Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Polis teşkilatının 1930'lu yıllarda siyasal sistem açısından taşıdığı değer artmaya başlamıştır. Siyasal iktidar aldığı kararları uygulayabilme ve bu kararlara karşı söz ve fiilleri etkisiz hâle getirme kapasitesini polis vasıtasıyla... more
Polis teşkilatının 1930'lu yıllarda siyasal sistem açısından taşıdığı değer artmaya başlamıştır. Siyasal iktidar aldığı kararları uygulayabilme ve bu kararlara karşı söz ve fiilleri etkisiz hâle getirme kapasitesini polis vasıtasıyla güçlendirmek istemiştir. Nitekim bu dönemde siyasal iktidar polisi bir yandan kurumsal bir dönüşüme tabi tutarken diğer yandan onun kurucu düşüncesinin temel unsurlarını tayin etmiştir. Bir teşkilatın kurucu düşüncesini, onun hangi ilke ve değerlere atıf yapılarak oluşturulduğu; hangi amaçlara ulaşmada ona ihtiyaç duyulduğu ve onun hangi kural ve kurumları koruması beklendiği çerçevesinde değerlendirmek mümkündür. Polisin kurucu düşüncesinde egemenliğin ve inkılapların korunması merkezî öneme sahip olmuştur. Siyasal iktidar varlığını güçlü biçimde sürdürmek adına inkılapların muhafazasına büyük önem vermiştir. Polis sadece siyasal alana temas eden bir kurum olmaktan öteye geçerek siyasal iktidarın toplumsal hayatı düzenleme gayreti esnasında yoğun biçimde istifade ettiği bir unsur hâlini almıştır. Bu durum, erken Cumhuriyet döneminde polisin kurucu düşüncesinin tam mânâsıyla anlaşılabilmesi için onun siyasal hayatta olduğu kadar toplumsal hayattaki faaliyetlerine de bakılmasını gerektirmektedir.
Türkiye’de Millî Mücadele döneminin ilk günlerinden itibaren iç güvenliğin sağlanmasına büyük önem verilmiştir. Nitekim ilk kez 1845’te kurulmuş olan polis teşkilatı yeni bir isimle varlığını Ankara’da sürdürmeye devam etmiştir. Buna... more
Türkiye’de Millî Mücadele döneminin ilk günlerinden itibaren iç güvenliğin sağlanmasına büyük önem verilmiştir. Nitekim ilk kez 1845’te kurulmuş olan polis teşkilatı yeni bir isimle varlığını Ankara’da sürdürmeye devam etmiştir. Buna karşın 1920’li yıllarda teşkilatın kurumsallaşma süreci sadece merkez teşkilatıyla sınırlı kalmış ve vilayet teşkilatları bu dönemde yeterli düzeyde gelişememiştir. 1930’lu yıllarda polisin teşkilat yapısının güçlendiği ve faaliyet sahasının genişlediği bir süreç yaşanmıştır. Bu dönemdeki polisin mevcut durumunu anlamak için “polisin teşkilat yapısı ile beşerî kaynağının ne olduğu”, “siyasal iktidarın polisi hangi amaçları gerçekleştirmek için güçlendirdiği” ve “polisin kendisine yüklenen bu amaçları ne ölçüde benimsediği” meselelerini incelemek önem taşımaktadır. Bu çalışmada ise, bu üç meseleden ilkini teşkil eden, erken Cumhuriyet dönemindeki polis teşkilatının 1920-1931 ve 1932-1938 yıllarını içeren iki ayrı dönemdeki teşkilat yapısı ve beşerî kaynağı ayrı ve mukayeseli biçimde incelemiştir.
Ensuring the internal security in Turkey had great importance from the first days of the Independence War. As a matter of fact, the Turkish Police Department, which was first established in 1845, continued to exist in Ankara under a new name. Furthermore, institutionalization process of the police department remained limited with only the headquarter and so the departments in cities hadn’t improved sufficiently in 1920’s. On the other hand, it was occurred a process that the police department was become stronger and its operational field was enlarged. It has importance to study three problematics in order to understand current situation of the police in this period. The first problematic is “what is institutional structure and human resource of the Turkish police?”. The second one is “For what purposes did the political power empower the police?”. And finally, “To what extent did the police adopt these aims imposed on it?”. The organizational structure and human resources of Turkish police organization in the early period of the republic between 1920-1931 and 1932-1938 which is the first of these three problematics were analyzed separately and comparatively in this study.
Bu raporda, Kovid-19 salgının etkisinde, devlet düzenleri,
demokrasi ve güvenlik alanlarında yaşanan gelişmeler ve yakın
geleceğe dönük beklentiler ve tahminler değerlendirilmiştir.
Research Interests:
Research Interests:
Öz 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişiminin engellenmesinden sonra Türkiye'de ordu başta olmak üzere birçok bürokratik kurumun yeniden yapılandırılması beklenmektedir. Türkiye'nin son iki yüzyıldır en etkili kurumunun sivil siyaset... more
Öz 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişiminin engellenmesinden sonra Türkiye'de ordu başta olmak üzere birçok bürokratik kurumun yeniden yapılandırılması beklenmektedir. Türkiye'nin son iki yüzyıldır en etkili kurumunun sivil siyaset üzerinde vesayetçi bir hâkimiyet kurmaya çalı-şan bürokrasi olduğu dikkate alındığında, yeniden yapılanmanın sadece FETÖ değil bu vesayeti düzenini üreten zihniyet üzerinden gerçekleştirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Bu sebeple, ilk olarak vesayete dayalı bürokratik sistemin Türkiye'deki gücünün anlaşılması önem taşımakta-dır. Bürokrasinin siyasî iktidar üzerinde hâkimiyet kurmaya başladığı Tanzimat döneminden bugüne bakıldığında Türk bürokrasisinin kendi içinde cemaatçi zihniyet ekseninde örgütlendiği görülmektedir. Bu cemaatçi zihniyet ise bürokrasinin modernleşme projesinin toplum tarafın-dan benimsenmesinden, devletin bürokratik anlayış ekseninde örgütlenmesinden ve toplumun tercihlerine yönelik bürokrasinin şüpheli yaklaşımından oluşmaktadır. Bu sebeple Türkiye'de, bilhassa çok partili dönemde, cemaatçi bir anlayışa sahip bu bürokratik zihniyet ile toplumsal desteğe dayanan sivil siyasetin çatışmasının sıkça yaşandığı gözlemlenmektedir. Türkiye'nin vesayet düzenini tam manasıyla ortadan kaldırabilmesi içinse bu bürokratik zihniyetin değiş-tirilmesi gerekmektedir. Abstract It is supposed that many bureaucratic institutions including army will be regulated by the government after July 15 coup attempt in Turkey. Since bureaucracy which tries to constantly dominate political power has been the most important and superior institution in Turkey for two centuries the regulations should be done regarding not only the Fethullah Gülenist Terror Organisation (FETÖ) but also over entire bureaucratic tutelage system. For this reason, it is so important that power of bureaucracy should be reduced as soon as possible. It is seen that Turkish bureaucracy has been organised like a secular community since Tanzimat period. This community has consisted of a modernisation project which is designed to be embraced by Turkish people, a perception which depends on the superiority of bureaucracy against political power and finally on suspicion towards all individual choices of ordinary people. It is claimed in this article that Turkish bureaucracy which has been aimed to transform the whole political realm and the society in Turkey has used a communitarian mind-set in order to accomplish its purposes.
Research Interests:
Türkiye’de Tek Parti Dönemi olarak adlandırılan 1923 ilâ 1946 yılları arasında sadece milliyetçi, devletçi ve sosyalist görüşlerin hâkim olduğuna ilişkin genel bir kanaat bulunmaktadır. Son yıllarda yapılan çalışmalar bu dönemde mezkûr... more
Türkiye’de Tek Parti Dönemi olarak adlandırılan 1923 ilâ 1946 yılları arasında sadece milliyetçi, devletçi ve sosyalist görüşlerin hâkim olduğuna ilişkin genel bir kanaat bulunmaktadır. Son yıllarda yapılan çalışmalar bu dönemde mezkûr ideolojilerle birlikte liberal görüşlerin de etkin konuma sahip olduğunu göstermektedir. Nitekim Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında siyasî, idarî ve akademik sahada önemli görevler üstlenmiş Ahmet Ağaoğlu’nun fikirleri incelendiğinde, liberal düşüncenin Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki durumu ve etkinliği hususunda belirli bir görüşe ulaşmak mümkündür. Ahmet Ağaoğlu, bir fikir adamı olduğu kadar aynı zamanda aktif siyasetin de içine yer almış birisidir. Bu nedenle onun liberalizmle olan ilişkisi sadece entelektüel bir ilgiyle sınırlı kalmamakta ve ‘devleti kurtarmak’ eksenindeki Türk modernleşmesinin temel kaygısıyla kesişmektedir. Bu çalışmamızda eserlerinden hareketle Ağaoğlu’nun bireycilik, hürriyet, demokrasi ve devletçilik kavramlarını nasıl yorumladığı ve de Kemalizm’i liberal açıdan yorumlama gayreti incelenecektir.
Research Interests:
Öz 1980'li yılların başında Kuzey Amerika'da ortaya çıkan komüniteryan (cemaatçi/toplulukçu) dü-şünce, liberal bireyciliğe karşı çıkarak; toplumdaki cemaatlerin/toplulukların korunmasını ve ge-liştirilmesini savunmuştur. Bu manada... more
Öz 1980'li yılların başında Kuzey Amerika'da ortaya çıkan komüniteryan (cemaatçi/toplulukçu) dü-şünce, liberal bireyciliğe karşı çıkarak; toplumdaki cemaatlerin/toplulukların korunmasını ve ge-liştirilmesini savunmuştur. Bu manada insanların daha sağlıklı ve huzurlu şekilde varlıklarını sürdürebilmesi için mensubu oldukları cemaatlerin/toplulukların benimsediği ortak iyi anlayışına uygun bir hayat tarzının sürmelerinin önemine vurgu yapılmaktadır. Komüniteryanizm, kısa süre zarfında felsefî alanda derin tesirler oluşturduğu gibi etkisini siyasal ve idarî alanlarda da göstermiştir. Nitekim aynı dönemde ABD ve İngiltere'de oluşturulan Toplum Destekli Polislik uygulamasında da komüniteryanizmin izleri bulunduğu iddia edilebilir. Son otuz yıllık döneme bakıldığında polisin bu görevleri yerine getirmek için sadece kendi imkanlarını değil, bu görevle ilgili paydaşları da hizmetin sunumuna dahil etmeye çalıştıkları görülmektedir. Toplum Destekli Polislik anlayışının da bu çerçevede dünyanın birçok ülkesinde geliştirilen yeni bir polislik uygu-laması olduğu söylenebilir. Komüniteryanizm insanların içinde yaşadıkları cemaatlerin/topluluk-larının mevcut ve gelecekteki durumları konusunda sorumluluk duymalarını esas almaktadır. Toplum Destekli Polislik uygulaması, kent güvenliğini sağlamak için kentlerdeki cemaatler-den/topluluklardan güvenlik hizmetinin birer parçası olmalarını beklemektedir. Böylelikle kent-lerdeki asayişin sağlanması daha kolay gerçekleşecek ve toplumun polislik hizmetinden beklentile-rinin de karşılanması mümkün olacaktır. Toplum Destekli Polislik bu amaç doğrultusunda hizmet verirken felsefî açıdan komüniteryan düşüncenin temel görüşlerini esas aldığı düşünülmektedir. Bu bakımdan komüniteryan düşüncenin ve Toplum Destekli Polisliğin karşılaştırılmalı olarak incelenmesi halinde karşılıklı etkileşimin ne denli yoğun olduğu anlaşılacaktır. Bu çalışmada TDP uygulamasının oluşumunda komüniteryan kavram ve eleştirilerin etkisi incelenecektir. TDP'nin komüniteryanizmin felsefî yaklaşımından beslenmesinin yanı sıra liberalizmin komüniteryan eleştirisinin liberal güvenlik anlayışına yönelik eleştirileri nasıl oluşturduğuna temas edilecektir.
Research Interests:
Research Interests:
It is supposed that many bureaucratic institutions including army will be regulated by the government after 15th July coup attempt in Turkey. Since bureaucracy which constantly tries to dominate political power has been the most important... more
It is supposed that many bureaucratic institutions including army will be regulated by the government after 15th July coup attempt in Turkey. Since bureaucracy which constantly tries to dominate political power has been the most important and superior institution in Turkey for two centuries the regulations should be done regarding not only the Fethullah Gülenist Terror Organisation (FETÖ) but also over the entire bureaucratic tutelage system. For this reason, that power of bureaucracy should be reduced as soon as possible is vitally important. It is obvious that Turkish bureaucracy has been organised like a secular community since Tanzimat period. This community has consisted of a modernisation project which is designed to be embraced by Turkish people, a perception which depends on the superiority of bureaucracy against political power and finally on suspicion towards all individual choices of ordinary people. It is argued in this article that Turkish bureaucracy which has been aimed to transform the whole political realm and the society in Turkey has used a communitarian mind-set in order to accomplish its purposes.
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Türkiye Yazıları, 1970'li yıllarda akademi ve sanat çevresinde hâkimiyetini kuvvetlendiren sosyalist düşüncenin önemli dergileri arasında yer almıştır. 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türkiye solunun hizipleşmelerle boğuştu-ğu bir dönemde... more
Türkiye Yazıları, 1970'li yıllarda akademi ve sanat çevresinde hâkimiyetini kuvvetlendiren sosyalist düşüncenin önemli dergileri arasında yer almıştır. 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türkiye solunun hizipleşmelerle boğuştu-ğu bir dönemde Türkiye Yazıları dergisi güncel siyasî mücadele ve tartış-malardan kendisini uzakta tutmaya gayret ederek, ilgisini kültür meselesi ve sosyalist devrim sonrası kültürün ne şekilde oluşacağı konuları üzerine yoğunlaştırmıştır. Türkiye solu 1960'lı yıllardan itibaren sosyalist teoriyi ye-niden inşa etmeye çalışırken yararlandığı unsurların başında sanat ve edebi
Research Interests:
Öz 1878 senesinde İstanbul'da doğan Devletler Hukuku Ordinaryüs Profesörü (İbrahim) Ethem Me-nemencioğlu, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında akademisyenlik ile idarî ve diplomatik görevlerde bulunmuş ve 1961 ilâ 1965 yılları arasında... more
Öz
1878 senesinde İstanbul'da doğan Devletler Hukuku Ordinaryüs Profesörü (İbrahim) Ethem Me-nemencioğlu, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında akademisyenlik ile idarî ve diplomatik görevlerde bulunmuş ve 1961 ilâ 1965 yılları arasında TBMM Cumhuriyet Senatosu'nda İstanbul üyeliği yapmıştır. Menemencioğlu birçok önemli siyasî, diplomatik ve idarî görev üstlenmesinin yanı sıra sayısız kitap, makale ve tercüme eser üretmesine karşın Türkiye'de unutulmuş önemli bir fikir adamıdır. Bilhassa demokrasi ve bireysel hürriyetlerle ilgili kaleme aldığı görüşlerinin yaşadığı dönemin genel zihniyet dünyasının çok uzağında olduğu dikkate alındığında bu unutmanın fikir dünyamız açısında büyük bir kayıp olduğu görülmektedir. Menemencioğlu bu eserle-rinde Cumhuriyet devrimlerini gönülden desteklemekle birlikte yaşanan değişimin daha kalıcı ve etkili olabilmesi için çok partili siyasî hayata geçilmesinin, değişim sürecinin kademeli şekilde gerçekleşmesinin ve halkın gelenek ve yaşantısının bu süreçte dikkate alınmasının önemli olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca fikir hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti, eğitim hürriyeti gibi bireysel hürriyetlerin garanti altına alınması sonucunda daha güçlü bir siyasî sistemin ve daha sağlıklı bir toplumsal düzenin kurulabileceğine inanmaktadır. Fikirleri itibariyle oldukça özgün olan bu fikir adamının tanınmasının fikir geleneğimiz açısından büyük bir önem taşıdığı aşikârdır.
Abstract
Professor İbrahim Ethem Menemencioğlu who was born in 1878 had served during first years of Turkish Republic as an academician, a bureaucrat, a diplomat and an Istanbul senator in Turkish Parliament between 1961 and 1965. Unfortunately he was felt into oblivion in Turkey although he performed very important duties in bureaucracy and diplomacy, furthermore he wrote too many books or articles and translated books about democracy, freedom and totalitarianism. It is seen that the oblivion is a great loss for Turkish intellectual environment because of his works about democracy and freedom was ahead of time. Although Professor Menemencioğlu supported revolution of Turkish Republic readily, he was also stated that Turkey has to embrace multi-party democratic system, has to achieve the alteration gradually and has to take into consideration tradition and life style of Turkish people in order to obtain permanent and effective political and social consequences. Besides, he is believed that a stronger political system and healthier social order can be established if the state grants individual freedom such as freedom of thought, freedom of religion and conscience and freedom of education. This remarkable thinker has to be remembered in Turkish thought since he was very important intellectual,
Research Interests:
Üzerinde uzunca bir süre çalıştığım 1950li yıllar ait almanak TBMM Yayınlarından çıktı. Bu kitap TBMM'nin açılışının ve devletimizin kuruluşunun 100. Yıldönümleri çerçevesinde 100 yıllık tarihi dönemi kapsayan serinin 4. Cildi olarak... more
Üzerinde uzunca bir süre çalıştığım 1950li yıllar ait almanak TBMM Yayınlarından çıktı. Bu kitap TBMM'nin açılışının ve devletimizin kuruluşunun 100. Yıldönümleri çerçevesinde 100 yıllık tarihi dönemi kapsayan serinin 4. Cildi olarak hazırlandı. 1950'li yılların siyasal, ekonomik, toplumsal ve önemli uluslararası gelişmeleri bazen kısa bilgi bazen de uzun metinler şeklinde kitaba sığdırılmaya çalışıldı. Yakın dönem tarihimize ilgi duyanların istifade etmelerini temenni ediyorum.
Modern Dönem Türk Polis Tarihi başlıklı eser Türk polis teşkilatının kurulduğu Tanzimat döneminden günümüze kadar geçen süredeki tarihinde yer alan bazı önemli olayları incelemektedir. Tek bir kitabın bu süre zarfındaki tüm hadiseleri... more
Modern Dönem Türk Polis Tarihi başlıklı eser Türk polis teşkilatının kurulduğu Tanzimat döneminden günümüze kadar geçen süredeki tarihinde yer alan bazı önemli olayları incelemektedir. Tek bir kitabın bu süre zarfındaki tüm hadiseleri ele alması elbette mümkün olmasa da kitaptaki makaleler Türk polis teşkilatının idari yapısı, insan kaynağı ve faaliyetleriyle ilgili temel meselelere temas etmektedir. Böylelikle bir yandan Türk polisinin modern dönem olarak adlandırılabilecek zaman dilimindeki gelişimi ve değişimi hakkında bilgi verilirken diğer yandan Türk siyasi tarihi kapsamında da birtakım mühim bilgiye ulaşılması mümkün olacaktır. Bu sebeple eser polislikle ilgili bilimsel çalışmaların yanı siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler, yönetim bilimi, tarih, sosyoloji ve diğer sosyal bilimlerle ilgili konularda çalışanlara belirli fayda sağlayacaktır. Burada sadece giriş bölümünün paylaşıldığı kitaba https://pa.edu.tr/kitaplar.html adresinden satın almak suretiyle ulaşabilrisiniz. Kitabın okuyucusuna faydalı olmasını temenni ederim.
Siyasî ve toplumsal hayatın şekillenmesi ve değişmesi büyük ölçüde siyasî yöneticilerin ve toplumun birtakım fikirleri, teorileri, kurumları ve prensipleri benimsemesi ve bunları uygulamayı kabul etmesi sonucunda ortaya çıkmıştır.... more
Siyasî ve toplumsal hayatın şekillenmesi ve değişmesi büyük ölçüde siyasî yöneticilerin ve toplumun birtakım fikirleri, teorileri, kurumları ve prensipleri benimsemesi ve bunları uygulamayı kabul etmesi sonucunda ortaya çıkmıştır. İnsanların tarih boyunca iyi bir yönetim kurma yönündeki arayışları bu durumun doğal sonucu olmuştur. Elbette bu fikirlerin ortaya çıkmasında, benimsenmesinde ve siyasî hayatı şekillendirmesinde yönetimle ilgilenen kişiler kadar toplumsal ihtiyaçların da büyük etkisi olmuştur. Nitekim modern devlet, anayasacılık, hukuk devleti, demokrasi, sivil toplum, modern siyasî ideolojiler gibi fikir ve prensipler bazı düşünürlerin masa başında yazıp topluma sunmalarıyla kabul edilmemiştir. Bu fikir adamları içinde yaşadıkları toplumun ve siyasî düzenin sorunlarını ve düzeltilmesi gereken yönlerini görüp fikirlerini kaleme aldıkları için görüşler kabul edilip uygulanmıştır. Bu nedenle her bir düşüncenin, fikrî akımın, kurumun ve toplumsal hareketin kendi zamanının bir ürünü olduğunu, belirgin bir ihtiyaca karşılık vermeyi amaçladığını ve içinde yaşadığı toplumun beklentileri sonucunda uygulamaya konulduğunu söylemek mümkündür. 
Bu kitapta ise Batı dünyasında üretilen siyasî fikirlere, kurumlara, kavramlara, kuramlara ve çözümlere temas edilerek; bunların hangi şartlar çerçevesinde oluştuğu ve geliştiği meselesi ele alınmıştır. Bununla birlikte bu unsurların özellikle coğrafyamıza olan tesirine de temas edilmeye çalışılmıştır. Böylece evrensel ve uluslararası niteliğe sahip olan bu meselelerin Batı ve Batı dışı toplumlardaki hikâyesi izah edilmek istenmiştir. Kitabın, bu noktada, bir diğer amacı siyasî kavramların taşıdıkları anlamın ve geçirmiş oldukları değişimin gösterilmek istenmesidir. Bu hassasiyet çerçevesinde okuyucuya kolaylık sağlaması açısından metinde yer alan 129 kavramın tanımı kavramların yazılı olduğu sayfanın kenarında yapılmıştır. Düşünceye derinlik veren esas unsurun kavramlarla düşünmek olduğu dikkate alındığında kavramların ne mânâya geldiklerini, hangi bağlamda kullanıldıklarını ve nasıl bir değişim geçirdiklerini incelemek önem taşımaktadır. Bu nedenle kitapla ilgili temennilerimden biri bu ihtiyacı karşılamasıdır.
Bu çalışma Başgil’in 1932 ilâ 1967 yılları arasını kapsayan otuz beş senelik ilmî hayatındaki tüm siyaset, din ve toplumla ilgili görüşlerini, eleştirilerini ve tekliflerini Türkiye’deki siyasî gelişmeler ve kendisinin fikrî pozisyonu... more
Bu çalışma Başgil’in 1932 ilâ 1967 yılları arasını kapsayan otuz beş senelik ilmî hayatındaki tüm siyaset, din ve toplumla ilgili görüşlerini, eleştirilerini ve tekliflerini Türkiye’deki siyasî gelişmeler ve kendisinin fikrî pozisyonu bağlamında ele almayı amaçlamaktadır. Bu amaç dikkate alındığında kitabın isminde neden “fikir haritası” ifadesinin kullanıldığının daha anlaşılır hale gelmektedir. Zira çalışmanın her bölümünde Başgil’in fikrî gelişimine temas edildiği gibi hangi düşüncesini hangi hadiseler neticesinde dile getirdiği ve bunun sonucunda neler yaşandığı da ele alınmaktadır. Haritanın, belirli bir yerin tamamının ya da belirli kısmının kuşbakışı görüntüsünü veren bir taslak olduğu düşünülürse, bu çalışmada esas yapılmak istenenin de Başgil’in düşünce yapısının genel görüntüsünü, zaman içindeki değişimini ve sınırlarını gösteren kuşbakışı bir taslağını sunmak olduğu görülecektir.
İnsan kendi aklı ve tercihleri doğrultusunda mı yoksa mensubu olduğu cemaatlerin ilke ve değerlerine müracaat ederek mi hayat tarzını belirlemelidir? Toplumun en küçük yapı taşı, cemaat mi yoksa birey midir? Bireysel hakları esas alan bir... more
İnsan kendi aklı ve tercihleri doğrultusunda mı yoksa mensubu olduğu cemaatlerin ilke ve değerlerine müracaat ederek mi hayat tarzını belirlemelidir?
Toplumun en küçük yapı taşı, cemaat mi yoksa birey midir?
Bireysel hakları esas alan bir toplumsal düzen mi daha sağlıklı bir yapıya sahiptir yoksa ortak bir iyi anlayışı etrafında örgütlenmiş bir toplum mu?
Bireyin hayat tarzını ve ilişkilerini kendi dilediği şekilde belirlemesi bireyin yalnızlaşmasına mı yol açar yoksa tam tersine çokkültürlü ve huzurlu bir sosyal hayatı mı temin eder?
Bu eserde liberalizm ve komüniteryanizm (cemaatçilik) düşüncelerinin birbirine zıt görüşleri üzerinden bu soruların cevabı aranmaktadır. Bu arayış esnasında Batı düşüncesinin son otuz yıllık dönemindeki en ilginç ve önemli ahlâkî tartışmalardan birisini teşkil eden birey ve cemaat arasındaki uyum ve gerilime de temas edilmektedir.
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
1869 yılında Azerbaycan’ın Şuşa şehrinde doğan Ahmet Ağaoğlu, 2. Meşrutiyet döneminde ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında önemli görevler üstlenmiş en etkin aydın ve siyasetçilerden birisidir. 2. Meşrutiyet döneminde savunduğu milliyetçi... more
1869 yılında Azerbaycan’ın Şuşa şehrinde doğan Ahmet Ağaoğlu, 2. Meşrutiyet döneminde ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında önemli görevler üstlenmiş en etkin aydın ve siyasetçilerden birisidir. 2. Meşrutiyet döneminde savunduğu milliyetçi fikirler ile Cumhuriyet döneminde savunduğu Batılılaşmacı ve liberal görüşler onun her iki dönemde entelektüel ve siyasî merkezin yakınında olmasını sağlamıştır. Ağaoğlu’nun bu fikirleri savunmasında ve zihnindeki Türkiye resminin oluşumunda Azerbaycan’da ve Rusya’da edindiği tecrübe oldukça önemli bir yere sahiptir. Doğduğu şehirde Rus ortaokuluna giden ve sonrasında ise Tiflis lisesini tamamlayan Ağaoğlu, bu yıllarda Arapça, Farsça ve Rusça öğrenmiştir. Nitekim Çarlık Rusya’sında oluşturduğu zihniyet dünyası üniversite eğitimi için Fransa’ya gitmesini ve hukuk, tarih, filoloji ve oryantalizm alanlarında eğitimini sürdürmesini sağlamıştır. Öğrenimini tamamladıktan sonra Azerbaycan’a dönerek, milliyetçi düşünür ve siyasetçilerle birlikte fikir ve siyasî hareketler içerisinde yer almış ve 1909’da ailesiyle bir-likte İstanbul’a göç etmiştir. Nitekim Osmanlı’nın son yıllarında ve Cumhuri-yetin ilk yıllarında teklif ettiği devlet sistemi ve toplumsal yapı modelinde Çarlık Rusya’sında aldığı eğitimin ve sonrasında yürüttüğü siyasî tecrübenin bıraktığı izler aşikârdır. Özellikle Azerbaycan’daki toplumsal yapı ve beşerî ilişkiler üzerinden getirdiği eleştiriler onun Batılılaşma anlayışının temelini teşkil etmektedir. Böylelikle Ağaoğlu, CHF ve SCF içinde yürüttüğü siyaset ve neşrettiği Akın gazetesi ile sayısız kitap ve makaleler aracılığıyla tek-parti döneminin önemli aydın-siyasetçilerinden birisi olmuştur.