaratılışın mantığını ve ne kadar mu’cizevi bir olaylar zincirinden meydana geldiğini anlamak için bu bölümü dikkatlice irdelemelidir.
En sonda ise, kainattaki Yaratılış delilleri karşısında, akli ilimleri kullanarak tahkiki imana ulaşan bazı batılı bilimadamlarının görüşlerine “İman Eden Bilimadamlarının Yaratılışla İlgili Görüşleri” kısmında yer vererek, iki ciltten oluşan çalışmamızı noktalayacağız..

Yaratılış konusunu en basitten, yani günlük yaşamda sık sık karşılaştığımız felsefi meselelere dayanan sorular ve bunlara ilişkin cevaplardan başlayarak; hücre biyolojisi, canlılığı oluşturan kompleks biyolojik mekanizmalara ve bunlara ilişkin karmaşık meselelere doğru kademeli bir şekilde ilerleyerek; meseleleri, herkesin kendi seviyesine göre anlayacağı bir tarzda inceledik. Buradaki ana hedef ise, konuya çok vakıf olmayan ve biyolojik meselelerde başlangıç aşamasında olanlara genel bir fikir vermenin yanında; ilerleyen bölümlerde konunun uzmanı olanlar için de, detaylı bir bilgi içeriğinin verilmesidir.

Bu Amaçla konu aralarında modern biyolojinin geldiği son noktalardaki araştırma sonuçlarını içeren çok ileri ilmi biyokimya yaratılış delillerinin verildiği 11 adet Appendix (ileri ek bilgi) bölümleri de kitaba eklenmiştir.
CİLT-I: EVRİM TEORİSİ YARATILIŞI İSBAT EDEN EN BÜYÜK BİYOKİMYA ATLASI! Evrim Teorisi (Evolution Theory), Bilimsel bir teori midir ve Bilimselliğin kriterlerini karşılamakta mıdır? Platon’un, Aristoteles’in, Leibniz’in, Hume’un, Kant’ın,... more
CİLT-I: EVRİM TEORİSİ
YARATILIŞI İSBAT EDEN EN BÜYÜK BİYOKİMYA ATLASI!

Evrim Teorisi (Evolution Theory), Bilimsel bir teori midir ve Bilimselliğin kriterlerini karşılamakta mıdır? Platon’un, Aristoteles’in, Leibniz’in, Hume’un, Kant’ın, Popper’ın, Kuhn’un felsefeleriyle bu teorinin nasıl bir bağlantısı vardır? Evrim Teorisi’nin felsefî ve teolojik sonuçları nelerdir? Yaratıcı’nın var olup olmadığı meselesiyle Evrim Teorisi’nin nasıl bir ilişkisi bulunmaktadır? Yaratıcı’nın varlığını rasyonel olarak temellendirmeye çalışan tasarım deliline, Evrim Teorisi tehdit oluşturmakta mıdır? Evren, doğa yasaları, evrensel tüm oluşumlar, bütün canlılar ve biz tesadüfen mi oluştuk, yoksa bilinçle ve kudretle bir Yaratıcı tarafından oluşturulmuş bilinçli bir tasarımın ürünleri miyiz? İslâmiyetin, Hristiyanlığın ve Yahudiliğin teolojileri gerçekten de Evrim Teorisi’nin reddedilmesini gerektiriyor mu?

Bu ve bunlar gibi daha pek çok soruya bu kitapta cevap vermeye çalışacağız. Evrim Teorisi’nin, tarihte hiçbir bilimsel teoride gözlenemeyecek kadar farklı çalışma alanlarıyla bağlantısı olmuştur. Bu çalışmada, konunun bu özelliği yüzünden biyolojinin genetik, embriyoloji, biyokimya gibi alt-dallarından; felsefenin din felsefesi, biyoloji felsefesi, bilim felsefesi gibi alt-dallarına; İslâm teolojisinden Yahudi ve Hristiyan teolojilerine; ayrıca yerbilim, antropoloji, sosyoloji ve iktisat gibi konuyla ilgili pek çok alana temas edildi. Farklı disiplinler arasında çalışmalar yapılması gerektiği, farklı alanların bilgisinin birleştirilmesinin verimli sonuçlar doğuracağı sıkça dile getirilir ama bu dileği yerine getiren çalışma sayısı gerçekten de çok azdır. Söz konusu olan Evrim Teorisi ve onun bilimsel, felsefî ve teolojik açıdan ele alınması ise, bu sorun iyice kendini göstermektedir. Bu çalışmada, her iki konu da çift yönlü olarak ele alınıp; bu sorunun üstesinden gelinmeye ve biyolojiyle ilgilenenler kadar; felsefe ve teolojiyle (Din-bilimiyle) ilgilenenlerin de sorularına cevap verilmeye çalışılacaktır.

Evrim Teorisi’nin en geniş kabul gören açıklamasına göre, bütün canlılar birkaç milyar yıl önce oluşmuş tek hücreli ‘ortak bir ata’nın soyundan gelmektedir. Bu ‘ortak ata’nın soyları boyunca ortaya çıkan değişimler, bütün canlılığın açıklaması olarak kabul edilir ve bu değişikliklerin sebebi genlerdeki ‘Mutasyonlar’la, dünya ortamına uygun canlıların hayatta kalıp diğerlerinin elenmesi ise ‘Doğal Seleksiyon’ mekanizmasıyla açıklanır. Evrim Teorisi, canlıların kökenine dair bir teoridir. Canlılar hakkında ne düşündüğümüz ise gerçekten de önemlidir, çünkü biz de canlıların bir parçasıyız. Kendimiz hakkındaki kanaatlerimiz ise sadece bir biyoloji bilgisi olarak kalmaz; hayatın anlamı, var oluş ve ahlâk gibi alanlarla ilgili düşüncelerimiz ve bunlarla ilgili vereceğimiz kararlar da kendimiz hakkındaki kanaatlerimizle bağlantılıdır.

19. yüzyıldan önce ‘Din-Bilim çatışması’ dünya gündeminde önemli bir yer tutmuyordu. Ufak tefek sorunlar vardı ama din bilimcilerin çoğu Newtoncu bir evren anlayışıyla teolojilerini uzlaştırmışlardı. Fakat geçen son iki yüzyılda ‘Din-Bilim çatışması’ hem bilim hem felsefe hem de teoloji alanlarında önemli izler bıraktı. Bu çatışma en çok Evrim Teorisi üzerine yapılan bilimsel, felsefî ve teolojik tartışmalarda gözlemlendi. Rahatlıkla denebilir ki; geri kalan tüm bilimsel konular üzerindeki felsefî ve teolojik tartışmaların toplamı bile Evrim Teorisi üzerine yapılanlar kadar yoğun olmamıştır. Gerçeği arayan yolcu olarak insan, hem bilimin hem felsefenin hem de dinin kapısını çalar. Tüm bu alanlardan gelen bilgilerin birbirleriyle nasıl uzlaştırılacağı, çatışmaların nasıl çözümleneceği entellektüel olduğu kadar geneli ilgilendirdiği için aynı zamanda tüm canlılar için de varoluşsal bir sorundur. Bu sorunun en iyi gözlenebileceği ve çatışmaların çözümü için en iyi örneğin sunulabileceği bir konu varsa o da Evrim Teorisi’dir. Fakat bu kadar önemli olmasına karşın bu konuda ortaya konulan eserlerin (özellikle Türkçe) oldukça yetersizdir. Özellikle Evrim Teorisi’ni ele alan birçok kitapta ya ‘karşı kamp’a bolca hakaret ediliyor; ya da bilimsel, felsefî veya teolojik açıdan ciddi ve tutarlı yaklaşımlar sergilenmiyor. Bu konuyu ele alan kitaplarda bu teorinin ‘bilimsel deliller’i, genelde çok yönlü irdelenmeden sergileniyor veya eleştiriliyor. Bu teorinin felsefî veya teolojik değerlendirmesinin derinlemesine yapıldığı ciddi ve tutarlı çalışmalara rastlamak ise neredeyse imkânsız. Bunun sebeplerinden birisi, doğa bilimleriyle uğraşanların çoğunun felsefe ve teoloji alanlarına çok yabancı olmalarıdır. Oysa bu teorinin ortaya konulmasında ve kabulünde Natüralist Felsefenin (Doğa Felsefesi) çok önemli bir rolü bulunmaktadır. Felsefî birikimi olmayan bir doğa bilimcinin, bu teorinin, felsefî yönünü değerlendirememek ve mantıksal kurgusunun felsefî irdelemesini yapamamak gibi önemli eksiklikleri olacaktır. Diğer yandan, günümüz felsefecilerinin ve din bilimcilerinin çoğu, doğa bilimleriyle felsefe ve dinlerin arasına ‘kalın duvarlar’ ören yaklaşımları benimsemişler, bu yüzden doğa bilimlerine gerekli ilgiyi göstermemişlerdir. Günümüz felsefecilerinin çoğunu etkisi altına almış olan pozitivist dil felsefesi geleneği ve günümüz din bilimcilerinin önemli bir kısmının paylaştığı ‘fideist’ (imancı) yaklaşım, içinde bulunulan durumun sebeplerindendir. Fakat biz bu çalışmada objektif olarak bu konuyu ele alıp, tüm bu sakıncalı durumlardan kaçınmaya çalışarak; Evrim Teorisi’ni hem bilimsel hem felsefî hem de teolojik açıdan ele alacağız. Bilimin farklı, felsefenin farklı, dinlerin farklı hakikatleri olamayacağını ve bu alanların arasına ‘kalın duvarlar’ örülemeyeceği bugün bilinen bir gerçektir. Bu çalışmada, bilimsel irdeleme kadar felsefî irdelemeye de önem verecek ve aynı konuda birbirinden farklı birçok teolojik yaklaşımın olabildiğini ve bunların da göz önünde bulundurulması gerektiğini göstermeye çalışacağız.

İki ciltten oluşan bu kitap, Yaratılış ve Evrim Teorisi’ni bir bütün olarak ele almakta ve birbiriyle bağlantılı 11 farklı bölümden oluşmaktadır. Kitabımızın birinci cildinde, detaylı olarak ele aldığımız ‘Evrim Teorisi’ni YEDİ bölüm halinde inceleyeceğiz:

Birinci bölümde, Evrim Teorisi ortaya konulmadan önceki, konumuz açısından önemli bilimsel, felsefî ve teolojik gelişmelerle tartışmalar tanıtılmaya çalışıldı. Evrim Teorisi üzerine yapılan tartışmalar tarihsel arka plandan yalıtılarak anlaşılamaz. Özellikle felsefe tarihine meraklı olan kişilerin bu bölümü dikkatlice okumaları gerekir.

İkinci bölümde, Evrim Teorisi’nin ne olduğu ve ortaya konulma süreci tanıtılmaya, ayrıca bu teorinin ortaya konulmasına ve yaygınlaşmasına yol açan paradigmalar gösterilmeye çalışıldı. Evrim Teorisi hakkındaki tartışmaları ele almadan önce, bu teorinin ne dediğini iyice öğrenmek isteyenler, bu bölümü iyi okumalılar.

Üçüncü bölümde, Evrim Teorisi’nin delili olarak sunulan veriler ayrıntılı bir şekilde bilimsel ve felsefî irdelemeye tabi tutuldu. Gözlemlenebilme, öngörü gücü, yasalara sahip olma, matematiksel betimleme yeteneği, yanlışlanabilirlik, rakip teorilere üstünlük sağlanması gibi çeşitli kriterler açısından bu teori değerlendirildi. Bu bölüm, kitabın Birinci cildinin en önemli bölümlerinden birisidir; kitabın bu kısmından sadece tek bir bölüm okuyabildiğini söyleyen biri olsaydı, ona bu bölüm tavsiye edilebilirdi.

Dördüncü bölümde, varlıklardaki düzen ve amaçlılık gibi unsurlardan yola çıkılarak bunların ‘Tasarımcı’sının varlığına ve bu ‘Tasarımcı’nın kudreti, bilgisi, hâkimiyeti gibi sıfatlarına ulaşılabileceğini iddia eden ‘tasarım delili’ ele alındı. Evrim Teorisi’nin tasarım deliline tehdit olup olmadığı da yine bu bölümde incelendi. Ayrıca ‘teizm’ (inanç) ile ‘ateizm’ (inançsızlık) arasındaki asıl sorunun; ‘Evrim Teorisi-Türlerin bağımsız yaratılışı ikilemi’nde değil, ‘Tesadüf-Tasarım ikilemi’nde olduğu gösterilmeye çalışıldı.

Beşinci bölümde, Evrim Teorisi’nin başta ‘Yaratıcı inancı’ olmak üzere tektanrılı dinlerin inançları açısından ne ifade ettiği belirlenmeye çalışıldı. Bu bölümde, ‘Evrim Teorisi ve Yaratıcı inancının ilişkisi’ hakkındaki dokuz maddeli bir sınıflamanın ve bununla ilgili bazı konular için ‘teolojik agnostik’ tavrın önerilmesi inceleyeceğimiz bilimsel metod açısından oldukça önemlidir.

Altıncı bölümde, Evrim Teorisi’nin Bilim dünyası ve yaşantı üzerine getirmiş olduğu etkiler ve Batı dünyasındaki meydana getirmiş olduğu uzun vadeli değişim detaylı bir şekilde ele alınmaktadır. Özellikle Evrim Teorisi’nin, Bilimin Biyoloji sahasının dışındaki alanlarına da (Ekonomi, Tarih, Felsefe, Matematik, Tıp, Fizik ve Kimya gibi) etki etmesi sonucu genel geçerli bir dünya görüşü olma niteliğini kazanmasının, dünya üzerindeki etkileri ve sonuçlarını inceleyen okuyucu için bu bölüm önemli ipuçları ortaya koymaktadır.

Yedinci bölümde, Evrim Teorisi’nin tüm canlıların yapısını açıklayabilecek kadar geçerli bir teori olup olmadığı tartışılıyor. Özellikle Evrim Teorisi’nin ortaya atılmasında temel etkiye sahip olan kanıtlar üzerinde durularak tüm bunların canlıların kompleks yapısının tümünü birden açıklayıp açıklayamayacağı sorusunun yanıtı aranmaktadır…

Bundan başka, bu ilk cilde ilave olarak kitabın sonunda, canlıların yapısını temel düzeyde inceleyen Biyolojiye ait diğer temel alt bilim dallarının özet bir sıralandırılması ve 40 madde halinde sınıflandırılması ile tüm canlılar aleminin filogenetik sınıflandırmasını içeren özet bir kavram tanımlama bölümü ile en sonda biyolojide sık kullanılan terimlerin resimli bir terim sözlüğü ile verilmesiyle çalışmamızın ilk cildi son bulmaktadır.

Bu çalışma aynı zamanda, son zamanlarda, özellikle Richard Dawkins’in yayınladığı yaratılış karşıtı fikirlere ve son zamanlarda yükselen Materyalist/Ateist çerçevede gelişen Evrim tartışmalarına da Gerçekçi bir Cevap niteliğindedir.. .
“The Story That Began In The Desert” PREFACE “The Secret of the 2000-year-old Mysterious Coin” “One day, Moses saw something very interesting in the Desert.” “A Bush was on fire such as a fireball, yet it was not consumed.” “So Moses... more
“The Story That Began In The Desert”

PREFACE

“The Secret of the 2000-year-old Mysterious Coin”

“One day, Moses saw something very interesting in the Desert.”

“A Bush was on fire such as a fireball, yet it was not consumed.”

“So Moses thought as I must go over and look at this remarkable sight. Why isn’t the Bush burning up?”

(Bible, Exodus, 3)

Archaeologist John Smith, finds a very interesting ancient Roman 2000-year-old silver coin in the ancient city of Pompeii, Italy in 2036. He sets out with his wife Sara and daughter Elsa to Cairo, the capital of Egypt, to visit his friend Professor Gregory Kravnik to analyze the coin which has some strange figures and some dates written in Roman numerals.

When he arrives in Cairo, a sphere with a source of unknown, shining like a fireball with a big explosion, descends from the sky and illuminates the whole city with its light in the uninhabited desert somewhere near the Great Pyramids. Meanwhile, John Smith, who was close to the incident, received a very important information from his friend Gregory, about analyzing the symbols and what the symbols on it were saying and when he returned to his hotel, his car stopped suddenly after that explosion. A mysterious hand touches the back of his car and he shouts ‘Help!’ But that night he has never even passed through his mind that the person, whom he will take in his car, is the one who will change the future and will be one of the most important figures in the history of mankind that three great religions await.

At the same time, John’s friend Professor Gregory Kravnik and his assistant Katya, who have been working at Archeology Institute of Cairo State University, is about to uncover the world’s most mysterious sect, which has changed the history of the world and had kept a secret for 500 years. This Medieval Jesuit sect known as the 'Jesuits', coded it into everything and described it in encrypted form in the paintings of famous painters. However, Gregory and John will find out before it’s too late that these two big secrets with the same goal have a very important connection with the light sphere descending into the desert that night. Moreover, this Earth's Biggest Secret that they will learn that night, has the power to change all known Religions History.

All these connections and codes point to a very important event that could change the world in 2036. But it won't be easy for them to learn this, a deadly hustle and bustle waiting for them will also start at the same time. All intelligence organizations around the world including Vatican, FBI and CIA, are into this incident and besides, John and his family's life are now in danger.

Beyond all this, the great prophecy, which is mentioned in all Holy Books and is depicted symbolically in the Old Testament, the New Testament and the Qur'an, is about to come true. Now, with the realization of this prophecy, humanity has to either face God or fight with the devil and find a new way to stop the Doomsday.

Are you ready to learn the world's biggest and scariest secret?
THE LAST PROPHECY – II / SCIENCE-FICTION PREFACE Do the number Pi (π) contain everything within? Such as your date of birth, your date of death, even the date of the Doomsday. Well, what if someone knew that a long time ago and coded... more
THE LAST PROPHECY – II  /  SCIENCE-FICTION

PREFACE

Do the number Pi (π) contain everything within? Such as your date of birth, your date of death, even the date of the Doomsday. Well, what if someone knew that a long time ago and coded it somewhere?

Could someone else have discovered America in the Middle Ages before Columbus? Well, what if this mysterious person is really a great Oracle who has to hide his talent, and what if his purpose of going there is not to discover a new continent, but to solve one of the world's greatest secrets, the Secret of a Mayan prophetic calendar that explains when the Doomsday in a Mayan pyramid is coming?

The Mayans actually calculated the date of the Doomsday as 13.0.0.0.0 Baktun and they encoded it into a giant calendar. Well, what did that actually mean?

13 Baktun was actually a giant code in which the Mayans, who were also adept at mathematics, placed the true date of the Doomsday into the number Pi (π), and it indicated a date that was not 2012 but further.

Did the Mayans come up with this information themselves, or did they get it from a lost civilization far more advanced than themselves, called Atlantis?

Oracle Bruno realized at the end of his 22 years of work that all this could not be a coincidence, and it was all about to fall into place. “It's all over, we can't go back now, it's too late!" he said to himself and removed the sarcophagus lid of the temple and placed the last of the three large stone disks in place. Now everything was ready, he was about to find out which date actually 13th Baktun coincide with that is the biggest secret of human history hidden in the Mayan Calendar, which is impossible to solve, by calculating the hidden code in the number of Pi:

13th Baktun: 13,3333 × 366,6666 (day) = 4903rd code
The 4903rd number of the Pi number
coincide with the year 2222.
* * *

In 1500, on a dark night in a farmhouse near Granada in Southern Spain, a gray-colored 1-meter extraterrestrial creature who called himself 'Alien' in his notes; stood in front of the door with two letters containing a series of prophecies about the future of the world and a mysterious map with a place marked on it, and with a huge picture that consisted of 100 scrambled numbers of some cryptic complex numbers and writing of future dates; and he was staring at Bruno with his big black eyes.
In fact, this number picture, which is a giant 'Anagram', was a small piece of a giant spiral that began with 3.14... and extending to infinity, in which the histories of all the past and future events in the world were encoded.

Alien suddenly threw the things in his hand towards him and began to run rapidly through the cornfield towards the lights descending from the sky 1 km away. As he began to run, the flying object began to quickly descend from the sky and disappeared into the darkness. Bruno first glanced toward the direction of the alien and went with fearful eyes, he had neither seen nor heard anything like this in his entire life, except in the stories of Satan and Jinn, told by people in the Church. He was frozen with fear, he wanted to follow him in that direction, but he didn't dare. He then reached out to the papers on the ground and slowly picked them up from where the alien had left them.

These two prophetic letters that Oracle Bruno received that night, and a map that shows the location of a mysterious ‘Mayan calendar' in a temple in the middle of a great continent marked with “America” in Latin-like language, across Spain, and with “Atlantis” written in the middle, would in fact be the beginning of a struggle between God and Satan, which began with the expulsion of mankind from Heaven, and continuing until the Doomsday. So that, Bruno would realize before it was too late that this bloody struggle, which would cost him and all his loved ones lives, was in fact the beginning of a great prophecy that concerned not only him but the end of all mankind.

The chain of events that began in medieval Spain with a dramatic and bitter life and death struggle in the Inquisition led Bruno and his sister Sofia on a dangerous and long journey from Andalusia to a Mayan temple in Mexico, the center of the Mayan civilization, and it would eventually end with their execution. But the Great Prophecy that was announced would bring an end not only for the church or for them, but also the whole world this time. Because The Last Prophecy was leading humanity to the end of its story, the Doomsday, which started with the expulsion from Heaven.

Where did humanity come from, where are we going?

You will find the answer to this question in The Last Prophecy.
THE LAST PROPHECY – I / SCIENCE-FICTION PREFACE Do the number Pi (π) contain everything within? Such as your date of birth, your date of death, even the date of the Doomsday. Well, what if someone knew that a long time ago and coded... more
THE LAST PROPHECY – I  /  SCIENCE-FICTION

PREFACE

Do the number Pi (π) contain everything within? Such as your date of birth, your date of death, even the date of the Doomsday. Well, what if someone knew that a long time ago and coded it somewhere?

Could someone else have discovered America in the Middle Ages before Columbus? Well, what if this mysterious person is really a great Oracle who has to hide his talent, and what if his purpose of going there is not to discover a new continent, but to solve one of the world's greatest secrets, the Secret of a Mayan prophetic calendar that explains when the Doomsday in a Mayan pyramid is coming?

The Mayans actually calculated the date of the Doomsday as 13.0.0.0.0 Baktun and they encoded it into a giant calendar. Well, what did that actually mean?

13 Baktun was actually a giant code in which the Mayans, who were also adept at mathematics, placed the true date of the Doomsday into the number Pi (π), and it indicated a date that was not 2012 but further.

Did the Mayans come up with this information themselves, or did they get it from a lost civilization far more advanced than themselves, called Atlantis?

Oracle Bruno realized at the end of his 22 years of work that all this could not be a coincidence, and it was all about to fall into place. “It's all over, we can't go back now, it's too late!" he said to himself and removed the sarcophagus lid of the temple and placed the last of the three large stone disks in place. Now everything was ready, he was about to find out which date actually 13th Baktun coincide with that is the biggest secret of human history hidden in the Mayan Calendar, which is impossible to solve, by calculating the hidden code in the number of Pi:

13th Baktun: 13,3333 × 366,6666 (day) = 4903rd code
The 4903rd number of the Pi number
coincide with the year 2222.
* * *

In 1500, on a dark night in a farmhouse near Granada in Southern Spain, a gray-colored 1-meter extraterrestrial creature who called himself 'Alien' in his notes; stood in front of the door with two letters containing a series of prophecies about the future of the world and a mysterious map with a place marked on it, and with a huge picture that consisted of 100 scrambled numbers of some cryptic complex numbers and writing of future dates; and he was staring at Bruno with his big black eyes.
In fact, this number picture, which is a giant 'Anagram', was a small piece of a giant spiral that began with 3.14... and extending to infinity, in which the histories of all the past and future events in the world were encoded.

Alien suddenly threw the things in his hand towards him and began to run rapidly through the cornfield towards the lights descending from the sky 1 km away. As he began to run, the flying object began to quickly descend from the sky and disappeared into the darkness. Bruno first glanced toward the direction of the alien and went with fearful eyes, he had neither seen nor heard anything like this in his entire life, except in the stories of Satan and Jinn, told by people in the Church. He was frozen with fear, he wanted to follow him in that direction, but he didn't dare. He then reached out to the papers on the ground and slowly picked them up from where the alien had left them.

These two prophetic letters that Oracle Bruno received that night, and a map that shows the location of a mysterious ‘Mayan calendar' in a temple in the middle of a great continent marked with “America” in Latin-like language, across Spain, and with “Atlantis” written in the middle, would in fact be the beginning of a struggle between God and Satan, which began with the expulsion of mankind from Heaven, and continuing until the Doomsday. So that, Bruno would realize before it was too late that this bloody struggle, which would cost him and all his loved ones lives, was in fact the beginning of a great prophecy that concerned not only him but the end of all mankind.

The chain of events that began in medieval Spain with a dramatic and bitter life and death struggle in the Inquisition led Bruno and his sister Sofia on a dangerous and long journey from Andalusia to a Mayan temple in Mexico, the center of the Mayan civilization, and it would eventually end with their execution. But the Great Prophecy that was announced would bring an end not only for the church or for them, but also the whole world this time. Because The Last Prophecy was leading humanity to the end of its story, the Doomsday, which started with the expulsion from Heaven.

Where did humanity come from, where are we going?

You will find the answer to this question in The Last Prophecy.
“Are You Ready Gate to Hell?” PREFACE Are you ready to read the best Pandemic science-fiction novel of the world? Could there be an important secret that has been hidden for thousands of years in the symbol of the snake climbing the... more
“Are You Ready Gate to Hell?”

PREFACE

Are you ready to read the best Pandemic science-fiction novel of the world?

Could there be an important secret that has been hidden for thousands of years in the symbol of the snake climbing the tree, which is the symbol of medicine?

Can the source of diseases be the Devil? Could it be a coincidence that the snake figure in the scriptures is also a symbol of Devil? Moreover, could this most evil creature of all ages have been hiding underground, somewhere in the world, using the name of a mythological being the snake-headed 'Medusa'? Moreover, could Hell have actually been there as well?

Yes, in fact, everything on Earth began with the first beginning of humanity; with the story of Devil setting him up, that is, being expelled from Heaven. However, everything in our story began at the end of the 1980s, when a group of German scientists digging underground in the depths of the Bavarian forests in southern Germany heard some strange sounds and screams coming from underground.

As a result of many years of excavation and drilling, they discovered a tunnel extending thousands of kilometers underground. This tunnel was actually a gate to Hell and Devil. Upon hearing and recording these horrible sounds, they were frightened, and after a while the project was left unfinished.

In the early 2020s, a health organization with the world's most secret and evil power, under the leadership of a horrible evil man, Dr. Cornelli, nicknamed 'Frankenstein', in order to reach the source of this sound and communicate with it, he continued this project, which was left unfinished after 40 years, and started a big project called 'Medusa'.

This horrible person, who also introduces himself as the 'White Angel of Death', has been secretly managing this project for years in order to develop new species and viruses that will destroy life and humanity on earth through genetic studies by conducting animal experiments among various species in a laboratory. On top of that, his only purpose now is to follow the orders of this Devil that lives underground.

By the 2040s, there is no scientific explanation for the cause of rapidly spreading virus outbreaks all over the world. Billions of people are in quarantine, and many have died in these epidemics. Moreover, a series of murders and assassinations, especially involving medical doctors and professors, began at that time.

Everyone connected with Herbert Johnson, a professor of History and Mythology who is trying to uncover the truth of the virus, begins to be killed by a horrible chain of assassinations. Prof. Herbert Johnson and everyone he wants to help fight this evil are now waiting for death as a victim in the goal of this evil force, along with billions of people fighting in the grip of the virus.

In contrast, the American Archaeologist John Smith and his Russian friend, Professor of Archaeology, Prof. Gregory Kravnik is the only one who can stop them, albeit at the cost of their lives, and for this they have to fight with them. Moreover, if they cannot stop them and this unseen evil force, now their own lives are in danger along with billions of others.

The only way to stop this impending Apocalypse is to find a lost statue of Medusa, the location of which no one knows, located at the entrance to the tunnel leading to this underground hell. Because a secret gate inside this statue of Medusa is the beginning of a long and difficult path towards Devil, the source of all these evils and diseases.

The Medusa Code will drag you to one of the 7 gates of Hell in the underground.

Are you ready gate to Hell?
“Cehennem’e Açılan Kapıya Hazır mısınız!” ÖNSÖZ Dünyanın en iyi Pandemi bilimkurgu kitabını okumaya hazır mısınız? Tıbbın sembolü olan ağaca tırmanan yılan sembolünde binlerce yıldır saklanan önemli bir sır olabilir mi? Hastalıkların... more
“Cehennem’e Açılan Kapıya Hazır mısınız!”

ÖNSÖZ

Dünyanın en iyi Pandemi bilimkurgu kitabını okumaya hazır mısınız?

Tıbbın sembolü olan ağaca tırmanan yılan sembolünde binlerce yıldır saklanan önemli bir sır olabilir mi? Hastalıkların kaynağı Şeytan olabilir mi? Kutsal Kitaplardaki yılan figürünün Şeytan'ın da sembolü olması tesadüf olabilir miydi? Dahası, tüm çağların bu en kötücül yaratığı; Mitolojik bir varlık olan yılan başlı 'Medusa' ismini kullanarak yeraltında, Dünyanın içinde bir yerlerde saklanıyor olabilir miydi? Dahası, Cehennem de aslında orada olabilir miydi?

Evet, aslında Dünya'daki herşey insanlığın ilk başlangıcıyla; Şeytan'ın ona tuzak kurması, yani Cennet'den kovulma hikayesiyle başlamıştı.

Fakat, bizim hikayemizdeki herşey 1980'lerin sonunda, Almanya'nın güneyindeki Bavyera ormanlarının derinliklerinde, yeraltında kazı yapan bir grup Alman bilim adamının yeraltından gelen bazı garip sesler ve çığlıklar duymasıyla başladı. Uzun yıllar süren bir kazı çalışması ve sondaj sonucunda, yerin altına doğru binlerce kilometre uzanan bir tünel keşfettiler. Bu tünel, aslında Cehennem'e ve Şeytan'a açılan bir kapıydı. Bu korkunç seslerin duyulması ve kaydedilmesi üzerine korktular ve bir süre sonra proje yarım bırakıldı.

2020'li yılların başlarında, Dünyanın en gizli ve en kötü gücü olan bir sağlık organizasyonu, başlarındaki korkunç şeytani bir adam, 'Frankenstein' lakaplı Dr. Cornelli'nin öncülüğünde bu sesin kaynağına ulaşmak ve onunla iletişime geçmek için 40 yıl sonra yarım bırakılan bu projeyi kaldığı yerden devam ettirdi ve 'Medusa' isimli büyük bir proje başlattı.

'Beyaz Ölüm Meleği' olarak da çevresinde kendini tanıtan bu korkunç kişi, laboratuar ortamında çeşitli türler arasında hayvan deneyleri yaparak genetik çalışmalarla yeryüzündeki yaşamı ve insanlığı yok edecek yeni türler ve virüsler geliştirmek üzere bu projeyi gizlice yıllardır yönetmektedir. Bunun da ötesinde, artık tek amacı yeraltındaki bu Şeytan'ın emirlerini yerine getirmektir.

2040'lı yıllara gelindiğinde, Dünyanın her yerinde hızla yayılan virüs salgınlarının nedenine bir türlü bilimsel bir açıklama getirilememektedir. Milyarlarca insan karantinadadır ve çoğu bu salgınlarda ölmüştür. Üstelik, özellikle tıp doktorları ve profesörleri de içine alan bir seri cinayetler ve suikastler de bu sırada başlamıştır.

Virüs gerçeğini ortaya çıkarmaya çalışan Tarih ve Mitoloji profesörü Herbert Johnson'un bağlantılı olduğu herkes korkunç bir suikastler zinciriyle öldürülmeye başlar. Prof. Herbert Johnson ve onun bu kötülükle savaşmasında yardımcı olmak istediği herkes, şimdi bu kötü gücün hedefinde bir kurban olarak ölümü beklemektedir, virüsün pençesinde savaşan milyarlarca insanla birlikte.

Buna karşın, Amerikalı Arkeolog John Smith ve arkadaşı Rus Arkeoloji profesörü Prof. Gregory Kravnik hayatları pahasına da olsa onları durdurabilecek tek kişidir ve bunun için onlarla savaşmak zorundadırlar. Üstelik, eğer onları ve görünmeyen bu kötü gücü durduramazlarsa şimdi kendi hayatları da milyarlarca insanla birlikte tehlikededir.

Yaklaşan bu Kıyameti durdurabilmek için tek yol, bu yeraltı Cehennemine uzanan tünelin girişinde bulunan, yerini hiç kimsenin bilmediği kayıp bir Medusa heykelini bulmaktır. Çünkü, bu Medusa heykelinin içindeki gizli bir kapı, tüm bu kötülüklerin ve hastalıkların kaynağı olan Şeytan'a doğru giden uzun ve zorlu bir yolun başlangıcıdır.

Medusa'nın Sırrı, sizi yeraltındaki Cehennem'in 7 kapısından birine sürükleyecek.

Cehennem'e açılan kapıya hazır mısınız?
FROM THE NIGHTMARE | A SCIENCE FICTION NOVEL What if our dreams came true? What about our nightmares? Archaeologist John Smith, who has been conducting a mysterious excavation in the ancient city of Pompeii in Italy for 10 years, which... more
FROM THE NIGHTMARE | A SCIENCE FICTION NOVEL

What if our dreams came true?
What about our nightmares?

Archaeologist John Smith, who has been conducting a mysterious excavation in the ancient city of Pompeii in Italy for 10 years, which began in 2012, discovers a peculiar statue one day, and after he finds the statue and brings it home, his little daughter Elsa suddenly begins to have strange and terrible nightmares one night.

These dreams that ignored at first, contain a series of cryptic messages about a terrible impending catastrophe that will change the fate of the Archaeologist and later the whole world, and even more frighteningly, over time, these nightmares begin to come true. In the nightmares this demonic creature communicates in Latin and requests a single thing:

Victim, much victim as possible.
So, more and more people die every day!

Moreover, this Devil and his statue, who says that he comes from the other world, from Hell, haunt the little girl’s the dreams and tell her that he has come to start a series of disasters and wars in the world. Over time, he begins to give her commands and direct her. The little girl starts to change without realising it, and her family and the world start to change and drift towards evil.

What's more, as the Devil and his statue from Hell put its plans into action one by one through nightmares, Archaeologist John Smith and his friend History Professor Gregory Kravnik begin to investigate the matter and what they can do, they realise that these extraordinary events are not the first in history. Moreover, even the Bible mentions this statue and its curse. Because, 2000 years ago in 79 AD, when Pompeii and the entire Italian peninsula were destroyed by the eruption of Mount Vesuvius and were buried under the lava, this Devil had already contacted the world with the nightmares of a little child and led it to destruction. But this is the second and final warning and destruction. This is a final warning of the coming Apocalypse. Elsa finally goes into a trance and communicates with the spirit of this child, whose name is Gabriel, and everyone finally learns the truth and how these Nightmares and the Devil can be stopped:

To go inside Mount Vesuvius, which is active again after 2000 years later, and to destroy this stone statue by droping into the centre of the volcano, into the lava.

However, this will not be easy at all. Because, a very secret and mysterious Order, which dates back to the Knights Templar and their continuation, has been after this statue for centuries. Moreover they actually worship this statue and one night they secretly kidnap it from John Smith's house. Meanwhile, the nightmares are getting worse and a great catastrophe is fast approaching.

So much so that if this catastrophe happens, the world will never be the same again. Until someone or something stops him and these nightmares from Hell.
KABUSTAN GELEN | BİLİM-KURGU ROMAN Düşlerimiz gerçek olsaydı ne olurdu? Peki, ya Kabuslarımız? İtalya'nın antik Pompei kentinde 2012 yılında başlayan ve 10 yıldır devam eden gizemli bir kazı çalışmasını yürüten Arkeolog John Smith,... more
KABUSTAN GELEN | BİLİM-KURGU ROMAN

Düşlerimiz gerçek olsaydı ne olurdu?
Peki, ya Kabuslarımız?

İtalya'nın antik Pompei kentinde 2012 yılında başlayan ve 10 yıldır devam eden gizemli bir kazı çalışmasını yürüten Arkeolog John Smith, bir gün tuhaf bir heykel bulur ve küçük kızı Elsa onun bu heykeli bulup eve getirmesinden sonra, bir gece aniden tuhaf ve korkunç kabuslar görmeye başlar. İlk başta önemsenmeyen bu rüyalar, Arkeoloğun ve daha sonra da tüm dünyanın kaderini değiştiren, yaklaşan korkunç bir felaketle ilgili bir dizi şifreli mesaj içermektedir ve daha da korkuncu, zamanla bu kabuslar gerçekleşmeye başlar. Bu şeytani yaratık, kabuslarda latince konuşmaktadır ve onlardan tek bir şey istemektedir:

Kurban, olabildiğince çok Kurban.
Yani, her geçen gün daha çok insanın ölmesi!

Daha da ötesi, öte dünyadan, Cehennem'den geldiğini söyleyen bu Şeytan ve heykeli; küçük kızın rüyalarına girerek, dünyada bir dizi felaketi ve savaşı başlatmak için geldiğini söyler. Zamanla ona komutlar vermeye ve yönlendirmeye başlar. Küçük kız, zamanla farkında olmadan değişmeye başlamıştır, tabi ailesi ve dünya da değişmeye ve kötülüğe doğru sürüklenmeye başlamıştır.

Daha da ötesi, Cehennem'den gelen bu Şeytan ve heykeli, kabuslar yoluyla planlarını bir bir uygulamaya koyarken; Arkeolog John Smith ve arkadaşı Tarih Profesörü Gregory Kravnik, konuyu ve ne yapabileceklerini araştırmaya başladıkça, bu yaşanan sıradışı olayların tarihte bir ilk olmadığı anlarlar. Üstelik, İncil'de bile bu heykelden ve lanetinden bahsedilmektedir. Çünkü, 2000 yıl önce, tarihler MS 79'u gösterdiğinde Pompei ve tüm İtalya yarımadası Vezüv yanardağı patladığında korkunç bir yıkımla yok olduğunda ve lavlar altında kaldığında da, bu Şeytan yine küçük bir çocuğun kabuslarıyla daha önce de dünya ile iletişime geçmiştir ve yıkıma sürüklemiştir. Fakat bu, ikinci ve son uyarı ve yıkımdır. Yaklaşan Kıyamet için son bir uyarıdır. Elsa, sonunda ismi Gabriel olan bu çocuğun ruhuyla transa ve iletişime geçer ve herkes sonunda gerçeği ve bu Kabuslar'ın ve Şeytan'ın nasıl durdurulabileceğini öğrenir:

2000 yıl sonra tekrar faaliyete geçen Vezüv Yanardağı'nın içine girerek bu taş heykeli yanardağın tam merkezine, lavların içine bırakıp yok etmek.

Fakat, bu hiç de kolay olmayacaktır. Çünkü, geçmişi 1000 yıl öncesine, Tapınak Şövalyeleri'ne kadar uzanan ve onların devamı olan çok gizli ve gizemli bir Cemiyet de yüzyıllardır bu heykelin peşindedir. Daha da ötesi, aslında bu heykele tapmaktadırlar ve bir gece onu John Smith'in evinden gizlice kaçırırlar. Bu sırada kabusların etkisi iyice artmaktadır ve gerçekleşecek büyük bir felaket ise hızla yaklaşmaktadır.

Öyle ki, eğer bu felaket gerçekleşirse, artık dünya hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktır. Ta ki, birisi veya birileri Onu ve Cehennem'den gelen bu kabusları durdurup yok edene kadar..
ÖNSÖZ & BAŞLANGIÇ Pi (π) sayısının içinde her şey var olabilir mi? Doğum tarihiniz, hatta ölüm tarihiniz bile, hatta Kıyametin tarihi. Peki, ya bunu birileri çok önceden biliyor olsaydı ve bir yere kodlamış olsalardı? Ortaçağ'da,... more
ÖNSÖZ & BAŞLANGIÇ

Pi (π) sayısının içinde her şey var olabilir mi? Doğum tarihiniz, hatta ölüm tarihiniz bile, hatta Kıyametin tarihi. Peki, ya bunu birileri çok önceden biliyor olsaydı ve bir yere kodlamış olsalardı?

Ortaçağ'da, Amerika'yı Kolomb'dan önce bir başkası keşfetmiş olabilir miydi? Peki, ya bu gizemli kişi gerçekte yeteneğini saklamak zorunda olan büyük bir Kahinse ve oraya gitme amacı yeni bir kıta keşfetmek değil de; dünyanın en büyük sırlarından birini, bir Maya piramidindeki Kıyamet'in ne zaman geleceğini açıklayan bir Maya Kehanet takviminin sırrını çözmek olursa ne olurdu?

Mayalar, Kıyamet tarihini aslında 13.0.0.0.0 Baktun olarak hesapladılar ve bunu dev bir takvime kodladılar. Peki, gerçekte bu ne demekti? 13 Baktun, aslında Matematikte de usta olan Mayaların Pi (π) sayısı içine Kıyamet'in gerçek tarihini yerleştirdikleri dev bir koddu ve 2012 değil, daha ileri bir tarihi gösteriyordu. Mayalar bu bilgileri kendileri mi bulmuştu, yoksa kendilerinden çok daha ileri, 'Atlantis' denilen kayıp bir uygarlıktan mı almışlardı?

Kahin Bruno, tüm bunların tesadüf olamayacağını 22 yıllık çalışmasının sonunda anlamış ve artık tüm taşlar yerine oturmak üzereydi. "Her şeyin sonu geldi, artık geri dönemeyiz, artık çok geç!" dedi kendi kendine ve tapınağın lahit kapağını kaldırıp iç içe geçmiş üç büyük taş diskin sonuncusunu da yerine yerleştirdi. Artık herşey hazırdı, çözülmesi imkansız olan Maya Takvimi'nde saklı insanlık tarihinin bu en büyük sırrını, Pi sayısı içindeki saklı kodu hesaplayarak gerçekte 13 Baktun'un hangi tarihe denk geldiğini bulmak üzereydi:

  13 Baktun: 13,3333 × 366,6666 (gün) = 4903. kod

  Pi sayısının 4903. Rakamı:

  2222 yılına denk geliyordu.

1500 yılında, Güney İspanya'daki Granada yakınlarındaki bir çiftlik evinde, karanlık bir gecede, bıraktığı notlarda kendisine 'Yabancı' diyen gri renkli 1 metre boyundaki dünya-dışı insanımsı bir yaratık; dünyanın geleceğiyle ilgili bir dizi kehaneti içeren iki mektup ve üzerinde bir yer işaretlenmiş gizemli bir harita ile bazı şifreli karmaşık sayılardan oluşan ve geleceğe ait tarihler yazan, 100 adet rakamdan oluşan dev bir tablo ile kapının önünde duruyor, büyük siyah gözleriyle Bruno'ya doğru bakıyordu. Aslında, dev bir 'Anagram' olan bu sayı tablosu, 3.14 …’le başlayan ve sonsuza doğru uzanıp giden, içinde dünyadaki olayların tarihlerinin kodlandığı dev bir spiralin küçük bir parçasıydı.

                                                                    * * *

Ortaçağ'da İspanya'da, Engizisyon mahkemesinde dramatik ve acı bir ölüm kalım mücadelesiyle başlayan olaylar zinciri, Bruno ve kardeşi Sofia'yı Endülüs'den başlayan ve Mayaların uygarlığının merkezi olan Meksika'daki bir Maya tapınağına uzanan tehlikeli ve uzun bir yolculuğa sürükler ve sonunda idam edilmeleriyle son bulacaktır. Fakat, açıklanan Büyük Kehanet, sadece Kilise veya onlar için bir son değil, bu kez tüm Dünyanın Sonu'nu da getirecekti. Son Kehanet insanlığı, Cennet'ten çıkarılmasıyla başlayan öyküsünün sonuna, Kıyamet'e götürüyordu..

İnsanlık nereden geldi,
Nereye gidiyoruz?
Bu sorunun cevabını Son Kehanet’te bulacaksınız.
"Gözlerimi açtığımda içinde sadece kum taneleri olduğunu fark ettim!" ÖNSÖZ Dünyadaki İklim ve Su kriziyle ilgili en iyi Bilimkurgu kitabını okumaya hazır mısınız? Dünyadaki tüm su bitse, Mars veya Venüs gibi bir Çöl Gezegen’e... more
"Gözlerimi açtığımda içinde sadece kum taneleri olduğunu fark ettim!"

ÖNSÖZ

Dünyadaki İklim ve Su kriziyle ilgili en iyi
Bilimkurgu kitabını okumaya hazır mısınız?

Dünyadaki tüm su bitse, Mars veya Venüs gibi bir Çöl Gezegen’e dönüşse ne olurdu?
Yıl: 2199.

Dünyada tüm su bitmiştir ve çöllerden oluşan MARS veya VENÜS gibi kurak bir gezegene dönüşmüştür. Yaşayan sadece 20 bin kişilik küçük bir grup insan kalmıştır ve onlar da atmosfer yok olduğu için yerin binlerce kilometre altına sığınmıştır. Başlarında direnişin lideri olarak ‘MAX’ isimli bir genç vardır. Amerika’da başlayıp her yerde devam eden yangınlar, küresel ısınma ve iklim kriziyle başlayıp, Kıyamet’e uzanan bir hikaye ve savaşlar. Su veya alternatifini bulmak için uzaya koloni kurmak zorunda olan ve Dünya-Dışı bir ırkla yaptıkları savaşı kaybedip, yeraltına sığınmak zorunda olan bir insanlık var karşımızda bu yeni hikayede. Fakat insanlığın sonu gelmeden önce Max, bu sona adım adım nasıl gelindiğinin hikayesini bu kitapta bize anlatacak.

Uzun yıllardır, bu 3 meseleye mantıklı bir açıklama getirilememektedir:

1- Dünyanın her yerinde rastgele çıkan ‘Orman Yangınları’
2- Denizlerdeki ve Göllerdeki ‘Suyun Aniden Azalması’ ve
3- Aniden ortadan kaybolan ‘Milyonlarca İnsan’

Bunun da ötesinde, Dünya’nın pek çok yerindeki orman yangınları, sebebini iklim krizi ve küresel ısınmaya bağlamak için ve onlarla pazarlığa oturup anlaştıkları için, kötü bir küresel teşkilat tarafından kasten çıkarılmaktadır. Bu şeytani teşkilatın amacı, bu Dünya-Dışı güçlerle işbirliği ve anlaşma yaparak, bazı lazer silahlarıyla donatılmış olan UFO’ları da yönlendirip, amaçları Dünya’daki tüm su bitmeden ve taşınmadan önce, tüm canlıların çoğunu yok edip, Dünya’yı sadece kendi seçtikleri elit bir grup insanın yönetiminde yaşadığı, tamamen bir ÇÖL GEZEGEN’e dönüştürmektir ve bunun için de Amerika Nevada’daki gizli 51. BÖLGE yeraltı üssünü merkez olarak kullanmaktadırlar.

2045 yılında, Singapur’da yapılan bir bilimsel toplantıda, Dünya üzerinde ortadan kaybolan suyun, sadece küresel ısınma veya iklim şartlarına bağlı olmadığını, çok daha önemli bir sebebi olduğunu bir bilimsel teorisinde tüm dünyaya yıllardır anlatmaya çalışan Prof. Richard Nickson, ortadan kaybolan şeyin sadece su olmadığını çok yakında anlayacaktır. Çünkü, bu Dünya-Dışı varlıklar kendi gezegenlerinde kaynakları tükendiği için, hayatta kalabilmek için dünyadan üç şeyi kaçırarak UFO’larla oraya taşımak zorundadırlar:

1- Vücut sıvılarını hayatta tutmak için ‘SU’
2- UFO yakıtı olarak kullanmak zorunda oldukları ‘ALTIN’ ve
3- Deneylerde ve Madenlerde çalışmak için kullanılan ‘İNSANLAR’

Herşey 2050 yılına gelindiğinde, Dünya’nın her yerinde çıkan ve sebebi bir türlü tesbit edilemeyen orman yangınlarıyla başlar. Bunun da ötesinde, Dünya’daki Su miktarı yüzde 10 azalmıştır ve Deniz seviyesi 50 metre geriye çekilmiştir, büyük Göllerin çoğu kurumak üzeredir. Birleşmiş Milletler’de başkan yardımcılığı görevini yürüten James Scott’un yeğeni Nelson, nişanlısı Chelsie ile yeni evlenmek üzeredir. Anne ve babası 5 yıl önce gizemli bir uçak kazasında ölmüştür. Hayattaki tek yakını olan amcasını düğüne davet etmek üzere Nevada’dan Arizona’ya doğru arabasıyla yola çıktığında, dünyanın en kurak yerlerinden birisi haline gelen Nevada Çölü’nü geçerken, çölün ortasında parlak bir sıradışı cisim görür ve arabasını durdurur. Yanına gittiğinde dev bir üçgen piramit şeklindeki metal monolitle karşılaşır ve tam onu incelerken gökyüzünden parlak bir cisim uçarak o yöne doğru inmektedir ve arkasında duran 1 metre boyundaki uzaylı yaratık tarafından saldırıya uğrayıp kaçırılır. Artık, uzak bir galaksiye götürülmek üzere bir uzay aracına bindirilip, geri dönüşü mümkün olmayan uzun bir yolculuğa çıkar ve artık o da kaçırılan diğer insanlar gibi bir köledir. Fakat, bu galaksideki bir Çöl Gezegen’e ulaştıklarında çok şaşıracaktır. Çünkü, kaçırılan tutsak sadece kendisi değildir, başka milyonlarca insan da bu kolonide tutsak olarak bekletilmektedir.

Bunun da ötesinde, SAİBORGLAR denen bu kötücül reptilian uzaylı ırk, geçmişi binlerce yıl öncesine, çok eski zamanlardaki atalarına dayanan ve MARS GEZEGENİ ile ilgili olan büyük bir intikam yüzünden, Başkan RİCHARD NİXON zamanında başlattıkları bu savaşı ilerletip sonunda tüm dünyayı yok etmeye kararlıdırlar. Fakat, tüm bu gerçeği uzun araştırmalar sonucunda sonunda öğrenen ve onları durdurmak isteyen, JAMES SCOTT ile yardımcısı GEORGE FLOYD ve kaçırılan yeğeninin nişanlısı CHELSİE ile Ekoloji Profesörü RİCHARD NİCKSON, acaba bu savaşı engellemek için başarılı olabilecek midir?

Yoksa, Dünya 100 yıl içinde kurak bir ÇÖL GEZEGEN’e mi dönüşecektir?
ÇÖL GEZEGEN, KIYAMET’e doğru uzanan, insanlığın Dünya üzerindeki var olma veya yok olma mücadelesini, daha önce hiç okumadığınız bambaşka bir boyutuyla ilk kez ortaya koyacak ..
ÖNSÖZ Günümüzde, yeni nesiller, daha doğrusu “eşiği atlamış bir kesim”, “Kâinatı” da kapsayacak şekilde artık geniş ufuklu bir perspektife sahipler, teknoloji ve kitaplar sayesinde… Öyle ki, bu yeni çağla birlikte dua ve ibadetin de... more
ÖNSÖZ

Günümüzde, yeni nesiller, daha doğrusu “eşiği atlamış bir kesim”, “Kâinatı” da kapsayacak şekilde artık geniş ufuklu bir perspektife sahipler, teknoloji ve kitaplar sayesinde… Öyle ki, bu yeni çağla birlikte dua ve ibadetin de belirli bir yeri ve zamanı yok. Zaman ve Mekandan bağımsız bir şekilde, isteyen istediği yerde Allah’a ulaşabiliyor, dua ediyor.

Mabet duvarları arasına sıkıştırılmış “Tanrı’nın Evi” kavramına artık günümüzde pek sıcak bakmıyorlar. İbadethaneler tenhalaşırken, artan genç ve dinamik toplumlar ve nüfusla birlikte çevreyle bütünleşme ve internet çağıyla birlikte mobil iletişim ve globalizasyon ile birlikte anlık veri ve kitle iletişimi, bilginin anlık işlenişi ve iletişimi de yoğunlaşıyor. Sanki, bu noktada hacmi tasavvur bile edilmeyecek çok daha büyük, sanki tüm dinleri de içerisine alan bir yapı şeklindeki, büyüklükte bir “Evrensel Bir Mabet ’in” farkına varılıyor.

“Tanrı’dan korkma” şeklinde değil; ama “Doğa sevgisiyle” ve “Tabiatla iç içe olma” ve “Merhametli” olma duygusu ve “Tanrıyla birleşme, Evrensel bütünleşme” kavramları gün geçtikçe artıyor! Ve Tabiat’da “görevi” olmayan tek bir canlının bile bulunmayacağının bilincindeler. “Zararlı Hayvan”, “Zararlı Bitki” söylemleri onlara çok uzak!

Kobay olarak kullanılan bir fare veya bir maymun için veya eziyet görmekte olan bir kedi veya köpek veya diğer bir canlı türü için meydanlar doluyor! Veyahutta Türkiye’de yaşanan “Gezi Parkı” eylemlerinde çok daha belirgin ve bariz bir şekilde bir sosyolojik örnek şeklinde derinleşerek birkaç on ağaç için kitleler ölümüne bütünleşebiliyorlar. Bu örnekler, tarihteki daha önce yaşamış kavimlerle karşılaştırıldığında, benzersiz birer sevgi numunesi gibi görünüyor, bir bilinç kayması ve kritik bir “ALTINÇAĞ”, “BİLGİ ÇAĞI” eşiğine gelindiği mesajını veriyordu.

İşin ilginç yanı; Kuran-ı Kerim “Oku” diye başlıyor… Fakat şu bir gerçek ki, içeriğinde de “başka bir kitap okuma” mealinden tek bir ayet yok! Sadece “oku”, demesi “neyin okuyacağımızı” veya “neyin okunacağı” meselesinin ucunu açık bırakmıştır. Belki de tek bir kalıp yok, “Okunması gereken Tüm Kainat”, ve Kainatın tümü belki de “Dev bir Mabed ve Yaratıcı tarafından yazılmış Sayısız Kitaplar Bütünü”..

KANON, yeni çağın bir KUTSAL KİTABI yazılsa ve kesintisiz devam eden TANRI / ALLAH VAHYİ'nin uzun zamandır beklenen yeni bir uzantısı ve evrensel mesajı gönderilse, bu ne olurdu? Tanrı insanlığa ne söylemek ve mesaj vermek isterdi? Düşüncesi doğrultusunda oluşturulmuş bir Kutsal Kitap tematiğidir. Elinizdeki Eser, bu yönde yazılmış -Çok yönlü- 33 yıllık Teolojik bir çalışmanın ürünüdür.

  KANON, ÜÇ ANA BÖLÜMDEN OLUŞUR:

1- KUR'AN, İNCİL ve TEVRAT - genel bir değerlendirilme -

2- “KUR’AN’IN KANONİK YORUMU” (99 Kanon)

3- “İNCİL’İN KANONİK YORUMU” (303 Kanon)


İÇİNDEKİLER:

- KANON NEDİR?
- KHALKİ AVATAR KİMDİR?
- GİRİŞ
- Kan’on Kelimesi’nin Kökeni & Eski Mısır
- ESKİ ANTLAŞMA KANONUNUN GEÇERLİLİĞİ
- Yeni Bir "Kanon" Yazılabilir mi?
- Tarihsel ve İdeolojik Açıdan Kan’on’un Anlamı:
- Tanrı Vahyi’nin Devamı Olan Kutsal Kitapların’ın Değişmezliği Meselesi
- Eski Ahid’in “Kanon” Oluşumu
- Yeni Ahit’in “Kanon” Oluşumu
- Kanon Listeleri:
- KISACA ROMA TARİHİ [M.Ö. 750 - M.S. 1453]
- İlahi Dinlerin Kitaplarının Oluşumu
- Da Vinci Etkisi:
- Dan Brown ve Hristiyanlığa Etkileri
- Yeni Ahid’in Eski El Yazmaları
- Kodeks Alexandrinus
- Kodeks Vatikanus
- Kodeks Sinaticus
- John Rylands Papirüsü
- Arsoinoe Yazmaları
- Chester Beatty Papirüsleri
- Eski Ahid’in Diğer Çevirileri
- Kanonik İncillerin Kabul Edilmesi ve İznik Konsili
- Rahip Arius’un Tevhid İnancını Savunması:
- İznik Konsülü'nde Diğer Yaşananlar:
- Ölü Deniz Tomarları “The Dead Sea Scrolls”
- Tarihsel Bakımından Kitab-ı Mukaddes’in Metinleri Nasıl Değerlendirilebilir?
  A. Bibliografik Test
  B. İçsel Kanıt Testi
  C. Dışsal Kanıt Testi
- Peygamberlere Göre (Nebi’îm) Kutsal Kitap’ın Değişmezliği
- Kitab-ı Mukaddes ve Kuran-ı Kerim Arasındaki Değişik Vahiy Kavramları
- Kur’ân’a Göre Hz. Muhammed Kendi Dönemindeki Mevcut Olan Kutsal Kitab’ı - - - - Tanrı’nın Kelâmı Olarak Kabul Ediyordu
Kur’ân’a Göre Mü’minler, Kutsal Kitaplar Arasında Hiçbir Ayrım Yapmazlar
Kur’ân-ı Kerîm’e Göre Allah’ın Kelâmı Değiştirilemez
Kur’ân’a Göre Allah’ın Kelâmı Bizzat Allah Tarafından Korunmaktadır
İslamiyet öncesi Kutsal Kitap, Kanonik Yahudi-Hristiyan Yazıtları ve Dinlere Genel bir Bakış ve Sonuçlar
Tarihin Akışını Değiştiren İslam Öncesi İndirilen Kanon’lar
İslâmiyet’te “Nesih”:
“Önceki Kutsal Vahyin İptal Edilmesi” Meselesi
Kur’ân’a Göre de Allah’ın Kelâmı Ebediyete Kadar Geçerli Kalacaktır
Kutsal Kitapların Değişip Değişmemesi Üzerine Felsefi Düşünceler ve Bazı Mantık Meseleleri
A. “A Priori” meselesi (Önyargı)
B. “Petitio Principii” (Kıyas) meselesi
C. “Argumentum Ad Ignorantium” (Bilinmezlik, Agnostik) Kanıt
D. Argumentum Ad Hominem (Tartışmaya dayalı) Kanıt
E. “Argumentum Ad Verecundiam” (Otorite) Kanıtı
F. “Argumentum Ad Baculum” (Baston) Kanıtı
G. “Argumentum Ad Populum” (Halk) Kanıtı
H. “Argumentum İp Se Dixit” (Temelsiz) Dogma
I. “Argumentum Non Sequitur” (Akla Dayalı) Kanıt
J. Doğru Akıl Yürütme

YENİ ANTLAŞMA KANONU
GİRİŞ
ESKİ ANTLAŞMA KANONUNUN GEÇERLİLİĞİ
YENİ ANTLAŞMA KANONUNUN OLUŞUMU
YENİ ANTLAŞMA KANONUNUN ÖNEMİ:
NEDEN BİR YENİ ANTLAŞMA KANON’U GEREKLİDİR?
KANON’UN GÜNÜMÜZDE YAPTIĞI DEĞİŞİKLİK:
APOKALİPTİK BİR ÇAĞ’A GİRERKEN - 'KIYAMET ÇAĞI'NA- GÖRE 'YENİ BİR KANON'UN GEREKLİLİLİĞİ

KANON-Birinci kitap: KHALKİ AUM KİTABI
  GİRİŞ
  KUR’AN-IN KANONİK YORUMU
KANON-İkinci Kitap: KHALKİ AVATAR KİTABI
  GİRİŞ: İSA MESİH’İN HAYATI:
  İNCİL-İN KANONİK YORUMU
KANON TERİMLER SÖZLÜĞÜ
“The Story of a Time Traveler Princess” “..There will always be a missing piece in life. It could be either something that is left undone or someone who you could not be able to come together with. Maybe the last piece has all the... more
“The Story of a Time Traveler Princess”

“..There will always be a missing piece in life. It could be either something that is left undone or someone who you could not be able to come together with. Maybe the last piece has all the meaning of our lives and therefore it is always hidden” said Elisa, before she started her talk.

It might be a specific moment that we have to spend the rest of our lives searching that missing diamond piece. Because, without that last piece, nothing will be complete..”

“..Similar to this, what was the missing piece and the true meaning of Alice’s life before she became Elisa? She had to discover it. But she would have to take a really long trip to discover this..”

TRAVELER PILGRIM:

Before I met Elisa, I had read such thing like below, in the book of the Muslim: “This life of the world is nothing But a Pastime and a Game.”
(Quran, The Book of Islam)

“How could this be possible? Or is this the true meaning of the life?” were the questions that I asked myself since I read this.

Is there an imaginary world and a real one?

But after meeting Elisa and seeing these alternative (imaginary) worlds, I slowly realized that I am in a world of amusement indeed.

Finally I could see that everything is a fictitious game in this book. I am sure that you will agree with me and rethink about the “truth” as you keep reading this book in which Elisa lived and my interesting trips with Elisa..

And you’ll be remember that In the universe,
Everything has both an imaginary view and a real one, after this long trip!.
ÖNSÖZ Elisa, 7 yaşında küçük bir kızdır ve gerçeği aramak için bir gün evden çıktığında, ormanda kaybolur ve takip ettiği siyah bir tavşan, onu çok eski bir su sarnıcına götürür. İçine girdiğinde sihirli bir aynayla karşılaşır ve aynaya... more
ÖNSÖZ

Elisa, 7 yaşında küçük bir kızdır ve gerçeği aramak için bir gün evden çıktığında, ormanda kaybolur ve takip ettiği siyah bir tavşan, onu çok eski bir su sarnıcına götürür. İçine girdiğinde sihirli bir aynayla karşılaşır ve aynaya dokunduğunda bir anda kendini 400 yıl önceki bir zamanda bularak, bir zaman tünelinde kaybolur. Buraya geldiğinde kim olduğunu ve nereden geldiğini hatırlayamaz, fakat karşısına çıkan ve isminin Seyyah olduğunu söyleyen adamın gerçekte kim olduğunu araştırmaya başladığında, kendini bambaşka bir öykünün içinde bulur.

Gezgin Seyyah:
Elisa ile tanışmamızdan önce Müslümanların kitabında şöyle bir şey okumuştum:

“Dünya yaşamı, bir nevi bir eğlence ve bir oyundan ibarettir.”
(Kur’an, İslam’ın temel kitabı)

Bu nasıl mümkün olabilirdi ki? Veya hayatın esas (gerçek) anlamı bu mu? diye kendi kendime ilk başlarda bunu okuduğumdan beridir soruyordum. Bir hayali dünya ile bir de gerçek dünya mı var? Fakat Elisa ile tanıştıktan sonra, bu alternatif (hayali) dünyaları gördükten sonra, gerçekten de bir eğlenceler dünyasında olduğuma kanaat getirmeye başladım. Her şeyin aslında sanal (kurgulanmış) bir oyun olduğunu bu kitapta görebiliyordum artık.

                                              *  *  *

Şimdi, o aslında gelecekten gelmiş olan bir zaman yolcusudur ve tekrar geldiği yere, geleceğe dönmek için çok zorlu bir mücadeleye girişecek ve zaman makinasını tekrar çalıştırmayı başararak Agartha denilen bilinmeyen bir yeraltı ülkesine gidecek ve orada bir zamanlar bir kraliçe olduğunu ve esas isminin –Alice– olduğunu öğrenince çok daha şaşıracaktır. Üstelik, bununla da kalmayıp orada yüzyıllar ötesinde kaybettiği ailesini, anne ve babasını tekrar bulunca, çok daha sihirli ve bambaşka duygusal bir hikaye başlayacak ve hikayenin sonunda Elisa ailesini bulduğunda, aslında onların da bir zaman yolcusu olduğunu garip bir şekilde öğrenince çok şaşıracaktır…

“..Hayatta hep eksik bir şeyler kalır. Ya yapılmamış bir iş veya kavuşulmamış bir insan. Belki, de en son kalan parça hayatımızın da tüm anlamını içerir ve o yüzden hep saklıdır” dedi Elisa, konuşmasına başlamadan önce. Öyle ki, bazı an gelir, hayatımızın geri kalanını o eksik elmas parçayı aramakla geçirmek zorunda kalabiliriz. Çünkü, o son parça olmadan, hiçbir şey anlamını tamamlamaz..

İşte, aynen bunun gibi, Alice’in de –Elisa– olmadan önceki hayatının gerçek anlamı ve kayıp parçası neydi? Bunu mutlaka öğrenmeliydi. Ama bunun için çok uzun bir yolculuktan geçmesi gerekiyordu.”

Eminim, Elisa ile olan bu ilginç seyahatlerimi ve onun içinden çıktığı bu sihirli kitabı okudukça, siz de buna katılacaksınız ve “gerçek” üzerinde yeniden düşünmeye başlayacaksınız..

Unutmayın!
Bu evrendeki her şeyin bir hayali bir de gerçek görüntüsü vardır…
Dünya'nın en iyi Bilim-Kurgu Romanı yayınlandı.. Dünya'nın en büyük sırrını öğrenmeye hazır mısınız? ÖNSÖZ & BAŞLANGIÇ "Musa, bir gün Çöl’de çok ilginç bir şey gördü." "Ateş topu gibi bir Çalı sürekli yanıyor, ama yanıp bitmiyordu.."... more
Dünya'nın en iyi Bilim-Kurgu Romanı yayınlandı..
Dünya'nın en büyük sırrını öğrenmeye hazır mısınız?

ÖNSÖZ & BAŞLANGIÇ

"Musa, bir gün Çöl’de çok ilginç bir şey gördü."
"Ateş topu gibi bir Çalı sürekli yanıyor, ama yanıp bitmiyordu.."
(Kutsal Kitap, Mısırdan Çıkış, 3)

Arkeolog John Smith, 2036 yılında İtalya’nın antik Pompei kentinde çok ilginç, Antik Roma döneminden kalma, 2000 yıllık bir gümüş sikke bulur.

Üzerinde garip figürler ve Roma rakamıyla yazılmış bazı tarihler olan sikkeyi çözümlemek üzere Mısır’ın başkenti Kahire’ye, oradaki arkadaşı Profesör Gregory Kravnik’in yanına gitmek için eşi Sara ve kızı Elsa’yla birlikte yola koyulur. Kahire’ye vardığında, büyük piramitlerin yakınlarında bir yerdeki ıssız çölde büyük bir patlama ile birlikte kaynağı bilinmeyen, ateş topu gibi ışık saçan bir küre gökyüzünden inerek ve ışığıyla tüm şehri aydınlatarak parçalanır.

Bu sırada olayın yakınında bulunan John Smith, sikkeyle ilgili arkadaşı Gregory’den bazı şifre çözümlemeleri ve üzerindeki sembollerin neyi anlattığıyla ilgili çok önemli bir bilgi almıştır ve oteline döndüğü sırada arabası o patlamadan sonra aniden durmuştur. Gizemli bir el arabasının arkasına dokunur ve Yardım et! diye bağırır. Fakat, arabasına alacağı bu kişinin tarihin akışını değiştiren ve üç büyük dinin beklediği insanlık tarihinin en önemli figürlerinden birisi olacağı o gece aklının ucundan bile geçmemiştir.

                                                                    * * *

Aynı sıralarda, John’un arkadaşı olan Kahire Devlet Üniversitesi Arkeoloji Enstitüsü’nde çalışan Profesör Gregory Kravnik ile asistanı Katya da, dünya tarihini değiştiren ve büyük bir sırrı tam 500 yıldır saklayan dünyanın en gizemli tarikatını deşifre etmek üzeredir. ‘Jesuitler’ olarak bilinen bu Ortaçağ Cizvit tarikatı, bunu her şeye kodlamış, ünlü ressamların tablolarında şifreli bir şekilde anlatmıştır. Fakat, Gregory ve John hedefi aynı olan bu iki büyük sırrın o gece gerçekleşen çöle inen ışık küresiyle çok büyük bir bağlantısı olduğunu çok geç olmadan öğreneceklerdir. Üstelik, o gece öğrenecekleri bu Dünya’nın En Büyük Sırrı, bilinen tüm Dinler Tarihi’ni de değiştirecek güçtedir.

Tüm bu bağlantılar ve şifreler, 2036 yılında çok önemli ve dünyayı değiştirebilecek bir olayı işaret etmektedir. Fakat, bunu öğrenmeleri hiç de kolay olmayacak, kendilerini bekleyen ölümcül bir koşuşturmaca da bu sırada başlayacaktır. Çünkü, Vatikan, FBI ve CIA da dahil olmak üzere, dünyadaki tüm derin istihbarat örgütleri de bu olayın peşindedir ve üstelik artık John ve ailesinin hayatı da tehlike altındadır.

Tüm bunların da ötesinde, tüm Kutsal Kitaplarda bahsedilen, Eski Ahit, Yeni Ahit ve Kur’an’da da sembolik olarak anlatılan bu büyük kehanet artık gerçekleşmek üzeredir. Artık insanlık, bu kehanetin gerçekleşmesiyle, ya Tanrı’yla yüzleşmek ya da Şeytan’a karşı savaşmak ve Kıyamet’i durdurabilmek için yeni bir yol bulmak zorundadır..
ÖNSÖZ & BAŞLANGIÇ Pi (π) sayısının içinde her şey var olabilir mi? Doğum tarihiniz, hatta ölüm tarihiniz bile, hatta Kıyametin tarihi. Peki, ya bunu birileri çok önceden biliyor olsaydı ve bir yere kodlamış olsalardı? Ortaçağ'da,... more
ÖNSÖZ & BAŞLANGIÇ

Pi (π) sayısının içinde her şey var olabilir mi? Doğum tarihiniz, hatta ölüm tarihiniz bile, hatta Kıyametin tarihi. Peki, ya bunu birileri çok önceden biliyor olsaydı ve bir yere kodlamış olsalardı?

Ortaçağ'da, Amerika'yı Kolomb'dan önce bir başkası keşfetmiş olabilir miydi? Peki, ya bu gizemli kişi gerçekte yeteneğini saklamak zorunda olan büyük bir Kahinse ve oraya gitme amacı yeni bir kıta keşfetmek değil de; dünyanın en büyük sırlarından birini, bir Maya piramidindeki Kıyamet'in ne zaman geleceğini açıklayan bir Maya Kehanet takviminin sırrını çözmek olursa ne olurdu?

Mayalar, Kıyamet tarihini aslında 13.0.0.0.0 Baktun olarak hesapladılar ve bunu dev bir takvime kodladılar. Peki, gerçekte bu ne demekti? 13 Baktun, aslında Matematikte de usta olan Mayaların Pi (π) sayısı içine Kıyamet'in gerçek tarihini yerleştirdikleri dev bir koddu ve 2012 değil, daha ileri bir tarihi gösteriyordu. Mayalar bu bilgileri kendileri mi bulmuştu, yoksa kendilerinden çok daha ileri, 'Atlantis' denilen kayıp bir uygarlıktan mı almışlardı?

Kahin Bruno, tüm bunların tesadüf olamayacağını 22 yıllık çalışmasının sonunda anlamış ve artık tüm taşlar yerine oturmak üzereydi. "Her şeyin sonu geldi, artık geri dönemeyiz, artık çok geç!" dedi kendi kendine ve tapınağın lahit kapağını kaldırıp iç içe geçmiş üç büyük taş diskin sonuncusunu da yerine yerleştirdi. Artık herşey hazırdı, çözülmesi imkansız olan Maya Takvimi'nde saklı insanlık tarihinin bu en büyük sırrını, Pi sayısı içindeki saklı kodu hesaplayarak gerçekte 13 Baktun'un hangi tarihe denk geldiğini bulmak üzereydi:

  13 Baktun: 13,3333 × 366,6666 (gün) = 4903. kod

  Pi sayısının 4903. Rakamı:

  2222 yılına denk geliyordu.

1500 yılında, Güney İspanya'daki Granada yakınlarındaki bir çiftlik evinde, karanlık bir gecede, bıraktığı notlarda kendisine 'Yabancı' diyen gri renkli 1 metre boyundaki dünya-dışı insanımsı bir yaratık; dünyanın geleceğiyle ilgili bir dizi kehaneti içeren iki mektup ve üzerinde bir yer işaretlenmiş gizemli bir harita ile bazı şifreli karmaşık sayılardan oluşan ve geleceğe ait tarihler yazan, 100 adet rakamdan oluşan dev bir tablo ile kapının önünde duruyor, büyük siyah gözleriyle Bruno'ya doğru bakıyordu. Aslında, dev bir 'Anagram' olan bu sayı tablosu, 3.14 …’le başlayan ve sonsuza doğru uzanıp giden, içinde dünyadaki olayların tarihlerinin kodlandığı dev bir spiralin küçük bir parçasıydı.

                                                                    * * *

Ortaçağ'da İspanya'da, Engizisyon mahkemesinde dramatik ve acı bir ölüm kalım mücadelesiyle başlayan olaylar zinciri, Bruno ve kardeşi Sofia'yı Endülüs'den başlayan ve Mayaların uygarlığının merkezi olan Meksika'daki bir Maya tapınağına uzanan tehlikeli ve uzun bir yolculuğa sürükler ve sonunda idam edilmeleriyle son bulacaktır. Fakat, açıklanan Büyük Kehanet, sadece Kilise veya onlar için bir son değil, bu kez tüm Dünyanın Sonu'nu da getirecekti. Son Kehanet insanlığı, Cennet'ten çıkarılmasıyla başlayan öyküsünün sonuna, Kıyamet'e götürüyordu..

İnsanlık nereden geldi,
Nereye gidiyoruz?
Bu sorunun cevabını Son Kehanet’te bulacaksınız.