Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Maraş Kalesi'nin sahip olduğu tarihsel özelliklere dikkat çekmeyi ve korunmasına katkı sağlamayı amaçlayan bu çalışmada özellikle görsel belgeler üzerinden Maraş Kalesi'nin değişimi incelenmektedir. Kahramanmaraş şehir merkezinde bulunan... more
Maraş Kalesi'nin sahip olduğu tarihsel özelliklere dikkat çekmeyi ve korunmasına katkı sağlamayı amaçlayan bu çalışmada özellikle görsel belgeler üzerinden Maraş Kalesi'nin değişimi incelenmektedir. Kahramanmaraş şehir merkezinde bulunan Maraş Kalesi, şehrin beş bin yıllık tarihsel sürecine tanıklık eden bir kültürel mirastır. Kaledeki ilk yerleşmeler en azından İlk Tunç Çağının başlarına kadar gitmektedir. Geç Hititler dönemi arkeolojik kalıntılarını barındıran, Roma dönemi surları ile çevrelenen Maraş Kalesi, sahip olduğu bu değerlerin yanında Dulkadiroğlu döneminden bugüne geleneksel şehir merkezini tanımlamasıyla da kent hafızasında önemli bir yere sahiptir. Çalışmada öncelikle kalenin eski fotoğraflarına ve gravürlerine ulaşılmıştır. Bunun yanında tarihi ve mimarisiyle ilgili literatür taraması yapılarak bu konularda edinilen bilgiler yerinde yapılan gözlemlerle birlikte değerlendirilmiştir. Yapılan çalışmada Maraş Kalesi'nin, tarihsel süreç içerisinde farklı işlevlerle kullanıldığı ve birçok değişikliğe uğradığı tespit edilmiştir.
Mardin'in 20. yüzyılın başında geçirdiği önemli kentsel değişimlerden biri, "1. Cadde"nin açılmasıyla gerçekleşmiştir. 1. Cadde’nin açılması ve daha sonraki yıllarda genişletilmesi, yolun üzerindeki ve yakınındaki birçok yapıyı... more
Mardin'in 20. yüzyılın başında geçirdiği önemli kentsel değişimlerden biri, "1. Cadde"nin açılmasıyla gerçekleşmiştir. 1. Cadde’nin açılması ve daha sonraki yıllarda genişletilmesi, yolun üzerindeki ve yakınındaki birçok yapıyı etkilemiştir. Bu değişim, yapıların kısmen ya da tamamen yıkılmasına da yol açmıştır. Çalışmada, Mardin'de gerçekleşen bu önemli kentsel değişimin özel mekâna olan etkisini görmek amaçlanmıştır. Bu kapsamda 1. Cadde üzerinde konumlanan Şeyhmus Gözüoğlu Evi'nin geçirdiği değişim araştırılmıştır. Çalışmanın yöntemini 2021-2022 yıllarında yerinde yapılan gözlemler, ev sahibi ile yapılan görüşmeler, yapı ile ilgili literatür araştırması ve görsel belgelerin incelenmesi oluşturmaktadır. Yapılan literatür araştırmasında Mardin Evleri ve 1. Cadde ile ilgili birçok çalışmanın mevcut olduğu ancak Şeyhmus Gözüoğlu Evi ile ilgili bilimsel bir çalışma olmadığı görülmüştür. Araştırmanın sonucunda, 1. Cadde'nin genişletilmesi sırasında Şeyhmus Gözüoğlu Evi'nin bu müdahaleden etkilenen yapılardan biri olduğu ve kısmen değişikliğe uğradığı tespit edilmiştir. 1. Cadde üzerinde bulunan birçok yapının da benzer değişiklikler geçirdiği tahmin edilmektedir. Bu bağlamda cadde üzerindeki tüm yapılarla ilgili yapılacak kapsamlı bir araştırma bu etkinin çeşitliliğini görmeyi sağlayacaktır.
Toplumsal pratiklerle yeniden üretilen mekân, zamandan bağımsız değildir. Mekânın ve zamanın birbirine göreli olduğu düşünüldüğünde mekânı üreten toplumsal pratiklerin de sürekliliğinden söz etmek gerekir. Bu yaklaşımla mekân, tarihsel... more
Toplumsal pratiklerle yeniden üretilen mekân, zamandan bağımsız değildir. Mekânın ve zamanın birbirine göreli olduğu düşünüldüğünde mekânı üreten toplumsal pratiklerin de sürekliliğinden söz etmek gerekir. Bu yaklaşımla mekân, tarihsel perspektiften ele alınmalıdır. Bu kapsamda, çalışmada öncelikle mekân ve zaman kavramları toplumsal pratikler bağlamında incelenmiş, daha sonra mekânın toplumsal pratiklerle üretimi bir toplumsal tarih anlatısı ile örneklendirilmiştir. Şehirlerdeki toplumsal üretimin en yoğun yaşandığı yerlerden birinin ticaret mekânları olduğu düşüncesiyle araştırma alanı olarak yüzyıllardan beri canlılığını korumuş Mardin Çarşısı seçilmiştir. Bugün de söz konusu çarşıda tarihsel geçmişin izlerimimari ve sosyal yaşam pratiklerinde görülebilmektedir. Bu bağlamda, Mardin Çarşısı'nda bir terzi ile görüşme yapılarak, terzinin iş yerinde nasıl bir yaşam geçirdiğiyle ilgili anıları toplanmaya çalışılmıştır. Bunun yanında terzihanenin geleneksel yöntemlerle mevcut mimari özellikleri belgelenmiş ve güncel fotoğrafları çekilmiştir.Yapılan bu çalışmadamekânın toplumsal üretimini görmeye çalışmak için, Mardin Çarşısı'nda bir terzi örneğinde mekânın fizikselliğinin gündelik yaşamla kesiştiği bölge üzerinde durmak amaçlanmıştır.
According to Lefebvre, space is a social production, which is incomprehensible without the rhythms of everyday life. All rhythms of everyday life encompass a time-space relationship. One needs to outsee these rhythms to be able to... more
According to Lefebvre, space is a social production, which is incomprehensible without the rhythms of everyday life. All rhythms of everyday life encompass a time-space relationship. One needs to outsee these rhythms to be able to understand and analyze them; a certain degree of externality triggers the analytical mind. To perceive that space is a social production, the present study deals with the porticos on the Moda Street of Kadıköy, which are regarded as an interface wherein the rhythm of life changes. To better understand the everyday life rhythms of these porticos, which are used by both pedestrians and shopkeepers, secondary actors of the porticoes, especially street vendors were observed. Finally, the reproduction of porticos with the everyday life and practices was discussed. It is hoped that this study will contribute to Lefebvre’s discussion of space theory, which asserts a conception of space as a social production.
Mekândan söz etmek, mekânın üretiminde rol oynayan tüm aktörleri ve süreçleri bütünsel değerlendirmeyi gerektirir. Mekânın üretiminde rol oynayan aktörler ise sadece insanlar değil. Son yıllarda yaşanan salgınlar ve küresel iklim... more
Mekândan söz etmek, mekânın üretiminde rol oynayan tüm aktörleri ve süreçleri bütünsel değerlendirmeyi gerektirir. Mekânın üretiminde rol oynayan aktörler ise sadece insanlar değil. Son yıllarda yaşanan salgınlar ve küresel iklim felaketleri, insanı doğadan üstün gören ya da doğa ile toplumu iki ayrı varoluş alanı olarak kabul eden düşüncenin yıkıcı sonuçlarını bir kez daha gösterdi. Bu sebeple, sosyal bilimlerde yeniden tartışılmaya başlanan doğa-toplum ayrımının, mimarlık alanında da daha çok tartışılması gerekli. Mekânın toplumsal bir üretim olduğunu söyleyen mekân teorilerinde, bu ayrımın sorunsallaştırıldığı ve gündelik hayatın akışını değiştiren hayvanlar üzerine de düşünüldüğü görülür. Bu kapsamda çalışmada; doğa, toplum, mekân kavramları hayvanlar üzerinden ele alınarak, bu konuda Mardin Artuklu Üniversitesi, Mimarlık Bölümü'nde 2021-2022 eğitim-öğretim dönemi güz yarıyılında yapılan bir mimari tasarım atölyesi ile ilgili bilgiler paylaşılıyor. "Sokak Hayvanları için Geçici Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi" isimli bu projede genelde tüm sokak hayvanları, özelde ise Mardin'in tarihi kent merkezinde, çöp toplama ve malzeme taşıma işlerinde çalıştırılan eşekler ile turizm alanında çalıştırılan atlar üzerine sorgulamalar yapıldı. Kentin topografyası ve yaz aylarındaki aşırı sıcak iklim şartları düşünüldüğünde bu hayvanların yaşadığı zorluklar gözlemlendi. Mimari tasarım atölyesinde bu konuda yapılan tartışmalarla birlikte, bu hayvanların yaşadıkları sorunlara çözüm önerileri getirmek için mimari üretimler yapıldı. Yapılan bu çalışmanın, hayvanlarla birlikte daha adil yaşam arayışının sürdürülmesine katkı sağlaması ve bu konuda mimarlık alanında bir farkındalık yaratması umulmaktadır.
Salgın süreci, özel mekân ile kamusal mekân kavramları arasındaki sınırı daha geçirgen hale getirdi. Bunda, uygulanan sokağa çıkma kısıtlamalarıyla birlikte kamusal mekânlarda yapılan etkinliklerin büyük çoğunluğunun online platformlar... more
Salgın süreci, özel mekân ile kamusal mekân kavramları arasındaki sınırı daha geçirgen hale getirdi. Bunda, uygulanan sokağa
çıkma kısıtlamalarıyla birlikte kamusal mekânlarda yapılan etkinliklerin büyük çoğunluğunun online platformlar aracılığıyla
gerçekleşmeye başlaması etkili oldu. Bir yandan kavramsal olarak her yerin kamusal mekâna dönüştüğü daha sık ifade
edilir olsa da diğer yandan gündelik hayatta yeşil alan, sahil ya da park gibi kamusal mekânlara duyulan ihtiyaç da artmaya
başladı. Dışarı çıkılabilecek zamanların ve temiz hava alınabilecek alanların kısıtlı olduğu göz önünde bulundurulursa bu gibi
kamusal mekânlar üzerine tekrar düşünmek önemli görünüyor. Bu kapsamda çalışmada İstanbul, Kadıköy Moda’da bulunan
çay bahçesinin, salgın sürecindeki kullanımı gözlemlenerek, bu yerin kamusallığı üzerine düşünülmekte.
Burada sunulan, bir mikro-tarih denemesi. Moda Caddesi’nde bir eczanenin
tarihçesini anlatıyor.
Afyonkarahisar'ın Dinar ilçesi, Bademli Köyü'ndeki Bademli Cami Geç Osmanlı dönemine tarihlenmektedir. Anadolu'da birçok şehirde olduğu gibi Afyonkarahisar'da da bu dönem etkileriyle bezenmiş camiler vardır. Bademli Cami yoğun bir bezeme... more
Afyonkarahisar'ın Dinar ilçesi, Bademli Köyü'ndeki Bademli Cami Geç Osmanlı dönemine tarihlenmektedir. Anadolu'da birçok şehirde olduğu gibi Afyonkarahisar'da da bu dönem etkileriyle bezenmiş camiler vardır. Bademli Cami yoğun bir bezeme programına sahip olması ve bezemelerinin özgün niteliklerini koruması açısından önemli bir örnek teşkil etmektedir. Ahşap direkli, düz ahşap tavanlı bu caminin kârgir duvarları sıva üzerine renkli kalem işleriyle bezenmiştir. Bunlar arasında en dikkat çeken kalem işi son cemaat yerindeki Sultan II. Abdülhamid'in tuğrasıdır. Bunun yanı sıra caminin giriş kapısından içeriye doğru devam eden yazı programı, 20. yüzyıl başında mekândaki ibadetin sembolik yansımasının nasıl algılandığını göstermesi açısından önemlidir. Caminin mimari özellikleri ile beraber çeşitli süslemelerden oluşan kalem işleri bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Çalışmada; hem bakım ve onarım eksikliğine hem de kullanıma bağlı koruma sorunları yaşayan Bademli Cami'nin sahip olduğu özgün niteliklerin korunması için koruma önerileri de verilmektedir. Bu konuda makale yazarları tarafından 2018 yılında hazırlanan koruma projesinden yararlanılmıştır.

Dinar-Bademli Mosque: Architectural Characteristics and Hand-Made Decorations on Plaster

Bademli Mosque, in Bademli village of Afyonkarahisar, dates back to the late Ottoman period. In Afyonkarahisar, as in many other Anatolian cities, the influence of this period is visible in the adorning of mosques. Bademli Mosque is an important example as it has an extensive decoration program and preserves its original features. The mosque has timber posts and a flat roof, clad with timber. Its walls are adorned with colorful handmade decorations on plaster, the most noticeable one being Sultan Abdülhamid II's tughra in the last prayer hall. In addition, the calligra-phy program that extends inward from the entrance of the mosque is remarkable in that it shows how the symbolic reflection of worship in the place was perceived at the beginning of the 20th century. The present study focuses on the mosque's rich handmade decorations, as well as its architectural characteristic. The study also provides suggestions for the preservation of the unique features of the Bademli Mosque, which have been poorly protected due to user-related problems and a lack of maintenance and repair. In this context, preservation project proposed by the authors in 2018 was used as a reference.
Bu çalışma, “ilişkisellik” kavramından yola çıkarak “vernaküler” kavramını tartışmaktadır. Bunu yapmak için teorik çerçeve olarak “Aktör Ağ Teorisi” (Actor Network Theory-ANT) benimsenmiştir. Bilindiği gibi modernite; doğa ile toplumu,... more
Bu çalışma, “ilişkisellik” kavramından yola çıkarak “vernaküler” kavramını tartışmaktadır. Bunu yapmak için teorik çerçeve olarak “Aktör Ağ Teorisi” (Actor Network Theory-ANT) benimsenmiştir. Bilindiği gibi modernite; doğa ile toplumu, özne ile nesneyi ayırmaya dayalıdır ve buna göre özne aktif, nesne pasiftir. ANT’ne göre ise, insanlar için doğa ile toplum ayırımı olmadığı gibi saf doğa ya da saf toplum da yoktur. Toplumsallık sadece insanlardan oluşan bir şey değildir ve nesneler olmadan düşünülemez. Böylece ANT’nde toplumsallığın tanımı; sosyal, söylemsel ve nesnel öğelerin bir arada olması olarak yapılır. Her şey bu öğeler arasındaki melez ilişkilerden ibarettir. Bu çalışmada “ilişkisellik” kavramıyla anlatılmak istenen de bu üç öğe arasındaki melez ilişkilerdir. Toplumsal ilişkilere ve bu ilişkilerde nesnelerin rolüne bakmak, mimarlık dünyasındaki bazı kavramsal sorunları anlamak için de bir yol olabilir. ANT çerçevesinden mimarlık alanına bakınca öncelikle disiplinlerin sınırlarının geçirgen olduğunu görülür. Başka bir deyişle saf doğa ya da saf toplum olmadığı gibi saf mimarlık da yoktur. ANT’nde toplumsallık için tanımlanan; sosyal, söylemsel ve nesnel öğeler arasındaki ilişki, toplumsallığı oluşturan öğelerden biri olan mimarlık için de bir aradadır. Bu çalışmada ele alınan vernaküler için de aynı durum söz konusudur. Vernaküler söylemlerde farklı disiplinlerden birçok konu ile ilişki kurularak, mimarlığın disipliner sınırları esnetilmekte ve vernaküleri, bu ilişkileri inşa etmektedir.
Bu çalışmada, Kahramanmaraş şehir merkezinde bulunan ve sahip olduğu tarihi ve mimari özellikleri ile korunması gerekli bir yapı olan Çiftarslan Evi'nin incelenerek, evle ilgili bilgilerin belgelenmesi amaçlanmıştır. Bunun için çeşitli... more
Bu çalışmada, Kahramanmaraş şehir merkezinde bulunan ve sahip olduğu tarihi ve mimari özellikleri ile korunması gerekli bir yapı olan Çiftarslan Evi'nin incelenerek, evle ilgili bilgilerin belgelenmesi amaçlanmıştır. Bunun için çeşitli kaynaklara başvurulmuş ve yapı yerinde incelenmiştir. Yapılan literatür araştırmasında; Çiftarslan Evi ile ilgili bilimsel bir çalışmaya rastlanılmamıştır ancak Maraş Evleri'nin genel özellikleri ile ilgili yapılmış çalışmalar mevcuttur. Çiftarslan Evi ile ilgili tarihsel ve mimari bilgiler için; Kahramanmaraş Müze Müdürlüğü arşivinden yapının tescil fişine ve Çukurova Üniversitesi Mimarlık Bölümü öğrencileri tarafından hazırlanan eve ait rölöve çizimlerine ulaşılmıştır.  Ayrıca yerinde incelenen Çiftarslan Evi'nin iç mekânları gezilerek güncel fotoğrafları çekilmiş ve ev sahibi ile görüşülerek evle ilgili bazı tarihsel bilgiler edinilmiştir. Bu bilgiler sonucunda Çiftarslan Evi'nin sahip olduğu özgün mimari özellikler yanında, son yüzyıl içinde değişen toplumsal yaşamdan izler barındırması ve Erken Cumhuriyet dönemi geleneksel konut mimarisi ile ilgili fikir vermesi bakımından önemli bir yapı olduğu görülmüştür.
Gündelik hayatta inşa ettiğimiz toplumsal gerçeklikler bizi yeniden üretir. Kolektif bellek, inşa edilen bu toplumsal gerçekliklerle oluşmaktadır. Bu çalışmada, kolektif bellek ile onu oluşturan toplumsal gerçekliklerden biri olan... more
Gündelik hayatta inşa ettiğimiz toplumsal gerçeklikler bizi yeniden üretir. Kolektif bellek, inşa edilen bu toplumsal gerçekliklerle oluşmaktadır. Bu çalışmada, kolektif bellek ile onu oluşturan toplumsal gerçekliklerden biri olan vernaküler arasındaki ilişki ele alınmakta ve konuya geleneksel konut fotoğrafları ile oluşturulan geçmiş imgesi üzerinden yaklaşılmaktadır. Benjamin'in ifade ettiği gibi; "Geçmişin gerçek imgesi uçucudur". O imgeyi ele geçirmeye çalışmak ise geçici karakterde olması gereken tarihsel gerçekliği sabitlemeye çabalamaktır. Bu ise hatırlama eylemini netleştirmek ya da hatırlananları pasifleştirmek istemek olarak yorumlanabilir. Türkiye'de vernaküler söylemlerin benzer amaçlar için kullanıldığı söylenebilir. Bu söylemlerde genellikle, geleneksel konutlarda geçen yaşama duyulan özlem ifade edilmektedir. Tarihsel olarak bakıldığında söz konusu evlerde yaşamanın, o günün insanları için olumsuz ya da zor denebilecek özellikleri olduğu bilinmektedir. Ancak söylemlerde ya evlerin olumlu yönleri seçilerek ya da evlere sonradan olumlu özellikler atfedilerek bunlar hatırlanmaktadır. Kısaca, nostaljik bir imge olarak görülen bu evlerle birlikte geçmiş idealize edilmektedir. Pratikte değişime açık ve yenilikçi kişiler, vernaküler söylemlerde bunun tam tersini ifade edebilmektedir. Bu durum günümüzde başka biçimlerde devam etmektedir. Örneğin son zamanlarda gündelik hayatımızda çok yer kaplayan sosyal medyada yer alan kimi paylaşımlarda bu durum görülebilmektedir. Mimarlık alanından ya da alan dışından, kurumsal ya da bireysel olabilen bu paylaşımlarda, geleneksel konut fotoğraflarıyla birlikte bu konutlarda bir zamanlar olduğu tahayyül edilen yaşam şekline ya da bu konutları inşa etme bilgisine duyulan hayranlık sıkça ifade edilmektedir. Bunlar, bugünün dünyasından yakınmak için yaygın araçlara dönüşmüştür. Çalışmada bu durum önemsenmekte ve bunun nedenleri üzerine düşünülmektedir. Vernaküler aracılığıyla tahayyül edilen geçmiş üzerine düşünmek için Orhan Cem Çetin'in "Aile" (2016) isimli bir fotoğraf çalışması yol gösterici olabilir. Çetin bu çalışmasında, günümüzde eskicilerde sıklıkla rastlanan siyah-beyaz aile fotoğraflarından birine kimyasal işlem uygulamıştır. Fotoğrafa yapılan bu müdahale, fotoğraftaki aile gibi ailenin fotoğrafının da değişiminin devam ettiğini ve her şeyi olduğu gibi fotoğrafın gerçekliğini de toplumsal olarak inşa ettiğimizi hatırlatmaktadır. Bu hatırlatma, geçmişi idealize etmek amacıyla bir nostalji nesnesi olarak kullanılan vernaküler için de yapılmalıdır.
Although vernacular architecture is one of the most popular fields of discourse production in Turkey, no practice of literature exists in this field that is as productive and varied. Thus, this paper primarily intends to analyze the... more
Although vernacular architecture is one of the most popular fields of discourse production in Turkey, no practice of literature exists in this field that is as productive and varied. Thus, this paper primarily intends to analyze the writings of a group of researchers regarded to be the representatives of the early period of this field, through a set of arising questions. An overview of the vernacular discourse which is dealt with in the first part of the article demonstratres that different writers have similar discourses recurring over the years. These discourses, and their linguistic and theoretical characteristics, are defined as “essentialism” oriented in the article, for they intend to draw boundaries particularly by assigning appellations for the houses, identify the main components, and determine origins. The essentialism oriented vernacular discourses create the perception that traditional houses have specific values and associate the societal values of "true" and "real" with these houses. However, those who attach certain values to structures and societies are obviously the people themselves who generate these discourses. To shed light onto the ideological nature of essentialism oriented vernacular discourses, the second part of the article analyzes the Turkish discourse on vernacular through the “unspoken” rather than the already spoken. To this end, it questions the subconscious of the vernacular rather than reads it for direct meaning. With this psychoanalytical reading, it aims to deal with both the spoken and unspoken aspects of Turkish vernacular discourse.
Türkiye’de geleneksel konut söylemlerinin çeşitlilik göstermemesi, konunun hep aynı biçimde ele alınması, hatırlama eyleminin net olmasını istemek olarak yorumlanabilir. Tarihin, yaşanmışları bire bir anlatan gerçekler ya da doğrular... more
Türkiye’de geleneksel konut söylemlerinin çeşitlilik göstermemesi, konunun hep aynı biçimde ele alınması, hatırlama eyleminin net olmasını istemek olarak yorumlanabilir. Tarihin, yaşanmışları bire bir anlatan gerçekler ya da doğrular olmadığı; aynı olayları başka türlü anlatmanın, başka bir deyişle aktif hatırlamanın çok önemli bir imkân olduğu hatırlanmalıdır.
Türkiye’de inşa edilen ilk memur mahallesi olan Namık Kemal (diğer adıyla Saraçoğlu) Mahallesi’nin korunması son yıllarda sıkça gündeme geldi. Bu mahallenin altına katlı otopark yapılmasını öngören imar planı, geçen aylarda Mimarlar Odası... more
Türkiye’de inşa edilen ilk memur mahallesi olan Namık Kemal (diğer adıyla Saraçoğlu) Mahallesi’nin korunması son yıllarda sıkça gündeme geldi. Bu mahallenin altına katlı otopark yapılmasını öngören imar planı, geçen aylarda Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin çabaları sonucu iptal edildi. Sözkonusu mahalleyle ilgili pek çok bilimsel çalışma mevcut. Bu yazı ise, 1946-1975 yılları arasında Namık Kemal Mahallesi’nde yaşamış olan mimar Nihal Çetintürk ile yapılan söyleşinin; Çetintürk’ün özellikle 1950’li yıllardaki Namık Kemal Mahallesi’ne ait çocukluk anılarının bir derlemesi.
Bu çalışmada, vernaküler mimarlık söylemlerinin ideolojik yapılanması sorgulanıyor. Monolitik, tekbiçimli toplum yaratma amacının halk mimarlığı fantazisi yaratılarak bir yanılsama olarak nasıl inşa edildiği anlatılıyor.
Bu çalışmada Diyarbakır tarihi Suriçi bölgesinde bulunan Melik Ahmet Paşa Hamamı ile ilgili tarihi ve güncel bilgiler verilecektir. Çalışma, Suriçi bölgesi ile ilgili bir çok kararın alındığı ve her şeyin hızla değiştiği bir süreçte bu... more
Bu çalışmada Diyarbakır tarihi Suriçi bölgesinde bulunan Melik Ahmet Paşa Hamamı ile ilgili tarihi ve güncel bilgiler verilecektir. Çalışma, Suriçi bölgesi ile ilgili bir çok kararın alındığı ve her şeyin hızla değiştiği bir süreçte bu değişimin belgelenmesini ve dolayısıyla kültürel mirası koruma çalışmalarına katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Çalışmanın hazırlandığı süreçte Suriçi’nde operasyonlar bitse de güvenlik önlemleri sebebiyle bir çok mahalleye ve sokağa giriş yasağı devam etmektedir. Bu sebeple örnek yapı seçiminde bölgedeki yüzlerce yapı arasından yasakların olmadığı bir caddede ve kolay ulaşılabilen bir konumda olan Melik Ahmet Paşa Hamamı seçilmiştir. Yapı, çatışmalardan maddi zarar görmemiştir ancak bölgenin neredeyse tamamını kapsayan kamulaştırma kararının alınmasından  ve ilgili bakanlıklarca hazırlanan kentsel dönüşüm çalışmalarından anlaşıldığı kadarıyla tüm bölge ile birlikte yakında bir değişim geçirecektir. Bu çalışmada yapının tarihi özellikleriyle ilgili bilgilerin yanı sıra yaşayacağı muhtemel değişim öncesinde yapı ile ilgili güncel bilgiler verilmeye çalışılacaktır. Bu kapsamda yapı ile ilgili materyallerin elde edilmesi için bilimsel yayınlar taranmış, yapı yerinde gezilerek incelenmiş, yapı ve çevresi ile ilgili fotoğraflar çekilmiş, Diyarbakır Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’ndan yapıya ait belgelere ulaşılmış ve sonunda yapı ile ilgili bilgiler derlenmiştir. Yapılan araştırma sonucunda, 16. yy.da inşa edilen Melik Ahmet Paşa Hamamı’nın günümüze sadece soyunmalık bölümünün ulaştığı, bu bölümünün de bir çok mimari elemanını kaybettiği, yapının günümüzde özgün işlevi dışında kullanıldığı, yapıda muhdes ekler ve strüktürel sorunlar olduğu tespit edilmiştir.
"Halk mimarisi veya vernaküler mimarlık Türkiye’de en sevilen söylem üretim alanlarından biri. Ne var ki, aynı alanda verimli ve çeşitlilik gösteren bir yazım etkinliği yok. Aşağıdaki makale bu söylem üretim bölgesinin erken evresini... more
"Halk mimarisi veya vernaküler mimarlık Türkiye’de en sevilen söylem üretim alanlarından biri. Ne var ki, aynı alanda verimli ve çeşitlilik gösteren bir yazım etkinliği yok. Aşağıdaki makale bu söylem üretim bölgesinin erken evresini temsil eden bir grup araştırmacının yazdıklarını akla getirdiği sorular çerçevesinde irdeliyor".
Maraş, tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Kentte özellikle 14. yüzyılda Dulkadiroğulları döneminde imar hareketleri canlanmıştır. Günümüze kadar gelen ve geleneksel şehir merkezini oluşturan eserler bu dönemde ortaya... more
Maraş, tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği
yapmıştır. Kentte özellikle 14. yüzyılda Dulkadiroğulları
döneminde imar hareketleri canlanmıştır. Günümüze
kadar gelen ve geleneksel şehir merkezini oluşturan
eserler bu dönemde ortaya çıkmaya başlamıştır. Osmanlı
döneminde de aynı merkezde gelişmeye devam
eden kentte, 19. yüzyıla kadar kerpiç evler yapılırken
bu yüzyılın sonlarından itibaren kâgir konutlar yapılmaya
başlanmıştır. Osmanlı döneminin son yıllarında
yapılmış olan Müftü Rafet Efendi Evi (1896) bu
çalışma kapsamında incelenmiştir. Araştırmada temel
materyaller; geleneksel kent dokusuna ait haritalar,
eski fotoğraf ve gravürler, AdanaKültür Varlıklarını
Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü ve Kahramanmaraş
Müze Müdürlüğü’nden yapıya ait tescil fişi ile yapıda
yapılan incelemeler ve hazırlanan rölövedir. Bu çalışmada,
Kahramanmaraş kent merkezinde bulunan
sivil mimari yapılarından Müftü Rafet Efendi Evi
incelenerek genel karakteristikleri tanımlanmaya ve
yapılan değerlendirmeler sonucunda koruma önerileri
getirilmeye çalışılmıştır.
Bu araştırma, Kahramanmaraş kent merkezinde bulunan geleneksel sivil mimari yapılarının incelenerek genel karakteristiklerini tanımlamayı amaçlamaktadır. Araştırmanın kapsamını Maraş kentinin eski mahallelerinden; Ekmekçi, Gazipaşa,... more
Bu araştırma, Kahramanmaraş kent merkezinde bulunan geleneksel sivil mimari yapılarının incelenerek genel karakteristiklerini tanımlamayı amaçlamaktadır. Araştırmanın kapsamını Maraş kentinin eski mahallelerinden; Ekmekçi, Gazipaşa, Kayabaşı, Kurtuluş, Turan ve Yörükselim mahallelerinde bulunan ve tescilli kültür varlıkları listesinde olan 50 ev oluşturmaktadır. Geleneksel kent dokusuna ait haritalar, eski fotoğraf ve gravürler, Adana Koruma Bölge Müdürlüğü ve Kahramanmaraş Müze Müdürlüğü’nden yapılara ait tescil fişleri araştırmanın temel materyallerini oluşturmaktadır. Araştırmada yapılara ilişkin yazılı ve görsel materyallerin yanı sıra yapıların rölöveleri hazırlanmış ve elde edilen bulgulara göre Kahramanmaraş kentinin geleneksel sivil mimari yapılarının genel karakteristikleri tanımlanmıştır. Araştırma sonucunda geleneksel Maraş evlerinin biçimlenmesinde iklim, topografya gibi doğal çevre özelliklerinden sosyal ve ekonomik yapıya dek uzanan bir dizi değişkenin etkili olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışmada ayrıca Kahramanmaraş sivil mimari yapılarından günümüze ulaşmış olan Gözlüklü Ali Evi ile ilgili belgeleme çalışması yapılmıştır. Yapı günümüz koruma ilkeleri ışığında değerlendirilmiş ve yapı için koruma önerileri getirilmeye çalışılmıştır. Çalışma Kahramanmaraş’taki sivil mimari yapıların bir bölümünü tanıtmakta; yapılarda yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonucunda koruma önerileri vermektedir.
Vernaküler mimarlık, bir yörenin kendine özgü mimari biçimlenme dili olarak tanımlanmaktadır. Bu mimari biçimlenmeyi anlatan; sivil mimari, halk mimarlığı, yerel mimarlık, geleneksel mimarlık, mimarsız mimarlık,... more
Vernaküler  mimarlık,  bir  yörenin  kendine  özgü  mimari  biçimlenme  dili  olarak tanımlanmaktadır.  Bu  mimari  biçimlenmeyi  anlatan;  sivil  mimari,  halk  mimarlığı,  yerel mimarlık,  geleneksel  mimarlık,  mimarsız  mimarlık,  spontene,  indigene,  primitif,  etnik, folklorik, anonim, bölgesel mimarlık gibi bir çok kavram bulunmaktadır. Bu çalışmada bu kavramlar  arasında  en  tarafsız  karşılığı  olduğu  düşünülen  “vernaküler  mimarlık” kavramının  kullanılması  tercih  edilmiştir.  Vernaküler  mimariyi  oluşturan  yapılar tanımlanırken  yapıların  benzerliklerinden  hareket  edilmekte  ve  bu  benzerlikleri  ortaya çıkarmak  için  tipolojik  sınıflandırma  yönteminden  yararlanılmaktadır.  Bu  yöntem, yapılardaki  çeşitliliği  görmemeye  ve  yapıları  birbiri  ile  özdeş  kılmaya  yol  açmaktadır. Çalışmada,  vernaküler  mimarlık  alanında  kullanılan tipolojik  sınıflandırma  yönteminin Türkiye’de  neden  güncelliğini  koruduğu  sorgulanacak  ve  vernaküler  mimarlıkta sınıflandırma ısrarının nedenleri üzerine savlar ileri sürülecektir.
Hafızada birikenleri güncelleyememek, bazı bilgilere sıkı sıkı bağlanmak, yeni bilgilere yer açamamak, işe yaramazları atamamak, geçmiş kuralları gündeme getirmek...
Bu çalışmanın temel meselesini Türkiye'de halk mimarisi, Türk evi, Osmanlı evi, Anadolu evi, sivil mimari vb. gibi terimlerle adlandırılan geleneksel konut mimarlığının erken 20. yüzyıldan beri historiyografik söylemlerde nasıl inşa... more
Bu çalışmanın temel meselesini Türkiye'de halk mimarisi, Türk evi, Osmanlı evi, Anadolu evi, sivil mimari vb. gibi terimlerle adlandırılan geleneksel konut mimarlığının erken 20. yüzyıldan beri historiyografik söylemlerde nasıl inşa edildiğini tartışmak oluşturmaktadır. Söz konusu terimlerin hemen hepsi, ne arkitektonik, ne de barınma kültürü eksenli kurulmuş olmayan söylemlere işaret etmektedir. Vernaküler terimi ise, diğerlerine oranla ülkedeki siyasal tartışmalara daha az referans vermesi nedeniyle, tüm bu söylemlere konu oluşturan mimarlık ürünlerini genelde nitelemesi için seçilmiştir. Vernaküler kavramının dışında kalan konuya ilişkin terimler, Türkiye'deki siyasal ve ideolojik tartışmalarla sıkı biçimde bağlantılı gözükürler. Hepsinde de geleneksel konut mimarisinin kültüralist, iklimsel ve tarihsel determinizm olarak adlandırılabilecek bakış açılarıyla ele alındığı ve açıklandığı söylenebilir. Hatta, bu terimlerin her birinin farklı siyasal iktidar tahayyülleri kurmaya yönelik arayışlarla ilişkili olduğu da farkedilmektedir. Çalışmada, Türkiye'de vernaküler konut söylemleri aracılığıyla kurulan siyasal iktidar tahayyüllerini vareden en önemli öğenin "özcülük" olduğu saptanmıştır. Özcülük merkezli söylemler, sürekli değişen dünyada hep sabit kalan, değişime direnen bir öz arayışına işaret etmektedir. Bu durum değişimi durdurmak ve çeşitliliği görmezden gelmek istemekle eşanlamlıdır. Konut tarihi söylemlerinde egemen olan yaklaşım çerçevesinde vernakülerin tarihselliği inkar edilmekte, yaygın bir çeşitlilik gösteren konut mimarlıkları sürekli olarak türdeşlik gösterdikleri iddiasıyla açıklanmaya çalışılmaktadır. Çok sayıda örnekte, vernaküler kavramının, geleneksel domestik dünyanın ne olduğunun araştırılmasından çok, toplumun disipliner bir bütün olarak yeniden inşa edilmesine yönelik bir arayışa işaret ettiği görülmüştür. Vernaküler söylemleri aracılığıyla bir zamanlar mevcutken yitirilmiş, ancak özlenen bir muhayyel geçmiş anlatılarak, aslında kurulması talep edilen –farklı siyasal ideolojilere göre farklılaşan- bugünler tarif edilmektedir. Böyle bakıldığında, vernaküler mimarlık, herkesin önceden belirlenmiş kurallara tartışmasız uyduğu, kimlik bütünlüğü gösteren, aşınmaz bir disiplin rejimi inşa etme hayalinin kurucu araçlarından biri haline gelmektedir
Maraş, tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Türk döneminde oldukça gelişen bu kentte özellikle 14. yüzyılda Dulkadiroğulları döneminde imar hareketleri canlanmıştır. Günümüze kadar gelen ve geleneksel şehir merkezini... more
Maraş, tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Türk döneminde oldukça gelişen bu kentte özellikle 14. yüzyılda Dulkadiroğulları döneminde imar hareketleri canlanmıştır. Günümüze kadar gelen ve geleneksel şehir merkezini oluşturan eserler bu dönemde ortaya çıkmaya başlamıştır. Osmanlı döneminde de aynı merkezde gelişmeye devam eden kentte, 19. yüzyıla kadar kerpiç evler yapılırken bu yüzyılın sonlarından itibaren kâgir konutlar yapılmaya başlanmıştır. Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda yapılmış olan Gözlüklü Ali Evi (1928-1936) bu çalışma kapsamında incelenmiştir. Tezin ilk bölümü, Kahramanmaraş ile ilgili yardımcı bilgilerin verildiği ve sivil mimari yapılardan 50 adetinin incelenip yapı bilgilerinin anlatıldığı araştırma bölümlerini içermektedir. İkinci bölümde, Kahramanmaraş sivil mimari yapılarından günümüze ulaşmış olan Gözlüklü Ali Evi ile ilgili belgeleme çalışması yapılmış ve bu çalışmalar doğrultusunda yapıyla ilgili restitüsyon çizimlerinin yapılması sağlanmıştır. Sonraki aşamada, yapı günümüz koruma ilkeleri ışığında değerlendirilmiş ve yapı için koruma önerileri getirilmeye çalışılmıştır. Tez içerisinde yer alan 50 evle ilgili analiz çalışmaları doğrultusunda benzer özellikler taşıyan Gözlüklü Ali Evi için bir restorasyon projesi hazırlanmıştır. Çalışma Kahramanmaraş’taki sivil mimari yapıların bir bölümünü tanıtmakta; yapılarda yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonucunda koruma önerileri vermektedir.