Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Bir yerden başka bir noktaya ulaşmanın temel aracı tarih boyunca yollar olmuştur. Yol güzergâhları, özellikle geçmiş dönemlerde büyük ölçüde doğal koşullara bağlı kalmış olup siyasi organizasyonlar çeşitli çalışmalar, tesis ettikleri yol... more
Bir yerden başka bir noktaya ulaşmanın temel aracı tarih boyunca yollar olmuştur. Yol güzergâhları, özellikle geçmiş dönemlerde büyük ölçüde doğal koşullara bağlı kalmış olup siyasi organizasyonlar çeşitli çalışmalar, tesis ettikleri yol ve yol üzerindeki yapılar ile ulaşımın sağlıklı bir biçimde işlemesine gayret etmiştir. Gerek Selçuklu ve gerekse Osmanlı döneminde hükümdarlar dervişlere, şeyhlere, ulu kimselere, arazi tahsis ederek vakıf kurmalarına imkân sağlamışlardır. Böylece tesis edilen zaviye ve zaviye fonksiyonlu yapılarla en ücra alanlarda, geçitlerde ulaşımın güvenli ve rahat bir şekilde sağlanmasını temin etmişlerdir. Bu çalışmada da temel olarak Hamid- ili ulaşım ağı ve hususiyle de ulaşım sistemi zaviyeler üzerinden konu edinilmiştir. Kaynak olarak çalışmada 1501 yılına ait Hamid Sancağı Vakıf Defteri transkripsiyon metni kullanılmıştır. Söz konusu defterdeki zaviyeler ve bunların bulunduğu yerleşme merkezlerinin lokalizasyonu yapılarak ulaşım ağı jeomorfolojik şartlar göz önünde bulundurularak çizilmiştir. Böylece han ve kervansaray bulunmayan sahalarda “gelen giden yolculara hizmet şartı” ile ulu kimselere temlik edilen arazilerde tesis edilen tekke, zaviye, hankâh, gibi yapılar ulaşımın adeta can damarını oluşturduğu görülmüştür.
XI. yüzyıldan itibaren yoğun Türk akının başladığı Anadolu topraklarına yerleşik hayatı benimsemiş olan köylü ve şehirlilerin yanında konar-göçer gruplar da gelmiştir. Anadolu'ya geldikten sonra söz konusu gruplardan bir kısmı zaman... more
XI. yüzyıldan itibaren yoğun Türk akının başladığı Anadolu topraklarına yerleşik hayatı benimsemiş olan köylü ve şehirlilerin yanında konar-göçer gruplar da gelmiştir. Anadolu'ya geldikten sonra söz konusu gruplardan bir kısmı zaman içerisinde yerleşik hayatı benimserken bir kısmı ise yaylak ve kışlak mekanları arasındaki faaliyetlerine devam etmişlerdir. XVII. yüzyıldan itibaren devlet eliyle konar-göçerler iskan edilmeye çalışıldı ise de bunun tam manasıyla başarılı olmadığı görülmekte-dir. Zira Osmanlının son dönemlerinde ve hatta Cumhuriyet devrinde konar-göçer grupları iskan çalışmaları devam etmiştir. Bu araştırmada da Cumhuriyet'in ilk yıllarında Isparta çevresini yaylak, Antalya çevresini de kışlak olarak kullanan konar-göçerlerin Isparta vilayeti dahiline yerleştirilme-leri arşiv vesikaları üzerinden ele alınmıştır. Bu sahada bulunan konar-göçerlere yer gösterilmek ve arazi tahsis edilmek suretiyle Eğirdir kazasına Karakoyunlu (200 kişi), Töngüşlü (50 kişi), Eski Yörük (50 kişi), Çakal (108 kişi) ve Honamlı (83 kişi); Uluborlu kazasına Honamlı (464 kişi), Karako-yunlu (342 kişi) ve Saçıkaralı (188 kişi); Karaağaç kazasına Karakoyunlu (103 kişi), Hayta (83 kişi) ve Saçıkaralı (25 kişi); Isparta kazasına Saçıkaralı (21 kişi); Yalvaç kazasına Saçıkaralı (183 kişi) aşireti iskan edilmiştir. Konar-göçerlerin kaza, nahiye, köy, çiftlik, yayla gibi yerleşmelerin yanı sıra çeşitli mevkilere de iskan edildiği görülmektedir.
Onamastiğin bir alt dalı olan toponimi sahasında çalışan tarih ve coğrafya bilimine mensup araştırmacılar yer ve yerleşme isimlerine odaklanarak geçmişi anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmaktadır. Tarihi coğrafya sahasında özellikle... more
Onamastiğin bir alt dalı olan toponimi sahasında çalışan tarih ve coğrafya bilimine mensup araştırmacılar yer ve yerleşme isimlerine odaklanarak geçmişi anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmaktadır. Tarihi coğrafya sahasında özellikle Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemlerine ışık tutacak toponimi çalışmalarının yapılmasına ciddi ihtiyaç vardır. Bu noktada eldeki çalışmada da toponimik verilerden hareketle Selçuklu dönemine, bugünkü Türkiye sınırlarından bakılarak bir değerlendirme yapılmaya gayret edilmiştir. Çalışma kapsamında kaynak olarak 1900'lü yılların başında alt yapısı oluşturulan 1/200.000 ölçekli topografya haritaları kullanılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti sınırlarını içine alan 123 paftada han ve kervansaray adlı/ekli yer ve yerleşme isimleri taranmıştır. Bu taramalar neticesinde elde edilen bilgiler Arc-Gis ortamına aktarılmak suretiyle sayısallaştırma gerçekleştirilmiş ve tematik haritalar üretilmiştir. Böylece Selçuklu'nun toponimiye vurduğu birer damga olan han ve kervansaray isimlerini taşıyan yer ve yerleşme isimlerinin mekânsal dağılışı yapılmış ve bu dağılışa bağlı olarak kervan yolları çizilmiştir. Han ve kervansaray adlı/ekli yer ve yerleşmelerin özellikle Anadolu'nun orta kesimi başta olmak üzere bilinen kervan yollarının yanı sıra alternatif güzergâhlarda da bulunduğu tespit edilmiştir.
▼ Bu çalışmada Osmanlı Arşivi'nde yer alan Burdur ve çevre kazalarının 1834 yılına ait İcmal Nüfus defteri kullanılmıştır. Nüfus defterlerinin doğası gereği sadece erkek nüfusun yer aldığı defterde Burdur, Kemer, Gölhisar, Karaağaç, İrle... more
▼ Bu çalışmada Osmanlı Arşivi'nde yer alan Burdur ve çevre kazalarının 1834 yılına ait İcmal Nüfus defteri kullanılmıştır. Nüfus defterlerinin doğası gereği sadece erkek nüfusun yer aldığı defterde Burdur, Kemer, Gölhisar, Karaağaç, İrle ve Yavice, Siroz ve Tefenni kazalarının köy ve çiftlik bazında çocuk (sabi), yetişkin (tüvana) ve yaşlı (musin) nüfusuna yer verilmiştir. Defterde yer alan bilgiler tablo ve haritalara aktarılarak nüfusun dağılışı değerlendirilmiştir. Nüfusun yaş yapısı açısından ilk üç sıralamasında Karaağaç, Gölhisar ve Burdur'un yer aldığı görülmektedir. Çocuk (sabi) nüfusta Karaağaç (2595 kişi), Gölhisar (1373 kişi), Burdur (1133 kişi); yetişkin (tüvana) nüfusta Karaağaç (4013 kişi), Gölhisar (1740 kişi), Burdur (1364 kişi); yaşlı (musin) nüfusta Karaağaç (2407 kişi), Gölhisar (905 kişi), Burdur (715 kişi) şeklinde bir sıralanma olduğu tespit edilmiştir. Burdur ve çevre kazaların tahmini toplam nüfusu 47601'dir. Çalışma alanında en fazla nüfusa sahip kaza Karaağaç olup yerleşme başına 453 kişi düşmekte iken en az nüfusa sahip kaza ise Kemer olup yerleşme başına 129 kişi düşmektedir.
Crime has affected many areas of the today’s and past’s societies and states in terms of social, economic, political and psychological fields. There are some differences in the value judgments of the society in terms of the way the states... more
Crime has affected many areas of the today’s and past’s societies and states in terms of social, economic, political and psychological
fields. There are some differences in the value judgments of the society in terms of the way the states view crime and the criminal
and the punishments imposed on crime. The crime phenomenon, which is handled by different disciplines, is one of the important
research topics in the geography. In addition to contemporary crimes, it is important to investigate historical crimes and their
spatiality. Within the scope of this study, transcription of the number of 5 Mühimme defter, which contains the decisions taken by
the Court and approved by the sultan, was used as the main source. In the study, the crime that occurred in the Ottoman Anatolia
between 1565 and 1566, the criminal, the places where the crime was committed, the distribution of the crime and the nature of
the crime were evaluated. Activities of bandit and suhte groups in the mentioned period; It has been determined that things such
as roadblocking, killing, robbery, house raid and rebellion of various tribes took place. The penalties for crimes were generally prison
and exile sentences. The fact that these punishments were not dissuasive and that the bandit thrown in prison found a way and
escaped from prison led to insufficiency in preventing crimes.
Suç günümüzde ve geçmişte toplumları ve devletleri sosyal, ekonomik, siyasi, psikolojik vb. birçok alanda etkilemiştir. Toplumun değer yargıları devletlerin suç ve suçluya bakış tarzı ve suça verilen cezalar bakımından birtakım farklılar söz konusu olabilmektedir. Farklı disiplinler tarafından ele alınan suç olgusu coğrafya içerisinde de önemli araştırma konularından birisini oluşturur. Çağdaş suçların yanı sıra tarihi süreçteki suçların ve bunların mekansallığının araştırılması da önem arz etmektedir. Bu çalışma kapsamında Divan-ı Hümayun’da alınan ve padişah tarafından onaylanan kararları içeren 5 nolu Mühimme defterinin transkripsiyonu temel kaynak olarak kullanılmıştır. Çalışmada 1565-1566 yıllarında Osmanlı Anadolu’sunda meydana gelen suç, suçlu, suçun işlendiği mekanlar, suçun dağılışı, suçun mahiyeti gibi hususlar ele alınarak değerlendirilmiştir. Söz konusu dönemde eşkıya ve suhte gruplarının faaliyetleri; yol kesme, adam öldürme, soygun yapma, ev basma ve çeşitli aşiretlerin isyanı gibi hususların gerçekleştiği tespit edilmiştir. Suçlara yönelik verilen cezalar ise genellikle hapis ve sürgün cezalarıydı. Bu cezaların caydırıcı olmaması, hapse atılan eşkıyanın bir yolunu bularak hapisten kaçması suçların önüne geçilmesinde yetersiz kalınmasına yol açmıştır.
Neolitik dönemden Sanayi Devrimi'ne kadar geçen sürede ortaya çıkan toplumların hâkim üretim şekli tarım olmuştur. Her sanayi öncesi toplumda olduğu gibi Osmanlı İmparatorluğu da kendi iktisadi politikasını dönemin şartları gereği tarım... more
Neolitik dönemden Sanayi Devrimi'ne kadar geçen sürede ortaya çıkan toplumların hâkim üretim şekli tarım olmuştur. Her sanayi öncesi toplumda olduğu gibi Osmanlı İmparatorluğu da kendi iktisadi politikasını dönemin şartları gereği tarım üzerine kurmuş ve tarım, halk için temel geçim kaynağını oluştururken, imparatorluk için de topladığı vergilerin en önemli kalemini teşkil etmiştir. İmparatorluğun tarımsal yapısı içinde toprağı bulunan kişiler topraklarını şahsen, ortakçılık veya kiracılıkla; toprağı olmayan kişiler ise ortakçılık veya kiracılık usulü ile işletmiştir. Coğrafyacılar tarafından tarım ile ilgili çağdaş döneme ait nitelikli çalışmalar yapılmakla birlikte tarihi tarım coğrafyası ve onun bir konusu olan ortakçılık meselesinin çok fazla ele alınmadığı görülmektedir. Eldeki bu çalışmada, günümüzde de kırsal kesimlerde kullanılmaya devam eden ve tarımsal araziler üzerinde bir işletim usulü olan ortakçılık, XIX. yüzyıl Beşkonak Nahiyesi örnekleminde ele alınarak ortakçılığın ilgili zamandaki yapısı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda, Beşkonak nahiyesine bağlı köylerde ortakçılığın yoğunluğu tespit edilerek dağılışı ve tarımsal yapıya etkileri değerlendirilmiştir. Araştırmanın ana hatlarını ve temelini oluşturan veriler, Beşkonak nahiyesine ait 1845 tarihli Temettuat defterlerinden elde edilmiştir. Elde edilen veriler tablolara aktarılmış ve tematik haritalar aracılığıyla ortakçılığın dağılışı köy bazında değerlendirilmiştir. Ayrıca ortakçılığın mahiyetinin daha iyi anlaşılması için sahada yaşamış kişilerle görüşmeler de yapılmıştır. Çalışma neticesinde Karadut, Bucak, Karabük, Karataş ve Bozyaka köylerinde ortakçılık yapılırken Tazı, Bulasan ve Zerk köylerinde ortakçılık yapılmadığı tespit edilmiştir. Ayrıca yapılan ortakçılık faaliyetleri sadece ikamet edilen köy içerisinde yapılmamış köyler arası ortakçılıkların da ilgili dönemde mevcut olduğu görülmüştür.
Göçler, tarihin hemen her döneminde toplumları siyasi, sosyal ve ekonomik açılardan etkileyen önemli faktörler arasında yer almaktadır. Öyle ki geçmiş dönemlerde göçler bir siyasi organizasyonun çökmesine neden olurken, başka bir siyasi... more
Göçler, tarihin hemen her döneminde toplumları siyasi, sosyal ve ekonomik
açılardan etkileyen önemli faktörler arasında yer almaktadır.
Öyle ki geçmiş dönemlerde göçler bir siyasi organizasyonun çökmesine
neden olurken, başka bir siyasi organizasyonun hayat bulmasına yol
açabilmiştir. Böylesine önemli etkileri olan göç olgusuna ilişkin ülkemizde
yapılan çalışmalarda daha çok çağdaş dönem kapsamındakilere
odaklanıldığı görülmektedir. Ancak bugünün doğru okunmasında ve
geleceğe dair sağlıklı projeksiyonların yapılmasında tarihi göçlerin de
ele alınması bir zorunluluktur. Özellikle yakın geçmişimiz olan Osmanlı
Anadolu’sunun göç yapısının araştırılması, hem göçün tarihi
arka planının ortaya çıkarılmasında hem de çağdaş göçleri bu tarihi
tecrübe bağlamında değerlendirilmesinde ciddi katkılar sağlayabilecektir.
Bu çalışma ile göç tarihine ilişkin literatüre, zaman olarak XVI.
yüzyıldan XX. yüzyıla kadarki, mekân olarak ise Manisa ve Konya
örnekleri üzerinden, Anadolu kırsalındaki göçlerin yapısı araştırılarak
katkı yapılması hedeflenmiştir. Araştırmada temel olarak Osmanlı
kırsalında meydana gelen göçlerin sebepleri nelerdir? sorusuna cevap
aranmıştır. Bunun için arşiv vesikalarından, arazi araştırmalarından ve
saha literatüründen elde edilen bilgi ve bulgulardan yararlanılmıştır.
Araştırma sonucunda, çalışılan zaman dilimi ve örneklem sahaları dahilinde
kırsalda yaşanan göçlerin doğal afetler, salgın hastalıklar, eşkıyalık
faaliyetleri, vergi baskısı, ana ulaşım ağı üzerinde bulunmaya bağlı olarak ortaya çıkan huzursuzluklar gibi itici faktörler nedeniyle ortaya
çıktığı tespit edilmiştir. Bazen bu itici faktörler bireysel göçlere neden
olabildiği gibi toplu göçlere ya da kırsal iskân merkezlerinin yer değiştirmesine
yol açabilmiştir. Yaşanan göçlerin kırdan şehre olabildiği
gibi belki bundan daha fazla bir kısmı kırsalın kendi içerisinde cereyan
ettiği anlaşılmaktadır. Arşiv vesikaları ve arazi araştırmalarından elde
edilen bilgiler bu duruma dair önemli ipuçları olarak değerlendirilebilir.
Çeşitli sebeplerle kırsalda meydana gelen göç hareketi şehirlerin
yanı sıra merkezî, güvenli ve kalabalık köylere doğru gerçekleşmiştir.
Başta ekonomik ve güvenlik faktörlerinin etkisiyle gerçekleşen kırsal
alandaki göçler neticesinde kırsal iskân merkezleri yer yer toplulaşmıştır.
Meydana gelen toplu göçler, bir taraftan bazı köylerin ortadan
kalkmasına yol açarken diğer taraftanda mevcut köylerin devamlılığına
önemli katkılar sağlamıştır.
Research Interests:
Research Interests:
Uzun bir iskân tarihine sahip olan Anadolu’da, yerleşmelerin kuruluş, gelişme ve devamlılığında siyasi, sosyal ve ekonomik (beşeri) şartların yanında doğal faktörler de önemli rol oynamıştır. Tarihi süreçte, doğal ve beşeri imkânların en... more
Uzun bir iskân tarihine sahip olan Anadolu’da, yerleşmelerin kuruluş,
gelişme ve devamlılığında siyasi, sosyal ve ekonomik (beşeri) şartların yanında
doğal faktörler de önemli rol oynamıştır. Tarihi süreçte, doğal ve beşeri
imkânların en uygun olduğu sahada yerleşmeler kurulmuş ve devamlılığını
günümüze değin sürdürebilmiştir. Yerleşme yerinin yanlış seçildiği ya da süreç
içerisinde doğal ve beşeri birtakım olumsuzlukların yaşandığı durumlarda ise
yerleşmeler, öncelikle yer değiştirmek zorunda kalmışlar, hatta bazı durumlarda
tamamen kaybolup gitmişlerdir. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e değin yaşanan
süreçte te benzer durumların yaşandığı ve yerleşmelerin kaybolduğu
anlaşılmaktadır. Özellikle XVI. yüzyıldan günümüze özellikle kırsal alanda
birçok yerleşmenin kaybolduğu dikkati çeker. Yerleşmelerin kaybolmasında
siyasi, sosyal ve ekonomik faktörlerin yanında insanların karşısında çoğu zaman
çaresiz kaldığı hususlardan birisi de doğal afetlerdir. Eldeki bu çalışma da XVIXX.
yüzyıl aralığında, Manisa ve Konya çevrelerinde yerleşmelerin
kaybolmasında doğal afetlerin etkisi ortaya konmaya çalışılmıştır. Yapılan arşiv
çalışması, arazi araştırması ve ilgili literatür değerlendirmeleri neticesinde;
deprem, sel/taşkın, kuraklık, kıtlık, çekirge istilası gibi faktörlerin sahadaki
yerleşmeleri derinden etkilediği ve bazılarının kaybolmasına neden olduğu
sonucuna ulaşılmıştır.
Research Interests:
Göçlerle ilgili yapılan çalışmalarda görüldüğü üzere göç olayı farklı şekillerde tasniflere tabi tutulabilmektedir. Temelde göçleri isteğe bağlı yani gönüllü göçler ve isteğe bağlı olmaksızın ortaya çıkan zorunlu göçler olarak ele almak... more
Göçlerle ilgili yapılan çalışmalarda görüldüğü üzere göç olayı farklı şekillerde tasniflere tabi tutulabilmektedir. Temelde göçleri isteğe bağlı yani gönüllü göçler ve isteğe bağlı olmaksızın ortaya çıkan zorunlu göçler olarak ele almak mümkündür. Günümüzde olduğu gibi geçmişte de hem gönüllü hem de zorunlu olmak üzere her iki göç tipine de rastlamak mümkündür. Bu çalışmada Osmanlı Arşivi‘nde yer alan 1845 tarihli Burdur ve çevre kazalara ait göç bilgilerinin de bulunduğu Nüfus defteri kullanılmıştır. Söz konusu defterde Burdur ve çevresinde bulunan yabancıların ve talebelerin nereli oldukları, ne sebeple burada oldukları, yaşları ve lakaplarına ilişkin bilgilerin yer aldığı görülmektedir. Bildiri kapsamında özellikle Burdur medreselerinde bulunan talebelerin söz konusu kayıtlarına odaklanılarak eğitim için göçe katılan bireyler memleketlerine, yaş durumlarına, lakaplarına bakılarak değerlendirilmeye çalışılmıştır. Burdur‘da bulunan Çeşmecizade Ahmed Efendi, Emin Efendi, Kalfatlı Mustafa Efendi, Sipahi İsmail Efendi ve Zekeriyya Efendi medreselerinde Alaiye, Antalya, Beşkaza, Bucak, Harput, Kalkan, Kütahya, Tavas çevrelerindeki yerleşmelerden ve konar-göçer topluluklardan (Millü ve Sarıkeçilü aşiretleri gibi) talebelerin bulunduğu tespit edilmiştir. Toplamda 62 kişinin göçe katılarak Burdur medreselerinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Göçe katılan kişilerin yaş aralıkları ise 10 ila 70 arasında değişiklik göstermektedir. Medreselerde bir aileden yalnızca bir kişinin olduğu durumların yanı sıra iki kişinin (abi-kardeş) de bulunduğu örneklere rastlanabilmektedir. Göç eden talebelerin lakapları arasında en çok "Molla" ve bunu takiben de "Hafız" lakabının yer aldığı görülmektedir.
Research Interests:
Research Interests:
Öz: Uzun bir yerleşim tarihine sahip olan Anadolu'da yerleşmelerinin bugünkü halini alması fiziki (yer şekilleri, iklim, bitki örtüsü, hidrografya) ve beşeri (nüfus, ulaşım, tarım, ticaret, savaşlar vb.) faktörlerin etkisiyle... more
Öz: Uzun bir yerleşim tarihine sahip olan Anadolu'da yerleşmelerinin bugünkü halini alması fiziki (yer şekilleri, iklim, bitki örtüsü, hidrografya) ve beşeri (nüfus, ulaşım, tarım, ticaret, savaşlar vb.) faktörlerin etkisiyle gerçekleşmiştir. Söz konusu bu faktörlerin birer birer ele alınması konunun daha da açıklığa kavuşturulması açısından önem arz etmektedir. İşte bu sebeple Anadolu iskân sürecine önemli etkileri olan köylerin yer değiştirmesine ve hatta kaybolmasına neden olan faktörlerden biriside özellikle tarihi süreçte hiç şüphesiz salgın hastalıklardır. Sağlık şartları ve tedavi imkanlarının günümüze göre oldukça geride olduğu geçmiş dönemlerde, şimdi basit gibi görünen bazı salgın hastalıklar insanlık için ciddi bir problemdi ve sonuç genellikle felaket niteliğinde olabiliyordu. Salgın hastalıkların iskâna olan etkileri üzerine odaklanan çalışmada konu; mekân olarak Manisa ve çevresi ile zaman aralığı ise XVI-XX. yüzyıl ile sınırlandırılmıştır. Amaç Anadolu iskân tarihinde ciddi bir problem olarak duran ve henüz sebepleri tam olarak ortaya konulamamış köylerin terk edilme/kaybolma sebepleri arasında yer alan salgın hastalıkların etkisini ortaya koymaktır. Bu amaca matuf olarak bu çalışmada üç tür kaynaktan yararlanılarak tamamlanmıştır: Arşiv kaynakları, arazi çalışmaları esnasında sözlü tarih yöntemi ile derlenen bilgiler ve son olarak ta ilgili literatürden istifade etmek suretiyle toplanan bilgi ve bulgulardır. Manisa ve çevresinde araştırmaya konu edilen zaman diliminde XVI. yüzyılın son mufassal tahrir defterinde yer alan 219 köyden günümüze gelindiğinde 142'sinin (%65) kaybolduğu tespit edilmiştir. Söz konusu köylerin terkedilmesi ve kaybolmasının nedenleri arasında Manisa ve çevresindeki köylerde yaşanan salgın hastalıklar da etkili olmuştur. Elbette tek başına tüm köylerin kaybolmasını izah edemese de sahada arşiv belgeleri, araziden alınan bilgiler ve literatürde yer alan bulguların da işaret ettiği üzere bölgede iskân sürecini sarsan ve derinden etkileyen bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu bu salgın hastalıkların tesirlerinin bugün halk arasında hala yaşıyor ve hikâyelerinin canlı bir şekilde anlatılıyor olması iskâna olan etkilerini göstermesi açısından ayrıca dikkate değerdir. Anahtar Kelimeler: Veba, taun, salgın hastalık, kayıp köyler, tarihi coğrafya.
Abstract: The current shape of the settlement in Anatolia which has a long settlement history took place with the effect of physical (landforms, climate, vegetation cover, and hydrography) and human geography (population, transportation, agriculture, trade, war, etc.). Dealing with the mentioned factors one by one is important in terms of further clarifying the issue. That is why, epidemics illnesses undoubtedly are one of the factors in the historic process causing even loss and displacing Anatolian villages that had a significant impact on the settlement process. Some epidemics illnesses which seemingly simple today's facilities were a serious problem in the past eras when health conditions and treatment facilities lag far behind that of today's time. That's why; the results could be often catastrophic. The subject in this study focusing on the effects of the epidemic on the settlement is limited to Manisa and its environment as locality and the time interval is XVI-XX century. The aim of the study is to find out the impact of epidemics, which are among the loss and abandoned villages, are situated a serious problem and not identified exactly in the Anatolian settlement date.
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Zaviye; yerleşim merkezlerinde veya yollar-geçitler üzerinde kurulan, bir şeyhin yönetiminde, bir tarikata mensup dervişlerin yaşadıkları ve ilgililerin ya da görevlilerin gelip geçen yolculara bedava yiyecek, içecek maddeleri ve yatacak... more
Zaviye; yerleşim merkezlerinde veya yollar-geçitler üzerinde kurulan, bir şeyhin yönetiminde, bir tarikata mensup dervişlerin yaşadıkları ve ilgililerin ya da görevlilerin gelip geçen yolculara bedava yiyecek, içecek maddeleri ve yatacak yer sağladıkları, bina yahut binalara verilen isim olarak tanımlanmaktadır. Selçuklu ve Osmanlı zamanında genellikle yol üzerinde kurulan ve vakıf niteliği taşıyan; büyük çiftliklere, bağ, bahçe ve arazilere sahip tekke veya zaviyeler, sadece tarikat mensuplarına değil, gelip geçen yolculara da konaklama ve barınma imkanı sağlayan mekanlar olmuştur. Bilindiği üzere Anadolu topraklarında zaviyeler, Anadolu’nun iskanı, Türkleşmesi ve Müslümanlaşması ile bir paralellik arz eder. Zaviyeler bir iskan unsuru olmasının yanı sıra İslamiyet’in yayılmasına da önemli önemli katkılar sunmuştur. Zaviyeler çok yönlü bir müessese olarak imardan iskana, zanaattan ticarete, askerlikten eğitime ve dini konulara kadar hemen her sahada etkin bir rol oynamıştır. Barkan’ın ifadesiyle “kolonizatör Türk dervişleri” kurdukları zaviyelerle Anadolu’nun kısa sürede İslamlaşmasını ve Türkleşmesini sağlamıştır. XIII. yüzyıl Anadolusu’na psikolojik bir güç sağlayarak kısa sürede Anadolu’da siyasi bir birliğin tesis edilmesine ön ayak olmuşlardır. Doğu kökenli olan bu dervişler Türk ordularından daha önce kurdukları zaviyelerle uc boylarına ulaşmışlar böylece gaza, ibadet ve hayır ruhunu canlı tutmuşlardır. Zaviyelerin birer dini, sosyal ve eğitim örgütü olmasının yanı sıra yerleşim merkezlerinin kuruluşunda ve boş alanların iskana açılmasında önemli roller üstlenmişlerdir. Zaviyeler süreç içerisinde kırsal alanda köy ve mezra; kasaba ve şehirlerde ise mahallelerin oluşmasını sağlamışlardır ve bu yönleriyle adeta “birer iskan politikacısı“ olarak faaliyet göstermişlerdir.
İşbu çalışmada, Saruhanoğlu Beyliği ile birlikte başlayan Manisa ve havalisinin Türkleşme/İslamlaşma sürecinde zaviyelerin rolü ortaya konmaya çalışılacaktır. Bu amaçla Saruhanoğlu Beyliği dönemine ait başta vakfiyeler olmak üzere diğer bazı vakıf arşiv kaynakları ile Manisa Şerʻiye Sicillerinde, Saruhanoğulları dönemine atıflar yapılan zaviyeler ve bu zaviyelerin dağılımı ele alınacaktır. Böylece Saruhan yurdunun Türkleşme ve İslamlaşma sürecinin bir cephesinin aydınlatılmasına katkı yapılmış olacaktır.
Tarihin erken dönemlerinden itibaren Anadolu, sahip olduğu doğal ve beşeri faktörler sayesinde ilk yerleşmelerin ortaya çıktığı merkezlerden biri olmuştur. Tarihi süreç içerisinde farklı medeniyetlere ve yerleşme desenlerine sahip olan bu... more
Tarihin erken dönemlerinden itibaren Anadolu, sahip olduğu doğal ve beşeri faktörler sayesinde ilk yerleşmelerin ortaya çıktığı merkezlerden biri olmuştur. Tarihi süreç içerisinde farklı medeniyetlere ve yerleşme desenlerine sahip olan bu saha XI. yüzyıldan itibaren yeni bir iskan dönemi “Anadolu’nun Türkleşme ve İslamlaşma süreci” ile karşılaşmıştır. Bu süreç sadece Anadolu iskan tarihini değil dünya tarihini de derinden etkileyen gelişmelerin başlangıcını oluşturmuştur. Anadolu’nun Türkleşmesi; Anadolu Selçuklu Dönemi, Beylikler Dönemi ve nihayet Osmanlı Dönemi’ni yaşayarak günümüzdeki iskan desenini ulaşmıştır. Söz konusu bu uzun dönemde Manisa ve çevresi Bizans’tan Saruhan’a Saruhan’dan Osmanlı’ya ilkçağlarda olduğu gibi önemli ve sürekli bir iskan merkezi olagelmiştir. Bu durumun belirleyicisi hiç şüphesiz doğal çekicilikler (yerşekilleri, iklim, toprak, hidrografya, bitki örtüsü) yanı sıra sosyo-ekonomik faktörler (yerleşme, tarım, ticaret, ulaşım) olduğu da dikkati çeker. Osmanlı’ya kadar olan iskan sürecini (tahrir defterleri gibi bir kaynak elimizde olmadığı için) ayrıntılı olarak izleyemesek bile XV. ve XVI. yüzyıla ait olan arşiv belgeleri (tahrir defterleri, evkaf defterleri ve şer’iye sicilleri) geriye dönük Türk iskan süreci ve nispeten öncesine (Bizans dönemine) dair bir takım değerlendirmeler yapmamıza izin vermektedir. Ayrıca sahada Saruhanoğulları Beyliği döneminde yapılan eserler, vakıf kayıtlarındaki referanslar düşünüldüğünde ilgili dönemin iskan süreci ve yerleşmenin Manisa ve çevresinde nasıl bir evrim geçirdiğini ortaya koymak adına önemli bilgi ve bulgularımızın olduğu anlaşılır. Nitekim bu çalışma da böyle bir gayret ile tahrir defterleri, vakıf kayıtları ve Saruhanoğullarının bıraktıkları ve günümüze ulaşan maddi eser kalıntılarından hareketle -ilgili literatürden de istifade etmek suretiyle- Manisa ve çevresinde iskan devamlılığı ortaya konulmaya çalışılacaktır.
Anahtar kelimeler: İskan tarihi, Yerleşmenin evrimi, Tarihi coğrafya, Kayıp köyler, Saruhanoğulları, Türkleşme.
Research Interests:
Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS), mekâna dair veriyi depolamaya, güncellemeye, analiz etmeye; çalışılan konuya ilişkin harita ve grafik gibi görsel materyallerin tek bir platformda üretilmesine imkan sağlaması nedeniyle birçok disiplin için... more
Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS), mekâna dair veriyi depolamaya, güncellemeye, analiz etmeye; çalışılan konuya ilişkin harita ve grafik gibi görsel materyallerin tek bir platformda üretilmesine imkan sağlaması nedeniyle birçok disiplin için önemli fırsatlar sunmaktadır. CBS, diğer disiplinlerin yanı sıra tarihi yerleşme coğrafyası araştırmaları için de önemli bir uygulama alanıdır. Bu çalışmada CBS’nin tarihi yerleşme coğrafyası çalışmalarındaki kullanım alanlarına dair bazı örneklerin gösterilmesi hedeflenmiştir. Bu kapsamda Tefenni kazasının XIX. yüzyıl yerleşmeleri ele alınarak yerleşmelerin lokalizasyonu, evrimi, jeomorfolojik birimlerine ve yükselti basamaklarına göre dağılışı, yerleşmeler ile ulaşım ağı arasındaki ilişki incelenmiştir. Araştırmaya temel teşkil eden veriler 1831 yılına ait Tefenni nüfus defteri, 1845 yılına ait Tefenni temettuat defteri ve internet kaynakları taranarak temin edilmiştir. Ayrıca Tefenni ve çevresine yerinde gözlem yapmak, yerel halk ile mülakatlar vasıtasıyla bilgi toplamak, mevcut bilgileri kontrol etmek amacıyla bir arazi çalışması da gerçekleştirilmiştir. Toplanan veriler CBS yazılım uygulaması olan Arc-Gis/Arc-Map 10.8 programında işlenerek tematik haritalara dönüştürülmüştür. Sonuç olarak Tefenni çevresi antik çağlardan itibaren, iskân bölgesi olarak yerleşme sürekliliğini devam ettirmiş bir sahadır. Yerleşmeler genel itibariyle sahanın merkezinde bulunan depresyonun daireselliğine uygun bir düzen göstererek özellikle depresyonu çevreleyen plato ve yamaç sahalarına konumlanmıştır. --------------------------------------------------------- Geographical Information Systems (GIS) is crucial for research across various fields as it stores spatial data, enables analysis and the production of maps and graphics, all on one platform. It is especially important in historical settlement geography research. This study aims to show some examples of the use of GIS in historical settlement geography studies. In this context, the XIXth century settlements of Tefenni district were examined and the localization of settlements, their evolution, their distribution according to geomorphological units and elevation levels, and the relationship between settlements and transportation network were examined. The study data was gathered by scanning the 1831 Tefenni nüfus defter, the 1845 Tefenni temettuat defter and online sources. A field survey was also conducted for on-site observations, interviews with locals and verifying existing information. The collected data were processed in Arc-Gis/Arc-Map program, a GIS software application, and transformed into thematic maps. As a result, the area around Tefenni has maintained its settlement continuity as a settlement area since ancient times. The settlements are generally arranged in accordance with the circularity of the depression in the center of the site, especially on the plateau and slope areas surrounding the depression.
Şimdiki kadar uzun yaşam olmasa da tarih boyunca tüm toplumlar için yaşlı, yaşlılık ve yaşlanma gibi olgular hep var olagelmiştir. Yaşlanma, her ne kadar günümüz modern toplumlarında demografik geçişle birlikte çok daha görünür olsa da... more
Şimdiki kadar uzun yaşam olmasa da tarih boyunca tüm toplumlar için yaşlı, yaşlılık ve yaşlanma gibi olgular hep var olagelmiştir. Yaşlanma, her ne kadar günümüz modern toplumlarında demografik geçişle birlikte çok daha görünür olsa da modern öncesi toplumlar için de bugünkünden farklı bir çerçevede deneyimlenen demografik bir olguydu. Bu araştırma, modernite öncesi bir dönemde Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ilk nüfus sayımı olan 1830/1831 yılına ait arşiv belgelerindeki yaş verileri kullanılarak Yalvaç kazası örneğinde tarihi nüfus coğrafyası perspektifinden nüfusun yaş yapısını belirlemeyi ve yaşlanmanın o dönemki fotoğrafını çekmeyi denemektedir. Ayrıca araştırmada, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemindeki sayımlarda yer alan verilerin özellikle tarihi nüfus coğrafyası açısından eşsiz bir kaynak olduğu vurgulanmıştır. Bunlardan nüfusun yaş yapısına ait verilerin ise yaşlanmaya dönük araştırmaları geçmişe taşınmasında da ayrıca önemli bir kaynak olduğunun altı çizilmiş ve yaşlanmanı...
Dünyada CBS’nin ortaya çıkması ile birlikte coğrafya bilimi ve coğrafyacılar yeni bir yapılanmaya girmişlerdir. Coğrafi bilgi sistemlerinin planlama aşamasında kullanılması ile coğrafyacılara yeni istihdam olanakları doğmuştur. Özellikle... more
Dünyada CBS’nin ortaya çıkması ile birlikte coğrafya bilimi ve coğrafyacılar yeni bir yapılanmaya girmişlerdir. Coğrafi bilgi sistemlerinin planlama aşamasında kullanılması ile coğrafyacılara yeni istihdam olanakları doğmuştur. Özellikle Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde coğrafyacılar CBS ile ilgili kurum ve kuruluşlarda yoğun olarak çalışmaktadır. Maalesef ülkemizde bu alanlarda istihdam edilen coğrafyacı oranı batı ülkelerindekine oranla çok azdır. Coğrafyacıların bu alandaki yerlerini ise daha çok jeodezi ve bilgisayar bölümlerinden mezunlar doldurmaktadır. Geçen zaman içinde yurdumuz coğrafya bölümlerinde CBS dersleri artmıştır. CBS derslerinin artmasının coğrafyacıların bu alanda istihdam edilmesine bir takım katkıları olacaktır ancak yapılması gerekenler elbette ki daha fazladır. Bu çalışmada coğrafi bilgi sistemlerinin (CBS/GIS) dünya çapında coğrafya bölümlerinde ve özel sektördeki yeri ortaya konulmuş, bunu takiben ülkemizdeki coğrafya bölümlerinde 2003-2010 yılları arası...
Oz Suc gunumuzde ve gecmiste toplumlari ve devletleri sosyal, ekonomik, siyasi, psikolojik vb. bircok alanda etkilemistir. Toplumun deger yargilari devletlerin suc ve sucluya bakis tarzi ve suca verilen cezalar bakimindan birtakim... more
Oz Suc gunumuzde ve gecmiste toplumlari ve devletleri sosyal, ekonomik, siyasi, psikolojik vb. bircok alanda etkilemistir. Toplumun deger yargilari devletlerin suc ve sucluya bakis tarzi ve suca verilen cezalar bakimindan birtakim farklilar soz konusu olabilmektedir. Farkli disiplinler tarafindan ele alinan suc olgusu cografya icerisinde de onemli arastirma konularindan birisini olusturur. Cagdas suclarin yani sira tarihi surecteki suclarin ve bunlarin mekansalliginin arastirilmasi da onem arz etmektedir. Bu calisma kapsaminda Divan-i Humayun’da alinan ve padisah tarafindan onaylanan kararlari iceren 5 nolu Muhimme defterinin transkripsiyonu temel kaynak olarak kullanilmistir. Calismada 1565-1566 yillarinda Osmanli Anadolu’sunda meydana gelen suc, suclu, sucun islendigi mekanlar, sucun dagilisi, sucun mahiyeti gibi hususlar ele alinarak degerlendirilmistir. Soz konusu donemde eskiya ve suhte gruplarinin faaliyetleri; yol kesme, adam oldurme, soygun yapma, ev basma ve cesitli asiretl...
Nüfusun yaşadığı yerle ilişkisi toplumsal yapının farklı tipleriyle yakından ilişkilidir. Değişen süreleri kapsayan yaşadığı yerden ayrılma ise, geleneksel tarım toplumunda daha çok zorunluluklarla ilgili olsa da sadece bunlarla sınırlı... more
Nüfusun yaşadığı yerle ilişkisi toplumsal yapının farklı tipleriyle yakından ilişkilidir. Değişen süreleri kapsayan yaşadığı yerden ayrılma ise, geleneksel tarım toplumunda daha çok zorunluluklarla ilgili olsa da sadece bunlarla sınırlı değildir. Nitekim XIX. yüzyıl Nüfus defterlerindeki Yabanciyân kayıtlarından edinilen bilgilere göre ticaret yapmak, eğitim almak, kamu görevlisi olmak, birisinin hizmetinde çalışmak gibi çeşitli nedenlerin kısa veya uzun süreli olarak nüfus hareketlerine neden olduğu anlaşılmaktadır. Tam da bu noktada araştırma, XIX. yüzyılın ortalarında tarım toplumundaki nüfus hareketliliğinin dünkü profilini ve örüntülerini Hamid sancağının bazı kazaları örneğinde Yabanciyân kayıtları üzerinden açıklamaya çalışmaktadır. Çalışma, Yabanciyân kayıtlarının göç araştırmalarındaki yerini ve önemini açıklamanın yanı sıra burada yer alan verilerin göç olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğine dair bir tartışmayı da yapmayı amaçlamaktadır. Ayrıca çalışmada, nüfus ha...
XI. yüzyıldan itibaren yoğun Türk akının başladığı Anadolu topraklarına yerleşik hayatı benimsemiş olan köylü ve şehirlilerin yanında konar-göçer gruplar da gelmiştir. Anadolu’ya geldikten sonra söz konusu gruplardan bir kısmı zaman... more
XI. yüzyıldan itibaren yoğun Türk akının başladığı Anadolu topraklarına yerleşik hayatı benimsemiş olan köylü ve şehirlilerin yanında konar-göçer gruplar da gelmiştir. Anadolu’ya geldikten sonra söz konusu gruplardan bir kısmı zaman içerisinde yerleşik hayatı benimserken bir kısmı ise yaylak ve kışlak mekanları arasındaki faaliyetlerine devam etmişlerdir. XVII. yüzyıldan itibaren devlet eliyle konar-göçerler iskan edilmeye çalışıldı ise de bunun tam manasıyla başarılı olmadığı görülmektedir. Zira Osmanlının son dönemlerinde ve hatta Cumhuriyet devrinde konar-göçer grupları iskan çalışmaları devam etmiştir. Bu araştırmada da Cumhuriyet’in ilk yıllarında Isparta çevresini yaylak, Antalya çevresini de kışlak olarak kullanan konar-göçerlerin Isparta vilayeti dahiline yerleştirilmeleri arşiv vesikaları üzerinden ele alınmıştır. Bu sahada bulunan konar-göçerlere yer gösterilmek ve arazi tahsis edilmek suretiyle Eğirdir kazasına karakoyunlu (200 kişi), Töngüşlü (50 kişi), Eski Yörük (50 ki...
Bu çalışmada Çankırı şehrinin kuruluş yeri seçimine etki eden temel coğrafi faktörler ve şehrin tarihsel süreç içindeki mekânsal gelişimi konu edinilmiştir. Çalışma kapsamında harita, hava fotoğrafları, uydu görüntüleri ve Çankırı şehri... more
Bu çalışmada Çankırı şehrinin kuruluş yeri seçimine etki eden temel coğrafi faktörler ve şehrin tarihsel süreç içindeki mekânsal gelişimi konu edinilmiştir. Çalışma kapsamında harita, hava fotoğrafları, uydu görüntüleri ve Çankırı şehri ile ilgili saha literatüründen yararlanılarak tarihi coğrafya bakış açısıyla değerlendirmeler de bulunulmuştur. Orta Anadolu Bölgesi, Orta Kızılırmak Bölümü içinde yer alan Çankırı şehri tarihi süreçte Galat, Hitit, Roma, Bizans, Selçuklu, Danişmendliler, Candaroğulları ve Osmanlı egemenliğinde kalmıştır. Şehir öncelikle kale merkezli kurulmuş, tarihi süreç içerisinde nüfus artışına bağlı olarak Tatlı Çay ile kale arasındaki “vadi yamacında” gelişim göstermiştir. Çankırı şehrinin özellikle Beylikler, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde ulucami merkezli bir şehir yapısına sahip olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca ulucami dışında imaret, darüşşifa, mescitler gibi kamuya hizmet veren kurum ve kuruluşların mahalle çekirdeklerini meydana getirdiği görülmektedir. ...
Even though life was not as long as it is today, phenomena such as aged, old age, and aging have always existed for all societies throughout history. Although aging is much more visible with the demographic transition in today's modern... more
Even though life was not as long as it is today, phenomena such as aged, old age, and aging have always existed for all societies throughout history. Although aging is much more visible with the demographic transition in today's modern societies, it was a demographic phenomenon experienced in a different framework for pre-modern societies as well. This study tries to determine the age structure of the population from the perspective of historical population geography in the case of Yalvaç district and to take a photograph of aging at that time by using age data from archival documents of 1830/1831, the first census in the Ottoman Empire in the pre-modern period. The study also emphasizes that the data contained in the censuses of the last period of the Ottoman Empire is a unique source, especially in terms of historical population geography. The study underlines that among them, data on the age structure of the population is also an important source in carrying research on aging into the past and intends to shed light on the early period of aging before modernization. The most basic finding of the study is that although it is open to debate which threshold age value will be determined for aging under the conditions of the period, in the first half of the 19th century, old age and aging existed at varying levels according to the determined threshold value. As a result, this research sets forth that the censuses of the pre-Republican period are sources that provide data on various issues that can be handled in different aspects in terms of historical population geography and based on the age data in the 1831 census, which is one of these sources, the age structure and aging of the population was revealed in the case of Yalvaç District.
The population's familiarity with the place they live and the social structure with its varying characteristics are closely connected. In terms of abandoning the places they live as a part of these changes, although this is related more... more
The population's familiarity with the place they live and the social structure with its varying characteristics are closely connected. In terms of abandoning the places they live as a part of these changes, although this is related more to necessity among the traditional agricultural communities, it is not limited to this alone. In fact, according to information obtained from the Yabanciyân records in the 19 th century Population defters it is clear that various motives including trade, receiving an education, becoming a civil servant or working as a laborer were among the reasons for both short or long-term population movements. At this point, this study aims to explain the profile and patterns of the population movement of the past among the agricultural communities of the 19 th century based on the Yabanciyân records in some of Hamid sanjak examples of townships. In addition to explaining the place and importance of Yabanciyân records in the research of migration, this study also aims to opens debates as to whether or not the data provided here should be evaluated as migration. In addition, an attempt was made in this study to identify the characteristics of the population movements of the past to the reflections of the present with surmises. As a result, it was determined that the data provided in the Yabanciyân records, both with their scope and limitations, contributed significantly not only in terms of the special place of migration in history, but also the patterns of migration that have continued from the past to the present, and the history of immigrant networks.
Özet Bu çalışmada Kütahya'ya ait Şer'iyye sicillerinin kaynak olarak kullanıldığı dokuz tez taranarak Osmanlı dönemi aile yapısının (çok eşlilik durumu, bir ailenin sahip olduğu ortalama çocuk sayısı gibi hususlar) ortaya çıkarılması... more
Özet Bu çalışmada Kütahya'ya ait Şer'iyye sicillerinin kaynak olarak kullanıldığı dokuz tez taranarak Osmanlı dönemi aile yapısının (çok eşlilik durumu, bir ailenin sahip olduğu ortalama çocuk sayısı gibi hususlar) ortaya çıkarılması hedeflenmiştir. Taranan Şer'iye sicillerindeki tereke kayıtları tespit edilerek aileye ilişkin bilgiler tablolara aktarılmıştır. Tereke kayıtlarında yer alan bilgilerden hareketle saha literatürü de göz önünde bulundurularak çalışma alanında Osmanlı ailesi yapısı değerlendirilmiştir. Araştırma kapsamında 1780-1905 tarihleri arasında 179'u şehirden 85'i kırdan olmak üzere toplamda 264 erkek tereke kaydı incelenmiştir. Vefat eden erkeklerin ardından ortaya çıkan miras davalarında şehirde 179 erkekten sadece 15'i (%8,3); kırda ise 85 erkekten 9'u (%10,5) aynı anda iki kadınla evli olduğu tespit edilmiştir. İkinin üzerinde kadınla aynı anda evli olan erkek ise bulunmamaktadır. İki eşli 19 erkekten 16'sı (%84,2) 1000 kuruşun üzerinde mal varlığına sahiptir. Dolayısıyla da çok eşlilik ile mal varlığı arasında pozitif yönlü bir ilişki mevcuttur. Şehir ve kırsal alanda toplam 774 çocuktan 365'i (%48) erkek, 409'u (%52) kız çocuğu bulunmakta ve oransal olarak kız çocukları erkek çocuklara nispetle daha fazladır. Araştırma alanında beş ve üzerinde çocuk sahibi olanların toplam hane sayısına oranı %15'tir. Bir hanenin sahip olduğu ortalama çocuk sayısı ise 2,9'dur. Kütahya şehrinde ve kırsalında en fazla dokuz çocuğa sahip bir aile bulunmaktadır.